Arama

Şiir Nehri -1- [Arşiv] - Sayfa 1046

Güncelleme: 2 Aralık 2006 Gösterim: 1.422.859 Cevap: 12.492
Misafir - avatarı
Misafir
Ziyaretçi
4 Ekim 2006       Mesaj #10451
Misafir - avatarı
Ziyaretçi
Kırlangıç Kuşları Kırlangıç Kuşları

Sponsorlu Bağlantılar
bazan bir dağ koyağında
uçurumlar aynanda saçını tarar
bazan bozkırların yarıklarında
gökyüzü gözlerine sığar
gözlerin özlem uzunu
ömrün kelebek kısası
yürekte boş kalan nehir yataklarında
yağmur çayları gibisin
kara yağız kız...

serseri yellere takılıp gelmiş
tüten fesleğenler gibi
bir başkalık olarak akarsın kaldırımları
alnının ufkunda çığlık çığlığa
bombalanmış kentlerin tüm çocukları
bir göçmen turnanın akşamcıl kekre sesi
ancak senin kadar aykırı bulvarlara
gözlerinin şafağında kırlı hüzünler
ve kaldırımlara düşen...
ve zındanlar...
ve ateşe fırlatılan yürek...

kara yağız kız
ellerin ki tenhalığı yitmiş aşkların
yüzünde kırlangıç kuşları
yalnızlıktır dalların
hazan ayları gibisin...

bellisin
yabancısın her yerde
uzak dağ köyünde gümrah bir gece
elinde dört kaşık
yıldızlarla oynadığın düğünde
orada bir kanadın
bir kanadın
“yaslandılar çıvgalarım kırdılar
yaz bahar ayında bir od verdiler
yandım gitti ala karlı dağ iken”
çıkınında katmer kokan kuşluklar
çıkınında deli tayın özgürlüğe nal vurduğu ovalar
aranma ilanlarından çıkmış gibisin
gözlerinde yadigar bir gül gibi
açlık grevinde ölenin son bakışı
mihricanlar gülüşünü kovalar

sokaklar cellat tuzağı
bakışlar muhbir sarısı
besbellisin
düş dalısın
sıkı sarıl yüreğine
kara yağız kız
yaşanmamış sevdaların faili
kırçıl bulutlar üstünde pervasız
kırlı kırlangıç hüzün
nerden baksan ayan beyan
gündüz ayları gibisin

birazdan bir yerlere bombalar patlayacak
gök depremler içinde yırtılıp tutuşacak
birazdan fırtınalar kuduracak
sevdaların kozası orada çatlayacak
sıkı sarıl yüreğine
kara yağız kız...

Misafir - avatarı
Misafir
Ziyaretçi
5 Ekim 2006       Mesaj #10452
Misafir - avatarı
Ziyaretçi
AYLARDAN YALNIZLIK GÜNLERDEN GRİ

Sponsorlu Bağlantılar

arınmıyor kangren düşler
yağmur sularına bata çıka

yara almış bir söz öncesi fırtınasında kopuyor hiçlik

limanda demirli bir enkaz
yürek…darmadağın
ayartılan ateş böceklerinin
sönmüş ışıltısında sürüyor gece

ritimsiz çalan eksik bir senfoninin virtüözünün kayıp enstrümanı

dolunayda dönüştü dualar bedduaya
azat edilemeyen bir suçlunun
ayağına vuruldu zincir
nefesinde ıssızlık kokusu var

yılanların kol gezdiği bir kuyuya
atılmış çokluğum ve yokluğum
ağzıma sürülen biber acı da değil üstelik
likörün nanelisi aymaz benim sarhoşluğumu

nefretin kusmuğunda ilerler sefaleti sitemlerin

ırmaklarda yıkanmayan kurusu çamurun
zifiri karanlık bir gecede sıvanır gözlerime

lanetli bir düş safsatasında boğulan şiir
ıstırabın inleyen delinmiş sesinde şairin sözleri
kan tükürür yarasalar içimdeki seviye

galibiyetin yenilgisini avuçlar çoban
üzerine serper denizlerin
...siler rengini mavinin

nihayete yaklaştıkça her başlangıç
labirent daralır kaybolur kapılar
ellerinde yanan ayların son günü
romanın son sayfasına düşer gözlerin son incisi
ıslak sayfalarda yalnızlık doğar ayrılıkla

durdurulamayan bir başınalığın sinsi beklentisi
eski bir hikayede buluşur
eskimeyen bir şeylerle

noktayı koyamadığın öykü biteli öyle çok oldu ki

girdabın tam ortasında
delirir zaman kendinden yana
ruhunu çalar bebeklerinden
gözlerine dalıp

intiharını çizer gökyüzüne
ıssızlık sürer
gün griye döner

aylardan yalnızlık günlerden griye düşer söz
dün ölür...şiir çıldırır…şair delirir


kambis - avatarı
kambis
Ziyaretçi
5 Ekim 2006       Mesaj #10453
kambis - avatarı
Ziyaretçi
Geçip Giderken

bir sabah rüzgarı gibi
tatlı bir esinti bırakmak
ısıtmak içini insanların güneş gibi
kokunu bırakmak
dağ çiçekleri gibi hatırlanan
sesini bırakmak
cıvıldaşan minik kuşlardan birine
geçip giderken bu dünyadan
seni öyle hatırlasınlar diye

Enfal Törün.İzmir, 27.09.2006
Misafir - avatarı
Misafir
Ziyaretçi
5 Ekim 2006       Mesaj #10454
Misafir - avatarı
Ziyaretçi
BİR DENİZİN TERK ETTİĞİ KIYILAR

yaşlı çınarların
dalları sızlar
yeşilini sararttıkça sonbahar
elveda dediğin yerde
yüzyıla keser anılar
bir rüzgâr çürür
ıssızlık çınlar
ağırdır taş olur
taşıyamazsın
gözünde bir damla sevgi
bilir de anlatamaz bunları
bir denizin terk ettiği kıyılar

diken sarar gül büyüyen bağları
dağ yürek
dağlı yürek
çatlasan erimez
doruğu yurt tutan kar

damarlarını kuruttu
gelip geçen yolcular
unutulmuş kör kuyu
dipsizliğine kanar
ve saklar hasretini bütün yalnızlıkların
bir denizin terk ettiği kıyılar

şimdi ayaz çatırdayan gecede
ateşlerle sevişirdin bir zaman
yalımlar küle döndü
yıkıldı deniz feneri
başını alıp gitti rüzgâr

ne kapıları vardı çalacak
ne ışık verecek pencereleri
ne sağnak türkülerin
coşku çağlayanların
silemedi yüreklere bulaşan kiri
çölün üzerinde bin yıl yatan su
tek çiçek açtıramadı kumda
ve aşkların aşındığı her yerde
sızlar bütün bunlara
bir denizin terk ettiği kıyılar

taş suya suskun kalır
kemirir graniti dalgalar
kasırga kesilmiş öfkeler
kıyıya kıyıya çarpar
şafakların büyüsüne kapılır
lâl akşamlar hatırına
taş suya suskun kalır

gün olur bir ay ölüsü
gözleri kör körfezlerde
yapayalnız hayaletler dolaşır
ve cümle mavilerin mezarıdır
bir denizin terk ettiği kıyılar

önce martılar gider
kanatarak kanatları bulutu
ve sevda türküleri diner
geçmiş güzellikler çürür dökülür
küser baharlara
yağmurlara sırt çevirir
gözyaşında çiçek açmaz çakıllar
sulara kapatır kapılar
Misafir - avatarı
Misafir
Ziyaretçi
5 Ekim 2006       Mesaj #10455
Misafir - avatarı
Ziyaretçi
ÇAĞIR YÜREĞİMİ

Unutmadım, unutamadım seni,o öldüren sevgini,
Vazgeçmedim senden umudu kesmedim gözlerinden,
Bekledim doğan güneşle, belki o getirir diye seni,
Karanlıkta yıldızlara sordum, yoksa onlar mı getirirdi sevdiğimi.

Durmadım,yılmadım kalbimden, kalbine duyurana kadar sevgimi,
Bitiremedim, nefret etsem bile bu yok eden özlemi,
Canımı yoluna verdim, yıkılmamak için savaştım, ah bir görsen beni,
Ben seni sevdim, ben sana kaldım, yeter artık çağır şu yüreğimi.

Elimden gelen sadece büyük bir haykırış,
Umutsuz belki, bir ihtimal bile olmasa da bu yakarış,
Neden bir tanem, neden, gelsen şimdi biter her acı yine kalplerde barış,
Sevgiye senin ki, hadi bir kalp bağışla bana, sanadır bu yalvarış.

Görmüyor musun bitiyorum sensiz, eriyorum bir mum gibi,
Hadi ateş ol tekrar yak beni, hatırla hor görme geçen günleri,
Boş kalmasın anılar kalmasın yaşanmışlığıyla, koparma içimden,
Bitsin bu ayrılık, ellerimi tut yine sen değil misin ki yaşamımın tek sebebi.

Koş tekrar benimle aynı hayallere, sımsıkı tut bırakma benim gibi,
Ben seni tutarken kaybetmemek için, yakala hadi attım sana kalbimi,
Gördün mü ışığı geleceği gösteriyor şimdi, ayrılmayan ikimizi, bitmeyecek sevgimizi,
En güzel duyguların başladığı, senin bana gelen en saf halini.

Anladın mı seni seven bir kalp var yeryüzünde, seni arayan,
Buldun mu şimdi aradığını, yalnızlığın hain kollarında,
Verdin mi kararını, uyandıracak mısın beni bu kötü rüyadan,
Açacak mısın kollarını, yeniden ısıtacak mısın benimle varlığımı, yine her an.
Misafir - avatarı
Misafir
Ziyaretçi
5 Ekim 2006       Mesaj #10456
Misafir - avatarı
Ziyaretçi
HAYALLERİMİZDİ


Ulaşamadık hayallerimize / olsun
Onlar değil miydi bizi hep mutlu kılan...

Her sabah
Boş bir sandalye olsun masanda
Fazladan bir fincan çay / üç şekerli

Akşam sekizi az geçe
Çalmasa bile zil / aç sen kapıyı

Bir mayıs gününde / bir yıl dönümünde
Bir gül yoksa vazonda / üzülme
Say ki unutmuşumdur gene telaştan

Ve bakmıyorsam gözlerine öyle sıcak / mavi
Yoksam yanında / bu dünyada yani
Beni de o güzel / küçük hayallerimize ekle

Onlardı bizi yaşatan

Misafir - avatarı
Misafir
Ziyaretçi
5 Ekim 2006       Mesaj #10457
Misafir - avatarı
Ziyaretçi
*YANINA KALMAYACAK*



Hüzzam makamında bir geceye bürünür kainat.

Yıldızlar saçlarına dolanır, iner yeryüzüne ağır ağır.

Aşka dair bütün efsaneler yok olur birer birer.

Ferhat yoktur, Kerem bir bilmece, Kamber rüyadan ibaret.

Ürkerek bakarsın karanlık caddelerin dipsiz uzantılarına.

Yamaçlarına sevda konsa da, sen bir türlü havalanamazsın.

Geceler günlere kalbolurken, ilk ışıklar umut getirir zannetme.

Gerçekler, hayallere en ağır darbeleri indirir ardı ardına.

Bırak havalansın artık elindeki beyaz güvercinler.

Ay'ın kabahati yok güneşin garip mahmurluğunda.

Ay'dan hesap soran ilk kişi sen değildin ki yıldızsız gecelerde.

Ve, Ay'dan hesap soran son kişi de sen olmayacaksın!

Tütsüler yakacaksın evinin dört bir yanında saatlerce.

Beyhude, zamanı baygın kokularla oyalatmaya çalışman.

Hiç değilse, pencereni aç, ne olup bitiyormuş, görsün gözlerin.

Aşk dışında başka oyuncakları da mırıldansın sözlerin.

İstersen kapısını çal ikindi vakti aniden göklerin.

Modern zaman şarkılarını hiç düşürme dilinden.

Hislerin açık denizlerde sallantıdadır şimdi, bilirim.

Demirlemek kıyıya ne de zordur değil mi, vaktin alabora olduğu.

Gecenin bu en belalı, en sessiz, en kafa bozucu yerinde.

Bir de uluması yok mu, şu uğursuz köpekler de nerden çıktı?

Evimin önünden başka barınak kalmamış mıdır koca memlekette,

Der ve bir de köpeklere galiz küfürler savurmayı geçirirsin içinden..

Bunların da üstüne Ay'ı da göremediğinde bir gece gökyüzünde,

Bir aydınlık ararsın odana dolacak, perdeleri sonuna kadar açarak.

Kifayetsiz bu sokak ışıkları, nerede bu Ay, demek hakkın değil.

Eline dökülen Ay ve yıldızları denize fırlatan Sen değil misin?

Ne çabuk unuttun bir kedi uyuşukluğunda geçen zamanlarını.

Oysa, güneşi de bir fecr karanlığında tam alnından vurmuştun.

O günden beri kan kırmızıdır güneşten salkım saçak yayılan ışık.

Herşey kan kırmızı; günahlar, cinayetler, ağaçlar ve o masum kedi.

Masumiyeti bile kan kırmızıya boyadın bir tek hamlenle.

Artık, kapat pencerelerini sıkı sıkıya, çek perdelerini.

Odan kan kokacak yoksa, leşler arasında yatar gibi olmak zor.

Süzülmesin Güneş kanlı ışıklarıyla odana, ölümü yakıştırsam da

Sana, ölüm iniltilerin merdiven gıcırtılarıyla inecek sokağa, ağır ağır.

Kapılar sana doğru açılmayacak sonuna kadar, karanlık, boğazına

Bir kement atacak, ışığın gibi nefesin de kesilecek; anlayacaksın...

Hiçbirşey, umduğun gibi olmayan; yanına, ödenmemiş hesap gibi,

Yapılmamış söz gibi, asla ve asla yanına kalmayacak.
Misafir - avatarı
Misafir
Ziyaretçi
5 Ekim 2006       Mesaj #10458
Misafir - avatarı
Ziyaretçi
ÇÖL ISSIZDA GÜL KOKUSU


Çöl Issızda Gül Kokusu


Hadi yüreğinin en dibindeki yaraları göster bana
Bana en derin kıvrımlarını
Belki istediğin yanıtı veremem sorularına
Belki sözcüklerimdeki gizem
Teselli olmaya yetmez acılarına
Ama paylaşmanın tadını yaşarız birlikte
Sevincin parmak uçlarında kalan tozunu
Acıyı paylaşmanın tuz tadını...
Acının bile tadını almak
Yaşamaktır
Bilirsin bunu...

Yıldızsız yalnızlıklarınla yaslan
Çöl ıssız yalnızlıklarımın hasırına
Birbirimizin yüzlerini okuyalım
Yürek çizgilerimizi çözelim susarak
Evet acıyım- yaralıyım- kan içindeyim
Sevinçleri- umutları korumak için
Direnmenin bedeli değil mi senin de acın
Sevdayı ve yaşamı
Sürekli keşfetmenin ataklığı değil mi
Yalnızlığın senin de...

Kimi zaman bilinmeyen bir dinin
Görülmemiş dervişinin akılalmaz sabrını
Bir biz taşıdık...
Kimi zaman tüm dinler kovdu bizi
Sorguladık durmaksızın ne varsa
Dünyayı sonsuzda
Zamanı bir anda
Yaşamı ölümlerde
Sevdada kavgayı sorguladık
Kendisiyle bizim kadar hesaplaşan
Başka bir sorgucu olmadı...

Kuşkusuz
Yarın başka bir ayrılıktır bu günden
An andan ayrılıktır
Soluk soluktan
Yarın başka bir rüzgâr savurur seni
Beni başka bir rüzgâr
Derler ki: tüm maceralar
Ayrılıklarla başlar
Gel
Ayrılıklardan söz edelim bu akşam
Susalım
Bizim ayrılıklarımızı sözcükler tanımlamaz
Sözcükler anlatamaz özlemlerimizi
Tıpkı bir dua gibi
Suskun geceler gibi susalım
Susarak konuşmayı biz kadar
Başka kim bilebilir...

Bakışlarımızda kavgalar- yenilgiler
Yangın yerleri Fırtınalar
Batan gemiler
Yüzümüzde çizgi çizgi
İnsanlık tarihince yazılan onca keder...

Zulanda giz edip gizle yüzünü
Acını coşkularla bastırmak isteyince
Açıp açıp oku bakışlarımı
Tıpkı benim yapacağım gibi

Kimi zaman işkencede buluştuk
Kimi zaman zindanda- darağacında
Elbet gene buluşuruz
Belki kavga- belki sevda
Ama mutlaka coşkuda
Yaşamın anlamı coşkuda...

ABERYY - avatarı
ABERYY
Ziyaretçi
5 Ekim 2006       Mesaj #10459
ABERYY - avatarı
Ziyaretçi
Her sabah gözlerim
Senin güneşinin ışıklarıyla dolsa
Sıcacık gün yüzünü görmek için
Yüreğim
Hep senin adını atarak yaşam bulsa
Yaşıyacaklarımız cehennem ateşi gibi yaksada
Uğrunda uçurumlardan atılmak çöllerde susuz kalmak olsada
Can suyum sen sen olursun
Sen olmazsan bilki ben yokum seninle yeniden doğdum
Acını acım,aşkını sevdam yapayım izin ver,
Sana olan sevgimin adını
Özlem çiçegi koydum
Geldiğin gün çiçeğim katmer katmer açacak
Bedenin bedenimle buluştugunda
Sevda tohumları saçacak heryere
Yaşadığımı o an hissedeçeğim işte ben.
Sana sakladım en güzel kokularımı
Anlam bulacak bedeninde kokularım
Beklediğim özlemim hadi gel
Geldiginde yakacak bahar
Yaksın ki görsün cümle alem
Belkide bir yalnış yerlerdeyiz
Bilki senleyim her şeyimle
Yeter ki benim olduğunu bilsinler.
Ruhum her sabah yaşar seni yeniden
Sen olmazsan bilki ben yokum
Seninle DOĞDUM yeniden.

Misafir - avatarı
Misafir
Ziyaretçi
5 Ekim 2006       Mesaj #10460
Misafir - avatarı
Ziyaretçi
Ve Hala Sıcacık Avuçları Güneşin



usuma tünerken lirik mavi
ölü martılar doldurdum yüreğime
yeniden
gelsem de düşlerine
kayboluyor aşk suretinde

yine de
boğulmuştum bir şiir vakti
özleminden nil yeşilinde


sen bu kadar içimdeyken
bu kadar sevgiliyken düşlerime
sıcacıktı avuçları güneşin
sadece bir avuç düşmüş
yarını ipotekli
yarım kalmış şiirlerim

bu yüzden
ölmüştüm bir şiir vakti
ve hala sıcacık avuçları güneşin

Benzer Konular

18 Ocak 2010 / virtuecat Genel Mesajlar
6 Ağustos 2020 / mydarling24 Genel Mesajlar
18 Temmuz 2016 / Daisy-BT Edebiyat
27 Kasım 2012 / Efulim Coğrafya