Arama

Şiir Nehri -1- [Arşiv] - Sayfa 1155

Güncelleme: 2 Aralık 2006 Gösterim: 1.424.810 Cevap: 12.492
recruit87 - avatarı
recruit87
Ziyaretçi
10 Kasım 2006       Mesaj #11541
recruit87 - avatarı
Ziyaretçi
Neden...

Sponsorlu Bağlantılar
Herşey niye benim istediğim gibi değil
Hava güneşli de insanların kalpleri niye ışıltılı değil
Umutlar hep uzaklarda....
Elimi uzatıyorum buldum diye
Hemen benden uzaklaşıyor.
Daha ne kadar kovalayacağım kaçan umutları?
Kaçın umutlar başkaları tutsun sizi
Ben tutamadım...

MARLON - avatarı
MARLON
Ziyaretçi
10 Kasım 2006       Mesaj #11542
MARLON - avatarı
Ziyaretçi


Sponsorlu Bağlantılar
Özledim


Kendimde değilim, gittin gideli,
Gözlerinin gülüşünü özledim.
Fırlatıp yüzüğü attın atalı,
Damlaları silişini özledim.

Çiçeğin kalbimde kimse dermedi,
Şaşırıp yabana koku vermedi,
İnan ki hasretin sona ermedi,
Buseleri alışını özledim.

Bir tatlı hatıran kaldı anımda,
Dolaşır durursun şimdi kanımda,
Sokulup usulca gece yanımda,
Uykulara dalışını özledim.

Yaptığım hatayı, gördüm geç oldu,
Bir yanlış uğruna,ömrüm hiç oldu,
Şimdide resmine bakmam suç oldu,
Kadir kıymet bilişini özledim.

(8 Şubat 2005-İskenderun)


Gürsel Güveloğlu

nazlisu - avatarı
nazlisu
Ziyaretçi
10 Kasım 2006       Mesaj #11543
nazlisu - avatarı
Ziyaretçi
SENİ SÖYLÜYOR

senden başkasını anlayamıyorum
gönlüme anlatamıyorum
ama seni kimseyle karşılaştıramıyorum,
aynı kefeye koyamıyorum
seni kıskanıyorum,
seni çok ama çok seviyorum
sığmıyor senin sevgin dağlara,
taşlara ve de dünyalara
ufukta güneşi, semada ayı görsem seni sanıyorum,
sen diye bakıyorum
dedim ya seni çok ama çok seviyorum
ve de kıskanıyorum
tutuşuyor sinemin en değerli düşleri,
niçin diye sorsam, yüreğime
seni söylüyor, seni mırıldanıyor ve de seni kıskanıyor
sönmez, bir elevi kim söndürebilir ki, kim su serpebilir ki
seni söylüyor yüreğim, seni tarif ediyor ve de seni gösteriyor
taş yüreği kim ufalayabilir ki, kim savurabilirki
seni söylüyor yüreğim, seni ama seni söylüyor
sunsada efkarlı düşlerim senin engüzel anılarını,
fayda etmiyor, gönlüm seni ama seni istiyor
sinem seni saklamak,
senin le avunmak, sana aşık olmak,
seni kıskanmak istiyor
en güzel, en değerli, en yaşatılır,
sevgi ve de mutluluk olsa gerek
seni tablo gibi yaşatmak, sanal olsada,
sen olmayınca teselliye çare belki
ama seni sevmek, sevginle avunmak, yanında olmak,
sonsuz zamanla seninle olmak
en güzel, en kayda değer, en muhteşem, yarası aşkın,
merhemi varlığın olsa gerek
iraLoS - avatarı
iraLoS
Kayıtlı Üye
10 Kasım 2006       Mesaj #11544
iraLoS - avatarı
Kayıtlı Üye
AYRILIŞ

Bakakalırım giden geminin ardından;
Atamam kendimi denize, dünya güzel;
Serde erkeklik var, ağlayamam.

MARLON - avatarı
MARLON
Ziyaretçi
10 Kasım 2006       Mesaj #11545
MARLON - avatarı
Ziyaretçi


Nefesim Sensin

taakat yok gelemem gayri
eridi yüregimin yagi.
geçti zaman kaldi gözyasi.
yazginin bize oyun zamani.

öldü....öldü gözlerinin bahari.
yalnizligin simdi tam zamani.
cemil cümlede nese ani.
kaderin bana oyun zamani..

gel ey ömrümün yazi..
ecel kapimda gayri..
asuk burda masuk ayri..
verilecek bir nefes kaldi..
Misafir - avatarı
Misafir
Ziyaretçi
10 Kasım 2006       Mesaj #11546
Misafir - avatarı
Ziyaretçi
Bir Fit Daha
yok Kalbimin kanatlarını kırdı zaman;
Sonları isterken çarpa çarpa saniyelere.
Uğruna ölecek birini ararken
Her seferinde yenik düştü kadere

Gözlerinin en yorgun bakışıydı sevdaları
Anlatmaya doyamadığı biri vardı
Kalbimin kanatlarını kırarken zaman
Saniyelere hapsetti sevdalıyı

Oysa ki umrunda değildi Kız Kulesi
Oysa ki bir martıydı kader
Saniyelere takılıp kalan
Gözü hep bir fit daha yukarda olan
recruit87 - avatarı
recruit87
Ziyaretçi
10 Kasım 2006       Mesaj #11547
recruit87 - avatarı
Ziyaretçi
Sesleniş

Dağ gibi karayağız birer delikanlıydık. Babamız,
sırtında yük taşıyarak getirirdi aşımızı, ekmeğimizi.
Arabalar şırıl şırıl ışıklarıyla caddelerden geçerken
bizler bir mum ışığında bitirdik kitaplarımızı.
Kendimiz gibi yaşayan binlerce yoksulun yüreğini
yüreğimizde yaşayarak katıldık o büyük kavgaya.
Ecelsiz öldürüldük. Dövüldük, vurulduk, asıldık.
Vurulduk ey halkım, unutma bizi...
Yoksulluğun bükemediği bileklerimize çelik kelepçeler
takıldı. İşkence hücrelerinde sabahladık kaç kez.
İsteseydik, diplomalarımızı, mor binlikler getiren
birer senet gibi kullanırdık. Mimardık, mühendistik,
doktorduk, avukattık. Yazlık kışlık katlarımız,
arabalarımız olurdu. Yüreğimiz, işçiyle birlikte attı.
Yaşamımızın en güzel yıllarını birer taze çiçek gibi
verdik topluma. Bizleri yok etmek istediler hep.
Öldürüldük ey halkım, unutma bizi...
Fidan gibi genç kızlardık. Hayat, şakırdayan bir
şelale gibi akardı gözbebeklerimizden. Yirmi yaşında,
yirmi bir yaşında, yirmi iki yaşında, işkencecilerin
acımasız ellerine terk edildik. Direndik küçücük
yüreğimizle, direndik genç kızlık gururumuzla.
Tükürülesi suratlarına karşı bahar çiçekleri gibi,
taptaze inançlarımızı fırlattık boş birer eldiven
gibi. Utanmadılar insanlıklarından, utanmadılar
erkekliklerinden.
Hücrelere atıldık ey halkım, unutma bizi...
Ölümcül hastaydık. Bağırsaklarımız düğümlenmişti.
Hipokrat yemini etmiş doktor kimlikli işkencecilerin
elinde öldürüldük acınmaksızın. Gelinliklerimizin
ütüsü bozulmamıştı daha. Cezaevlerine kilitlenmiş
kocalarımızın taptaze duygularına, birer mezar taşı
gibi savrulduk. Vicdan sustu. Hukuk sustu. İnsanlık
sustu.
Göz göre göre öldürüldük ey halkım, unutma bizi...
Kanserdik. Ölüm, her gün bir sinsi yılan gibi
dolaşıyordu derilerimizde. Uydurma davalarla
kapattılar hücrelere. Hastaydık. Yurtdışına gitseydik
kurtulurduk belki. Bir buçuk yaşımızdaki kızlarımızı
öksüz bırakmazdık. Önce, kolumuzu, omuz başından
keserek, yurtseverlik borcumuzun diyeti olarak
fırlattık attık önlerine. Sonra da, otuz iki yaşında
bırakıp gittik bu dünyayı, ecelsiz.
Öldürüldük ey halkım, unutma bizi...
Giresun’daki yoksul köylüler, sizin için öldük.
Ege’deki tütün işçileri, sizin için öldük. Dogu’daki
topraksız köylüler, sizin için öldük. İstanbul’daki,
Ankara’daki işçiler, sizin için öldük. Adana’da,
paramparça elleriyle ak pamuk toplayan işçiler, sizin
için öldük.
Vurulduk, asildik, öldürüldük ey halkim, unutma
bizi...
Bagimsizlik, Mustafa Kemal’den armağandı bize.
Emperyalizmin ahtapot kollarına teslim edilen
ülkemizin bağımsızlığı için kan döktük sokaklara.
Mezar taşlarımıza basa basa, devleti yönetenler, gizli
emirlerle başlarımızı ezmek, kanlarımızı emmek
istediler. Amerikan üsleri kaldırılsın, dedik, sokak
ortasında sorgusuz sualsiz vurdular.
Yirmi iki yaşlarındaydık öldürüldüğümüzde ey halkım,
unutma bizi...
Yabancı petrol şirketlerine karşı devletimizi
savunduk; komünist dediler. Ülkemiz bağımsız değil
dedik; kelepçeyle geldiler üstümüze. Kurtuluş
Savaşı’nda emperyalizme karşi dalgalandirdigimiz
bayragimizi daha da dik tutabilmekti bütün çabamiz.
Bir kez dinlemediler bizi. Bir kez anlamak
istemediler.
Vurulduk ey halkim, unutma bizi...
Henüz çocuklugumuzu bile yaşamamiştik. Bir kadin eline
degmemişti ellerimiz. Bir sevgiliden mektup bile
almamiştik daha. Bir gece sabaha karşi, pranga
vurulmuş ellerimiz ve ayaklarimizla çikarildik idam
sehpalarina. Herkes taniktir ki korkmadik. Içimiz
titremedi hiç. Mezar topragi gibi taptaze, mezar taşi
gibi dimdik boynumuzu uzattik yagli kementlere.
Asildik ey halkim, unutma bizi...
Bizi öldürenler, bizi asanlar, bizi sokak ortasinda
vuranlar, agabeyimiz, babamiz yaşlarindaydilar. Ya bu
düzenin kirli çarklarina ortak olmuşlardi ya da
susmuşlardi bütün olup bitenlere. Öfkelerini bir gün
bile, karşisindakilere bagirmamiş insanlarin gözleri
önünde, öldürüldük. Hukuk adina, özgürlük adina,
demokrasi adina, Bati uygarligi adina, bizleri, bir
şafak vakti ipe çektiler.
Korkmadan öldük ey halkim, unutma bizi...
Bir gün mezarlarimizda güller açacak ey halkim, unutma
bizi...
Bir gün sesimiz hepinizin kulaklarinda yankilanacak ey
halkim, unutma bizi.
Özgürlüge adanmiş bir top çiçek gibiyiz şimdi, hep
birlikteyiz ey halkim, unutma bizi, unutma bizi,
unutma bizi...

Uğur Mumcu
nazlisu - avatarı
nazlisu
Ziyaretçi
10 Kasım 2006       Mesaj #11548
nazlisu - avatarı
Ziyaretçi
Hangi sevgili var ki, senin kadar duyarsız ve kalpsiz?
Ve hangi sevgili var ki, benim kadar çaresiz?

Hangi ayrılık var ki, böyle kanasın ve böyle acısın?
Ve hangi taş yürek var ki, benim kadar ağlasın?

Hangi gün karar verdin, küt diye çekip gitmeye?
Hangi lafım dokundu sana, böyle inceden inceye?
Hangi otobüs söyle, hangi uçak, hangi tren?
Seni benden götüren, beni bir kuş gibi öttüren.
Hangi kırılası eller dolanır, kırılası beline?
Hangi rüzgar şarkı söyler, o ay tanrıçası teninde?
Hangi çirkin gerçek uğruna, tükettin güzel ütopyamızı?
Hangi boşboğazlara deşifre ettin, en mahrem sırlarımızı?
Hangi cama kafa atsam?
Hangi kapıyı omuzlayıp kırsam?
Hangi meyhanede dellenip, hangi masaları dağıtsam?

Bende bu sersem başımı, karakolun duvarına vursam.
Kendimi caddeye atıp, arabaların altına savursam.
Hangi tercih beni en hızlı şekilde öldürür?
Hangi şekil öldürmez de, ömür boyu süründürür?
Kayıp ilanı mı versem, şehir şehir dolanmak yerine?
Ödül mü koysam, ölü veya diri seni bulup getirene?
Hangi ayrılık var ki, böyle diş ağrısı gibi durmadan zonklasın?
Hangi cam kesiği var ki, böyle musluk gibi içime damlasın?
Hiç sanmam! ...
Hasta kalbim bunu bir süre daha kaldıramaz! .
Feriştah olsa, böyle eli kolu bağlı bekleyip duramaz.
Hangi mübarek dua,
Hangi evliya tesir eder, seni döndürmeye?
Hangi aptal mazeret ikna eder, ateşimi söndürmeye?
Olur mu be! . olur mu?
Bu da benim gibi adama yapılır mı?
Aşk dediğin mendil mi?
Buruşturup bir kenara atılır mı?
VEFA bu kadar basit mi? Alınır mı? Satılır mı?

Hangi hırsız çaldı, seni yırtık cebimden?
Hangi pense kopardı bizi birbirimizden?
Hangi uğursuz hamal taşıdı valizini?
Hangi çöpçü süpürdü yerden bütün izini?
Hangi yaldızlı otel çarşaf serip barındırdı?
Hangi süslü manzara seni kolayca kandırdı?
Hangi şarlatan imaj böyle çabuk ilgini çekti?
Hangi pembe vaadler o saf kalbini cezbetti?

Dağ gibi adamı eze eze! .....
Hangi anası tipli parlak çömeze,
Hangi alemlerde kahkahanı ettin meze?
Hangi yamyamlara yedirdin o masum rüyamızı?
Hangi mahluklar çiğnedi el değmemiş sevdamızı?
Hangi bıçak keser şimdi benim biriken hıncımı?
Hangi mermi dağıtır insanlara olan inancımı?
Hangi bekçi, hangi polis artık zapteder beni?
Ve! .. Hangi su bağışlatır?
Hangi musalla temizler seni?

Bu Nasıl Ayrılık? ...

Yusuf Hayaloğlu

MARLON - avatarı
MARLON
Ziyaretçi
10 Kasım 2006       Mesaj #11549
MARLON - avatarı
Ziyaretçi
Haketmiyorum Sevgisizliği


Bir gün olupta aramadın sormadın
Derdime derman biçare olmadın
Yoldaşım olmadın hayatımı çaldın
Şimdi seni benaffedermiyim?

Senin için boynumu büktüm
Her fırsatta nelere katlandım
Acımadın bana veryansın ettin
Şimdi seni ben affedermiyim

Dalında açan gül gibiydim
Kendim koptum sana geldim
Toprağımı vermedin suyumu esirgedin
Şimdi seni ben affedermiyim

Unutmaki bu dünya hep zalim
Kimseki bulacak ölüm ani
Zannetmeki kalacak dünya malı
Şimdi seni ben affedermiyim


Erhan Akalın
recruit87 - avatarı
recruit87
Ziyaretçi
10 Kasım 2006       Mesaj #11550
recruit87 - avatarı
Ziyaretçi
Ben Bu Derde Düşeli Bu Sakalı Kırkarım

Ben bu derde düşeli bu sakalı kırkarım
Dost ila bilişeli bu sakalı kırkarım

Ben kırkarım o biter çimende bülbül öter
Usta berber der yeter bu sakalı kırkarım

Aşka olup mülazım bilindi cümle razım
Gayrı sakal ne lazım bu sakalı kırkarım

Ben çalarım tanbura giyinirim tennure
Hak çerağın uyara bu sakalı kırkarım

Var mı bunda bir hatam gayrı gönülden atam
Çok mu gelir bir tutam bu sakalı kırkarım

Ben gezerim yazıda kuvvetim var bazuda
Ne işim var kazıda bu sakalı kırkarım

Kaba sakal istemem hep kesilse gam yemem
Hiç kısa uzun demem bu sakalı kırkarım

Sakalımla kaşımı bıyığımla başımı
Hak onara işimi bu sakalı kırkarım

Kaygusuz Abdal menem fartu fartu bilenem
Bir tüyünü koymanam bu sakalı kırkarım

Kaygusuz Abdal

Benzer Konular

18 Ocak 2010 / virtuecat Genel Mesajlar
6 Ağustos 2020 / mydarling24 Genel Mesajlar
18 Temmuz 2016 / Daisy-BT Edebiyat
27 Kasım 2012 / Efulim Coğrafya