Arama

Şiir Nehri -1- [Arşiv] - Sayfa 239

Güncelleme: 2 Aralık 2006 Gösterim: 1.435.389 Cevap: 12.492
Misafir - avatarı
Misafir
Ziyaretçi
9 Haziran 2006       Mesaj #2381
Misafir - avatarı
Ziyaretçi
Leyla Köşesi

Sponsorlu Bağlantılar


Bir de bakalım Leyla köşesinden
Aşkın kadın adlı penceresinden
Bırakmıştı kendini yazılmış olana
Susmak ve konuşmamak denen cana
Evlenmişti ve görünüşte mutlu
Şimdiden memnun ve gelecekten umutlu
Fakat bir eksiklik ufacık bir nokta
Kalbi kurcalıyordu hala
Mecnun ne olmuştu neredeydi
Nasıldı ne yapıyordu hali neydi
Geceleri loş gölgeler arasında
Kum tepelerinde ay yarasında
Mecnuna benzeyen hayaller olurdu
Bu anlarda sanki kalbi dururdu
Bitmiş olan bir daha mı başlayacak
Ne çare başlayan başlamamış
Bitmiş bitmemiş olacak
Gibi gelirdi Ona
Ürküntü geçmiş ama erememişti huzura
Karanlık bitmiş fakat erememişti huzura
Ay tutulmuş tutulmuş kurtulmuştu
Gönlü zaman zaman tutmuştu muştu
Gün kırmıştı siyah çerçevesini
Yarmıştı ışıkta ötesini berisini
Baskın korkusuyla ürperen çadırların
Bugün düzen ve güven, ama yarın!!
Yarına bir güvence olmayan
Neye yarar böyle bir şimdiki zaman
Acıyla da olsa dopdolu olan hayat
Boşalmıştı zembereği boşalmış bir saat
Gibi. Dönmüştü bomboş bir kağıda
Ağızdaki tad benzemiyor eski tada
Irmak kurumuş rüzgar esmiyor
Yakıcı güneşi bir parçacık bulut örtmüyor
Arzu ve korku iki karanlık duygu
Yüreğinde birbirini kovalayıp duruyordu
Ya bir gün geri dönerse Mecnun
Yine altüst olursa ortalık bütün
Daha mı iyi olur daha mı kötü bilmiyordu
Bir umut vardı gönlünde eksilmiyordu
Sonra kızıyordu kendine kınıyordu kendini
Kapamak istiyordu içinde eskinin kepengini
Eski oldu diyelim ama neydi yeni
Ve nasıl eskitmeli eskimiyeni
Nasıl öldürmeli ölmeyeni
Nasıl diri sayarsın ölü olanı
Eski bir zehirdi belki ama yeni
Andırıyordu tatsız tuzsuz bir yemeği
Beklemek neyi beklediğini bilmeden
Gün günü ay ayı kovalarken
Beklemek bir vaktin doluşunu
Öç alan kaderin zalim oyunu
Her şey akılla kurulu akılla düzgün
Ama aklın içinde olamalı baharat gibi
Bir parça delilik
Oysa mecnun almış bütün deliliği gitmiş
Kupkuru bir hayat kalmış ve adeta oyun bitmiş
Arzulanan zenginlik, at kumaş ve ziyafet
Yetmez olur insana bir gün elbet
İnsan hep birşey umar bekler
Ne olduğunu bilmez fakat
Fakat sonradan duruldu Leyla
Tevekkülle huzuru buldu Leyla
Ruhta kopan fırtınalar dindi
Gökten gönle sükunet indi
Anladı ki acı tatlı soğuk sıcak
Geçmiş ve gelecek ayrılmak ve kavuşmak
Hep aynı varoluşun dönüşümleri
Aydınlanışları ve sönüşümleri
Her şey havada döner durur
Sonunda Tanrı varlığında yok olur
Ruh hürdür vücut esir
Ruh baldır beden zehir
Ruh hürdür Tanrı aşkıyla
Bağlı değil yer ve zaman kaydıyla
Farketmez gelse gelmese Kays (Mecnun) Ona
Gitse gitmese Ona Leyla
Tanrı katında buluşmuşlardır
Hakikat yurduna kavuşmuşlardır
MejestiC_ - avatarı
MejestiC_
Ziyaretçi
9 Haziran 2006       Mesaj #2382
MejestiC_ - avatarı
Ziyaretçi
siir Yetim Çocuk


Sponsorlu Bağlantılar
Zamanların çarkında küçülen ve sönen yıllar
Sislerin perdesinde kaybolan ve solan yıllar
Hatıralarım da hep yer edinen acı sahneler
Mahzun ve mazlum duruşuyla zihnimin duvarına yapışan

Ne zaman, nerde görsem mahzundu
Herkes şad, o ise durgundu
Meçhullere yüzen sala benziyordu
Babasını yitirmişti küçük yaşında bu çocuk

Bir anacığı vardı, birde gelinlik çağında ablası
Anacığını, ablasını hasret demleri ile kaynatarak
Küçük göz oda ve bir avuç toprağından koparak
Gurbetin yapraklarıyla İstanbul'un ensesine kapanarak
Sancıların terleriyle yoğrulmuş,
Elleri ve alnı nasırlı olan.
Maişet temininin gayretiyle köşelere sığınmış yetim çocuk

Kimi yerde boynunda şeker kutusu çıngıraklı
Dolaşırdı sokaklarca: "şekerci keskin naneli, şekerci "
Kimi yerde ayaklı tezgah: simit - poça satar dururdu
İstanbul'da kimseleri yoktu, kimsesizliğe gömülmüş
Kaldığı yer ise nem kokulu,
Duvarı yosunlu bekar odasıydı.

Öksüz çocuk ellerini kafasına sıkıştırmış
Saatlerce öylece durup saklanırdı kendinden
Duman... duman üstünde efkarlı duruşu
Boynu bükük ve ürkek bakışlarıyla inilticiydi

Öksüz çocuk gözleri İstanbul aynasında yağmurluydu
Dertlerin kabuğunda bedenini sarsarak ağlardı
Hayatın ağırlığını taşımaya çalışan çocuk azimliydi de
Daha delikanlılığın baharında... on yedi yaşında olan çocuk

Sılanın bağrında tam ondurt ay olmuştu
Hicranın çilesi yüreğini kanatmaya başlamıştı
Anacığının ve ablasının özlemleri kanatlanmış
Uykusunu bölen rüyalardan sonra kalbine inmişti
Gurbet hapsinden koparak dönüşe karar verdi
Kurban bayramına da sayılı günler kalmıştı

Akşamın ılık serinliğinde sokaklarca süzüldü
Cebinde parası, hülyaların kıskacında dalıp durdu
Bir gün sonra köyümün gözlerimde bulutluğu dağılacak
Birkaç gün sonra tarlamızın başında bulunacak
Birkaç yıl sonra askere uğurlanacak
Ondan sonraki yıllarda evlenecek
Ondan sonra... Daha sonra, diye düşünüp duruyordu
Fakat Rabbimizin kader defterinden habersiz
Biraz sonra ruhunu uçuracak sonundan habersiz

Karanlığın içinde iki çift yırtıcı gözler izinde
Takip ederler insana benzeyen eşkıyalar
Loş ışığın altında önünü kestiler öksüz çocuğun
"Para, parayı ver çabuk "... Çıkar haydi
Öksüz çocuk irkildi, gözleri büyüdü ve haykırdı
"Hayır, vermem paramla memleketime gideceğim"
Eşkıyanın suratsızlığına patlayan yumruk
Ve... Diğer hain keskin bıçağı sapladı. Yetimin kalbine
Çocuk kesik " hı " diyebildi. Oracıkta yere kapaklandı
Eşkıyalar ise karanlığın bağrında uzaklaşmıştı
Kurban bayramına yakın, üç kuruş için kurban edilmişti...


Misafir - avatarı
Misafir
Ziyaretçi
9 Haziran 2006       Mesaj #2383
Misafir - avatarı
Ziyaretçi
Dibace



aksayan yüzümdü çarpık şehir
oluklardan akardı kadim kirliliğim
toprak damlı evlerin en masum haylazıydım
ölü gölgeleri gizlerdi güzelliğimi
sırnaşık acizkar oyunlarımla büyüdü çocuklar
peçeli yabanlığım engel olmadı cirit atmaya

toprak damlı evlerin terası yoktu
tırısa kalkan atılgan atları
atlarla yarışan çocukları vardı

gizemli figüranların cebinliklerine abanırdım
taşırdım ceplerimde gizli bir mühür bir mevsim
bir nefes oyunbazlığımda bin tilki dolaşırdı

gizli bir yüz okşardı serinliğimi
taşralı bilgeliğimde hastalıklı düğümdü aşk
yontulmuş çelik kavlindeydi acıyan yerler
karanlığı yolan çinilerde bir ulak gezinirdi
salgıladığım zehrin ödenemeyen mehriydi
gittim yıkandım bir kuyuda
bütün şehir tenimde kustu
derken bir sabah yanaşmam
insan kokan dağlarımda vurdu beni
Misafir - avatarı
Misafir
Ziyaretçi
9 Haziran 2006       Mesaj #2384
Misafir - avatarı
Ziyaretçi
Bahar Ayları

Aha geldi geçti, bahar ayları
Kuş mu konar gayrı selvi dalına
Gel otur yanıma, ağlama bari
Türküler yaz duyalım dediler vay

Biterm'ola yüreğimin yarası
Merhemimdir kaşlarının karası
Elbistan ile Akçadağ'ın arası
Gönlüm düştü böyle tatlı geline vay

Ömür pençesini takip gidiyor
Geçtiği yerleri yakıp gidiyor
Biçare gözlerim akıp gidiyor
Bin dokuz yüz altmış yedi yılına vay vay

Der Mahzuni yüreğime can gelir
Dermansız doktorlar her zaman gelir
Azrail çökse de gene can gelir
Yeter ki al yatır beni koluna vay.
Misafir - avatarı
Misafir
Ziyaretçi
9 Haziran 2006       Mesaj #2385
Misafir - avatarı
Ziyaretçi
Filizkıran Fırtınası



gün doğmadan başladı filizkıran fırtınası
evler yemen türküsü
sokaklar seferberlik
öyle bir gariplik ki
öyle bir tedirginlik
yaz başında güz sonrası

ayvalar çiçekteydi
güller daha tomurcuk
açıl demişti güneş
açılmıştı kıraçta kış elmaları
çözül demişti güneş
çözülmüştü yılanlar karanlık odalarında
dallarda yuvalar tüy kokuyordu
düğünçiçekleri şenlikli


gün doğmadan başladı filizkıran fırtınası
ne dal kaldı ne tomurcuk
yerden yere çaldı otları ağaçları
insan yüzlü bir korkuluk
üşüdüm dünyalarca
baskın yemiş bir kent gibi üşüdüm
sergen etti filizleri sapsarı bir karanlık
bahardan kışa düştüm


acılı günler gördüm
sığdıramam bir tek günü bir koca yıla
geceler geçirdim yoz kentlerin bulvarlarında
nice baharları kışlara gömdüm
uzak düştüm yelinden yelvesinden acılı yurdun
uzak düştüm umudundan mutundan
yomundan uzak düştüm
bunaltının böylesini görmedim


severim fırtınanın her türlüsünü
ormanlar uğultulu sular dalgalı
severim filizkıran fırtınası'nı
kırıp kanatmıyorsa sevincin türküsünü
nerde benim baharım
dalım yaprağım nerde
gece çökmüş üstüne kerpiçsel yalnızlığın
sanki kaplan pençesinde bir manda böğürtüsü
ne kuş kalmış ne çiçek
ne kırmızı ne yeşil
sapsarı karanlıkta yerler bahar ölüsü
venüsün_kızı - avatarı
venüsün_kızı
Ziyaretçi
9 Haziran 2006       Mesaj #2386
venüsün_kızı - avatarı
Ziyaretçi
BANA SÖZ VER SEVGİLİM
Bana söz ver sevgilim..
Seninle geçen günllerimizi unutacaksın..
Yaşadıklarımızı teker,teker hafızandan sileceksin..

Bana söz ver sevgilim..
Seninle yürüdüğümüz yollardan geçerken..
Sakın Ağlama.boyunu büküp'te..

Bana söz ver sevgilim..
İkimiz için yazılan şiirleri,müziklleri,dinleyince..
Aklına beni getirmeyeceksin..

Bana söz ver sevgilim...
Ben seni unutmasamda..
Sen beni unutacaksın..
Bana söz ver sevgilim..
Mutlu olacaksın..
Misafir - avatarı
Misafir
Ziyaretçi
9 Haziran 2006       Mesaj #2387
Misafir - avatarı
Ziyaretçi
Arzular Vazgeçmez



Gün biter gelir gece, yıldızlar parlar durur
Gelir inkar ettiğin arzuların kapına;
Sen içeri almasan da sabaha dek vurur durur...

Uyuyamazsın, uyanamazsın uyusan da
Arzular gitmez kapından, terslesen de kovsan da
Nefretin doğar içinden ve bir köpek gibi ulur
Nafile .! Arzular yine de kapını çalar durur....

Açamazsın kapını korkarsın
Duyulacak diye soluğun
Nefes bile alamazsın derinden,
Korkun o ya... Kalbin ya oynarsa yerinden
Duaların başlar ardından...
Dualar yeter belki, dileklerin bir bir olur
Ama arzular vazgeçmez gülüm
Gelir yine her gece kapını vurur.........
ramsstein - avatarı
ramsstein
Ziyaretçi
9 Haziran 2006       Mesaj #2388
ramsstein - avatarı
Ziyaretçi
Unutamadım
Biliyorum suçluyum, kırdım seni,
Hayallerini yıktım,yalnız ve çaresiz bıraktım
Öksüz ve yetim çocuklar gibi kimsesiz,
Ama sanmaki seni sevmedim ben.
Hiç tatmadığım mutluluğu sende buldum,
Yaşamadığım çaresizliği senden ayrılırken tattım ben
Şimdi sensizliğin ızdırabını,
Yanlızlığın acısını daha iyi anlıyorum.

Aşkımın, sevgimin yalan olduğunu yazmışsın,
Seni hiç sevmediğimi,unuttuğumu yazmışsın
Haklısın sana çok acı çektirdim,
Ama seni asla unutmadım birtanem
Ben seni çok sevdim gözümün bebeği
Herşeyden herkesten çok sevdim
Artık çok geç olduğunu biliyorum
Affet deyip yalvarsam affetmeyeceğinide
Fakat bir şeyi sakın unutma!
Ben seni sevdim birtanem,
Hiçbir zaman unutmadım,unutamadım
Ve asla UNUTMAYACAĞIMDA...

Ayhan Kıyak
Misafir - avatarı
Misafir
Ziyaretçi
9 Haziran 2006       Mesaj #2389
Misafir - avatarı
Ziyaretçi
Yağmurun Kokusu



Farkında mısın ıslandım yağan yağmurdan
Bilir misin yağmurun tene sinmiş kokusunu
Sen gezermişçesine düşüncelerimin içinde
Yaşadım kaybetmenin o büyük korkusunu..

Ormanda yağmurun sesini dinliyorken
Damlaların yapraklardan düşüşünü hissettim
Kapadım gözlerimi karanlığa aldırmadan
Çok karanlık oldu da çiçeğimi kaybettim..

Çamurların içine çöktüm öylece
Küçük umutlar yaptım çamurlardan kendime
Seyrederken yağmurda umutların yok oluşunu
Bilir misin yağmurun tene sinmiş kokusunu;
Yaşadın mı kaybetmenin o büyük korkusunu.....
Mystic@L - avatarı
Mystic@L
Ziyaretçi
9 Haziran 2006       Mesaj #2390
Mystic@L - avatarı
Ziyaretçi
BULAMAYACAKSIN

Hicran yarası çökecek her dem,
Vefasızlığını bilip ağlayacaksın,
Dilin tutulacak, kaybolacak hecelerin,
Söyleyecek cesareti bulamayacaksın.

Gözlerin hep bakışlarımı arayacak,
Yüreğin hissettiği halde göremeyecek,
Maziyi anarak mektuplara bakacak,
Hatırlayacak cesareti bulamayacaksın.

Aramamakla ızdırabın bitecek sandın,
Bir tebessümü bile bana çok bildin,
Bir anlık öfkeyle aşkımızı sildin,
Hatır soracak cesareti bulamayacaksın.

Sebebini bilmeden bitiriyorsun sevgini,
Anlamadın hala, ince düşüncelerimi,
Son verirsin diye umutla bekleyenini,
Arayacak cesareti bulamayacaksın.

Bir gül, asla olmamalı bu kadar dikenli,
Bitecekse bile dost olarak devam etmeli,
Bu güzel dostluğun kıymetini bilmeli,
Bitirecek cesareti bulamayacaksın.

Gün gelecek sırdaşım nerede diyeceksen,
Başın yastıkta, vefasızlığını düşüneceksen,
Seni senden çok seveni bilemeyeceksen,
Yaşayacak cesareti bulamayacaksın.

15.03.2002 Ankara.
Cafer Tayyar ÖZKAN


cicek004

Benzer Konular

18 Ocak 2010 / virtuecat Genel Mesajlar
6 Ağustos 2020 / mydarling24 Genel Mesajlar
18 Temmuz 2016 / Daisy-BT Edebiyat
27 Kasım 2012 / Efulim Coğrafya