Arama

Anlayana - Sayfa 24

Güncelleme: 26 Kasım 2018 Gösterim: 596.077 Cevap: 3.995
Misafir - avatarı
Misafir
Ziyaretçi
29 Eylül 2006       Mesaj #231
Misafir - avatarı
Ziyaretçi
Bu gün... Bir tek gülücük gönder bana;
Sıcacık olsun!
Sponsorlu Bağlantılar
.....
Bir gülüse dilenmek ile tanıstığım bugün; bir tek gülücük gönder ki bana. Bari bugün üsümeyeyim!
Bu gün...
Bir tek gülücük gönder bana.
Avucuma koyarken gülüsünü, sıcacık; tanımaya çalısmayacağım seni, senin beni bildiğin kadar. Söz, sormayacağım; ismin ne, kimsin ve neredensin?..
Belki... Belki sadece tutunacağım bakıslarına, savrulmamak için! Ve bil ki soracağım sadece;
"Ne istersin benden, gülüsüne karsılık?.."
Bu gün, bir gülücük gönder bana; sıcacık olsun...
Bu gün "sevdiğin insanların" isimlerini getir hatırına; aralarında ismim olsun!..
Bugün, bulutlara dolanmıs iplerini çöz kalbimin... Ve altın bir kelebek gibi, ellerinle tak saçlarına!..
Hadi... Hadi bir tek gülüsünü gönder bana bugün...
Ve eğer hiçbirine mecali yoksa gönlünün; bari çok sevdiklerini hatırla ve aralarında ismim olsun!..
Bari, sadece sevdiklerini hatırla, aralarında ismim olan...
.....
Yahut;
Sevenlerini hatırla, yani seni sevenleri;
Ki adım, var elbette onların arasında!..



Mystic@L - avatarı
Mystic@L
Ziyaretçi
29 Eylül 2006       Mesaj #232
Mystic@L - avatarı
Ziyaretçi
Sensizlik çelikmiyor

Sponsorlu Bağlantılar
Yine aklıma düştün, yine özlemin sardı
Efkârım yüreğimden, sanki parça kopardı
Izdırâbım kesilmez, yok ki arkası ardı
Bu ayrılık acısı, kalbime fenâ batar

Sensizlik denen belâ, çekilmiyor be gülüm
Ne menem işkencedir, ne tahammülsüz zulüm
Bu târifsiz kahroluş, bil ki bana bir ölüm
Şu geçmeyen geceler, hüznüme hüzün katar

Yavaş yavaş eriyip, bitiyorum gün be gün
Çâresizlik yıkıyor, mahvediyor büsbütün
Sensiz geçen hayâta, oldum temellî küskün
Her yazdığım mısrânın, altında hicrân yatar

Bir candan gülüşüne, muhtâcım ki öyle çok
Sana yanmışlığımı, inan anlayanım yok
Şiirler bile artık, inleten sözlere tok
Hâlâ kâğıda inâd, kalemim keder satar

mydarling24 - avatarı
mydarling24
Ziyaretçi
29 Eylül 2006       Mesaj #233
mydarling24 - avatarı
Ziyaretçi
Ozur Diliyorum

Ozur diliyorum sevgili senden,
Seni deli gibi sevdigim icin.
Ozur diliyorum sevgili senden
Sana deli gibi taptigim icin

Yenildim askına, tukendim artik
Dondum bir saskına ey olmam artık
Yansam da sevgimi soylemem artik
Ozur diliyorum sevgili senden.

zeynep
Misafir - avatarı
Misafir
Ziyaretçi
30 Eylül 2006       Mesaj #234
Misafir - avatarı
Ziyaretçi
Aşk’tım
Aşık’tım
(vaz) gecebilirdim
Gectim.
Gitmelere dönüyordum,
Nice seller götürüyordu
Yaşanmışlıklarımı beraberinde.
Bir ana sığdırdığım,
Bin ömür hayatım.
Vazgeçmek aşkın kendisiydi,
Ben seni değil
Aşkı sevmiş,
Vazgeçmeyi kabullenmiştim...
Şimdi güncemde bana kalan
Sensiz yokluk
İçinmde eriyen,
İçimde eriten,
İçimi sarsan,senden bana kalan bir ömürlük alıntılar...
Ben seni, kimseler olmadığı için değil, kimse olamadığın için sevdim.Aşkı en mutena yerimde yoklayıp, sana yürümeyi yeni öğrenen bebekler gibi düşe kalka geldim.
Ellerimden tutmaya bilirdin.Beni sevmeye bilirdin.İçinde bana akan teninin adını “aşk” koymaya bilirdin ki sen yine bilirdin herşeyi bildiğin gibi...
Sen beni gizli seviyordun, bense en aşikarlığındaydım sevdamın.Vazgeçmelerin bana düşeceğini nerden bileblirdim? ..
Bu senden kaçmak değil, bu içimde yitirdiğim kendimdendir.Çünkü ben sana, gelmekle tüm bildiğim, öğrendiğim beni ben eden herşeyden vazgecerek geldim.Ben sana gelirken kendimden geçtim.
Aşk için şimdi senden geçiyorum.Bir ömrü bir lahza ya sığdırarak kendimi, senli düşlerin en törpüsüz yerine itiyorum.Her uykuya dalışımda törpülenmeyen yanlarının yüreğime, tenime takılıp acıtsın diye...
Sen adını bana acı ile öğreten kadın...
Adını biliyorum
Adını öğrendim
Adın Aşk...

Suretinse bir yokluk.
Suretinse unutulmaya mahkum
Suretinse hiç yaşamamışlığım
Aynaların aksinde...

Yoklukla barışmayan ruhum, varlığına inandığı günlerde Araf’ı tanıdı.Sen ne cennet olabiliyordun ne de cehennem. Bir boşluk hülyasında sendeliyordun. Sendeliyordum seninle. Ne dokunabiliyorduk ne de yanabiliyorduk ellerimiz de...
Rüyalarımda gördüklerim, aynadaki ters iz düşümleri gibiydi. Seni tanımıyordum Aşk’ı görüyordum. Yaklaştıkça sana...Sana yaklaştıkça biraz daha yabancı oluyordum.
Gecenin en muladi noktasında, kendimden yitiyor, sana doğamıyorken senin Araf’ında kayboluyordum...

Bizimkisi suretsiz bir Aşk’tı.Araf ‘a sıkışan ruhların ruhların tecellisi gibi.Cennet ile müjdelenen iki yüreğin,
Nasıl olurda bir birini tanımamaları gibi...
Sen beni, ben seni sende tanımıyorduk.
Tanıdığımda ise Aşk’ın vazgeçmek olduğunu hatırlamak bana düştü...

Sen kendini karanlık olarak nitelerdin.Ben se aydılığında, yürüyordum senin.Aramızda ki yabancılık böyle başladı.
Sen ben de seni, ben de sen de beni görnüyorduk.
Aynalar yalancı, Araf ise gerçekti bize...
Gerçeklikle, olmayışının arasında beliren fark_ın en iyi tarifi Araf yeri olurdu.
Adının anlamına Cennet manasını uyak düştüğüm günler henüz eskimemişken, senin Araf’ın; içimde ki adının anlamını kapladı.yitirdiğim bendim, senin adının anlamı ile birlikte...

Susmalarının ardında saklanan Araf aslında seni yansıtmıyordu.Ben sen de Aşk’ı görüyordum.Aşk varsa araf olamazdı.Bunu farkettiğim de ise bana Aşk’ın vazgeçilmezi olan (vaz) geçmeği kabullenmek kaldı...
Sen yoktun sende.benim tanıdığım adına Cennet_i uyak düştüğüm sen yoktun.Sen Araf’tın ben de artık...
Ben ise sen de kendini yitiren Mecnun...Senin Araf’ında toprak olmayı bekleyen...

Şimdi biz; bir birini tanıdığı kadar birbirine yabancı iki Aşık, İki insan iki Adı konulmamış bir duyguyuz.
Ben Aşk’ı kuşanırken, sen Araf’ında kayboluyordun.Kuşandığım sevdamın ucu ulaşmıyordu sana...
Ben sana gül bahcesi vaat etmemiş olmamama “rağmen” canımdan ektiğim tohumları çıkardın sen...

Aşk’tım
Aşık’tım
(Vaz) gecebilirdim
Geçtim...
Pollyanna - avatarı
Pollyanna
Ziyaretçi
30 Eylül 2006       Mesaj #235
Pollyanna - avatarı
Ziyaretçi
Bir şeyler soruyorsun, bir şeyler söylüyorum.

Bir şeyler soruyorum, bir şeyler söylüyorsun.

Sessizlik olmasın!

Laf bitmeye yüz tutarsa veda önceliğini kapmaya çalışacağız biliyorum. Söz tükenmesin ama konuşmayı uzatmaya çalıştığımızda anlaşılmasın.

Tetikte ol.

Söz akmaktan damlamaya dönünce sen çekip git.

Gökkuşağına kanma. Pırıltı filan yok. Öyle görmek istiyorsun.

Önce sen veda et…
Misafir - avatarı
Misafir
Ziyaretçi
30 Eylül 2006       Mesaj #236
Misafir - avatarı
Ziyaretçi
Sözlerin artık ikna etmediği bu yaşımda, ağlamak da artık zor geliyor, zoruma gidiyor.
Benden sana, söylemesi zor, yazması kolay bir kelime; Hoşçakal.
Aldatıldığımı bildiğim bu geceden sana son bir yazı, son bir hatıra.
Seni her çağırdığımda, artık yüreğime yumruk atamayacaksın. Ben de bir başkasının yasak bahçesine uğramayacağım. Artık ne gelmeni isteyeceğim, ne de kalmanı....
Bu akşam masamdaki tek bir mumu kendim için yaktım. Senin oturduğun iskemle boş, ev boş... İhanetin resmi boşlukta çizili...
Şimdi sen bir başka masada başka gözlerlesin. Yüreğindeki pembe yalanlar büyüdükçe büyüyor. Karaya çalan pembeler...
Kim, kimi kandırıyor bu alemde? Kumdan kalelerimiz her dalgada yıkılıyor.
Kimseyi yolundan döndürecek gücüm yok artık. Dayanıksızım, dayanaksızım...
Olduğun yerde kal...
Hoşçakal...
Misafir - avatarı
Misafir
Ziyaretçi
30 Eylül 2006       Mesaj #237
Misafir - avatarı
Ziyaretçi
KAYBOLUYORUM

Kayboluyorum bu şehrin sokaklarında,
Oysa ne küçüktü eskiden buraları,
Şimdilerde havada dolaşan “sen” düşünceleriyle
Yitiriyorum kendimi.
Kayboluyorum bu şehrin sokaklarında,
Oysa dar gelirdi bizim arkadaşlıklarıma bu şehir,
Şimdilerde havada dolaşan “yalnızlık” uğultularıyla
Yitiriyorum kendimi.
Kayboluyorum bu şehrin sokaklarında,
Oysa her şey minikti bu şehirde, aşklar bile,
Şimdilerde havada dolaşan “aşk” kokularıyla
Yitiriyorum kendimi.
Kayboluyorum bu şehrin sokaklarında şehir mi dar bana
Ben mi kocaman geldim buralara.
Kayboluyorum bu şehrin sokaklarında çocukluğum gençliğim
Aşklarım annem ve babamlı bu şehirde.
Kayboluyorum aklıma her gelişinde, her aklımdan çıkışında...
Misafir - avatarı
Misafir
Ziyaretçi
30 Eylül 2006       Mesaj #238
Misafir - avatarı
Ziyaretçi
gün olur
sıcak yatağında uyumak üzereyken sen
aklına ben düşerim
ben kendi soğuğumla ısıtamadığım bensizliğimde
seni özlüyorumdur
nerdedir?ne yapıyordur?dersin kendine
merak edersin
ben bilirim senin nerde olduğunu
bendesindir

günler geceleri kovalar,merakın iyice artar
be sensizliğime sarılmış özlerken seni
her zamanki gibi...
telefon çalar!
yine sensindir belki diye koşarım telefona
yine sen değilsindir
ben bilmeme rağmen boşa olduğunu
beklerim
asla bilmediğin numaraları çevirmeni

seni bekleyişleri severim ben senden diye
her köşe başında beklerim biraz
bir köşeden dönersin belki...
ama boşunadır,gemezsin

sitem değil bu gelmeyişine
sana ait ya...
sensizliği de seviyorum ben
seni özlemeyi de...
gelmeyişlerin bile başka güzel bana

"acaba beklemiş midir?"
beklemiş miyimdir acaba
gelmediğin cuma günü
gelmediğin heykelin önünde
gelmediğin saatte...
bilmezsin ki ben hala bekliyorumdur
her cuma,aynı saatte aynı yerde

bir cuma günü
o saatte
o heykelin önüne gelirsin
saçma sandığın bir umutsuzlukla
bakarsın...yokum!

dönersin arkanı,başlarsın yürümeye
kendine de kızarsın bana da
sözümü tutmadım sayarsın
oysa senin geç kalışın yıllardır
benimki dakikalar...

ilk kez o gün geç kalmışımdır sana
görürüm gidişini
inanamamışımdır yıllar sonra gelişine
fakat sen arkanı dönmüş gitmektesindir
elimi uzatırım ama dokunamam sana
gelemem peşinden
dilim varmaz bunca yıl sonra,ya da cesaretim yoktur
hiç söyleyemediğim "seni seviyorum"u söylemeye
içimden fısıldarım sadece

son bir kez dönüp bakarsın
görürsün beni
ben kaçırırım bakışlarımı
kıyamam bakmaya gözlerine
sense zaten tanımazsın beni kalabalığın içinde
gülersin kendine
buraya gelişindeki anlamsızlığa gülersin

ve gidersin sonsuza dek
sen bana birkaç yıl geç kalmışsındır sadece
bense sana koskoca birkaç dakika
sonra...
sen devam edersin yaşamaya
bense...
-artık gelebileceğin umudu bitmiştir-
umudum olmadan yaşayamam
bense...
sensizliğimi de yanıma alarak...ÖLÜRÜM!
Misafir - avatarı
Misafir
Ziyaretçi
30 Eylül 2006       Mesaj #239
Misafir - avatarı
Ziyaretçi
Dudaklarının Şefkatine Sığınmış Bir İzmaritim

" Yokluğuna inat,
Dudaklarının şefkatina sığınmış bir izmarit olmayı
Yüreğimde ödül bildiğim canıma ve ölümsüz sevdama....."

Yokluğunun ayazında gülüşlerini üzerime bir çarşaf misali örttüğüm gecenin en karanlık zamanında yazıyorum bu satırları sana. Bu mektubun her satırına hasretinin dayanılmaz acısını ilmekleyip seni arıyorum yüreğimin nurlu tepelerinde. Sensizliğe uzanıp koynuma sen diye sabır taşlarını alıyorum. Yokluğuna inat varlığının huzuruyla seni " sana " yazıyorum.
Satırlarımdaki umutsuz çığlıklara bakıp sana sitem ettiğimi düşünme sakın sevgili. Bana umutsuz olmamayı, bir yudum sevgiyle yetinip hayatı solumayı öğreten sen değil miydin ? Aldırma sen. Yokluğunda canım sıkılıyor işte. Pes etmeler bize göre değil yılmakta öyle.. Lakin yüreğini " yüreğim " bilmesem, çoktan unutulduğumu düşüneceğim. Off yalnızlık ve sen..Sessizliğin içinde yavaç yavaş eriyorum. Gitmez diyorum, bu kadar sevmişken gidemez diyorum. Bu sevda ölümsüzdü, gidemezdin işte..
Uzaklardasın şimdilerde. Geldiğinde yokluğuna inat yıldızların avuçlarında gezineceğiz seninle. Gürül gürül akan derenin başına geçip yetim kelebeklerin tozlu kanatlarını yıkacağız. Bir an bile durmayacağız. Hasrette biriktirdiğimiz gözyaşlarımızın nehir yataklarını ezip en sonunda ulaştığı sarı denizlerde kağıttan gemilerimizle vuslata yol alacağız seninle..
Bana ve yüreğime geldiğinde, şehrimin sabah ezanları göğe yükseliyor olmalı. Koca şehir uyurken biz seninle ayakta olmalıydık. Köhne binaların ardına gizlenmiş mahalle fırınına uğrayıp yeni çıkmış taze simitlerin en sıcağını ve susamı en bol olanı almalıydık seninle. Yeşil çimenlerin üzerinde bir simiti yüreklerimizle paylaşmanın tarif edilmez hazzını ve lezzetini yaşamalıydık. Avuçlarımızda birikmiş susamları aşkımıza şahitlik eden kuşlara verip onları uzaktan izlemenin verdiği huzurla güneşin doğuşuna tanıklık etmeliydik seninle..
Gelecektin, biliyorum. Saçlarına baharları, gözlerine yıldızları doldurup dönecektin. Zaman geçiyor yokluğun ayazlarında. Düşler kuruyorum sana dair. Utangaç yanaklarından yuvarlanıp senin teninden toprağa yağmayı diliyorum. Zamanı " gözlerinde " durdurup adını oluşturan her harfi Cennetin Kevser ırmağında yıkamayı düşlüyorum...
Ayazların elini kolunu sallayarak gezindiği zemherilerde dudaklarının üşümüşlüğüne bir yudum alevi serebilmek için devasa yangınları sırtlamıştım yüreğimin kamburuna. Hatırladın mı ? Ya da kirpiklerinin ıslaklığına bir avuç güneşi sürebilmek için en mahzun halimle mevsimlerle kavgaya girişmiştim. Hatırladıkça gülümsedim, gülümsedikçe seni aradım nefesimin tek kişilik duraklarında.
Rüzgarın saçlarını usul usul okşayışını, Nisan yağmurlarının kurak çöllerine nazlı nazlı yağışını izledim durdum uzaklardan. Sen farkına bile varamazdın. Kıskanırdım seni. Tenini terinden, gözlerini kirpiklerinden kıskanırdım seni. Kıskanç biri olduğumdan değil sevgili. Söylesene bana sevgili; gece vardiyasından yorgun dönen yıldızların kirpiklerinde dinlendiği o Meleksi yüreğini kim kıskanmaz ki sevgili....
Biliyorum bir yağmur sonrası üzerine gökkuşağını giyinip kurak toprağıma süzüleceksin. Güneşi gözlerine serip soğuk gölgelerime düşeceksin. Lakin gelmesen de korkumuyorum artık. Neden diye sorma sevgili. Ben, sen olmuşken; kendimi yüreğinden hayata ödül diye bırakılan bir nefes bilmişken korkmuyorum gidişini yüreğime söylemeden sevgili. Korkmuyorum yokluğundan. Bir yudum sevginle yaşıyor, dudaklarının şefkatine sığınmış bir izmarit olmuşken korkmuyorum gelmeleri ertelemelerinden sevgili..
" Sendeki " beni " öldürebilirsin lakin bendeki " seni " asla ! "
Misafir - avatarı
Misafir
Ziyaretçi
30 Eylül 2006       Mesaj #240
Misafir - avatarı
Ziyaretçi
kendi içimde sıkışıp kaldım
'sana muhtacım!'
demeye muhtacım.
işte tam burda ,
bir can atıyor sana.
'kal!'
demeye muhtacım.
isminin tacına ,
zorluğunun aşımına ,
seni senle yaşamaya ,
mutlanmak için muhtacım sana!
kalp kalp içinde bir dünya
ve çatışmalar semalarımda
bir çelimsiz harp görününür
ağır seyrimde...

seninle ,
senin için mücadeleye muhtacım!

diri diri gömülmüş yürek için
muhtacım sana!
bile bile dikenli tellere sürgün edilmiş
kansız yürek için
muhtacım sana!
feri sönmesin diye gözümün
benden gitmesin diye ben ,
muhtacım sana!