Arama

Şiir Nehri -1- [Arşiv] - Sayfa 977

Güncelleme: 2 Aralık 2006 Gösterim: 1.392.719 Cevap: 12.492
arwen - avatarı
arwen
Ziyaretçi
15 Eylül 2006       Mesaj #9761
arwen - avatarı
Ziyaretçi
Sanki Ben

Sponsorlu Bağlantılar


Vur! Gözlerini sevdiğim
Bir kurşun sık
Alnımın ortasına
Dindir yüreğimdeki acıyı
Tek bir kurşun sık
Sık gülüm ölümüm elinden olsun
Ölürken son sözüm seni seviyorumdur biliyorsun
Bana baktığın ilk günü hatırlıyor musun?
Gözlerinle beni vurduğun ilk günü
İşte ben o zaman öldüm
Çimen gözlerinin içine düşüp boğuldum
Bir tek kurşun sıksan ne olur ölüm!
Ben zaten ölmüşüm.
Adını yüreğime kazımışım
Gözlerini aklıma mıh gibi çakmışım
Sanki ben; seni doğmadan tanımışım.


Mystic@L - avatarı
Mystic@L
Ziyaretçi
15 Eylül 2006       Mesaj #9762
Mystic@L - avatarı
Ziyaretçi
Rüzgar

Sponsorlu Bağlantılar
Şimdi bir rüzgar geçti buradan
Koştum ama yetişemedim,
Nerelerde gezmiş tozmuş
Öğrenemedim.

Besbelli denizden çıkıp
Kıyılar boyunca gitmiştir,
Tuz kokusu, katran kokusu, ter kokusu
Yüreğini allak bullak etmiştir.

Sonra başlamış tırmanmaya dağlara doğru
Bulutları koyun gibi gütmüştür,
Okşayıp otları yaylalarda
Büyütmüştür.

Köylere de uğradıysa eğer
Islak, karanlık odalarda beşik sallanmıştır,
Güneş altında çalışanlara
İmdat eylemiştir.

Sonra başlayıp alçalmaya ovalara doğru,
Haşhaş tarlalarında eflatun, pembe, beyaz,
Kıraçlarda mavi dikenler..
Toz toprak gözlerine gitmiştir.

Şehirlere uğramış ki yanımdan geçti,
Haşhaş çiçeğine benzer kızlar görmüştür,
Bir gülüş, bir tel saç, allık pudra
Alıp gitmiştir.

Şimdi bir rüzgar geçti buradan
Koştum ama yetişemedim,
Soraydım söylerdi herhalde
Soramadım.

Dreamcatcher - avatarı
Dreamcatcher
Ziyaretçi
15 Eylül 2006       Mesaj #9763
Dreamcatcher - avatarı
Ziyaretçi
Ben Kimim

Ben kimim? Yaramaz bir çocuk
Sessizliğiyle kendine gizlenen
Bugün bile simyacılar, iyi-kötü
Bir şeyler bulup çıkarmak isterken
Ben kimim, zamanın kıyısında direnen?

Uçaklar uzaklara kanat vururken
Ben kimim, kırılıp kalmış
Eski bir tekne gibi?
Ben kimim, çocuk düşlerinden
Anlaşılmaz ülkülere uzanmış?

Ben kimim bilemiyorum
Açlığıyla olmadık sevgilerin
Bir küçücük bakışta oyalanan
Ben kimim olur olmaz zamanlarda
Kendine ve herşeye ağlayan?

Afşar Timuçin
arwen - avatarı
arwen
Ziyaretçi
15 Eylül 2006       Mesaj #9764
arwen - avatarı
Ziyaretçi
Sanki Birini Bekliyorum



Bir garip düşünceler var kafamda hayalimde
Sanki birini bekliyorum bana gönül verecek
Anlatılması çok zor bir burukluk var gönlümde
Sanki birini bekliyorum bana gönül verecek

Parçalıyor içimi bu gariplik bu belirsis his
Olmuyor geceler gündüzler birtürlü düşüncesiz
Günlerimde geçiyor çaresiz vede neşesiz
Sanki birini bekliyorum bana gönül verecek

İstemiyorum eve gitmek soğuk soğuk geliyor
Dostlar arkadaşlar nedir senin bu halin diyor
Ancak beni yalnızlıkla düşünceler mutlu ediyor
Sanki birini bekliyorum bana gönül verecek

Neden birini bekliyorum böyle bütün günler
Sorsam böylemi olmuştur aceba hep sevenler
Muradına ermişmidir sevgiye gönül verenler
Sanki birini bekliyorum bana gönül verecek
Mystic@L - avatarı
Mystic@L
Ziyaretçi
16 Eylül 2006       Mesaj #9765
Mystic@L - avatarı
Ziyaretçi
Renkler

Hayatın kendisidir renkler,
aşkı, sevgiyi ve kini,
Güzellik ve çirkinliği,
bereket ve kıtlığı,
coşku ve korkuyu,
şehvet ve duyguyu,
dostluk ve düşmanlığı anlatır.

Başağın ekmek sarısını,
Karın saf ve temiz beyazlığını,
Doğa'nın yemyeşil dokusunu,
Gülün o gizemli kırmızısını,
Siyahın korku ve öfkesini,
Mavinin türkü tadını,
Rahat bırakın...

Rahat bırakın renkleri,
Özgürce gelişsin,
Serpilsin kozalarında;
Yerlerini alsın renk tayfında gönlünce,
Dolaşsın gökkuşağı ile,
Tüm gök ve yeryüzünde...
arwen - avatarı
arwen
Ziyaretçi
16 Eylül 2006       Mesaj #9766
arwen - avatarı
Ziyaretçi
Sanma



Sevmiştir yüreği bu sessiz hâli,
Sığmıyor kabına, taşıyor sanma!..
Emin ol sevdiğim, sustun susalı,
Sanki bir ölüyüm, yaşıyor sanma!..

Her fırsatta sana ahkâm kessem de,
Sevgiler saygı da ister desem de,
Ben kendim anlayış göstermesem de,
Verdiğin karara, şaşıyor sanma!..

Düştüğü her yeri nârıyla yakıp,
Geçen ateşe çâre yok diyor tıp,
Esip gürlediğim o ana bakıp,
Beni taştan bir kalp, taşıyor sanma!..

Ne sevgim tükendi, ne aşkım bitti,
Beni zâlimliğe hasretin itti,
Doldu yaprakları kapatıp gitti,
Yepyeni bir defter, açıyor sanma!..

Ölesiye sever, hâşâ tapardım,
İki elim kanda olsa, kopardım,
Sen ‘olsun’ demeden çok şey yapardım,
Zorluğu gördü de, kaçıyor sanma!..

Dün çıkardığını bugün giymiyor,
Dünyada tatmadık bir zevk koymuyor,
Ağıda, gazele gülüp oynuyor,
Etrafına neşe, saçıyor sanma!..

Sevinç varsa, neşe varsa ortaktı,
Sevmezdi zorluğu biraz korkaktı,
Kederli günleri bana bıraktı,
Her akşam bir yerde, içiyor sanma!..

Derdim sendin, tasam senin tasandı,
Bildiğim tek yasa, senin yasandı,
Ağır geldi yüküm, bıkıp usandı,
Kendine yeni yâr, seçiyor sanma!..
Mystic@L - avatarı
Mystic@L
Ziyaretçi
16 Eylül 2006       Mesaj #9767
Mystic@L - avatarı
Ziyaretçi
Rüzgar dolu konaklar

Doğduğumuzda
Bizim için yaptırdığı sandıklara
Gümüş aynalar
Lacivert taşlar
Ve Halep ten kaçak gelen kumaşlar
Dolduran annemiz
Bir zaman sonra
Bizi koyup o sandıklara
Yol
Rüzgar
Ve konakları fısıldayacaktı kulağımıza.
Yalnız kalmayalım diye karanlıkta
Çocukluğumuzu ekleyecek
Avunmamızı isteyecekti
O çocuklukla.
Sırtımızdan jiletle akıtılan kanın
Karıştığı uzun ırmağa
Bırakıldığımızda
Annemiz bu kadarını istemezdi
Bu yüzden
O uyurken
Uzaklaştık
Diyorduk sulara.
Gidişin kendisinden artakalan
Her şey, herkes burada.
Ben buradayım
Kardeşlerim yitikliğiyle burada
Annem elbiseleriyle
Erkek kardeşim savaş korkusuyla
Babam burada hiç uyanmış olmasa da
Dünya eksilmiş etrafımda
Bir düş sanki olanlar
Uzayan ve uzadıkça acıtan

I

Annemiz
Siyah kadife elbisesini olkadığında
Saçlarını düşürerek bakışlarına
Babamızı hatırlardı:

Beyaz bir dağda olduğunu söylüyordu onun
Beyaz ve her bahar küçülen bir dağda

II

Hepimizden büyük olan
Ve uzaktaki savaştan korkan
Erkek kardeşimiz
Dönmeyince bir daha
Biz de korktuk savaştan.
Ama savaş değildi onu bırakmayan.
Gelmirken yanımıza
Atıyla uyumuş
Babamızın karşısındaki karlı dağda

Annemizin yüzü azaldıkça
Omuzları küçüldükçe annemizin
Şaşındık hangi dağa bakacağımıza

III

Evimizin uzun sofasında
Kadife elbisesi uzayıp
Gümüş başlığı ağırlaştıkça
Bolardıkça gümüş kemeri
Annemiz benziyordu baktığı dağlara.
Baharda inceliyordu kabuğu
Ama ulaşamıyorduk ona.
Ölüyordu
Bu defa gerçekten eriyordu
Bir daha görünmedi sofada

IV

Her kış kaybolan
Ve baharda ortaya çıkan
Bir ağaç oldu annemiz

Dövmeleri olan bir meşeydi o
İniltisi geliyordu kulağımıza

V

Annemiz
Her gece siyah kadifesiyle
Dolaşıyordu dağların arasında
Kökleri olmayan bir meşeydi o
Suskun, arasıra ağlayan

Ayrılmadan daha
Toplaşır gölgesine annemizin
Fısıldaşırdık aramızda
Tanrım n olur bağışla
Evimizi bağışla tanrım n olur
Dokunma sofamıza
Orada gülebiyoruz ancak
Orada adamakıllı susuyoruz
Orada ağzımız bizim oluyor
Dokunmasak da

Görüyoruz annemizi uzaktan

VI

Soğuklar başladığında
Atlılar gelmişti bizi almaya
Yaşlı ve tahaf atlılardı
Korkutmuşlardı bizi
Kar yağmıştı bakışlarına.
Ve hiç konuşmadan bizimle
Bakmadan ellerimizin küçüklüğüne
Konaklara götüreceklerdi bizi
Rüzgarla uğuldayan konaklara

VII

Annemiz
Babamızın ve kardeşimizin ortasında
Usulca uyurken
Uzaklaştık yaşlı atlılarla.
Boynumuz ağrıdı geriye bakmaktan
Gözlerimiz uzadı her kıvrımda.
Ama boşuna
Boşuna bizim ağlayışımız
Hastalığımız boşuna
Yönü yitirmişti atlılar

Dönemedik bir daha

VIII

Dağlardan yuvarlanan taşlar gibiydik.
Dörk kızkardeş
Gölgesiyle derinleşen vir vadide
Artık bizim olmayan
Yatağımızı aradık
Aradık yatağımızı günlerce.
Kaç dağ gittiysek
O kadar uzaktık birbirimizden
O kadar yalnız dendimizle

IX

Ne son ne başlangıç
Ne içeri ne dışarı
Oradaydık
O taştan dünyanın ortasında.
Yollarımız uzadıkça
Annemizin dövmeleri kararmakta

X

Ayrılacaktık herbirimiz
Bir yolağzında.
Ama önce kim
Kim korkacaktı
Yoldan
Geceden
ve yaşlı atlıdan.
Sıramız yoktu
Bu yüzden ürperiyorduk her ayrımda.

Ben kalmıştım sona
Önümde uzanan dar yolla
Acılarından güç alan
Bir yolcuydum artık hayatta

XI

Geldiğimde rüzgar dolu iki konağa
Günlerce uyudum
Kilimler ve bakırlar arasında.
Rüzgarı sevebilirdim
Kapılar ve pencereler olmasa

XII

On yılım geçti rüzgarla
Üşüdüm her konakta
Konuşmanın ne anlamı var diyorum
İnsanın yankısı olmazsa

Suskun konaklar gibiydim
Kapıları gittikçe çoğalan

XIII

Gümüşler ve atlar azaldıkça
Taşınıyordum oradan oraya
Yıldızların sesini tanıyordum
Güneye yaklaştıkça

XIV

Geceleri
Yalnız ve budala ay
Bana benziyordu
Bir tuhaflık vardı gülüşümde
Büyüyordum.
Aşkı düşünüyordum arasıra
Efendisini gövdenin.
Hangi gece uykusuz kalsam
Toprak kokuyordum

Ve çıktığım her yolculukta
Yorgunluğuma aldırmadan
Düşler kuruyordum.
Yolların korkutmadığı bir zamanda
Yoksulluğuyla alay eden
Yeşil gözlü bir adam çıktı karşıma
Gözleri koyulaştı adamın
Yaşlandıkça

XV

Çocuklarım oldu o yeşil gözlü adamdan
Biri askerdeyken, diğeri kızıl saçlı olan
İki oğlan.
Ve gelinim,
Her gece kızıl saçlı oğlumla uyuyan.
Üşürdü hep
-yenge ayakların ne sıcak-
Derdi ona sokolarak.
Onüç yaşında iki çocuk
Uyurlardı her gece fısıldaşarak.
O gecelerden birinde
Yağmur girmişti uykusuna.
Saçlarını bana bırak
Saçlarını bana bırak
Diyen yağmur,
Büyülemişti oğlumu uykuda.
Saçlarını rüzgarla yıkadığı
Tepeye çıktığımda
Görünen ova
Sular altındaydı
Bulutlar yapışmıştı toprağa.
Bir kıpırtı bekliyordum
Bir ses
Oğlumu gizleyen sulardan.
Arkamda toplanan köylüler
Uçları yanan sopalarla
Karanlığı hatırlattılar bana.
Duramazdım
İndim buharlaşan toprağa.
Çamurlar arttıkça
Gücüm yetmiyordu karanlığa.
Üşümesinden korkuyordum yine
Saçlarının kirlenmesinden.
Bir ses
-Ölmüş- dediğinde
Üşümüyordu artık oğlum
Sessizdi yağmurdan.
Yüzüm çamurlu ve keder içinde
Taşıdım gövdesini,
Saçlarını taşıdım ellerimde.
Yüzükoyun bindirildiği at
Tepeyi çıkarken
Işık sızdırıyordu gizlice.

XVI
Yeşil gözlü adamın
Bıraktığı yatakta
Yaşlanıyorum tavana baktıkça.
Artık
Anneminki kadar uzun eteklerim.
Saçlarım uzun
Oğlumun kızıl saçlarından.

Kısa sürdü her şey
Yolculuklar
Ölüm
Ve konaklar
Hiçbir şey kalmadı etrafımda
İsten kararmış sütünlardan başka

Gücümü toplamalıyım son defa
Saçlarım kına kokmalı
Elma çiçekleri olmalı suyumda.
Ve tanrı beni duyuyorsa
Daracık bir mezar istiyorum ondan
Konakların büyüklüğünü
Uğultusunu unutturan


Rüzgar Dolu Konaklar-Metis Edebiy
arwen - avatarı
arwen
Ziyaretçi
16 Eylül 2006       Mesaj #9768
arwen - avatarı
Ziyaretçi
Sanma ki


Her şey bir anda duracak,
Gözlerim kapanacak,
Sıcak tenim soğumaya başlayacak,
Soğuk, bedeni kefen saracak,
Toprak, bu yaşlı bedeni saklayacak,
Sanma ki; bu dünya sana da kalacak,
Dreamcatcher - avatarı
Dreamcatcher
Ziyaretçi
16 Eylül 2006       Mesaj #9769
Dreamcatcher - avatarı
Ziyaretçi
Çocuklar

Kapışıyorlardı yaz gök
güneş ne varsa, içimize
sıcakla gireni durgun,
mavi giyerek, saçları rüzgarda
koşarak çığlıklarla deniz aşırı,
avuçluyorlardı ot
ağaç ne varsa, altlarına alarak
üstte duranı ve büyüyeni kendi kendine.


Oktay Rıfat Horozcu
arwen - avatarı
arwen
Ziyaretçi
16 Eylül 2006       Mesaj #9770
arwen - avatarı
Ziyaretçi
Sarı Saçlı Çocuk




Küçük bir çocuk koşturuyordu içimde.
Sonbahardan sarı saçları vardı.
Şiirimsi masallar anlatırdı,
ben de dinlerdim.
Düş kırıklarından kolye yapar satardı.
Sağanak yağardı gözyaşları geceye.
Ağladıkça büyüdü.
''O'' şimdi ''BEN'' oldu
Ve kavgasında hayatın
sermayesi...?
Üç beş yapraklı bir ŞİİR DEFTERİ.

Benzer Konular

18 Ocak 2010 / virtuecat Genel Mesajlar
6 Ağustos 2020 / mydarling24 Genel Mesajlar
18 Temmuz 2016 / Daisy-BT Edebiyat
27 Kasım 2012 / Efulim Coğrafya