Arama

Şiir Nehri -1- [Arşiv] - Sayfa 587

Güncelleme: 2 Aralık 2006 Gösterim: 1.439.642 Cevap: 12.492
Misafir - avatarı
Misafir
Ziyaretçi
9 Ağustos 2006       Mesaj #5861
Misafir - avatarı
Ziyaretçi
Bilmezdim Sevgininde Bir Rengi Olduğunu

Sponsorlu Bağlantılar

An olur, deli sevdamın suskunluğunu yüklenirim bir başıma.
An olur, buluşur yüreklerimiz en masum sevda yollarında.
Umut ki, bitivermiş daha yolun en başında...
Ne yolumdasın ne yolsun sen bana...
Bilmezdim ışıksız yollarda umuda kavuşmanın yorgunluğunu,
Bilmezdim, umudun bir rengininde siyah olduğunu.

Misafir - avatarı
Misafir
Ziyaretçi
9 Ağustos 2006       Mesaj #5862
Misafir - avatarı
Ziyaretçi
Ne kadarınız gerçek sizin,
kırk odalı şatonuzun kırkıncı odasındaki
Sponsorlu Bağlantılar
kilitler altında sakladığınız gerçek
duygularınızla,
gerçek düşüncelerinizin ne kadarı yansıyor
hayatınıza,
söylenmeyen neler var kuytularda,
hani kendinizden bile sakladığınız,
bir sinir kriziyle ya da büyük bir acıyla
yahut da muhteşem bir sevinçle kabuğunu çatlatıp da
ortalara dökülecek neler biriktiriyorsunuz
içinizde...???
Ne kadarınız kendi sahtekarlığınızın esiri?
Sevip de söyleyemediğiniz,
özleyip de açıklayamadığınız
ya da sevmeyip de sevginizin eksikliğini içinize
gömdüğünüz oluyor mu,
korkaklıklar var mı,
kalleşlikler var mı,
yoksa diplerde saklanan cesaretiniz bir işaret mi
bekliyor...???

Göründüğünüz insan mısınız siz,
yoksa bir define arayıcısı hazineler mi bulur
içinizde
ya da yıkılmış bir kentin harabelerini mi
taşıyorsunuz?
Derununuzda neler saklıyorsunuz?
Ne kadarınız gerçek sizin?

Ülkenizle ilgili düşüncelerinizi söylüyor musunuz,
yoksa başınızı belaya sokmayacak kadar akıllı mısınız,
gerçek düşüncelerinizi başbaşa konuşmalara mı
saklıyorsunuz,
açıkça konuşanları biraz aptal buluyor musunuz?

Günahlardan yapılmış hayaller var mı içinizde,
günahtan korktuğunuzdan bunları saklayıp
Tanrı'yı mı kandırmaya uğraşıyorsunuz?
Günahları sevmiyor musunuz, seviyor musunuz
yoksa...???

Uzun bir yolculuğa çıkar gibi
duygularınızla düşüncelerinizi denklere
sarıp da içlerinizde bir yerlere mi
yerleştirdiniz,
bir gün yolculuk bitince açmayı mı düşünüyorsunuz
aslında yolculuğun hiç bitmeyeceğini ve
denklerinizi
hiç açmayacağınızı bilerek...
Bir gün çıldırsanız da
bütün duygularınızla düşüncelerinizi açıkça
söyleseniz,
neler duyacağız sizlerden,
gizli palyaçolar mı çıkacak ortaya,
yoksa korkaklığın altında,
bir istiridyenin içinde büyüyen inciler gibi
büyümüş yiğitlikler mi?

Kızgınlıklarınız yok mu sizin,
öfkeleriniz, isyanlarınız?
Aşklarınız yok mu?
Kendi sahtekarlığınıza ne kadar esirsiniz?
Esaretten kurtulsanız da gerçekler dökülse ortaya,
kendinize şaşar mısınız,
hiç düşündüğünüz oluyor mu kırkıncı odada neler
var diye, hangi unutulmaya çalışılmış sevgililer,
dile getirilmeyen özlemler,
söylenmeye söylenmeye birikmiş öfkeler,
hangi boşvermişlikler,
hangi inkar edilmiş arzular yatıyor diplerde?

Ne kadarınız gerçek sizin?

Kimselerden korkmadığınız kadar korkuyor musunuz
kendinizden?
Şehrin ışıklarının bulutlara yansıdığı
turuncu pırıltılı külrengi bir gecede,
şimşeklerle boşanan yağmur başladığında
şatonuzun odalarında bir gezintiye çıkıyor musunuz,
ağır ağır yaklaşıp o kırkıncı odaya açıyor musunuz
kapıyı usulca, gördükleriniz ağlatıyor mu sizi,
bu kadar gerçeği o odada saklayıp,
hayatı yalandan yaşadığınızı farketmek nasıl bir
sarsıntı yaratıyor?
yoksa, ne gökyüzüne vuran ışıklar, ne yağmur, ne de
ıssız gece,
sizin kırkıncı odaya yaklaşmanızı sağlayamıyor mu,
korkuyor musunuz kendi gerçeklerinizden,
kırkıncı odanız size de mi kapalı,
kendi kendinize bile mahrem misiniz?

Ne kadarınız gerçek sizin?
Ne kadarınız kendi sahtekarlığına esir?
Bıktığınız olmuyor mu kendi yalanlarınızdan,
hiç kendinizden sıkıldığınız olmuyor mu,
kendinizi bir yerlerde terkedip de gitmek
istemiyor musunuz,
bütün yalanlarınızdan uzak bir yere?

Şöyle rahatça bütün duygularınızı,
bütün düşüncelerinizi söyleyebileceğiniz bir diyara,
kendinizi bile yanınıza almadan.

Ah aslında ben onu seviyordum diye ağlayacağınız
kimleri saklıyorsunuz koynunuzda,
yüksek sesle eleştirip de
içinizden hak verdiğiniz hangi düşünceler var,
kendinizi akıllı bulurken aslında gizlice kendi
korkaklığınızdan utandığınızın itirafını nerelerde
gizliyorsunuz?

Ne kadarınız gerçek sizin?
Ne kadarınız kendi sahtekarlığına esir?

Bunu hiç düşündüğünüz oluyor mu
yoksa bunu düşünmek bile yasak mı size?
Neler var kırkıncı odada?
Otuzdokuz odadan yapılmış hayatınızı,
kırkıncı odanın kapısını açmamak için yalandan mı
yaşıyorsunuz?
Niye yapıyorsunuz bunu?
Açsanıza kırkıncı odayı yağmurlu bir gecede
belki...
Belki de hiç açmazsınız,
kapalı bir odayla yaşarsınız bütün ömrünüzü,
kendinizden sıkılarak...

Misafir - avatarı
Misafir
Ziyaretçi
9 Ağustos 2006       Mesaj #5863
Misafir - avatarı
Ziyaretçi
Bitermiş Meğer
Bitermiş Meğer
Bu gün baktım da unutmuşum seni be!!
İmkansız dediğim, sensiz olamaz yeminlerim hep boşunaymış.
İnsanoğlu unutur derlerdi, doğruymuş...
Taptığım biriydin sen, ama bundan da kurtulunurmuş..
Uğruna kendimden geçtiğim, her anımı zapdeden basit yaratık..
Sende etten kemikten yapılmışsın. Hiçbir farkın yokmuş.
Bir an düşündüm seni, uğruna mahvolan beni.
Sonra düşündüm hiç yaşanmamış senelerimi,
Ne kattın benim hayatıma dedim.
Verdiklerin bir sandal, aldıkların dev bir gemi...
Herşeye rağmen ben o sandala bindim,
Böle de mutlu olurum dedim,
Ama sen benden aldığın gemiyle gittin..
Bense sürüklendim, defalarca devrildim..

Bu gün gördüm seni, içimde fırtınalar kopar sanmıştım.
Bunca zaman, seni sevdiğimi sanıp yanılmışım...
Öle olsa bişey hissederdim elbet..
Ben sana değil sendeki bana kapılmışım..
Misafir - avatarı
Misafir
Ziyaretçi
9 Ağustos 2006       Mesaj #5864
Misafir - avatarı
Ziyaretçi
Kendinle Birlikte Hilal Görününce



kardelen
Yağmurdu bastıran bembeyaz karı
Dün ne tipiydi, ne boraydı; yöremizde
On beş yıldan beri
Semada müjdeli akıyla belirmiyordu
Kendinle birlikte karı getirdin
Semadan elenirken bin bir endişe
Yüreklere oturmuş nice bin kurdu
Sessizliğinle silerken dünyamızdan
Belki de ufaktan ufaktan gülmekteydin bizlere:
“Ey büyüklerim” dedin ince çığlıklar arasından;
“Anacığım, babacığım” diye göz süzdün üstümüze...
“Eninde sonunda, erinde gecinde
Şimdiki ağlamam gibi tıpkı
Zevale gidecek hüzünleriniz
Yüreklere işlenmiş yüzbinlerce iz
Yolunuzu aşırtacak dağdan ileri
Belki ağır olacak adımlarınız,
Kimi gün balçığa saplanacaktır belki
Ama siz
Benden önce güleceksiniz...
Yağmurdu bastıran bembeyaz karı
Dün ne tipiydi, ne boraydı yöremizde
On beş yıldan beri
Semada müjdeli akıyla belirmiyordu
Kendinle birlikte karı getirdin
Kar deyip de geçmeyin öyle, yağmuru hiç küçümsemeyin
Ardınız sıra iz süren bin bir azgın canavar
Hep, dumanlı havalar ister; isli, puslu...
Hüdhüd kuşu gördüm rüyamda demin
Hilali görmeden önce...
O ip ince çığlıklarını dünyama katıp da
Can evinden vurmadan sevgi okuyla
Şelaleli, fıskıyeli, tavuslu
Bahçelerin engin serinliğinde
Cam kırıkları toplarken ha bire
Elması pırlantayı
Teker teker, yapa yalnız kalmışlar diye
Hor görmeyin!
Yağmurdu bastıran bembeyaz karı
Dün ne tipiydi, ne boraydı yöremizde
On beş yıldan beri
Semada müjdeli akıyla belirmiyordu
Kendinle birlikte karı getirdin
Misafir - avatarı
Misafir
Ziyaretçi
9 Ağustos 2006       Mesaj #5865
Misafir - avatarı
Ziyaretçi
Beklersin!
Gelip gelmemesi bir tarafa...
Beklenmeye değer olduğu için...
Beklersin...

Ve bu bekleyiş senin
sevgiye karşı durduşun yerdir.
Ve bu bekleyiş, beklediğinden çok
seni anlatır...
Yani, “sevgim olmasa, güzelliğin kaç para eder?” demişler ya...

Aradıkların...
Beklediklerin...
Sevdiklerin...
Aynadaki suretindir...
“Uyku katillerin bile çeşmesi;
Yorgan Allahına kadar sığınak.”

Ve ama her seferinde uyanmak...
Aynada suretinle karşılaşmak...
Ulaşmak istediğin yerden önce,
gittiğin yol ele verir seni...
Hayat, kürsüsünün başında,
bütün öğrencileri gören öğretmen gibi...
Kopya çekmek; fanteziden ibaret...

Bir rüzgâr eser,
bütün karton kuleler devrilir...
Bir kar fırtınası yıkar hayallerini...
Geceyi ararsyn, sığınmak için...
Ama gün, her gün doğar yeniden...

Aradıklarınla, beklediklerinle,
sevdiklerinle...
Ve yürüdüğün yoldaki ayak izlerinle...
Hikâyen yazılır,
farkında olmasan da...
Hikâyen bittiğinde...
Değiştirmek için silgi, kalem...
Ve bir nefes zaman...
Bulamazsın!
Misafir - avatarı
Misafir
Ziyaretçi
9 Ağustos 2006       Mesaj #5866
Misafir - avatarı
Ziyaretçi
Yağmur İlahisi

selim 1
Bütün gün yağdı yağmur
Bütün gün dinmeden.
İncir ağacıyla birlikte
Serçe sesleri de ıslandı.

Bütün gün yağdı yağmur
Bütün gün pencerede bekledim
Evin balkonunda- ama hayır
Bütün gün dinmeden yağdı.

Bütün gün yağdı yağmur
Hiçbir çocuk bu kadar ağlayamaz
Hiçbir âşık bu kadar ağlayamaz
Açken dedim aşkla dedim.

Bütün gün yağdı yağmur
Yanağı kabardı toprağın.
Senden gelen bir armağan bu,
Bütün gün hamdolsun,Tanrım!

Bütün gün yağdı yağmur
Telefondakine mesela
İki baş iki yalnıza mesela
İçinden geçenleri duyarak.

Bütün gün yağdı yağmur
Bütün gün uslanmadı deli.
Bütün gün yağdı yağmur
Bütün gün uslanmadı gönül…
Misafir - avatarı
Misafir
Ziyaretçi
9 Ağustos 2006       Mesaj #5867
Misafir - avatarı
Ziyaretçi
BEN SENİ SEVMİŞTİM…

Gecenin karanlığında,
Parlayan yıldızdın…
Günümün aydınlığında
Güneşimdin…
Gözlerimden akan
Bir damla yaşımdın..
Yüreğimde hiç sönmeden
Yanan ateşimdin…
İçtiğim bir yudum suydun
Yediğim bir lokma ekmektin..
Suyun damlasında,
Selin coşkusunda
Kimi yanımdaydın
Kimi rüyamdaydın
Ama hep aklımdaydın..
Ben seni sevmiştim..
Sakın unutma......
Misafir - avatarı
Misafir
Ziyaretçi
9 Ağustos 2006       Mesaj #5868
Misafir - avatarı
Ziyaretçi
siir10143ea9

Bir akşamüstü bir rüzgâr yapıştı belime, içtik beraber.
Sarhoşluk daha çok acıtır dedi, gözleri yaşararak.
Önce inanmadım.
Sonra kudurdu, kudurdu.
Başım döndü, bağırdım...

"Sen, giderken gülüm izlerini silmeyi unuttun.
Sen, giderken bitanem, bende bıraktıklarını almayı unuttun.
Sen, giderken aşkım, sen hâlâ bendeydin.

Çalan bir müzik parçasının sözlerinde unuttun kendini.
Bir ağustos akşamında unuttun beni ve seni.
Süzülen damlaların sıcaklığında,
Sensiz bir gecenin sabahındaki hıçkırıklarda unuttun seni.
Terasda içilen bir bardak çayda
ya da bir bardak birada unuttun.

Bir mangal ateşinin sonrasında, yanmış közlerde unuttun.
Beyoğlu'nun o güzel sokaklarında,
O ıssız kalabalıkda unuttun kendini.
Söylenen yalanlarda, 'iyi ki varsın'larda unuttun seni ve beni.
Geceleri baktığımız o yıldızlarda unuttun bizi.

Bir daha birlikde çıkamayacağımız Yeniköydeki
çay bahcesinde, Papatya'da unuttun bizi.
Adını bir türlü koyamadığın
gelecekdeki güzel günlerimizde unuttun.
Beraber yakılan sigaralarda unuttun bizi.
Sen giderken bitanem,
SENİ BENDE UNUTTUN !!!."


0474ce5b26ki0
Misafir - avatarı
Misafir
Ziyaretçi
9 Ağustos 2006       Mesaj #5869
Misafir - avatarı
Ziyaretçi
yine sevdâdan yâr



karli yol
unutulmuş ağıtım çöküyor kente
hüzün caddelerine, kırık kalemlere
yalnızlık gurbetinde yıldızlar, bir ben
okunmaktan yorulmuş insan yüzleriyiz
çatılarda ölen kuşlar gibiyiz yâr


ranzalarda urfa'dan kalma esmer bir hasret
sabır çılgınlıkları kadar kar, yangınlara kar
ne dağlara yağar kar, ne sokaklara, kuşlara
kıyama durmuş aykırı zamanlarda kar
ölüme yağar, kirpiklerimde bir lerze kar


ölüm gibiyiz, ayrıyız çünkü yâr
gül dalında susuz yağmur damlası
ulaşmasa da bağrıma bastığım isyanlar
tüfeğimin buz tutan haykırışına isyanlar
ellerinle sunduğun türkülerdir yağan kar


bir noktası kitap olur hasretinin
içime akan nehirlerle hadi, oku beni
ben ki aşkın büyüttüğü çocuğum, öfkeyim
düşlerim var yağmura dair, geceye dair
ayrılığa katlanmak yine sevdâdan yâr

Misafir - avatarı
Misafir
Ziyaretçi
9 Ağustos 2006       Mesaj #5870
Misafir - avatarı
Ziyaretçi
Yarım kalan hiç bir yolculuk yok bu yaşamda
Bir birine karıştırılan hiçbir boyut yok
Ya bir duygu selidir aralıksız ya da
Bir inanç fırtınasıdır yüreğin
Dirence açılan gençlik boylarında
Bir devrin sembolü diyorlar şimdi adına
Toprağa ölüm düştükten sonra hiroşima’da
Tüm bitkilerden önce yeşeren bir
Açelya
Ovaların ateş ateş çölleştiği yerde
Toprağın ırmak ırmak yüreklenişi sen
Yarınlara selamını iletsin diye adın
Damarlarına bağlanan yaşam
Ölümü kucaklarken ellerinle
Kopardın
Kurtarmak için enginlerin anlamını
Gökyüzünü yere indirdiğinden beri
Ve silmek için bir damlanın yüzünü
Bir okyanusu kucağına bastığından beri
Adın bir
Açelyadır
Artık senin
Koynuna ölüm
Düşen tüm topraklarda
Bir açelya
Yepyeni sözcükler yeşeriyor şimdi
Alnının ışıklı yamaçlarında
Yüreğini işitmek gerek duymak için
Soluğunu solumak gerek
Her dalıp gidişinde
Bin şiir
Çıkarıyor belki gözlerin
Yaşama gözlerinle dalmak gerek
Bir devrin sembolü diyorlar şimdi adına
Ve imgelerin en ulaşmaz doruğunda
Ey herşeye bitti diyenler
Korkunun sofrasında
Yılgınlık yiyenler
Ne kırlarda direnen çiçekler
Ne kentlerde devleşen öfkeler
Henüz elveda demediler
Bitmedi daha
Sürüyor o kavga ve sürecek
Yeryüzü aşkın yüzü oluncaya dek

Benzer Konular

18 Ocak 2010 / virtuecat Genel Mesajlar
6 Ağustos 2020 / mydarling24 Genel Mesajlar
18 Temmuz 2016 / Daisy-BT Edebiyat
27 Kasım 2012 / Efulim Coğrafya