
Ziyaretçi
CEVHERİ GÜVEN
Sezer,Rusya Ve Katerina Meselesi
Cumhurbaşkanı Ahmet Necdet Sezer üç günlüğüne Rusya’ya gidiyor. Bu ziyaret Rusya Federasyonu’na Cumhurbaşkanı seviyesinde yapılan ilk ziyaret olma özelliğini taşıdığı için önemli.
Ziyaretin başlamadan TOBB’dan isyan nidaları yükseldi. Türk işadamlarının yoğun faaliyette bulunduğu Rusya’ya Sezer’in hiçbir işadamı götürmemesiydi şikayete neden olan.
TOBB Başkanı tepkisini, “Putin, Sezer’in daveti üzerine yaptığı Türkiye ziyaretinde, bir işadamı ordusu da getirmişti. Sezer ise işadamsız gidecek” sözleriyle dile getiriyor.
Bu güncel polemiği bir tarafa bırakıp, Türk-Rus ilişkilerindeki en kadim polemiğe geçiyorum: Katerina-Baltacı ilişkisine.
Son günlerde sıkı bir popüler tarih okuması yapma gayretindeyim. Tabi ki gözdem; İlber Ortaylı. Dolayısıyla Katerina-Baltacı meselesini Ortaylı’dan öğrendiğim şekliyle size anlatacağım...
Efendim, III. Ahmet devrinde Baltacı Ocağı’nda yetişen Mehmet Paşa, Rus Çarı Petro ile savaşıyor. Rusya’dan darbe yemiş Kırım Hanı, İsveç Kıralı 12. Karl ve Polonya Kralı, Osmanlı’yı destekliyorlar. Tabi manevi olarak.
Ancak kuşatma uzuyor, Petro’nun kuvvetlerine nihai darbeyi indirecek teknik imkan yok Baltacı’da. Uzun savaşlara alışık olmayan Yeniçeriler arasında disiplinsizlik te başlıyor bu arada. Petro’da ise çemberi yaracak kuvvet kalmamış.
Kırım Hanı ve İsveç Kralı 12. Karl ve Polonya Kralı, Serdar-ı Ekrem Baltacı Mehmet Paşa’yı direnme ve son darbe için iknaya çalışıyorlar. Ancak durumu ölçüp biçen tecrübeli Baltacı onlara kulak asmıyor ve kuşatmayı kaldırıyor.
Prut Barışı ile Petro 1699’daki bütün kazançlarından vazgeçiyor. Yani Karlofça Antlaşması ile elde ettiği Kırım’daki Azak kalesinden. Rusya için bu kale çok önemli çünkü sıcak denizlere açılmak için fırsat.
Rusya’nın Azak kalesini boşaltması ve diğer tavizlerinden daha fazla şey isteyen Kırım Hanı, İsveç Kralı ve Polonyalı müttefikler bu barıştan memnun olmuyorlar. İstanbul’da kendileri gibi düşünenlerle, Baltacı’yı sevmeyenlerle birlik olup Padişahı kışkırtıyorlar. Çar’ın adamı Şapirov’un, Baltacı Mehmet Paşa’ya mücevherler getirdiği ve Katerina’yı peşkeş çektiği Padişah’a çeşitli kanallardan ihbar ediliyor ve çok yoğun söylenti başlatılıyor. Sonunda Baltacı kelleden oluyor.
Hiçbir belge ve delille Baltacı-Katerina ilişkisini ispatlayabilen yok. Tamamen tevatürden ibaret. Hatırlarsanız Ertuğrul Özkök te Rusya Devlet Başkanı Putin’e aynı soruyu sormuştu. Soru cevabı bire bir aktarıyorum:
“Özkök: Bir tek Katarina olayı var. Bize öğretirlerdi; Plevne savaşı sırasında Gazi Osman Paşa, Katarina ile ilişkisi olduğu için savaşı kaybetti diye.
Putin: Bizde ise bu olay başka türlü biliniyor. Rus ordusu kuşatma altındayken, Katerina kuşatmayı yönetene rüşvet vermiş. Tüm kadınların takılarını zorla toplatmış kendi mücevherleriyle birlikte paşaya rüşvet olarak vermiş. Böylece Türk kuvvetleri Rus askerlerini savaşmadan serbest bırakmış. Bu olaydan sonra Petro, özel olarak kadın nişanı çıkartmış. Adını da 'Kutsal Katerina' koymuş. Petro Moskova'ya döndüğünde ilk eşini manastıra sürgüne gönderip, Katerina'yı kendisine eş olarak aldı.”
Bu gezide de aynı konu gündeme gelir mi; bilemiyorum. Ama İlber Ortaylı’ya göre mücevher konusunda da ortaya ciddi delil koyabilen yok.
Sponsorlu Bağlantılar
Cumhurbaşkanı Ahmet Necdet Sezer üç günlüğüne Rusya’ya gidiyor. Bu ziyaret Rusya Federasyonu’na Cumhurbaşkanı seviyesinde yapılan ilk ziyaret olma özelliğini taşıdığı için önemli.
Ziyaretin başlamadan TOBB’dan isyan nidaları yükseldi. Türk işadamlarının yoğun faaliyette bulunduğu Rusya’ya Sezer’in hiçbir işadamı götürmemesiydi şikayete neden olan.
TOBB Başkanı tepkisini, “Putin, Sezer’in daveti üzerine yaptığı Türkiye ziyaretinde, bir işadamı ordusu da getirmişti. Sezer ise işadamsız gidecek” sözleriyle dile getiriyor.
Bu güncel polemiği bir tarafa bırakıp, Türk-Rus ilişkilerindeki en kadim polemiğe geçiyorum: Katerina-Baltacı ilişkisine.
Son günlerde sıkı bir popüler tarih okuması yapma gayretindeyim. Tabi ki gözdem; İlber Ortaylı. Dolayısıyla Katerina-Baltacı meselesini Ortaylı’dan öğrendiğim şekliyle size anlatacağım...
Efendim, III. Ahmet devrinde Baltacı Ocağı’nda yetişen Mehmet Paşa, Rus Çarı Petro ile savaşıyor. Rusya’dan darbe yemiş Kırım Hanı, İsveç Kıralı 12. Karl ve Polonya Kralı, Osmanlı’yı destekliyorlar. Tabi manevi olarak.
Ancak kuşatma uzuyor, Petro’nun kuvvetlerine nihai darbeyi indirecek teknik imkan yok Baltacı’da. Uzun savaşlara alışık olmayan Yeniçeriler arasında disiplinsizlik te başlıyor bu arada. Petro’da ise çemberi yaracak kuvvet kalmamış.
Kırım Hanı ve İsveç Kralı 12. Karl ve Polonya Kralı, Serdar-ı Ekrem Baltacı Mehmet Paşa’yı direnme ve son darbe için iknaya çalışıyorlar. Ancak durumu ölçüp biçen tecrübeli Baltacı onlara kulak asmıyor ve kuşatmayı kaldırıyor.
Prut Barışı ile Petro 1699’daki bütün kazançlarından vazgeçiyor. Yani Karlofça Antlaşması ile elde ettiği Kırım’daki Azak kalesinden. Rusya için bu kale çok önemli çünkü sıcak denizlere açılmak için fırsat.
Rusya’nın Azak kalesini boşaltması ve diğer tavizlerinden daha fazla şey isteyen Kırım Hanı, İsveç Kralı ve Polonyalı müttefikler bu barıştan memnun olmuyorlar. İstanbul’da kendileri gibi düşünenlerle, Baltacı’yı sevmeyenlerle birlik olup Padişahı kışkırtıyorlar. Çar’ın adamı Şapirov’un, Baltacı Mehmet Paşa’ya mücevherler getirdiği ve Katerina’yı peşkeş çektiği Padişah’a çeşitli kanallardan ihbar ediliyor ve çok yoğun söylenti başlatılıyor. Sonunda Baltacı kelleden oluyor.
Hiçbir belge ve delille Baltacı-Katerina ilişkisini ispatlayabilen yok. Tamamen tevatürden ibaret. Hatırlarsanız Ertuğrul Özkök te Rusya Devlet Başkanı Putin’e aynı soruyu sormuştu. Soru cevabı bire bir aktarıyorum:
“Özkök: Bir tek Katarina olayı var. Bize öğretirlerdi; Plevne savaşı sırasında Gazi Osman Paşa, Katarina ile ilişkisi olduğu için savaşı kaybetti diye.
Putin: Bizde ise bu olay başka türlü biliniyor. Rus ordusu kuşatma altındayken, Katerina kuşatmayı yönetene rüşvet vermiş. Tüm kadınların takılarını zorla toplatmış kendi mücevherleriyle birlikte paşaya rüşvet olarak vermiş. Böylece Türk kuvvetleri Rus askerlerini savaşmadan serbest bırakmış. Bu olaydan sonra Petro, özel olarak kadın nişanı çıkartmış. Adını da 'Kutsal Katerina' koymuş. Petro Moskova'ya döndüğünde ilk eşini manastıra sürgüne gönderip, Katerina'yı kendisine eş olarak aldı.”
Bu gezide de aynı konu gündeme gelir mi; bilemiyorum. Ama İlber Ortaylı’ya göre mücevher konusunda da ortaya ciddi delil koyabilen yok.