Arama

Şiir Nehri -1- [Arşiv] - Sayfa 801

Güncelleme: 2 Aralık 2006 Gösterim: 1.424.766 Cevap: 12.492
arwen - avatarı
arwen
Ziyaretçi
28 Ağustos 2006       Mesaj #8001
arwen - avatarı
Ziyaretçi
Ne Ayrılıklar

Sponsorlu Bağlantılar

Biz ne ayrılıklar görmüş adamız
Gitmek istiyorsan gidebilirsin
Biz ne ayrılıklar görmüş adamız
Çekinme sende vur sırtımdan beni
Biz ne ihanetler görmüş adamız

Aldırma sen benim yalnızlığıma
Aldırma sen benim gözyaşlarıma
Boşver sende kalmış yarınlarıma
Biz kadere çelme takmış adamız.

Sevsen gidemezdin sevsen bırakamaz
Sevsen çıldırdın seven ne yapmaz
Git bu ateşte beni kül etmez yakmaz
Biz ne cehennemler görmüş adamız

Hadi daha çabuk daha acele
Git başka kollara git güle güle
Sende unutursun adımı bile
Biz ne vefasızlar görmüş adamız

Hep aynı hikaye hep aynı masal
Sen bu şarkıyı git başka yerde çal
Al yanı başımdan gölgenide al
Biz ne yalnızlıklar görmüş adamız


Mystic@L - avatarı
Mystic@L
Ziyaretçi
28 Ağustos 2006       Mesaj #8002
Mystic@L - avatarı
Ziyaretçi
Bedreddin Üzerine Şiirler

Sponsorlu Bağlantılar
"Ben de halümce Bedreddinem"

Giriş

yok hükmündedir

bin şiirin yeşil atına
çileli ekim günlerini bir daha oku
acının ve gelinciğin kitaplığında

acı, yok hükmündedir

ölümün anayurdu bendedir
solgun idam fermânıdır ruzigâr
bir türkünün derin ağaçlığında

ölüm, yok hükmündedir

kuşlar ahî, gün yörüktür, vakt irişir
haylice sonbahar olur
gizli abdal diliyledir sevda

sevda, yok hükmündedir


1.
bedreddin

mübalâğa akşam olur

güz, neftî dolaklarını kuşanır da gelir
yaprağın fetrete düştüğü zaman

sen ey yaz günlerini
top top ak çuhaya tebdil eyleyip
ve bir solgun gülümseme olarak
eğnine giyen şaman

buyur otur
şeyhim
samanyollarının ılık sedirine uzan
uzun, görklü ve sof
yüzünü bizden yana döndür
bize buğdayın ateşini
gözlerin timârını
ve hüznün vâridâtını anlat

elini elimize dokundurmadan

sen ki öldüğü yere
bir kök sümbül bırakır gibi
usulca sevdalar bırakan
ovaların ve kartalların musahibi

ne zaman diye sorma, ne zaman
yaprağın fetreti gülün kıyâmına
gülün kıyâmı ağacın isyanına
dönerse işte o zaman

mübalâğa aksam olur
güz, neftî dolaklarını çıkarır da gelir

elini elimize dokundurmadan


2.
börklüce mustafa

biz ki sevdamızı, alaca
kıl bir heybe gibi sunduk
aba terlikle denizi yürüyenlere
şavkımız dağlara vurunca

börklüce mustafa, yonca
ve hançerlerin pîri
ölümü masmavi bir hamayıl
gibi boynunda taşıyıp
gözleriyle bir acıya kalebent
olmanın korkunç şiiri

dövülüp tavını bulunca

serez çarşısına, ince
kıvrık ve celâlî
bir ayışığı gibi girmek
ve sesiyle şayağa ve tunca
sancağı buğdaysı, türküsü ebruli
bir isyân diye işlenmek

ve devrilmek, birbiri ardınca

biz ki sevdamızı, alaca
kıl bir heybe gibi sunduk
aba terlikle denizi yürüyenlere
gölgemiz dağlara vurunca


3.
torlak kemal

kış, dağların kürkü
gibi kış
gece midir düşen dal?

sen ey böğürtlenlerin
ve umutsuzluğun mülkü
ve bir hüzünden huruc eder
gibi kalın bir türkü
ile dağları düz eden abdal

şimdi sen ilkyazı, belki
kara, yün bir kuşak
gibi beline dolayıp
acıyı kav, sevdayı çakmak
bilip yola çıkmak üzresin

Ellerin ovalara üzengi
denizin tuğu, ağacın börkü
ve dahi ölümü bir yılkı
gibi bırakıp gidensin
torlak kemal

kış, dağların kürkü
gibi kış
gece midir düşen dal?


4.
sarı anastas

yelkenler mutasavvıf
ve boynu büküktüler

ve bedreddin büyük fırtınalarla
uğuldayan kaftanı giydi

ve işte kırmızı ve sahtiyan
bir kuşak gibi
duyuyor tanyerini etinde
ilkyaz, koynumuzda bir resimdi
o isyân ki kana kana rumeli
ve yıkık bir ayazma suretinde
onda belirdi

ve işte acılardan bir sur
ölüm ancak bu kadar çocuk
ve mağrur olabilirdi
ve kuytu dağ koyaklarını
bir sürme gibi çekmiş gözlerine
hallâc-ı mansur
ya da şahabeddin-i suhreverdi

şimdi o, bir gurbet gibi güler
ağıtlarla konar göçer gibiydi

ve bedreddin, büyük fırtınalarla
uğuldayan kaftanı giydi


5.
koç salih

ey can hümâsı, bize bu ruzigârdan
bir sayfa okur musun?

sen umuda bak ve onu güzel eyle

ey tanyerini kızıl bir harmaniyeyle
boydanboya örten uzun bedevî
bize altın lengerlerde ölüm sun
sonra bir dudağı yerde
ve bir dudağı gökte bir devi
sanki sen doğurmuşsun
gibi acıyan memelerle
bizi emzir

gün döner,
ay irişir, ey can hümâsı
bize bu ruzigârdan
bir sayfa okur musun?

şimdi gök, suskun develerle
ve mahzun
ağır ağır konup kalkan kervandır
çölü, yeni doğmuş bir bebek
gibi koynunda uyutup
bir lâlenin perçemini keserek
okşa onu, ey can hümâsı, ve öp
ve onu kanayan geceyle uyandır

ölümün bir toy gibi kurulduğunu
hiç görmemişiz hayli zamandır


6.
musa çelebi

devlet solgundu

güya ki yaprağın biri
düşmüş de, ağaç
kökünden sarsılmış gibi

elmalar akikti, üzümler canfes
ve ölümü bir hasbahçe belleyip
musa çelebi
nicedir sırmalı bir düşü
yağlı bir kemend gibi
boynuna dolamış

devlet solgundu

ve halk, yakut bir atlas olarak
susuşu karakalem, gülüşü mirî
ve ansızın sedef bir orak
biçmiş gibi gülüşü, yahut ki
acının kol demiri
şrak, göğsüne vurulmuş

güya ki yaprağın biri
düşmüş de, ağaç
kökünden sarsılmış gibi


7.
birinci mehmed

bedreddin yaşıyor mu hâlâ?

ben ki yazmalara ve bala
hükmedendim; ihaneti gül diye
resmedendim; denizin gönderine ölümü
çektirendim ben, lala

bedreddin yaşıyor mu hâlâ?

dersin ki onu, mülhidlerini
ormandan ayırmak olası değil
boynu lâleden geçilmez
saçları taflandır ve çağla
ve alnı ak ketende yaban çileği
gibi dağılan onlardı, lala

bedreddin yaşıyor mu hâlâ?

kuşlarla akan ipeği
göllerde uçan çiniyi
ve sevdayı, umarsız kına çiçeği
gibi bölüşen onlardı, lala

bedreddin yaşıyor hâlâ


8.
beyazıd paşa

gün akşamlıdır devletlim
elbet biz de ölürüz

gözüm hep o asılmışta kaldı

sanki karanfil zülfünü dökmüş de
şimşir topuzlu bir gürz
indirilmiş gibi tanyerine
kanlıydı kartal kanadı
bir tarikat değneği gibi
pürüzsüz ve düz
bir beden, asılmış

gözüm hep onda kaldı

susan yazdı, konuşan güz
usuldu, uzundu denizin boyu
sanki tüy bacaklı bir tazı
ya da kırmızı ve koyu
bir masaldı,
tarçından ve süssüz
bir beden, asılmış

gözüm hep onda kaldı

gün akşamlıdır devletlim
elbet biz de ölürüz


9.
mevlânâ hayder

ölüm, uysal bir mesnevî gibi
aktı gider, döne döne

güneş de batarken sararır

acılar kaldıysa dünden bugüne
elbet sorulacak bir hesap vardır
ve hüznü bir kirmen gibi eğirip
yükleyip türküleri tuza ve yüne
ve ilkyazı bir garib efsâne
diye söyleyenler, yaşatanlardır

ölüm, uysal bir mesnevî gibi
aktı gider, döne döne

ve gel zaman, git zamandır
söz yanar, cönk üşür, yaz morarır
saçları çil kuşu, sesi nar tane
ve ürkek bir kilim gibi seğirip
ve nasılsa bir gülü edip bahane
gözleri mahzunîdir, karacaoğlandır

güneş de batarken sararır

ölüm, uysal bir mesnevî gibi
aktı gider, döne döne


Sunu

10.
nâzım hikmet

hüzün ki en çok yakışandır bize
belki de en çok anladığımız

biz ki sessiz ve yağız
bir yazın yumağını çözerek
ve ölümü bir kepenek gibi örtüp üstümüze
ovayı köpürte köpürte akan küheylan
ve günleri hoyrat bir mahmuz
ya da atlastan bir çarkıfelek
gibi döndüre döndüre
bir ma****an bir mapusa yollandığımız

biz, ey sürgünlerin nâzım'ı derken
tutkulu, sevecen ve yalnız
gerek acının teleğinden ve gerek
lâcivert gergefinde gecelerin
şiiri bir kuş gibi örerek
halkımız, gülün sesini savurup
bir türkünün kekiğinden tüterken
der ki, böyle yazılır sevdamız

hüzün ki en çok yakışandır bize
belki de en çok anladığımı



Beceriksiz

Bir seni seviyorum
iki seni seviyorum
Üç seni seviyorum
Seni çokca seviyorum

Bunu söyleyebilmek için varımı gücümü sarfediyorum
Arzu edilen bir incelikle
Dünyada bilemedim ben o en küçük şeyi
Arzu uyandırmayı
Uyandırmayı istediğim anda bile

Buysa eğer sözü edilen duygu masum bir teşhirciliktir alt tarafı
Fiziksel olduğu kadar ahlaksal da bir konu
allahın belası şey tüm bunlar giç de ferahlatıcı değil
Çekim gcü olarak sıfır noktası

(Türkçesi: Bahadır Gülmez)

Son düzenleyen Mystic@L; 28 Ağustos 2006 23:59 Sebep: Mesajlar Otomatik Olarak Birleştirildi
shaggy - avatarı
shaggy
Ziyaretçi
28 Ağustos 2006       Mesaj #8003
shaggy - avatarı
Ziyaretçi
Bilmezler yalnız yasamayanlar,
Nasıl korku verir sessizlik insana;
İnsan nasıl konuşur kendisiyle;
Nasıl koşar aynalara,
Bir cana hasret,
Bilmezler.
Misafir - avatarı
Misafir
Ziyaretçi
29 Ağustos 2006       Mesaj #8004
Misafir - avatarı
Ziyaretçi
Hayata Dair



Yine akşam olunca;
Yine güller solunca;
Bir beden yok olunca;
Anlarım ki dünya fani,

İnsan insanı kırınca;
Çıkar uğruna savaşınca;
Umutlar yok olunca;
Ya da zorla yok edilince;
Anlarım ki insan cani,

İnsan ruhuyla barışmadıkça;
İnsan kendini tanımadıkça;
İnsan geleceği göremeyip önüne baktıkça;
Anlarım ki dünya galip,

Nefis bedene hükmettikçe;
Şeytan nefse hükmettikçe;
İnsan dünyaya boyun eğdikçe;
Anlarım ki son geliyor...

Bir gün ışıklar söndüğünde;
Son nefesi verdiğimde;
Ait olduğum yere döndüğümde,
Anlarım ki gerçek buymuş...

Mystic@L - avatarı
Mystic@L
Ziyaretçi
29 Ağustos 2006       Mesaj #8005
Mystic@L - avatarı
Ziyaretçi
Bebeklerin Ulusu Yok

İlk kez yurdumdan uzakta yaşadım bu duyguyu
Bebeklerin ulusu yok
Başlarını tutuşları aynı
Bakarken gözlerinde aynı merak
Ağlarken aynı seslerinin tonu

Bebekler, çiçeği insanlığımızın
Güllerin en hası, en goncası
Sarışın bir ışık parçası kimi
Kimi kapkara bir üzüm tanesi

Babalar, çıkarmayın onları akıldan
Analar, koruyun bebeklerinizi
Susturun susturun söyletmeyin
Savaştan, yıkımdan söz ederse biri

Birakalım sevdayla büyüsünler
Serpilip gelişsinler bir fidan gibi
Senin benim hiç kimsenin değil
Bütün bir yeryüzünündür onlar
Bütün insanlığın gözbebeği

İlk kez yurdumdan uzakta yaşadım bu duyguyu
Bebeklerin ulusu yok,
Bebekler, çiçeği insanlığımızın
Ve geleceğimizin biricik umudu.
arwen - avatarı
arwen
Ziyaretçi
29 Ağustos 2006       Mesaj #8006
arwen - avatarı
Ziyaretçi
Ne Bu Çığlığın




Zaman dediğin ne ki
Geçer farkında olmadan
Senden alır, benden alır
Geriye bize
Birçok anı kalır
İyi de olsa kötü de olsa
Hayat anılarda saklıdır.
Gün olur gülersin
Pespembedir hayallerin
Gün olur ağlarsın
Bozulur tüm düzenin
Terkeder sevdiklerin
Yıkılmak için bahane çoksa da
Dimdik durmak gerek
Karşısında ümitsizliğin
Ne bu fırtına
Ne bu çığlığın
Neden sitemin
Kime isyanın
Kalk, haydi kalk
Yürü,
Kısmetinde ne var bak
Elbet tomurcukken ümitler
Filizlenip dal salacak
Tomurcukken koparılsa da ümitler
Taze bir filizken kırılıverse de
Koskoca bir ağaçken gövdesinden kesilse de
Unutma
Yüreğin toprak
Ümitlerin tohum
Yaşam azmi köklerin
Bu mevsim olmasa da
Bir sonraki bahara mutlaka
Ümitlerin hayat bulacak.
Misafir - avatarı
Misafir
Ziyaretçi
29 Ağustos 2006       Mesaj #8007
Misafir - avatarı
Ziyaretçi
Bir Şehirdir Bu Yürek



elleri ıslak
gözleri tedirgin
kül yağıyor kül!
yangını çok bu şehrin...
zülfü yare dokunmamış kavruk tepeleri
aç, açıkta
hanelerde baca tütmez
ayakları balçık
yorgun
kan kokan ıssız sokakları
yanık limanları ve yıkık gemileriyle
buruk
balıkçıl kuşları bile yok bu şehrin...
endamıyla yağmurlarda iz bırakan güzelleri
viraneye çevrilmiş o eski şahaneleri
ne taverna sesleri
ne de meyhaneleri
ölüm özgürlüğü bile yok bu şehrin...

Ay Üstünü Açıyor



Ay üstünü açıyor, hırçın uyuyor bu gece,
Rüyamda aynı isim, içimde aynı acı
Sessiz hıçkırıklar atıyorum uyanma diye,
Donup kaldı bu sevda dilimde
Sana döksem içimi;açmıyorsun gözlerini
Demir almak bilmesede sevgisi yüreğimden
Biliyormusun , artık dövüşmüyor ruhum onun için,
Bir yama gibi kaldı acısı,
İçinde ağladığım gözleri geldikçe aklıma
Yetmiyor hiçbir cümle.
Anımsamak dışında yüreğim gitgide esir oluyor.
Bu gece üstünü çok açıyorsun. . .
Son düzenleyen Blue Blood; 29 Ağustos 2006 00:07 Sebep: Mesajlar Otomatik Olarak Birleştirildi
shaggy - avatarı
shaggy
Ziyaretçi
29 Ağustos 2006       Mesaj #8008
shaggy - avatarı
Ziyaretçi
I

Biliyorum, kolay değil yasamak,
Gönül verip türkü söylemek yar üstüne;
Yıldız ışığında dolaşıp geceleri,
Gündüzleri gün ışığında ısınmak;
Söyle bir fırsat bulup yarim gün,
Yan gelebilmek Camlıca tepesine...
-Bin turlu mavi akar Bogaz'dan-
Her şeyi unutabilmek maviler içinde.

II

Biliyorum, kolay değil yasamak;
Ama iste
Bir ölünün hala yatağı sıcak,
Birinin saati isliyor kolunda.
Yasamak kolay değil ya kardeşler,
Ölmek de değil;
Kolay değil bu dünyadan ayrılmak.
Mystic@L - avatarı
Mystic@L
Ziyaretçi
29 Ağustos 2006       Mesaj #8009
Mystic@L - avatarı
Ziyaretçi
Bazen Yalnız Kalır İnsan

Bazen yalnız kalır insan
Kalabalıkta yabancı yüzler içinde
Bazen de yalnız kalmak ister insan yalnızlığın içinde
Bir dost ararken
Yalnızlık gelir oturur baş ucuna
Dertleşir seninle dertleşirsin kendinle
Hayat muhasebesi yaparsınız
Nedense bilanco hep açık verir
Kader dersin hep kendine yontmuş
Sonra geçmişine bakarsın
Görebildiğin;
Bir kavanoz dibinde keşkelerden başka bir şey değil
Üzülsende aslında ağlasanda bir şey değişmez
Bazen kahkahalarda bulamadığın huzur
Iki damla yaşla çıka gelir
Sebahattin Mertaslan
bazen insana
sebebini bilmediği bi sıkıntı gelir
yada gitmesini hiç istemediği bi yalnızlık hissi
bazende
boğulmak ister kahkahalara dostlar arasında
tıpkı ağlamak istemesi gibi
boğulmak göz yaşlarına yalnızlıkta
paylaşılması gereken duygulara kapılır
bi an yaşanması gereken duygulara
bir boşluk vardır bir yerlerinde
yıllarca ömrünce dolduramadığı bi boşluk
hayali ile yatıp kalkması gibi bi çocuğun
hiç ulaşamayacağı hiç elde edemeyeceği
bir oyuncağın
hayali ile yaşar bulmanın yaşamanın
bi an dalar gider gözleri yatırıp uzaklara
kapılıp gider ulaşılması güç sevdalara
bi an içine bir seher vakti ferahlığı gelir
sahilde sıçrayan dalgalar gibi
yada temmuz sıcağında yakaladığı bir cereyan gibi
gelir ve gider
HÜLIA - avatarı
HÜLIA
Ziyaretçi
29 Ağustos 2006       Mesaj #8010
HÜLIA - avatarı
Ziyaretçi
Hoşçakal aşkım
Yolun gülle,
Yüreğin sevgiyle dolsun..!
Bak...

Nerelerden nerelere geldik...
Şimdi biz bittik...
Bir de başlangıcımız vardı
Sonunda bol gözyaşı döktüğümüz.

Sor yağmurları kendine
Kışları da sor.
Baharları bana bırak
Senden tek yadigar olarak.

Adı belli, sonu belli idik.
Soğuk bir mart akşamı idi
Beni son kez öpüp gidişin.
O an sadece yanımdan
Karanlığa karışmıştı yansıman.

Şimdi
Yüreğimden git diyorsun
Olur birtanem giderim .
Yollar böyle uzun
Aşk’lar böylesine vurgunken
Giderim, son kez gözlerine bakamadan
Giderim, son kez sarılamadan
Uykusuz sabahlayarak.

Pişman değilim
Sevdim seni.
Delice sevildim.
Hayat seni yaşamamı istedi
Yaşadım..
Ama keşke
Yüreğinden giderken
Ölüm beklemese başucumda.

Yine de
Yolun gülle,
Yüreğin sevgiyle dolsun..!
Sana en kötü sözüm bu olsun..!

Benzer Konular

18 Ocak 2010 / virtuecat Genel Mesajlar
6 Ağustos 2020 / mydarling24 Genel Mesajlar
18 Temmuz 2016 / Daisy-BT Edebiyat
27 Kasım 2012 / Efulim Coğrafya