Arama

Şiir Nehri -1- [Arşiv] - Sayfa 84

Güncelleme: 2 Aralık 2006 Gösterim: 1.424.496 Cevap: 12.492
Misafir - avatarı
Misafir
Ziyaretçi
12 Mart 2006       Mesaj #831
Misafir - avatarı
Ziyaretçi
Sana Dair
Ben daha sen diyemeden
Sen, biz deyiverdin...
Sponsorlu Bağlantılar
Oysa ki,
Sen, keşkem
Sen, çıkmazım
Sen, sebebini bilmediğimi bildiğim
Ve beynimde ki hicranımsın.
Sen, içten gülüşüm
Sen, yürek sızım
Sen, düşündüğümü her an farkettiğim
Ve gözümdeki yaşımsın.
Sen, sevmediğimi sevdiğim
Ve sevdiğime daha çok bağlandığımsın.
Sen, hayat kıvılcımım
Ve aldığım tek solukta hayata göz yumuşumsun.
Sen, hayır diyemediğim
Ve asla evet diyemeyeceğim özlemimsin.

Misafir - avatarı
Misafir
Ziyaretçi
12 Mart 2006       Mesaj #832
Misafir - avatarı
Ziyaretçi


Sponsorlu Bağlantılar
SENİ İÇİMDEN TERK EDİYORUM


Binmediğim hiç bir otobüs
Beklemediğim hiç bir durak kalmadı bu şehirde
Gittikçe azalıyor hayat
Neyi erken yaşadıysam
Hep ona geç kalıyorum
Sana göçüyorum her sonbahar
Yolların çıkmıyor aşkıma
Unuttuğun yağmurların adı saklımda
Seni içimden terk ediyorum

Susmaktan yoruldum
Kuşlar ve şarkılar,
bu şehri terk edeli
Efkar demliyorum gözlerimde
yaşlarımı,
yanağıma varmadan öldürüyorum
Tam sancağımdan yaralıyorum kendimi
Alnını yüreğime dayadığın güne bakıp
SENİ İÇİMDEN TERK EDİYORUM

Ne unutacak kadar nefret ettin
Ne hatırlayacak kadar sevdin
Yıkık bir duvar kadar bile
Pişman değilsin biliyorum
Beni hep bulmamak için aradın
Yanıldığımdın
Yangınımdın
Yangındın

Sensizliğe yenilmek
Sana yenilmekten zor olsada
Ardımda bir sürü "belki"ler bırakarak
Seni içimden terk ediyorum

Şimdi
İçimde öldürecek bir anı bile bulamayan
İki yarım kaldık
Tamamlayamadık bizi
Elinden tutamadık yanlızlığımın
Saçlarımıda uzaklarına gömdün

İçimin mavisi senin okyanusundandı
Al! geri veriyorum.
Kilitleri hep yanlış kapılara vurdun
Devrilmiş vagonlara dönerken gözlerim
Sana bensizliği terkediyorum

"Yarime uzanmayan bütün dallar kırık" demiştin
Aşk içinde doğmuşsa nereye kaçabilirdi?

Ne tuaf değil mi?
İçimi acıtanda sendin
Acımı dindirecek olanda.
"Ya öldür beni"dedim
Ya da ğit benden.
İçi bulanık bir sevdanın ucunda
Seni kaybettim.
Aldırmadın aldırmalarıma
Bir gecede yakıp yarini
Şafaklara sattın ihanetini
Küllerime basanlar bile utandı yaptığından
İşte soluk bir ömrün son nefesi
Benden
İçimden
Terkediyorum.

KAHRAMAN TAZEOĞLU

olccay - avatarı
olccay
Ziyaretçi
13 Mart 2006       Mesaj #833
olccay - avatarı
Ziyaretçi
ACILARIM CAMDAN DUVAR


geçecek bu acılar ruhumu delercesine...öyle çok istiyorum ki...

her gece aynı saatte sana uyanıyorum ve bakıyorum ki elimde küstüm çiçekleri...elimde romantizmin gölge çiçeği...diğer elimde ben kestikçe biten ayrık otları...sana uyanışlarımdan sonra avuçlarım hep çiçek dolu,hep yalnızlık kokulu...her ne kadar istemesemde buruşuk ve çatık kaşlarla bezenmiş yüzüm...çiçeklerimle resmine bakıyorum her gece aynı saatte...

yolculuklar zamanının ilk istasyonu bu uyandığım saatler...sanki şehirleri uyuturcasına gitmektir bu...gitmek her gece sana uyanıp da,seni bulamayışlarım...labirentlerimden çıkan maviler,siyaha soluyor yolculuklarımda...seni aramak ya da senden kaçmak bunun adı...

gökyüzünün lacivert rengine bakıyorum her gece aynı saatte...dileklerim öksüz çocuklar gibi kalıyor bu bakışlarda...yıldızlar hep aynı yerde ve kaymıyor bir türlü en güzel dileğimin yıldızı...

maviye boyadığım düşlerim...ninnilerle uyuyup kaldı sanki şimdi bu saatlerde...haberci kuşum her gece ağlamaklı geliyor aynı saatlerde...acılarım hala bitmedi,yüreğimde nehir gibi kabarıyor suları...denizden transferi med cezirler misali...hep ağlamaklı gel gitler içimde...

her gece sana aynı saatte uyanıp...uyandıkça yaşamak aynı ayrılık yalnızlığını...uyanışımda açan çiçekler soluyor yine her varışımda sabaha...içimde kapanmayan yaralar ve adı sensizlikle başlayan cümleler...

her gece aynı saatte başlayıp,yarım kalan cümleler...bir çocuk gibi,kalbi kırık saatlerde oyuncaksızlık...ve daha yüreğinin ve acılarımın kimyasını çözememek...

ve hep aynı mevsimde yanarcasına üşümeler...gözü yaşlı renklerle tuvallerde boş kalmak...resimlerini tamamlayamamak...yaşamayı seyrettiğim pencerenin her gece aynı saatte kapanıp,sadece seni düşünmeler...

her gece aynı saatte sana yazılan mektuplar ve üç noktayla biten cümleler...her şey yarım...geçecek dediğim acıların bitmesini beklemeler bile yarım...ama öyle çok istiyorum ki...bitmeli içimde biriken acılar ve her gece aynı saatte sana uyanmalar...

düşlerim biterken sabaha...düşlerim biterken acılara...düşlerim sana uyanırken her gece aynı saatlere...düşlerim biterken her öldürüşüne...ve biterken düşlerim beni hayata bağlayışlarına...düşlerim sabahtayken gel en sarı güneşle...

ve maviyken gökyüzü...ve maviyken ben solmadan siyaha...gel...mevsimin,rengin ve kimyan her ne olursa...gel...düşlerin,şarkıların ve anlamların ne olursa...gel ve bitir acılarımı,ruhumu delercesine...öyle çok istiyorum ki...bir bilsen...

sana uyanmak her gece

aynı saatte...

seni hecelerken

gel ruhumun maviliğine...

umudum var...

gel...

öylesine çok istiyorum ki...

gel de bir bak yüreğime...

bir dönsen?Msn Cry Msn Cry

olccay - avatarı
olccay
Ziyaretçi
13 Mart 2006       Mesaj #834
olccay - avatarı
Ziyaretçi
BİZDEN ÖNCE BİZDEN SONRA...

bir gün sende beni arayacaksın.boş odaları gezecek ve diyeceksin ki "keşke burada olsaydın."baktığın her gerçeklikten kaçacaksın.
ama beni baktığın yerde bulamayacaksın.aynı benim bulamayışlarım gibi,içini bir hüzün kaplayacak.işte o an yalnızsın.


uzanan ellerin boş dönecek geri.için yanacak sonra.ve gözlerin zorlayacak seni.damla damla sevgi sözcükleri,pişmanlığın yazılacak yanaklarına.
ama vakit eskisi gibi olmayacak ve sen geç kalmış olacaksın.içinde yanan ateş alev alev kavuracak seni.sen sen olduğuna isyan edeceksin.
eline eski resimleri alıp bir ah çekeceksin.işte o an pişmansın.


bir akşam karanlığında açacaksın pencereni.yıldızlara analatacaksın içindekileri.boş sokağı seyredip,yollara soracaksın beni.
cevapsız soruların artacak ve yağmur başlayacak bir anda.her damlada beni hatırlayacaksın.sonra telefona uzanacak ellerin,benim numaramı tuşlayacaksın.
karşına dıt dıt sesleri çıkacak ve çıldıracaksın.işte o an umutsuzsun.


beni soracaksın beni tanıyan herkese.ummadığın cevaplar alacaksın.yaz ortasında sonbahara döneceksin.yaprakların dökülecek bir bir.
çiçek açmayacak yediverenlerin.solmaya başladığının farkına varacaksın.günler tekrar tekrar aynı şeyleri yaşatacak sana.gecey yürüyeceksin.
karanlık daha bir hoşuna gidecek.işte o an sen sen değilsin.


sonra beni silmeye çalışacaksın hücrelerinden.en zorlu sınavın başlayacak.kalbin ve beynin çarpışacak her an.mantık ve sevgi birbirine girecek.
ağır yaralı,komada,bitkin bir halde uyanacaksın sonra.beni işte o an anlayacak ve yeniden yaşama döneceksin.artık beni silmiş olacaksın.


tüm bunları geçtiğinde sil baştan alacaksın kendini.yeni gerçeklikler,yeni yarınlar kuracaksın kendine.bu noktadan sonra ne beni hatırlayacaksın ne kendini.
artık sen yepyeni bir sen olmuş olacaksın.ama bir noktayı atlamış olacaksın.ne yaparssan yap,nereye gidersen git,hep benim bir parçamı yanında taşıyacaksın.


şimdi aç gözlerini,en zorlu sınavın başlıyor.ben yokum,sen de yoksun.sadece kelimeler var.

günaydın...Msn Cry Msn Cry


DAMLA DAMLA SANA YAZIYORUZ

bir şehir ağlıyor gidişler sonrası.terkedilenin hassaslığı vurmuş yanaklarına.rimelleri ayaklarına düşmüş bir şehir burası.gri hüzünler zamanının yaşandığı,ürkek,şaşkın ve çökmüş bir yer burası.sessiz ve sendesiz ben gibi...

oturduk beraber ağlıyoruz sana,İstanbul kardeşle beraber.kendimize efkarlandığımızın farkında değiliz aslında.griyiz,solgunuz ve üşüyoruz nisan sonu,mayıs başında.mevsim bahar,hem de ilk ön adlı.ama bizde yaşanan beşinci mevsimin kasırgası.

bir kasırga insanlarıyız galiba.savruluyoruz gün be gün.olduğumz yerde yürek çırpıntılarıyla vuruyoruz kayalıklara.içimizde cam kırıkları,can acıntısı var şimdi.senin burada olmayışına hayıflanırcasına,efkar nöbetleri tutuyoruz damla damla.

senin için beraber başlıyoruz en ıslağından ağlamaya.önce o pes ediyor ve daha derinden ıslak ıslka ben nöbeti alıyorum.ben durduğumda,bu sefer o başlıyor beni gözyaşlarına boğmaya.o baca baca,ben nefes nefes tütüyoruz senin yokluğuna.hiç sönmüyor efkar çubuklarımız.

her gece seni anıyoruz yıldızlar altında.biraz sakinleşiyoruz ve kelimeler ıslatıyor geceyi.sana yazıyoruz her sabahı.doğan her günün güneşini sen sanıp umutlanıyoruz.sonra fos çıkan umutlarımızla tekrar başlıyoruz damla damla seni haykırmaya.

hayaller kuruyoruz beraber senin için.geri döneceğin umudunu paylaşıyoruz beraber.beklemeli bir şeyler dökülüyor içimizden.aslında hiç biri yetmiyor bize.hatırlar,hayaller kafi gelmiyor yokluğuna.seni sensiz yazamıyoruz hiç bir şeye.sadece adını kazıyoruz dalga dalga kumsallara.

neşesiz,sırada,soğuk günler yaşıyoruz sensiz.seni arıyoruz dönmeyen dünyamıza.hıçkıra hıçkıra seni arıyoruz her gün.gidenlerin ardından kalanlar gibi nefessisiz şimdi.İstanbul ve ben sen, çok özlüyoruz ve her gün bahar ortasında sana ağlıyoruz.bilki her damla sana adanmıştır.iki sevende,tek sevilene...kalanlardan gidene...damla damla,sevgilerle...


DÖNMEYECEK GİBİSİN

Bu sana kaçıncı yazdığım mektup, hiç bir fikrim yok.

Saymak aklıma bile gelmedi. Kağıt ve kalemi
elime aldıkça yazdım ve yine yazıyorum. Hiç düşünmeden bir anda sana yazmaya başlıyorum. Yine
cümleler yavaş yavaş geliyor kalbimden kalemiminin ucuna, oradan da bu kağıt parçasıyla sana...

Yalnızım... Bir ben ve yine ben varım sadece. Sessiz ve sessizce bedbaht bir halde kendimce
yaşıyorum parça parça hayatı. Uzun yol çizgileri gibi kesik kesik hayatım sensiz ve anlamsız.
Sen gittin ve her şey yarım kaldı. Vurgunum sana, bunu bir türlü anlayamadın.

Sadece hatıralarla, ikimizin bir arada olduğu küçük resimlerle avunmaya çalışıyorum. ne kadar
teselli etmeye yada beni biraz olsun avutmaya yeter bu resimler bilemem ama... Resimler küçük
ama bir anlık bile olsa mutluluğu büyük.

İnsanlar benim deli olduğumu düşünmeye başladı. artık ismim bile değişti. Mecnun diyorlar bana.
Ama ben çöllerde Leyla 'mı aramıyorum ki... Ben seni de aramıyorum. Çünkü nerede olduğunu
biliyorum ve bana geri dönmeni bekliyorum. Bu bekleyiş ne kadar sürer? Bilmiyorum.

Ama bildiğim şeyler de var. Mesela seni seviyorum. Parça parçada olsa mutlu olduğumuzu biliyorum.
Bildiğim daha çok şey var ama... Senin uzakta bir yerde olduğun gerçeğinde biliyorum. Üzülüyorum.

Dokunsalar ağlayacak gibi oluyorum bazen. İçimde yorgunluğu var bu mutsuzluğun. Kimileri bahar
yorgunluğu desede bende bende mevsim hala kış ve ben üşüyorum. Zaman durmadan akıp gidiyor, geçmiş
günlerin yorgunluğunu ve umutsuzluğunu bana bırakarak.

Bilsem ki bu acı hiç bitmeyecek ve sevgili bana gelmeyecek, ben yine seveceğim inatla. Tükenmemişse
içimde sevgin, tükenmem ve yenilmem zamana. Yollarında beklerim sevgilinin. Kısaca senin. Sonuna
gidilecek en güzel, en zor ve en büyük yoldur sana olan bu aşk. Aylar, yıllar geçse ben seni unutmam.

Yalnızım...Sensiz ve sessizim sevgili. Kavuşmasamda sana, unutamam asla. Çünkü, içimde bir sevgi
tohumu her ügn biraz daha yeşeriyor. Dallanıp büyüdükçe nasıl unuturum seni sevgili. Devam edeceğim
sonuna kadar aşkın...


DÜŞ,YALNIZLIK VE GECE

buz gibi sana açıyorum gözlerimi.baktığım her noktada bir sen oluyorsun.sana sarılıyorum sonra.boşluklarda sen yoksun.siyah oluyorum,küfür oluyorum yalnızlığa,seni soruyorum yıldızlara...sen gözlerime hayal oluyorsun.

aynaya koşuyorum,yüzüme bakıyorum uzun uzun.bir anda gördüğüm sen oluyorsun.sana dokunuyorum,seni seviyorum,sen sanıyorum senliğimi...ama sonunda sen yoksun.

hayal oluyorum geceye.bir tarafa seni,bir tarafa kendimi koyuyorum.ortada birleşiyor ellerimiz.mumu yakıyorum ve karartıyorum tüm ışıkları.radyoyu açıyorum,en romantik ezgi oluyorum sana.ama bir düşten öte gidemiyorum zamanla.

sabaha yürüyorum sonra.ışık oluyor her yer.rengimni buluyor zaman.her yer sen gibi yitikleşiyor bir anda.camı açıyorum,rüzgarı dinliyorum.kelimelerde bir sen yoksun.

sesini özlüyorum.gözlerinin yeşilini,tenini hatta.eksilen kelimelerini,yitik cümlelerini,kırılganlığını arıyorum.hayalin oluyorum,öfken oluyorum,senlik bir şeyler yapıyorum.yine de seni bulamıyorum.

düşler öksüz kalıyor sesizliğe.ben gibi sensiz,sen gibi yitik,biz gibi yalnız kalıyor her şeyde.sonra tekrar siyah oluyorum gökyüzüne.gece yarısı sen yoksun.

gözyaşı oluyorum satırlara.kahveyle sarhoşluk molalarım başlıyor sana.dize dize sana birikiyorum.zamanın kumunu döküyorum.akrebi öldürüyorum,yelkovanı yitiriyorum.sayılarıysa kontörpiye bırakıyorum.seni arıyorum durgun saatlerinde,sen yoksun.

sigara yakıyorum efkarıma.duma duman sevda soluyorum içime.seni bekliyorum,seni özlüyorum,seni seviyorum.sonra ağırlaşıyor gözlerim.sana özlemleniyorum.sana uyuyorum her gece.aklımdasın,ruhumdasın,düşlerimdesin...sana açıyorum buz gibi tekrar gözlerimi,dokunduğum imgede yine sen yoksun...


düşün öyküsü,yalnızlık ve gece...
Son düzenleyen Morrigan; 13 Mart 2006 09:49 Sebep: Flood yapmayınız.
JeLiBoN - avatarı
JeLiBoN
Ziyaretçi
13 Mart 2006       Mesaj #835
JeLiBoN - avatarı
Ziyaretçi
BEN SANA MECBURUM

Ben sana mecburum bilemezsin
Adını mıh gibi aklımda tutuyorum
Büyüdükçe büyüyor gözlerin
Ben sana mecburum bilemezsin
İçimi seninle ısıtıyorum

Ağaçlar sonbahara hazırlanıyor
Bu şehir o eski İstanbul mudur?
Karanlıkta bulutlar parçalanıyor
Sokak lambaları birden yanıyor
Kaldırımlarda yağmur kokusu
Ben sana mecburum sen yoksun

Sevmek kimi zaman rezilce korkudur
İnsan bir akşam üstü ansızın yorulur
Tutsak ustura ağzında yaşamaktan
Kimi zaman ellerini kırar tutkusu
Birkaç hayat çıkarır yaşamasından
Hangi kapıyı çalsa kimi zaman
Arkasında yalnızlığın hınzır uğultusu

Fatihte yoksul bir gramafon çalıyor
Eski zamanlardan bir Cuma çalıyor
Durup köşe başında deliksiz dinlesem
Sana kullanılmamış bir gök getirsem
Haftalar ellerimde ufalanıyor
Ne yapsam ne tutsam nereye gitsem
Ben sana mecburum sen yoksun

Belki Haziranda mavi benekli çocuksun
Ah seni bilmiyor kimseler bilmiyor
Bir şilep sızıyor ıssız gözlerinden
Belki Yeşilköy'de uçağa biniyorsun
Bütün ıslanmışşın tüylerin ürperiyor
Belki körsün kırılmışsın telâş içindesin
Kötü rüzgâr saçlarını götürüyor

Ne vakit bir yaşamak düşünsem
Bu kurtlar sofrasında belki zor
Ayıpsız fakat ellerimizi kirletmeden
Ne vakit bir yaşamak düşünsem
Sus deyip adınla başlıyorum
İçim sıra kımıldıyor gizli denizlerin
Hayır başka türlü olmayacak
Ben sana mecburum bilemezsin..
venüsün_kızı - avatarı
venüsün_kızı
Ziyaretçi
13 Mart 2006       Mesaj #836
venüsün_kızı - avatarı
Ziyaretçi
Senı Sevıyorum....
Seni seviyordum ve senin haberin yoktu.

Saçlarını izliyordum uzaktan, kulağının arkasına
Düşüşü ve burnun herkesten başkaydı işte.
Güldüğün zaman yukarıya bakardın. yukarı kalkan
Başın ve gülen gözlerin vardı, ne güzeldiler...

Sen bilmiyordun, ben seni seviyordum.

Kalbime sığmıyordu aklımdan geçenler. duvarlara,
Vitrin camlarına kaldırımlara çarpıyordu. geri dönüyordu
Çoğalarak. senin sesini duyduğum masalarda erteliyordum
Herşeyi, her şeyi erteleyişim oluyordun. kalp ağrısı
Oluyordun, birlikte soluduğumuz sokak isimleri oluyordun.
Mevsimler değişiyor ve büyüyorduk. dönemeçler geçiyor,
Köprüler göze alıyor ve bazen tekin olmayan suların
Üzerinden atlıyorduk. cesurduk... ufuk çizgisi maviydi,
Gün batımı hep turuncu ve kırmızıydı bütün karanfiller.

Ben seni seviyordum, bilmiyordun.

Sevinçlerim oluyordun arasıra, sen hiç bilmiyordun.
Sonra herhangi biri oldun. bütün sevinçlerim bittikten
Sonra yağmurlar yağdı serin haziran akşamları...
Sonra bir gün uzaktan gördüm seni. saçların
Bana inat, başın her şeye meydan okuyarak.
İşte yine aynı... kalbimi acıttın. her zamanki gibi.
Değiştik sanıyordum.

Ve sen yine bilmiyordun.

Iclal aydın
Misafir - avatarı
Misafir
Ziyaretçi
13 Mart 2006       Mesaj #837
Misafir - avatarı
Ziyaretçi
KIZIN ADI ÖZGÜRLÜK

Minnacık bir kız vardı
Bir ormanda yaşardı
Karanlıkta kaybolsak
Elimizden tutardı
Yürüdüğü kırlarda
Papatyalar açardı
Omuzundan güvercinler uçardı
Öldürdüler yarım kaldı
Dudağında son gülücük
Yalnızca bir adı kaldı
Kızın adı özgürlük
Minnacık bir kız vardı
Göğsüne gül takardı
Beyaz bir at üstünde
Bulutlara konardı
Irmağın aynasında
Saçlarını tarardı
Yüzünü ay ışığıyla
Yıkardı
Minnacık bir kız vardı
Yüreği kuş kadardı
Tutunca rüzgar olur
Bir su gibi kayardı
Geciken şafaklarda
Yıldızları yakardı
Uyanınca seher yeli
Kokardı
Öldürdüler yarım kaldı
Dudağında son gülücük
Yalnızca bir adı kaldı
Kızın adı özgürlük

Yusuf Hayaloğlu
Misafir - avatarı
Misafir
Ziyaretçi
13 Mart 2006       Mesaj #838
Misafir - avatarı
Ziyaretçi
Bir Gün Anlarsın
Uykuların kaçar geceleri
Bir türlü sabah olmayı bilmez
Dikilir gözlerin tavanda bir noktaya
Deli eden bir uğultudur başlar kulaklarında
Ne çarşaf halden anlar, ne yastık
Girmez pencerelerden beklediğin aydınlık
Kapanır yatağına çaresizliğine ağlarsın
Onun unutamadığın hayali
Sigaradan derin bir nefes çekmişcesine dolar içine
Sevmek ne imiş bir gün anlarsın
Bir gün anlarsın aslında her şeyin boş olduğunu
Şerefin, faziletin, iyiliğin, güzelliğin
Gün gelir de sesini bir kerecik duymak için
Vurursun başını soğuk taş duvarlara
Büyür gitgide incinmişliğin, kırılmışlığın
Duyarsın
Ta derinden acısını çaresiz kalmışlığın
Sevmek ne imiş bir gün anlarsın
Bir gün anlarsın ne işe yaradığını ellerinin
Niçin yaratıldığını
Bu iğrenç dünyaya neden geldiğini
Uzun uzun seyredersin de aynalarda güzelliğini
Boşuna geçip giden yıllarına yanarsın
Dolar gözlerin için burkulur
Sevmek ne imiş bir gün anlarsın
Bir gün anlarsın tadını sevilen dudakların
Sevilen gözlerin erişilmezliğini
O hiç beklenmeyen saat geldi mi
Düşer saçların önüne ama bembeyaz
Uzanır gökyüzüne ellerin
Ama çaresiz
Ama yorgun
Ama bitkin
Bir zaman geçmiş günlerin uykusuna dalarsın
Sonra dizilir birbiri ardınca gerçekler acı
Sevmek ne imiş bir gün anlarsın
Bir gün anlarsın hayal kurmayı
Beklemeyi
Ümit etmeyi
Bir kirli gömlek gibi çıkarıp atasın gelir
Bütün vücudunu saran o korkunç geceyi
Lanet edersin yaşadığına
Maziden ne kalmışsa yırtar atarsın
O zaman bir çiçek büyür kabrimde kendiliğinden

Seni sevdiğimi işte o gün anlarsın
Misafir - avatarı
Misafir
Ziyaretçi
13 Mart 2006       Mesaj #839
Misafir - avatarı
Ziyaretçi
HATRINA DÜŞECEĞİM

Kopkoyu bir sis içinde bir akşam
Hatırına düşeceğim belki
Bir an ıslayacak yağmur yüzünü
Birden o tatlı demleri hatırlayacaksın
Sonra sıcak yatağında uzun uzun
Ağlayacaksın Ağlayacak.!

Boğazında bir şeyler düğümlenecek
Ah yanımda olsaydı diyeceksin
Tüm yıldızlar gülecek haline Ay'da göz kırpacak
İliklerine işleyecek bensizlik
Kahrolacaksın...!

Bir sigara tüttüreceksin ihtimal
Ufku seyredeceksin saatlerce
Bir rüzgar kopçalayacak yüzünü
Sonra hayalim gelecek karşına
Bir Şiirimi mırıldanacaksın
Hıçkıracaksın..!

Gönlünden atamadığın gibi kafandan da
Silemeyeceksin beni düşlerine gireceğim her gece
İnce bir hüzün bürüyecek yüzünü
Ve çırılçıplak gerçekleri o zaman
Anlayacaksın..!

Sonra bir şeyler yazmak isteyeceksin
Kafan gibi kaleminde işlemeyecek
Unutmak isteyeceksin her şeyi
Ama unutamayacaksın hiç bir şeyi
Kıvranacaksın.!

ESKİ AŞKLAR

Seni seviyorum; seni çok seviyorum

- Ben de seni; ben de seni çok seviyorum...



Değil o iki insanın arasına

şu iki satırın arasına bir şey girebilir mi?



Ama girer işte

girdiği için de, “eski aşk” oluverir karşındaki



Artık hiç görmese de

göremese, görmemesi gerekse de

“eski aşkları”yla yaşar insan

düşleriyle geçip gider zaman



Hiç konuşmasa, konuşulmasa

adı bile geçmese, silgilerle silinse de

gittikçe dolan kartvizitinde

çoluk çocuk tatil dönüşünde

bir ödül töreninde

bol yıldızlı bir gecede

gözlerin önünden geçiveren

film şeridinin soluk karelerinde

başucunda sevdiklerin, son nefesinde



mutlaka bir “eski aşkı” vardır insanın

ayakkabısında taş, yüreğinde yara olan



yeri doldurulamayan...



düş hekimi yalçın ergir

(geleceğin "eski aşk"ını, şu anda yaşayanlara)

ramsstein - avatarı
ramsstein
Ziyaretçi
13 Mart 2006       Mesaj #840
ramsstein - avatarı
Ziyaretçi
Birbirine Karışsın Diye Saçlarımız

sigarasını söndüren berber darman duman dinliyor
söylediklerimi
elindeki makası nerdeyse dünyaya düşürecek
yani biz ayrılınca dünya nereye gittiyse
'kökünden kesin saçlarımı' diye yineliyorum
'sonra toplayıp verin bana, bir ayrılığın
andacıdırlar'
dokunurken saç tellerime parmakları titriyor
her zaman özene bezene taradığı
siyah, kıvırcık bir sel boşanıyor ardından
gözlerini yumarken aynalar
yalnızca makasın sesi duyulan
ve kanat çırpışı
kafesinde çılgına dönen sakanın


sevgilim
açtığında postacının getirdiği paketi yarın
içinde senin yüreğini kaldıran dağlar
benim gözlerimi dolanan sis
ve sevişirken çam ağaçlarına takılan saçlarımız
birden herşey, herşey, bir gölde bir sabah ansızın
açılışı
gibi
yüzlerce nilüferin
ayrıldığımız gün üzüntüden bayılan zaman
kendine gelince olmadık anda
vapurlar yağacak yüreğinin adalarına yeniden
yeniden dalgalar
yeniden limanlar
yeniden sonu olmayan şarkılar
hepsi
yine birbirine karışsın diye saçlarımız


o zaman yine saçlarını topla sevgilim
ve yüreğinde beklettiğin martıları sal

Akgün AKOVA

Benzer Konular

18 Ocak 2010 / virtuecat Genel Mesajlar
6 Ağustos 2020 / mydarling24 Genel Mesajlar
18 Temmuz 2016 / Daisy-BT Edebiyat
27 Kasım 2012 / Efulim Coğrafya