Arama

Şiir Nehri -1- [Arşiv] - Sayfa 200

Güncelleme: 2 Aralık 2006 Gösterim: 1.435.172 Cevap: 12.492
Pollyanna - avatarı
Pollyanna
Ziyaretçi
28 Mayıs 2006       Mesaj #1991
Pollyanna - avatarı
Ziyaretçi
Kalbimin Son Gözağrısı
sarı gözbebeklerindeki görkem
Sponsorlu Bağlantılar
güneşle yarışır güneş batarken
esmer teninde boylam başlar
kalbinde biter enlem


geç vakitlerdir çağırır seni
saçların ilk çağ hatırası
buzul gözlü sevgilim, gölgem
kalbimin yıldız alacası


gece biter gündüz başlar
gündüzle gitmeler başlar
bilirim kalmak istersin ama
gitmektir alnının yazısı


güneş göğünün ortasında ışısın
kuşlar geçsin parmak diplerinden
kalmadan gitmeler kalbime köprü
yolcular geçsin diye üzerinden
Misafir - avatarı
Misafir
Ziyaretçi
28 Mayıs 2006       Mesaj #1992
Misafir - avatarı
Ziyaretçi
Beni Sevmeni Istiyorum

Sponsorlu Bağlantılar
Seninle buluşmamız ne kadar zor olsa da,
Senden sadece beni sevmeni istiyorum.
Beş dakika baş başa kalmamız suç olsa da
Senden sadece beni sevmeni istiyorum.

Çağırsam bile gelme,yorulma ne olursun,
Sen üzülme,incinme,kırılma ne olursun,
Beni yanlış anlam,darılma ne olursun,
Senden sadece beni sevmeni istiyorum.

Bir gün bensiz kalsan da benimle yaşamanı,
Aşkımı değerini sır gibi taşımanı,
Nemli bakışlarınla resmimi okşamanı
Senden sadece beni sevmeni istiyorum.

Senden tek dileğim var,özel imtiyaz değil,
Kulun başka bir kula ibadeti farz değil,
Haşa!Yaratan gibi beş vakit namaz değil,
Senden sadece beni sevmeni istiyorum.

Misafir - avatarı
Misafir
Ziyaretçi
28 Mayıs 2006       Mesaj #1993
Misafir - avatarı
Ziyaretçi
YANILGI SAATLERİSardunyalar en eşsiz yerde açar
Özlenir , yanılgı saatlerinde.
Bulutlara meydan okur turnalar,
Süzülür yanılgı saatlerinde.

Yüreklere aksetmeyen sevgiler,
Sabahları haram eden geceler,
Fedakarlıktan yoksun kelimeler,
Aĝlatır , yanılgı saatlerinde.

Her taşınan yük derttir omuzlara,
Her kazılan yol hüzündür daĝlara,
Gözlerim yaĝmur yüklü bulutlara,
Yenilir , yanılgı saatlerinde.

Söĝütlü ovalar toza bulanır,
Gönül yurdumda sevgin arınır,
Ruh gemim sahillerinde barınır,
Sanmıştım , yanılgı saatlerinde.

Anlatmaktan bıktım kaldırımlara,
Yaprakları savuran rüzgarlara,
Bir kalem çekilir hatıralara,
Silinir , yanılgı saatlerinde.

Taze bir akasya serinliĝinde
Gençliĝim aynada silindiĝinde
İliklerim bedel derinliĝinde
Sızlıyor , yanılgı saatlerinde
Misafir - avatarı
Misafir
Ziyaretçi
28 Mayıs 2006       Mesaj #1994
Misafir - avatarı
Ziyaretçi
GİZLEDİKÇE AŞK

Kışın soğuk balıktan günlerini sayıyorum ağımda.
O yaza hiç dönülmeyecek!
O başlatılmamış, o varsayılan ortasında yaşanmış sevda
yakılmamış bir mum gibi aklımda.
Kesik ağzıyla suları eğrilten
boğaza karşı durup da
oraların kuşu yalıçapkınını hecelemiştik
beyaz bir yelkenli gecesiyle sulara.

Kışın vurgusu açık, bağımsız bir ses,
esiyor bize değmeden, bizden almadan
hiç uğramadığımız bir yerlerden doğruca.
Uçuyor cinsiyetin kindar ağzıyla.
İbret olsun diye savuruyor
uzaklara bir meddücezir haritasını.
Ne uzanma, ne geri çekiliş;
biz varsayılanın ortasında
iki içine işleyen zaman,
iki uyurgezer nokta.

Şimdi sen bile bu şiir için
çeperleri kapanmış, kendi başına bir ses,
kışın soğuk balıklardan takviminde
sadece kendine dökülen bir yapraksın.

Yalıçapkını yeni bir sözcüğe uçuyordur şimdi
bilmediğimiz bir lugatta.
Misafir - avatarı
Misafir
Ziyaretçi
28 Mayıs 2006       Mesaj #1995
Misafir - avatarı
Ziyaretçi
papatyayaBahar Sevdalarında Üşürsün
sönen bir ufkun aydınlığında beyaz sevda
esintileri gelirken yüreğine,
son vapurun kalkacağı rıhtımda,görmeden
sevda güneşini, gidecekmisin sen.
seni görmek için gelirim istersen,son kez
sana sevda pınarlarından,
bana ancak benden çok sen yetersin,anlarsan
eger yüregimin avuçlarında.
sevdanın her hecesi aşktır bana,ismine
sevgiler yazıldı, ölümü olmayan,
kirpiklerim örtsede gözlerimi,vuram
vuram yıllar gelir,usanmaz beklerim seni.
bahar sevdalarında sevdamla üşürsün
bedenin titrer,bensizliğe sarılırken,
ağıtlarımı koynumda gizledim,ağladığımı
görme sakın,hüzün akşamlarında.....
Misafir - avatarı
Misafir
Ziyaretçi
28 Mayıs 2006       Mesaj #1996
Misafir - avatarı
Ziyaretçi
SANA BÜYÜK BİR ŞEY SÖYLEYECEĞİM

Sana büyük bir sır söyleyeceğim
Korkuyorum senden
Korkuyorum yanınsıra gidenden
Pencerelere doğru akşam üzeri
El kol oynatışından
Söylenmeyen sözlerden
Korkuyorum hızlı-yavaş zamandan
Korkuyorum senden
Sana büyük bir sır söyleyeceğim
Kapat kapıları
Ölmek daha kolaydır, sevmekten
Bundandır işte benim yaşamaya
katlanmam
sevgilim...
Misafir - avatarı
Misafir
Ziyaretçi
28 Mayıs 2006       Mesaj #1997
Misafir - avatarı
Ziyaretçi
BİR ZAMANLAR
Halbuki biz
Ne güzel gülerdik önceleri
Rahat ve dertsiz.
Aşk gelmezdi aklımıza
Nasıl olduysa
Sancılandı erik dalları
Ve arkasından
Ağaçlar dolusu tasa ...
Pençe pençe ayağa kalktı kartallar
Dağlar dizildi karşımıza
Buğulandı pırıl pırıl bakışların
Bir şey girdi aramıza
Halbuki biz
Ne güzel gülerdik önceleri
Rahat ve dertsiz
Bahar
Çiçek çiçek döküldü erik dallarından
Kaç sonbahar düştü kaldırımlara
Yaprak yaprak
Yıllar geçti
Yalnız gecelerini yaşayarak
Mumları avuçlarımla söndürdüm birer birer
Halbuki biz
Ne güzel gülerdik önceleri
Rahat ve dertsiz ...
Pollyanna - avatarı
Pollyanna
Ziyaretçi
28 Mayıs 2006       Mesaj #1998
Pollyanna - avatarı
Ziyaretçi
Yüreğimi Acıtma
Yüzümdeki ırmak yataklarında
Kurur çağlayanların
Filizlerin solar koyaklarımda
Sanal yalnızlığa sığınır düşlerin
Ellerim uzaklardayken


Kıskançlıklarım düşer omuzlarına
Bir anlık hevesle kayar bakışların
Sarı zamanlara, saçlarımda çoğalan yıldızların
Sağnağına tutulur gözlerin

Sözcüklerin donar dişlerinin arasında
Ölü balıkları sarar kolların
Buz dağına çarparken bedenin
Gerçeğin sularında boğulur yüreğin
Misafir - avatarı
Misafir
Ziyaretçi
28 Mayıs 2006       Mesaj #1999
Misafir - avatarı
Ziyaretçi
hayallere daldım bugün yine
hep sen vardın hayallerimde
yıllar sonra buldum derken yanılmışım
birazcık ilgi gösterseydin bana karşı
ektiğim sevgi tohumları yeşerecekti gönlümde
oysa aşklar yalan, sevgiler sahteymiş...
mutluluk hayallere mahsustur...

hayallerde mtluluk sevinçtir
gerçekte mutluluk bir yalandır
seni bulmak için bekledim yıllarca
seni buldum sanmıştım,
keşke aşık olmasaydım, keşke sevmeseydim diyorum ama...
neden bu çile neden bu acı NEDEN!!!
aşkın sevginin karşılığı böyle mi olmalıydı?
ne hayaller kurmuştum...

sevmek için çıktım bu yola
bu yolda sevdiğim yarıda bıraktı
yolun yarısında bırakmak var mıydı?
sevenleri yarıda bırakılması için mi çıkıyolar bu yola!

seni bir labirentte kaybettim!
arıyorum, elinden tutmaya çalışıyorum ama sen elini saklıyorsun
ben sana bir adım yaklaştıkça kaçıyorsun!
eğer bu labirentten kurtulmak istiyorsan tut elimden kaçma!

dünyada sahte sevgiler geçerliymiş,
oysa gönül kitabında sahte sevgilere yer yoktur
sevmek sana kolay gelir
ama gerçek sevmek zor gelir
sana gitmek kolay gelir,
bana bırakmak ölümden de acı gelir...
Misafir - avatarı
Misafir
Ziyaretçi
28 Mayıs 2006       Mesaj #2000
Misafir - avatarı
Ziyaretçi
İSTANBUL DESTANI

İstanbul deyince aklıma martı gelir
Yarısı gümüş, yarısı köpük
Yarısı balık yarısı kuş
İstanbul deyince aklıma bir masal gelir
Bir varmış, bir yokmuş

İstanbul deyince aklıma Gülcemal gelir
Anadolu'da toprak damlı bir evde
Gülcemal üstüne türküler söylenir
Süt akar cümle musluklarından
Direklerinde güller tomurcuklanır
Anadolu'da toprak damlı bir evde çocukluğum
Gülcemalle gider İstanbul'a
Gülcemalle gelir

İstanbul deyince aklıma
Bir sepet kınalı yapıncak gelir
Şehzadebaşı'nda akşam üstü
Sepetin üstünde üç tane mum
Bir kız yanaşır insafsızca dişi
Boyuna posuna kurban olduğum
Kalın dudaklarında yapıncağın balı
Tepeden tırnağa arzu dolu
Sam yeli söğüt dalı harmandalı
Bir şarap mahzeninde doğmuş olmalı
Şehzadebaşı'nda akşam üstü
Yine zevrak-i derunum
Kırılıp kenara düştü
İstanbul deyince aklıma Kapalıçarşı gelir
Dokuzuncu Senfoniyle kolkola
Cezayir marşı gelir
Dört başı mamur bir gelin odası
Haraç mezat satılmakta
Bir gelinle güvey eksik yatakta
Köşede sedef kakmalı tombul bir ut
Tamburi Cemil Bey çalıyor eski plakta
Sonra ellerinde şamdanlar nargileler
Paslı Acem kılıçları
Amerikan kovboyları
Eller yukarı

Ne kadar da beyaz elbiseleri
Amerikan deniz erleri
Kocaman bir papatyadan yolunmuşlar gibi
Sütten duru buluttan beyaz
Beyazın böylesine ölüm yakışır mı dersin
Yakışmaz
Ama harbederken onlara
Bambaşka elbiseler giydirirler
Kan rengi, barut rengi, duman rengi
Kin tutar kir tutmaz

İstanbul deyince aklıma
Kocaman bir dalyan gelir
Kimi paslı bir örümcek ağı gibi
Gerinir Beykoz'da
Kimi Fenerbahçe'de yan gelir
Dalyanda kırk tane Orkinos
Kırk değirmen taşı gibi dönmektedir
Orkinos dediğin balıkların şahı,
Orkinos mavzerle gözünden vurulur
Denizin içinde ağaçlar devrilir
Kan çanağına döner dalyanın yüzü
Camgöbeği yeşili bulanır
Bir çırpıda kırk Orkinos
Reisin sevinçten dili dolanır
Bir martı gelir konar direğe
Atılan Kolyosu havada yutar
Bir başkasını beklemez gider
Balıkçı gülümser tatlı tatlı
Adı Marikadır bu martının der
Her zaman böyle gelir böyle gider

İstanbul deyince aklıma Adalar gelir
Dünyanın en kötü Fransızcası orda harcanır
Çalımından geçilmez altmışlık madamların
Ağzı dili olsa da tenhadaki çamların
Görüp göreceği rahmeti anlatsa insanların

İstanbul deyince aklıma kuleler gelir
Ne zaman birinin resmini yapsam öteki kıskanır
Ama şu Kızkulesinin aklı olsa
Galata kulesine varır
Bir sürü çocukları olur

İstanbul deyince aklıma
Tophane'de küçücük bir sokak gelir
Her Allahın günü kahvelerine
Anadolu'dan bir sürü fakir fukara gelir
Kimi dilenecek dilenmesine utanır
Kiminin elinde bir süpürge peyda olur uzun
Dudaklarında kirli paslı bir tebessüm
Çöpçü olmuştur bugüne bugün
Kiminin sırtında perişan bir küfe
Kiminin sırtında nakışlı semer
Şehrin cümbüşüne katılır gider
Kalın yağlı bir kolana koşulur
Piyano taşırlar omuz omuza
Kendinden ağır yükün altında adamlar
Balmumu gibi erir dururlar
Sonra kanter içinde soluk alırlar
Nazik eşya nazik hamallar ister neylersin
Ama onlar kadar piyanoyu ciddiye alırlar mı dersin
Nazdan nazik çiniden bilezik eller
Derken
Karşı radyoda gayetle mülayim bir ses
Evlere şenlik Üstad Sinir Zulmettin
Hacıyağına bulanmış sesiyle esner:
Gamı sadiyi felek
Böyle gelir böyle gider

İstanbul deyince aklıma
Stadyum gelir
Güne güneşe karşı yirmibeşbin kişi
Hepsinin dudağında İstiklal Marşı
Bulutlar atılır top top pare pare
Yirmibeşbin kişilik bir aydınlık içinde eririm
Canım ağzıma gelir sevinçten hilafsız
İsteseler bir gelincik gibi koparır veririm

İstanbul deyince aklıma
Stadyum gelir
Kanımın karıştığını duyarım ılık ılık
Memleketimin insanlarına
Daha fazla sokulmak isterim yanlarına
Ben de bağırırım birlikte
Avazım çıktığı kadar
Göğsümü gere gere
Ver Lefter'e yaz deftere
Stadyum gelir
İstanbul deyince aklıma
Binlerce insanın aynı anda
Aynı şeyi duymasından doğan sevincin
Heybetini düşünürüm
Birbirine eklenir kafamda
Binler yüzbinler milyonlar
Sonra bir mısra havalanır ürkek
Bir uykuyu cananla beraber uyuyanlar

İstanbul deyince aklıma
Yahya Kemal gelirdi bir eyyam
Şimdi Orhan Veli gelir
Demindenberi dilimin ucundasın Orhan Veli
Demindenberi senin tadın senin tuzun
Senin şiirin senin yüzün
Yaralı bir güvercin misali
Başımın üstünde dolanır durur
Gelir sessizce konar bu şiirin bir yerine
Neresine mi arayan bulur
Erbabı bilir
Deli eder insanı bu şehir deli
Kadehlerin çınlasın Orhan Veli

İstanbul deyince aklıma Sait Faik gelir
Burgaz adasında kıyıda
Mavi gözlü bir çocuk büyür döne döne
Mavi gözlü bir ihtiyar balıkçı gencelir küçülür
İkisi bir boya geldi mi Sait kesilirler
Bütün İstanbul'u dolaşırlar elele başbaşa
Ana avrat küfrederler uçan kuşa eşe dosta
Sivriadada da martı yumurtası toplarlar çilli çilli
Ziba mahallesinde gece yarısı
Sabaha Galata'dan geçer yolları
Maytaba alacakları tutar kahvede
Zararsız bir deliyi
Ula Hasan derler gazeteyi ters tutaysun
Çaktırmadan gazetesini tutuştururlar fakirin
Sonra oturup sessizce ağlarlar

İstanbul deyince aklıma
Sait Faik gelir
Taşında toprağında suyunda
Fakirin fukaranın yanıbaşında
Bir kalem bir bilek bilendikçe bilenir
Kıldan ince kılıçtan keskin
Hep iyiden güzelden yana
Hep kimsesizlerin

İstanbul deyince aklıma
Sait'in son yılları gelir
Hey Allahım en güzel çağında Sait'e
Dört beş yıl ömrün kaldı denir
Sait Sait olur da nasıl dayanır
Mavi gözlü çocuk boşverir ölüm haberine
İhtiyar balıkçı pis pis düşünür
Bir zehir yeşilidir açılır
Bir yeşil ki ciğerine işler adamın
Bir yeşil ki kasıp kavurur
Küçük mavi çocuk
İhtiyar balıkçı
Ve dilimize bulaşan zehir yeşili
İstanbul çalkalandıkça bu denizlerde dipdiri
Dilimiz yaşadıkça yaşasın Sait'in şiiri

İstanbul deyince aklıma
Sabiyem gelir
Sabiyem boynundan büyük bir demetle
Sarıyer'den gelir Pendik'ten gelir
Bahar nereden gelirse velhasıl
Sabiyem oradan gelir
Ne delidir ne divane
Aslını ararsan çingenedir
Tepeden tırnağa güneştir
Topraktır
Anadır
Analar içinde bir tanedir
Biri sırtında biri memesinde biri karnında
Karnı her daim burnundadır
Canını mendil gibi takar dişine
Yürekten birşeyler katar işine
Bir ucundan girer şehrin ötekinden çıkar
Alçakgönüllüdür Sabiyem
Hem masa satar, hem göbek atar
Ver bir çeyrek güzelim der
Neyse halin o çıksın falin
Canı çıkar Sabiyemin falı çıkmaz
Sonra anlatır dün gece başına gelenleri
Görürüm üryamda bir sarı yılan
Cenabet ugraşır durur benimlen
Uyanır bakarım benim bebeler
Yatağın ucuna kaymış
Ayağımın parmaklarını emer

İstanbul deyince aklıma
Bir basma fabrikası gelir
Duvarları uzun masaları uzun sobaları uzun
Dal gibi dalyan gibi kızlar çalışır bütün gün ayakta
Kanter içinde mahzun
Yüzleri uzun elleri uzun günleri uzun
Fabrikada pencereler tavana yakın
Al topuklu beyaz kızlar dalga geçmeyin
Dışarda ağaçlar dizi dizi
Duvarlar duvarlar uzun duvarlar
Niçin ağaçlardan ayırdınız bizi
Dışarda tarlalar turuncu asfalt mosmor
Dışarda dışarda dışarda
Mevsim gürül gürül akıp gidiyor
Ondokuz yaşında Eyüplü Gülsüm
Dalmış beyaz köpüklü akışına ipeklilerin
Kötü kötü düşünüyor
İpeğin akışına doyum olmaz
Ama gel gör ki ipekli emprimeden oğlana don olmaz
Bir top Amerikan bezi sakız gibi beyaz
Bir top Amerikandan neler çıkmaz
Perdeler yatak çarşafları çoluğa çocuğa çamaşır
Sakız gibi ağarmış bir top Amerikan bezi
Gülsüm'ün gözleri kamaşır
Üçüncü oğlanı doğururken Gülsüm
Bir top Amerikana hasret sizlere ömür
Gülsüm'lerin sürüsüne bereket
Yerine bir Gülsüm'cük bulunur elbet
Gider Gülsüm gelir Gülsüm
Azrail ettiğin bulsun

İstanbul deyince aklıma
Ağzına kadar soğan yüklü bir taka gelir
Sülyen kırmızısı üstüne zehir gibi yeşil
Samsun'dan Sürmene'den Sinop'tan
Yaz demez kış demez mutlaka gelir
Kirli yelkeninde yeni bir yama
Demirinin pası gelir dilime
Nabzımda duyarım motorunun hızını
Canımın içine sokasım gelir
İri kalçaları pullu denizkızını

İstanbul deyince aklıma
Takalar gelir
Alçakgönüllü kalender
Ya Peleng-i Deryadır adları ya Şimşir-i Zafer
İstanbul deyince aklıma
Koca Sinan gelir
On parmağı on ulu çınar gibi
Her yandan yükselir
Sonra gecekondular gelir ardısıra
İsli paslı yetim
Eyy benim dev memesinde cüceler emziren acayip memleketim

BEDRİ RAHMİ EYUPOĞLU

Benzer Konular

18 Ocak 2010 / virtuecat Genel Mesajlar
6 Ağustos 2020 / mydarling24 Genel Mesajlar
18 Temmuz 2016 / Daisy-BT Edebiyat
27 Kasım 2012 / Efulim Coğrafya