Arama

Şiir Nehri -1- [Arşiv] - Sayfa 1012

Güncelleme: 2 Aralık 2006 Gösterim: 1.422.367 Cevap: 12.492
kambis - avatarı
kambis
Ziyaretçi
24 Eylül 2006       Mesaj #10111
kambis - avatarı
Ziyaretçi

Sponsorlu Bağlantılar
yokluğun

bir unutulmuş şarkıyı
katık ettiğim gecede

ölü kuşların tatmadığı yem
ve dalından kopan yaprakların
suyu bekleyişine benzer
Atila IŞIK



ağaç dallarına
kavuşmalar okunmuş
mendiller bağlarım

ters kapattılmış
kahve fincanlarına
kimseye söylemeden
dilekler tutarım

seviyor sevmiyor diye koparılmış
papatyalar kadar korkak
ve yalnızım

uzak düşersin bana
çıkmaz fallarım
Atila IŞIK



kabuğunu kırmaya çalışan
yumurtadaki civciv kadar telaşlı ve
sabırsız dökülen yağmur damlalarını kıskanırım
benden önce saçlarına değdikleri için
Atila IŞIK



hüzünlü ve yalnız bakan gözlerin
akşamın rengine benzer

kadife akşamlar
ve sümbül kokuları denize dökülürken
martı çığlıklarıyla
gözlerinin rengine benzer
derin maviliğinde kaybolurum
Atila IŞIK



bulutların özgürce koştuğu

gök yüzünün her zaman mavi

ve ağaçların hep yeşil olduğu

bir yerde



sevdaların yarım kalmadığı

yürek acılarının yaşanmadığı

geleceğin hep geldiği

bir yerde



karanlık toprağında

tohumların üşümediği

gidenlerin olmadığı

bir yerde



seninle yaşamak isterdim

Atila IŞIK

mydarling24 - avatarı
mydarling24
Ziyaretçi
24 Eylül 2006       Mesaj #10112
mydarling24 - avatarı
Ziyaretçi
Herkes Biraz Sen Gibi

Hasretine yaslanıyorum
Kalabalık bu şehir
Senden başkası yok gibi
Güneşin son damlası
Bir buz sanki gözlerimde
Sponsorlu Bağlantılar
Karanlıklara yürüyorum
Çıplak ayaklarımla
Durarak…
Koşarcasına…
Umutlarımla…
Yağmurlar kayıyor saçlarımdan…
Önümde ayak izlerin
Düşümden bağ bozumu gibi uyanıp
Penceremden izliyorum sevgilileri…
Kalabalık bu şehir…
Hasretine yaslanıyorum
Herkes biraz sen gibi…

asparagas23 - avatarı
asparagas23
Ziyaretçi
24 Eylül 2006       Mesaj #10113
asparagas23 - avatarı
Ziyaretçi
Kuş Tüyüne Degıpte Berelenmeden
Bir Güz Yelinde Örselenmeden Hiç
Çayırın Acı Yeşillerine Ugramaksızın

Hırpalanmadan Gün Işıgında
Papatya Kokularıyla Irgalanmadan
Sen Yine Ordamısın Demeden
Sen Hala Sen Hala Gel Demeden Gelıyorum Ben Sana..
mydarling24 - avatarı
mydarling24
Ziyaretçi
24 Eylül 2006       Mesaj #10114
mydarling24 - avatarı
Ziyaretçi
Neredesin?

Ve aynı şeyler var yine gönlümde
biraz hüzün,biraz gam, biraz keder!!!
Bu kasvetli gençliğimin,
bu yorgun halimin
bir sebebi olsa gerek ;
gece her zamankinden daha karanlık oluyor bu saatlerde nedense...
yıldızlar sanki sonbahar yaprakları gibi dökülmüş
puslu ay ışığının altında gözükenlerde
her an kendilerini bırakıverecekmiş gibi
göz kırpmalarına devam ediyorlar....
ay sanki her yıldızın parıldayış çabalarına inat bembeyaz
koskocaman yüzünü göstermiş
sanki ağlıyormuş gibi
ışıklarını döküyor
ve dökerken de bakıyor yüzüme...
ağlamaklı, üzgün,üzülmüş....
Bir kadın var köşe başında
kucağında minicik bir yavru,
gözleri ağlamaklı,
bir yere gidiyor belli giyinmesinden
ama bu saatte araba olmaz ki,
ben bildim bileli hiç geçmedi bu saatte,
gönlümün patika yolu gibi dar ve soğuk,
rüzgarın hep dert estirdiği
bir parça mutluluk varsa
savurup uzaklara sonbahar yaprakları gibi
götürdüğü bu sokaktan.
Sokak lambasının aydınlığı vuruyor
melek yüzlü yavrunun o yorgun ve masum yüzüne...
gözleri dolmuş ,
tedirgin iri bakışları,
soğuktan kızarmış yanaklarıyla
etrafını yargılar gibi bakıyor,
yargılayıp ta mahkum ettiği tek şey ne ki: gözleri!...
gözleri ve o loş ışığın parlatabildiği,
onun gözlerinden annesin yüreğinden damlayan
iki damla yaş...
Soğuktan üşüyen yüzünü
avuçlarıyla ısıtmak isterken fark ediyor ağladığını,
kucağından yere indirip
diz çöküyor yanına
ve tıpkı bir zamanlar ben ağladığımda
annemin başörtüsünün bir kenarlarıyla
göz yaşlarımı silmesi gibi
o ceylan gözleri siliyor...
sanki sildiği yaşlar
kadının gözünden tekrar dökülüyor
ve çaresiz
kucağına alıyor
kayboluyor sokakların
aydınlık ama dünyasının karanlık çıkmaz sokaklarında.....
Perdemi örtüp soğumuş çayımdan bir yudum alıyorum
ve düşünüyorum seni ve senle geçen günleri....
Ne verdin bana,
neleri alıp götürdün
ve ne kaldı bu yalnız odamda senden,
boynu bükük yarım hayallerimden
ve masamın üstünde duran çerçeveli,
bir zamanlar gülen resminden başka...
Geçen gün yine
Daralmışlığımla
geç saatte yürürken
sonbahar rüzgarlarıyla bir gariplik düştü içime
içim bulandı derin sular gibi,
geçmişimi düşündüm çocukluğumu
, lise yıllarımı, aşklarımı...
o zamanlar hayata iyi ki gelmişiz derdik
nereden bilirdik sonradan hayatın bize güleceğini
hem de kahkahalarla beynimizde patlarcasına....
sigaramda kalmamış,
bitane var
onu da eve dönünce çay yapar içerim demiştim...
olmadı yine parçalı bulutlu oldu gönül,
çaya fırsat kalmadı....
tuttum ucunu sigaramın, bastım yüreğime, yaktım...
belki on tane daha olsa,
onunu da içerdim..
.içimden bir şeyler akıp gitmişti,
gözlerim doldu
ağlamak istedim
ağlayamadım
oturdum olduğum yere,
sensizliğinle üşüdüm havanın soğukluğuyla değil...
tuttum evin yolunu yavaş yavaş,
ömrümün en olmadık yerlerinde yaşadıklarımı düşündüm...
uzandım o soğuk o buzdan yatağıma
çaktım gözlerimi tavana; seni düşündüm.....
Sen de böyle gitmiştin benden,
avuçlarımdan,
kollarımdan, yüreğimden...
varlığını fark ettirebildiğin tek şey
olur olmaz zamanlarda ayrılık hikayeleri anlatman olmuştu
ve benim de uyku sessizliğiyle dinlemem çaresiz....
“böyle aşk olmaz”
“bu şekilde seninle yaşayamam”
“bu dünyaya seninle uğraşmaya gelmedim, mutlu olmaya geldim”
der çekip giderdin...
sonra peşinden gelir bin bir nazla
seni bu kararından caydırmaya çalışırdım,
olmadı ağlardım...
küçük bir çocuğun
karanlıktan korktuğu gibi korkardım sensiz kalmaktan...
belki senin
benim açımdan sorunların
beni anlamamandan doğan ve
adını ilgisizlik koyduğun,
benim için anlamı olmayan
ama senin için her şeyi yıkarcasına manalı
bir o kadarda değerli saydığın fikirlerindi..
bana en çok “saçmalama” dediğim için kızardın
ama işin doğrusu çokta saçmalardın...
Yastık yapıp yattığım zaman,
gecenin bir vaktinde ,
beni uyandırmamak için
usulca çektiğinde kolunu,
fark eder “nereye gidiyorsun” diye sorardım,
gülerdin başını bir sağa bir sola çevirerek
ve “korkma uzağa değil mutfağa kadar” derdin....
şimdi ben böyle bir başıma,
böyle bitkin,
böyle çaresiz
böyle umutsuz kaldım...
artık hüzünlü şarkılar içimi yakmıyor,
en yalnız aşk şiirleri yüreğime çakılmıyor
ve ben artık yalnızlığımla,
küçük şeylerle mutlu olan yüreğimle
ama büyük düşünen beynimle
aldım bana yeten fikirlerimi,
bohçaladım yüreğimdeki sevgileri
düştüm gönlümün uçsuz bucaksız patika yoluna...
sen anlayamadın beni!!!
Veya anlamak istemedin,
bizim hayatımızda suçsuz olan yoktu,
mutlaka biri suçu üstüne almak zorundaydı ve susmalıydı;
bizim hayatımızda biri diğerine göre yaşamak zorundaydı,
bizim hayatımızda memnun iki kişi olamazdı
ve bizim hayatımızda mutluluk kapıyı aralamazdı
belki hüzün kapısı açık,
cereyan yapar hasta oluruz diye korkardık,
bizde açamazdık....
İşte geldi geçti bitti gidiyor.....
ne sen varsın artık yanımda
ne de yüreğini yüreğime hapsettiğim sevgiler,
firar etmiş hükümlüler gibi her biri bir tarafta pusmuş,
saklanmış gibi yaşıyor kendi kendilerine...
tabi bunun adına yaşamak denirse....
İşte oldu,
isteğin oldu,
Sen beni terk ettirdin ,
ben seni terk ettirdim...
ben senden soğudum, sen benden.....
Giderken sana
nereye gidiyorsun diye sormamıştım
hatırlarsın....
Gönlümün düşmüş olduğu gibi düştüğüm,
karşına çıkan yol ayrımlarında
sadece mutluluk tabelasının asılı olmadığı
patika yollarda bana doğru geliyorsun
hayallerimde,görüyorum....
ve sırası geldi şimdi soruyorum :
“mutfak o kadar uzakta mıydı be canım”
kambis - avatarı
kambis
Ziyaretçi
24 Eylül 2006       Mesaj #10115
kambis - avatarı
Ziyaretçi



BİR ACI SU VE SEVİNÇLİ

BİR DAMLA



Bu kalabalıklar sen oluyor gitgide... Gördüğüm her yüz sana benziyor. Elbet hiçbir göz bakmıyor senin gibi, ama her renkte biraz sen varsın işte, her seste bir ton sen. Yanıp sönen her ışıkta görünüp kayboluveriyor yüzün. Sayamıyorum ya kayan yıldızları, dileğim tek; teksin yüreğimde.

Yokluğun aleni bir acı su bırakıyor gözlerime, kırpmıyorum... Korkuyorum seni kaybedeceğimden. Yüreğime damlayan her kan biraz daha can katıyor kimsesizliğime. Sevdamı yazdığım kesik yol çizgilerinden geçerken sen, biraz daha bulanıyorsun ya bana, farkında değilsin yazık ki.

Yoksun! Gözüme değen her yüz sen, her kadeh senle dolu. Sen yoksun! Tüm bunlara rağmen burdasın işte her şeyinle. Şimdi avuçlarımdaki ter, göz pınarlarıma dolan acı su ve karası gözlerimin. Var oluşunu geçtim de, yokluğunla dahi sarhoş olurken ben, başka söze ne hacet, yüreğimdesin işte. Gözlerime düşen yıldızda, dilimden geçen her kelimede, avuçlarımda tuttuğum güneşte... Tamam, sustum! Ben çoktan sen olmuşum. Düşündüğümde kendimi, bir eşittir koyuyorum isminin yanına. Tamam, budur işte!
...

Karşılıklı iki kadeh içtim bu gece seninle. Aldığım herbir yudumda biraz sen vardın, biraz ateş, biraz su, en çok da sevdam. Gözlerinde kaybolup var olmak vardı ya, yoksun bu ilk gerçekten varoluş gecemde. Ama yüreğimdesin şükür ki. Günler eklendikçe bir diğerine daha iyi anlıyorum seçimimin doğruluğunu, büyütmemişim seni gözümde.

Bu bir armağandır bana. Bir annenin kucağına ilk verilişi gibi yavrusunun, öyle sevinçli bir damla yaşsın gözümde...


Çandarlı
Sevcan Koyuncu





mydarling24 - avatarı
mydarling24
Ziyaretçi
24 Eylül 2006       Mesaj #10116
mydarling24 - avatarı
Ziyaretçi
Benim Yolum

Seni düşündüm de dün gece,
Efkârlı bir sigara daha yaktım.
Yol çıktı yine sigaramda.
Bir nefeste düştüm yola;
Silkeledim kendimi küllerimden
Ateşin yalınlığına bıraktım.
Çektim içime iyice iyice
Her zerreme işlesin diye.
Dumanlar arasında canlanıverdi
Hasretle kavrulan kavuşmalarımız.
Sarhoşluğundayken yolun, geldim sona.
Parmaklarımın arasında kalan;
Yolumun kokularını sindirmiş izmaritim.
Avucumda saklıyorum hazinemi,
Şimdi yaksa da ellerimi.
arwen - avatarı
arwen
Ziyaretçi
24 Eylül 2006       Mesaj #10117
arwen - avatarı
Ziyaretçi
Bu Aşk Burada Biter
Bu aşk burada biter ve ben çekip giderim Yüreğimde bir çocuk cebimde bir revolver Bu aşk burada biter iyi günler sevgilim Ve ben çekip giderem bir nehir akıp gider Bir hatıradır şimdi dalgın uyuyan şehir Solarken albümlerde çocuklar ve askerler Yüzün bir kır çiçeği gibi usulca söner Uyku ve unutkanlık gittikçe derinleşir Yan yana uzanırdık ve ıslaktı çimenler Ne kadar güzeldin sen! nasıl eşsiz bir yazdı! Bunu anlattılar hep, yani yiten bir aşkı Geçerek bu dünyadan bütün ölü şairler Bu aşk burada biter ve ben çekip giderim Yüreğimde bir çocuk cebimde bir revolver Bu aşk burada biter iyi günler sevgilim Ve ben çekip giderim bir nehir akıp gider
Mystic@L - avatarı
Mystic@L
Ziyaretçi
24 Eylül 2006       Mesaj #10118
Mystic@L - avatarı
Ziyaretçi
Bu Aşk Burada Biter Bu aşk burada biter ve ben çekip giderim
Yüreğimde bir çocuk cebimde bir revolver
Bu aşk burada biter iyi günler sevgilim
Ve ben çekip giderem bir nehir akıp gider

Bir hatıradır şimdi dalgın uyuyan şehir
Solarken albümlerde çocuklar ve askerler
Yüzün bir kır çiçeği gibi usulca söner
Uyku ve unutkanlık gittikçe derinleşir

Yan yana uzanırdık ve ıslaktı çimenler
Ne kadar güzeldin sen! nasıl eşsiz bir yazdı!
Bunu anlattılar hep, yani yiten bir aşkı
Geçerek bu dünyadan bütün ölü şairler

Bu aşk burada biter ve ben çekip giderim
Yüreğimde bir çocuk cebimde bir revolver
Bu aşk burada biter iyi günler sevgilim
Ve ben çekip giderim bir nehir akıp gider
Ataol Behramoğlu
mydarling24 - avatarı
mydarling24
Ziyaretçi
24 Eylül 2006       Mesaj #10119
mydarling24 - avatarı
Ziyaretçi
Gecede Keman Hıçkırıkları

Akşam olmakta
uzak dağların ardında trenler geçmektedir şimdi
gözlerimde mavi gecelerin yıldızları
yüreğimde özlemin ince sızıları
yorgun güvercinlerin kanat çırpınışlarında soluğum
bakakalırım her akşam öyle dalgın, dargın ve ıraklardan ırak
yalnızlığımdır damlayan karanlığın kirpik uçlarında her gece
her sabah bir çocuktur içimde alıp başını gider uzak dağların doruklarına
yıllar var ki tek bir çiçek açmadı gönül bahçemde
kabr-i hanemde tek bir yolcu geçmedi
çöl oldu gülüstanım
şiiristanım, düşistanım

oysa hep yolculuklardı sakladığım kendime, keşifsiz denizlerdi
yıllarca bir ayrılığı biriktirdim deltalarda, bir yalnızlığı
kendimden kaçıp kaçıp kurtulmak isteyen bir gemiydim belki
belki bir deliydim herkesin akıllı olduğu bir dünyada
oysa yıllar varki tek bir gemi gecmedi denizlerimde
göğümde tek bir martı uçmadı
yaşlı ve yalnız bir ağaç gibi sürgün kaldım yüreğimin içinde
bilirimki, her akşam gözlerimde akıp giden o çağıltı
avuçlarımda taşıdığın ateşle sudur
uzak dağların ardında kalan menekşe gözlü bir kızın kokusudur
her dizede yüreğime kanayan sözcüklerle yazılan

akşam olmakta
uzak dağların ardında trenler geçmektedir şimdi
yüzümde sınırları çizilmemiş bir hüznün camları parçalanıyor
depremler başlıyor her gece, şehirler çöküyor içimdeki çukura
ve her sabah yeniden yüreğimde sızılarla uyanır bir dağçiçeği
bakarım öyle uzaklara kanayan gülüşlerle, kırık düşlerle
ki, metropol duvarlara yapıştırılmış
boynu bükük bir resim karesi gibiyim sanki
hüzünlü yüzüm aykırı sakalımla

Akşam olmakta
uzak dağların ardında trenler geçmektedir şimdi
gecede keman hıçkırıkları, başımda gam
belki analar ağlamaktadır uzak bir kentte
yittik çocuklar, yorgun babalar ve yüreklerinde ezikliği çaresizliğin
belki herkes bir yarayı sarmaktadır kendi içinde kimbilir
kimsesiz bir ölümü karanlığında

yıllar varki, ayrılıklar yaralı bir nehir gibi akmaktadır içime
rüzgarlar eserken alnımın sahillerinden, uzak denizlere savrulur düşlerim
kirlenir mavi gülüşlerim, yaralanır martılar, havada asit ve kir kalır
simsiyah bir bulut gölgeler yüzümü her gece, gecelerki, yaslandığım tek sığınak

akşam olmakta yine
ey geceden gelip geceye giden trenler
bir gün yanlış saatlerin gözlerimde buluştuğu bir noktada
bir damla su gibi düşünce hayatın uçurumundan
son isyanını çekince yüreğim, alıp götür beni buralardan
insanın uğramadığı uzak kıyılara
bir derviş gibi ıssızda yanmak için, kendi içimde sarmak için yaramı ...
Mystic@L - avatarı
Mystic@L
Ziyaretçi
24 Eylül 2006       Mesaj #10120
Mystic@L - avatarı
Ziyaretçi
Konuşak diyorsun sayın hakimim,
hangi derdi nasıl söyleyim bilmem.
beni ne sandın sen ben bir ademim
ne yapıpda nasıl edeyim bilmem..
Bu aşka düşeli yanar ağlarım,
everestden yüce gönül dağlarım
nehirlerden şaşkın göz pınarlarım
bu seli ben nasıl keseyim bilmem..
Gam yükünü kervanlara yükledim,
geceleri gündüzüme ekledim.
gelir diye yar yolların bekledim,
o güzeli nasıl söyleyim bilmem..
Aşkın tandırına attım kendimi,
kavurdu kul etti şu bedenimi,
İnce bir ok deldi geçti sinemi,
yara dosttan geldi nasıl söyleyim.

Benzer Konular

18 Ocak 2010 / virtuecat Genel Mesajlar
6 Ağustos 2020 / mydarling24 Genel Mesajlar
18 Temmuz 2016 / Daisy-BT Edebiyat
27 Kasım 2012 / Efulim Coğrafya