Arama

Şiir Nehri -1- [Arşiv] - Sayfa 575

Güncelleme: 2 Aralık 2006 Gösterim: 1.439.642 Cevap: 12.492
arwen - avatarı
arwen
Ziyaretçi
8 Ağustos 2006       Mesaj #5741
arwen - avatarı
Ziyaretçi
İntizar

Sponsorlu Bağlantılar


Nazlı yarim bu ellerden gidersen
Keklik olur yollarını gözlerim
Unutup da hayallerden silersen
Ateş olsun yaksın seni közlerim

Bakmaz isen şu garipce halime
Hazanlar işlesin gönül teline
Ölürsem sevdiğim üstüme gelme
Dünya ahret bacım deyip küserim

Bir ateş verdinki yandı sönmüyor
Kör oldu gözlerim bir şey görmüyor
Bir kez giden daha geri dönmüyor
Dağlar taşlar kahrol deyi seslerim

Amanı da nazlı yarim amanı
Dağılmaz başımın gamlı dumanı
Her bahar mevsimi yayla zamanı
Rüzgar olup mor dağlara eserim

Mystic@L - avatarı
Mystic@L
Ziyaretçi
8 Ağustos 2006       Mesaj #5742
Mystic@L - avatarı
Ziyaretçi
İstersen Hiç Başlamasın

Sponsorlu Bağlantılar
İstersen hiç başlamasın
Bu hikaye eksik kalsın
Onca yaraların ardından
Yeni bir aşk yaratamazsın
Örselenmiş bir çocukluk
İşte benim bütün hikayem
Kaç sevda geçse de yüreğimden
Bu yıkıntıları onaramazsın

İstersen hiç başlamasın
Geç kalmışız birbirimize
Yanlış kapılarla geçmiş bunca yıl
Dönemeyiz artık ilk gençliğimize
İstersen hiç başlamasın
Söz verelim kendimize.
Misafir - avatarı
Misafir
Ziyaretçi
8 Ağustos 2006       Mesaj #5743
Misafir - avatarı
Ziyaretçi
Gül Kokuyorsun



gül kokuyorsun bir de
amansız, acımasız kokuyorsun
gittikçe daha keskin kokuyorsun, daha yoğun
dayanılmaz birşey oluyorsun, biliyorsun
hırçın hırçın, pembe pembe
öfkeli öfkeli gül
gül kokuyorsun nefes nefese.

gül kokuyorsun, amansız kokuyorsun
ve acı ve yiğit ve nasıl gerekiyorsa öyle
sen koktukça düşümde görüyorum onu
düşümde, yani her yerde
yüzü sararmış, titriyor dudakları
şakakları ter içinde
tam alnının altında masmavi iki ateş
iki su
iki deniz bazan
bazan iki damla yaz yağmuru
mermerini emerek dağlarının
şiirler söylüyor gene
ölümünden bu yana yazdığı şiirler
kızaraktan birtakım şiirlere
büyük sular büyük gemileri sever çünkü
ve odur ki büyüklük
şiir insanın içinden dopdolu bir hayat gibi geçerse
o zaman ölünce de şiirler yazar insan
ölünce de yazdıklarını okutur elbet
ve senin böyle amansız gül koktuğun gibi
yaşamanın herbir yerinde.

gül kokuyorsun, amansız kokuyorsun
bu koku dünyayı tutacak nerdeyse
gül, gül! diye bağıracak çocuklar bütün
herkes, hep bir ağızdan: gül!
ve herşeyin üstüne bir gül işlenecek
saçların, alınların, göğüslerin üstüne
yüreklerin üstüne
bembeyaz kemiklerin
mezarsız ölülerin üstüne
kurumuş gözyaşlarının
titreyen kirpiklerin üstüne
kenetlenmiş çenelerin
ağarmış dudakların
unutulmuş çığlıkların üstüne
kederlerin, yasların, sevinçlerin
ve herşeyin üstüne bir gül işlenecek.

bir rüzgar, bir fırtına gibi esecek gül
yıllarca esecek belki
ve ansızın dünyamızı göreceğiz bir sabah
göreceğiz ki
biz dünyamızı gerçekten görmemişiz daha
geceyi, gündüzü, yıldızları
görmemişiz hiç
tanışmaya komamışlar bizi güzelim dünyamızla.

öyleyse dostlar bırakın bu yalnızlıkları
bu umutsuzlukları bırakın kardeşler
göreceksiniz nasıl
güller güller güller dolusu
nasıl gül kokacağız birlikte
amansız, acımasız kokacağız
dayanılmaz kokacağız nefes nefese.
Misafir - avatarı
Misafir
Ziyaretçi
8 Ağustos 2006       Mesaj #5744
Misafir - avatarı
Ziyaretçi
Ölüm ve Çerçeveler



Bir lamba yanıyor hafif ve sarı
Garip bir yolculuk, tren ve geyve
Bir hançer bölüyor, ah... rüyaları:
Bir rüya, bir hançer, bir el: ve, ve, ve...

Lambalar yanıyor hafif ve sarı
Gece kar yağacak sabaha kadar
Toprakta et, kemik çatırtıları...
Yarı ölüleri bir korku tutar,
Değince bir taşa kafa tasları,
- Ölüler ki yalnız tırnakları var,
Ve yalnız burkulmuş diz kapakları...

Bir lamba yanıyor hafif ve sarı,
Esmer delikanlı, hatıra ve kan.
Yeşil gözlü kızın hıçkırıkları,
Sızıyor bir kapı aralığından,
Lambalar yanıyor hafif ve sarı

Bir lamba yanıyor hafif ve sarı
Açıyor elini göğe bir kadın
Uzuyor, uzuyor altın saçları
Uğrunda ölünen güzel kızların

Lambalar yanıyor hafif ve sarı
Çocuklara açar mağaraları
Güngörmemiş kuşlar ve örümcekler
İlân-ı aşktan dil balıkları
Aşina suları çabuk terkeder.

Lambalar yanıyor hafif ve sarı
Bakıyor ateşe, küle böcekler.
Köpekler parçalar kanaryaları
Mektupları bir boz ağaç kurdu yer
Baykuşlar ötüyor harabelerde
Yanıyor lambalar hafif ve sarı.

Bir kaza kurşunudur her yerde
Süvarisiz şaha kalkan atları
Bir ruhun ışığı vardır göklerde
Lambalar yanıyor hafif ve sarı
Ötüyor baykuşlar harabelerde.

Bir lamba yanıyor hafif ve sarı
Titriyor yıldırım düşmüş gibi yer
Bekledi arzuyla karanlıkları
Anneler, babalar, erkek kardeşler:
Tâ içinden duyar ani bir ağrı
Bir hüzün şarkısı tutturur gider
Anneler, babalar, erkek kardeşler...

Lambalar yanıyor hafif ve sarı
Her yatak dopdolu, bir yatak bomboş
Bir neşe şarkısı tutturur gider
Birinci, ikinci, üçüncü sarhoş
Kurşunlar sıkılır göklere doğru
Serçe yavruları havada titrer
Lambalar yanıyor hafif ve sarı...
Bir lamba yanıyor hafif ve sarı
İnce yelkenleri alıyor yeller
Titretir kalpleri ve bayrakları
Gemiden toprağa uzanan eller...

Lambalar yanıyor hafif ve sarı
Bir yosun köküne hasret kalacak
Gizli hazineler, su yılanları...
İnce yelkenleri alıyor yeller
Bir lamba yanıyor hafif ve sarı

Bir lamba yanıyor hafif ve sarı
Beyaz pelerinli hür tayfaları
Kendine bağlar siyah kediler
Titriyor gönüller ve kara bayrak
Bir yosun köküne hasret kalacak
Gemiden toprağa uzanan eller
Bir lamba yanıyor hafif ve sarı

Bir lamba yanıyor hafif ve sarı
Garip bir yolculuk, tren ve geyve
Bir hançer bölüyor, ah... rüyaları:
Bir rüya, bir hançer, bir el: ve, ve, ve...
Misafir - avatarı
Misafir
Ziyaretçi
8 Ağustos 2006       Mesaj #5745
Misafir - avatarı
Ziyaretçi
Bir Hüzün Mevsiminden Çıkarken Kalbim



Ayrılıkların puslu aynasındadır
bekleyişlerin solgun yüzü
Bekleyişler ki demlenişidir sabrın
damıtır sessizliği ve üzüncü
damıtır gurbetin kavruk memesinden
ve emzirir
hasretin yanık yüzlü çoçuğunu

Sen ey sabrın ve üzüncün dervişi
başını zamanın göğsüne koy
ve dinle yalnızlığın iç çekişlerini
Yalnızlıklar ki suskun bir akşam üstüdür
usulca örtülecektir gecenin sessiz tülünü
ve düşecektir ince bir rüzgarla
hüznün harmaniyesi

Ey yenilgilerin bezgin kuşu
suskunun sarı sıcağındasın bunca zaman
bataklıklardan sızan sinsi ve pis
bir kokudur içinde tortulaşan kuşku
Ve bulutsu bir ağırlığın yüküdür
gittikçe ağırlaşan
gittikçe yüreğini zonklatan

Sen ki şafağın göğü müsün
imbikle göğsünde göğün sütünü
ve emzir sönmekte olan yıldızları
sonra başını solgun bir demet gibi hasretin kuru dallarına koy
dinle köpüklü kıyıların çağlayanını
imbatın serin elidir yüzünü okşayan

Güneşi kopar dalından ellerine al
ve durmadan canını yakan sözü
bitir şiirin kalbine
akıt artık umudun billur ırmağını
kavruk çölüne yüzümün
ve bir sevda gibi yanaş
hayatın kıyılarına

Yoksa ey kalbim
tel bile olamazsın şiirin sazına
Misafir - avatarı
Misafir
Ziyaretçi
8 Ağustos 2006       Mesaj #5746
Misafir - avatarı
Ziyaretçi
Yeryüzünde Yitirdiğim Bir Yağmur İzi



"diriyiz. yeryüzüne bırakılmış bir iz.
yağmurun vuruşkan sesi: kuşdiliyle bir öykü.
yağmurun kırılgan sesi: teni yanık toprak.
karşılıklı gülüşür geçer gideriz.

çentikliyiz. nasıl da aldatılmış. anlaşılmaz
yeryüzündeki yaşımız. kimden düştük?
kimin izi... bir unutuşun başlangıcı mı?
yoksa bir anımsayışın kemendi mi?

gövdeyiz. yarılınca görülür içimiz.
görmediniz mi? ustaca hazırlanmış bir yitiriliş.
özünde dilsizlik olan şu yağmur neden susar?"

toprağa düşen damla!
sakın taşma
ve ömrümüzü sorma:

"zaten yalanımız kadar ömrümüz"
Misafir - avatarı
Misafir
Ziyaretçi
8 Ağustos 2006       Mesaj #5747
Misafir - avatarı
Ziyaretçi
Gül Yağsın Ufkumuza



Ufka gül yağdığı akşam
yüzleri ucuz
sevdası ezberinde
kiralık evler gibi serin
turfanda kadınlar da sevdi

Ufka gül yağdığı akşam
ölüme ve ayrılığa cesur
esrara dayanıklı
masraf makbuzu kullanmayan
az şekerli kadınlar da sevdi

Ufka gül yağdığı akşam
aynalara abone
kalçalarından gayrı her şeyi helal
çocuk bitmez tarlasını sürdüğü
vadesi dolmuş, kadınlar da sevdi

Ufka gül yağdığı akşam
Herkesten uzakta şimdi
Misafir - avatarı
Misafir
Ziyaretçi
8 Ağustos 2006       Mesaj #5748
Misafir - avatarı
Ziyaretçi
Gölgesi



hep bir gölgeyle saklandı yüzüm fark edilmedim
kimi mutluluktan derdi kimi umutsuzluktan
bense bilirdim senin gibi, yıllar öncesi
alnımda seken bir kurşunun parlamasından
alnımda seken o kurşunun
beni hayata bağışlamasından

(durur izi sol üst köşesinde alnımın
yaşama atılmış bir çentik gibi)

hep bir gölgeyle saklandı yüzüm fark edilmedim
güneş doğudan doğardı sırtımı ona verirdim
güneş batıdan batardı sırtımı ona verirdim
tepede yükselirdi güneş her öğle vakti
bir saçak altı bulur beklerdim
uzasın diye gölgem - uzardı gölgem
uzasın diye gölgem - uzardı gölgem

(gölgem uzundur günahlarım gibi
gölgem uzundur günahlarım gibi)

öyle de denir - ki doğrudur:
gölgesi uzun olur hayata kısa gelenlerin gövdesi.

istemekle,
insanın başına gelmesi arasındaki fark! işte bu:
hayata kısa kalan bir adamın uzun gölgesi.
Misafir - avatarı
Misafir
Ziyaretçi
8 Ağustos 2006       Mesaj #5749
Misafir - avatarı
Ziyaretçi
Siyah Perçemlerin



Siyah perçemini dökmüş yüzüne,
Salınarak gelen hümaya bakın.
Kimden söz işitmiş düşmüş hüzüne,
Kader yakışmayan simaya bakın.

Yaktın yandırdın beni,
Zalım aldattın beni.
Ne dedim de darıldın,
Bir pula sattın beni.

A göğsün üstüne bir bağ dikilmiş,
Bin bir çeşit çiçeklerden ekilmiş.
Dün uğradım bir ücraya çekilmiş,
Bulut mu gaplamış şu aya bakın.

Elin sitemini ağlarken gördüm,
Gül dibinde kâh gül sararken gördüm,
Bir seher akşamı çağlarken gördüm,
Davut Sulari'deki sevdaya bakın.
Misafir - avatarı
Misafir
Ziyaretçi
8 Ağustos 2006       Mesaj #5750
Misafir - avatarı
Ziyaretçi
AŞKI SIRTINDAN VURDUM...!!!


Acısını içtim aşkın,
Hüznüne dokundum
Gökkuşağı gibi değildi renkleri
Siyahında boğuldum
Yoruldum hep yoruldum
Kime tutunduysam yaralı kanadımla
Yalanlarında kayboldum
Masum bir çocuk bakışıyla geçtim
Aşkın kör gözlerinden
Yüreğimi büyüttüm,
Düşler yetiştirdim minik avuçlarımda
Ağlamayı öğrendim,
Gülmeyi unuttum.
Hırçın denizlerde,
Boşa kürek çektim hep
Yalnızlığın kıyısında,
Unutulan bir liman gibi
Bekledim, durdum
Nereye gittiğini bilmeyen bir yolcunun
Sessizliğinde geçti hayatım
Aşkı bulayım derken,
Yolumdan oldum.
Korkularım büyüdü aşkın kollarında
Sessizlik parladı içimde,
Bir yakamoz gibi
Üç kuruşa yalnızlığa sattı
Gülen suretimi
Ne bana gösterdi kendi yüzünü,
Ne güldürdü benim yüzümü
Yar olmadı bana hiç
Seslendim ses vermedi
Sonunda sustum
Ve bir akşam üstü
Aşkı sırtından vurdum!.......

Benzer Konular

18 Ocak 2010 / virtuecat Genel Mesajlar
6 Ağustos 2020 / mydarling24 Genel Mesajlar
18 Temmuz 2016 / Daisy-BT Edebiyat
27 Kasım 2012 / Efulim Coğrafya