En büyük yolcu uçağı havalandı Airbus'ın 800 koltuk kapasitesiyle en büyük uçağı olan A-380 ilk 'yolculu deneme uçuşu'nu yaptı.
Deneme seferi için uçağa 474 Airbus personeli bindi. Yedi saatlik deneme uçuşunda uçağın televizyonlarından tuvaletlerine kadar herşey test edildi. Airbus A380, Avrupa'dan Avustralya'ya doğrudan uçabilecek Airbus firmasının ürettiği dünyanın en büyük yolcu uçağı A380 ilk uçuşunu gazeteciler için gerçekleştirdi. Uçak, 220 gazeteci ve Airbus yöneticilerinden oluşan 255 kişiyi taşıdı. Uçak, Airbus firmanın merkezi olan Fransa'nın Toulouse kentinden havalandı ve iki saatlik uçuşun ardından yine aynı havaalanına indi. A-380 uçaklarının geliştirilmesi 12 milyar Euro'ya malolmuş durumda.İki katlı A-380 uçakları dünyanın en büyük yolcu uçağı olacak.A-380'ler Airbus'ın Amerikan Boeing şirketiyle rekabetindeki en önemli kozlarından biri.
4 motorlu A380, 310 ton yakıt kullanıyor.15 bin kilometre aralıksız uçabilen Airbus 380 ile Avrupa'dan Avustralya'ya doğrudan uçma imkanı da sağlanacak.
Talebe göre 550 ile 850 arasında yolcu taşıyabilecek yaklaşık 73 metre uzunluğunda ve 24 metre yüksekliğindeki uçağın genişliği ise kanat uzunluğuyla birlikte yaklaşık 80 metre.
Saatte bin 80 kilometre hızla yol alabilen Airbus 380'in sadece nakliye amaçlı inşa edilen ve 152 tona kadar yük taşıyabilen modeliyse 2008 yılından itibaren ticari seferlere başlayacak. Suyla çalışan hesap makinesi Pilleri su ile dolunca çalışabilen hesap makinası satışı başlamıştır.
H20 Business hesap makinasının pilleri su ile dolduruluyor ve hesap makinesini çalıştırmaya yetiyor.Suyun buharlaşması yüzündende 3 ayda bir hesap makinasına yeniden su konuyor.
Çalışma prensibi iki elektrodun suda iletime geçmesiyle elektrik üretilmesini baz almaktadır. Satış sayfasını incelemek isterseniz Jimnastik Yapan Robot Systec Akazawa şirketinden yazılımcılar Plen adlı küçük ama şaşırtıcı hareketler yapabilen bir robot geliştirdiler.
Systec Akazawa şirketinin yazılımcıları kayak yapan,kayak yaparkende jimnastik hareketler yapabilen robot yaptılar.
23 cm uzunluğunda 700 gram ağırlığındaki küçük ve sevimli robotun 32 bit ARM7 işlemcisi var. Plen'in satış fiyatının 2 bin 200 dolar olduğu belirtiliyor. Robotun videosunu izlemek için Motosikletle spor otomobilin birleşimi Kanada’da, morosiklet ile üstü açılabilir spor otomobil arasında olduğu belirtilen yeni bir araç geliştirildiği açıklandı.
"Bombardier Recreational Products Inc." (BRP) şirketinin açıklamasında, "Roadster Can-Am Spyder 2008" adı verilen aracın, ikisi önde, biri arkada olmak üzere Y şeklinde üç tekerlekli olarak tasarlandığı belirtildi. Aracın, arka arkaya oturma düzeni şeklinde iki kişilik olmasının öngörüldüğü, üretimine Quebec eyaletindeki Valcourt fabrikasında Kasım 2007’de başlanmasının planlandığı kaydedildi. Satürn'ün uydusunda büyük bulut görüntülendi Cassini uzay aracı, Satürn’ün uydusu Titan’ın kuzey kutbunda ABD’nin yarısı büyüklüğünde dev bir bulutu görüntüledi.
NASA’nın Satürn ve uydularının gizemini çözmek üzere uzaya gönderdiği Cassini’nin görüntülediği dev bulutun, yine Cassini tarafından geçen yıl keşfedilen gölleri dolduran malzemenin sorumlusu olabileceği düşünülüyor.
Kışın gölgesinin kapadığı dev bulut, Titan’ın kıştan bahara girmesiyle görüş sahasına girerken, 60 derece kuzey enleminden aşağıya doğru uzayan 2 bin 400 km çapındaki dev bulut, Titan’ın tüm kuzey kutbunu kapatıyor.
Cassini ekibi geçen yıl, Titan’ın kuzey kutbundaki göllerin kısmen dolu ve bazılarının buharlaşmış gibi göründüğünü ve metandan oluşan bu dev bulutun meydana gelmesine yol açmış olabileceğini keşfetmişti.Bu son bulgular, metan yağmurunun gölleri oluşturduğunu ve buharlaşmasının bulutları meydana getirdiği görüşünü güçlendiriyor. Bu metan döngüsünü Dünya’nın hidrolojik döngüsüyle karşılaştıran bilim adamları buna "metanolojik döngü" adını veriyor. Yer gözlemlerine göre, Titan’ın bulut sistemi mevsimlerle gelip gidiyor.
Titan’da bir mevsim yaklaşık 7 Dünya yılı sürüyor. Bilim adamları, bu dev bulutun birkaç yıl kalmasını bekliyor. Mro Jüpiter’i Görüntüleyecek Öte yandan, NASA’nın Mars yörüngesinde bulunan bir diğer uzay aracı Mars Reconnaissance Orbiter (MRO) da, Kızıl Gezegen’in yörüngesinden Jüpiter’in ve uzayın diğer ilginç noktalarının fotoğraflarını çekecek. MRO’nun üzerindeki High Resolution Imaging Experiment (HiRISE) kamerasını kullanacak bilim adamları, Jüpiter ve başlıca uydularını görüntüleyecek kjh NSS-8 Fırlatma Platformunda İnfilak Etti Ekvator'da deniz üzerindeki platform'dan yapılan fırlatma girişimi başarısızlıkla sonuçlandı.
SES New Skies firması'nın Batı Avrupa bölgesine hizmet etmesi için Boeing'e ürettirip Sea Launch firması ile ekvator bölgesinden fırlatma girişiminde bulundugu NSS-8 uydusu fırlatma sırasında denize konuşlu Sea Launch platformunda infilak etti. Komuta (Commander) ve Fırlatma (Odyssey) şeklinde 2 farkli gemi ile ticari fırlatma operasyonları yapan Ukrayna-Norveç-ABD-Rusya ortaklı Sea Launch firması'nın Odyssey fırlatma gemisi , NSS-8'in infilakı nedeni ile ciddi hasar gördü. Sea Launch Web Sayfasi http://www.sea-launch.com Japonya açıklarında canlı bir fosil yakalandı 350 milyon yıl yaşındaki bir familyanın üyesi olan fırfırlı köpekbalığı Japonya açıklarında yakalandı.
Bir fırfırlı köpekbalığı 21 Ocak 2007 günü Japonya açıklarında görüldü ve sonradan filminin çekilip hayatını kaybettiği Şizuoka’daki Avaşima Su Parkı’na alındı. Avaşima Su Parkı’ndaki bir yetkili “Hala canlı kalabilmiş örneklerin filme alınabilmesi gerçekten nadir rastlanan bir olay” şeklinde bir demeç verdi.
Fırfırlı köpekbalığı, Chlamydoselachus anguineus, 350 milyon yıl yaşındaki bir ailenin üyesi ve yılan balığına benzer bir vücut şekli ile kendine özgü çıkıntılı solungaçlara sahip. 1,6 m boyundaki dişi örnek sığ sularda, köpekbalığını yakalamaları için Avaşima Su Parkı ile irtibat kuran balıkçılar tarafından görüldü.Ölmek üzere olan köpekbalığının videosu YouTube gibi sitelerde mevcut. Köpekbalığının neden sığ sularda olduğu ise bilinmiyor, fakat yetkililer bir hastalıktan ileri gelebileceğini söylüyorlar. Zira bu tür köpekbalıklarının doğal yaşam ortamı mürekkep balıklarını ve kemikli balıkları avlayabileceği derinlikler olan 120 m ila 1280 m civarı.
Bu türler, paleozoik köpekbalıklarının fosil kayıtları ile yakın benzerlikler gösterdikleri için canlı fosil olarak kabul ediliyor. Günümüz köpekbalıkları ile bir karşılaştırma yapılacak olursa, günümüz köpekbalıklarının 5 set solungacı varken, fırfırlı köpekbalıklarının 6 set solungacı bulunuyor. Kuzey Kutbu'nun esrarı... Amerikan Ulusal Havacılık ve Uzay Dairesi (NASA), kuzey kutbunda geceleri görülen hareketli ve renkli ışıkların esrarını aydınlatabilmek için iddialı bir proje hazırladı.
NASA yetkilisi Frank Snow, "bizi Güneş’in öldürücü ışınlarından koruyan manyetosfer tabakasının varlığına işaret eden" ışıkların işleyiş mekanizmasını anlamak için 15 şubatta 5 uydu fırlatacaklarını bildirdi. Daha önce bu amaçla fırlatılan uydu, ışıkların sırrını ortaya çıkaramamıştı.
Şubatta fırlatılacak uydular, Güneş rüzgarlarıyla gelen ve atmosferin üst katmanlarında biriken parçacıkların ne zaman, nerede ve nasıl boşalarak "elektron yağmurlarına" yol açtığını belirlemeye çalışacak.
NASA yetkilileri, 2 yıl sürmesi öngörülen bu projenin Güneş’le Dünya’nın etkileşim mekanizmasının anlaşılmasında çığır açacağını düşünüyor.
NASA uzmanlarının yanı sıra Berkeley üniversitesinden bilim adamlarının katılacağı THEMIS adlı proje, 200 milyon dolara mal olacak.
Kuzey manyetik kutbunu çevreleyen "aurora borealis" ve güney manyetik kutbunu çevreleyen "aurora australis", Güneş rüzgarlarıyla gelen yüklü elektronların Dünya atmosferindeki elementlerle etkileşime girmesiyle oluşuyor.
Güneş rüzgarları, yeryüzü çekirdeğinin ürettiği manyetik güç çizgilerini izleyerek manyetosfere girer. Burası, "gözyaşı damlası" biçiminde ve çok yüksek oranlarda yüklü elektrik ve manyetik alanlar bölgesidir.
Elektronlar, yeryüzünün en üst atmosferine girdiğinde, yerkabuğu yüzeyinden 20 ila 200 mil yukarıdaki yüksekliklerde oksijen ve nitrojen atomlarıyla çarpışır ve böylece ışıma oluşur. Işımanın rengi, elektronların hangi atomla hangi yükseklikte çarpıştığına bağlıdır
New Horizons (Yeni Ufuklar)’un yeni ufku New Horizons (Yeni Ufuklar) uzay sondası, süratle ve kararlı bir şekilde bir sonraki hedefi olan Jüpiter’e yaklaşıyor.
Her ne kadar New Horizons (Yeni Ufuklar)’un ana hedefi Plüton ve Kuiper Kuşağı olsa da, yol üstünde biraz bilimsel veri toplamak için epey fırsatı oluyor. Bir sonraki durak, Jüpiter. Uzay sondasının gaz deviyle arasında oluşacak en kısa mesafeye ulaşmasına sadece birkaç hafta kaldı. Burada hem bazı görüntüler elde edecek, hem de çok gerekli olan bir sürat itkisini sağlayacak.
New Horizons, Jüpiter’e 28 Şubat 2007’de ulaşacak ve gezegenin merkezinin 2,3 milyon km yakınından geçecek. Jüpiter’in yer çekimi ise New Horizons’u Plüton’a doğru ivmelendirip ilave bir 14 500 km/s sürat kazandıracak. Bu sahnenin, New Horizons’un Plüton’a ulaşması için tekrar kurulması ise 2015 yılını bulacak.
Uzay sondasının, bu yakın geçiş esnasında Jüpiter ve uydularına dair 700 gözlem yapması bekleniyor. Bu gözlemler hem uzay sondasının bilimsel donanımının denenmesi, hem de bilimsel veri toplanması amaçlarını barındırıyor.
Tutankamon’un kolyesinin esrarı
Mısır’ın efsanevi firavunlarından Tutankamon’un kolyesindeki taşların Dünya dışından kaynaklanan bir patlamayla yeryüzünde oluşmuş bir cam olduğu düşünülüyor.
Mısır’ın başkenti Kahire’deki Mısır Medeniyetleri Müzesi’nde 1996 yılında araştırma yapan İtalyan arkeolog Vincenzo de Michele, Tutankamon’un sarı-yeşil renkli bir kolyesini incelemeye aldı. De Michele, değerli bir taş olduğu var sayılan bu kolyenin aslında camdan olduğunu ve Mısır uygarlığından dahi çok daha önce yapıldığını ortaya çıkardı. Bu tespit Mısır arkeologları arasında şaşkınlık yarattı. Mısırlı jeolog Ali Bereket de söz konusu camın, doğada Sahra Çölü’nün gözden ırak bir bölgesinde kumun içine karışmış şekilde bulunduğunu ortaya çıkardı.
Tutankamon’un kolyesini süsleyen bu taşın nereden geldiği, kimler tarafından şekillendirildiği ise bir soru işareti olarak kaldı.
DÜNYA DIŞINDAN KAYNAKLI
Avusturyalı astronom Christian Koeberl, söz konusu camın ancak çok yüksek bir sıcaklıkta meydana gelebileceğini, bu sıcaklığa ise yeryüzünde ulaşmanın mümkün olmadığını öne sürdü. Koeberl, camın uzaydan Dünya’ya geldiğini iddia etti. Ancak, camın bulunduğu bölgede meteor düşmesine kanıt sağlayacak herhangi bir bulgu yoktu. Mısırlı uzman Ali Bereket Tutankamon'un kolyesindeki taşın aslında Sahra Çölü'nde bulunan bir cam olduğunu ortaya çıkardı. ABD’li jeofizikçi John Wasson ise camın solüsyonunun Sibirya menşeili olduğunu öne sürdü. Wasson, uzaydan gelen göktaşlarının daha önce gökyüzünde şiddetli patlamalara yol açtığını ve benzer bir patlamanın da Mısır çöllerinde gerçekleşmiş olabileceğini belirtiyor.
ATOM BOMBASINDAN DAHA GÜÇLÜ OLMALI
İlk atom bombası için 1945 yılında yapılan denemelerde yapılan patlamalardan sonra New Mexico Çölü kumlarında incecik bir can tabakası meydana gelmişti. Ancak Mısır Sahra Çölü’ndeki kumlardaki cam tabakasını atom bombası deneylerinin yarattığından çok daha kalın. Bilim insanları, çölde atom bombasının etkisinden daha kalın bir cam tabakası yaratacak patlamanın ne olduğunu sorguluyor. Tutankamon'un yüzü şimdiye dek bulunana heykeller ölçü alınarak bilgisayarda yeniden yaratılmıştı. Böylesine bir patlama ilk kez 1994’te, Shoemaker-Levy kuyrukluyıldızı Jüpiter’le çarpıştığında meydana geldi. Hubble Teleskobu bu çarpışmada Jüpiter’in atmosferinde oluşan şimdiye dek bilinen en büyük ateş topunu gözlemledi.
TARİHTE ÖRNEĞİ VAR
John Wasson, Güneydoğu Asya’da 800.000 yıl önce gerçekleşmiş doğal bir patlamada Sahra Çölü’nde meydana geldiği düşünülen patlamadan çok daha büyük bir etki yarattığını ortaya attı. Bu patlamadan sonra da 750 kilometre kare’ye yayılan bir alan yüzeyinde cam tabaka bıraktı. Patlamada herhangi bir krater deliğinin olmaması göktaşı ihtimalini de devre dışı bırakıyor. Wasson, bu patlama esnasında bölgedeki insanlar dahil tüm canlıların da öleceğini vurguluyor.
Wasson’a göre, benzer bir olay Sibirya’nın Tunguska bölgesinde de gerçekleşti; hatta Hiroşima’ya atılan bombanın da benzer bir etkisi olmuştu.
PATLAMANIN KAYNAĞI SORU İŞARETİ
Sandia Ulusal Laboratuvarı’nda görevli Mark Boslough, Jüpiter’i etkileyen söz konusu dev patlamayı süperbilgisayarda Dünya için bir simülasyonunu yaptı. Boslough, böylesi bir patlamanın yüzeyde 1.800 santigrat derece bir sıcaklık yaratacağını vurguluyor. Mark Boslough'a göre Tutankamon'un kolyesindeki camın oluşması için atom bombasının on binlerce katı büyüklüğünde bir patlamanın gerçekleşmiş olması gerek.Simülasyonda böylesi bir patlamanın Sahra Çölü’nde bulunan ve Tutankamon’un kolyesini süsleyecek kalınlıkta bir camın da meydana gelebileceği ortaya çıktı. Simülasyonla ilgili olarak Boslough şunları söyledi; “Tutankamon’un kolyesindeki camın oluşması için atom bombasının tesirinin on binlerce katı bir patlamanın meydana gelmiş olması gerekiyor. Şimdi esas soru bu şiddete ulaşacak patlamanın yeryüzündeki kaynağı nedir?”
Milliyetçilik neden yükseliyor? Can Dündar soruyor; Milliyetçilik neden yükseliyor?
Fransa’nın soykırım yasası, Orhan Pamuk’un Nobel ödülü, 301. madde, irtica, asker - siyaset ilişkisi, AB’den gelen yeni talepler ve söylemler gibi gündeme düşen her konu yükselen milliyetçiliğe ivme mi kazandırıyor?
Türkiye’nin sorunları Türklük penceresinden mi algılanıyor, Milliyetçilik AB karşıtlığı rüzgarını arkasına mı alıyor?
Can Dündar, 17 Ekim Salı akşamı saat 20:30'da, canlı yayında konuklarıyla yükselen milliyetçiliğin nedenlerini tartışacak..
Tanıl Bora anlatacak,
Profesör Dr Anıl Çeçen, Alev Alatlı, Profesör Dr. Mehmet Altan, Profesör Dr. Orhan Kavuncu ve Ömer Laçiner tartışacak...
Dünyaya her yıl bir Türkiye ekleniyor ABD’deki Dünya Nüfus Sayacı bugün 6.5 milyarı gösterdi. Her yıl bir Türkiye nüfusu kadar insanın eklendiği Dünya 2012’de 7 milyar olacak.
ABD’de dünyadaki nüfus artışını sembolik olarak sayan Dünya Nüfus Saati, bugün sabaha karşı 6.5 milyarıncı bebeğin dünyaya geldiğini ilan etti. ABD Nüfus İdaresi tarafından işletilen saat, doğum ve ölümlerin zaman içindeki net farkından yola çıkarak tahmini bir hesap uyguluyor.
Ünlü 18’inci yüzyıl düşünürü Thomas Malthus, gelecekte nüfus artışının kontrolden çıkacağını ve yiyecek bulunamadığı için açlıklar yaşanacağını öngörmüştü. Malthus’un bu öngörüyü yaptığı 1798 yılında küresel nüfus 1 milyar civarındaydı.
Bugünse 6.5 milyar olan dünya nüfusunun sadece küçük bir kısmı bolluk ve refah içinde yaşarken, büyük bir bölümü karnını ancak doyuruyor veya aç kalıyor. Çocuk ölümleri, AIDS ve tarım alanlarının tahribi birçok gelişmekte olan ülkede insanların yaşamını zorlaştırıyor. Dünyada milyonlarca insan günde 1 dolardan daha az kazanıyor, yine de üremeye devam ediyor.
Bundan ikibin yıl önce, Hz. İsa’nın doğduğu kabul edilen Milat yılında dünya nüfusu 300 milyondu. M.S. 1500 yılında ise tam iki katına çıktı. Dünya nüfusundaki artışın kilometre taşı olarak, Endüstri Devrimi’ni temsilen 1750 yılı kabul ediliyor. Refahla beraber düşen ölüm oranının da yardımıyla bu tarihten sonra 1900’e kadar hızla artan dünya nüfusu 1.7 milyar oldu. 1960’ta 3 milyar, 1980’de 4.5 milyar, 1993’te 5.5 milyar, 1999’da da 6 milyar oldu. 1995-2000 yılları arasında küresel nüfus artışı yılda 78 milyon olarak gerçekleşti. Diğer bir deyişle dünyaya her yıl bir Türkiye ekleniyor.
NÜFUS ARTIŞI NASIL HESAPLANIYOR?
Dünya nüfus saati saniyede 4.1 kişinin doğduğunu ve 1.8 kişinin öldüğünü varsayıyor. Önceki istatistikler dikkate alınarak hazırlanan söz konusu hesaplamalar tahmini ve hata marjinine yer veriyor.
Uluslararası nüfus uzmanları küresel nüfus artışının son 10 yılda önceki onyıllara göre hafif bir düşüş gösterdiğini düşünüyor. Buna göre, dünya nüfusunun en hızlı arttığı 1965-1970 aralığında yüzde 2.1 olan artış, son yıllarda yüzde 1.1’e düştü. Bunda Çin ve Hindistan’ın nüfus artışlarını kontrol altında almak için başlattıkları kampanyaların büyük payı var. Buna ek olarak, gelişmekte olan ülkelerde doğum kontrolü yaygınlaştı ve artan bilinçle aileler eskisine oranla daha az çocuk yapıyorlar.
Bugün bazı ülkelerde ailelerin birden az çocuğu oluyor ve böylece nüfusların artış eğrileri görece bir düşüş gösteriyor. Örnek olarak, Japonya, eski Sovyet cumhuriyetleri ve Avrupa toplumlarında nüfus yaşlanıyor. Ancak, bu ülkelerdeki yaşlanma, Yemen gibi bir annenin ortalama 7 çocuk yaptığı ülkelerin yanında cüzzi kalıyor. Bugün hala en hızlı üreyen ülkeler en fakirleri; Afrika, Ortadoğu ve Hindistan.
2045’TE 9 MİLYAR
Tahminlere göre, dünya nüfusu 2012’de 7 milyara ulaşacak. 2045’te ise 9 milyar olacak. Bir diğer gelişmede dünya nüfusundaki kentleşme. İnsanlar kentleştikçe doğum oranı düşüyor; toprakla bağı kesilen ailenin kol gücüne ihtiyacı azaldığından çocuk sayısı da azalıyor. BM tahminlerine göre, 1950’de küresel nüfusun yüzde 30’dan azı kentlerde yaşarken, 2007’de yarısından fazlası kentleşmiş olacak. Bu da nüfus artışının bir nebze azalması demek.
Dünya nüfusu arttıkça, Malthus’un beslenme ve sağlık gibi temel ihtiyaçlarının nasıl karşılanacağı sorusu dayeniden gündeme geliyor. Örneğin, Bangladeş gibi bir toplum şimdiden alarm veriyor. Küresel ısınmayla sular altında kalacak verimli tarım arazileri Bangladeş gibi kıyı toplumlarının işini iyice zorlaştıracak.
2050’den sonra küresel nüfusun yüzde 80’i Afrika ve Asya’da olacak. Gelişmekte olan ülkelerde, örneğin Norveç, İsveç gibi, yaşlı nüfusu gençlerin iki katı olacak. Boşluğa bakarak konsantre olmak
Bilim adamları konsantre olurken, başka insanların yüzüne bakılmamasını öneriyorlar.
Boşluğa bakmak daha iyi düşünmemizi sağlıyor. İngiliz bilim adamları, problem çözerken diğer insanların yüzüne bakanların iyi konsantre olamadıklarını saptadılar. Özellikle de yüzlerdeki duygusal ifadeler dikkati dağıtıyor.
Araştırma çerçevesinde deneklerden yedişer adımlarla 100’den geriye doğru saymaları istenmiş. Bir grup karşısında oturan bir kişinin yüzüne bakarak, diğeri boşluğa bakarak saymış. Boşluğa bakarak sayanlar daha başarılı oldu diyor bilim adamları. Düşünen insanların karşılarında oturanlar stres yaratıyorlar. Özellikle de erkek denekler karşılarında kadın olduğu zaman çok zorlandılar diyor araştırmayı yöneten Gwyneth Doherty-Sneddon.
Gençlerde kendine zarar verme davranışı Amerika'da yapılan bir araştırma üniversite öğrencilerinin %17'sinin kendini jiletleme, yakma, oyma ya da diğer yollarla kendine zarar verme gibi davranışlar sergilediklerini ortaya koymuş.
Bugüne değin kendi kendine zarar davranışı üzerine Amerika'da yapılan en büyük araştırma olduğu belirtilen araştırmaya Cornell ve Princeton üniversiteleri imza atmış. Bulguların yalnızca Amerika ile sınırlı kalmadığının altını çizen araştırmacılar, Kanada ve İngiltere'de yürütülen çalışmaların da benzer sonuçlar verdiğine ve gençler arasında hızla artan kendine zarar verme davranışının ciddiyetine dikkat çekiyorlar.
Kendi kendine zarar verme, bilimsel bir terim olarak ortada intihara dair herhangi bir eğilim yokken kişinin kendi bedenini hırpalayıcı davranışlar sergilemesi olarak tanımlamıyor. Bu davranışların içine saç ya da deriyi çekme, yarma, kemikleri kırma, kendini ısırma girebiliyor.
Araştırmacılar günümüz gençliğinin geçmiş kuşaklara göre stres uyaranlarına daha açık olduklarını ve başa çıkma stratejilerinin zayıf olduğunu söylüyor.
Araştırmanın detaylarına gelecek olursak, kızların erkeklere göre kendine zarar verme davranışını daha çok gösterdikleri ve Asya kökenli katılımcıların böylesi davranışlarda daha az bulundukları bulunmuş. Bir de biseksüelliğin, kendine zarar verme davranışıyla ilişkili olduğu ortaya konmuş. Cinsel kimliğinin fazlaca sorgulayan gençler kendilerine daha çok zarar verme eğilimindeymişler. Gerek kız gerekse erkeklerde en sık görülen yöntemin ise yaralı bölgeyi kaşıma / kazıma, kesme ve delme olduğu açığa çıkarılmış.
Araştırmacılar sürekli olarak kendine zarar verme davranışı sergileyen gençlere dair bir takım tespitlerde de bulunuyor:
• Diğer yaşıtlarına göre intihar girişiminde bulunmuş olma yüzdeleri 6 kat daha fazla,
• 3.5 kat daha fazla duygu istismarı rapor ediyorlar,
• Geçmişlerinde psikolojik bir sıkıntı dönemi geçirmiş olma olasılıkları 3 kat daha fazla,
• İki kat daha fazla yeme bozukluğu sergiliyorlar.
Gönüllü Meteorolojistler aranıyor Meteoroloji İşleri Genel Müdürlüğü, hava tahminlerinin ayrıntılı şekilde belirlenmesi amacıyla ''gönüllü meteorolojistler'' ile işbirliğine giderek, internet üzerinden bilgi alıyor.
Meteoroloji İşleri Genel Müdürlüğü Zirai Meteorolojik İklim Rasatları Daire Başkanlığı yetkilileri, hava tahminlerini yurt genelindeki 400 istasyondan edindikleri bilgiler ışığında yaptıklarını söylediler.
Her ilçe ve beldedeki meteorolojik olayın ve bunların yol açtığı zararların ayrıntılı şekilde belirlenmesinin oldukça zor olduğuna işaret eden yetkililer, kurumun maddi olanaklarının da buna izin vermediğini bildirdiler.
Öte yandan, vatandaşların meteorolojik olaylara ilgisinin de çok fazla olduğunu, herhangi bir hava olayını hemen kendilerine bildirdiğini anlatan yetkililer, şunları kaydettiler:
''Belirttiğimiz tüm etkenler bizi meteorolojiye ilgi gösteren insanlarla işbirliğine yöneltti. meteor.gov.tr adresindeki web sayfamıza 'Gönüllü Meteorolojist İletişim Formu' koyduk. Bu formda, bize çevresinde gördüğü hava olaylarını bildirmek isteyen kişilere ait bilgilerin yanı sıra olayların yaşandığı yer, tarih ve saat ile meteorolojik hadisenin türü ve neden olduğu zararların belirtilmesi isteniyor. Bu sayede edinilen bilgiler uzmanlarca değerlendiriliyor ve ilçe ve beldelerdeki meteorolojik durumlara ilişkin bilgi sağlanıyor.''
Uygulamanın, 1 ay önce başladığını ve şu ana kadar 2 bin başvuru yapıldığını bildiren yetkililer, vatandaşların bu konuya oldukça ilgi gösterdiğini, gönüllü gözlemci sayısının artmasını beklediklerini kaydettiler.
Meteoroloji yetkilileri, kendileriyle temasa geçen amatör gözlemcilere gelecek aylarda sertifika verileceğini, böylece Türkiye'deki 3 bin 250 ilçe ve beldede birer amatör meteorolojist bulunmasını sağlayacaklarını belirttiler.
Dinozorlar uçaklar gibi uçuyormuş! ABD’nin Texas Tech Üniversitesinden bilim insanlarının, erken tüylü dinozor fosilleri üzerinde yaptıkları yeni incelemelerde, bu yaratıkların tüylü ayaklarını vücutlarının altına doğru sarkıtarak, bir çift kanatlı uçak şekli oluşturdukları belirlendi
İlk uçan dinozorların, Birinci Dünya Savaşı’nın çift kanatlı uçakları gibi uçtukları tespit edildi.
Ayrıntıları Proceedings of the National Academy of Sciences dergisinde yayımlanan araştırmada, modern kuşların atası olduğu düşünülen küçük, tüylü dinozorlardan 125 milyon yıl önce yaşayan Microraptor fosili incelendi.
Çin’de bulunan fosil üzerinde yapılan yeni araştırmalar, bu dinozorun ilk planör uçuşu yapan yaratıklardan olduğunu ve ayaklarındaki uzun asimetrik uçuş tüylerini kullanarak dört kanadı varmış gibi uçtuğunu ortaya koydu.
Kuşların uçuş evriminin incelenmesinin, havacılık tarihine ışık tutabileceğini belirten bilim insanları, bu fosiller üzerinde yapılan önceki araştırmalarda, uçan dinozorların bacaklarını yana doğru açtıklarını ve ejderha uçuşuna benzer şekilde kanatlarına yakın tuttuklarını düşündüklerini kaydettiler.