Arama

Şiir Nehri -1- [Arşiv] - Sayfa 24

Güncelleme: 2 Aralık 2006 Gösterim: 1.423.112 Cevap: 12.492
ak_man81 - avatarı
ak_man81
Ziyaretçi
18 Ocak 2006       Mesaj #231
ak_man81 - avatarı
Ziyaretçi
Sorry, your browser doesn't support Java(tm).
Bir Çiçek Aldim
Sponsorlu Bağlantılar

Dün gece yine yalnizdim
Sokaga çiktim
Ve kendime bir çiçek aldim
Kendim almamis gibi yürüdüm sokaklarda
Ve yalniz degilmisim gibi düsündüm
Ama her gece gibi
Dün gece de yalnizdim
Ve kendime bir çiçek aldim
Bir saat geri alinmis saatler
Ben geri almadim
Ve bir saat daha yalniz kalmadim
Bir masaya oturdum
Iki çay ismarladim
Ben içtim
Sen soguttun
Sana söyleyecegim her seyi yuttum
Çok dert etmedim
Çünkü yoktun
Dün gece yine yalnizdim
Rahat agladim
Yoklugundan gizlemedim gözyaslarimi
Ve lambalari hiç karartmadim
Dün gece
Her gece gibi yalnizdim
Sokaga çiktim
Ve kendime bir çiçek aldim
Sen sandim
Koklamadim..

Misafir - avatarı
Misafir
Ziyaretçi
18 Ocak 2006       Mesaj #232
Misafir - avatarı
Ziyaretçi
Yüreğinde Yer Varmı ? 0DD7D6DD7D60

Sponsorlu Bağlantılar
Parmaklarının ucunda şu an hissediyor musun beni?
Hisset!
Hisset, Parmaklarına değen kağıdın içinde
Dolaşan damarlarımı...
Hisset damarlarımın, kanımın
Seni aramak için
Deliler gibi dolaşmasını...

Parmaklarının ucunda şu an hissediyor musun beni?
Dinle; duyuyor musun yüreğimin ritmini?
Gönlümde esen rüzgârları dinle...
Nefesimi tutmasam
Gözlerindeki derin ovalarda titreyen
Bütün yeşillikler kül olur,
Sazlar büyür simsiyah,
Kuruyan gözpınarlarında...

Parmaklarının ucunda şu an hissediyor musun beni?
Yazık! Mekanlar durduruyorsa seni.
Ve yazık, kendini bağladıysan maddelere...
İpsiz bir uçurtmayım ben... Ve kuyruksuz
Saçlarının çizgilerinde süzülen...
Rüzgârım sensin.
Susma ve sakın gözlerini kapatma, düşerim!
Yüreğinde yer var mı?

Parmaklarının ucunda şu an hissediyor musun beni?
Ve bir kaynak suyundan oluşan derenin
Üzerine düşen yaprak gibi;
Düşürüyor musun gülüşlerini
Ve öpüşlerini sesimin üstüne?
Akıyor musun benimle beraber,
Akıyor musun yıldızlara doğru?
Yıldızlar... Yıldızlar neden böylesine vefasız?
Neden her üşüyüşümde
Lapa lapa yağıyorlar avuçlarıma,
Neden eriyip kayboluyorlar?

Parmaklarının ucunda şu an hissediyor musun beni?
Bilmiyorum. Bilmek istemiyorum...
Ama parmaklarının ucunda şu an ne olur hisset beni...
Hisset!
Hisset, damarlarımdaki kanımın,
Seni aramak için deliler gibi dolaşmasını...
Söylemiştim değil mi?
İpsiz bir uçurtmayım ben...Ve kuyruksuz...
Saçlarının çizgilerinde süzülen...
Rüzgarım sensin.
Susma ve sakın gözlerini kapatma, düşerim.
Yüreğinde yer var mı?

CrAzY078 - avatarı
CrAzY078
Ziyaretçi
18 Ocak 2006       Mesaj #233
CrAzY078 - avatarı
Ziyaretçi
Seni görüyorum yine İstanbul
Gözlerimle kucaklar gibi uzaktan
Minare minare, ev ev,
Yol, meydan.
Geliyor Boğaziçi’nden doğru
Bir iskeleden kalkan vapurun sesi,
Mavi sular üstünde yine
Bembeyaz Kızkulesi.
Bir yanda, serin sabahlarla beraber,
Doğduğum kıyılar: Beşiktaşım.
Baktıkça hep, semt semt, yer yer,
Beş yaşım, onbeş yaşım, ah yirmi yaşım!
Durmuş bir tepende okuduğum mektep,
Askerlik ettiğim kışladır ötesi.
Bir gün bir kızını benim eden
Evlendirme dairesi.
Benim de sayılmaz mı oralar?
Elimi tutar gibi iki yanımdan,
Babamın yattığı Küçüksu,
Anamın toprağı Eyüpsultan.
Önümde, açık kollarıyla boğaz,
Çengelköy’den aktarma Rumelihisarı.
İstanbul, İstanbul’um benim,
Kadıköy’ü, Üsküdar’ı...
Gün olur, Köprü ortasında durur
Anarım, Adalar’da çamların uykusunu.
Gün olur, Beyoğlu’nu özler içim,
Koklamak isterim Tünel’in kokusunu.
Bulut geçer üstünden,
Gemi gelir yanaşır
Bir eski türküdür, kulağıma fısıldar,
“İçi dolu çamaşır.”
Göğünde tanıdım ayın ondördünü.
Kırlarında bilirim baharı,
Herşey içimde, herşey,
İstanbul yadigarı.
Bir daha görüyorum seni dünya gözüyle,
Göğün hep üstümde, havan ciğerlerimdedir.
Ey doğup yaşadığım yerde her taşını
Öpüp başıma koymak istediğim şehir!

İsyanım var ne oflar çektim,ne ahlar
Yıkılmakla bitmedi arada dağlar
Saçlarımda çoğalır aklar, uzar yollar
Olmaz olaydın gurbet, olmaz olaydın

Zamana ne yuhlar vurdum duymadı
Utanmaz gurbet küfürlere doymadı
Yaktı ciğerimi kızgın maşa dağladı
Olmaz olaydın gurbet, olmaz olaydın

Yollar uzak he deyince varılmıyor
Firarda aklım kahır çileler bitmiyor
Gözlerimin akmadığı gün geçmiyor
Olmaz olaydın gurbet, olmaz olaydın

Dalıp dalıp gider uzaklara gözlerim
Tanrım elem keder yazmış çekerim
Ateşinde yandığım ben o yari özlerim
Olmaz olaydın gurbet, olmaz olaydın

Varacağım bir gün dedim and içtim
Ay yıldız koydum günü belli ettim
Zamana sanki yerinde say dedim
Olmaz olaydın gurbet, olmaz olaydın

Gönlümde özlem yüreğimde ki aşkla
Canımı cebime koydum düştüm yola
Aç koynunu geliyorum sılam sana
Olmaz olaydın gurbet, olmaz olaydın
Son düzenleyen Blue Blood; 25 Ocak 2006 17:20 Sebep: Flood yapmayınız..
HÜLIA - avatarı
HÜLIA
Ziyaretçi
19 Ocak 2006       Mesaj #234
HÜLIA - avatarı
Ziyaretçi
lmX20882
Ö z l e m e k ...

Birden özleyiveriyorsunuz...
Çoktan unuttugunuzu sandiginiz
ya da yalnizca bir kere karsilastiginiz
ve özlemek için yeteri kadar tanimadiginiz birini
bir sabah çilginca özleyerek uyaniyorsunuz.

Rüyalariniz, içinizdeki o gizli,
esrarini ele vermez büyücü,
siz çarsaflarinizin arasinda,
bütün tehlikelerden uzak,
güvenle yattiginizi sandiginiz bir anda,
usulca ruhunuza sokulup,
sizden habersiz oralara yigilmis cephanelikleri
birer birer atesleyiveriyor.
infilaklarla sarsilarak uyaniyorsunuz.
Hayatinizda olmayan birini hayatiniza almak,
ona dokunmak,
onun sesini duymak için kivranirken
buluveriyorsunuz kendinizi...

Özlemek, o yakici istek,
bilinen herseyi ve önem sirasini degistiriveriyor.
Özlediginiz ise çok uzaklarda...
Yaninda olmasini istediginiz halde
yaninizda olmayan bir tek kisi,
yaniniza bile yaklasmadan,
hatta onu özlediginizden
ve onu istediginizden haberdar bile olmadan,
bütün hayati,
bütün görüntüleri eritip
baska kiliklara sokuyor...

ahmetseydi - avatarı
ahmetseydi
VIP Je Taime
19 Ocak 2006       Mesaj #235
ahmetseydi - avatarı
VIP Je Taime

Bu kenti sevdim dedim
Benim olsun demedim ki...
Sevdim dedimse akşam kızıllığını
Gönlüm gibi akıp giden şu çayı
Şu ormanı,şu denizi,şu dağı
Benim olsun demedim ki...
Vuruldumsa gözlerinin gül bahçesine
Yürek çizen çizgilerse kaçamak bakışların
'İşte buna sevmek derler!' dedimse
Çattımsa acıların en güzeline
Yedirdimse uykuları o tatlı kuşa
Benim olsun demedim ki...
Bu akşam kan kırmızı şarap istiyor canım
Bu akşam dünyanın bütün şarkılarını
Bu akşam dünyanın bütün özlemlerini
Bu akşam beni yalnız bırakın!
Bu akşam yalnızca O'nu düşüneceğim
O'nu ve Kendimi yalnızca

işte hepsi bu!
ѕнσω мυѕт gσ ση ツ
melish - avatarı
melish
Ziyaretçi
19 Ocak 2006       Mesaj #236
melish - avatarı
Ziyaretçi
KARADUT

karadutum, çatal karam, çingenem
nar tanem, nur tanem, bir tanem
ağaç isem dalımsın salkım saçak
petek isem balımsın ağulum
günahımsın, vebalimsin
dili mercan, dizi mercan, dişi mercan
yoluna bir can koyduğum
gökte ararken yerde bulduğum
karadutum, çatal karam, çingenem
daha nem olacaktın bir tanem
gülen ayvam, ağlayan narımsın
kadınım, kısrağım, karımsın.

bedri rahmi eyüboğlu (1913 - 1975)

ÇIKMAZ SOKAK

bir daha dünyaya gelsem
yine seni severdim
beni üzesin diye
beni deli divane edesin diye
biliyorum
sen de bir daha dünyaya gelsen
yine beni sevmezdin
kahrımdan öleyim diye...

ümit yaşar oğuzcan
Son düzenleyen Blue Blood; 25 Ocak 2006 17:20 Sebep: Flood yapmayınız..
CrAzY078 - avatarı
CrAzY078
Ziyaretçi
19 Ocak 2006       Mesaj #237
CrAzY078 - avatarı
Ziyaretçi
GiTSiN
Gözüme bakta döktügüm yaslari izle
izlede ruhumu sariver gitsin
Beni benden eden mühür gözlerinle
Ceylan gözlerime daliver gitsin

Matemimi duvak yap o mutlu anda
Kazandigini sanipta kaybettigin anda
Nikah defterini önüne alipta
Su aciyan canimi aliver gitsin

Sende yüzles bakalim felekle
Basbasa biraktin beni hayalinle
Bicagi alipta kendi ellerinle
Yarali yüregime caliver gitsin

Sen haykir ben gelirim sesine
Aglamiyorum bakma titrek sesime
Dalipta gidersem gözlerinin icine
Maziydi deyip bir kalemde siliver gitsin

Bahtimin rüzgarina yön ver nefesinle
Nefesini hisseder gibiyim tenimde
Baska bir el degince beyaz tenine
Bir yirtik kagit gibi ativer gitsin...


BÖLÜCÜ AŞK



Askim toplumda infial yaratir bilirim.
Kaldirim üstü binlerce linc edilirim.
Küfürler, olmadi tekmeler yerim.

Neden gücenirler ki sevgime?
Ne incitmek,
Ne de kirmaktir niyetim.
Tepeden tirnaga sadece duru bir sevgiyim.

Sonra göz altina alinir yarali bedenim.
Kalmadi DGM`ye sevkedilirim.
Kendi kendime "Devletin güvenligi bu kadar mi güvensiz kendine?" derim.
"Düsünce sucu" diye bir sey varmis bu ülkede,
Düsünce düsünceye sucmus, ben nerden bileyim?

Demek ki, ben her an her saniye suc islemisim.
Düsünce bir de aska durur mu ki yerinde ne fikrim ne de yüregim?
Gece gündüz sevgilinin seyrindeyim.

Bu halimse tamamen
Aska düstügümden, yemin ederim.
Hem sucum, hem sucuma delilim.

Valla ne inkarim var,
Ne de isyanim.
Coktan kendi ipini cekmis bir deliyim.
Olsa olsa zamanadir belki sitemim.

Tamam, itiraf ediyorum.
Yasadisi ASK örgütü üyesiyim
Ve bölücünün biriyim.
"Terörist sevdalarda" yüregim, ben ne edeyim?
Yasasin askimin bölünmez bütünlügü ama
Ben onu hem sevgiliye hem de siirine bölerim.

Tanik diye cagirilan sevdigim,
Zaten olur olmaz hücremde direnislerdeyim.
Bir de sen öyle bakma bana,

Bilirsin bir tek sana kirilir direnisim.

Anlayacagin hakimim,
Galiba ben yasalari bir cok kez cignemisim.
Ha bu arada,
Yine bir suc daha ama,
Anayasa`nin bazi yasaklayici hükümlerden arinmasidir önerim.
Sevgisiz bir yasa nasil "ana " olur siz söyleyin?

Son olarak demek istedigim,
Bedenimle iceride olabilirim
Ama fikrimle her yerdeyim.
Kah ülkede,
Kah sevgilide,
Kah annedeyim.

En olmadik düste,
En olduk gercekteyim.
Düserken düsünceye ve aska
Cezaevine düsen
Tüm insanlar adina
Beraatimi talep ederim.
Zincir vurulmaz ki fikre ve yürege hakimim!

Canim, Sevdigim, Yüregim

Bu duvarlar yetmiyor bizi ayırmaya bilesin...
Bu parmaklıklar, bu demir kapılar, bu hava, inan...
Bazen bir yumrukta yıkacak kadar güçlü,
Bazen bir serçe kadar güçsüzsem, bir nedeni vardır...

Hangi zorluğu yenmemiş insanoğlu.
Hele taşıyorsa içinde bu insanca sevgiyi.
Güzel günler zorlu duraklardan geçer sevdiğim.
Damla damla birikiyor insan. Damla damla sevgili...

Bir gün akıp gideceğiz hayata...
Duvarlar yıkılacak, açılacak bütün kapılar bilesin.
Benim yüreğim sensin şimdi, seni vurur durur...
Ve yine damla damla çoğalıyorsun içimde.

hasretlik

askima ceza verseler sevmeye hakkin yok deseler yedi kat yerin dibine gomseler soyle sevgilim sensiz yasamin imkani varm!
hayalin gozumden bir gun gidermi gezdigimiz anlari yillar gecermi ismini anmadan gunler gecermi soyle sevgilim sensiz yasamin imkani varmi!
mezarimi tastan oysalar her yanima cicek kopysalar sevdim diye atese atsalar soyle sevgilim sensiz yasamini imkani varmi

umutlar

seni yazdim sahildeki kumlara ismini fisildadim icimdaki duygulara gelsin dedim yater dedim ve sen yalnizca birtanem dinledim sarkilarda duydugum dalgalarda sigaramin dumaninda bir hayal bir ozlem olup kaldin

Bilemiyorum

Sevda yüklü bulutlar günaydın dedi bana bu sabah
Arkalarına saklayıp kahkahası bol bir güneşi,
Umutları toplamışlar yıldız uçlarından dün gece
Yüreklerinde o çok sevdiğim yasemin çiçekleri...
Kırmızı bir gülün kokusunda kondular pencereme
Kanatlarında denizi taşıyan martılarla el ele...
Ben de katılabilir miyim size, dedim
Güldüler...
Anlayamadım.
Yüreğimi uzatıp penceremin pervazına,
Onları izledim uzun uzun...
Suskundum...Ve ürkek
Bakışlarımı bıraktım bir yasemin yaprağına,
Sustu...
Dudaklarımla ağladım bir zaman
Düşüncelerimi yıkadım,
Ve bir bardağa koyup bıraktım
Martının ayakları ucuna
Gagasına aldı martı hepsini ve... gitti!
Ellerimi uzattım, yağmurlar tuttu
Bakışlarım ıslandı dudaklarımın kupkuruluğunda
Anlıyordum...
Koca bir yalnızlıktı her yağmur öncesinde yaşanan
Bir martıyı bekliyordu düşünceler
Terketmek için suskunlukları
Yürekler hep el eleydi yasemin çiçekleriyle
Ve güller kırmızı açardı sevda bahçelerinde hep
Tatlı bir melodi uğradı kulaklarıma, sarsıldım!
Sevincim gözlerimde nemdi yine işte
Bitmişti nihayet yalnızlıklarım
Gülümsemeleri getirdi melodiler başka dudaklardan,
Gözlerinde sevda sözcükleri,
Tellerinde mektuplar...

ASK ILE EGLENEN BIR ISVEBAZ

Güzelim afetsin lakin ben sana
Divane olsamda asIk olmazdIm
Pek acIk söylersem darIlma bana
AsIk olsamda sadIk olmazdIm

Sen gibi sahbazlar semiz kaz arar
Bilirim cok alIk asIklarin var
Ben bu koleksiyona girssem de nacar
Onlarin birine faik olmazdIm

Bende senin gibi capkInIm biraz
Iki cambaz aynI ipte oynamaz
Beni sevsen bile sen ey isvebaz
Ben o muhabbete layIk olmazdIm

ANLAMAK

Bu duvarlar yetmiyor bizi ayırmaya bilesin...
Bu parmaklıklar, bu demir kapılar, bu hava, inan...
Bazen bir yumrukta yıkacak kadar güçlü,
Bazen bir serçe kadar güçsüzsem, bir nedeni vardır...

Hangi zorluğu yenmemiş insanoğlu.
Hele taşıyorsa içinde bu insanca sevgiyi.
Güzel günler zorlu duraklardan geçer sevdiğim.
Damla damla birikiyor insan. Damla damla sevgili...

Bir gün akıp gideceğiz hayata...
Duvarlar yıkılacak, açılacak bütün kapılar bilesin.
Benim yüreğim sensin şimdi, seni vurur durur...
Ve yine damla damla çoğalıyorsun içimde.

GECEDEKİ HAYALİN

Up uzun bir gece... Bu gecenin sonu hiç yok gibi;
Sanki hiçbir zaman güneş doğmayacak
Kapkaranlık tıpkı gözlerin gibi...
Gecede kaybolmuşum, yolumu değil kendimi arıyorum:
“Allah’ım ben nerdeyim?”
Ucu bucağı yok bu gecenin tıpkı gözlerin gibi,
Düşmüşüm içine bir kez çıkamıyorum...
Işıklar sömüş...
İnsanlar rüyalarının ikinci baharını yaşıyorlar şimdi;
Herşeyden umarsız...
Hayalin geliyor...
Baktığım bu camın karanlığında
Ve arkasında çok uzaklardasın.
Serap görüyorum gecenin karanlığında,
Gecenin dondurucu soğuğunda;
Kızgın çöllerdeki su gibi hayalin.
Sana doğru koşuyorum; yetişemiyorum.
Koştukça kaçıyorsun benden.
Elimi uzatıyorum sana,
Uzandıkça gecenin karanlığına gömülüyor hayalin.
Sonra “dur” diyorum. “Ne olur dur”...
Sesimi gecenin karanlığı alıp yutuyor sanki.
Sonra bir ses... Uzaklardan.
Senin sesin...
Kanımı donduruyor, korkuyorum.
Hıçkırklara boğulmuş sesin.
Kömürgözlerinde bir telaş ve birkaç damla yaş...
“Kurtar beni!”
Sonra çınlıyor kulaklarım.
Sesin dört duvar arasında; her duvardan aynı ses:
“Kurtar beni!”...
Başım kenetlenmiş ellerimin arasında,
Sıkıyorum tüm gücümle;
“ Ne olur ya dur ya sus!”
Koşuyorum sesine ulaşmak, sana dokunmak için
Karşımdaki duvara çarpana dek.
Sonra arkamdaki duvarda beliriyor sesin
Sonra sağımdan ve solumdan...
Nefes nefeseyim.
Tüm umudumu, tüm gücümü yitirmişim.
Odanın ortasında çaresizce sensizliği yaşıyorum.
Boynum bükük, başım öne eğilmiş...
Yine de son nefesimde seni diliyorum Rabbimden.
Sonra bir ışık...
Göğü ve gecenin karanlığını yara yara iniyor üstüme.
Ve bir kez daha beliriyor hayalin.
Bu kez gözlerinde korkudan eser kalmamış.
Sesinde hıçkırık yok...
Gülümsüyorsun bana.
Ve yine bir ses...
Bu kez oldukça sıcak ve sevecen...
Elini uzatıyorsun:
“ Hadi gel bebeğim”...
Sonra kanatlarının altında,
Sonsuzluğa uçuyoruz beraber,
Sonsuzluğu yaşamak için...

sevgi

kalbinle sev beni dilinle DEGIL
sevginle agyat beni DERDINLE DEGIL
guzeliginle sarhos et beni ICKINLE DEGIL
OLUM AYIRSIN BIZI ELLER DEGIL

“AŞK VE SEVGİ ÜZERİNE”

Küçük bir fide gibidir aşk... Sulamazsan kurur, rüzgarlıksız o yana bu yana savrulur da durur. Üzerine titremelisin onun; sevginle gözyaşlarınla beslemelisin onu.Aşk; yürekle, sevgiyle, emekle büyür...
Gün gelir toprağını beğenmez fide. Her fideyi her toprak tutamaz, her aşkı da her yürek yaşayamaz...
Bazen sağlam bir fide, çorak topraklarda kendiliğinden büyür. Yetişir, çınar olur... Bazı aşklar da vardır; ne sevgi ister ne emek. Kendiliğinden olup bitiverir herşey. Toprak fideden habersiz, fide topraktan habersiz.Onun adı, “PLATONİK AŞK” tır...
Aradan aylar yıllar geçer, gün gelir aşk büyür. Nasıl bir fide kök salar çınar olur! Nasıl söküp atmazsın onu? O da öyledir. Ona “SEVGİ” denir... Rüzgarlara dayanıklıdır çınar. Sellere dayanıklıdır. Sulamak ta yersizdir...
Belki toprağa gelen binlerce tohumdan ancak birkaç tanesi büyür. Yürek te öyledir. Niceleri gelip geçer, aradığını bulamaz da bir kıvılcım, bir tebessüm anlatır yüreğine. Bir bakış acıtır. Yanar kül olursun. O bakış hiç silinmez. Hep onu ararsın, hep onu düşünürsün. Bunun adı da “YILDIRIM AŞKI” dır...
Bazen saniyeler sene olur geçmez. Bazen seneler saniye olur; gözünü açtığın da her şeyi değişmiş bulursun ya! Sevgi de böyledir. Sevdiğine giderken şehirler arası bir yolculuktan sonra tüm dünyayı dolaşmış gibi hissedersin kendini. Ya onun yanındayken? Zaman sel gibidir. Bunu onu yolcu ettiğin de ya da onu arkanda bırakıp giderken anlarsın. Yol boyunca ağlarsın. Yol boyunca gördüğün her parıltı, sokak lambalarından süzülen her ışıltı onu anlatır, onun gözlerini anımsatır sana...
Sevgi budur! Sevgi acı çekmektir gerektiğin de. Sevgi onunla aynı yola baş koymak, aynı yolda can vermektir... Sevgi ağlamaktır... Göz yaşı olmayan yer kanımca çoraktır, kuraktır. Sevgi yeşermez! Ektiğin fideler sürgün vermez...

Bir Yerden Sonra

Birbiri ardına geliyorsa mutsuzluklar
Keskin bir bıçak gibi saplanıyorsa acılar
Köşebaşlarını tutmuşsa umutsuzluklar
Ve uçurumlarda yankılanıyorsa aşkın son çığlıkları
Ayrılık güzeldir...

En kalabalık yerlerde büyüyorsa kimsesizliğin
Binlerce kahkaya karışıyorsa gözyaşların
Son çiviyi çakıyorsan yorgun sabrına
Daha kirpiklerinde can veriyorsa hayallerin
Ve dilinin ucundaysa en çılgın küfürler
Yalnızlık güzeldir...

Güvendiğin yüreklere karlar yağmışsa
Buz tutmuşsa o sımsıcak bakışlar
Sen yangınlar içinde üşüyorsan
Ve bir zavallılıksa artık o çok sevmek
Böyle bir dünyaya tükürmek
Ve ölmek güzeldir...!!

İNSAN

Birbiri ardına geliyorsa mutsuzluklar
Keskin bir bıçak gibi saplanıyorsa acılar
Köşebaşlarını tutmuşsa umutsuzluklar
Ve uçurumlarda yankılanıyorsa aşkın son çığlıkları
Ayrılık güzeldir...

En kalabalık yerlerde büyüyorsa kimsesizliğin
Binlerce kahkaya karışıyorsa gözyaşların
Son çiviyi çakıyorsan yorgun sabrına
Daha kirpiklerinde can veriyorsa hayallerin
Ve dilinin ucundaysa en çılgın küfürler
Yalnızlık güzeldir...

Güvendiğin yüreklere karlar yağmışsa
Buz tutmuşsa o sımsıcak bakışlar
Sen yangınlar içinde üşüyorsan
Ve bir zavallılıksa artık o çok sevmek
Böyle bir dünyaya tükürmek
Ve ölmek güzeldir...!!

“ BURASI PEYGAMBER OCAĞI ”

Burda ki en güzel şey, sayılı günlerin ileri doğru değil geri doğru gitmesi. Burada sabah kalktığında şafağın kaç ise bir daha ki sabaha kadar aynı sayıyı söylersin. Ertesi gün askerliğinden giden bir günün keyfini hatta gururunu yaşarsın. Bir günde çok fazla şey kaybedersin burda. Arkadaşlarını, dostlarını hatta sevgilini... Seni teselli eden tek şey ise askerliğinden giden bir günündür... Hatta saatleri, dakikaları, saniyeleri sayarsın. Her geçen saniye sivil hayatına ve gerçek dostlarına biraz daha yaklaşırsın...
Eksilen dostlarının yerine yenileri gelir burda. Her geçen gün daha da yaklaşırsın burdaki dostuna. Açılırsın rahatlamak için.o da sıkıntılıdır ama sıkıntısını unutur da yaralarına merhem olmaya çalışır. O yüzden askerlik arkadaşları unutulmaz; o kadar çok şeyler yaşar paylaşırsınız ki o yüzden askerlik anıları hatıralar arasında önemli bir yere sahiptir...
Burdaki herkesin ayrı bir derdi vardır. Arkadaşını telefonda konuştuktan sonra yüzüne baktığında anlarsın kimle konuştuğunu. Ağlıyorsa ya da buğulanmışsa gözleri muhtemelen küçük oğlunun veya kızının sesini duymuştur. Yüzünde bir tebessüm varsa, sevdasından “Seni seviyorum askerim” sözünü duymuştur; ya da telefonunu bütün hırsıyla kapatmışsa buraya gelirken hayallerini emanet ettiği kız arkadaşı, nişanlısı, karısı tarafından terk edilmiştir muhtemelen...

Burada uyandığında güneş yoktur henüz. Her sabah “ Koğuş Kalk” sesiyle inanılmaz bir kargaşa başlar; dakikalar sonra bu kargaşa belli bir düzene bırakır yerini. Belli bir düzenden kastım; dün, önceki gün ve ondan önceki günkü düzen ile bu günün düzeni aynıdır...

Her şey yerli yerine oturduğunda güneşin ilk sırmalarını görürsün karşıdaki tepelerin üzerinden. Yukarı doğru güneşe bakmak için başını kaldırdığında gözlerini kısmak zorunda kalırsın. Ama yine de bakarsın. Bu seni çok mutlu eder. Çünkü bunun anlamı yeni başlayan gün değil, geride bıraktığın koskoca bir gündür. Ve bu günü tekrar yaşamak zorunda değilsindir... Bazıları için bu ilk güneş sırmaları çok daha önemlidir. Çünkü o “Doğan Güneştir”. 450 gün boyunca bu günü beklemiş, hayal etmiştir. İşte onlar, o günün kıymetini çok iyi bilirler tıpkı yıllarca hayal ettikleri arzularının değerini bildikleri gibi...O gün vedalaşırlar teker teker tüm dostlarıyla. Mutludurlar ama yine de birkaç damla dökülür; göz yaşları yanaklarından süzülür, en sonunda toprağa kavuşur göz yaşının her bir damlası. Elinde çantası, 450 gününü geçirdiği bu yere bakmak için son bir kez daha döner arkasına. Arkasında koskoca bir ordu vardır sanki. Ordunun her bir arslanı imrenerek yolcu ederler aralarından ayrılan arslanı. Geride yine de koskoca bir ordu kalır... kimisi giden arkadaşlarının arkasından ağlar, kimisi merak eder kendi doğan güneşlerini...

Askere gitmeyen, o çileyi çekmeyen bilemez sivilin kıymetini. Burada en şanslı kişiler çarşı iznine çıkanlarla, ziyaretçisi gelenlerdir. Bir anne değil, baba değil, sevgili değil; sivildeyken bir yerlerde oturup çay içmiş olduğu birisi dahi gelse ziyaretine o gün senin olur, seni mest eder. Sivildeyken gördüğü bir kişiyle aynı ortamda bulunmak başka bir anlamlıdır askerde...

Burda sabah, öğlen, akşam içtimaları vardır. Günü gelir, kışın ortasında, karın yağmurun altında, çamurun içinde saatlerce beklersin. Yazın ortasında güneş o kadar tepededir ki kendi gölgeni bile göremezsin, kavrulursun. En çok ta bu koyar ya askere!

Elindeki silah kolunu öyle bir uyuşturur ki sol omzunda bir kolun olduğunu unutursun. Her “Tüfek omza!” komutuyla sol omzuna öyle bir iner ki tüfeğin, kemik sesini duymak için zorlanmazsın... ama asker yine de sever tüfeğini. Esas duruşta namlusunu okşar sivilde bıraktığı sevdasının saçlarını okşarmış gibi. Selam durda, sevdasının elini tuttuğu gibi kavrar kabzasını. Çaprazda, dipçikten, kabzadan tutmak sevdasının omzuna sarılmak gibidir. Çünkü tüfek namusudur askerin ve koskoca bir ordunun. Her atış öncesi sarılırsın, hafiten yanağına yaslarsın. Sonra gezine usulca fısıldarsın: “Hadi bebeğim; hadi yüzümü kara çıkartma...”

Burda yediğin birkaç dilim kuru ekmek, tabağının tabanını dahi doldurmayan çorbadır belki ama hem yemekten önce, hem yemekten sonra şükredersin: “ Tanrımıza Hamdolsun; Milletimiz Var Olsun!” Tabağındaki yemek doyurmaz seni ama Çanakkale’ deki, Kocatepe’ deki binlerce şehidimizin haftalarca, aylarca bulamadığı bu çorbanın her bitanesi, ekmeğinin her bir kırıntısı çok önemlidir asker için...

Burada nöbet vardır gece gündüz. Öyle anlar gelir ki 24 saatinin ancak birkaç saatinde görebilirsin yatağını. Ama asker yılmaz. Gece ay tepedeyken mutludur asker. Burnunda tüttüğü köyü de aynı anda, aynı ayla aydınlanmaktadır. Belki sevdası da aynı ayın altında askeriyle aynı hayalleri kurmaktadır. İşte bu saatlerde askerin tek sırdaşı sevdası yerine koyduğu elindeki tüfeğidir. Tüfek soğuktur. Tüfek ağırdır. Ama bırakmaz asker yere namusunu.

Uygun adımda bir avuç askerin ayaklarından çıkan sesle deprem oluyor zannedersin. Uygun adımda söylenen marşlar gök gürültüsünü andırır sanki. Aslında topu topu bir avuç askerdir ama karşısındakilere büyük bir korku salarlar yine de...

Burası 81 ilin insanın kaynaşıp, hamur haline geldiği yer. Ve burası PEYGAMBER OCAĞI... Buraya girmek için yemin etmelidir her biri...
Çocuk bilir girerken kışlaya; kışla önündeki bu kapıyı 3 ay sonra görecektir bir daha, ve 3 ay sonra görecektir köyünde bıraktığı *******, babasını... Yemin günü geldiğinde bayram yerine döner kışla. Çocuk gururlu, komutan gururlu, ana-baba gururlu... Beyazın üstünde albayrak, onun üstünde üstüne yemin edeceği tüfeği öyle bir ahenk oluşturur ki! Çocuk eğilir tüfeğine; karşıda 3 ay önce gördüğü anası vardır; bağırır “oğlum” diye. Ama duymaz çocuk. Kardeşi el sallar karşıdan ama görmez çocuk...
Aslında hem duyar hem görür çocuk. Ama yine de kıpırdamaz. Arı ensesine konar sokar da gözünü bile kırpmaz. Çünkü o gün, çocukluktan askerliğe geçeceği yemin günüdür. Karşıda gözü yaşlı *******n “ oğlum “ diye feryad edişine vereceği tepki en fazla yanaklarından süzülen birkaç damla göz yaşıdır...
O artık askerdir nihayetinde. Sonra binlerce gözün önünde o heybetli yürüyüşünü yapar asker. *******n önünden geçerken bir ara göz göze gelirler. Artık çok yakındır anası, kardeşi, bacısı, sevdası... O bakışma anlıktır ama çok şeyler anlatırlar birbirlerine...

S a a t i D i n l e r k e n

Saten yastıkta dudak baskıları
Gene habersiz elveda öpücükleri
Bizimkisi çıtkırıldım
bir tuhaf geçimsizlik
Sıcaklığın yanımda sen yoksun
Guguklu saatim kime kalk diyeyim

Sebzeleri şunu bunu ayıkladım
Merak etme titizliğinle hazırladım
Sade çorba zeytin ezmesi taze peynir
Tuzsuz pide dilimleri sebzeli pilav
Göbekte kuzu kızartması
m e y v e l e r
i ç e c e k l e r
Kaşık çatal bıçak bardaklar
El bezi peçeteler
Eften püften başka şeyler.

Zamana Karşı


Özlemi baltalıyordu yanlızlık
Seni çalmaya çalışan hırsızdı zaman
Ağlayan bir cellattım ben
Sorguya çekmeden tutukluyordum zamanı

Zamana meydan okurcasına sevmiştim seni ben,
Kanayan kalbime sokmuştum seni ben.

Gözyaşı akıtmıyordu zaman
Yıldızlar geceyle dosttu
Gecenin koynunda üşürdüm ben
Artık mezesiz içiyorum geceyi

Zamana meydan okurcasına sevmiştim seni ben,
Kanayan kalbime sokmuştum seni ben

Sualsiz bir eceldi gidişin
Durdursam zamanı, tutuklasam geri gelecek miydin?
Uçamayan bir kelebektim ben
Matem kaplamıştı kanatlarımı...

Zamana meydan okurcasına sevmiştim seni ben,
Kanayan kalbime sokmustum seni ben.
Son düzenleyen Blue Blood; 25 Ocak 2006 17:21 Sebep: Flood yapmayınız..
neva - avatarı
neva
Ziyaretçi
19 Ocak 2006       Mesaj #238
neva - avatarı
Ziyaretçi
BİR GÜN SUSARSA, ONU BENDEN ÇALAN ISLIKLAR,
UZAYAN MEVSİMLERCE TEK BAŞINA KALIRSAN,
YALNIZLIĞINA DÖKÜLÜRSE GÖZLERİNİN YAPRAKLARI,
ORTA YERİNDEN KIRILIRSA EN ILIK UMUTLARIN,
DUDAKLARINDA DİNERSE SEVDİĞİN ŞARKILAR,
ÜSTELİK...
ZAMAN BUZ KESERSE YELKOVANLARDA,
KAVUŞAMAMAK ACI BİR YUDUM OLURSA KADEHLERDE,
ÇARESİZ...
MUTLULUK YALVARIŞINA AÇILIRSA ELLERİN,
ANLARSIN BENİ...
VE BİR ZAMANLAR GÜLDÜKLERİN GELİR AKLINA,
HIÇKIRA HIÇKIRA AĞLAMAK İSTERSİN,
AĞLAYAMAZSIN...
İŞTE O ZAMAN ANLARSIN BENİ......



crow3jq


SAKLASADA SÖZLERİM
GİZLEYEMEZ DERDİMİ
GİZLEYEMEZ GÖZLERİM
DELİ GİBİ SEVDİĞİMİ
İÇİMDE BİR SEVİNÇ VAR
SENELERDİR TATMADIĞIM
BİR BURUKLUK BİR HEYECAN
DOYASIYA YAŞAMADIĞIM
NE KAVGA NE ÜMİTSİZLİK
NE AĞLAŞAN İNSANCIKLAR
NEDE BAŞKA BİR DÜŞÜNCEM VAR
BİR DUYGU KASIRGASI BU
SARDI BÜTÜN BENLİĞİMİ
KARŞI KOYMAK NEYE YARAR
BİR YANIMDA DOĞRU VAR
HATALARSA BİR YANIMDA
AKLIM YAPMA DİYORSA DA
GÖNLÜM BİR KEZ DÜŞTÜ AŞKA...


Msn Heart Msn Heart Msn Heart




beni sevmek istesen,
sana yürek,
sana bilek,
sana dudak olurdum,
seni hala bekleyişim
vefamdan gülüm...

Msn Heart Msn Brokenheart Msn Heart

sevgin; içimde hissedebildiğim zaman,
aşkın; gözlerinde gördüğüm zaman,
hasretin; sonunda bana döndüğün zaman,
gülüşün; bana dönük olduğun zaman,
ağlayışın; benim için olduğu zaman
güzeldir...
ve !
SEN; BENİM İÇİN YAŞADIĞIN ZAMAN
GÜZELSİN...
Son düzenleyen Blue Blood; 25 Ocak 2006 17:12 Sebep: Flood yapmayınız..
Misafir - avatarı
Misafir
Ziyaretçi
19 Ocak 2006       Mesaj #239
Misafir - avatarı
Ziyaretçi
AŞKI SIRTINDAN VURDUM...!!!
ozlem10044 kus
Acısını içtim aşkın,
Hüznüne dokundum
Gökkuşağı gibi değildi renkleri
Siyahında boğuldum
Yoruldum hep yoruldum
Kime tutunduysam yaralı kanadımla
Yalanlarında kayboldum
Masum bir çocuk bakışıyla geçtim
Aşkın kör gözlerinden
Yüreğimi büyüttüm,
Düşler yetiştirdim minik avuçlarımda
Ağlamayı öğrendim,
Gülmeyi unuttum.
Hırçın denizlerde,
Boşa kürek çektim hep
Yalnızlığın kıyısında,
Unutulan bir liman gibi
Bekledim, durdum
Nereye gittiğini bilmeyen bir yolcunun
Sessizliğinde geçti hayatım
Aşkı bulayım derken,
Yolumdan oldum.ozlem10044 kus
Korkularım büyüdü aşkın kollarında
Sessizlik parladı içimde,
Bir yakamoz gibi
Üç kuruşa yalnızlığa sattı
Gülen suretimi
Ne bana gösterdi kendi yüzünü,
Ne güldürdü benim yüzümü
Yar olmadı bana hiç
Seslendim ses vermedi
Sonunda sustum
Ve bir akşam üstü
Aşkı sırtından vurdum!.......
ozlem10044 kus
Misafir - avatarı
Misafir
Ziyaretçi
20 Ocak 2006       Mesaj #240
Misafir - avatarı
Ziyaretçi
Yüreğinin Bir Köşesinde Bana Öleceksin


Biliyorum hiçbirzaman affetmeyeceksin beni..
Her karşılaştığımızda bana nefretle bakacaksın,
Sana yaptıklarımı hatırlayıp benden bir kez daha nefret edeceksin...
Yemin edeceksin her aklına geldiğimde
Beni unutmaya,resimlerimizi yırtıp atmaya!
Am biliyorum ki olmayacak,yapamayacaksın
Nefretin bazen ağır bassa da
Öfkenin şiddeti yaş olup aksa da gözlerinden
Benim ömrün boyunca seveceksin..
Bir gün bir başkası alsa da yerimi,
Hiçbirşey eskisi gibi olamayacak...
Benim acı çektiğim,pişmanlık duyduğum her an
Sende yüreğinin bir köşesinde bana öleceksin...
Aklar düşsede o ipek saçlarına,
Göreceksin ki ben yine aynı insan,aynı meyhanede kaderime içeceğim...
Sen duyacaksın,göreceksin halimi
Geçmiş gelecek aklına ama dönmeyeceksin,
Anlatacaksın herkese sana yaptıklarımı,
Benden ne kadar nefret ettiğini her fırsatta söyleyeceksin herkese!
Ama sen ne dersen de ömrün boyunca her zaman
Yüreğinin bir köşesinde bana ölmeye devam edeceksin...


jimmy
Son düzenleyen f.L.y; 20 Ocak 2006 05:23

Benzer Konular

18 Ocak 2010 / virtuecat Genel Mesajlar
6 Ağustos 2020 / mydarling24 Genel Mesajlar
18 Temmuz 2016 / Daisy-BT Edebiyat
27 Kasım 2012 / Efulim Coğrafya