Arama

Hz. Muhammed'in Şemaili (Şemâil-i Şerife)

Güncelleme: 12 Haziran 2016 Gösterim: 59.074 Cevap: 2
mechul - avatarı
mechul
Ziyaretçi
30 Ekim 2005       Mesaj #1
mechul - avatarı
Ziyaretçi

Peygamberimiz'in Şemaili

Ad:  h.m.jpg
Gösterim: 3458
Boyut:  45.6 KB

Hazreti Ali, (ALLAH ondan razı olsun), Hazreti Peygamber (ALLAH'ın salât ve selamı Onun üzerine olsun)' i vasfettiği zaman, şöyle buyurdu:
Sponsorlu Bağlantılar
Hazreti Peygamberin boyu ne çok kısa, ne de çok uzundu, orta boyluydu. Ne kıvırcık kısa ne düz uzun saçlı; saçı, kıvırcıkla düz arasında idi. Değirmi (yuvarlak) yüzlü, duru beyaz tenli, iri ve siyah gözlü, uzun kirpikliydi. İri kemikli ve geniş omuzluydu. Göğsü, ortadan karnına kadar kılsızdı. İki avucu ve tabanları dolgundu. Yürüdüğü zaman, sanki yokuş aşağı iner gibi rahatlıkla ilerlerdi. Sağına ve soluna baktığında bütün vücuduyla dönerdi. İki omuzu arasında "Nübüvvet Mührü" vardı. Bu Onun sonuncu peygamber oluşunun nişanesi idi. O, insanların en cömert gönüllüsü, en doğru sözlüsü, en yumuşak huylusu, en arkadaş canlısıydı. Kendilerini ansızın görenler Onun heybeti karşısında sarsıntı geçirirler, fakat üstün vasıflarını bilerek sohbetinde bulunanlar ise, Onu her şeyden çok severlerdi.

Oturuş tarzları


Peygamberimiz (sav) kimseye darlık vermemek için,ashab içinde ayaklarını uzatıp oturdukları vaki değildir. Umumiyetle kıbleye müteveccih otururlardı. Yanlarına gelen misafirlerin altına çoğu zaman sırtlarında ki abayı serer ve otururlardı. Bazen de misafirlerine kendi minderlerini verirlerdi.

Konuşmaları: Peygamberimizin konuşmaları tatlı ve tesirli idi. Söz söyledikleri zaman gür ve yüksek sesle, kelimeleri tane tane söylerdi. Hatta dinleyenler sözlerini ezberleyebilirlerdi. Sözlerini umumiyetle üç defa tekrar ederler,konuşma esnasında başını yukarıya kaldırırlardı. Kimseye fena söz söylemez ve kimsenin sözünü kesmezdi. Boş söz asla konuşmazlardı.
Peygamberimizin ilk zevceleri Hz. Hatice (ra) validemizin ilk kocasından Hind adında bir oğlu vardı. Hz. Hind (ra) iyi bir hatipti. Hz. Hasan bir gün Hind'e "Peygamberin konuşma tarzı nasıldı?" diye sormuş. O da: "Peygamber daima düşünür ve sükutu ihtiyar ederlerdi. Lüzum hasıl olmadıkça konuşmazlardı. Konuştukları zamanda her kelimeyi açık ve fasih olarak söylerlerdi. Elleriyle işaret ettikleri zaman bütün kolunu kaldırırlardı. Bir şeye taaccüb edince elini içeri çevirirlerdi. Bazen bir şey söylerken iki elini birbirine çarparlardı. Söz esnasında latife yaparak, gözlerini öne indirirlerdi. Nadiren güler,f akat ekseriya tebessüm ederlerdi.
Bazı rivayetlere göre de Peygamberimiz hiçbir zaman kahkaha ile gülmemişlerdi. Resul-i Ekrem hiddetli hallerinde de, normal zamanlarında da daima hakkı söylerlerdi. Kendileri güzel konuşurlar ve güzel konuşmayanlara da iltifat etmezlerdi. Konuşulması ve anlatılması gereken bazı şeylere kinaye yolu ile işaret ederlerdi. Kendileri sustukları zaman ashab konuşurlardı.

Giyinişleri


Resul-u Ekrem hazretleri giyinişlerinde muayyen bir tarz takip etmezler; izar, rida,gömlek ve cübbeden ne bulurlarsa onu giyerlerdi. Sade giyinmeyi severler,yeşil elbiseden hoşlanır ve ekseriya beyaz giyerlerdi. Bazen işleme kaftan giydikleri de olurdu. Beyaz tenlerine çok güzel yakışan atlastan bir kaftanları vardı. Elbiselerini topuktan aşağı uzatmazlardı. Sarığının taylasanını omuzları arasına sarkıtırlardı. Bazı rivayetlere göre Allah'ın Resulü Hulle-i humra denilen,üzerinde kırmızı çizgiler bulunan yemen kumaşı kullanırlardı. Resulullahın irtihalini müteakip Hz. Aişe O'nun son dakikaları esnasında giydikleri elbiseyi halka göstermişlerdi. Bunlar yamalı bir örtü,el dokuması sert bir entariden ibaretti. Peygamberimizin ayakkabıları sandal şeklinde olup,bağları bağlanıp bu suretle ayaklarını tutarlardı.

Umumi adetleri


Peygamberimiz umumiyetle sağ eliyle iş görmeyi severlerdi. Ayakkabılarını giyerken önce sağ ayakkabılarını giyerlerdi. Camiye girerken önce sağ ayağıyla adım atarlar,şayet birşey dağıtacak olursalar sağında bulunanlardan başlar ve bir iş yapacakları zaman besmele çekerlerdi. Elbiseyi de önce sağdan giyerler,soldan çıkarırlardı.
Hz. Enes (ra) diyorlar ki:

"Resulullah(sav) bir gün evime gelerek su istediler,ben de süt getirdim. O'nun solunda Hz. Ebubekir,önünde Hz. Ömer,sağ tarafında da bir bedevi oturuyordu. Peygamberimiz sütü içtikten sonra Hz. Ömer kabı Hz. Ebubekire uzatmak istemişti. Resul-u Ekremse sağ tarafında bulunan bedeviye ikramını istemişti."
Peygamberimiz ashabı künyeleriyle çağırır çocuğu olan kadınlara da künyeleriyle seslenirlerdi. Çocuğu olmayan kadınlara da bir künye bulur ve öyle seslenirlerdi. Böylece herkesin gönlünü hoş ederlerdi.

Yemek yiyiş tarzları


Peygamberimiz zâhidane bir hayat yaşadıklarından,bulduklarını yerler ve kalabalıkla yemekten zevk duyarlardı. Yemeği yere diz çöküp,iki ayağı üzerine oturarak,besmele ile yerlerdi. Sıcak yemek yemezle ve sıcak yemekte bereket olmayacağını söylerlerdi. "Sıcak yemekte bereket yoktur. Allah-u Teala bize ateş yedirmez. Öyle ise yemeği soğutun" buyurmuşlardır.
Bir gün Hz. Osman Rasulullah'a palûze yemeği getirdi. Resul-u Ekrem yemeği yedikten sonra "Bu nedir ve nasıl yapılır?" diye sordu. Hz. Osman "anam babam sana feda olsun ya Resulullah! Yağ ile balı tavaya koyar ateşle eritiriz. Sonra buğday ununun özünü alır,tavaya dökeriz. Sonra katılaşıncaya kadar karıştırırız. Sonra gördüğünüz gibi helva olur." dedi. Peygamber de " gerçekten güzel yemek " buyurdular.

Allah Rasulü elenmemiş arpa unundan yapılan ekmeği yerler,salatalığı da taze hurma ve tuz ile yerlerdi. Su içerken üç kerede içmeyi adet edinmişlerdi. Her defasında besmele ile başlar ve hamd ile bitirirlerdi. Cemaat için su veya süt içtiklerinde kabı hemen sağındakine verir, böylece devretmesini arzu ederlerdi. İçtikleri kaba üflemezler,nefes vermezlerdi. Kabı uzaklaştırdıktan sonra nefes alır veya verirlerdi. Evin içinde bir cariyeden daha utangaç hareket ederler,yemek istemezler; ancak sofra kurulursa yerlerdi. Yedirilinden yer,içirilinden içerdi. Yiyecek ve içeceği bizzat kendisi aldıkları da olurdu.


Yolculuk esnasında adetleri


Peygamberimiz cihad ve umre için yola çıktıkları zaman,kendilerine refakat edecek zevcelerini de kura ile tayin ederlerdi. Peygamber umumiyetle perşembe günleri yola çıkmaktan hoşlanırlar, sabah erkenden yola çıkmayı tercih ederlerdi. Bineğine binerken" Bismillah" derler, üzerine yerleşince üç defa tekbir getirerek,hamd ederlerdi. Yolda tepeye çıktıkça tekbir, yokuş indikçe de tesbih ederlerdi. Yolculuktan dönünce önce camiye giderler, iki rekat namaz kılarlar,sonra evlerine giderek aileleriyle görüşürlerdi.
Allah Rasulü yolda yürürken sağa sola bakmadan,adeta bir yokuştan aşağı iner gibi kolaylık ve süratle yürürlerdi. Yürüme esnasında küçük fakat sık adım atarlardı. Yanlarında gidenler çoğu zaman geri kalır veya güçlükle yetişebilirlerdi. Bir şeye veya bir yere bakmak icap ederse bütün vücutları ile dönüp öyle bakarlardı.

Hz. Ali'nin (r.a.) beyanına göre Peygamberimiz Efendimiz (s.a.v.):

  • Uzuna yakın orta boylu, iri kemikli, iri yapılı, güçlü kuvvetli ve yakışıklı bir insandı.
  • Cildi yumuşak, teni kırmızıya çalan beyazdı.
  • Kirpikleri siyah ve uzundu.
  • Gözleri kara ve büyükçe idi.
  • İki kaşının arası açık, fakat kaşları birbirine yakındı.
  • Saçları ne dümdüz ne de kıvırcıktı.
  • Sakalı sık ve bir tutamdı.
  • Büyük başlı ve hilâl kaşlıydı.
  • Alnı yüksek, burnu çekme, boynu uzun, göğsü genişti.
  • Karnı ile göğsü bir idi, şişman değildi. Zayıf da değildi, sıkı etliydi.
  • Ayaklarının altı çukur idi; düz taban değildi.
  • Gözleri uzağı görür, kulakları uzaktan ses alırdı.
  • Ağızları genişçe idi.
  • Dişleri sıktı.
  • Yüzünün bütün çizgileri görünürdü.
  • Omuzları etli, omuz kemikleri enliydi.
Ebu Hureyre (r.a.) Peygamberimiz Efendimiz (s.a.v.)'i tanıtırken şu vasıflarla vasfetmişti:
  • Peygamberimiz Efendimiz, orta boylu idi, fakat uzuna daha yakındı.
  • Beyaz tenli idi.
  • Sakal kılları siyahtı.
  • Dişleri çok güzeldi.
  • Gözlerinin kirpikleri sık ve uzundu.
  • İki omuz arası genişti.
  • Yanakları ne şişkin ne de çöküktü.
  • Ayağının bütünüyle yere basardı.
  • Bütün vücuduyla öne döner ve bütün vücuduyla arkaya dönerdi.
  • Ne O'ndan önce ve ne de O'ndan sonra güzellikte O'nun gibisini görmedim.
  • Sahâbe-i Kiram'dan Câbir bin Semure (r.a.) de Efendimiz Aleyhisselât-u Vesselam'ın fiziki halini şu vasıflarla tanıtmıştır. Demiştir ki:
  • Ben mehtaplı bir gecede Peygamber Aleyhisselam'ı gördüm. Üzerinde bir cübbe vardı. Rasulüllah'ın nurlu yüzü ile ay'ın yüzünden hangisinin daha güzel olduğunu tesbit etmek maksadıyla önce Allah'ın Rasûlünün yüzüne baktım; daha sonra da ay'ın yüzüne baktım. Vallahi bana göre, Peygamberimiz Efendimizin o mübârek yüzleri Ay'dan çok daha güzeldi.
Sahâbe'den Berâ bin Azib (r.a) de Rasûlüllah (s.a.v.) Efendimizi şöyle vasfetmiştir:
  • Peygamberimiz Efendimiz (s.a.v.) orta boylu idi.
  • İki omuzlarının arası genişçe idi.
  • Mübarek başlarından omuzlarına doğru uzanan saçları, kulak yumuşağına kadar inerdi.
  • Peygamber Aleyhisselam (s.a.v.) o kadar güzeldi ki, ben ondan daha güzel bir kimse görmedim.

1- Tirmizi, Şemail ve Menakıb h. 3638,
2- Nesai, 8/183,
3- Müslim, Fezail b. 91-93, 4- Buhari Libas: 7/57-58; menâkıb:
4/164-165, 5- Edebu'l Müfret: 2/520, 659
BEĞEN Paylaş Paylaş
Bu mesajı 1 üye beğendi.
Son düzenleyen Safi; 12 Haziran 2016 03:11
ThinkerBeLL - avatarı
ThinkerBeLL
VIP VIP Üye
7 Temmuz 2011       Mesaj #2
ThinkerBeLL - avatarı
VIP VIP Üye

Şemâil-i Şerife


MsXLabs.org & İslam Ansiklopedisi
Sponsorlu Bağlantılar

Peygamberimiz Hz. Muhammed'in fiziki ve ruhi özelliklerini, tavır ve davranışlarındaki hususiyetleri ifâde eden bir sözdür. Her insan için şemail söz konusudur. Şemâil-i Şerife dendiğinde kastedilen sadece Hz. Muhammed (SAV)'in şemailidir. Peygamberimizin şemaili hakkında birçok haber ve bilgi bize ulaşmıştır. Bunlara dayanılarak Şemâil-i Şerife'ler yazılmıştır. Şemâil-i Şerife ile ilgili kitaplar bulunduğu gibi çerçeveleme­ye elverişli levhaları vardır.

Hz. Muhammed'in Şemaili


Hz. Muhammed (SAV) orta boy­lu idi. Bununla beraber, insana say­gı telkin eden bir vücut yapısı ve gö­rünüşü vardı. Teni, buğday renginden biraz daha açık ve parlaktı. Siyah, gür ve hafif dalgalı saçlarını ortadan iki yana tarar ve çok temiz tutardı. Son derece güzel ve nurlu yüzü, çevresindekilere mutluluk ve emniyet telkin ederdi. Hz. Ebubekir bir şiirinde bu mübarek yüzü, dolunayın berraklığı­na benzetmişti. Alnı geniş, hilâl şek­lindeki kaşlarının arası açıktı. Siyah ve iri gözlü, uzun kirpikli idi. Burnu orta büyüklükte, dişleri seyrekçe ve inci gibi parlak, dudakları ince idi; son derece hoş bir teşebbüsümü var­dı. Gür sakalını uzatır, bıyığını kısaltırdı. Göğsü ve sırtı geniş, omuzları geniş ve yüksekti. Bu sebeple kendi­sinden iri yapılı olanlardan daha haş­metli gözükürdü . İki kürek kemiği­nin arasında "Peygambelik mührü" taşırdı.
İpek gibi yu­muşak olan elleri daima mis gibi ko­kardı. Vücut âzası son derece güzel ol­duğu gibi, bu uzuvlar arasındaki te­nasüp de aynı derecede mükemmel idi. Resülullah, bir defasında bizzat kendisini şöyle tanıtmıştı:
"Rabbimin katında benim on ismim var: Ben Muhammed'im; ben Ahmed'im; ben Mâhi'yim, yani Allah benim vasıtam­la inkarcılığı mahvedecektir; ben Âkıb'im, yani artık benden sonra peygamber olmayacaktır; ben Haşir'im, yani Allah, kullarını benim izim­de toplayacaktır; ben Rahmet Peygamberiyim; Tövbe Peygamberi­yim; Kahramanlık Peygamberiyim; Mukaffı'yim, yani bütün insanları Al­lah yoluna yöneltenim; nihayet ben (insanlığı) kemâle erdirenim."
Hz. Muhammed (SAV) son dere­ce fasih konuşurdu. Çeşitli bölgelerin lehçelerini bilir ve oralardan gelenle­re kendi lehçeleri ile konuşurdu. Ke­limeleri çok iyi seçer, lüzumsuz ve yer­siz konuşmaktan sakınırdı. En ağır konuları, kusursuz bir edebi üslubla, fakat en bilgilisinden en câhiline ka­dar herkesi tatmin edecek şekilde mü­kemmel izah ederdi. Bütün hayatı bo­yunca sırf gerçeği söylemiş ve söyle­diklerini bizzat kendisi de mükemmelen yaşamıştır. Daima güler yüzlü ve toleranslı olmuş, bununla berbaber her dediğini saygı ile dinletmeyi ve ya­şatmayı başarmıştır.
Toplulukla yemek yemeyi severdi. Yemeğe Besmele ve kısa bir duâ ile başlar, sağ eliyle yer, yemeği çok sı­cak veya çok soğuk yememeye dikkat eder, tıka-basa doymadan sofradan kalkar, mutlaka ellerini yıkardı. Sağ­lığa zararlı ve dinen haram olan veya kokusuyla çevresindekileri rahatsız edenler dışında hiçbir yemek için "sevmiyorum" demezdi. Suyu yu­dum yudum içerdi. Sofra muaşeretine titizlikle uyar ve bu konuda etrafındakileri sabır ve nezâketle eğitirdi.
Yeşil ve beyaz renkli elbise giy­mekten hoşlanırdı. İpekli elbise giy­mez, altın yüzük takmazdı. Giyimde temizliği ve sadeliği sever, pejmürde­likten hoşlanmaz; böyle birini gördü­ğünde, bu kimse varlıklı ise onu ikaz eder, fakir ise buna da kendisi elbise temin ederdi. Temizliği "imanın ya­rısı" sayar; bizzat kendisi temizliğe ti­tizlikle riâyet ettiği gibi, bu alışkanlı­ğı çevresindekilere de yerleştirmeye çalışır; ahlâki ve ruhi temizliğin öne­minden dahi, bedeni temizliğin faydalarından misaller vererek bahseder, böylece bedeni temizliğe alâkayı canlı tutmak isterdi. Lüks ve ihtişama önem vermez; geçici sıkıntıları tasa etmez; çevresindekilere de azla yetinmeyi, hayata iyimser bakmayı telkin ederdi.
BEĞEN Paylaş Paylaş
Bu mesajı 1 üye beğendi.
Son düzenleyen Safi; 12 Haziran 2016 03:06
Tanrı varsa eğer, ruhumu kutsasın... Ruhum varsa eğer!
Candy_Girl - avatarı
Candy_Girl
Ziyaretçi
5 Ocak 2012       Mesaj #3
Candy_Girl - avatarı
Ziyaretçi
Kaynak: Tirmizi, Menakıb 19, (3642)
Ravi (r.a.): Ali

Hadis: Ali'nin evladlarından Muhammed'in oğlu İbrahim anlatıyor: "Hz. Ali (ra) Resulullah (sav)'ı vasfettiğı zaman şöyle derdi: "Resulu-i Ekrem (sav) efendimiz çok uzun boylu olmadığı gibi, (azaları) birbirine girmiş kısa boylu da değildi, orta boylu bir insandı. Saçları kıvırcık değildi, düz de değildi, dalgalıydı. Şişman değildi, yuvarlak yüzlü de değildi, yanakları uzuncaydı. Rengi kırmızıya çalan, beyazdı. Gözleri siyah ve kirpikleri uzundu, göğsünde göbeğine kadar inen kıldan bir hat vardı. El ve ayaklarının parmakları kalıncaydı. Eklem yerleri ve iki küreğin birleşme yeri olan omurga iri idi. Bir tarafa dönünce (sadece başını çevirmez) bütün vücudunu çevirirdi. Yürüyünce, yamaçtan iniyormuşcasına öne meylederek yürürdü. İki omuzu arasında peygamberlik mührü vardı. O, peygamberlerin mührü (sonuncusu) idi. İnsanlann en iyi kalplisi, en şecaatlisi ve en doğru sözlüsü idi. O ahlakça herkesten yüce, muaşere yönüyle de en geçimlisi idi. Onu aniden gören ondan heybet duyardı; bilerek beraber olan, kalpten severdi. Onu vasfeden şöyle derdi: "Ben ne O'ndan önce, ne de O'ndan sonra O'nun gibisini görmedim." Resul-i Ekrem çabuk konuşmazdı; her işitenin anlayacağı şekilde teker teker konuşurdu."

Kaynak: Buhari, Libas 70, Menakıb 23, Fezailu'l-Ashab 52; Müslim, Fezail 90, (2336); Ebu Davud, Tereccül 10, (4188); İbnu Mace, Libas 36, (3632)

Ravi (r.a.): İbnu Abbas

Hadis: Ehl-i Kitap saçlarını düz salınmaya bırakırlar, müşrikler de ayırırlardı. Resulullah (sav) ise (vahiy yoluyla) emredilmediği hususlarda Ehl-i Kitab'a uygun hareket etmekten hoşlanırdı. Bu sebeple saçını alnından serbest bıraktı. Bilahare (bütün müşrikler Müslüman olduktan sonra) saçlarını (alnından) ayırdı .

Kaynak: Müslim, Fezail 104,105, (2341)

Ravi (r.a.): Enes

Hadis: Anlattığına göre, "Resulullah (sav)'a saçındaki aklardan sorulunca (Enes) şöyle cevap vermiştir: "Allah O'nu, beyazla çirkinleştirmemiştir." Bir rivayette de şöyle demiştir: "O, kişinin başında ve sakalında bulunan beyazları yolmasını mekruh addederdi. Ve [Enes (ra)]: "Resulullah (sav) saçlarını boyamadı. Beyaz kıl (onda nadirdi ve sadece) alt dudağında, şakaklarında ve başında bir nebzecik vardı" derdi.

Kaynak: Buhari, Menakıb 23; Müslim, Fezail 106, (2342)

Ravi (r.a.): Ebu Cuhayfe

Hadis: Resulullah (sav)'ı gördüm, sadece alt dudağında yani anfetesinde beyaz gördüm.


Kaynak: Müslim, Fezail 75, (2325)

Ravi (r.a.): Enes
Hadis: Resulullah (sav)'ı, berber onu tıraş ederken gördüm. Ashabı etrafını çevirmişti. Aleyhissalatu vesselam'ın tek kılının yere düşmesini istemiyorlar, birinin eline düşsün istiyorlardı.

Benzer Konular

28 Aralık 2009 / Gabriella Asker tr
15 Ekim 2018 / asla_asla_deme Hz. Muhammed
24 Aralık 2011 / ThinkerBeLL Hz. Muhammed
6 Eylül 2015 / ThinkerBeLL X-Sözlük