Arama

Sahipsiz Mektup'lar - Sayfa 8

Güncelleme: 2 Haziran 2012 Gösterim: 268.654 Cevap: 628
Misafir - avatarı
Misafir
Ziyaretçi
16 Temmuz 2006       Mesaj #71
Misafir - avatarı
Ziyaretçi
Nefesim Sensizlik Kokuyor ..

Sponsorlu Bağlantılar
Kırık bir kadehsin sen elimi kanatsan da.Eski bir şarkısın sen yüreğimde yankılanan.Defalarca dinleyip ,dinlemekten bıkmadığım , her dinlediğimde gözyaşlarımla eslik ettiğim bir eski ask şarkısın sen.Puslu sabahlarda yarınlarımda kurduğum hayallerimsin sen.Sen, beni terk etsen de hayallerimin en güzel düşüsün.Çekip gitsen de gönlümden kopartmaya kıyamadığım nazenin çiçeğimsin .Sönmüş bir yıldızsın sen gözlerimde ; sen uzaklarda olsan da seni gözlerimden silemiyorum ve de gözlerimi sana bakmadan alamadığım parlak yıldızım sen sen..,

O parlak gözlerinde mutlu ömrümü yasadım .Bir bahar yasadımsa kalbimin karakışlarda bil ki ;senin gözlerindeki yasama sevinçlerindeki bahar tomurcukları sayesindedir.Bin defa ölümdümse yasarken ; bil ki senin gözlerinden süzülen gözyaşlarına kıyamadığımdandır.

Ardına bakmadan, kollarımı kollarından mahrum bıraktığın için gecenin sessizliği ruhumu tırmalıyor. Hasretimin çığlıkları karanlık geceyi hıçkırıklara boğuyor. Bir mum ışığı gibi yavaşça sönüyor yasam ışığım. Ne uzanan bir el ne de ışıklar var karanlık var odamda. Karanlıklar içinde üşüyormuş gibiyim.

Kaybettim tüm yaşama sevinçlerimi, yüzümdeki seninle açan gülüşlerimi özledim.Senden kalan yalnızlıklarımda hüzün denizlerinde fırtınalarla savaşıyormuşum gibiyim.Sensiz yasarken seninle her gün ölüyormuş gibiyim...Asırlar geçse de solmaz derken askımız ,ilkbaharları bırakıp karakışlara yenildik.Bir ömür boyu bitmez derken sevdamız hüzün denizindeki ayrılık fırtınalarına yenildik.Hayallerimizde Cennetteki Leyla ile Mecnunu yasarken sevdanın gururu altında ezildik ve sevdamıza ask-ı memnu derken şimdilerde birbirimizi gördüğümüzde ayrı iki yabancı gibiydik.



Ismail Sarigene
Mystic@L - avatarı
Mystic@L
Ziyaretçi
16 Temmuz 2006       Mesaj #72
Mystic@L - avatarı
Ziyaretçi
Seni Nasıl Sevebilirim
Sevenler imkansızın gerçekleşeceğine inanırlar.

İngiliz Edebiyatının en iyi şairlerinden Elizabeth Barrett ve Robert Browning birbirlerine çok güzel mektuplar yazmışlardır.

Sponsorlu Bağlantılar

Robert Browning, Elizabeth Barrett'i hiç görmemişti. yazılı eserleri dışında birbirleri hakkında hiçbir fikre sahip değillerdi. Her ikiside alanlarında başarılı olmuşlar ve birbirlerinin eserlerine saygı ve hayranlık beslemişlerdi. Robert'ın 10 Ocak 1845 yılında Elizabeth'e yazdığı mektubunda bu hayranlık katalizör görevi görmüştür:


Sevgili Bayan Barrett, şiirleriniz beni cezbediyor. Bu mektubu sakın ola ki bir iltifat mektubu olarak ele almayın. Sizin debanızın farkına yeni varığımı da düşünmeyin. Şiirlerinizi ilk defa okuduğum geçen haftadan bu yana size neler yazabileceğimi düşünmekten başka bir şey yapmadığımı itiraf etmeliyim. Şiirlerinizin üzerimde bıraktığı etkiyi, beni ataletten kurtadıklarını belirterek ortaya koymak istiyorum.


Şiirden anlayan biri olarak hata arayıp bulmam bile mümkün olmadı. Şiirleriniz adeta benim bir parçam haline geldiler. Size kendimi ifade edebilmeme hislerimi açığa çıkarmama yardımcı oluyorlar. Şiirlerinizi büyün kalbimle seviyorum.


Sizi de öyle.Elizabeth o günlerde otuz dokuz yaşındaymış ve sağlığı iyi değilmiş Evden pek çıkmıyormuş. Hiçbir çocuğunun evlenmesine izin vermeyen babasının boyunduruğunda yaşıyormuş. Babası karşı çıktığından gizlice mektuplaşıyorlarmış.


Mektupları edebiyat açısından o kadar değerlidirki iki kalın cilt günümüze kadar gelmiştir.Elizabeth, Sonnets From the Portuguese (Portekiz'den Soneler) adlı eserlerinde ilk anından başlayarak bu söz flortünü işler. Mutluluk, pişmanlık, güven ve sevgi gibi çeşitli insani duygulara değinilmiştir. Elizabeth, en sonunda 1845 Mayısında Robert'ın ,onu ziyaret etmesine izin verir. Haftada bir kez gizlice buluşurlar.


Eylülde Elizabeth şöyle yazar: Bana hayal ettiğimden çok daha fazla şey hitap ediyorsun.


Zarar vermediğim, seni üzmediğim sürece sana ait olmak istiyorum.'' Bir yıl kadar daha buluşurlar ve her gün, bazen günde iki kere mektuplaşırlar. Roberth'ın ziyaretini gelmesini reddetme aşamasında mektuplaşma, buluşma ve sevgili olma aşamasına gelmişlerdir.''Roberth ona, evlenmeleri ve İtalya'ya taşınmaları konusunda çok baskı yapmıştır.Elizabeth, önce direnir ama sonra kabul eder. Babasının evlenmelerinin karşı çıkacağını bildiğinden, 12 Eylül 1846 yılında gizlice evlenirler. Bir hafta sonra İtalya'ya yola çıkarlar Önce Pisa'ya oradan Florence'a sonrada yaşayacakları yer olan Casa Guidi'ye giderler.Elizabeth, babasını bir daha hiç görmedi. Babası da onu hiç affetmedi. Babasına gönderdiği bütün mektuplar açılmadan geri geliyordu.


Yeryüzünde bu ilişki olmasa bizler aşağıdaki sözcüklerin tadına varamayacak, bu sözcüklerden yoksun kalacaktık :


Seni nasıl seviyorum?


Anlatmaya başlayayım mı?


Seni derinlikler ve yükseklikler kadar seviyorum.


Ruhum duygularımın ulaşamadığı noktalar kadar ulaşıyor.


Varlığını ve zerafetini seviyorum.


Ben seni günlerin ötesinde seviyorum .


Güneş ve mum ışığı kadar çok


Seni özgürce seviyorum bir erkeğin hakkı olduğu gibi..


Seni safça seviyorum bu övülmeye değmezmi?


Şehvetle seviyorum..


Eski üzüntülerim adına seviyorum seni çok ruhumla


Kaybedebileceğim kadar seviyorum..


Bütün azizler adına nefesimi tutarak seviyorum..

arwen - avatarı
arwen
Ziyaretçi
16 Temmuz 2006       Mesaj #73
arwen - avatarı
Ziyaretçi
İÇİMDEKİ SENMsn Brokenheart


YANAN SOKAK LAMBASI..BEN ÇOK ESKİDEYİM,BİR TANGO DEVRİNDEYİM.BİR YAKIŞIKLI BEYEFENDİ İLE KOCAMAN BİR SALONDA GÖZLERİMİZİN DERİNLİKLERİNDE KAYBOLARAK DANS EDİYORUZ..BİR AYRILIYORUZ SONRA SIMSIKI YİNE BERABERİZ. MÜZİK RUHUMUZU YANSITIYOR, BİZE EŞLİK EDİYOR. HER TARFTA ÇİÇEKLER RENGARENK , ONLARDA RENKLİ DÜNYAMIZZA KATILIYORLAR. ŞU AN HERŞEY O KADAR CANLI Kİ. ETRAF NE ÖLÜMÜ NED EÖLMÜŞ BİR BEDEN VAR. HER DOKUM, HER HÜCREM FARKLI BİR HEYECANLA DOLU.BU GECE BELKİDE GÜNDÜZE BAĞLANMAYACAK. YILDIZLAR BİZİM HEYECANIMIZ BİTENE KADAR GÖKYÜZÜNDE KALACAK, AY HEP BÖYLE KALACAK. BİZE HEP O GÜLEN YÜZÜYLE SEYRE DALACAK. HİÇ BİR GECEYE BU KADAR GÜZEL BİR AYDINLIK VERMEDİĞİNİ ANLAYACAK, ŞAŞIRIP KALACAK, BİZİ KISKANACAK. O DA KENDİNE BİR YILDIZ SEÇECEK EN GÜZELİNİ, EN YALNIZ OLANINI....


AYNI BENİM GİBİ YALNIZ....Msn Brokenheart Msn Brokenheart
ChinaDoll - avatarı
ChinaDoll
Ziyaretçi
16 Temmuz 2006       Mesaj #74
ChinaDoll - avatarı
Ziyaretçi
Msn Wiltedrose VEDA!Msn Wiltedrose


Elimde, sükûtun nabzını dinle
Dinlede gönlümü alıver gitsin
Saçlarımdan tutup, kor gözlerinle
Yaşlı gözlerime dalıver gitsin.

Yürü, gölgen seni uğurlamakta
Küçülüp küçülüp kaybol ırakta
Yolu tam dönerken arkana bak da
Köşede bir lahza kalıver gitsin.

Ümidim yılların seline düştü
Saçının en titrek teline düştü
Kuru bir yaprak gibi eline düştü
İstersen rüzgâra salıver gitsin.
Mystic@L - avatarı
Mystic@L
Ziyaretçi
16 Temmuz 2006       Mesaj #75
Mystic@L - avatarı
Ziyaretçi
Aşkımızı Öldürmeyelim


Geçen gün işten eve dönerken,genellikle kitap okuduğum halde o gün canım kitap okumak istemedi ve bende camdan dışarı bakmaya başladım,aslında gördüklerim hep aynıydı,tanıdık evler,tanıdık ağaçlar ve dükkanlar...sonra birden yoldan gecen araçların içine bakmaya başladım.Aslında onlarda tanıdıktı aracın içindeki insanlar genellikle yola bakıyorlardı ve birden bir şey fark ettim. Yanımdan geçen araçların içindeki insanların çoğu sadece dışarıya bakıyordu, şoför koltuğunda oturan adam sola bakarken yanındaki kadın da sağa bakıyordu, arka koltukta da, ya çocuk ya da eşyalar oluyordu ve bu insanların yaşları orta yaş civarıydı yani evliydiler ya da uzun süredir birlikteydiler, diğer taraftan birbirlerine bakarak ve konuşarak seyahat edenlerin ise ya flört eden ya da nişanlı belki de yeni evli çiftler olduğu anlaşılıyordu. İşte o an kafamda bir şimşek çaktı ve o günden sonra kitap okumayı bırakıp hep yolda yanımdan geçenlere bakarak tahmin etmeye çalıştım, kimler evli ya da uzun süreli beraberlik yaşıyor, kimler daha işin başında. Lütfen sizde yoldayken bir bakın, seyahat ederken önüne ya da camdan dışarı bakarak gidenlerin çoğu evli, ama konuşarak ve birbirlerine bakarak gidenlerin çoğu bekar ve işin daha çok başında. O zaman anladım ki, aşkı evlilik öldürmüyor aşkı uzun süreli beraberlikler ve yaşanan monoton heyecansız birliktelikler öldürüyor, işte o zaman kendi beraberliğime dışarıdan bakmaya çalıştım ve ne gördüm dersiniz. Hayatın akışına kapılmış, evden işe, işten eve koşuşturan, hayatında yeni hiç bir heyecanı olmayan ve çok uzun süredir gerçekten dolu dolu sohbet etmeyen, sadece çocuktan, işten ve sıkıntılardan konuşan, akşam yemekten sonra televizyon karşısına geçen ve kanepede (ayrı ayrı kanepelerde) uzanan bir çift gördüm. O gün kapıldığım dehşeti anlatmam oldukça güç, bize ne olmuştu, her şeyi unuttuğumuz, beraber olabilmek için bütün zorluklarına katlandığımız beraberliğimize ne olmuştu? Yaşadığımız heyecan nereye gitmişti? Nasıl bitmişti ve biz farkına varamamıştık? Sonra çevreme baktım ve diğer çiftlerinde bizim gibi olduğunu gördüm.İşin komik yanı insanlar bu hale gelirken, fark etmiyorlardı ve başkasının hayatının bu hale geldiğini anlattığınızda "vah vah" diyorlardı, oysa onlarda aynı durumdaydılar, sadece öyle bir şey yokmuş gibi davranıyorlardı. Herkes bir başkasının hayatına imrenir, İnternet te chatleşerek kaybettiği bu heyecanı bulmaya çalışır bir hale gelmişti. Birden eşimin de evdeyken çoğu zaman nete girdiğini fark ettim,ve gördüm ki ben onu ve aynı şekilde o beni sadece eşi olarak görmeye başlamıştı, işte o gün bu gidişe bir dur demeye karar verdim. Ama ne yapabilirdim, bununla ilgili dergilerde pek çok yazı olduğunu fark ettim, itiraf etmeliyim yapılan önerilerin pek çoğu uygulamada problem olan maddelerdi, ayrıca onları yaparsam başkasının elbisesini giymiş gibi olacaktım,ben kendi çözümlerimi bulmak istiyordum. Onlarında verdiği öğütleri baz alarak,oturdum ve kendimce bir acil durum planı çıkardım ve uygulamaya başladım. Öncelikle eşimle birlikte çocuğumuz olmadan baş başa yemeğe çıktık, itiraf ediyorum ilk denememiz biraz zor oldu, çünkü eskisi gibi konuşacak konu bolluğu yoktu, işten güçten ve çocuktan bahsetmemeye karar vermiştik, evde daha az tv seyretmeye onun yerine müzik eşliğinde sohbetler yapmaya başladık ve en önemlisi birbirimize karşı çok açık olduk, sohbetten sıkılan bunu diğerini kırmadan söylüyordu, aramızda zorlama olmamasına dikkat ettik. Baş başa sinemaya gittik ve bunu yıllar sonra yaptığımızı fark ettik, birbirimize telefondan mesajlar çektik, içimizden geldiği an ve geldiği gibi olmasına özen gösterdik ve birbirimiz için kendimize özen gösterdik, hafta sonları ben eşofmanlarımı üzerimden çıkardım, daha özenli giyindim, tıpkı flört ederken eşimin beni ziyarete geldiği günlerdeki gibi, eşimde hafta sonları tıraş oldu, daha özenli giyindi, deniz kıyısında hafta sonu yürüyüşleri yaptık,pamuk helva yedik ve sohbet ettik. Kısacası, eşimi sadece eşim olarak değil, sevdiğimiz insan olarak görmeyi ve onu yeniden sevmeyi öğrendim, bu gün ondan bir gün ayrı kalsam, eşimi yeniden özlüyorum, onunla küçük kaçamaklar yapmayı dört gözle bekliyorum ve artık eşim internette chat yapacaksa benimde yanında olmamı istiyor ve nete çok daha az giriyor .Bunları niye yazdığıma gelince, hiç bir şey için geç olmadığını düşünüyorum, birlikte olduğumuz kişinin değerini onu kaybetmeden fark etmeliyiz diye düşünüyorum ve kendimizi hayatın akışına kaptırıp sevdiklerimizi ihmal etmeyelim.
kambis - avatarı
kambis
Ziyaretçi
17 Temmuz 2006       Mesaj #76
kambis - avatarı
Ziyaretçi
YÜREGİM KANIYOR

Sakin göllerin kuğusuyduk,
Salınarak suyun yanağında.
Ve okşayarak nilüfer saçlarını gecenin.
Sonumuzun adım-adım
Yaklaştığını görürdük...

Yarılan ekmeğin buğusuyduk;
Paylaşılan zeytin tanesinin,
Yüzümüze saldıran yağmur avanesinin.
Biz hep üşüyen burnumuzu
Avucumuzda hohlayarak yürürdük.

Hiçbir hesabımız yoktu kimseyle.
Hiçbir aykırı yanımız,
Hiçbir yalanımız...
Gözüm yaşarıyor,
Yüreğim kanıyor...
Olmasaydı sonumuz böyle!..

Biri, saksımızı çiğneyip gitti.
Biri, duvarları yıktı,
Camları kırdı.
Fırtına gelip aramıza serildi.
Biri, milyon kere çoğaltıp hüzünleri
Her şeyi kötüledi,
Bizi yaraladı...

Biri şarabımızı döktü,
Soğanımızı çaldı.
Biri, hiç yoktan vurdu,
Kafeste garip kuşumuzu!
Ciğerim yanıyor,
Yüreğim kanıyor...
Solmasaydı gülümüz böyle!.

Dağlarda çoban ateşiydik,
Sarmalayarak acı bir sevda masalını
Ve hıçkırarak
Hırçın rüzgârların kavalını...
Namlunun, bağrımıza
Sinsice sokulduğunu bilirdik...

Ceylanın pınara inişiydik,
Vedalaşan birkaç damla gözyaşının;
Tenine kan bulaşan
O masum çakıl taşının...
Oysa biz dualarımızda hep
Birbirimizden daha önce
Ölmeyi dilerdik...

Bazı sorumluluklarımız vardı,
Hayata ilişkin.
Bazı basit sorularımız,
Anlaşılır bazı sorunlarımız...
Göğsüm daralıyor,
Yüreğim kanıyor...
İncinmeseydi gençliğimiz böyle...

Birer yolcuyduk,
Aynı ormanda kaybolmuş.
Aynı çıtırtıyla ürperen birer serçe.
Hep aynı kaderde buluşurduk
Sevmeye tutuklu gibi...

Birer tomurcuktuk hayatın kollarında.
Birer çiğ damlasıydık,
Bahar sabahında,
Gül yaprağında...
Dedim ya,
Hiç yoktan susturuldu şarkımız!
Yüreğim kanıyor,
Yüreğim kanıyor...
Bitmeseydi öykümüz böyle!..

Yusuf Hayaloğlu
ChinaDoll - avatarı
ChinaDoll
Ziyaretçi
17 Temmuz 2006       Mesaj #77
ChinaDoll - avatarı
Ziyaretçi
Beni Yıktığın İçin

Bir bulut sarsın evinin damını
Azrail beklesin almak için canını
Ben değil aşkım emsin kanını
Damarların kurusun beni yıktığın için

Giydiğin en güzel elbise kefenin olsun
Yılanların olduğu yerde mezarın olsun
Mezar taşında veremli yazılı olsun
Okuyanın olmasın beni yıktığın için

Sırat köprüsü vardır inşaallah geçemezsin...
Melekler soru sorar inşaallah bilemezsin...
Şayet girersen o cehennem denilen yere..
Çıkışın olmasın beni unuttuğun için...
Mystic@L - avatarı
Mystic@L
Ziyaretçi
17 Temmuz 2006       Mesaj #78
Mystic@L - avatarı
Ziyaretçi
Emanet Ayrılık
Soluk soluğa bedenlerini yatağa bıraktılar. Yorgunluğun verdiği ağırlıkla birbirlerine sarıldılar. Umursamaz ve doyumsuz bir aşkın girdabından kurtulmaya çalışmaksızın nefeslerini tuttular. Konuşmak gibi bir gaf yapmayacaklarını ikiside çok iyi biliyorlardı. Kristalleşmiş gerçekler o kadar acıydı ki, tek bir kelime etseler tüm bu rüya bozulacak ve yaşamları milyonlarca cam parçasına ayrılacaktı..

Genç adam birazdan kalkıp gidecek ve bir daha kimbilir kaç ay sonra görüşeceklerdi. Ayrılığın pul biber acısı, şimdiden dudaklarına işlemişti. Sanki birbirlerini bir daha göremeyecekmişcesine tekrar sımsıkı sarıldılar. Ayrılığın hemen sonrasında derin bir yılan çöreklenecekti yüreklere ve içten içe her gün yiyecekti umutları..

Genç kız hıçkırmaya başladı. Gözleri kapalı, sevdiğine sarılmış sadece ağlayabiliyordu. Gideceğini bile bile " gitme " dedi. İdam edilmeden önce söylenen son arzu gibi geldi bu istek genç adama. Bırakıp gitmek, giyotine başını yerleştirmekten bile daha kolaydı. Dişlerini sıktı, sevgilisinin önünde ağlayamazdı. Gözlerini kapatarak sevdiğine sarıldı, az önce bırakmıştı gözyaşlarını..

İki yaralı, iki sevdalı, aynada yansıyan iki damla hüzün gibi yatakta birbirlerine sarılmış, sorumsuz hıçkırıkların eşliğinde, hüngür hüngür ağlıyorlardı. Saklanacak gözyaşları anlamsızdı. Her bir damla dahada büyütüyordu hasreti. Kasıla kasıla ağladılar, ağladıkça daha çok sarıldılar. Sarıldıkça daha çok ağladılar..

Kızarmış gözleriyle yavaşça yataktan doğruldular. Her yanı zincire vurulmuş bir hasretin, çaresiz iki çift gözü uzun uzun birbirlerine baktılar. Peşinde koştukları umutları tükenecekti elbet. Belki de son buluşmaları olacaktı ve son kendilerini birbirlerinde kaybedişleri. Kırmızıya çalmış sevdanın ağır yükü omuzlarında, akan kanı yüreklerinde, ayağa kalkıp giyinmeye başladılar.

Bardaktan boşanırcasına yağan yağmur, genç kızın sevdiğini uğurlamasına engel olamadı. Otobüsün önünde tekrar ve son kez sarıldılar. Gözyaşları yağmurdan ayrıldı, ufak bir gölet oluşturup ikisinide boğdu. Vakit dolmasına rağmen ayrılamadılar. Etraftaki herkes dönmüş genç çifte bakarken, kızgın muavinin sesi ayırdı iki bedeni birbirinden. Bir daha birbirlerini hiç göremeyeceklerini bilemeden ayrıldılar. Hasretle, çileyle, gözyaşıyla geçen senelerin ardından boynu bükük kaldı minik mutluluklar. Son vedanın eli havada kaldı, otobüs hareket ederken bembeyaz bir yağmura emanet etmişlerdi sevdalarını...
Misafir - avatarı
Misafir
Ziyaretçi
18 Temmuz 2006       Mesaj #79
Misafir - avatarı
Ziyaretçi
Bunca zaman bana anlatmaya çalıştığını,
Kendimi bulduğumda anladım.

Herkesin mutlu olmak için başka bir yolu varmış,
Kendi yolumu çizdiğimde anladım..

Bir tek yaşanarak öğrenilirmiş hayat, okuyarak, dinleyerek değil..
Bildiklerini bana neden anlatmadığını,anladım..

Yüreğinde aşk olmadan geçen her gün kayıpmış,
Aşk peşinden neden yalınayak koştuğunu anladım..

Acı doruğa ulaştığında gözyaşı gelmezmiş gözlerden,
Neden hiç ağlamadığını anladım..

Ağlayanı güldürebilmek, ağlayanla ağlamaktan daha değerliymiş,
Gözyaşımı kahkaya çevirdiğinde anladım...

Bir insanı herhangi biri kırabilir, ama bir tek en çok sevdiği acıtabilirmiş,
Çok acıttığında anladım..

Fakat,hak edermiş sevilen onun için dökülen her damla gözyaşını,
Gözyaşlarıyla birlikte sevinçler terkettiğinde anladım..

Yalan söylememek değil, gerçeği gizlememekmiş marifet,
Yüreğini elime koyduğunda anladım..

''sana ihtiyacım var, gel ! '' diyebilmekmiş güçlü olmak,
Sana ''git'' dediğimde anladım..

Biri sana ''git'' dediğinde, ''kalmak istiyorum'' diyebilmekmiş sevmek,
Git dediklerinde gittiğimde anladım..

Sana sevgim şımarık bir çocukmuş, her düştüğünde zırıl zırıl ağlayan,
Büyüyüp bana sımsıkı sarıldığında anladım..

Özür dilemek değil, ''affet beni'' diye haykırmak istemekmiş pişman olmak,
Gerçekten pişman olduğumda anladım..

Ve gurur, kaybedenlerin, acizlerin maskesiymiş, sevgi dolu yüreklerin gururu olmazmış,
Yüreğimde sevgi bulduğumda anladım..

Ölürcesine isteyen, beklemez, sadece umut edermiş bir gün affedilmeyi,
Beni affetmeni ölürcesine istediğimde anladım..


Sevgi emekmiş,
Emek ise vazgeçmeyecek kadar, ama özgür bırakacak kadar sevmekmiş...


Sen mutlu olacaksan eğer, bana sadece senin tebessümün de yeter .
Bitti diyorsan bunuda anlarım.
arwen - avatarı
arwen
Ziyaretçi
19 Temmuz 2006       Mesaj #80
arwen - avatarı
Ziyaretçi
SEVGİLERİN UMUTLARIN DOLU DOLU YAŞANDIĞI KAÇAMK BAKIŞALRIN BULUŞTUĞU ARASOKAKLARDA EL ELE DOLAŞILAN SICAK GÜNLER, AKŞAMLARI ODANIN KUYTULARINDA HERŞEYİN PAYLAŞILDIĞI GÜNLÜKLER.. VE O LİSE DEFTERİ HEMEN HER GENCİN OLDUĞU GİBİ ONUNDA UMUTLARINI, SEVGİLERİNİ SAKLADILAR. ANCAK GEÇEN GÜNLER UMUTLARINI DEĞİL ACI GERÇEKLERİ, SEVGİLERİ DEĞİL HAYAL KIRIKLIKLARINI GETİRDİLER. YİNE DE UMUT ONLARA KARDELEN ÇİÇEKLERİ GİBİ BEKLENMEDİK ZAMANLARDA KÜÇÜK MUTLULUKLARI FISILDIYORDU..



SENİ ÖZLÜYORUMMMMM...

Benzer Konular

17 Haziran 2009 / _PaPiLLoN_ Taslak Konular
19 Haziran 2014 / By_Dark Cevaplanmış
16 Ağustos 2014 / Misafir5 Cevaplanmış
3 Şubat 2016 / Safi X-Sözlük
15 Eylül 2015 / Safi X-Sözlük