KELEBEK.
Kelebekler 170 bin dolayında türü olan, renk renk, desen desen narin kanatları, yararlı ya da zararlı birbirinden ilginç örnekleriyle en tanınmış ve dikkati çeken böcekler-dendir. Kelebekler böceklerin en geniş takımlarından birini oluşturur. Bu takıma verilen Lepidoptera adı "pul kanatlılar" anlamına gelir. Gerçekten kelebeklerin göz alıcı renk ve desenleri yalnız kanatlarını değil tüm gövdelerini örten, dokunulduğunda dağılan, küçük tozumsu pullardan oluşur.
Kelebekler gövde yapıları ve davranışlarına bakılarak iki grup altında toplanır. Genellikle gündüzleri uçuşan yaklaşık 17 bin türün yer aldığı grup gündüz kelebekleri; geceleri uçuşan öbür türlerin yer aldığı grup gece kelebekleri adıyla tanınır. Ama uçma zamanı, bu iki grup arasındaki tek ve kesin ayrım değildir. Özellikle tropik bölgelerde alacakaranlık basarken ya da gecenin ilerleyen saatlerinde uçan gündüz kelebeklerine rastlanır. Genellikle gece kelebeklerinin gövdesi daha kalın, renkleri daha soluktur. Duyargalar gece kelebeklerinde tüylü, gündüz kelebeklerinde topuz uçludur. Gece kelebeklerinin aynı yandaki ön ve arka kanatları bir tutunma kılıyla birbirine kenetlenmiştir. Bir kelebeğin duruşuna bakmak onun hangi gruptan olduğunu anlamanın en iyi yoludur. Dinlenen bir gündüz kelebeği kanatlarını ya sırtının üstünde dik tutar ya da güneşin altında ağır ağır açıp kapayarak yelpazelenir. Gece kelebekleriyse kanatlarını gövdesini örtecek biçimde katlar ya da yatay biçimde iki yana uzatır.
En iri kelebekler tropik bölgelerdeki nemli ormanlarda yaşar. Kanatlarının bir uçtan öbür uca açıklığı 30 santimetreyi bulan bu kelebekleri ilk gören batılı gezginler büyük şaşkınlığa düşmüş, koleksiyon için saçma dolu tüfeklerle kuş gibi vurup toplamışlardır.
Yumurtadan Kelebeğe
Kelebeklerin büyümesi doğada rastlanan en çarpıcı olaylar arasındadır. Kelebeğin yaşamı döllenmiş yumurtayla başlar. Yumurtanın gelişimi tamamlanınca içinden tırtıl denen bir çeşit larva çıkar. Tırtıl genellikle bitkilerin yapraklarını yer, beslendikçe büyür ve sertleşmiş derisini atarak gelişimini sürdürür. Deri değiştirdikçe tırtılın deseni, rengi, biçimi, varsa tüy ve dikenlerinin boyu da değişikliğe uğrayabilir.
Yeterli olgunluğa erişen tırtıl son kez deri değiştirdiği yerde genellikle ya baş aşağı asılarak ya da salgıladığı ipekle kendini askıya alarak pupa evresine girer. Ayrıca pupa evresini çevrelerinde ördükleri ipekten kozalar içinde geçiren çok sayıda kelebek türü vardır. Pupa içinde büyük değişiklikler ortaya çıkar. Tırtılın küt bacakları kaybolurken kelebeğin kanatları ve ince uzun bacakları oluşur.
Emici ağız parçalan, çiğnemeye uyarlanmış çenelerin yerini alır. Baş bölümünde uzun duyargalar ve iri gözler gelişir. Kelebeklerin geçirdiği bu köklü değişiklik sürecine başkalaşma denir. Pupa derisini yararak dışarı çıkan kelebeğin bütün gövdesi yumuşak, kanatları iki yandan sarkan küçük torbalar halindedir. Bir bitki sapına tırmanan ve burada birkaç saat kalan kelebeğin kanatları büyür, genişler ve incelir. Kanatları yeterince incelip sertleşen kelebek artık uçmaya hazır demektir.
Gelişmesini tamamlamış bir böceğin gövdesi duyargalar, gözlerin bulunduğu baş, iki çift kanat, üç çift bacağın bulunduğu göğüs ve arkada yer alan karın bölümlerinden oluşur. Kanatlar içi boş borucuk ya da "damar" ağı üzerine gerilmiş, zar gibi ince deri katmanından yapılmıştır.
Kelebekler erişkin evrelerinde çok daha az beslenir ya da hiç beslenmez. Ağızları emmeye uygun olduğundan yalnız sıvı besinleri alabilirler. Başlıca besinlerini çürüyen meyveler de aralarında olmak üzere bitki özsuyu ve çiçeklerden topladıkları balözü oluşturur. Balözü toplarken öbür böcekler gibi, çiçektozuna bulanır ve bunları türdeş bitkilere taşıyarak tozlaşmaya, yani çiçeklerin döllenip tohum oluşturmasına yardımcı olurlar. Hortum biçiminde olan ağız parçaları kullanılmadığı zaman kıvrılıp bir kangal biçimini alır.
Kelebekler kondukları yerin tadını öncelikle ayaklarıyla alırlar. Bulundukları yer uygunsa, ucunda daha çok tatma organı bulunan hortumlarını açarak emecekleri damlacıkları saptarlar. Kelebekler kısa yaşamlarını beslenmekten çok eşlerini aramak, çiftleşmek, yumurtlamak, kısaca yeni kuşakları oluşturabilmek için harcarlar.
Erkek ve dişinin birbirini bulmasında salgıladıkları kokuların büyük bir önemi vardır. Gövdenin çeşitli bölgelerinden, birçok türün erkeğinde bazı kanat pullarından üretilen koku, duyargalar ve beslenme hortumu çevresindeki saçaklı yapılar sayesinde alınır. Kokuya gece kelebeklerinin tüylü duyargaları gündüz kelebeklerininkinden çok daha duyarlıdır ve geceleri etkinlik gösteren bu kelebekler için kokunun önemi çok büyüktür. Bazı gece kelebeği türlerinin dişilerinin salgıladıkları kokularla 1,5 km kadar uzaktan erkekleri çekebildikleri anlaşılmıştır. Kelebeklerin gövdelerini kaplayan tüycükler havadaki ses titreşimlerini alabilecek özelliktedir.
Kelebeklerin birçok küçük gözün yan yana gelip kümeleşmesiyle oluşmuş karmaşık yapılı bileşik gözleri vardır. Baktıkları yeri çok dar bir açı altında gören her bir küçük gözün topluca vereceği görüntü bir mozaiği andırır. Yapılan deneyler kelebeklerin kırmızı, sarı, mavi gibi birçok rengi ayırt edebildiklerini göstermiştir.
Erkek ve dişinin karşılaşıp çiftleşmesinden sonra dişi yüzlerce, bazen bini aşan yumurtasını genellikle larva evresinde beslendiği bitkinin üzerine bırakır.
Kelebekler ve Mevsimler
Bir kelebeğin ömrü birçok etkene bağlıdır. İklimi oldukça serin ülkelerde, genellikle her tür kelebek yılda yalnızca bir kere ürer. Erişkinler ağaç kovuğu ya da tavan arası gibi korunaklı yerlerde kış uykusuna yatabilir.
Daha sıcak ve tropik bölgelerde yaşam daha hızlı akar. Türlerin çoğu yılda birkaç kez ürer. Bazı kelebekler yazları çok kurak geçen ülkelerde havalar serinleyene kadar bir uyuşukluk dönemine girer.
Kelebekler kıştan yaza ya da tropik bölgelerde yağmur mevsiminden kurak mevsime geçişte, bilim adamlarının uzunca bir süre anlamakta zorluk çektiği garip değişikliklere uğrar. Örneğin Orta Afrika'nın bazı bölgelerinde, sıcaktan her şeyin kavrulduğu kurak mevsimlerde kanatlarının altındaki renk ve desenleri kurumuş yapraklara benzeyen birçok gündüz kelebeği gözlenmiştir. Yağmur mevsiminde ise bu kelebekler yok oluyor, yerlerini alışılmış parlak renkli gündüz kelebekleri alıyordu. Başlangıçta bunların iki ayrı tür olduğu sanıldı. Ama daha sonra aynı türün mevsimlere göre değişikliğe uğrayan kuşakları oldukları anlaşıldı. Bu kelebekler solgun ya da canlı renkleriyle değişen doğaya uyum sağlıyor, böylece düşmanları tarafından kolayca görülüp yok olmaktan kurtuluyordu. Kuşaklar arası biçim ve renk değişikliklerinin nasıl gerçekleştiği henüz açıklanamamıştır.
Ilıman bölgelerde yaygın olan birçok türün, örneğin beyaz renkli lahana ya da turp kelebeğinin (Pieris rapae) de bahar ve yaz kuşakları birbirinden oldukça farklıdır.
Yaşamanın Yolları
Bütün küçük canlılar gibi kelebeklerin de sayısız düşmanı vardır. Gece kelebekleri, yarasa ve baykuşların en sevdiği besinler arasında olmalarına karşın gündüzleri uçanlara göre çok daha güvencededirler. Bu durum gece kelebeklerinde büyük bir tür zenginliğine yol açmıştır. Kelebekler düşmanlarından korunabilmelerini sağlayan az ya da çok etkili birçok yöntem geliştirmiştir.
Bazı gündüz kelebekleri uçarken tehlike sezdiğinde kanatlarını kapatıp kendisini yere bırakır. Kanatların üst yüzeyindeki parlak renklerin birden kaybolup yerini kanatların alt yüzeyindeki donuk renklerin alması bu kelebeklerin gözden kaybolmasına yol açar. Kanatlarını dikleştirip birbirine yapıştırarak dinlenen bir gündüz kelebeğini bulunduğu ortamdan seçmek genellikle çok zordur. Koruyucu renklenme gece kelebekleri içinde yaşamsal bir önem taşır. Birçok gece kelebeği ağaç kabuğuna, kuru yaprağa ya da bir çomak parçasına öylesine benzer ki, ancak hareket ettiklerinde kelebek oldukları anlaşılır. Tırtıllar da gündüzleri gizlenerek, çevreye uygun biçim ve renkler alarak, kötü kokular yayarak ya da zehirli dikenlerle donanarak korunmuşlardır.
Bazı kelebeklerin arka kanatlarının ucunda yer alan belirgin bir "gözbeneği" düşmanını yanlış yöne saldırmaya yöneltir. Eğer bir kertenkele bu yalancı göze saldırırsa yalnızca bir parça kanat kopartabilir ve kelebek uçarak kaçar.
Kelebeklerden bir bölümü böylesine incelikli yöntemler geliştirerek korunurken birçok gündüz kelebeğinin göz alıcı renklerini göstere göstere dolaşması ilk bakışta çok şaşırtıcı gelmiştir. Ama yapılan deneyler çok lezzetsiz olduğu anlaşılan bu kelebeklerin tadına bakan bir kuşun bir daha yanlarına sokulmadıklarını ortaya çıkarmıştır. İşte bu nedenle çarpıcı renkleri, kuşlar tarafından daha kolay tanınıp tatlarının hatırlanmasını sağlayan bir uyarıcıdır. Tropik bölgelerde bazı gece kelebekleri kanatlarını, yenemeyecek ölçüde tatsız gündüz kelebeklerine benzeterek korunmuştur.
Gece kelebeklerinin tarım, orman ve süs bitkilerine dadanan, giyim eşyalarını kullanılamaz hale getiren birçok türü güve adıyla tanınır (GÜVE). Ama kozalarından ipek elde edilen ipekböceği de gece kelebeklerinin bir üyesidir (İPEK).
Göç Eden Kelebekler
Yüzyıllardan beri leylek ve kırlangıç gibi birçok kuşun, her yıl yeryüzünün bir bölgesinden başka bir bölgesine göç ettiği bilinmektedir. Ama bazı gündüz kelebeği türlerinin de benzer biçimde göç ettiği yakın bir tarihte anlaşılmıştır. Bu türlerin başında gelen ve en iyi bilineni kral kelebeğidir (Danaııs plexippus). Yazın ABD'ye, Kanada'nın güneyine ve batıdan Alaska'ya kadar uzanan bölgeye dağılmış olan bu kelebekler güz gelirken küçük gruplar halinde toplanarak güneye doğru uçmaya başlarlar. Yolları boyunca yeni kelebeklerin katılmasıyla bazen binlercesi bir araya gelir; California'nın güneyi, Meksika ve Florida'ya ulaşana kadar aştıkları yol 2.50ü kilometreyi bulur. Havanın daha sıcak olduğu bu yerlerde konaklayan kral kelebeklerinin bazen binlercesi aynı ağaç kümesine konar ve kışı uyuklayarak geçirirler. Kelebeklerin her yıl çoğu kez aynı ağaçlara döndükleri gözlenmiştir.
Güz yolculuğu, ağustos sonu ya da eylül başında başlayarak, ekimin ortalarına kadar yaklaşık altı hafta sürer. Baharda sürüler dağılır ve kelebekler ayrı ayrı gene kuzeye uçar. Kuzeydeki üreme bölgelerine ulaşan kelebeklerin bazıları güneyde kışlayanlardan gelişen ilk kuşaktır. Öbürleri ise yol boyunca konaklayıp yumurtladıktan sonra ölen kelebeklerin yumurtalarından çıkmıştır.
Erişkin kral kelebekleri yaklaşık 10 ay yaşayabilir, bu süre içinde 5.000 km aşabilirler. Yenidünya kökenli bu kelebeklerin gemilerin kaçak yolcusu olarak Avrupa'ya ulaştığı sanılmaktadır. Ayrıca Pasifik Adaları'na, Avustralya'ya ve Yeni Zelanda'ya yayılmışlardır.
Tanınmış göçmen kelebek türlerinden biri olan Vaneşsa cardui, Kuzey Afrika ile Avrupa arasında göç ederken bazen 3.000 kilometrelik bir yolu aşar. Bu gündüz kelebekleri kışın Sahra Çölü'nün yakınlarında üreyerek iyice kalabalıklaşırlar. Baharda kuzeye doğru yola çıkan geniş sürüler Akdeniz'i aşarak Avrupa boyunca göç eder. Kelebekler Kuzey Afrika'dan genellikle nisanda ayrılmaya başlar mayısta Avrupa'ya, haziran başlarında İngiltere' ye ve kuzeydeki öbür adalara ulaşırlar. Sonraki kuşağın küçük bir bölümü yaz sonunda geriye döner. Ama çoğu kuzey ülkelerinin kışında yok olur.
kaynak: Temel Britannica