
Ziyaretçi
Altemur KILIÇ
Atatürk'ün gözleri... Geçen akşam, kanal D'deki "Beyaz" programında, birileri -rivayete göre- Atatürk'ün yanında bulunmuş ve O'nunla birlikte "savaşmış". Şimdi 102 yaşında ve Guiness Rekorlar Kitabına, "en yaşlı kişi" olarak geçmeye aday bir hanım, Mustafa Kemal'in bir gözünün kör olduğunu iddia etmiş ve bir "Profesör" de buna inanmış… Programın sunucusu Beyaz bu iddia karşısında ne yapacağını şaşırmış!
Aslında "deli saçması" deyip geçmek lazım! Dilin kemiği yok. İnsanlar meşhur olmak için, zemzem kuyusuna işemişlerdi, şimdi de televizyonlarda sahne almak ve ün yapmak için, ağızlarına, akıllarına geleni söylüyorlar. Fakat bu fazla oluyor!
Bir süredir, Mustafa Kemal Atatürk hakkında bazı internet sitelerinde ve yayınlarda yalanlar, dedikodular dolaştırılır oldu... Mustafa Kemal'in bir oğlu olduğu iddiasını maalesef "ciddi" dergilere de tekrarlamışlardır… Bunun yalan veya yakıştırma olduğunu, Atatürk'ün hiç çocuğu olmadığını,"manevi evlatlarının" da hep bilinen kişilerden ibaret olduğunu, söyleye söyleye dilimizde tüy bitti! Ama maalesef inandıramıyoruz. O'nun ezeli düşmanları, bu gibi uydurma iddialarla, akılları sıra Atatürk'ü ve hatırasını aşağılamak istiyorlar. Atatürk'ün güya bir gözünün "kör" olduğunun iddiası da, fantezi ve iyi niyetli değil! Ben de onlara "gözünüz kör olsun" diyorum.
MUSTAFA KEMAL "VİZYONU"
İsrail Başbakan Yardımcısı Şimon Peres "Atatürk 100 yıl önce Hamas gibi din esası üzerine kurulmuş partilerin ne olduğunu gördü ve laik-demokratik bir devlet kurdu" dedi… Cumhurbaşkanı Ahmet Necdet Sezer'in İsrail ziyaretinde İsrail devlet ve hükümet adamlarının ve medyası verdiği mesajlarla, bugün Atatürk'ün makamında O'nun vizyonunu sürdüren bir kişinin bulunmasını övdüler. Atatürk "vizyonu" uzak görüşlülüğü dünyaya örnek olacak bir aydınlık! Ama ülkede bu "aydınlığı" görmeyeler var!
KİŞİSEL MESELEM
Bu konu -Mustafa Kemal Atatürk konusu- O'nun hatırasını savunmak benim için, kişisel bir mesele, adeta aile görevi. Ben büyük bir talih eseri, Atatürk'ü çocukluğumda yakından gördüm ve yanında oldum… Amcam -beni büyüten- Muzaffer Kılıç, Yıldırım Orduları'ndan beri, Mustafa Kemal'in yanında olan, Samsun'da O'nunla karaya çıkan, Cumhuriyet'in ilk yıllarına kadar sadık yaveri idi. O'nun Kocatepe'de karda yatan fotoğrafında yanında olan amcamdır. Babam Kılıç Ali de 1919'da O'na, Sivas'ta iltihak ettikten sonra, ölümüne kadar yanından ayrılmamış bir kişi idi… Hiç çocuğu olmadığını onlar bana defalarca söylemişler, "Ah, keşke kendi kızı ve oğlu olsaydı" diye hayıflanmışlardı.
Şimdi de Atatürk'ün bir gözünün kör olduğu iddiası çıktı… Bunun böyle olmadığını çocukluğumuzda yanında olmuş, O'nun tarafından imtihan edilmiş eşim ve ben de biliriz! Babam ve amcam da, Mustafa Kemal'i yakından tanımış olanlar gibi, bir gözünün kör olması bir tarafa, belli çevreler tarafından yayılan, -tövbe tövbe- "şaşı" olduğu yalanlarına karşı çıkarlardı! Aslında, merhum Celal Erikan Paşa'nın "Komutan Atatürk" adlı muhteşem eserinde (İş Bankası Kültür Yayınları -Yeni Baskı-2006) yazdığı gibi, Mustafa Kemal'in gözü kör, hatta şaşı olsa idi Harbiye'ye alınmazdı. Fakat insanın ta içine nüfuz eden o güzel mavi bakışlarının etkisi altında, bizlerin fark bile etmediğimiz, eskilerin "şehla" tabir ettikleri hafif bir göz adalesi olayı vardı.
Kaldı ki Atatürk, ezkaza "şaşı" hatta bir gözü kör olsa idi, ne fark ederdi! O'nun engin vizyonu değişir miydi?
ASIL KORKUM
Melodramatik olacak ama gerçek; "Zamanın acımasız orağı", insan tarlalarının en önlerini veya başka bir deyişle, "hayatın hiç durmayan makineli tüfeği" ön saflarımızı tararken, Mustafa Atatürk döneminde yaşamış, onu görmüş yakından tanımış olanlar, gittikçe çok azalıyor. Birkaç yıl sonra, hiç kalmayacağız!
Bizden sonra, O'nu tanımış, görmüş olanlar ortada kalmayınca, O'nun hakkında daha ne yalanlar uyduracaklar, diye dehşete düşüyorum…
Ölümünden 78 yıl sonra, O'na karşı kinleri dinmedi. Bazı kıytırık yabancılar, O'nun resimlerinin, sadece devlet dairelerinin değil köy odalarının ve vatandaşların evlerinin duvarlarında oluşunun anlamını anlayamıyorlar… İçerdekiler de ellerinden gelse, resimlerini indirirler, heykellerini yıkarlar ve hatta Anıtkabir'i arkeolojik müze yaparlar. Ama yapamayacaklar. Çünkü Mustafa Kemal onlardan ve gazaplarından çok büyük! Onun, aziz hatırasına, hiçbir şekilde en ufak toz kondurmamak gölge ve şüphe düşürmemek görevi, -bizlerden sonra- Türk gençlerine, Türk Ordusuna düşüyor!
LATİFE HANIM VE KILIÇ ALİ
Bu yazıyı yazdıktan sonra yeğenim Nilgün Ketenoğlu, Ayşe Arman'ın HÜRRİYET'in Cumartesi ekindeki köşesinde "Latife Hanım Sohbeti" başlıklı ve okuyuculardan gelen mesajları içeren yazısına dikkatimi çekti. Yılmaz Ş. adında soyadını gizleyen bir kişi ve anlaşılan bilgisi olmadığı halde babama ağır kelimelerle dil uzatmış. Mustafa Kemal, güya, babamın vb.. arkadaşlığını, Latife hanımla aile hayatına tercih etmiş… Bu yalanlara cevap vermeye tenezzül bile etmem. Babamın Atatürk'ün ölümüne kadar en güvenilir arkadaşı olduğu belge ve anılarla sabittir. Ölümünden önce, isim anamı Latife Hanımefendiyi Ayazpaşa'daki evinde ziyaret edip elini öptüm ve Latife Hanımefendi de bana, babama sevgilerini iletmemi söyledi.
Anlaşılan "Latife olayını" kullanmak da Atatürk'e ve anısına dil uzatmanın bir yolu!
Atatürk'ün gözleri... Geçen akşam, kanal D'deki "Beyaz" programında, birileri -rivayete göre- Atatürk'ün yanında bulunmuş ve O'nunla birlikte "savaşmış". Şimdi 102 yaşında ve Guiness Rekorlar Kitabına, "en yaşlı kişi" olarak geçmeye aday bir hanım, Mustafa Kemal'in bir gözünün kör olduğunu iddia etmiş ve bir "Profesör" de buna inanmış… Programın sunucusu Beyaz bu iddia karşısında ne yapacağını şaşırmış!
Sponsorlu Bağlantılar
Bir süredir, Mustafa Kemal Atatürk hakkında bazı internet sitelerinde ve yayınlarda yalanlar, dedikodular dolaştırılır oldu... Mustafa Kemal'in bir oğlu olduğu iddiasını maalesef "ciddi" dergilere de tekrarlamışlardır… Bunun yalan veya yakıştırma olduğunu, Atatürk'ün hiç çocuğu olmadığını,"manevi evlatlarının" da hep bilinen kişilerden ibaret olduğunu, söyleye söyleye dilimizde tüy bitti! Ama maalesef inandıramıyoruz. O'nun ezeli düşmanları, bu gibi uydurma iddialarla, akılları sıra Atatürk'ü ve hatırasını aşağılamak istiyorlar. Atatürk'ün güya bir gözünün "kör" olduğunun iddiası da, fantezi ve iyi niyetli değil! Ben de onlara "gözünüz kör olsun" diyorum.
MUSTAFA KEMAL "VİZYONU"
İsrail Başbakan Yardımcısı Şimon Peres "Atatürk 100 yıl önce Hamas gibi din esası üzerine kurulmuş partilerin ne olduğunu gördü ve laik-demokratik bir devlet kurdu" dedi… Cumhurbaşkanı Ahmet Necdet Sezer'in İsrail ziyaretinde İsrail devlet ve hükümet adamlarının ve medyası verdiği mesajlarla, bugün Atatürk'ün makamında O'nun vizyonunu sürdüren bir kişinin bulunmasını övdüler. Atatürk "vizyonu" uzak görüşlülüğü dünyaya örnek olacak bir aydınlık! Ama ülkede bu "aydınlığı" görmeyeler var!
KİŞİSEL MESELEM
Bu konu -Mustafa Kemal Atatürk konusu- O'nun hatırasını savunmak benim için, kişisel bir mesele, adeta aile görevi. Ben büyük bir talih eseri, Atatürk'ü çocukluğumda yakından gördüm ve yanında oldum… Amcam -beni büyüten- Muzaffer Kılıç, Yıldırım Orduları'ndan beri, Mustafa Kemal'in yanında olan, Samsun'da O'nunla karaya çıkan, Cumhuriyet'in ilk yıllarına kadar sadık yaveri idi. O'nun Kocatepe'de karda yatan fotoğrafında yanında olan amcamdır. Babam Kılıç Ali de 1919'da O'na, Sivas'ta iltihak ettikten sonra, ölümüne kadar yanından ayrılmamış bir kişi idi… Hiç çocuğu olmadığını onlar bana defalarca söylemişler, "Ah, keşke kendi kızı ve oğlu olsaydı" diye hayıflanmışlardı.
Şimdi de Atatürk'ün bir gözünün kör olduğu iddiası çıktı… Bunun böyle olmadığını çocukluğumuzda yanında olmuş, O'nun tarafından imtihan edilmiş eşim ve ben de biliriz! Babam ve amcam da, Mustafa Kemal'i yakından tanımış olanlar gibi, bir gözünün kör olması bir tarafa, belli çevreler tarafından yayılan, -tövbe tövbe- "şaşı" olduğu yalanlarına karşı çıkarlardı! Aslında, merhum Celal Erikan Paşa'nın "Komutan Atatürk" adlı muhteşem eserinde (İş Bankası Kültür Yayınları -Yeni Baskı-2006) yazdığı gibi, Mustafa Kemal'in gözü kör, hatta şaşı olsa idi Harbiye'ye alınmazdı. Fakat insanın ta içine nüfuz eden o güzel mavi bakışlarının etkisi altında, bizlerin fark bile etmediğimiz, eskilerin "şehla" tabir ettikleri hafif bir göz adalesi olayı vardı.
Kaldı ki Atatürk, ezkaza "şaşı" hatta bir gözü kör olsa idi, ne fark ederdi! O'nun engin vizyonu değişir miydi?
ASIL KORKUM
Melodramatik olacak ama gerçek; "Zamanın acımasız orağı", insan tarlalarının en önlerini veya başka bir deyişle, "hayatın hiç durmayan makineli tüfeği" ön saflarımızı tararken, Mustafa Atatürk döneminde yaşamış, onu görmüş yakından tanımış olanlar, gittikçe çok azalıyor. Birkaç yıl sonra, hiç kalmayacağız!
Bizden sonra, O'nu tanımış, görmüş olanlar ortada kalmayınca, O'nun hakkında daha ne yalanlar uyduracaklar, diye dehşete düşüyorum…
Ölümünden 78 yıl sonra, O'na karşı kinleri dinmedi. Bazı kıytırık yabancılar, O'nun resimlerinin, sadece devlet dairelerinin değil köy odalarının ve vatandaşların evlerinin duvarlarında oluşunun anlamını anlayamıyorlar… İçerdekiler de ellerinden gelse, resimlerini indirirler, heykellerini yıkarlar ve hatta Anıtkabir'i arkeolojik müze yaparlar. Ama yapamayacaklar. Çünkü Mustafa Kemal onlardan ve gazaplarından çok büyük! Onun, aziz hatırasına, hiçbir şekilde en ufak toz kondurmamak gölge ve şüphe düşürmemek görevi, -bizlerden sonra- Türk gençlerine, Türk Ordusuna düşüyor!
LATİFE HANIM VE KILIÇ ALİ
Bu yazıyı yazdıktan sonra yeğenim Nilgün Ketenoğlu, Ayşe Arman'ın HÜRRİYET'in Cumartesi ekindeki köşesinde "Latife Hanım Sohbeti" başlıklı ve okuyuculardan gelen mesajları içeren yazısına dikkatimi çekti. Yılmaz Ş. adında soyadını gizleyen bir kişi ve anlaşılan bilgisi olmadığı halde babama ağır kelimelerle dil uzatmış. Mustafa Kemal, güya, babamın vb.. arkadaşlığını, Latife hanımla aile hayatına tercih etmiş… Bu yalanlara cevap vermeye tenezzül bile etmem. Babamın Atatürk'ün ölümüne kadar en güvenilir arkadaşı olduğu belge ve anılarla sabittir. Ölümünden önce, isim anamı Latife Hanımefendiyi Ayazpaşa'daki evinde ziyaret edip elini öptüm ve Latife Hanımefendi de bana, babama sevgilerini iletmemi söyledi.
Anlaşılan "Latife olayını" kullanmak da Atatürk'e ve anısına dil uzatmanın bir yolu!