Arama

Şiir Nehri -1- [Arşiv] - Sayfa 124

Güncelleme: 2 Aralık 2006 Gösterim: 1.424.810 Cevap: 12.492
Misafir - avatarı
Misafir
Ziyaretçi
11 Nisan 2006       Mesaj #1231
Misafir - avatarı
Ziyaretçi
CANIMIDA AL GİT
Daha dün neler diyordun hatırlasana,
Neler vadetmiştin sevgilim bana..
Sponsorlu Bağlantılar
Şimdi nedensiz gidiyorsun..!
Giderken benliğimide götürüyorsun.
Durma hadi sevdiğim;canımıda al git..!

Gençliğimi,herşeyimi sana verdim,
Seni deliler gibi sevdim.
Çok şeymi istedim be zalim!
Ne olurdu sende sevseydin,
Beni yarıyolda bırakıp gitmeseydin.
Ama sen...Elveda demeyi seçtin..!

Hiç beklemezdim bunu senden.
Sende diğerleri gibi sırtımdan vurdun,
Dünyamı yıktın,umut ağacımı kuruttun,
Belliki sevmedin;bir anda unuttun,
Durma hadi aşkım;canımıda al git..!

Ne olur acıma,üzülme bana.
Durma git mutlu olacaksan onunla.
Beni bir daha arama,sorma...
Bilirsin;yapamam sensiz bu diyarlarda
Bende giderim artık,durmam buralarda..!

Bu büyük sevdam böyle son bulsun,
Umarım bende bulamadığını onda bulursun,
Dileğim;her zaman mutlu olursun...
Hadi git artık sevdiğim!
Ne olur dönüp arkana bakmadan git...

DURMA HADİ SEVDİĞİM;CANIMI ALDA ÖYLE GİT..!

Mystic@L - avatarı
Mystic@L
Ziyaretçi
11 Nisan 2006       Mesaj #1232
Mystic@L - avatarı
Ziyaretçi
Benim hikayem

Sponsorlu Bağlantılar

Üniversiteli delikanlı Kolejli kıza bir voleybol maçında rastladı. Okul salonundaydı maç. Tribünsüz,minik bir salon.. Seyircilerle, oyuncular arasında, sahanın çizgisi vardı sadece..O kadar yakındılar..
Delikanlı, bu tatlı, bu güzel, bu dünyalar şirini kızı ilk defa görüyordu takımda.. Hoşlandığını, fena halde hoşlandığını hissetti. Az sonra bir şeyi daha hissetti. Uzun zamandan beri maçı değil, o güzel kızı izlediğini.. Kız servis atarken hemen önünden geçti. Göz göze geldiler.. Kız gülümsedi..
Delikanlı, çok popülerdi o yıllarda.. Kız onu tanımış olmalıydı. Kim bilir, belki kız da ondan hoşlanmıştı.. Belki de delikanlı öyle olmasını istediği için ona öyle gelmişti.. Set değişip, takım karşıya gidince, delikanlı da yerini değiştirdi, o da karşıya gitti.. Üçüncü sette tekrar eski yerine döndü.. Kız da gidiş gelişleri fark etmişti galiba.. Bir defa daha gülümsedi. Manidar.."anladım" der gibi bir gülümseyişti bu...
Delikanlı o hafta boyu hep bu dünyalar şirini kızı düşündü.. Pazar günü, sabahın köründe kalktı, erkenden oynanacak maçı, ne maçı canım, o dünyalar şirini kızı görmek için..
Delikanlı artık kızın hiçbir maçını kaçırmıyordu.. Dahası.. Ankara Koleji'nin her dağılış saatinde, okul civarında oluyordu, onu bir kez daha görmek için.. Karşılaştıklarında, hafif çok hafif bir gülümseme, çok minik bir baş eğmesi ile selamlaşır olmuşlardı.. Bir defasında, yaptığına sonra kendisi de günlerce güldü.. O gün gene tesadüfmüş gibi, okul dağılışı kızın karşısına çıkmış, gülümseyerek selamlamış, sonra arka sokaklara dalıp, yıldırım gibi koşarak, bir blok ötede gene karşısına çıkmıştı. Kız bu defa, iyice gülmüştü.. Karşısında, sözüm ona ağır ağır yürüyen, ama nefes nefese delikanlıyı görünce..
Delikanlı, voleybol takımının kaptanını iyi tanıyordu. Arkadaştılar. Sonunda bütün cesaretini topladı, kaptana açıldı.. O kızdan fena halde hoşlanıyordu. Galiba kız da ona karşı boş değildi. Bir yerde, bir şekilde tanışmaları gerekiyordu.. O zamanlar, bu işler böyle oluyordu çünkü.. Kaptan "tabi" dedi.. "bu hafta sonu güzel bir konser var. Biz onunla gitmeye karar vermiştik zaten. Sen de gel. Hem konseri birlikte izleriz, hem de tanışırsınız.."

"Mutluluk işte bu olmalı" diye düşündü delikanlı.. "Mutluluk işte bu!.."

Ve konser gününe kadar geceleri hiç uyuyamadı.. Konser gününü de hiç ama hiç unutmadı.. O ne heyecandı öyle.. Konserin verildiği sinemanın kapısında tanıştılar.. El sıkıştılar.. O güzel ele dokunduğu anı da hiç unutmadı delikanlı.. Kaptan, salona girdiklerinde, ustaca bir manevra daha yaptı. Delikanlı ile dünyalar şirini kız yanyana düştüler.İnanamıyordu delikanlı.. Onunla nihayet yanyana oturduğuna, onun sıcaklığını hissettiğine, onun nefesini duyduğuna inanamıyordu.. Biraz önce tanışırken tuttuğu el, bir karış ötesinde öylesine duruyor, delikanlı, sahnede dünyanın en romantik şarkısı söylenirken –o an dünyanın bütün şarkıları dünyanın en romantik şarkısıydı ya- o eli tutmak için öylesine büyük bir arzu duyuyordu ki içinde.. Ama uzatamıyordu işte elini.. Her şey böyle iyi giderken, yanlış bir hareketle, onu ürkütebileceğinden, incitebileceğinden öylesine korkuyordu ki..
Sonunda dayanamadı, sanki kolu uyuşmuş gibi, uzandı..Kolunu kızın koltuğunun arkasına koydu.. Kızın omzuna değil.. Koltuğun üzerine.. Sonra kız arkaya yaslandı.. Bir kaç saç teli, delikanlının elinin üzerine dokundu.. Kalbi yerinden fırlayacak gibi atıyordu artık genç adamın.. Dünyalar şirini kızın saçları eline dokunuyordu çünkü.. Konserden çıkarken, kız, şakalaştı.. "Sizi her maçımızda görüyoruz. Alıştık nerdeyse.. Yarın Adana'da da maçımız var.. Gözlerimiz sizi arayacak.."
Hayır, aramayacaktı. Delikanlı o anda kararını vermişti çünkü.. Cebinde onu otobüsle Adana'ya götürüp getirecek, hatta öğle yemeğinde bir de Adana kebap yedirecek kadar para vardı.. Gece yarısı kalkan otobüse bindi.. Sabah erkenden Adana'ya indi. Maç saatine kadar başı boş dolaştı. Salona erkenden girdi, en ön sıraya tam servis köşesine en yakın yere oturdu.. Takımlar sahaya çıkarken, salondaki en heyecanlı seyirci oydu. Maç falan değildi sebep tabii.. İlk sette kız farkında bile değildi onun.. Nerden olsundu ki.. İkinci sette öbür tarafa gittiler.. Döndüklerinde, ügüncü sette kız fark etti delikanlıyı..Yüzünde çok ama çok şaşkın bir ifade, biraz mutluluk, biraz da gurur vardı sanki.. Ankara'nın hele Kolejde çok popüler bu delikanlısının onun için ta oralara geldiğini bilmenin gururu..
Maç bitti. Kız soyunma odasına, delikanlı garaja gitti. Tek kelime konuşmadan.. Konuşmaya gelmemişti ki.. Kız "keşke orada olsaydın" demişti. O da olmuştu işte.. Hepsi o.. Ona o kadar çok şey söylemek istiyordu ki aslında..
Bir gün üniversite kantininde gazete okurken, iç sayfalarda bir şiire rastladı. Daha doğrusu bir şiirden alınmış bir dörtlüğe.. Söylemek istediği her şey bu dört satırda vardı sanki.. Bembeyaz bir karta yazdı o dört satırı.. Öğleden sonrayı zor etti, Kolejin önüne gitmek için.. Kızın karşıdan geldiğini gördü. Koşarak yanına gitti. "Bu sana" diye kartı eline tutuşturdu ve kayboldu ortadan.. Kız, Necip Fazıl'ın dört satırını okurken..
"Ne hasta bekler sabahı
Ne taze ölüyü mezar...
Ne de şeytan bir günahı
Seni beklediğim kadar!.."
Ertesi gün öğleden sonra, tarif edilemez heyecanlar içinde Kolejin önündeydi gene.. Kız karşıdan geliyordu.. Bu defa yanında arkadaşları yoktu. Yalnızdı.. Yaklaştığında işaret etti delikanlıya.. Gözlerine inanamadı genç adam.. Onu yanına mı çağırıyordu yoksa.. Evet, çağırıyordu işte.. Kalbinin duracağını sandı yaklaşırken.. "Sana bir şeyler söylemek istiyorum" dedi kız.. O da heyecanlıydı, belli.. "Bak iyi dinle.. Dünkü satırlar için çok teşekkürler.. Herhalde hissettin, ben de senden hoşlanıyorum. Ama senden evvel tanıdığım birisi daha var. Ondan da hoşlanıyorum ve henüz karar veremedim, hanginizden daha çok hoşlandığıma.. Ve de şu anda, onu terk etmem için bir sebep yok.."
"O zaman karar verdiğinde ve de eğer seçtiğin ben olursam, hayatında başka kimse olmazsa, ara beni!" dedi, delikanlı ikiletmeden.. Ayrıldı kızın yanından.. Bir daha voleybol maçına gitmeden, bir daha okul yolunda önüne çıkmadan.. Bir daha onu hiç görmeden..
Yıllarca sonra Levent Yüksel'in söyleyeceği şarkıdaki Sezen Aksu'nun sözlerini o zaman biliyordu sanki. Aşk "onurlu" olmalıydı.. Günlerce, haftalarca, aylarca bekledi.. Tıpkı, kıza verdiği o dörtlükteki gibi bekledi.. Hastanın sabahı, şeytanın günahı beklediği gibi bekledi.. Heyecanla bekledi. Hırsla, arzuyla bekledi. Umutla, umutsuzlukla bekledi. Bazen öfkeyle bekledi.. Ama bekledi.. Başka hiç kimseye bakmadan, başka hiç kimseyi bulmadan bekledi. Bir gün bir şiir antolojisinde şiirin tamamını buldu.. İki dörtlüktü şiir.. İlki kıza verdiğiydi.. Bir ikinci dörtlük daha vardı orada.. O dörtlüğü de bir kartın arkasına dikkatle yazdı.. Cebine koydu..
Bekleyiş sürüyor, sürüyordu.. Okullar kapandı, açıldı.. Aylar, aylar geçti..Bir gün delikanlı kızı aniden karşısında gördü.. "Günlerdir seni arıyorum" dedi kız. "Günlerdir seni arıyorum. İşte sana haber.. Artık hayatımda hiç kimse yok!.."
"Yaa" dedi delikanlı.. "Yaa" dedi sadece.. Kalbi heyecandan ölesiye çarparken, aylardır ölesiye beklediği an gelip çatmışken, ağzından sadece bu ses çıkmıştı: "Yaaa!.."
Cebindeki artık iyice eskimiş kartı uzattı kıza.. "Sana bir şiirin ilk dörtlüğünü vermiştim ya bir gün.." dedi. "Bu da sonu onun..."
Sonra yürüdü gitti, arkasına bile bakmadan.. Kız ikinci dörtlüğü oracıkta okurken..
"Geçti istemem gelmeni
Yokluğunda buldum seni.
Bırak vehmimde gölgeni
Gelme artık neye yarar!.."
Aradan yıllar, çok ama çok uzun yıllar geçti. Delikanlı bugün hala düşünüyor.. O uzun, çok uzun bekleyiş mi öldürmüştü aşkını? Ya da beklerken, ölesiye beklerken hayalinde öylesine bir sevgili yaratmıştı ki, artık yaşayan hiç kimse bu hayali dolduramazdı.. O sevgilinin kendisi bile.. Hayalindekini canlı tutmak için mi, canlısını silmişti yani?.. Ya da.. Ya da.. Bir şiirin romantizmine mi kapılmış, bir delikanlılık jesti uğruna, mutluluğunun üzerinden öylece yürüyüp mü gitmişti acaba?
Delikanlı bu soruların cevabını bugün hala bilmiyor.. Bilmediğini de en iyi ben biliyorum.. Çünkü, o delikanlı, bendim!...


Misafir - avatarı
Misafir
Ziyaretçi
11 Nisan 2006       Mesaj #1233
Misafir - avatarı
Ziyaretçi
SEVİYORUM DİYE Mİ BU GİDİŞİN


Seviyorum diye mi bu gidişin
Ve ardın sıra bir ömrü yıkışın

Gidişine bu hazan
Ey sevgili
Yoktun ve gittin
Ben benim olmayanı kaybettim
Sense hiç bir şeyi
Söyle
Seviyorum diye mi bu gidişin

Hani hiç sevmeyecekmişsin gibi tavrın
Düşsün o kor da göreyim seni
Ve sende unut güneşi gündüzü
Bir tut da o alevi göreyim
Söyle
İstersen sevmem seni
Söyle
Seviyorum diye mi bu gidişin

sevmeyeni sevmek ne demek ben bilirim
ve koskoca hayatı yalana boyamayı
ölümüne sevmeyi de bilirim
ne kazandım ki ne kaybedeyim
bir sevdaya öl de göreyim seni

Sen gitmeyi bilirsin sadece
Körse gözlerin görmeyecek kadar bu sevdayı
Git
Git o zaman
Sende hiçbir şey olda göreyim seni
Misafir - avatarı
Misafir
Ziyaretçi
11 Nisan 2006       Mesaj #1234
Misafir - avatarı
Ziyaretçi
seni bana bırak
sadece hayalini bırak bana
yıldızlar kadar uzak,şarkılar kadar yakın olsun......
melekler kadar saf ve senin kadar güzel olsun...

aşkı gözlerinden satın aldım ben..
iadesi yasak,garantisi yok...
bildiğin her acıyı öğret bana
gelen senden acı olsa da
yaşat beni...
sensiz hiç bir şeyin tadı yok...

ben sana hüküm giymişim...
firar yasak,idam yok..
sonsuza kadar sana mahkum...

toprağım sen ol....
seni atsınlar naaşımın üstüne avuç avuç,
sen sar beni mahşere kadar...

"sen de vefasız çıktın sen de hayırsız çıktın.sen de vicdansız çıktın
adın batsın..."


hani nerde ellerin!!!
sıcaklığın nerde...
Artık gözyaşım ıslatıyor yanaklarımı,
kapatamıyor karanlık gözlerimi,
hissetmiyor yüreğim acıyı...
gülmüyor bu çehre...


"dağda dört mevsim erimeyen kar var ya yokluğun da öyle erimesin"
arwen - avatarı
arwen
Ziyaretçi
12 Nisan 2006       Mesaj #1235
arwen - avatarı
Ziyaretçi
Bir Sevmelik Canım Kaldı

merhaba,
sıcak bir merhaba önce
geciktim
uzak yollardan geldim
bavulumda kanayan aşk yaraları
yol yorgunuyum da üstelik
kendime gelmeye çalışıyordum
bilmeden sana geldim

seni biryerlerden ısırıyor gözlerim
bu aşinalığı ruhlarımızın
miras kalmış olabilirmi
ruhlar alemindeki sevişmelerden
ellerini yadırgamadı ellerim
gözlerim kalbine değmiş sanki
biryerlerde
ellerimle koymuş gibi buldum
sıcaklığını teninin

yakınlık dediysem
çözme hemen bağcıklarını yüreğinin
oturup içelim önce
birbirimizi
bir kahve fincanında
önce bir yere yerleşmeliyim
dedim ya
yol yorgunuyum
yaralarımda bavul kanamaları

şimdi açılalım birbirimize
yüzme biliyorsan
boğulmasın biri diğerinde
kaç kulaç attığımızı hesaplamadan
bırakalım kendimizi aşk denizine

ne terazi, ne metre yaramaz burda işine
bana kaç adım geldiğini saymadan
gözlerini kapatıp yürüyeceksin
yüreğine yatırım yapacaksan
beni değil, kalbine kuleler dikeceksin

çünkü aşka hesap işlemez
bir bedene iki can sığdırma çabası bu
ben karlar aldındayken sen üşüyeceksin
bir dikene bastığında benden ah işiteceksin
köklerim sende filizlenecek
ben yanacağım, sen tüteceksin

ne diyordun
kuyumcu terazisi,
metre,
üç adım

diyorum ki,
iki okyanus gibi yürüsek birbirimize
karışsak sonra
hesapsız, kitapsız
matematige dökmeden işi
bir savaşma değil bu nihayetinde
bir sevişme
belkide bir nebze ruhları değişme
kazananı kaybedeni yok
yeneni yenileni
bir bir berabere kalacağız sonuçta
yorma kendini
çıkacak çivisi aşkın daha çakılmadan

kuyumcu terazisi,
metre,
beş adım,
diyorsun

diyorum ki,
mantığınla sevme beni
ölçülmez aşkın boyu eni,
hele kantara hiç vurma
kasap gibi
hiçbir çengele gelemem ben
kelepçelerini çöz sevmelerinin
bir eskiciye sat terazini

kuyumcu terazisi,
metre,
on adım
diyorsun


sen trende seyahatten yanasın
güzergah ve durakları belli
oysa bir deli tay koşar içimde
dörnala
tutuşmuşsam ellerine sevgilinin
her yanım yangın yeri
cehennemine ateş olurum
cennetine mavi bir deniz
uğraşma, anlayamazsın hislerimi
bir sevmelik canım kalmış zaten
bırak, harcama beni

Misafir - avatarı
Misafir
Ziyaretçi
12 Nisan 2006       Mesaj #1236
Misafir - avatarı
Ziyaretçi
bir avuç duru sudur gülüşün
gülüşün bir pınar başında
yüzüme serpe serpe serinlediğim
seher yelidir
okşar kanatlarını yüreğimin
maviye değer başım

zaman kavramının dışında
yelkovanın akrebi yirmidört kez çiğneyip geçtiği
doğanın bütün kanunlarını ihlal edip
kavrulup savrulan bir kumsalda
susuz yeşeren narin bir çiçektir gülüşün

ve biz ondan öncesini unutmuş olarak
aşka dairlerin ütopyasını çizdik yürek haritamıza
sen orada, ben burada

alıp avuçlarımın arasına iki yanağını
süzüp ışıltısını kirpiklerimden gözlerinin
nariçi dudaklarında
otuziki diş öpüşümdür gülüşün

nakışlayıp adını yüreğimin kabzasına
sesinin her telini sarıp belleğime
yorgan misali gecelerce örtündüğüm
gökyüzüdür gülüşün

duruşun halkım
mabedimdir gülüşün
ötesi uçurum olsun varsın
düşüp ölmek sende güzelleşir

sende ben
aşkın evrensel gizemini sevdim
kırlangıçların göç göç gidip gelişini
güvercinlerin bahar coşkusunu
yasakları
ve yasakların yasak tutkusunu
sende ben
unutmamayı
bir de unutulmamanın onurunu sevdim

ülkem bakışlım
hadi tut ellerimden sıkıca
bir türkünün bilinmeyen ırasını fısılda
olanca sıcaklığını bırak içime
iki dudak arası bir öpüş yansın
sende ben
türkü türkü ülkemi sevdim...
Mystic@L - avatarı
Mystic@L
Ziyaretçi
12 Nisan 2006       Mesaj #1237
Mystic@L - avatarı
Ziyaretçi
yoruldum artik....

aglamak isitiyorum aglayamiyorum
gulmek istiyorum gulemiyorum
herseyin bir kabus olmasini istiyorum
ama uyanamiyorum....

yoruldum artik herseyden biktim

sadece uyumak isitiyorum
uyandigimda herseyi unutmak istiyorum
iyiyim diyebilmek istiyorum
herkes gibi eglenmek istiyorum...

yoruldum artik herseyden biktim
NihLe - avatarı
NihLe
Ziyaretçi
13 Nisan 2006       Mesaj #1238
NihLe - avatarı
Ziyaretçi

Hani bakarsın, görmezsin...
Hani bakarsın, sürdürmezsin...
Hani bakarsın, unutursun...
Yoktur orada "anlam"...

Hani bakarsın, bakasın gelir...
Hani bakarsın, içine sokasın gelir...
Hani bakarsın, ölesin gelir
Vardır orada "anlam"...

Hani dokunursun, taşa benzer soğukluğu...
Hani dokunursun, yüreğini kabartmaz solukluğu...
Hani dokunursun, sonra hissedip
pişman olduğunu...
Yoktur orada "anlam"....

Hani dokunursun, yakar hücreni...
Hani dokunursun, büyü'tür evreni
Hani dokunursun, utandırır güneşi...
Vardır orada "anlam"...

Hani yazarsın bir mahkum gibi...
Hani düşünürsün "us" zincirli...
Hani söylersin, anlamaz sözcük
bile kendini...
Yoktur orada "anlam"...

Hani yazarsın, bıraktığı iz beyaz...
Hani çarpmaz kalp "titremeden" biraz...
Hani "uçmakta" kimse senle yarışamaz
Vardır orada "anlam"...

Hani gün gelir "eğilir" ya insan...
bedenini toprağa "düşürür" ya insan...
kaleme, kağıda
her şeyini
dimdik
bırakır-san

okunur
özlenir
ağlanır

O zaman

Sensindir...
Sensindir anlam...

Nedret Türer
Misafir - avatarı
Misafir
Ziyaretçi
13 Nisan 2006       Mesaj #1239
Misafir - avatarı
Ziyaretçi
Kaybettim kendimi, hükümsüzdür
Bir ırgalanıştı delice çarpan
Kuytu kaygılardı öbek öbek
Bu yağmurlar ki camlarda pürüzdür
Kaybettim kendimi, hükümsüzdür


Ekim sende çıktın yaramaz
Vur yağmuru bedenime yaram az
Sensiz sonbahar bana yaramaz
Gittiğim yol yanlışlarıyla da düzdür
Kaybettim kendimi, hükümsüzdür

Umutları veren alır, gizlice
Umutlar yerde kalır gizlice
Umutlarım bir gün olur gizlice
Beni benden çalan, sönük bir sözdür
Kaybettim kendimi hükümsüzdür

Ekim neden güllerimi koparttın
Neden yapraklarla üstlerini kapattın
Neden beni bu yalnızlığa attın
Yüreğimi kavuran, dilindeki pürmüzdür
Kaybettim kendimi, hükümsüzdür

Hüzün kapıları ardına dek açık
Sevdiğim beni attın içine, koyuydu balçık
Benim bu dünyada, en büyük kaçık
Beni böyle söyleten, yalancı yüzdür.
Kaybettim kendimi, hükümsüzdür
Son düzenleyen NihLe; 14 Nisan 2006 13:04
Misafir - avatarı
Misafir
Ziyaretçi
13 Nisan 2006       Mesaj #1240
Misafir - avatarı
Ziyaretçi
En sevdiğin elbiseni giydim
Bu gece kokunu sürdüm
Solgun yüzünü okşadım
Sessizce saçlarından öptüm
Yazdığın mektupları okudum
Kana kana su içer gibi
Plaklarını çaldım ah!
En çok o şarkıda özledim seni.

Issızlık kapıyı çaldı, açmaya korktum
gece yarısı
Şehir uykuya daldı, baktım dışarıya
katran karası
Rüzgar telaşla kokunu getirdi bana
aldım koynuma
Buseni hafızamdan koparıp
iliştirdim dudaklarıma
Üşüdüm karanlıkta
Tenine dokundum hissetsin diye
Aç gözlerini

Erguvanlarına su verdim
İçerken benimle konuştular
Yastığını okşadım, kokladım
Anılar uçuştular
Soluğun saçlarımı yaladı sanki yine
bir meltem gibi
Teninin kokusu karıştı kokuma
Yakıştılar

Boğuldum karanlıkta
Yanı başımdasın benden çok
uzaklarda
Ellerimi tut dokun bana
Aç gözlerini.

Attım kendimi caddelere
Yeşil ceketin sardı beni
Yürüdüm üstüne karanlığın korkusuz
Tuttum ellerini.

Benzer Konular

18 Ocak 2010 / virtuecat Genel Mesajlar
6 Ağustos 2020 / mydarling24 Genel Mesajlar
18 Temmuz 2016 / Daisy-BT Edebiyat
27 Kasım 2012 / Efulim Coğrafya