Düşmezse Düşmesin Yakamızdan Ölüm
kırk bahar yağmurları
ıslat saçlarımı
memleket türküleride getir vagon vagon
yolculuk nereye diye sorma dost
bak şu serçelerin ötüşüne
bir özgürlük şarkısıyla
kopar düğmesini gömleğimin
zil çalar vakit öyle üzeri
içini boşaltır okullar caddelere
Gece aç köpekler dolaşır
şehrin karanlık sokaklarında
sanırsın hepsi bir film kahramanı gibidir
ve gecenin orta yerinde birileri
ellerinde merdiven
üç katlı ahşap evin tepesinden
aya merdiven uzatırlar
ellerinde bir kement
ay'ı tutup çekerler
yada öyle sanırlar
yalnız kalan yıldızları
bir çuvala doldururlar
sonrada taşla oturup kırarlar
yada öyle sanırlar
ceplerine doldurdukları güvercinleri
ölüm korkusuyla düşlerinden salarlar
sonra yalnız kalırlar
şehrin köpekler gibi çöplüklere dadanırlar
uyku ile uyanıklık arası
kendine bir meyhane arar asri mezarlıkta
iki mezar arasına kurar çilingir sofrasını
sonra mezar taşı kalkar yerinden
suratına bir şamar indirir
bir tır geçer üstünden
yada öyle sanır
ertesi gün misafir
hoş geldin der mi
münkir ile nekir
kırk bahar yağmurları yağmaz
elbet ellerimize
lakin yıldızları gammazlayan kimlerdi
hangi aptal cebine güvercinleri topladığını söylemişti
çarpılmış suratıyla ay'a yamuk bakan şaşkında kimdi
kimdi sahi bunlar
kimsiniz ulan siz
hani gençliğimiz vardı mavi sulara yelken açan
hani mahallede bir kıza sevdalanmışken
okul arkadaşına bir kız kaçırırken hani
hani ulan yıldızlar arasına kurduğumuz hamak
kimler söktü özgürlüğümüzü
saçlarımızın en siyah yerinden
hani bahar ıslatacaktı ellerimizi
çocuklarımız olacaktı kız oğlan
pembe panjurlu olmasa da bir evimiz olacaktı
kara gümrük olmasa
Fatih'te oturacaktık
kimler dinamitledi bizim bizim hayalimizi
gökten ay'ı indirenler mi
yada öyle zannedenler mi
çıkarın kafanızı kuma saplamaktan korkmayın
.......................................................
sıcak soba başlarında oh ne güzel muhabbet
dur perde arası film koptu yerinden
burada sigara içmenin cezası var mıdır
buyur buradan yak
karışma etliye sütlüye
kalk bir kahve pişir
ölüye diriye
şimdi içimin yangınlarında
kendi ellerini bulamıyor bir ölü
toprağa ve aşka dair ne varsa
yalnızlık kumandanını arayan bir er gibi
yalınayak dolaşıyor caddelerde
hani tarih kitabım
dünya atlasım
sevgili günlük nerdesiniz
artık siyah önlükler giydiremezsiniz çocuklara
çoktan unuttuk dağ başında koyun güden
çobanın kaval sesini
artık bizi hiç ama hiç kimse avutmaz
çıkıp gideriz yoksul bir aşkın içinden
biz sahipsiz değiliz usta
var bizimde bir sahibimiz
gemimiz park etti tur dağına
düştük peşine Musa'nın
İbrahim soyundanız
elimizi yakmaz ateş
kırk bahar yağmurları
ıslat saçlarımı
memleket türküleride getir vagon vagon
yolculuk nereye diye sorma dost
bak şu serçelerin ötüşüne
bir özgürlük şarkısıyla
kopar düğmesini gömleğimin
zil çalar vakit öyle üzeri
içini boşaltır okullar caddelere
Gece aç köpekler dolaşır
şehrin karanlık sokaklarında
sanırsın hepsi bir film kahramanı gibidir
ve gecenin orta yerinde birileri
ellerinde merdiven
üç katlı ahşap evin tepesinden
aya merdiven uzatırlar
ellerinde bir kement
ay'ı tutup çekerler
yada öyle sanırlar
yalnız kalan yıldızları
bir çuvala doldururlar
sonrada taşla oturup kırarlar
yada öyle sanırlar
ceplerine doldurdukları güvercinleri
ölüm korkusuyla düşlerinden dalarlar
sonra yalnız kalırlar
şehrin köpekler gibi çöplüklere dadanırlar
uyku ile uyanıklık arası
kendine bir meyhane arar asri mezarlıkta
iki mezar arasına kurar çilingir sofrasını
sonra mezar taşı kalkar yerinden
suratına bir şamar indirir
bir tır geçer üstünden
yada öyle sanır
ertesi gün misafir
hoş geldin der mi
münkir ile nekir
kırk bahar yağmurları yağmaz
elbet ellerimize
lakin yıldızları gammazlayan kimlerdi
hangi aptal cebine güvercinleri topladığını söylemişti
çarpılmış suratıyla ay'a yamuk bakan şaşkında kimdi
kimdi sahi bunlar
kimsiniz ulan siz
hani gençliğimiz vardı mavi sulara yelken açan
hani mahallede bir kıza sevdalanmışken
okul arkadaşına bir kız kaçırırken hani
hani ulan yıldızlar arasına kurduğumuz hamak
kimler söktü özgürlüğümüzü
saçlarımızın en siyah yerinden
hani bahar ıslatacaktı ellerimizi
çocuklarımız olacaktı kız oğlan
pembe panjurlu olmasa da bir evimiz olacaktı
kara gümrük olmasa
Fatih'te oturacaktık
kimler dinamitledi bizim bizim hayalimizi
gökten ay'ı indirenler mi
yada öyle zannedenler mi
çıkarın kafanızı kuma saplamaktan korkmayın
.......................................................
sıcak soba başlarında oh ne güzel muhabbet
dur perde arası film koptu yerinden
burada sigara içmenin cezası var mıdır
buyur buradan yak
karışma etliye sütlüye
kalk bir kahve pişir
ölüye diriye
şimdi içimin yangınlarında
kendi ellerini bulamıyor bir ölü
toprağa ve aşka dair ne varsa
yalnızlık kumandanını arayan bir er gibi
yalınayak dolaşıyor caddelerde
hani tarih kitabım
dünya atlasım
sevgili günlük nerdesiniz
artık siyah önlükler giydiremezsiniz çocuklara
çoktan unuttuk dağ başında koyun güden
çobanın kaval sesini
artık bizi hiç ama hiç kimse avutmaz
çıkıp gideriz yoksul bir aşkın içinden
biz sahipsiz değiliz usta
var bizimde bir sahibimiz
gemimiz park etti tur dağına
düştük peşine Musa'nın
İbrahim soyundanız
elimizi yakmaz ateş
düşmezse düşmesin yakamızdan ölüm
biz Muhammedi sevdalara vurulduk be gülüm
selam sabır dua ile