Arama

Anlayana - Sayfa 16

Güncelleme: 26 Kasım 2018 Gösterim: 596.045 Cevap: 3.995
ramsstein - avatarı
ramsstein
Ziyaretçi
25 Haziran 2006       Mesaj #151
ramsstein - avatarı
Ziyaretçi
Kelebek Dokunuşu

Sponsorlu Bağlantılar
Dertsiz tasasız bir ömür geçirdim diyemem
Kimi zaman korkarak yaşamaya cesaret edemediğim
Duygularımdan gem almış nefessiz ab-ı hayatım
Hep karıncalar dolaştı durdu beynimde
Doğum günlerimi hiç sormayın zaten
İki dilim kek üstünde üflenmek üzere duran
Belki de geçmiş yıllarımı söndürüp atmak için
Bile bile kendimi erittiğim mum parçası
Yaşam dediğin hep gelgitlere mahkum,
Sahte ve kördüğüm alıntılar değil midir ?
İşte bu sahtelikte dahi
Milyarların içindeki tek gerçeklik benim
Sade ve yalın sırf senin için
Artık geriye bakmadan umarsızca
Doğum günümü değiştiriyorum
Yas tutmalarım, matemsi ağıtlarım
Çoktan geçmişime göç ettiler
Kuşluk vakti gördüğüm rüyanın
Bana sarıldığın anda
Ne kadar gerçek ne kadar sen olduğunu anladım
Bakışlarında gizleyerek izlediğim
Bir dokunuştur en derinimde hissettiğim
Adını söylemeye korksam da
Bir gün bozulur mu büyüsü diye
KELEBEK DOKUNUŞU dur
Bakışlarından süzülen kalbime
Misafir - avatarı
Misafir
Ziyaretçi
26 Haziran 2006       Mesaj #152
Misafir - avatarı
Ziyaretçi
11gq2

Sponsorlu Bağlantılar
21fi1

37ev1

41rx

58uo

64jb

70nf

86cz

97ng

105sv

117tu

Misafir - avatarı
Misafir
Ziyaretçi
26 Haziran 2006       Mesaj #153
Misafir - avatarı
Ziyaretçi
Ben son sözümü ayrılık gününde söyliyiceğim sana..
Belki yarı pişmanlığım ,yarı sitemimle..
Gerek kalmayacak ne vedaya ne yalana..
Son kez bakacağım gözlerine,yaşlı gözlerimle..
Hani ne kalmış elimizde diyeceğim..

Ne kalmış yaşadıklarımızdan..
Düşüncelerimle daralıp başabaşa kalacağım..
Bir ben faydalanacağım avuntularımızdan..
Son kez beni yanağımdan öp diyeceğim..
Derken ellerine bir damla yaş düşüreceğim..

Ağlayan yalnız yüreğim değil der gibi....

Size dokunan birinin içinizdeki bütün ölü duyguları diriltmesi gibi..
"Kelebeklendi" diye adlandırdığınız bütün o aptal hissetmelikler..
Canınızın yanacağını bile bile kendi canınızdan vazgeçebiliyorsanız..
Aşk gerçekten aptallık mı?


Bütün masallardan nefret edeceğim o sabahı..
Beni hiç sevmemiş birinin sırtına yaslanarak bekliyorum...
Bana sadece dokunarak neler yaptırabileceğinden haberi yoksa o zavallının..
O zaman bütün mutlu sonlu masallarda ölecek bahtsız prensim ben...
Parmak izlerinde kaybolduğumu görmüyor musun?
Bütün anılarım,benliğim ve sensizliğim senin olsun...

Tenin tenime düğüm atar bir çılgınlıkla bağlanmıyorsa...
Yere bastığım hayat umurumda bile değil........
Misafir - avatarı
Misafir
Ziyaretçi
27 Haziran 2006       Mesaj #154
Misafir - avatarı
Ziyaretçi
Özlediğinizde, hayal kurduğunuzda yanınızda o var mı?
Sizi hiç yalnız bırakmayan biri...
Cesur, sempatik, azimli, kararlı,.. Arayan, soran,
"Seni özlüyorum" diyen biri.
Böyle bir canlı ile her şeyi konuşabilir, paylaşabilirsiniz.
Yanıltmaz! Anlayışla karşılar her şeyi...
Hataları, günahları-sevapları her bir şeyi konuşabilirsiniz onunla...
Bir arayış içinde olmanıza gerek yoktur. O kendiliğinden çıka gelir zaten.
Bir gün bir bakarsınız, karşınızda... Bir de bakmışsınız sımsıcak sohbetler,
Derin konular, sırlar, paylaşımlar...
Kimseye söyleyemediğinizi, en yakınınıza anlatamadığınızı,
Geçmişteki izleri, geleceğe dairlerinizi, sadece ona anlatır olursunuz.
Kadın, erkek fark etmez. Bir dost bulun! Ama gerçek olsun.
Aradığınızda işinizi değil, sizi soran..
Kötü gününüzde ev sahibi, iyi gününüzde kiracınız olsun.
Anlatsın, konuşsun, açık-seçik, korkmadan yaşasın.
Güvensin! Cinsiyeti olmasın!
Bir kartal kadar haşin, bir maymun kadar şaklaban, bir ceylan kadar narin olsun.
Doğruları söylesin!!!!!.
Gözleriyle ve kalpten konuşsun.
Yaşasın! Doya doya yaşasın, doya doya yaşatsın.
Beyninden değil,
Yüreğinden versin. "Olsun varsın! Paylaşırım." desin.
Sizi ve benliğinizdekileri paylaşsın...
SENİ OZLUYORUM DIYEN BIRI OLMALI ...
NihLe - avatarı
NihLe
Ziyaretçi
28 Haziran 2006       Mesaj #155
NihLe - avatarı
Ziyaretçi
Kadını kendisine sıra dışı gelen güzelliği yüzünden ayırır erkek diğerlerinden. Bir şekilde başkası gibi değildir ve bu yüzden ona âşık olur.

Burnu, göz kapakları, elleri, dişleri ya da belki ten rengidir ilgisini çeken.

Sonra kişisel özelliklerine takılır kafası: Kahkahası, durgunluğu, düşünce biçimi, becerisi ya da beceriksizliği, dişiliği veyahut çocuksuluğu hoşuna gitmeye başlar...

Derken kokusunu keşfeder.

Banyodan yeni çıkmış ıslak halini, sabah uykudan kalktığında gülen şiş gözlerini, makyajsız cildini, ojesiz tırnaklarını sever...

Evet, o asla başkaları gibi değildir.

Bu yüzden "erkeğin sevdiği" kadın olur.

Sonra kendisine gösterilen minicik, küçücük güzel şeyler yüzünden sevmeye başlar kadın erkeği.

Sevilmenin tadını da alır erkek böylece...

Sevdiği tarafından sevilmek gibisi yoktur zaten...

Ama sevilmeye, çok sevilmeye başlayınca tuhaflaşır insan bünyesi...

Her ruh çok sevilmeyi kaldıramaz.

Ve kadın sevmeye başladı mı, kendini kaybeder...

Sevdiği erkeğin hayatını ele geçirmeye başlar. Başlangıçta erkek için de hoş bir durumdur bu. Üstünü başını toparlayan, evini çekip çeviren, önüne düzenli olarak yemekler koyan, kusursuz bir huzur sunan kadının bu sahiplenmesi muhteşem gelir erkeğe.

Muhtemel bir savaş alanından ne kadar da uzak görünmektedir o konforlu ilişki başlangıçta.

"Seni çok seviyorum" diyen, hastayken ateşine bakan, bir demet çiçekle çıkıp gelen, gün içinde arayıp soran erkeğin bu ekonomik sevme stili karşısında "sevmeyi" abartır kadın.

Adamın gardırobunu düzenleyerek başlar işe; sonra beynini, yıllık plânını, arkadaş ilişkilerini düzenleme isteğiyle devam eder...

Mutfakta birikmiş bulaşıkları yıkar gibi erkeğin telefon defterinde de bir temizliğe girişme isteğiyle dolup taşar...

Çünkü bu arada karşılıklı tavizler verilmiştir. Erkek o güzellikten rahatsızlık duymaya başlamıştır. En azından saç renginin daha "normal", tırnak boyasının kırmızı olmamasını, mümkünse pantolonların bol, eteklerin uzun olmasını ister. Mesai saatlerine, iş yeri başarılarına, bazı dul ve bekâr kız arkadaşlara, eski dostluklara, geleceğe dair kişisel plânlara gıcık olmaktadır.

Kısa küskünlükler, uzun suskunluklara dönüşür... Uzun suskunluklar küçük arızaların büyümesine sebep olur.

"Neden herkes sıradan bir huzur yaşarken bu ilişkide sıra dışı bir bozukluk var" sorusu hep havadadır artık.

Beraberlik standart bir kümese dönüşür.

İki taraf da birbirlerinin güzel, farklı, olağanüstü her özelliğini yolup atmak ve bu standart kümeste iki büklüm yaşamak için dövüşmeye başlar. Dövüşürler, didişirler ve kümesin tellerinde bir delik açabilen dışarı kaçar...

Sonrası ise hepinizin bildiği hikâye...

Sevmenin bir zamanı, stili ve standardı yok. Artık biliyorum!

Bence çıkarılıp bırakılmış bütün renkli tüyleri, taşları yeniden takıp takıştırıp, sıra dışı delilikler yaşamanın zamanıdır...

Bir daha kimsenin hayatını ele geçirmeye kalkmadan sevmeyi öğrenmenin ve de...
İclal Aydın
Misafir - avatarı
Misafir
Ziyaretçi
5 Temmuz 2006       Mesaj #156
Misafir - avatarı
Ziyaretçi
Gecenin bir yarısı, uzun zamandır tatmadığı uykunun tam ortası, irkilerek uyandı.
Göz yaşlarının ıslattığı yastığa sarılarak tekrar uyumaya çalıştı. Son zamanlarda kabusları artmış, uykuya kapanmakta inat eden göz kapakları ağlamaktan mı? Uykusuzluktan mı? Bilinmez, kırmızıya boyanmıştı. Bir rüyalarda hoyratlaşıyordu gözleri ve sadece rüyalarında görebiliyordu terk eden sevgilisini. Ve hep o son sahne, aşklarının ebediyeti yüzüğü kızın parmağından çıkarırken duyduğu acı ve nefret dolu kabuslar süslüyordu rüyalarını. Kız vermek istememişti, ölünceye kadar salkıyacağım bu yüzüğü, senden kalan tek hatırayı alma benden diye yalvarmıştı ama nafile. Ne kızın göz yaşlarına aldırdı nede yalvarışlarına. Acı çekiyordu. Hayatında tatmadığı ağrılar saplanıyordu yüreğine, kızın acılarını görmezden geliyor, kendi yarasının acısıyla inliyordu. Çok savaşmışlardı bu yüzükler için, kızın babasını ikna etmek hiçte kolay olmamıştı. İki sene önce babasının yasakları ve diretmeleriyle ayrılmışlar ve nihayetinde babası yumuşamaya başlayınca tekrar kavuşmuşlardı. Uzun bir aradan sonra telefonla gelen güzel habere öyle sevinmişti ki delikanlı, kızın bunca zamandır neden hiç aramadığını sormayı bile unutmuştu. Mutluluğu kafasındaki bütün soruları perdeliyordu. Aceleyle, bir aksilik çıkmasına mahal vermeden sözleri kesilmiş, yüzükler bu beraberliği aileler arasında resmileştirmişti. İkisi de çok mutluydu, onlar kadar mutlu olan biri daha vardı, kızın annesi. Delikanlıyı çok seviyordu kadın. Evladından ayrı tutmuyor, bir oğlum olsa seni sevdiğimden daha fazla olmaz sevgim diyordu. Kısa bir süre sonra evlilik planlanıyordu, ama gün geçtikçe kızın tavırları değişiyor, ilk ayrılıklarındakine benzer sürtüşmeler çıkıyordu. Delikanlı acı çekiyor, kendini işine veremiyordu. Bir süre sonra korkulan olmuş delikanlı işinden ayrılmıştı. Şimdi sevgilisine daha çok ihtiyacı vardı. Ama problemler gün geçtikçe artıyor kızın soğukluğu su yüzüne çıkıyordu. Fazla dayanamadı delikanlı, o zaten bir kere ölmüştü bir daha ölemezdi ya. Bir akşam ansızın otobüse binip kızın yanına gitti. Sabahın ilk saatleriyle kapıya dikilip zile bastı. Annesi karşılamıştı onu ve karşısında görünce hayli şaşırmıştı. Neler olduğunu annesine soruyor, her cümlesinde acısını kusuyordu. Annesi de bir anlam veremiyordu olup bitenlere, oda çok üzülüyordu. Kız uyanmış delikanlıyı karşısında görünce şaşırmıştı. Ardı arkası gelmeyen sorular peş peşe sıralanıyor, kızın cevapları, suallere merhem olmuyordu. En sonunda babam diyebildi;
Babam öğrenmiş
Şaşkınlıkla neyi diyebildi.
Babası mezhep ayrılığını bahane ediyordu. Delikanlının kolu kanadı kırılmıştı, babasının ne kadar inatçı olduğunu biliyordu. Ya baban, ya ben diyebildi yüreği parçalanarak.
Babam kelimesi çınlayıp duruyordu kabuslarında. Kızın babama inat takacağım dediği, vermek istemediği, boynundaki zincire geçirilmiş yüzüklerin ağırlığıyla uyanıyordu her gece.

Sabah içinde bir sıkıntı, telefonun sesiyle uyandı.
Ağlayan bir ses, kızım ölüyor, kızım ölüyor diye feryat ediyordu. Bir el uzanmış ciğerlerini parçalıyor ansızın nefessiz bırakıyordu. Boynundaki yüzükleri avuçlarının içine almış, daha önce hiç olmadığı kadar tanrıya dua ediyor, benim canımı al diye pazarlık ediyordu. Aceleyle toparlanıp kızın yanına, yattığı hastaneye gitti. Dört saatlik yolculuk ömründen ömür çalmıştı. Kızın annesi karşıladı delikanlıyı.Tüm aile oradaydı, babası da. Bir kaza geçirmiş böbrekleri iflas etmişti. Aileden kimsenin dokuları uyuşmuyor, bazıları da tatlı canlarını riske etmek istemiyordu. Delikanlı çaresizlik içinde, benim böbreklerimi alın diye haykırıyor, doktorlara yalvarıyordu. Aşkın mucizesi gerçekleşmiş, delikanlının böbreği uyuşmuştu. Hemen dedi, hemen çıkarın böbreklerimi. Ameliyat masası hazırlanmış delikanlıyı hazırlıyorlardı. Bir dakika dedi delikanlı, bir dakika onu görmeme izin verin, kimse hayır diyemedi. Yanına girip,

son defa sevgili, son defa, gözlerimin yüzüne değişi,
ben şanslıyım, sen göremiyeceksin beni bir daha
boynundan çıkarttığı zincirden aldığı yüzüğü kızın parmağına taktı, alnına bir buse iliştirip bir damla göz yaşıyla ameliyat masasına gitti.
Kız ,başarılı bir ameliyattan sonra kendine gelmiş, hareket etmeye başlamıştı, ilk annesinin yarı ağlamaklı gözleri karşıladı onu. Kız, annesine gördüğü kabusu anlatmaya çalışıyordu.

Onu gördüm anne, yanıma geldi, beni alnımdan öptü, sonra gitmesi gerektiğini, tanrıya söz verdiğini söyleyip gitti. O ölüyordu anne, benim yerime ölüyordu.
Annesi göz yaşlarını tutamadı, hıçkıra, hıçkıra ağlıyordu. Kızın gözü parmağındaki ağırlığa ilişti. Hastanenim koridorları aynı sesle inliyordu,

Hayırrrr..

Misafir - avatarı
Misafir
Ziyaretçi
5 Temmuz 2006       Mesaj #157
Misafir - avatarı
Ziyaretçi
ANLAYANA
Misafir - avatarı
Misafir
Ziyaretçi
6 Temmuz 2006       Mesaj #158
Misafir - avatarı
Ziyaretçi
Hayatinizda biri yok diye eve kapanip oturmak niye? Kendinizi toparlayin ve yeni bir sevgiliye yelken açmak için hazirlanin... Siz gerekeni yapin ki, dogru insan da sizi bulsun...

* Kendinizi yenileyin: Yeniliklere açik olun. Arkadaslarinizla yeniliklere açik bir parti verin. Herkes yeni birilerini getirsin. Böylece tanisabileceginiz birçok kisi ortamda olacaktir.

* Eglenceye vakit ayirin: Hiç beklemediginiz bir anda ask sizin de kapinizi çalabilir. Buna inanmiyor musunuz? Fakat bu dogru, olmasi gerektigi zaman beklediginiz sey olacaktir. Siz bu arada eglenmenize bakin. Arkadaslarinizla disari çikin, bol bol gülün, eglenin. Kimbilir belki de attiginiz kahkahalar birinin kulagina gidebilir.

* Rahat olun: Sunu bilmeniz gerekir biri ile tanismadan önce kendinize güvenmeniz gerekir. Kendine güvenmeyen birine baskasi da güvenemez.

* Cafelere gidin: Biri ile tanismak için her gece barlarda dolasmaniz gerekmiyor. Bir dergi alip, kahve içmeye gidebilirsiniz. Arkaniza yaslanin ve rahatlayin bu arada çaktirmadan etrafa bakin. Belki size uygun biri ortaliklarda dolasiyordur.

* Interneti kullanin: Günümüzde birçok kisi internet yolu ile tanisiyor. Sizde bunu deneyebilirsiniz. Ortak fikirleri paylastiginiz biri ile ilk önce sanal alemde takilir sonra da gerçek dünyada beraber olursunuz. Bu arada, yeni kiz arkadaslar edinerek daha farkli ortamlara girip, daha farkli seyler yapabilirsiniz.

* Alisverise çikin: Alisveris yeni bir erkekle tanismanin en iyi yollarindan biridir. Size bir tavsiye yakisikli erkeklere rastlayacaginiz en iyi reyon tabii ki "erkek" reyonudur
ramsstein - avatarı
ramsstein
Ziyaretçi
10 Temmuz 2006       Mesaj #159
ramsstein - avatarı
Ziyaretçi
BU DA ÖYLE BİR AŞK

Sırtımda çıplak
Islak nefesin
Bi gidip bi geliyor

Biz senlen yatmıyoruz ki
Yaşamıyoruz da
Hep yarışıyoruz
Sen mi ben mi
Önce kim
Ölümü öldürecek diye

CAN YÜCEL
BEĞEN Paylaş Paylaş
Bu mesajı 1 üye beğendi.
Misafir - avatarı
Misafir
Ziyaretçi
14 Temmuz 2006       Mesaj #160
Misafir - avatarı
Ziyaretçi
Aşkın Hükümsüz Âyetleri


içimin mâbedinde bin yıllık köhne yapı
mihrâbı bozbulanık toz bulutu
tapınma dürtüsü alınmış secdelerden
rahlesinde kadîm kitabın sayfaları
sûre sûre bâb bâb aşk âyetleri
efsunlu ateşler fısıldar inleyerek
kıblesini yitirmiş divâne meşrep
şimdi alnını koyduğun yerde ağlıyor
aşkı tanımayan mühürlü medeniyet



işâret arama bulamazsın arkaik kalıntıda
her âyinin kaçmış gözüne toz
etrafına bakınıp durma öyle
gördüğün göreceğin hayâli gölge oyunu
taş duvarların muhkem karanlığında
sevgili aşkın giriftliğinin milâdı yok
yaklaş ütopik tutkunun gök sofralarına
bir yanın aç kalkarsa bir yanın tok
ya aş biriktirdiğin tarih kokan yolları
ya da boğul mucizenin kör kuyularında



havarilerin boyunlarındaki tılsım
nice belâların girdabında dönemeç
sunaktaki kuş ölülerinin lânetini
kov sunulmuş vahyin bilmecesinde
sırtına çivili tabutunu taşıyan çocuk
adak kanında mersiyeler korosu kurma
kekeme kalır aşk feryâdın dilinde
yok mu yerin kutsanmış ayinin hicretinde
yönünü çevir kulağını aç ve dinle
aşk şehvetin hükmü ile iltifat etmez kimseye

Neşe Yeşilova