Arama

Şiir Nehri -1- [Arşiv] - Sayfa 813

Güncelleme: 2 Aralık 2006 Gösterim: 1.424.614 Cevap: 12.492
Misafir - avatarı
Misafir
Ziyaretçi
29 Ağustos 2006       Mesaj #8121
Misafir - avatarı
Ziyaretçi
Avuçlarındayım

Sponsorlu Bağlantılar


Bir resime bürünüp
Bin parçaya bölündüm
Mavilerin ortasında,
Bir sen vardın uzaklarda
Hayal meyal gördüğüm...
Çiçek tohumlarını ekiyordun
Mektuplar yazıyordun
Gözlerimi alamıyorum senden
Çerçeveden çıkarcasına,
Çizgiler çiziyordun semaya
Dokunup, usulca
Yalancı bir güneş boyuyordun
Sıcaklığın senden gayrısında olmayan
Yakınımda, fakat uzakta
İçimde, ama dışımda
Bir sen vardın yalnızca,
Avuçlarında gizlediğin resmin...
arwen - avatarı
arwen
Ziyaretçi
29 Ağustos 2006       Mesaj #8122
arwen - avatarı
Ziyaretçi
Ne Olur Gel

Sponsorlu Bağlantılar



Umutlar gözyaşi olmadan
Sevdam sararip solmadan
Yalnizlik seni bulmadan
Ne olur gel..!

Sevdayla yanan yüreğime
Aşki gözlerinde bulan gözlerime
Yüregimin en husran noktalarinin uğruna
Solmaya yüz tutmuş sevdamin hatirina
Ne olur gel..!

Bitmeyen acilari dindir
Gülmeyen yüzümü güldür
Bitmeyen Geceleri sona erdir
Ne olur gel..!

Sevdayla yanan yürek senin olmadanmi sönecek
Umutla bekleyen gözler seni görmeden mi körerecek
Sensizligimi sen nerde nasil bilecek
Ne olur gel..!

Misafir - avatarı
Misafir
Ziyaretçi
29 Ağustos 2006       Mesaj #8123
Misafir - avatarı
Ziyaretçi
Karanlıklar Prensi



Karanlıkta çıkar gelir korkularım,
Oturur yanı başıma.
Bakar gözlerimin içine ta derine.
Bu soğuk yüzleşmenin titremesi sarar her yanımı.
Anlımda soğuk terler,
Ve .. boğazımda belli belirsiz bir yutkunuş beliriverir.
Gözlerimi her kaçırışımda ,
Yine oradalar karşımda.
Sadece bakan, konuşmayan, konuşmamı bekleyen.
Bir o kadar etkili ateş dolu.
Anladım ki kaçışlar nafile,
Gözler esir olmuş karanlıktaki gözlere.
........
Sonra günlerden bir gün, yine karanlıkta,
Korkularıma misafir oldum.
Oturdum yanlarına,
Baktım gözlerinin içine ta derine...
Gözlerimden gözlerine şimşek çaktı,
Bu sefer ben istedim onlar kaçtı.
Nice sonra bana dönüp gülümsediler,
İşte istediğimiz bu dediler.
Büyük korku karşıma geçip;
Elimden tutup beni karanlıkla tanıştırdı,
Beni karanlığa alıştırdı.
Ve .. alıştıkça etrafımı gördüm nerede ve neyim.
Sonunda anladım,
Ben;
KARANLIKLAR PRENSİYİM

Gece



Büyüyor gözlerim gecenin sırrına,
Kelimeler yitik kalıyor yıldızının altında,
Ne bırakacak bilmiyorum,
Şahidi olacak mı? hafızam,
Gecenin koynunda sabaha.
Sen diyorum;
Gelsen diyorum;
Kabusu bitmez karanlık geceme,
Işıltılar içinde girsen diyorum.
Tüm arzuları,
Sonu gelmez soruları,
Çıkmaz sokakları,
Benden alıversen diyorum.
Bir seni,
Bir beni,
Tarifsiz sözleri,
Geceden habersiz sabahı,
Bana artık versen diyorum.
Bir oktur ruhta yara açar,
Sensiz gülüşüm,
Nesneleri öpüşüm,
Devrilmemek için ayakta durduğumu sanırken,
Kanlar içinde sanadır sürünüşüm.
Kaybetmişim benden öte seni,
Geceyi,
Sözleri,
Son nefesi.
Son düzenleyen Blue Blood; 29 Ağustos 2006 02:50 Sebep: Mesajlar Otomatik Olarak Birleştirildi
Misafir - avatarı
Misafir
Ziyaretçi
29 Ağustos 2006       Mesaj #8124
Misafir - avatarı
Ziyaretçi
AĞLADIM
Hüzün yıldızları parlıyor bugün gökyüzünde,
Bu gece yine için için yanıyorum,
Oturmuş seni düşünüp ağlıyorum,
Seni, gidişini, sevişini, herşeyini...
Unutamıyor işte seni şu yaralı kalbim,
Yaptıklarını hatırlayıp, pişman oluyor...
Seni düşünüyorum bu gece, karanlık gökyüzünde...
Simsiyah gökyüzünde parlayan yıldızları seyrediyorum,
Onları sana benzetiyorum,
Kararmış kalbimin bir kenarında yanan meşale misali...
Dedim ya, seni düşünüyorum bu gece,
Beni sevdiğini, bana nasıl baktığını, bana nasıl güldüğünü,
Ellerimi nasıl tuttuğunu, ellerini nasıl tuttuğumu,
Büyüyen bir ateş gibi sevgimizin nasıl çoğaldığını
Ve birgün ansızın bırakıp gidişini...
Son vedanı hatırlıyorum, gözlerime ağlarcasına baktığını,
Gözlerini kalbime gömdüğünü hatırlıyorum,
Bir daha çıkamasın diye...
Çıkamadılar zaten kalbimden gözlerin,
Ölüler dirilirler mi ki gömülenler çıksın, gitsin?
Gittin son bir veda ile gözü yaşlı,
Elimde kolyen, ardından dakikalarca baktım, ağlamaklı,
Sıkıldım, üzüldüm, perişan oldum ama ağlamadım...
Ağlayamadım, engel oldu gururum, engel oldu aşkım,
Uzaklara gittin, belki birdaha asla geri dönmemecesine,
Özledim seni deliler gibi, özlüyorum hala...
Sen bir yerde ben bir yerde, yinede sönmedi sevgimiz,
Aksine çoğaldı dağlar gibi oldu hasretimiz...
Hep seni hayal eder, hep seni düşünürdüm,
Sesini duyunca yaşar, duyamayınca ölürdüm,
Aradın beni aylarca bir sevgi uğruna,
Ne yazık ki, ihmal edildin bir hata uğruna,
Kırıldın, ağladın, affettin ama hep sevdin,
Beni sevdin gülüm beni, kalbi kırık bir vefasızı,
Yine ihmal edildin yine unutuldun bir hiç uğruna,
Yine kırıldın, yine ağladın, yine affettin...
Bir daha unutuldun, sevdanla başbaşa bırakıldın,
Yine kırıldın, yine ağladın ama bu sefer affetmedin...
Sevdiğini en mutlu gününde öldürdün,
Ve ardına bakmadan gittin...
Beni benle başbaşa bıraktın, yıkıldım, üzüldüm, kırıldım...
Senden ayrılınca kaldım çaresiz, sevgisiz ve birde sensiz,
Hep sensizdim zaten ama şimdiki kadar asla değil...
Parçalanmış bir kalbe sahip oldun mu sen hiç?
Parça parça edilmiş, yıkık ve virane,
Bir o kadarda vefasız...
Önceleri üzüldüm, yıkıldım ama asla ağlamadım...
Geldi geçti deyip senide gözlerin gibi kalbime gömdüm...
Unuttum dedim, unutacağım dedim,
Unutamıyorum dedim, UNUTMAM dedim...
Önce gözlerin sonra sen çıktın kalbimden,
Bir vicdan azabıdır başladı ölü yüreğimde,
Hiçbir şey kalmadı, senden başka kalbimde,
Hatıraların, gözlerin ve sözlerin...
Şiirlerini getirdiler bana,
Beni öldüren şiirlerini...
Vefasız dediğini duydum, yıkıldım,
Düşündüm seni gecelerce daima tek başıma,
Şiirlerin öldürdü, hasretin yaktı yüreğimi,
Kırıldım, üzüldüm, yıkıldım ve en sonunda ağladım...
3 kişi ağladık sana; ben, kalbim ve gözlerim...
Sana yandım, seni sevdim, seni hatırladım heryerde...
Belki birgün sesini duyarım umuduyla
Telefon bekledim günlerce,
Telefon gelmeyip sesine hasret kalınca
Ağladım ağladım,
Sana yaptıklarımı ancak o zaman anladım...
Duydum ki kalbini vermemişsin kimseye,
Olurda içinde görürler beni diye...
Benim kalbimide istediler, ama vermedim kimseye,
Olurda içinde seni görürler diye...
Gökyüzü yıldızlar ile doluydu, ben hep seni düşünürken,
Hüzün yıldızları koydum adlarını, seni hatırlatıyorlar diye,
Aynı onlar gibi sende benden çok uzaklardaydın,
Hep göz kırpardın uzaktan, sessizce,
Bense hep seni bekledim kırık kalbim, yaşlı gözlerimle...
Bazen hayallere dalıyorum, seni düşünüp ağlıyorum,
Seni ve sevgini arıyorum hep kalbimde...
Düşmüyor adın hiç dilimden,
Öleceğim gülüm bir gün ben,
Senin sevginden, senin derdinden...
Bir gün göreceğim yine belki seni,
Seni, beni unutmuş, benim olmayan seni...
İşte o an aşkımın gözyaşlarını hatırlayacağım,
Ve yine bir köşeye oturup ağlayacağım...
Yemin ettim senin üstüne sevmeyim başkasını diye,
Ve heryerde, her zaman tekrarlıyorum yeminimi;
Seni unutmam için öldürseler bile,
Karşılık olarak dünyayı verseler bile,
Darağacı kurup idam etseler bile,
Senden başkasını asla sevmeyeceğim...

TheGrudge - avatarı
TheGrudge
Ziyaretçi
29 Ağustos 2006       Mesaj #8125
TheGrudge - avatarı
Ziyaretçi


Hayallerle İstanbul


Yedi tepeden izliyorum istanbulu
Çam gibi yıllanıp, nehir gibi akmakta
Sirkeciden Beyoğlu’na, trenler dolaşmakta
Nice asırlık aşklar, ağlara takılmakta…
Kızkulesi akşam ışıklarıyla serpilmekte
Kuşlar boğazı selamlamakta, soğuk rıhtımlarda
Kapkara bulutlar, yemyeşil umutlar taşımakta
İstanbul’a ayaz düşmüş, toprağa,
Rumeliye, Anadolu ve Topkapı’ya.
Destan yazmış Ayasofya, cihada
Hissetmemek kolaymı o dalgaları
Belki de İstanbul’a kar yağmakta.
Gece yanıp sönen fenerler
Yolunu bulamayan gemileri karşılamakta…
Loş ışıklar altında
Sultanahmet ayakta, huzuru anlatmakta
Bir gömlek giymekte, sabahları İstanbul
Caddeler tespih tespih, ezanlar okunmakta
Fatihten süre gelen gökkuşağı altında.
İstanbul âşık olmakta, İstanbul sevdalanmakta
Kırpılmış bir yaprak gibi, rengârenk ruhuyla
Dünyaya yar olmakta, rüyalara dalarken.
İstanbul sessizliğe bürünüyor
Bizim için, ağaç, su ve de toprak için
Hıçkırmakta olan bir akşam rüzgârıyla…
Misafir - avatarı
Misafir
Ziyaretçi
29 Ağustos 2006       Mesaj #8126
Misafir - avatarı
Ziyaretçi
Anlatamıyorum (Moro Romantico)

Ağlasam sesimi duyar mısınız,
Mısralarımda;
Dokunabilir misiniz,
Gözyaşlarıma, ellerinizle?
Bilmezdim şarkıların bu kadar güzel,
Kelimelerinse kifayetsiz olduğunu
Bu derde düşmeden önce.
Bir yer var, biliyorum;
Her şeyi söylemek mümkün;
Epeyce yaklaşmışım, duyuyorum;
Anlatamıyorum.

Orhan Veli


HATIRINA DÜŞECEĞİM

Kopkoyu bir sis içinde bir akşam
Hatırına düşeceğim belki
Bir an ıslayacak yağmur yüzünü
Birden o tatlı demleri hatırlayacaksın
Sonra sıcak yatağında uzun uzun
Ağlayacaksın Ağlayacak.!
.
Boğazında bir şeyler düğümlenecek
Ah yanımda olsaydı diyeceksin
Tüm yıldızlar gülecek haline Ay'da göz kırpacak
İliklerine işleyecek bensizlik

Kahrolacaksın...!
.
Bir sigara tüttüreceksin ihtimal
Ufku seyredeceksin saatlerce
Bir rüzgar kopçalayacak yüzünü
Sonra hayalim gelecek karşına
Bir şiirimi mırıldanacaksın
Hıçkıracaksın..!
.
Gönlünden atamadığın gibi kafandan'da
Silemeyeceksin beni, düşlerine gireceğim her gece
İnce bir hüzün bürüyecek yüzünü
Ve çırılçıplak gerçekleri o zaman
Anlayacaksın..!
.
Sonra bir şeyler yazmak isteyeceksin
Kafan gibi kaleminde işlemeyecek
Unutmak isteyeceksin herşeyi
Ama unutamayacaksın hiç bir şeyi
Kıvranacaksın.!!
.
Necip Fazıl Kısakürek
Son düzenleyen Blue Blood; 29 Ağustos 2006 11:06 Sebep: Mesajlar Otomatik Olarak Birleştirildi
Mystic@L - avatarı
Mystic@L
Ziyaretçi
29 Ağustos 2006       Mesaj #8127
Mystic@L - avatarı
Ziyaretçi
Adı: Gül

Gülü vurmuşlar Gül Sokağı’nda,
Uzanmış üç adım yatıyordu gül...

Bir adam usulca bir uçuruma,
"Sevi için" deyip atıyordu gül...

Ve bir kız kanatıp hüznü boyuna,
Hepten sevgisizlere satıyordu gül...

Gülü vurmuşlar Gül Sokağı’nda,
Uzanmış üç adım yatıyordu gül...
Dreamcatcher - avatarı
Dreamcatcher
Ziyaretçi
29 Ağustos 2006       Mesaj #8128
Dreamcatcher - avatarı
Ziyaretçi
Nirvana

Beyhude solgun akşamda durgun gün hezimette
Omuzda küfe ayakta kapan nifak on çünmü hizmette
Bir tatlı söz bir gülen yüze gidilen bu vaziyette
Aralanır kapı seviye sonsuz mutad birlik sancısı

Bir nefes çek yaşamdan solu gelen varlığı muhteşem
Ay ile güneşin buluştuğu vakit dolunan sathı bölüşen
Gülenin içinde gözyaşları üzere mendilleri bölüşen
Aynı toprak aynı ata aynı yol sunulan tan ağrısı

Beşeri saltanatımız kendimize bak ağlıyor yalan dünya
Akbabaya yem çocuk diğeri hırsı püryan varıyor aya
Güneş söndüğünde ne ben kalır ne sizdeniz ne atlı ne yaya
Uzat ellerini sevgiye güzellikler dilde kalp çağrısı

Yarattığı hiç bir kula denilmez aşa bu güzel bu çirkin
Yeşeren her tohumdan önce o dokunur her zerre ilkin
Riyaya yalana talana hırsıza kabarırsa içindeki kin
Sükuta gel geç yalan dünyadan kem söz söyleyenin hebası

Arala düşüncelerini ışığın hazzında vuslat gam uyana
Ne mutlu varla yokluğun arasında bir zerre can bulana
Saki meclisinde meşkin tadından zemzem suyuna
Yüzdüğün okyanuslarda sarıl yunuslara gelir hüdası

Yum gözlerini handan içre nefsi kayından ormana dal
Aşukun maşuka meşrebinden bir katre huzura kal
Vaktin dolunca yanma pişmanlığın yanında bu hal
Sonra vaki olur damarlarında kalır boş gözün kerbelası

Hakkın divanında yazılır her kul gider kendi kendine
Sevabın senin günahın senin doldur sedrini koy kefene
Diktiğin fidanın meyvesi çiçeklerinden fayda ömrüne
Nagihan dökülür kirpiklerinden iyiliğin son hasılası

Atmandan gelir ah geçmez bu hükümranda kula
Ne gelirse ondan gelir eğil hakikati zihninle yokla
Yüreğinden geçen nefsin eksisi sana geleni fazlasıyla
Biçtiğin ektiğine eşit tutulur kısa sözün velhasılası

Nuh yüklenir gemiye asumanda nesilden birer dal alıp
Seyyah çıkar yola hırkayı şerifin hakkına sarınıp
Bencileyin evliyayı kakkın kuluna püryan dört dolanıp
Tavaf ha tavaf bu meyanda aslının yara sarılması

Kıtalar indiğinde sular altında heba insanlık
Çıkar diğer tarafdan toprak doğaya sunulur varlık
Günahları neydi düşünüp üzülme boştan yere bu saflık
Biziz doğayı hor kullanan bu doğanın insanla kucaklaşması.

Dört kitabın manasında hakkın yoluna insiye gelen avatar
Çürüdükçe gönderildi beyinlerimizdeki delişmen ruhlar
İdealizmin beşiğinde şimdi ilimle tez yoğrulman var
Bir tarafdan aç açık insan diğer tarafta para teması

Üç kitaba inen ahlak erdem aşk iki yön batında
Herbirinin bileşiminden yazar insanlığı senin hak kitabında
Ne cennet ne cehennem ulu o peygamberim gıyabında
Tüm varoluşların içeriği tay burağın yüce hir nirvanası.
Misafir - avatarı
Misafir
Ziyaretçi
29 Ağustos 2006       Mesaj #8129
Misafir - avatarı
Ziyaretçi
Sana Hasret



Tende canım, dünde anım, bu soğuk yatağım,
Sana hasret.
Bedenimi çıra gibi yakanım,
Saçları amber kokanım,
Titreyen ellerim, sana hasret.
Gökte rahmet yağmurum,
Dualarda umudum,
Çatlayan dudaklarım ,
Bir tek sana hasret.

Düşmüşüm ben çöllere.
Düşmüşüm ben dillere.
Ne anlatayım ben ellere,
Bu can sana hasret.

Sensiz gözlerime ışık girmez,
Titreyen vücudum, güneş bilmez.
Gün doğacak yine ah çekilmez.
Gecelerim sana hasret.

Gökte uçan kelebek,
Yıldızlarda saklı dilek,
Kundakta ağlayan bebek,
Senin gülüşüne hasret.

Çamlı yaylanın kütüğü,
Denizlerin köpüğü,
Gecenin derin mavisi,
Senin gözüne hasret.

Can çekişen şu zaman,
Sensiz buralarda mekan,
İçimi kemiren vicdan,
Senin merhametine hasret.

Sabahları öten kuşlar,
Boynu bükük mahsunlar,
Seni bekleyen bu CANLAR ,
Senin sesine hasret..
Mystic@L - avatarı
Mystic@L
Ziyaretçi
29 Ağustos 2006       Mesaj #8130
Mystic@L - avatarı
Ziyaretçi
Rengini dünyaya ilk defa sunan
Adsız bir çicek gibi parlıyorsa gözlerim
Sevgilim
Bana "sen bir şairsin" dediğin zaman.

Yalnız sana yazıyorum bu şiiri
İstersen bir şiir gibi okuma
Çünkü her yıl yeniden yazacağım onu
Soğukllar başlayıncı havalanıp
Millerce yol katettikten sonra
Güneyi tadan bir kuşun sevinciyle.

Ve yazmış olacağım bir de
Her dönemde her çağda
Sevdanın kendine özgü diliyle.


Adımlar

bir adım attığım yerde
ne vardı ki
gitmemle kayboldu

her adımımda
sonsuz ben'leri koyuyorum
boşluğa
ve yine ben dolmuyorum

geçip gittiğim yerlerden
iç içe
öne
ve arkaya bakan
bir sürü
ben
ler
koymuşumdur
eskileri çocuk
şimdikiler ihtiyar
Son düzenleyen Mystic@L; 29 Ağustos 2006 11:53 Sebep: Mesajlar Otomatik Olarak Birleştirildi

Benzer Konular

18 Ocak 2010 / virtuecat Genel Mesajlar
6 Ağustos 2020 / mydarling24 Genel Mesajlar
18 Temmuz 2016 / Daisy-BT Edebiyat
27 Kasım 2012 / Efulim Coğrafya