Arama

Şiir Nehri -1- [Arşiv] - Sayfa 338

Güncelleme: 2 Aralık 2006 Gösterim: 1.438.269 Cevap: 12.492
PuS - avatarı
PuS
Ziyaretçi
6 Temmuz 2006       Mesaj #3371
PuS - avatarı
Ziyaretçi
Sen hic aşık oldun mu...?
Sen hic aşık oldun mu...?
Baktın m semaya sevgilinin yüzünü görebilmek umuduyla,
Sponsorlu Bağlantılar
Göremeyince de oturup ağladın mı,
Odana kapatıp kendini


Sen hiç aşık oldun mu...?
Kokladığın çiçeği onun teniymişçesine doyumsadin mı?
Sardın mi bedenini yine kendi kollarınla

Sen hiç aşık oldun mu...?
Gecenin ilerleyen saatlerinde
Gündüzün ilk isiklariymişçasına acık mıydı gözlerin...?

Sen hiç aşık oldun mu...?

...BİTANEM...

ibr310 - avatarı
ibr310
Ziyaretçi
6 Temmuz 2006       Mesaj #3372
ibr310 - avatarı
Ziyaretçi
bravo hepinize

Sponsorlu Bağlantılar
PuS - avatarı
PuS
Ziyaretçi
6 Temmuz 2006       Mesaj #3373
PuS - avatarı
Ziyaretçi
ÖZLEDİM

Her sabah güneşin doğuşuyla birlikte,
Ellerinle uyanmayı özledim,
Yağmurlarla birlikte koştuğumuz,
Sonbahar akşamlarında,
Rıhtımda oturup, dizlerinde uyumayı özledim,
Sabaha karşı yıldızlarla şarkı söylemeyi,
Ve üşüyünce sana sarılıp saçlarını okşamayı özledim,
Yokluğun gökyüzündeki dolunay sanki,
Elimi uzatıyorum, dokunamıyorum,
Kaçmak istiyorum, kaçamıyorum,
Nereye gitsem dolunayda geliyor yokluğunda
Gidişin hasretim, yokluğun her şeyim oldu benim,
Sana şiirler yazıyorum her gün batımı,
Özlemin doluyor ciğerlerime
Çığlık çığlığa uyanıyorum her sabah,
Avuçlarım yanıyor,
Mütehassis hercai öpüşlerin,dudaklarımda eriyor,
Sevda yüklü membalar taşıyor gönlümde,
Payidar bir aşkın içinde, ebedi yolculuk,
Hep sürecek mi bu böyle,
Ömür geçiyor muttasıl bir termosfer içinde,
Gidişin hasretim, yeter çektiklerim,
Özledim sevdalım, özledim seni her şeyinle…

...BİTANEM...
Misafir - avatarı
Misafir
Ziyaretçi
6 Temmuz 2006       Mesaj #3374
Misafir - avatarı
Ziyaretçi
OLdu bir kere yaptim bir yaLnis
Içimdeki hatiraLar kaLdi yapayaLniz
Sen oLmazsan bitmez bu kabus
ÖzLedim neredeysen “geL barisalim”

ELimde bir kaLem biLmem ne yazar
Disarda yagmur kiyametLer kopar
Biz böyLemiydik ki çok degistik
Inat etme nerdeysen “geL barisaLim”

Kadermiydi bizi ayri koyan
YikiLir sarhos oLur hep zorda kaLan
Ben burda sensiz yapamam
ÖzLedim neredeysen “geL barisaLim”
Misafir - avatarı
Misafir
Ziyaretçi
6 Temmuz 2006       Mesaj #3375
Misafir - avatarı
Ziyaretçi
YUNUS EMRE'den

Aşkın aldı benden beni
Bana seni gerek seni
Ben yanarım dünü günü
Bana seni gerek seni

Ne varlığa sevinirim
Ne yokluğa yerinirim
Aşkın ile avunurum
Bana seni gerek seni

Aşkın aşıklar öldürür
Aşk denizine daldırır
Tecelli ile doldurur
Bana seni gerek seni

Aşkın şarabından içem
Mecnun olup dağa düşem
Sensin dünü gün endişem
Bana seni gerek seni

Sufilere sohbet gerek
Ahilere ahret gerek
Mecnunlara Leyla gerek
Bana seni gerek seni

Eğer beni öldüreler
Külüm göğe savuralar
Toprağım anda çağıra
Bana seni gerek seni

Cennet cennet dedikleri
Birkaç köşkle birkaç huri
İsteyene ver anları
Bana seni gerek seni

Yunus'dur benim adım
Gün geçtikçe artar odum
İki cihanda maksudum
Bana seni gerek seni



Dağlar ile taşlar ile
Çağırayım Mevlâm seni
Seherlerde kuşlar ile
Çağırayım Mevlâm seni

Sular dibinde mâhiyle
Sahralarda âhû ile
Abdal olup yâhû ile
Çağırayım Mevlâm seni

Gökyüzünde İsa ile
Tûr dağında Musa ile
Elindeki asa ile
Çağırayım Mevlâm seni

Derdi öküs Eyyûb ile
Gözü yaşlı Ya’kûb ile
Ol Muhammed mahbûb ile
Çağırayım Mevlâm seni

Bilmişim dünya halini
Terk ettim kiyl-ü kâlini
Baş açık ayak yalını
Çağırayım Mevlâm seni

Yûnus okur diller ile
Ol kumru bülbüller ile
Hakkı seven kullar ile
Çağırayım Mevlâm seni.



İşidin ey yârenler
Kıymetli nesnedir aşk
Değmelere bitinmez
Hürmetli nesnedir aşk

Dağa düşer kül eyler
Gönüllere yol eyler
Sultanları kul eyler
Hikmetli nesnedir aşk

Kime kim vurdu ok
Gussa ile kaygu yok
Feryad ile âhi çok
Firkatli nesnedir aşk

Denizleri kaynatır
Mevce gelir oynatır
Kayaları söyletir
Kuvvetli nesnedir aşk

Miskin Yunus neylesin
Derdin kime söylesin
Varsın dostu toylasın
Lezzetli nesnedir aşk



Hak cihana doludur
Kimseler Hakkı bilmez
Onu sen senden iste,
O senden ayrı olmaz

Dünyaya gelen geçer
Bir bir şerbetin içer
Bu bir köprüdür geçer
Cahiller onu bilmez

Gelin tanış olalım
İsin kolayın tutalım
Sevelim sevilelim
Dünya kimseye kalmaz

Yunus sözün anlar isen
Mani'sini dinler isen
Sana iyi dirlik gerek
Bunda kimseler kalmaz



Benim bunda kararım yok,
Bunda gitmeye geldim.
Bezirganım mataim çok,
Alana satmağa geldim.

Ben gelmedim da'vi için
Benim işim sevi için.
Dostun evi gönüllerdir,
Gönüller yapmağa geldim.

Dost esruğu deliliğim,
Aşıklar bilir neliğim,
Devşuruben ikiliğim,
Birliğe bitmeye geldim.

Yunus Emre aşık olmuş,
Ma'şuka derdinden olmuş.
Gerçek erin kapısında
Ömrüm harcamaya geldim.



Yalancı dünyaya konup göçenler
Ne söylerler ne bir haber verirler
Üzerinde türlü otlar bitenler
Ne söylerler ne bir haber verirler.

Kiminin başında biter ağaçlar
Kiminin başında sararır otlar
Kimi masum kimi güzel yiğitler
Ne söylerler ne bir haber verirler.

Toprağa gark olmus nazik tenleri
Söylemeden kalmış tatlı dilleri
Gelin duadan unutman bunları
Ne söylerler ne bir haber verirler.

Yunus der ki gör taktirin işleri
Dökülmüştür kirpikleri kaşları
Başları ucunda hece taşları
Ne söylerler ne bir haber verirler.



Sufiyim halk içinde tesbih elimden gitmez
Dilim ma'rifet söyler gönlüm hiç kabul etmez

Boynumda icazetim Riya ile taatim
Endişem ayrık yerde gözüm yolum gözetmez

Söylerim ma'rifeti saluslanırım kati
Miskinliğe dönmeye gönlümden kibir gitmez

Hoş dervişim sabrım yok dilimde inkarım çok
Kulağımdan gireni hergiz içim işitmez

Alem çıraktır sadir gönlüm bunu gözetir
Nideyim Hak korkusu hergiz içimden gitmez

Görenler elim öper tac'u hırkama bakar
Şöyle sanırlar beni zerrece günah etmez

Dışımda ibadetim sohbetim hoş taatim
İç pazarda gelince bin yıllık ayar etmez

Görenler sufi sanır selam verir utanır
Onca is koparaydiı eleriben güç yetmez

Dışım derviş içim bos dilim tatlı sözüm hoş
İlla ettiğim işi dinin değşiren etmez

Yunus eksikliğini Allah'ına arz eyle
Onun keremi çoktur sen ettiğin ol etmez.



Yarab bu ne derttir derman bulunmaz
Yar bu ne yaradır merhem bulunmaz
Benim garip gönlüm aşktan usanmaz
Varıp yare gider hiç geri dönmez

Aşık olan gönül aşktan usanmaz
Ahiret korkusun bir pula saymaz
Aşk pazarıdır bu canlar satılır
Satarsın bu canı hiç kimse almaz
dönüp de bakmaz

Dönüp sana öğüt verirler
Dünya malı ile gözün boyarlar
Aşk oldu deyi sala verirler
Ölen hayvan olur
Aşıklar ölmez...



Yar yüreğim yar, gör ki neler var,
Bu halk içinde bize gülen var.

Ko gülen gülsün, Hak bizim olsun,
Gaafil ne bilsin, Hakk'ı seven var.

Bu yol uzaktır menzili çoktur,
Geçidi yoktur derin sular var.

Girdik bu yola aşk ile bile,
Gurbetlik ile, bizi salan var.

Her kim merdane, gelsin meydane,
Kalmasın cana kimde hüner var.

Yunus sen bunda meydan isteme,
Meydan içinde merdaneler var.



Nazar eyle ıtırı,

Bazar eyle götürü,

Yaradılanı hoş gör,

Yaradandan ötürü.

Misafir - avatarı
Misafir
Ziyaretçi
6 Temmuz 2006       Mesaj #3376
Misafir - avatarı
Ziyaretçi
gitme desem,
kalir misin?
gitme.
sehrin tüm isiklarini
yakip söndürme icimde.
gerekli oldugun icin degil,
sevdigim icin kal.
özleyecegim icin degil,
özledigim icin kal.
okuma bunu...
askdan söz ediyor bu siir.
sözcüklerin en tehlikelisinden.
yalnizliktan söz ediyor.
okuma bunlari...
kimsesizlikten söz ediyor bu siir.
karanlikdan.
ansizin cikacak gibi durma icimde
sasirtma beni.
okuma bunu...
sensizlikden söz ediyor bu siir...
okuma bunu...
senden söz ediyor bu siir...
icimdeki karanliktan ansizin gecip giden senden
söz ediyor bu siir...
korkularimdan söz ediyor.
okuma beni.
sen beni okudukca.
gelmeyen mektuplardan
söz ediyor...
icimdeki senle karsilasinca
neden saskinim...
sana söylemeden kac söz sildim
yasamimdan bilmiyorum
bir sevdaya kac siir sigar..
okuma bunlari
bunlar benden söz ediyor...
eksikligimden
hep bir yanimin kirik olusundan
söz ediyor...
sen beni gördükce
ben karsindaki,
ben gözlerine bakarkenki caresizligimden utaniyorum.
arada gözlerini kapa.
kapa ki
bir anda olsa
silineyim yasamimdan...
biten sarkilardan söz ediyorum sana
sedefli dakikalardan
meydan saatlerinin sesinden
gecmeyen yazlardan
susma.
devrik cümlelerin yalnizligi gibi
birakma beni.
sen benim,
dilimin ucunda.
söyleyemedigim
sözcügümsün.
en sevdigim sözcügü
tekrarlamaksin icimde
tüm sözlerimi
rehine biraktim
görebilmek icin seni
icimin kalabaligisin
icime göcmen kuslar gibi konuyorsun
bir yanin tetikte, kendimi zamana rehinliyorum
aklimdan gecip gitme...
Misafir - avatarı
Misafir
Ziyaretçi
6 Temmuz 2006       Mesaj #3377
Misafir - avatarı
Ziyaretçi
Ağrı

Vardım eteğine, secdeye kapandım;
Koşup bir koluna sımsıkı abandım.
Karlı başın yüce dedikleyin yüce.
Sükun içindeki heybetin gönlümce.
Devce yapında ilk rahatlığı duydum.
Şifa mı ne ki ruha bu ilk yudum.
Hayal arkasında boş çırpınışlarının.
Sen uygun bir vakti gelince rüzgârın
Sonsuzluğa doğru kalkacak sihirli
Bir gemi gibisin göklerde demirli
Ve ben rıhtımında bekleyen tek yolcu...
Düşüncemizin en haksız, en korkuncu;
Açan o ağulu çiçek delilikte,
Giren sır mezara cesetle birlikte,
Şüphe; o bin çeşit çilenin yemişi.
Yılan ağzındaki elma... Ey, ateşi
En derin yerinde gizli gizli yanan!
Seyrediyor ruhum kar balkonlarından
İnsanın göresi olmaz manzarayı
Ve aklın o uçsuz bucaksız sarayı
Yıkılıyor... Duygu bir kartal hıziyle
Fırlıyor engine sevinç avaziyle.
Bulutlar ne güzel bulutlardır onlar,
Hep böyle başımın üstünde dursunlar
Menekşe rengi, kan rengi, toprak rengi.
Asılı kalsın hep bu yağmur hevengi.
Dünyayı saran bu gece ne gecedir,
Yıldızlardan yağan ışıklar ne incedir!
Yansın o yıldızlar bitinceye kadar
En derin uykular, en tatlı uykular.
Ey, gökperdelerde şahlanan tanrısal!
Eteklerindeyiz işte. Ve bir masal
İçinden gelmişiz sana, atlı yaya,
Attığımız okta kısmeti bulmaya.
Yitik, perişandır elbet bencileyin
Pişmanlığa ırgat olup geceleyin
Günle bahtın çağrısına koşan kişi.
Ah, iç sıkıntısı; sen ettin bu işi.
Zevk, o yosma kadın eski bir bahçede
Ayaküstü günah işlenen gecede
Bir susuzluk kadehi sunmuştu bana;
Yüzümü maskesiz gösteren ilk ayna.
Yel alsın götürsün bütün o geçmişi,
Büyülü kadehin zehrinden içmişi
Serin yalanında kandırmaz her pınar.
Dindirir miydi ki en tatlı rüzgârlar
Bende gizli gizli başlamış ağrıyı:
Bu, rüzgâr ve gemi uğramaz bir kıyı
Ya da bir teknede açılmış bir delik;
Hangi pencereye koşarsam ahretlik
Bir gökyüzü, siyah, güneşten habersiz,
Her adım attığım yeri basan bir sis.
Hangi yana baksam onu görüyorum:
İnancın kaydığı bir dipsiz uçurum;
Günah kapılarının aralandığı,
Tanrıların bile avaralandığı
Şaşkın, çaresiz bir insan kaderince.
Güneş! güneş! güneş! ey, ölümsüz ece!
Sana tapınanlar kardeşimdir benim;
Güneş! güneş! ben sana doğru gelenim,
Kucakla beni, tanrıça sev, sar beni,
Ey yırtıcı, en aç hayvanların ini
İçimin göz görmez mağaralarına gir;
Senin girmediğin yerde haset, kibir
Dert, kin, yalan, ölüm, korku ve işkence,
Çakal seslerinden örülmüş bir gece,
Teneşir başında oynaşan çirkinler
Engerek düğümü doğuran gelinler
Zina şöleninde beynin nöbet nöbet
Cehennem halatı çeken bir iskelet
Ve yaprak indiren ağaçlar baharda...
Senin bağışından yoksun kucaklarda
Çocuklar kertenkeleyle bir biçimde.
Ağrı'ya eş bir dağ olsaydı içimde
İlkin şu gönlüme doğardın her sabah,
Bana her yer geceyken sarardın, gümrah
Sarı saçlarınla benim varlığımı,
Kendimde taşırdım kendi toprağımı...
Ağrı'ya eş yüce bir dağ yok içimde
Ne kadar cüceyim dert ve sevincimde!
Kaplamış gözümün gördüğü her ufku
Umutsuz, zifiri bir gece, bir korku.

Ah, yazık ki bütün insanlık güneşsiz.
Ey ateş, nasıl da seni yitirmişiz!
Bu yalnız inilti esen manzaradan
Bir çaresiz ay'dır sallanan aradan;
Işık tuttuğu her şey bir taze yara.
Onmaz bu gece. Bırak karanlıklara!
Can yiğitliğini yitirmiş, kalb aşkı
İlenişlerinden insanın bir şarkı
Tutmuş dört yanı, bir çirkin ağıt, eski...
Ah güç de değildi bahtiyarlık belki;
Üstümüzde deniz gibi bir gökyüzü
Bir şemsiye gibi açtı mı gündüzü
Altında her kalbe esenlik payı var;
Bizimdir, yelken açmış giden bulutlar,
Vurup alnımıza serin gölgesini.
Bizimdir bu korku, bu renk dolu sini
Üstünde seslerle ışıklar kamaşan;
Bizimdir bu zafer, bu beste ve bu şan.
Şu aydın, ferah ve rahat gök altında
Her kazazedenin müjdesi bir ada,
Her gülüşe ayna bir gölek kenarı;
Koparırken elin taze meyvaları
Öyle kolaydı ki şaşıyorum demek;
Soframıza konmuş bu doyulmaz yemek
Niçin bir zehirli kaşıkla yenmede?
Ağrı! başına boz bulutlar inmede.
Ne ki bu cendere, ne ki bu sonsuzluk...
Bu köpüren sular ve geçmez susuzluk
Kim şu vurulmuş yatan, ova boyunca,
Bir kan çeşmesine açık durup avcu?
Çile pazarında cana pey sürümü
Çözmek mi istemiş o çetin düğümü?
Korkunç bir ezgide çatlayan bu kamış
Yitirdiğimiz bir cennet mi aramış,
Ölümsüz barışa gülen şafakları,
Lezzet ve esenlik tüten ocakları,
Ömre öpüş tadıyle uyandığımız,
Tanrısal bir çıra gibi yandığımız?..
- Dağ! senin yandığın gibi bir vakitler-
Vuran bir toz parçası değilse eğer
Küçük gövdesine budur giden ölüm,
Onun yüzünü bizden çeviren ölüm...

Sen ey, oyununu en güzel oynayan!
Hangi kıvılcımla fışkırttın ruhundan
Birgün söndürdüğümüz kutsal ateşi?
Sen ey! ölümden çok hayatın kardeşi
Dirilttin nasıl bir mucizeyle tekrar
Her şeyi, dostluktan düşmanlığa kadar
Ve geri getirdin o sürgünlerini?
Nerde buldun tekrar eski günlerini
Zamanlar içinde yitmiş kardeşlerin
Ve en güzelini sönmüş, ateşlerin,
Kalbimin o kadar sevdiği o gülü,
Ölüm ötesinin mutlu tahayyülü
Evrensel cümbüşü, yaşama şevkini,
Bizden gidenlerin birgün en yakını
Ümidi ve şafak kanatlı neşeyi,
O aşkı, o tadı, o gülümsemeyi?..
Ey boş gecelerin dadı ayışığı!
Salla, salla hüzün uyuyan beşiği
Söğütlerin nazlı dalları içinden
Bir sabahı özleyen şu taze kadın
Yatsın başyastığına anılarının;
Bir makina sesiyle işleyen kalbi
Alıp gezdirirsin onu bir gemi gibi
Düşlerinin durgun, mavi denizinde.
Beni de hep kendi kendimin izinde
Fenerinle yolumu aydınlatarak
Barış çeşmesini aramaya bırak,
Budur yaşadığın sürece görevin;
Gecelerin birinde, solgun alevin
Güne yenilmeğe başladığı zaman
Üstüne başımın düştüğü kitaptan
Eser Mevlana'nın üflediği rüzgâr...
İşte, gam türküsü söyleyen kamışlar
Rüzgârından gördüğüm ova boyunca.
Bu bir düştür belki, insan uyanınca,
Gözlerinde kalır serabı bir ömür,
Her şey bu ışıltı ardından görünür
O insana; sevmek, yaşamak ve ölüm.
Seni uykuya çekip götüren elim
Kadınım, ayışığı içinden şu anda
Aldanış diye ne varsa bir insanda
O daldan tutuyor... Böyledir bu. Kader.
Kavuşur sabaha en uzun geceler
Ve serin durur her avunuş testisi.
Rüzgârlar başladı. Sonsuzluk gemisi
Önünde köpürüp şahlanmada engin;
Yolcusu olduğu nihayetsizliğin
Bir ucu Allah'ta ve sende bir ucu
Başlıyor serüvenlerin en korkuncu:
Gökyüzüne doğru yürüyen yeryüzü,
Barıştıran sınır geceyle gündüzü;
Ey sonsuza doğru ilkuçtan gelen Dağ!
Göğü perde perde delip yükselen Dağ!

Misafir - avatarı
Misafir
Ziyaretçi
6 Temmuz 2006       Mesaj #3378
Misafir - avatarı
Ziyaretçi
Hayat bize mutlu olma şansı
vermedi
Biz kendimizden başka
Herkesin üzüntüsünü
Üzüntümüz,
Acısını acımız yaptık.
Çünkü Dünya'nın öbür ucunda,
Hiç tanımadığımız bir insanın
Gözyaşı bile içimizi parçaladı...
Kedilere ağladık
Kuşların yasını tuttuk.
Yüreğimizin yufkalığı
Kimi zaman hayat karşısında
Bizi zayıf yaptı.
Aslında ne güzel şeydir
İnsanın insana yanması
Sevgili...
Ne güzeldir bilmediğin birinin
derdine üzülmek ve çare aramak.
Ben bütün hayatımda hep
Üzüldüm, hep yandım..
Yaşamak ne güzeldir be sevgili
Sevinerek, severek, sevilerek,
Düşünerek...
ve o vazgeçilmez sancılarını
Duyarak hayatın
arwen - avatarı
arwen
Ziyaretçi
6 Temmuz 2006       Mesaj #3379
arwen - avatarı
Ziyaretçi
Bizim Aşkımız


Seni sevmekten başka söyle gülüm ne yaptım
Sevdana esir oldum adeta sana taptım

Kara sevda bu demekki yakıyor hep içimi
Hasretin ağattı bak başımdaki saçımı

Yemesem içmesemde aşkınla beslenirim
Yatak yastık istemem sinene yaslanırım

Seviyorum sanki kerem misali
Sana olan aşkımın inanki yok emsali

Nasıl sevdalandığımı sende bilirsin sana
Allaha şükrediyorum onu bir lütfusun bana

Senin gibi güzele nasıl yanmayım söyle
Benim gibi çok seven varmıdır acep böyle

Bu sevdamız yıllarca yaşar inşallah gülüm
Ayrılık vermesin allah versin isterse ölüm

Güzelim bu aşkımız ömür boyu sürecek
Latifi son nefesi kollarında verecek
Misafir - avatarı
Misafir
Ziyaretçi
6 Temmuz 2006       Mesaj #3380
Misafir - avatarı
Ziyaretçi
sana bir sır söyleyeceğim
aç yüreğini
burası benim vatanım
ölmek de yaşamak da
benim hakkım
ve en çok bundan dolayı
sana burasını cehennem
bana yine cennet vatan yapacağım

sana bir sır söyleyeceğim
aç yüreğini
yaşadığın her an
mahşer menzilimdesin
soluk aldığın her an
mahşer menzilimdesin

sana bir sır söyleyeceğim
aç yüreğini

burası benim vatanım
camiler kenti: felluce
ben bağımsız yaşarım
ben anasız yaşarım
ben babasız yaşarım
ben oğulsuz yaşarım
ben kızım olmadan yaşarım
ama vatansız yaşayamam

sana bir sır söyleyeceğim
aç yüreğini
unutma
benim öldüğüm yer de vatanım
ya senin
ve sen
petrolsüz yaşayamazsın
yapamazsın yaşayamazsın

öfken hayalet öfkem gerçek
öfkem gerçek öfken hayalet
ölmek ve öldürmek benim için onur
senin için utanç
senin için yüz karası

sana bir sır söyleyeceğim
aç yüreğini
sen uyut dünya uyusun
sen uyut insanlık uyusun
ama ben uyanığım
ama ben direneceğim
işte kefenim bedenim

sana bir sır söyleyeceğim

aç yüreğini felluce içinde redif sesi var bakın yüreğine acep nesi var beni duymayana dostlar hepten âhım varsana bir sır söyleyeceğim aç yüreğini mahşer menzilindesin mahşer menzilindesinsana bir sır söyleyeceğim aç yüreğini bayram bağımsızlığımladır

Benzer Konular

18 Ocak 2010 / virtuecat Genel Mesajlar
6 Ağustos 2020 / mydarling24 Genel Mesajlar
18 Temmuz 2016 / Daisy-BT Edebiyat
27 Kasım 2012 / Efulim Coğrafya