Ziyaretçi
KIRK YILDA BİR GİBİSİN
Sponsorlu Bağlantılar
O çok eski kadınlardandın sen. Ansızın susar ve şehri o parçalanmamış haliyle dinlerdin. Henüz doğmamış, ama doğmak için sabırsızlanan bir anlamın, bir duygunun çığlığını duyardın...
Bu çığlığa kendini adardın. Çünkü her acının, her çağrının içinde bir karşılığı vardır.
Sen çok eski bir şeye aşık olan o eski kadınlardandın. Sen birini sevdiğinde bütün dünyayı herkesin her şeyle ilişkisini severdin...
Senin birini sevmen, dünyanın bütün dertlerini, bütün acılarını göğüslemeye hazır olduğun anlamına gelirdi...
Acıları ve sana akacak olan dünyanın her şeyini daha iyi ve kesintisiz algılamak için bildiğin her şeyi unuturdun.
Yalınlaştırırdın kendini. Arındırırdın...
İki kişilik bir bencillik ve karşındakinin yüreğini yeme oyununa “ aşk” diyenleri anlamak mümkün değildi sana göre.
Aşık olduğunda içinde tutkuyla yeniden yanmaya başlayan ışık, kim bilir anılarında sakladığın kaç yüzü aydınlatırdı ?
Bu yüzden aşık olmak için bu duyguya bana hep “ sevinçli bir ıstırap ” veriyor derdin...
Şimdi benden çok uzaktasın. Bu bir zamanlar sevdiğin şehirse kendi zamanlarını çoktan kaybetti.
Ama yinede, seni ne zaman düşünsem, sevginin tüm yolları yeniden aydınlanıyor benim için...
Biraz Sabahattin Ali’nin Kürk Mantolu Madonnasıydın; biraz Ahmet Hamdi Tanpınar’ın Huzur’da anlattığı Nuran..... Yine Tanpınar’ınYaz Yağmuru hikayesindeki o büyülü, o uçarı kadında da senden çok izler vardı. Masum bir sevinç için ikbal yakan kadınlardandın sen.
Bir cinnettin, bir karabasanın yaşandığı bu hayatta artık yoksun. İyi ki de yoksun diyorum; çünkü çok acı çekerdin. Beynindeki esrarda yetmezdi seni avutmaya.
Ölümüne kadar, sana olan aşkımı bir sır gibi saklayıp, bu aşka o derin merhametinle bağlandığın için sana minnettarım. Çok yalnızım ve seni çok özlüyorum.
Sen benim için kırk yılda bir gibisin; öyle eksik, öyle hazin, öyle paramparça...
Cezmi Ersöz