Arama

Şiir Nehri -1- [Arşiv] - Sayfa 397

Güncelleme: 2 Aralık 2006 Gösterim: 1.438.381 Cevap: 12.492
Misafir - avatarı
Misafir
Ziyaretçi
12 Temmuz 2006       Mesaj #3961
Misafir - avatarı
Ziyaretçi
Açılır kapılar
Alır seni korum damla damla
Sponsorlu Bağlantılar
suyuma, ekmeğime, aşıma,
kaygıma, sevincime, acıma,
umuduma, sabrıma, gücüme

Alır seni bölerim parça parça,
dağıtırım topraklara, denizlere, geceye,
Açılır her sabah kapılar gözlerinde,
girerim ışıltılı, yemyeşil bir bahçeye

Misafir - avatarı
Misafir
Ziyaretçi
12 Temmuz 2006       Mesaj #3962
Misafir - avatarı
Ziyaretçi
Tezatlar Akşamı

Sponsorlu Bağlantılar


hey sen de kimsin böyle ufaklık
tanımadığım yüzler görüyorum
bilmediğim yolların tezat kıvrımlarında
sessizce yürüyorum
birden devleşen tepenin ardından
birkaç damla akşam dökülüyor
mağlup dönülen bu son seferin ardından
yorgun sabahın şafağı sökülüyor
Misafir - avatarı
Misafir
Ziyaretçi
12 Temmuz 2006       Mesaj #3963
Misafir - avatarı
Ziyaretçi
Sebebim derler ya...
ölümüm senden olur
bilinsin
ne uçsuz bir kan akışı
ne buğusu kadehte rakının,
ela ve sonsuz bir teneşir uykusu
gözlerinin ağlamaklı bebeğine...

acemi zamanlar silinsin
ölümüm senden olur
bilinsin
sen istesen aslında
bütün kafiyeleri eskitirsin

aklında kalmayacak aklım
başka kollar başka sarılmalar
ve her defasında alsancak
platonik rutubet kokacak
aklına bir fikir gelecek
bir çift iri memenin kuşkusuna
fidye vereceksin

bütün iklimlerin feri silinsin
ölümüm senden olur
bilinsin

gözlerin bir içimçaydı bizansta,
gözlerin,
ela teneşir uykularıma kapanan kırık pencere..
arwen - avatarı
arwen
Ziyaretçi
12 Temmuz 2006       Mesaj #3964
arwen - avatarı
Ziyaretçi
Çarem Kalmadı



Seni ilk gördüğüm an,
O çocuksu gülüşünle
O tarifsiz bakışınla
Taht kurmuştun kalbime.
Bir ömür yaşadık sanki seninle
Kırlarda koşuştuk
Çiçekler içinde koklaştık
El ele, diz dize, göz gözeydik
Ne oldu,
Nasıl oldu,
Unuttun o günlerimizi
Çalıverdin tahtını kalbimden
Hayalini bıraktın geride
Sen vermiştin oysa
Gerek yoktu,
Çalmana, apansız yitip gitmene
Her an düşlerimde
Bana delisin deyişin,
Attığın kahkahalar.
Dayanamıyorum artık
Olmuyor
Taşıyamıyorum bu hüznü
Çekemiyorum hasretini
Gelmeyeceğini bilsem de
Artık yaşamak haram
Ayrılıyorum bu sensiz dünyadan
Elveda…
Misafir - avatarı
Misafir
Ziyaretçi
12 Temmuz 2006       Mesaj #3965
Misafir - avatarı
Ziyaretçi
Artik uzaklardasin...

Sen uzaklardayken
Ben gidişini cizdim,
Yıldızlardan aldığım beyazlarla.
Karanlığı tuval yapıp ayrılığı yok ettim.

Sen uzaklardayken
Ben şiirlerini okudum çatlamış fısıltılarla.
Bin kez dokundum yazamadıklarına
Anlamaya çalıştım anlatamadıklarını.

Sen uzaklardayken
Ben senli hayaller kurdum,
Kimsesiz çocuklardan çaldığım hayal tozları ile.
Yüzüne bakamadım ağlatırsın diye.

Sen uzaklardayken
Ben kaderimi parçaladım.
Yazgımızın değişmesini istedim.
Yaşanmış tüm günahları üstlenip ateşinle kavruldum.

Sen uzaklardayken
Ben göz yaşlarıma sevgimi gömdüm.
Dudaklarımdan çıkan her sözcükte hayat bulsun,
Yüreğime serpilsin diye.

Sen uzaklardayken
Ben mum ışığına resmini çizdim.
Mum gibi bu ayrılık erisin diye.

Sen uzaklardayken
Ben, beni bırakıp gittiğin yoldan hiç ayrılmadım.
Her giden otobüsün arkasından el sallayıp,
Her gelen otobüste inmeni bekledim...

Sen uzaklardayken
Ben...
Hep dönmeni bekledim...
Misafir - avatarı
Misafir
Ziyaretçi
12 Temmuz 2006       Mesaj #3966
Misafir - avatarı
Ziyaretçi
Gül Okşanmaz



Gül okşanmaz koklanır,
Okşayınca batıverir dikenleri.
Gülümü okşayınca açıyor goncaları,
Koklayınca yediveren oluyor kendileri.

Gül goncayken güzeldir,
Yaşlanınca salıverir kendini.
Gülümü küçükken sevdim,
Bir ömür geçti halen sevimli.

Gülün kırmızısı pembesi,
Hepsinin vardır ayrı bir yeri.
Gülümün ne kırmızısı ne pembesi,
O bir tanedir, bir tane, o da kendisi.

Gül sararınca solunca,
Gülüm, ayrılınca ölünce.
Ben neylerim solan gülü,
Gülümsüz geçen bu ömrü.
ChinaDoll - avatarı
ChinaDoll
Ziyaretçi
12 Temmuz 2006       Mesaj #3967
ChinaDoll - avatarı
Ziyaretçi


ZAMAN YOK!

Biliyorum kızgınsın. Kırgınsın.
Söylemek istemediğin sözler dilinin ucunda.
Hani biraz tutmayıp bıraksan kendini, hepsini yüzüme vuracaksın.
Zor duruyorsun. Kibarlığından. Ya da doğru kelimeleri arıyorsun hâlâ...
Yok... Boşuna arama.
Sevginin arkasında bıraktığın her hece kaybolmuş sayılır...
Derin bir kuyuda onlar şimdi; ulaşılmaz, karanlık, dipsiz...
Bırak orda kalsınlar. Onlar çirkin. Dokunsan elini, dilini yakarlar.
Canını acıtırlar. Benim de...
Yüzünden, gözlerinden, dudaklarının titremesinden, bilmediğin bir
melodiyi ıslığa dökme çabandan anlıyorum işte, kızgınsın...
Senin olmayanları bırak, bana kendi kelimelerinle ulaş...
Haydi söyle!
Bağır, çağır, yüzüme haykır ama kızgınlığını yüreğinde saklama ne olur...
Gözlerini kaçırma benden. Büyütme... Her şeyi hemen şimdi söyle.
Affedeceksen şimdi affet beni...
Zaman yok.


Doğru değil bu kadar uzak olman. Kendini uzaklara vurman...
Zaman yetmezmiş gibi, bir de araya mesafeler koyman...
Yollar, duraklar doğru değil... Bilesin. Boşuna bu kaçışın...
Alıp kendini başka yerlere götürmen yeterli değil. Ben buradayım.
Tam burada. Hiç değişmedi yerim. Bildiğin yerdeyim. Bildiğin gibi...
Doğru değil bizi parçalaman. Kabul et bunu.
İçin böyle istemiyor, farket, anla...
Dokunacaksan şimdi dokun bana...
Zaman yok.

Ben de bekleyebilirim kır çiçeklerinin,
ıslak çimenler arasından boy atmasını...
Ben de bekleyebilirim ılık lodosların coşturduğu bulanık denizin,
küçük sandalları sahilde bir o yana, bir bu yana yatırmasını, ben de...
Evet, ben de önce şiirler söyleyebilirim sana,
sonra küçük çekingen notlar gönderebilirim.
Doğru kelimelerin peşinde,
ben de küçük adımlarla dolaşabilirim, ben de...
Evet ben de bulduğum ilk aydınlık günde yanına gelip,
ilk serin geceyi bekleyebilirim sevdiğimi anlatmak için...
Ben de yüreğimi nadasa bırakıp bir süre,
bir başıma labirentlerinde dolaşabilirim hayatın, ben de...
Ama bunu yapmıyorum görüyorsun.
Önce sevdiğimi bilmen gerekiyor diye düşünüyorum.
Yaşam bunun ardından geliyor. Adımlarım böyle daha sağlam.
Buna inanıyorum, bunu yaşıyorum...
Hadi sen de yap bunu.
Seveceksen şimdi sev beni...
Zaman yok!
Misafir - avatarı
Misafir
Ziyaretçi
12 Temmuz 2006       Mesaj #3968
Misafir - avatarı
Ziyaretçi
Dil Kendini Konuşur


Ben ben demeyen ey sen, kimden bahsediyorsun
İstediğin şeyleri, kim için istiyorsun
Rengini geç de olsa belli ettin malesef
Ne üzülünür sana, ne de edilir esef.

Kendimi ifade ediyorsam tabii ki ben derim
Karşımdaki anlamazsa anlatmayı neyleyim,
Her sözün bir evvelkini yadsıyor, yalanlıyor
Bence sözün kendi özünü eksiltip talanlıyor.

Herkes kendine benzer, dil kendini konuşur
Yanlış bakan gözlerde görüntüler kokuşur
Senin dilin bence çok fazla uzamıştır
Bir gün gelir aklın ile kalbin fena tokuşur.

Gerçek ile yalanı birbirine kattın sen
Doğru dürüst olanı fena halde sattın sen
Tersine dönmüş yüzün, belli değil gündüzün
Yanlış kere yanlışsın, fena halde battın sen.

Konuşup dur bakalım, ne kadar çıkar sesin
Anlattıkların kimseye vermez esin
Sen seni bilmez isen, bildiren biri çıkar
Bir patlama noktası vardır mutlak herkesin.

Ne kadar patlasam da, ben kendimi bilirim
Patlamam tozutmaz hiç, arif olanlar anlar
Anlaması gerekenler hala anlamayanlarsa
Nasılsa bir gün gelir anlatan biri çıkar.
Mystic@L - avatarı
Mystic@L
Ziyaretçi
12 Temmuz 2006       Mesaj #3969
Mystic@L - avatarı
Ziyaretçi
ÖZLEMEK
Birden özleyiveriyorsunuz...
Çoktan unuttuğunuzu sandığınız
ya da yalnızca bir kere karşılaştığınız
ve özlemek için yeteri kadar tanımadığınız birini
bir sabah çılgınca özleyerek uyanıyorsunuz.

Rüyalarınız, içinizdeki o gizli, esrarını ele vermez büyücü,
siz çarşaflarınızın arasında,
bütün tehlikelerden uzak,
güvenle yattığınızı sandığınız bir anda,
usulca ruhunuza sokulup,
sizden habersiz oralara yığılmış cephanelikleri
birer birer ateşleyiveriyor.
İnfilaklarla sarsılarak uyanıyorsunuz.
Hayatınızda olmayan birini hayatınıza almak,
ona dokunmak,
onun sesini duymak için kıvranırken buluveriyorsunuz kendinizi...

Özlemek, o yakıcı istek,
bilinen herşeyi ve önem sırasını değiştiriveriyor.
Özlediğiniz ise çok uzaklarda...
Yanında olmasını istediğiniz halde
yanınızda olmayan bir tek kişi,
yanınıza bile yaklaşmadan,
hatta onu özlediğinizden
ve onu istediğinizden haberdar bile olmadan,
bütün hayatı,
bütün görüntüleri eritip
başka kılıklara sokuyor...
Misafir - avatarı
Misafir
Ziyaretçi
12 Temmuz 2006       Mesaj #3970
Misafir - avatarı
Ziyaretçi
Bülbül



Bütün dünyaya küskündüm, dün akşam pek bunalmıştım:
Nihayet bir zaman kırlarda gezmiş, köyde kalmıştım.

Şehirden çıkmak isterken sular zaten kararmıştı;
Pek ıssız bir karanlık sonradan vadiyi sarmıştı.

Işık yok, yolcu yok, ses yok, bütün hilkat kesilmiş lâl...
Bu istiğrakı tek bir nefha olsun etmiyor ihlâl.

Muhitin hali "insaniyet"in timsalidir sandım;
Dönüp maziye tırmandım, ne hicranlar, neler andım!

Taşarken haşrolup beynimden artık bin müselsel yâd,
Zalâmın sinesinden fışkıran memdûd bir feryad.

O müstağrak, o durgun vecdi nâgâh öyle coşturdu:
Ki vadiden bütün, yer yer, eninler çağlayıp durdu.

Ne muhrik nağmeler, ya Rab, ne mevcamevc demlerdi:
Ağaçlar, taşlar ürpermişti, güya Sur-ı mahşerdi!

-Eşin var âşiyanın var, baharın var ki beklerdin.
Kıyametler koparmak neydi ey bülbül, nedir derdin?

O zümrüt tahta kondun, bir semavi saltanat kurdun,
Cihanın yurdu hep çiğnense, çiğnenmez senin yurdun!

Bugün bir yemyeşil vâdi, yarın bir kıpkızıl gülşen,
Gezersin hânumânın şen, için şen, kâinatın şen!

Hazansız bir zemin isterse, şayet ruh-ı serbâzın,
Ufuklar, bu'd-i mutlaklar bütün mahkûm-ı pervâzın.

Değil bir kayda, sığmazsın kanatlandın mı eb'ada
Hayatın en muhayyel gayedir âhrara dünyada.

Neden öyleyse matemlerle eyyâmın perişandır,
Niçin bir katrecik göğsünde bir umman huruşandır?

Hayır matem senin hakkın değil, matem benim hakkım;
Asırlar var ki aydınlık nedir hiç bilmez afakım.

Teselliden nasibim yok, hazan ağlar baharımda
Bugün bir hanumansız serseriyim öz diyarımda.

Ne hüsrandır ki: Şark'ın ben vefâsız, kansız evlâdı,
Serapa Garba çiğnettim de çıktım hâk-i ecdâdı!

Hayalimden geçerken şimdi, fikrim herc ü merc oldu,
Salahaddin-i Eyyubi'lerin, Fatih'lerin yurdu.

Ne zillettir ki: nâkûs inlesin beyninde Osman'ın;
Ezan sussun, fezâlardan silinsin yâdı Mevlâ'nın!

Ne hicrandır ki: en şevketli bir mâzi serâp olsun;
O kudretler, o satvetler harâb olsun, türâb olsun!

Çökük bir kubbe kalsın ma'bedinden Yıldırım Hân'ın;
Şenâatlerle çiğnensin muazzam Kabri Orhan'ın!

Ne heybettir ki: vahdet-gâhı dînin devrilip, taş taş,
Sürünsün şimdi milyonlarca me'vâsız kalan dindaş!

Yıkılmış hânmânlar yerde işkenceyle kıvransın;
Serilmiş gövdeler, binlerce, yüz binlerce doğransın!

Dolaşsın, sonra, İslâm'ın harem-gâhında nâ-mahrem...
Benim hakkım, sus ey bülbül, senin hakkın değil mâtem!



Mehmet Akif Ersoy

Benzer Konular

18 Ocak 2010 / virtuecat Genel Mesajlar
6 Ağustos 2020 / mydarling24 Genel Mesajlar
18 Temmuz 2016 / Daisy-BT Edebiyat
27 Kasım 2012 / Efulim Coğrafya