Arama

Şiir Nehri -1- [Arşiv] - Sayfa 900

Güncelleme: 2 Aralık 2006 Gösterim: 1.421.284 Cevap: 12.492
Misafir - avatarı
Misafir
Ziyaretçi
5 Eylül 2006       Mesaj #8991
Misafir - avatarı
Ziyaretçi
Bir Genelev Kadını Ve...

Sponsorlu Bağlantılar
Girdi
Sırtında eski bir ceket vardı
Bir yerlerden sızmıştı sanki, gün ışığı gibiydi
Sarışındı
Önce bir süre kapının önünde durdu durdu
Gölgelendi, inceldi, beni gördü
Pek önemsemedim
Baktı, hiç konuşmadı
Oysa bir İsa tasviri gibi uçumluydu, güzeldi
Yer gösterdim, oturmadı
Bir sigara yaktım, ona da verdim
Aldı
Sigarasını ben yaktım
Kısa bir gülümseme yürüdü dudaklarından
Benim dudaklarıma da geçti
Çocuklar gibi kızardım
Öteki kızlar gülüştüler
Ben kendimi sevdim, güvendim
Saçlarımı düzelttim, göğsümü biraz kapadım
Bana elini uzattı, ellerimiz birbirine değdi
Sıcaktı, inceydi, kıskanırım anlatmaya bu eli
Ağır ağır odama çıktık.

Girdi
Açık pencereyi kapadım
Perdeyi çektim
Arkamı döndüm, yavaş yavaş soyundum
Bileğimdeki saati çıkardım
Sigaramı söndürdüm
Tam o zaman..
Zaman da değildi belki
Önce korkunç bir gözyaşı seli
Sonra alabildiğine bir kayalık
Kayaların üstünde bir kertenkele
Ardından bir ormanın uğultusu
Binlerce kanat sesi
Sağ elinde bir bıçak
Yok, hayır, bıçak da değildi
Vuran, ezen, öldüren bir el
Ve eller
Ve dişler
Kendimden geçtim.



Bir daha gelmedi, hayır, bir daha hiç gelmedi
Ama onunla ben
Ne zaman istedimse o zaman yattım.


Edip Cansever

TheGrudge - avatarı
TheGrudge
Ziyaretçi
5 Eylül 2006       Mesaj #8992
TheGrudge - avatarı
Ziyaretçi
Umut Treni

Sponsorlu Bağlantılar
Bak el sallıyor münevver abla
Çabuk yetiştir lokman hekime
Yerini hazırladım en ön koltukta
Aman kusur etme hizmetinde
Çünkü o Nasreddin Anne
Başımızın tacı, gönlümüzün aydın yüzü
Bazen hüzün verse de çoğunda güldürür bizi
….
Umut treni kalktı kalkacak
Erken gelen yerini tutmuş
Yetişemeyen ahh edecek
….

Zeliha bacı telaşlı
Tutmak ister anacığının elinden
Kıymet anasının gülen yüzü atlamış bile vagona
Fatoş uzaklardan bağırır unutmayın beni emi
Umut treni doldu sanki Nuh’un gemisi gibi

Hatice çok sevindi bu işe
Güller açtı yüzünde umut trenine binince
Tekirdağ’dan Ahmet bey
En sakin yolcumuzdu
İstanbul’dan Aydın kardeş
Aceleci belli ki
Gitmek ister ışık hızı
Fransa’dan meçhul yolcu
Katıldı aramıza…

Meral tutundu son anda
Süheyla en kıdemli yolcu
Anacığından torpilli
Kurulmuş baş köşeye
Seslenir yolculara
“Hadi durman binin gari”

Nevin ise çok sabırsız
Sakın derken kalkmasın bensiz
Dalıp kalmış beklerken sevgi durağında
Tam tren geçerken uyandı birden
Koştu ardımızdan tuttu elimizden

Kaptan pilot Müniş abla
Trenin mucidi…
Umut Gül makinist olmuş
Kasım kasım kasılıyor
Nede olsa tren onun adını taşıyor
Bu yolun sonunda
Sevda var biliyor


Haydi canlar yerimiz çok
Umut, sevgi rehberimiz
Güzel yürekli herkesi
Trenimize bekleriz
….

Nasreddin ana pek keyifli
Kızları oğulları
Kardeşleri ve dostları
Sarmışlar dört yanını
Umut treni ise nazlı
Dumanın savurur
Düdüğünü öttürür
Üstelik birde türkü tutturur
…….


“Dertlilere deva hastalara şifa
Bana yari getir umut treni
Hiçbir vagon boş kalmasın
Her şafakta hareket var
Hiçbir dost aşağıda kalmasın…”


'trenler geçer yüreğimden. umudun trenleri ve en son kalkan tren sevda durağına götürür, sevda yolcularını ve ordan öteye gitmez... '

Mystic@L - avatarı
Mystic@L
Ziyaretçi
5 Eylül 2006       Mesaj #8993
Mystic@L - avatarı
Ziyaretçi
görinen yıldız değil yir yir delinmişdür felek
gün yüzünün hasretiyle tir-i ahımdan benüm

necati

-1.
açılmış sarmaşık gülleri
kokularıyla baygın
en görkemli saatinde yıldız alacasının
gizli bir yılan gibi yuvalanmış
içimde keder
uzak bir telefonda ağlayan
yağmurlu genç kadın

-2.

rüzgâr
uzak karanlıklara sürmüş yıldızları
mor kıvılcımlar geçiyor
dağınık yalnızlığımdan
onu çok arıyorum onu çok arıyorum
heryerinde vücudumun
ağır yanık sızıları
bir yerlere yıldırım düşüyorum
ayrılığımızı hissettiğim an
demirler eriyor hırsımdan

-3.


ay ışığına batmış
karabiber ağaçları
gümüş tozu
gecenin ırmağında yüzüyor zambaklar
yaseminler unutulmuş
tedirgin gülümser
çünkü ayrılmanın da vahşi bir tadı var
çünkü ayrılık da sevdâya dahil
çünkü ayrılanlar hâlâ sevgili
hiç bir anı tek başına yaşayamazlar
her an ötekisiyle birlikte
herşey onunla ilgili

telaşlı karanlıkta yumuşak yarasalar
gittikçe genişleyen
yakılmış ot kokusu
yıldızlar inanılmayacak bir irilikte
yansımalar tutmuş bütün sâhili
çünkü ayrılmanın da vahşi bir tadı var
öyle vahşi bir tad ki dayanılır gibi değil
çünkü ayrılık da sevdâya dahil
çünkü ayrılanlar hâlâ sevgili

-4.

yalnızlık
hızla alçalan bulutlar
karanlık bir ağırlık
hava ağır toprak ağır yaprak ağır
su tozları yağıyor üstümüze
özgürlüğümüz yoksa yalnızlığımız mıdır
eflatuna çalar puslu lacivert
bir sis kuşattı ormanı
karanlık çöktü denize
yalnızlık
çakmak taşı gibi sert
elmas gibi keskin
ne yanına dönsen bir yerin kesilir
fena kan kaybedersin
kapını bir çalan olmadı mı hele
elini bir tutan
bilekleri bembeyaz kuğu boynu
parmakları uzun ve ince
sımsıcak bakışları suç ortağı
kaçamak gülüşleri gizlice
yalnızların en büyük sorunu
tek başına özgürlük ne işe yarayacak
bir türlü çözemedikleri bu
ölü bir gezegenin
soğuk tenhalığına
benzemesin diye
özgürlük mutlaka paylaşılacak
suç ortağı bir sevgiliyle

-5.

sanmıştık ki ikimiz
yeryüzünde ancak
birbirimiz için varız
ikimiz sanmıştık ki
tek kişilik bir yalnızlığa bile
rahatça sığarız
hiç yanılmamışız
her an düşüp düşüp
kristal bir bardak gibi
tuz parça kırılsak da
hâlâ içimizde o yanardağ ağzı
hâlâ kıpkızıl gülümseyen
-sanki ateşten bir tebessüm-
zehir zemberek aşkımız
Misafir - avatarı
Misafir
Ziyaretçi
5 Eylül 2006       Mesaj #8994
Misafir - avatarı
Ziyaretçi
Sonbahar Süzülür Bakışlarından



Sonbahar kasveti süzülür bakışlarından
Billur bir ırmağa düşer solgun hayaller
Mor dağlara takılır yasak düşlerin
Yürek avare bir ilk baharı bekler
Dağılsın üzerine çöken sis
Acıyı damıtmak ölmekten beter
Siyah bir sahtiyana benzeyen gündüz
Gibi takip eder seni gölgeler
Yarın sitem sunar sana tutulan
Bugün aşkından eriyip bitenler
Ya silik bir iz kalır gönlünde
Ya da ateşinden yanan laleler..........................

Gece



Duygularım aheste aheste anılara yol alırken bu gece ,
Hüzünü savuruyor o ılık rüzgar,
Gökyüzünde kandilleşmiş yıldızları seyre dalarken ,
Kokusunu salıvermiş güzelim bahar...
Şu denizin seyrine dalıyorum ne kadar durgun,
Ayla kucaklaşmış gümüş kaftana bürünmüş yorgun,
Bir esrarengiz soru işareti bir bilmece yine
Sukünun çileden çıkarır konuş ey gece.....
Belki bir ninenin dilindesin şimdi ,masalda ebedileşen
Belki bir şairin mısrasında beldeleşen,
Masalda tutuşmuş avuçlardasın belki
Sulu bir çift gözün ummanında mı bilmem ki.....
Seni anlamak istiyorum bana arkadaş ol gece ,
Anıları aratma bugünüm dünden güzel olsun
Yeni bir güne, yeni hayallere,tertemiz umutlara gebe
Sırları,gizleri sakladığın bağrında dertliyim ,yorgunum gece...
Son düzenleyen Blue Blood; 5 Eylül 2006 21:17 Sebep: Mesajlar Otomatik Olarak Birleştirildi
Mystic@L - avatarı
Mystic@L
Ziyaretçi
5 Eylül 2006       Mesaj #8995
Mystic@L - avatarı
Ziyaretçi
Her satırı
Mendireğe dizili karabataklara benzeyen
Bir mektup bırakarak
balıkçı koyundan
sisler icinde uzaklaşan kayık gibi
bir sabah usulca ayrıldın
koynumdan

Bütün yolcularını
Boğaz köprüsünün çaldıgı
Araba vapurunun
boş seferleri
gibi yanlızca rüzgâr
gezinir sensiz
yüreğimde

Durgun bir sudur aslında deniz
ki çocukların acemi oltalarını denedikleri
kuytu bir iskelenin
tahtaları altına yazdıgım
ayrılık siirini okudukca
dalgalanır...
Misafir - avatarı
Misafir
Ziyaretçi
5 Eylül 2006       Mesaj #8996
Misafir - avatarı
Ziyaretçi
Bir Na't-ı Vefa



Alemlerin Efendisi'ne (S.A.V.)

Ey gönül tesellisi, yankısı güle vuran
Ey bin pare gönlümü ateşiyle kavuran

Sığındım dergahına bir Bedir seherinde
Erittim hicabımı leylin tenha yerinde

Beyza bir nur saçardın gökkubbenin yüzüne
Ben de düşmek isterim topraktaki izine

Ey yürekten fışkıran bahş-ı hayatın adı
Ey biricik sermayem, Ey gönlümün muradı

İdrakimdir peşinde gezip biçare düşen
Senin ismindir her dem leblerimden süzülen

Zümrüt kanatlarına ol sevdayı bindirdin
Mübarek ellerinle güneşe taç giydirdin

Ey elest-ü bezminde kapıldığım rüzigar
Ey yürek iklimimde güller kokan gülizar

Sana geldim tut elimden, Ey güllerin şebnemi
Nur ellerin koy gönlüme soğut ateş sinemi

Serinliğinle yanıp ateşinle susamak
Tek muradımdır canım sevgine layık olmak.
Misafir - avatarı
Misafir
Ziyaretçi
5 Eylül 2006       Mesaj #8997
Misafir - avatarı
Ziyaretçi
Mum Işıkları



Lüks lambamız hiç olmadı
Olmayacak da herhalde
Yalnız gecemiz değil
Güneşimiz bile karanlıktı
Karanlıkta nefes almaya,
Karanlıkta sevişmeye alışmışken
Bir mum yandı
Günün karanlığında

Umutlarımızı aydınlattı
Ocağımızı aydınlattı

Tadına varamamışken aydınlığın
Mum ışıkları
Karatıldı

Mumcu’yu yok ederek,
Aydınlık için yanan mumumuzu söndürdüler
Hiç acımadan

Bize de acımadılar
Bombaladılar geleceği bir arabadan
Mystic@L - avatarı
Mystic@L
Ziyaretçi
5 Eylül 2006       Mesaj #8998
Mystic@L - avatarı
Ziyaretçi
Yetti dedi,bitti dedi sevgili
Duruşu ağaç dalında titreyen kedi gibiydi
Aşağıda salya kıvamında tehditleriyle köpekler
Ve adam serçe yavrusuydu,iki dal yukarıdaki
Yetti dedi,bitti dedi sevgili

Yetti dedi,bitti dedi sevgili
Ve gitti...
Bir tabutun kapağını örter gibi,
Kapandı ardından tahta kapı
Bir karanfil savruldu masadan
Ve üzerine yaralı bir fil gibi düştü kitaplık
Dağıldı kitapları
Dağıldı şiirler
Ve anatomi atlası....

Atlastan uzanan bir kadavranın eli
Kavradı,ısıttı
Sahiplendi karanfili
Doğruldu,kalktı-bir mum yaktı
Sonrası.. sevgi seli
O kadar canlıydı ayrılık
Ve o kadar gerçek! !
Artık peşinden koşulacak ufuk çizgisiydi adam için,
Birini sevmek....
Misafir - avatarı
Misafir
Ziyaretçi
5 Eylül 2006       Mesaj #8999
Misafir - avatarı
Ziyaretçi
Batan Güneş



Ben batıda bir yerlerde, sense güzelim,
Güneşin dağların ardında kaybolduğu bir yerde.
Her akşam oluşunda, batan güneşi seyrediyorum,
Ve içimden tâ yüreğimden onunla sevgimi söylüyorum.
Tüm duygularımı, tüm sırlarımı açıyorum ona,
Batarken gelip haber versin diye sana.
Işıklarına tutunup onunla batmak istiyorum,
Geçerken belki yolda seni görürüm diye.
Gün batıp tamamen ışıkları çektiğinde,
Anlaşılmaz bir burukluk çöküyor içime.
İsyan ediyorum tüm yaşamın engellerine,
Bu güneşte sensiz battığı için sevgilim.
arwen - avatarı
arwen
Ziyaretçi
5 Eylül 2006       Mesaj #9000
arwen - avatarı
Ziyaretçi
Ödünç Akşam Günceleri



Yalnızlık panayırları gözlerden ırak
Bir serçe dokusuyla işli geceler
Tenlerde mehtabın kokusu
Yakamoz darbeleriyle sancılarda

Yıkıntı örenlerin asude bakışlarında
Bir gelincik selamlarken eceyi
Öksü otu çeker geceye reveransını

Yaşanmışlığın yıprantılarında kalmış
Şakayık renklerinden kovulma hayat
Al benisi ucuz pazar tezgahlarına dökülse
Kurur mu? gözyaşın odeon basamaklarında

Kaç Sokrates eskitir bu sevda
Kaç Eflatun ‘la ağlaşır...

Liman uzantılarına saklı
İzbe kumsallar üzerinde dağılmış düşler
Ve pervasız yüzleşme hesaplarına açılan
Kumdan kalelerin burçlarından süzülen
Ebem kuşakları sarmış giz telaşlarını

Gözler susku sorgulamalarında
Lâl olmuş yürekse hala
Yar kokusu esintilerine niyette...

Nazarların sedalanırken
Babil’in asma bahçelerinde
Bir İskender gururu yakar bağ bozumunu
Tan sararken sensizlik gölgelerini
Ne petrus tadı esir alır Kleopatra’yı
Ne de ayaklarına serilir Hitit Güneşi

Fi tarihi aşklarının vedası;

Hiç bitmeyecek Hindu seferlerin
Muson yağmurlarıyla sarmalanmış
Binlerce sevda masalı tadında
Saklanacak ödünç akşam güncelerinde

Benzer Konular

18 Ocak 2010 / virtuecat Genel Mesajlar
6 Ağustos 2020 / mydarling24 Genel Mesajlar
18 Temmuz 2016 / Daisy-BT Edebiyat
27 Kasım 2012 / Efulim Coğrafya