Arama

Hz. Muhammed'in Hz. Hatice ile Evlenmesi

Güncelleme: 17 Aralık 2016 Gösterim: 32.365 Cevap: 3
asla_asla_deme - avatarı
asla_asla_deme
VIP Never Say Never Agaın
7 Haziran 2007       Mesaj #1
asla_asla_deme - avatarı
VIP Never Say Never Agaın

Peygamberimizin Hz. Hatice İle Evlenmesi


Hz. Hatice, Kâinatın Efendisini çocukluğundan beri tanıyordu. Ticaret mallarının başında Şam`a göndermesi ise, onu daha da yakından tanımasına vesile olmuştu. Dul olan Hz. Hatice, o sırada Kureyş kadınları arasında asâlet, şeref ve zenginlik bakımından üstün mevkie sahip bulunuyordu. Aynı zamanda Cenab-ı Hak, pek az kadına nasip olacak bir güzelliği de kendisine ihsan etmişti.
Sponsorlu Bağlantılar

O âna kadar kabilesinden bir çok kimse evlenmek için kapısını çalmış ise de, o bunların hiçbirini kabul etmemişti.98 Âdeta evlenmeyi düşünmüyor gibiydi. Ne var ki, kader şimdi karşısına bambaşka bir şahsiyet çıkarmıştı. Ruhundaki güzellikler yüzüne aksetmiş, gönlündeki sevgi sîmâsında tebessüme dönüşmüş, zihnindeki derin düşünce dışarıya ciddiyet ve samimiyet şeklinde tezahür etmiş müstesna bir insan. Daha önce bütün Kureyş büyüklerinin evlenme teklifini reddeden ve âdeta evlenmek fikrini zihninden atmış bulunan Hz. Hatice, bu eşsiz insanla daha yakından tanışınca, bu fikrinden vazgeçti. İlahî kader, bu iki insanın kalbini birbirine ısındırmayı takdir etmişti.

Hz. Hatice`den Gelen Teklif


Evlenme teklifi, bizzat Hz. Hatice`den geldi. İffeti ve namusunu koruması sebebiyle Cahiliye Devrinde bile tertemiz kadın mânâsına gelen "tâhire" lâkabıyla anılan Hz. Hatice`den. Teklifi getiren Hz. Hatice`nin yakın arkadaşı Münye kızı Nefise ile Peygamberimiz arasında şu konuşma geçti:

"Ey Muhammed, seni evlenmekten alıkoyan şey nedir?"
"Elimde evlenecek kadar param yok."
"Eğer bu temîn edilse ve sen, mala, güzelliğe, şeref ve denkliğe dâvet edilsen icâbet eder misin?"
"Kimdir bu?"
"Hüveylid in kızı Hatice."
"Ama, bu nasıl olabilir?"
"Orasını ben bilirim."
"O halde, ben de kabul ediyorum."99
Nefise, sevinç içinde Kâinatın Efendisi ile konuştuklarını gelip Hz. Hatice`ye iletti. Hz. Hatice`nin sonsuz memnuniyeti, yüzündeki tebessümlerden okunuyordu. Nefise`yle birlikte sevinç ve memnuniyetlerini yaşadıktan sonra, Peygamberimize şu haberi gönderdi:
"Ey amcam oğlu! Sen, benim akrabam olduğun 100, kavmim içinde şerefli, güvenilir kimse, güzel huylu, doğru sözlü bulunduğun için seninle evlenmeyi arzu ediyorum."

Teklifi alan Efendimiz, durumu amcası Ebû Tâlib`e bildirdi. Ebû Tâlib teklifi tahkik etti. Hz. Hatice`nin böyle bir evliliği istediğini bizzat kendisinden öğrendi.

Düğün Merasimi


Düğün merasiminin tarihi bizzat Hz.Hatice tarafından tesbit edildi.Merasim de onun evinde yapılacaktı. Tesbit edilen tarihte Peygamberimiz amcaları, halaları ve Haşimoğullarının ileri gelenlerinden bazıları ile birlikte Hz. Hatice`nin evine geldi.

Güzel bir düğün merasimi için gereken her şey bizzat Hz. Hatice tarafından temin edilmişti. Koyunlar kesilmiş, yemekler hazırlanmıştı. Yemekler yendikten sonra, âdet olduğu üzere sıra iki taraf büyüklerinin konuşmasına geldi. Hz. Hatice`nin babası Ficar Harbinde ölmüştü. Bu sebeple onu temsilen merasime, amcası Amr bin Esed katılmıştı. Geleneğe göre ilk konuşmayı yapmak üzere Ebû Tâlib ayağa kalktı ve şöyle dedi:

"Allah`a hamdolsun ki bizi, İbrahim`in zürriyetinden, İsmail`in sulbünden, Maad`ın madeninden, Mudar`ın aslından yarattı. Bundan sonra asıl maksada gelir ve derim ki: Kardeşimin oğlu Muhammed bin Abdullah ki, akrabanız olduğu malûmunuzdur. Onunla Kureyş`ten hiçbir genç tartılamaz, ölçülemez. Şeref ve asâletçe, akıl ve faziletçe onların hepsinden üstün gelir. Gerçi malı azdır, fakat mal dediğin nedir ki? Geçici bir gölge, bir perde, alınır verilir iğreti bir şey. Allah`a yemin ederim ki, bundan sonra onun mertebesi daha da büyüyecek, daha da yükselecektir. Şimdi o, sizden kızınız Hatice`yi istemekte, mehir olarak da yirmi erkek deve vermeyi taahhüd etmektedir."

Ebû Tâlib konuşmasını bitirince de Hz. Hatice`nin amcasıoğlu Varaka bin Nevfel ayağa kalktı. O da şöyle konuştu:

"Allah`a hamdolsun ki, bizi de anlattığın gibi yarattı. Saydıklarından daha fazlasıyla bize üstünlük verdi. Biz de sizinle hısımlık kurmak ve şereflenmek istiyoruz. Ey Kureyş topluluğu! Şâhid olunuz ki, ben Huveylid`in kızı Hatice`yi şu kadar mehirle Muhammed bin Abdullah`ın oğluyla evlendirdim."

Varaka bin Nevfel, konuşmasını bitirdikten sonra Ebû Tâlip, Hz. Hatice`nin amcası Amr bin Esed`in de muvafakatını istedi. Amr da ayağa kalkarak, "Ey Kureyş topluluğu, şahid olunuz ki, ben de Muhammed bin Abdullah`a Hüveylid`in kızı Hatice`yi nikâhladım" dedi.

Böylece Kâinatın Serveri Efendimizle Kureyş kadınlarının nesep, şeref ve zenginlik bakımından en üstünü bulunan Hüveylid`in kızı Hz. Hatice-i Kübrâ nikâhlanmış oldular. O sırada Resul-i Ekrem Efendimiz 25, Hz. Hatice ise 40 yaşlarında bulunuyorlardı. Evlilikleri Milâdi tarihle 595 yılına rastlıyordu. Yâni, Efendimizin nübüvvetinden 15 yıl önce.

Bundan sonra Âlemlere Rahmet olarak gönderilen Resul-i Ekrem Efendimiz, muhtereme hanımını alarak Ebû Tâlib`in evine geldi. Burada iki deve kestirerek halka ziyâfet verdi. Ebû Tâlip de, bu mes`ud hâdisenin hatırı için develer kestirdi ve halka yemekler yedirdi. Sonra da Peygamber Efendimizle (a.s.m.) ailesini evine davet etti. Onları karşılamaya çıktığında sevinç gözyaşları arasında, "Hamdolsun Allah`a ki, bizden bütün üzüntüleri yok etti" diyor, Allah`a hamdediyordu.

Efendimizle ona ilk hanım olma şerefini kazanmış bulunan Hz. Hatice, Ebû Tâlib`in evinde ancak bir kaç gün kaldılar. Sonra tekrar Hz. Hatice`nin evine döndüler. Artık mes`ud hayatlarını burada geçireceklerdi.
Kâinatın Efendisi Peygamberimiz, kendisine "Hatice-i Kübrâ" dediği bu tâhire kadın hayatta olduğu müddetçe bir başka kadınla evlenmedi. Her türlü teselliyi ve en parlak saâdeti bu huzurlu evde buldu.

Peygamber Efendimize, babasından miras olarak pek bir şey kalmamıştı. Uzun zamandır himâyesinde
bulunduğu Ebû Tâlip ise fakru zaruret içindeydi. Bu bakımdan, Hz. Hatice ile evleninceye kadar bin bir meşakkat ve zahmet içinde hayat sürmüştü.

Hz. Hatice ile evlendikten sonra, onun servetini ticarette kullandı ve bir derece genişliğe kavuştu. Fakat hanımı bol servet sahibi iken o, yine israfa, gösteriş ve lükse kaçmadı. Daha önceki mütevazi ve sade hayatına yakın bir yaşayışı devam ettirdi. Üstelik dünya malına da kalbinde yer vermiyordu. Onun o yüce ruhunu bambaşka ulvi ve kudsî duygular kuşatmıştı. Dünya ve içindekilerin muhabbeti o ulvî duyguları söküp atmaya hiçbir zaman muktedir olamıyordu.

Daha sonra Hz. Hatice-i Kübrâ`dan, Resul-i Ekrem Efendimizin, sırasıyla Kasım, Zeynep, Rukiyye, Ümmü Gülsüm, Fâtıma, Abdullah (Tayyib-Tahir) adında altı çocuğu oldu. Bu mesud âile yuvasında Kâinatın Efendisi ile Hz. Hatice en ulvî duygularla kaynaşmışlardı. Âile yuvasında hâkim olan karşılıklı emniyet, samimi hürmet ve muhabbetti. Hz. Hatice, Kâinatın Efendisi kocasından on beş yaş büyük olmasına rağmen, yüce şahsiyetinden dolayı kendilerine karşı son derece nazik, duygulu ve itinalı davranıyordu. Peygamber Efendimizin şerefli hanımına karşı muhabbeti de fazlaydı. Öyle ki, vefatından sonra bile hiçbir vakit muhabbetini kalbinden atmadı, gönlünün en mûtenâ köşesinde ebedî beraberliğe kadar sakladı.

Resul-i Ekrem Efendimiz, Hz. Hatice`nin keremkârlığını, hayırseverliğini ve kendisine yaptığı büyük yardımı her zaman yâd ederdi. Bu yâd ediş, Hz. Âişe Validemize, "Hatice-i Kübrâ`dan başka, Nebiyy-i Ekremin zevcelerinden hiçbirini kıskanmadım"104 dedirtecek ve onun kıskançlık damarını tahrik edecek kadar fazla idi. Nasıl yâd etmezdi ki? Çocuklarından biri hariç diğerlerinin annesi o idi. Herkes ona düşman iken, ona dost elini uzatan o idi. Her türlü ıztırap ve sıkıntı karşısında kendisini teselli eden o idi. Herkesin ona arka çevirdiği bir zamanda yanıbaşından ayrılmayan o idi. Elbette, böylesine yüksek duygu ve meziyetler sahibi zevcesini, Peygamber Efendimiz hiçbir zaman unutmayacak ve onu her zaman hayırla yâd edecekti.
BEĞEN Paylaş Paylaş
Bu mesajı 1 üye beğendi.
Son düzenleyen Baturalp; 17 Aralık 2016 20:52 Sebep: başlık ve sayfa düzeni
Şeytan Yaşamak İçin Her Şeyi Yapar....
asla_asla_deme - avatarı
asla_asla_deme
VIP Never Say Never Agaın
18 Haziran 2009       Mesaj #2
asla_asla_deme - avatarı
VIP Never Say Never Agaın

Peygamberimizin(a.s.)in Hz.Hatice İle Evlenmesi


Hz. Hatice´nin Kimliği, Üstün Kişiliği ve Peygamberimiz (a.s.)la Evlenmek İsteyişi
Sponsorlu Bağlantılar

Hz. Hatice; Cahiliye devrinde Tahine diye anılırdı.İki kere evlenmiş ve dul kalmıştı.Nefise binti Münye der ki:

"Hatice binti Huveylid, b. Esed, b. Abduluzza, b. Kusayy; işini bilir ve sıkı tutar, sağlam karakterli ve şerefli bir kadındı.Yüce Allah; onu, bu m eziyeti eriyle birlikte, daha da şereflendirmeyi ve hayra erdirmeyi diledi. Hatice, o zaman, Kureyş kadınlarının soy sopça en seçkin ve üstünü, şerefçe en büyüğü, mal bakımından da en zengini idi.

Bunun için, kavminin her erkeği, elinden gelse, onunla evlenmeye can atar, onunla evlenebilmek için servetini saçardı. Muhammed ((a.s.)) Hatice´nin Şam ticaretinden döndükten sonra, Hatice kendisiyle evlen­mek isteyip istemeyeceğini anlamak maksadıyla yoklama yapmak üzere, beni Muhammed ((a.s.))´e gönderdi.

Ona:

"Ey Muhammedi Seni evlenmekten alıkoyan nedir?" diye sordum.
"Elimde param yok! Ben nasıl evlenebilirim?" dedi.
"Eğer sana evlenme masrafı sağlansa da, sen cemale, mala, şerefe, denkliğe davet olunsan, ica­bet etmez misin?" diye sordum.
"Kim bu kadın?" dedi.
"Hatice"dir!" dedim.
"Bu, sence, benim için nasıl olabilir?" dedi.
"Orası, bana düşen bir vazifedir" dedim.
"O halde, ben de senin dediğini yaparım!" dedi.
"Hemen gidip durumu Hatice´ye bildirdim."

Hz. Hatice, Nefise Hatun aracılığıyla yaptığı yoklama sonucunda Peygamberimiz (a.s.) m kendisiyle evlenmeye razı olacağını anlayınca "Ey amcamın oğlu! Akrabam olduğun kavminin arasında şerefli, emniyetli, güzel huylu ve doğru sözlü olduğun için seninle evlenmeyi arzu etmiş bulunuyorum. Amcam Amr b. Esed´e gidip beni iste! Sen de, şu saatte gel!" diyerek Peygamberimiz (a.s.)a; nikâhını kıyması için de amcası Amr b. Esed, b. Abduluzza, b. Kusayy´a haber gönderdi.

Peygamberimiz (a.s.), Hz. Hatice´nin evlenme teklifini amcalarına duyurdu. Ebu Talib, durumu iyice öğrenmek üzere, Peygamberimiz (a.s.)ı yanına alıp Hz. Hatice´nin evine vardı.

Hz. Hatice, Ebu Talib´e:

"Ey Ebu Talib! Amcamın yanına var da, kardeşinin oğlu Muhammed b. Abdullah´la benim nikâhımı kıysın" dedi.

Ebu Talib, o zaman Mudar´ların başkanları olan Hâşim oğullarından on kişilik bir toplulukla, Hz. Hatice´nin amcasının yanına vardı. Gidenler arasında Peygamberimiz (a.s.)la bütün amcaları bulunuyordu. Hz. Hatice´nin amcası Amr b. Esed, o zaman çok yaşlı idi. Esed´in, hayatta olan, ondan başka oğlu kalmamıştı.

Dünürlük ve Nikâh Töreni


Dünürlük ve nikâh töreninde Hz. Hatice´nin amcası Amr b. Esed ile Peygamberimiz (a.s.) ve amcaları hazır bulundular. Amr b. Esed; sakalını sarı yağla yağlayıp taramış, üzerine de Bürd-ü Yemanî diye anılan Yemen işi alacalı kumaştan ağır bir elbise giymişti. Hz. Hatice´nin koyun etinden yaptırdığı yemekler yenildikten sonra, Hz. Hatice Peygamberimiz (a.s.)a:

"Amcan Ebu Talib´e söyle de, şu mecliste beni sana, amcamdan istesin!" dedi. Ebu Talib hemen ayağa kalkıp şöyle konuştu:

"Hamd olsun Allah´a ki, bizi, İbrahim´in zürriyetinden, İsmail´in neslinden,[15] Maad´in mâdeninden ve Mudar´ın aslından yarattı. Bize; hac ve ziyaret edilecek bir beyt (Mabed), içinde emniyet ve huzura kavuşulacak bir Harem ihsan etti. Bizi; Beyt´inin bakıcısı ve Harem´inin yöneticisi kıldı. Bizi; böylece, halkın hâkimi ve başkanı yaptı.İçinde bulunduğumuz beldemizi, bize bereketli kıldı. İmdi, kardeşimin oğlu Muhammed b. Abdullah´la Kureyşten kim tartılsa. muhakkak, bu, soy sopça, akıl ve faziletçe ona üstün tutulur; kendisiyle kim ölçülse, bu, ondan büyük gelir.

Malı az olsa da, mal dediğin nedir ki? Tez geçici bir gölgedir; alınır verilir iğreti birşeydir! Muhammed´in, Abdulmuttalib ve Hâşim gibi şanlı ataların torunu olduğunu bilirsiniz. Kendisi, şimdi, kızınız Hatice binti Huveylid´le evlenmeyi arzu etmektedir. Aynı şekilde, Hatice de, onunla evlenmeyi istemektedir.

Hatice´ye, kendi malımdan, mehir olarak ne vermemi istersiniz? Vallahi, bundan sonra, onun (yeğenimin) haberi büyük, hal ve şanı ulu olacaktır!" dedi. Ebu Talib konuşmasını tamamlayınca, Hz. Hatice´nin amcasının oğlu Varaka b. Nevfel kalkıp şöyle konuştu:

"Allah´a hamd olsun ki, bizi de, anlattığın gibi yarattı. Saydığın fazl ve şereflerle de, mümtaz kıldı. Biz de, Arapların ulu kişisi ve başkanıyız. Siz de, böylesiniz. Ne Araplar sizin faziletinizi inkâr, ne de insanlardan hiçbiri sizin iftihar ettiğiniz şeyleri, şerefinizi red eder. Biz de, sizinle hısımlık kurmayı ve şereflenmeyi arzu ediyoruz.
Ey Kureyş cemaatı!Şahit olunuz ki; ben, Hatice binti Huveylid´i, dörtyüz dinar mehirle Muhammed b. Abdullah´a nikahladım!" dedi, sustu.

Ebu Talib:

"Ben, Hatice´nin amcasının da konuşmasını istiyorum!" dedi. Bunun üzerine, Amr b. Esed:

"Ey Kureyş cemaatı! Siz şahit olunuz ki; ben de, Hatice binti Huveylid´i, Muhammed b. Abdullah´a nikahladım!" dedi. Hazır bulunan Kureyş uluları, buna şahit oldular.

Hz. Hatice´ye mehir olarak 12 ukıyye ve 1 neş altın verildiği,20 genç ve yiğit deve verilmesinin taahhüt edildiği de rivayet edilir. Sanıldığına göre; develer, Peygamberimiz (a.s.) tarafından mehre ilave edilmiştir. Bir ukıyye 40 dirhemdir; bir neş de, yarım ukıyye, yani 20 dirhemdir. Peygamberimiz (a.s.)ın zevcelerinden çoğunun mehri, onikişer ukıyye birer neş idi.

Düğün Şenliği ve Velime Cemiyeti


Hz. Hatice; cariyelerine defler çaldırdı, oyunlar oynattı. Peygamberimiz (a.s.), evden dışarı çıkacağı sırada, Hz. Hatice:

"Ey Muhammedi Nereye gidiyorsun? Amcan Ebu Talib´e uğra da, senin develerinden bir veya iki deve kessin ve halka yemek yedirsin!" dedi. Peygamberimiz (a.s.), öyle yaptı.

Bu ziyafet, Peygamberimiz Aleyhiselamın verdiği ilk velime ziyafeti idi. Peygamberimiz (a.s.) Hz. Hatice ile evlendiği zaman, Ebu Talib son derecede sevindi ve: "Allah´a hamd olsun ki, bizden bütün sıkıntıları ve üzüntüleri giderdi" dedi.

Evlenme Tarihi ve Eşlerin Yaşları


Evlenme tarihi; Peygamberimiz (a.s.)ın Busra dönüşünden 2 ay 24-25 gün sonra olup,[40] o zaman Peygamberimiz (a.s.) 25 yaşında,[41] Hz. Hatice ise 40 yaşında idi.[42]

Kutlu Evlenmenin Yapıldığı Ev


Peygamberimiz (a.s.)ın gerdeğe girdiği ev Hz. Hatice´nin evi olup, Safa ile Metve´nin arasındaki Attarlar Çarşısının arkasında,[43] Adiyy b. Hamraü´s-Sakafî´nin evinin arkasında idi. Eve girilince, kapının sol tarafında bir arşın bir karış çapında birtaş vardı.

Hz. Hatice ve kızları, daima bu evde oturmuşlar, Hz. Hatice bütün çocuklarını bu evde dünyaya getirmiş, kendisi de bu evde vefat etmişti. Peygamberimiz (a.s.), Medine´ye hicret edinceye kadar da, buradan ayrılmamıştı. Medine´ye hicret ettiği zaman, bu evi, amcası Ebu Talib´in oğlu Akîl zaptetti. Muaviye b. Ebu Süfyan, halifeliği sırasında bu mübarek evi ondan satın alıp içinde namaz kılınır mescid haline koydurmuştur.
BEĞEN Paylaş Paylaş
Bu mesajı 1 üye beğendi.
Son düzenleyen Baturalp; 17 Aralık 2016 11:11 Sebep: başlık ve sayfa düzeni
Şeytan Yaşamak İçin Her Şeyi Yapar....
Mira - avatarı
Mira
VIP VIP Üye
5 Ağustos 2012       Mesaj #3
Mira - avatarı
VIP VIP Üye

Hz. Muhammedin'in Evliliği (Peygamber Efendimizin Evliliği)


MsXLabs.org

Muhammed aleyhisselâm yirmi beş yaşındayken ilk olarak hazret-i Hadîce ile evlendi. Hazret-i Hadîce, Kureyş kabîlesinin Esedoğulları kolundan kırk yaşında ve dul bir hanım idi. Fakat, malı, cemâli, aklı, ilmi, şerefi, nesebi, iffet ve edebi pek fazla idi. Yüksek ahlâkı ve üstün vasıfları sebebiyle Kureyş arasında “Tâhire” (çok temiz) İslâmiyet geldikten sonra da “Hadîce-tül-Kübra” ismiyle meşhur olmuştu. Hadîce Hâtun mallarını Şam tarafına götürüp Busra’da satan Muhammed aleyhisselâmı; adâleti, üstün ahlâkı ve hakkında duyup şâhit olduğu hadiseler sebebiyle son derece takdir etti.

Bu hâdiseden kısa bir süre sonra, yakınlarının da kabul etmesiyle evlenmeleri kararlaştırıldı. Nikâh meclisi hazret-i Hadîce’nin evinde kuruldu. Ebu Tâlib ve Varaka bin Nevfel tarafından takdim konuşmaları yapıldı. Nikâhı Varaka bin Nevfel kıydı. Kureyş kabîlesinin ileri gelenleri de nikâh şâhidi olarak bulundular. Zamânının emsalsiz bir kadını olan Hadîce vâlidemiz evlilik hayâtı boyunca Muhammed aleyhisselâma dâimâ hizmet edip yardımcısı oldu. Muhammed aleyhisselâmın bu evliliği, onun vefâtına kadar on beş senesi peygamberlikten önce onu da Peygamberlikten sonra olmak üzere yirmi beş sene sürdü.

Muhammed aleyhisselâm, ilk zevcesi hazret-i Hadîce hayattayken başkası ile evlenmedi. Muhammed aleyhisselâmın hazret-i Hadîce’den ikisi erkek, dördü kız olmak üzere Kâsım, Zeyneb, Rukayye, Ümmü Gülsüm, Fâtıma ve Abdullah (Tayyib) adlarında altı çocuğu oldu. Peygamberliği sırasında evlendiği hazret-i Mâriye’den de İbrâhim adlı oğlu olmuştu. Diğer zevcelerinden çocuğu olmadı. Zeyneb, kızlarının en büyüğü idi. En küçük kızı Fâtımâ babasının en sevgilisiydi. Hazret-i Fâtımâ Peygamber efendimiz kırk yaşındayken doğdu. Erkek evlatları küçük yaşta vefât ettikleri gibi hazret-i Fâtımâ’dan başka bütün kızları da O’ndan önce vefât ettiler. Hazret-i Fâtımâ da Muhammed aleyhisselâmdan altı ay sonra vefat etti. Hazret-i Ali ile evlenmişti. Muhammed aleyhisselâmın soyu hazret-i Fâtımâ evlâdı, hazret-i Hasan ve hazret-i Hüseyin ile devâm etti.

Resûl-i ekrem efendimiz ikinci defâ olarak, elli beş yaşında iken, Ebû Bekr’in (radıyallahü anh) kızı Âişe radıyallahü anhâ ile evlendi. Bunu, Hadîce-tül-Kübrâ’nın vefâtından bir yıl sonra, Allahü teâlânın emri ile nikâh eylemişti. Ölünceye kadar, sekiz sene onunla yaşadı. Diğerlerini, hep hazret-i Âişe’den sonra, dînî, siyâsî sebeplerle veya merhamet ve ihsân ederek Allahü teâlânın izniyle nikâh etti. Bunların hepsi dul olup, çoğu yaşlı idi. Meselâ, Mekke’deki kâfirlerin, Müslümanlara eziyet ve zararları dayanılamayacak bir dereceye gelince Eshâb-ı kirâmın bir kısmı Habeşistan’a hicret etmişti. Habeş Pâdişâhı Necâşi Hıristiyan idi.

Müslümanlara çeşitli sorular sorup, aldığı cevaplara hayran kalarak îmâna geldi. Müslümanlara çok iyilik yaptı. Îmânı zayıf olan Ubeydullah bin Cahş, fakirlikten kurtulmak için, papazlara aldanıp mürted olmuş, dînini dünyâya değişmişti. Resûlullah efendimizin halasının oğlu olan bu mel’un, karısı Ümmü Habîbe’yi de (radıyallahü anhâ) dinden çıkıp zengin olmaya cebr ve teşvik etti ise de, o, fakirliğe ve ölüme râzı olacağını fakat Muhammed aleyhisselâmın dîninden çıkmayacağını söyleyince, bunu boşadı. Sürünerek, sefâletten ölmesini bekliyordu. Fakat, az zamanda kendi öldü. Ümmü Habîbe, Kureyş’in (Mekke’nin) o zamanki başkumandanı Ebû Süfyân’ın kızı idi.

Peygamber efendimiz o zamanlarda, Kureyş orduları ile, çok çetin muhârebelerde bulunuyordu ve Ebû Süfyân, İslâmiyeti yok etmek için son gayretiyle çarpışıyordu. Peygamber efendimiz ÜmmüHabîbe’nin dîninin kuvvetini ve başına gelen bu acı hâli işitti. Necâşi’ye mektup yazıp; “Oradaki Ümmü Habîbe ile evleneceğim. Nikâhımı yap! Sonra kendisini buraya gönder!”şeklinde talepte bulundu. Necâşî daha önce Müslüman olmuştu. Mektuba çok hürmet edip, oradaki Müslümanları sarayına dâvet ederek, ziyâfet verdi. Hicretin yedinci yılında nikâh yapılıp, hediye ve ihsanlarda bulundu. Bu sûretle, Ümmü Habîbe, îmânının mükâfâtına kavuşarak, orada zengin ve râhat oldu.

Onun sâyesinde, oradaki Müslümanlar da rahat etti. Cennet’te, kadınlar kocalarının yanında bulunacakları için, Cennet’in en yüksek derecesiyle müjdelenmiş oldu ki, dünyânın bütün zevk ve nîmetleri, bu müjde yanında pek küçük kalır. Bu nikâh, Ebû Süfyân’ın ilerde Müslüman olmakla şereflenmesini hazırlayan sebeplerden biri oldu. Görülüyor ki, bu nikâh, kâfirlerin iftirâlarının ne kadar yanlış ve çürük olduğunu bildirdiği gibi, Resûlullah’ın aklının, zekâsının, dehâsının, ihsânının ve merhametinin derecesini de göstermektedir.

İkinci misal; hazret-i Ömer’in kızı Hafsa radıyallahü anhâ dul kalmıştı. Hicretin üçüncü yılında; Ömer radıyallahü anh, Ebû Bekire ve Osman’a (radıyallahü anhümâ) kızımı alır mısın dedikte, düşüneyim, demişlerdi. Bir gün, Resûlullah efendimiz, her üçü ve başkaları yanında iken; “Yâ Ömer! Seni üzüntülü görüyorum, sebebi nedir?” diye sordu. Bir şişedeki mürekkebin rengi kolay görüldüğü gibi, Resûlullah efendimiz de, herkesin düşüncesini, bir bakışta anlardı. Lüzum görürse sorardı.

O’na, hattâ herkese doğru söylememiz farz olduğundan hazret-i Ömer de; “Yâ Resûlallah, kızımı Ebû Bekr’e ve Osman’a teklif ettim, almadılar.” cevâbını verdi. Resûlullah efendimiz en çok sevdiği üç eshâbının üzülmesini hiç istemediğinden, onları sevindirmek için, hemen buyurdu ki: “Yâ Ömer! Kızını, Ebû Bekr’den ve Osman’dan daha iyi birisine versem ister misin?” Hazret-i Ömer şaşırdı. Çünkü, Ebû Bekr’den ve Osman’dan daha yüksek ve daha iyi kimse olmadığını biliyordu. “Evet, yâ Resûlallah!” dedi. “Yâ Ömer, kızını bana ver!” buyurdu.

Bu sûretle, Hafsa radıyallahü anhâ, Ebû Bekr’in ve Osman’ın ve bütün müminlerin anneleri oldu ve bunlar, ona hizmetçi oldu ve Ebû Bekr ve Ömer ve Osmân radıyallahü anhüm birbirlerine daha yakın ve daha sevgili oldular. Üçüncü bir misal, hicretin beş veya altıncı senesinde, Benî Mustalak kabîlesinden alınan yüzlerce esir arasındaki Cüveyriye radıyallahü anhâ kabîlenin reisi olan Hâris’in kızı idi. Bunu satın alıp âzâd ederek, kendilerine nikâh edince, Eshâb-ı kirâmın (aleyhimürrıdvân) hepsi, biz, Resûlullah’ın âilesinin, annemizin akrabâsını câriye ve hizmetçi olarak kullanmaktan hayâ ederiz dedi. Hepsi, esirlerini âzâd etti. Bu nikâh, yüzlerce esirin âzâd olmasına yol açtı. Cüveyriyye radıyallahü anhâ bu hâli her zaman söyleyerek öğünürdü. Âişe radıyallahü anhâ Cüveyriyye’den daha hayırlı, daha bereketli bir kadın görmedim.” derdi.

Resûlullah efendimizin çok evlenmesinin mühim bir sebebi de, İslâm dîninin emir ve yasaklarını bildirmek içindi. Hicab âyeti gelmeden, yâni kadınların örtünmeleri emrolunmadan önce, kadınlar da Resûlullah efendimize gelip, bilmediklerini sorar, öğrenirlerdi. Resûlullah efendimiz birinin evine gitse, kadınlar da gelir, oturur, dinler, istifâde ederlerdi. Hicâb âyeti gelip, kadınların yabancı erkeklerle oturmaları, konuşmaları yasak edilince, yabancı kadınları kabul etmedi, onların bilmediklerini, mübârek zevcesi hazret-i Âişe’den sorup öğrenmelerini emir eyledi. Gelip soranların çokluğundan, hazret-i Âişe, hepsine cevap yetiştirmeğe vakit bulamıyordu. Bu mühim hizmeti kolaylaştırmak ve onun yükünü hafifletmek için lâzım olduğu kadar hanımı nikâh etti. Kadınlara âit yüzlerce nâzik bilgileri, Müslüman kadınlarına, mübârek zevceleri yolu ile bildirdi. Zevceleri bir olsaydı, bütün kadınların ondan sorması güç ve hattâ imkânsız olurdu. Allahü teâlânın dînini tam olarak bildirmek için, çok evlenmek yükünü de omuzlarına aldı.

Muhammed aleyhisselâm hazret-i Hadîce ile evlendikten sonra da Mekke’de ticâretle meşgûl oldu. Ticâreti Saib bin Abdullah ile ortaklık şeklinde yürütürdü. Kazançlarıyla misâfirleri ağırlarlar, yetimlere ve fakirlere yardım ederlerdi. Muhammed aleyhisselâm yine bu sıralarda hazret-i Hadîce’nin kölesi Zeyd’i himâyesine alıp onu kölelikten âzâd etti. O zaman küçük yaşta bulunan hazret-i Ali’yi de yanına alıp evladı gibi yetiştirdi. Otuz beş yaşındayken Kâbe hakemliği yaptı. O zaman yağmur ve seller sebebiyle Kâbe’nin duvarları iyice yıpranmış, bir yangın sebebiyle de tahribâta uğramıştı. Bu durum üzerine Kureyş kabîlesi Kâbe’yi İbrâhim aleyhisselâmın yaptığı temele kadar yıkıp yeniden yapmaya başlamıştı. Her kabîleye bir bölümünü vererek duvarları yükselttiler. Bu işin büyük bir şeref olduğunu bilen kabîleler, Hacer-ül-esved taşını yerine koyma husûsunda anlaşamadılar. Her kabîle böyle bir şerefe sâhip olmak istediğinden aralarında gittikçe artan büyük bir anlaşmazlık çıktı. Dört beş gün süren bu anlaşmazlık sebebiyle neredeyse kan dökülecekti.

Bu sırada Abdülmuttalib’in dayısı ve yaşlı bir zat olan Hu zeyfe’nin; “Ey Kureyş topluluğu! Anlaşamadığınız iş hakkında hüküm vermek üzere şu kapıdan ilk girecek zâtı aranızda hakem yapın.” diyerek Benî Şeybe kapısını işâret etti. Oradakiler bu teklifi kabûl edip, Benî Şeybe kapısına bakarak ilk girecek ve işin en nâzik ânında bu işi halledecek kimseyi beklemeye başladılar.

Nihâyet kapıdan, doğruluğunu, üstün ahlâkını son derece takdir ettikleri ve El-Emîn (her zaman güvenilir) dedikleri Muhammed aleyhisselâmın geldiğini gördüler. “İşte El-Emîn! O’nun hükmüne râzıyız.” dediler. Durum Muhammed aleyhisselâma anlatılınca bir örtü istedi. Hacer-ül-esved’i örtü üzerine koyup “Her kabîleden bir kişi bir ucundan tutsun.” dedi. Taşı konulacağı yere kadar kaldırttı. Sonra da kendisi taşı kucaklayıp yerine koydu. Mekke’de çıkmak üzere olan büyük bir harbin böylece önlendiğini gören kabîleler, O’nun bu hareketinden çok memnun oldular. Sonra da yarım kalan duvarları yapıp tamamladılar.

Kaynak

Son düzenleyen Baturalp; 17 Aralık 2016 11:44 Sebep: başlık ve sayfa düzeni
Baturalp - avatarı
Baturalp
Ziyaretçi
17 Aralık 2016       Mesaj #4
Baturalp - avatarı
Ziyaretçi
Hz. Muhammed'in Hz. Hatice ile Evlenmesi
BEĞEN Paylaş Paylaş
Bu mesajı 1 üye beğendi.

Benzer Konular

28 Aralık 2008 / Ziyaretçi Cevaplanmış
17 Aralık 2016 / Misafir Cevaplanmış
11 Nisan 2011 / EFSANE KIZ Soru-Cevap
23 Temmuz 2011 / MÜKERREM SARI Cevaplanmış
13 Eylül 2012 / Mira Sanat