Arama

Aşk ve Romantizm'e Dair - Sayfa 17

Güncelleme: 4 Mart 2017 Gösterim: 111.814 Cevap: 216
Misafir - avatarı
Misafir
Ziyaretçi
31 Temmuz 2006       Mesaj #161
Misafir - avatarı
Ziyaretçi
Adım Sevda

Adım sevda'dır benim,
Sponsorlu Bağlantılar
Soyadım ise aşk,
Sevgi ile örülmüştür bedenim,
Tenime dokun bak.
Derlerki,
Neden aşk üzerine şiirlerin?
Derim'ki,
Yazana değil, yazdırana sor.
Bilmezlermi?
Sevgidir doğanın mayası, harcı,
Yaşadığım sürece,
Sevdalarım'da, Aşklarım'da hancı,
Birgün,
Sonsuzluğa olduğum'da yolcu,
Elleri birleşmiş, bir güzel çift,
Okur belkide bir dörtlüğümü, soluklu.
Adı sevdaymış der genç kız,
Soyadı aşkmış der genç adam,
Romantizmin, maddeye kafa tutuşu,
Tutuşturur belki'de bu yürekleri,
İşte bu yüzden ben,
Yazıyorum, yazacağım aşk şiirleri Smiley9
Misafir - avatarı
Misafir
Ziyaretçi
2 Ağustos 2006       Mesaj #162
Misafir - avatarı
Ziyaretçi
Şişirip yelkenleri, açılma vaktin gelmiştir denize. Bilirsin ki ne fırtınalar,
ne deli dalgalar beklemektedir seni. Korkarsın, terk edemezsin limanı, bir
Sponsorlu Bağlantılar
köşesine sığınırsın. Kabullenmesen de artık aşk bitmiştir, İşte son bu...

İçin hep hüzün doludur, bir türlü kabullenemezsin bittiğini. Gözlerinin içine
bakıp seni seviyorum demesini beklersin. O sözler hiç çıkmayacak o dudaklardan
bilirsin. Yinede umudun yeşildir, İşte hayal bu...

Gururlusundur, istenmediğin yerde durmazsın. An olur ki ne olur bitmesin dersin.
Bu sözlerin dudaklarından nasıl çıktığına kendin bile inanamazsın. Oysa o yüzüne
bakıp sadece gülümser, İşte acı bu...

Ondaki sıcaklığı kimsede bulamayacağını düşünürsün. Kimse onun gibi gülemez,
onun gibi dokunamaz dersin. Ve kimseyi onun kadar sevemeyeceğini bilirsin.
Kahredip başını eğersin önüne. İşte hüzün bu...

Nefes alamaz hale gelirsin, daralır için. Bir kaç saatlik derin bir uykuya
hasretsindir. Bilirsin ki gözlerini kapasan da terk etmeyecektir hayali. Atarsın
gecenin kollarına kendini, İşte huzur bu...

Ondan gelecek tek bir haberi umutsuzca beklersin Bir de beklemek ölüm gibi gelir
insana böyle zamanlarda. Aslında ölüm fikride garip değildir artık sana. Geri
dönerse diye ölemezsin bile, İşte sabır bu...

Hayat devam ediyordur ama her şey yarımdır, hep bir yanın eks1k. Yüreğin eskisi
gibi atmayacaktır, başka aşklarsa seni kandırmayacaktır. O başkalarıyla, mutlu
bir hayatı yaşıyor olsa da, yine de sevginden vazgeçemezsin. İste aşk bu...

Misafir - avatarı
Misafir
Ziyaretçi
4 Ağustos 2006       Mesaj #163
Misafir - avatarı
Ziyaretçi
Darağacım Olsun Gözlerin


Darağacına astığım hasretini gözlerindeki ışıkla, karanlık uykulara emanet diye bıraktığım üşüyen tenimi sesindeki sıcaklıkla gecenin dar vaktinde uyandırmak dileğimle..Yoksa yüreğini yolla nefesimi hayattan kesecek kör bıçağım olsun sevgin.Yoksa gözlerini yolla daracağım olsun kirpiklerin..Yolla ki, senin kollarında ölmeyi yüreğim onur bilsin.
3901animation21111fk8



Yine sabah ezanında uyandım. Duvarlara yaslanıp beni izleyen karanlık ve dün geceden beri yüreğimde konaklayan puslu yalnızlık vardı odamda.. Sessizlik ve sensizliğin içinde suskunluğa bürünmüştü benliğim. Anlamsız girdabın içinde küflü çığlıkların esiri oluyordum.Üzerimdeki battaniyeyi aralayıp ezanı dinlerken seni aradım karanlığın içinde. Seni ve sesini özlemiştim. Gülüşlerini, yüreğini arıyordum gözlerimin mavi denizlerinde. Bulamıyordum sevdaya dair bir nefes. Gözüm bir an cep telefonumu aramıştı.Hala tek bir cevapsız çağrı bile yoktu. Bir cevapsız cağrıya bile razıydım oysa. Yoktu , yoktu işte... Derin sessizliğin içine bıraktım gözyaşlarımı. Islanan kirpiklerimi yine duvarlar silecekti anlaşılan. Yine yorgun gecenin ayazlarda hırpalanmış sabahına uyanacaktım.Off isyanlar yine gebe kalacaktı yüreğimde. Sevdanın içinde yalnızlığa düşecektim yine..Her iki yanı ateşe verilmiş bir mektup gibi yalnızlığın içinde külleniyordu yüreğim....

Ben seni özlemiştim. Dudaklarımın suyu özlediği gibi gözlerini özlüyor, kuru toprağın yağmuru beklediği gibi ılık nefesini bekliyordum. Zaman hala en son konuştuğumuz gecede kalmıştı sanki..Herşeyi ertelemiş senin dudaklarından dökülecek birkaç satıra bırakmıştım kendimi . Sesini, nefesini özlüyordum ; tenini değil..Gözlerini görmek değil; yüreğinin beyazlığında gülümseyen ılık nefesine doğru akmalıydım. Sen yoktun ve herşey karanlıktı..Sesinle aydınlanacak bir kaç cümleye bile razıydım..Tek bir cümle, tek bir satır...Sadece senin ve benim olduğum umut kokan cümleleri özlemiştim..

Hiçbir şeye aldırış etmeden çölün ortasında susuz kalmış göçebe gibi senin hasretini içiyordum. Severken özlemin ateşinde kavruluyordum. Yoktun yine, severken bile özlüyordum seni.Özlemin aldı başını ve nice boşluklar açtı yüreğimde. İsminin geçmediği cümlelerim hep kuraktı. Sesinin çınlatmadığım odam ise karanlığa düşmüş yetim bir cığlıktı. Dalından koparılmış cicek gibi mahzun, yılları devirmiş bir çınar gibi suskundu yüreğim. Nefesini özlüyordum. İçine delicesine çekip iki dudağının arasından hayata ödül diye bıraktığın ılık nefesini arıyordum . Tek bir kelimeden kurulmuş sevdana hasrettim ben. Tek nefesine, tek cümlene hasrettim..

Güneşin avuçlarında eriyen bir buz parçası gibi yavaş yavaş ölüyordum. Oysa ben senin gözlerinde ölmeliydim.Varlığında son bulmalıydı dizlerim.Yapayalnız ölmek istemiyordum. Benin senin gözlerinin çarmıhına gerilip kuru toprağa cansuyu diye kanlarımı sermeliyim.. Yalnızlığın ve karanlığın yollarında yitip gidiyorum. İçimdeki kılcaldamarlar hasretindeki ızdıraba yenik düşüyordu. Oysa senin gözlerin olmalıydı darağacım. Oysa senin yüreğin olmalıydı ayaklarıma ölüm diye sürdüğüm kör bıçağım.. Senin dudaklarına büzülüp senin varlığından kuvvet alıp methiyeler düzmeliyim Azrail' e. Ölümü senin kollarında onur bilmeliydim..Ben senin gözlerinde ölmeliydim....

Kıyısız sahiller gibi yetim, mevsimsiz baharlar gibi öksüzüm sen yokken. Biliyorum sende delicesine seviyorsun beni..Ben de seviyorum seni ama anla ne olur gün geçtikçe içimdeki hasretinin kor alevleri büyüyor. Ben hasretten, seni kaybetmekten değil; karanlığı solurken varlığında ölememekten korkuyorum. Satırlarımı sana sitem diye alma ne olur. Sadece seni özleminin yangınıyla kapına düşüyorum.. Gün geçtikçe büyüyor içimde anlamsız çığlıklar. Üzerimde kalıyor suskun karanlıklar. Geceler devriliyor gözlerime. Altında kalıp ölmekten değil; senin omuzlarından kanatlanıp gözlerinin darağacında ölememekten korkuyorum...

Şimdi zamanı hasretine kurup sabaha ve güneşe kapatacağım gözlerimi. Ve sesini duymadan, nefesini ciğerlerimde solumadabn gözlerinin darağaçlarında hazır bekleteceğim yüreğimi...Metruk zemheriyi sırtlanıp sensiz gecen saatlerin öcünü almak için yalınayak tüm karanlıkları ezeceğim. Yumruklarımı sıkıp karanlığın içinde gözlerini hatırlatan, senin sıcaklığını anlatan birşeyler arayacağım içimde. Bulacağım elbet...Ama sesini duyamamanın soğukluğu içinde yatak bildiğim kaldırım taşlarına sarılacağım. Hasretini üzerime bir battaniye gibi serip seni bekleyeceğim kimliksiz satırların yorgun ağıtlarında. Ve korkularıma sıcak sesinle cevap vereceğin günü iple çekeceğim..

Darağacına astığım hasretini gözlerindeki ışıkla, karanlık uykulara emanet diye bıraktığım üşüyen tenimi sesindeki sıcaklıkla gecenin dar vaktinde uyandırmak dileğimle..Yoksa yüreğini yolla nefesimi hayattan kesecek kör bıçağım olsun sevgin.Yoksa gözlerini yolla daracağım olsun kirpiklerin..Yolla ki, senin kollarında ölmeyi yüreğim onur bilsin..
Misafir - avatarı
Misafir
Ziyaretçi
4 Ağustos 2006       Mesaj #164
Misafir - avatarı
Ziyaretçi
Yüreğimde Cam Kırıkları Var


Aklın alamayacağı kadar masum,
Şiirlere konu olacak kadar duygulu aşklar,
Kalbimi yerle yeksan eden ayrılıklar yaşadım.

Mutlu oldum çoğu zaman. Pamuklara sarıp sarmalayıp yüreğimin başköşesine oturttum aşkı. Gözümden sakındım. Çocuksu heyecanlar yaşadım. Bir uçurtmanın kanadına takılıp avare deli divane döndüm durdum. Hayat bana ben hayata daha bir güzel bakar oldum. Yatağına sığmayan nehirler gibi çağladım durdum. Gözüm görmedi, kulağım duymadı dünya ayağımın altından kaydı gitti de haberim olmadı.

Hasret gelip kapımı çaldığında, sevdiğim yanı başımdayken birlikte nefes almayı, elleri avuçlarımdayken tenine dokunmayı, gözleri gözlerimdeyken gülüşünü, araya mesafeler girdiğinde ise varlığında yokluğunu, yokluğunda varlığını özledim.

Kıskançlık, sinsi bir düşman misali damarlarımda dolaşmaya başladığında, çiçekten, böcekten, dokunduğu her şeyden, söylediği ya da söyleyeceği her sözden, olur olmaz her şeyden kıskandım.

Ve iki ezeli düşman...

Yalan ve ihanet... Beni arkadan vurmaya çalışan çift başlı hançer misali karşımda belirdiğinde, yüreğim yandı. İçim acıdı. Kırıldım... İncindim... Gözyaşlarımı, mutsuzluğuma katık edip kardeşçe mutluluk oyunları oynadım. Bir volkan misali kendi içimde yandım durdum, sonunda benden kalanları yine yüreğime savurdum.

Aşk... Öyle hassas, öyle narin, öyle kırılgan ve öyle büyüleyici bir şeydi ki buna inandım. Ve aşk camdandı ben onu anladım.

Ateş cama nasıl can veriyorsa, aşkta insana can veriyordu. Sihrini varlığının benzersiz biçiminde taşıyan cam, maddenin halleri içinde nasıl zarafetle dans ediyor, özverili ve duyarlı insanların ellerinde nasıl bir sanat eserine dönüşüyorsa, Aşk ta insan doğasının her dalında hizmet verip, kendini ispatlamaya var olmaya çalışıyordu. Onu biçimlendirmek, korumak da bize kalıyordu.

Derler ki!

Hayatın en hüzünlü anı mevsimine kapıldığın kişinin bahçesinde açabilecek bir çiçek olmadığını anladığın an dır.

İşte öylesi anlarda, ister istemez ellerimin arasından kayıp giden, tuzla buz olan aşk her defasında cam kırıkları misali yüreğime saplanıyordu.

Ayrılıklar,
Hüzünler,
Her seferinde kapımı çalan,
Gözyaşlarım var
Yüreğimde cam kırıkları
Yüreğimde can kırıkları var
Ne yana dönsem o yana batar
Ne yana dönsem o yanım kanar
Mystic@L - avatarı
Mystic@L
Ziyaretçi
4 Ağustos 2006       Mesaj #165
Mystic@L - avatarı
Ziyaretçi
amanın birinde 2 kardeş varmış. Büyü olanı koskocaman bir çiftliğin sahibi ve köyün ağasıymış. Hatta o kadar zenginmiş ki zenginliği başka memleketlerde dahi dillerde dolaşırmış.Küçük kardeş de abisinin yanında karın tokluguna çiftlik işlerinde çalışırmış. Kar kış sıcak filan demeden abisinin işlerini halletmek icin vargücüyle çalışırmış.

Ortalığın sıcaktan cayır cayır yandığı bir yaz günü küçük kardeş yorgunluktan bitap düşmüş ve bir ağacın gölgesinde uyuyakalmış.Çok geçmemiş ki abisi kardeşini ayağındaki koca potinleriyle hafiften tekme atar gibi "kalk iş zamanı uyunur mu bedava ekmek yok" diyerek uyandırmış. Kardeşi ne olduğunu anlamadan şaşkın gözlerle etrafa bakmış ve abisi o heybetli cüssesiyle karşısında dikiliyor. "Abi neden uyandırdın beni çok güzel bir rüya görüyordum. Rüyamda büyük bir çiftliğim atlarım hayvanlarım ucu bucağı gözükmeyen tarlalarım benim için çalışan yüzlerce işçim traktörlerim ve daha sayamayacağım bir sürü mala sahiptim. O kadar güzel bir rüyaydı. Keşke uyandırmasaydın da biraz daha tadını çıkartsaydım." diye seslendi abisine. Abisi ise pis pis sırıtarak "sen bu saydıklarını ancak rüyanda görürsün oysa bak ben bütün bu saydıklarına sahibim ben bunların içinde yüzüyorum..." diyerek sürdürdü sözlerini. Kardeşi ise dalgın gözlerle abisine baktı ve şu sözler döküldü kurumuş dudaklarından.

"Abi biliyormusun aslında ikimizde rüya görüyoruz; fark, benim rüyam gözlerimi açınca bitiyor senin rüyan ise gözlerini kapayınca bitecek!!!"
crazylady - avatarı
crazylady
Ziyaretçi
5 Ağustos 2006       Mesaj #166
crazylady - avatarı
Ziyaretçi
Aşk maşk şaka gibi sevdikte noldu nolduuuuMsn Brokenheart Msn Cry ahanda netice bi problemde vazgeçcek gibi oldu önceden inanmıyodum bi ara birine aşık oldum deli gibi seviyo sanırdım anladımki çok fena yanılmışım
Misafir - avatarı
Misafir
Ziyaretçi
8 Ağustos 2006       Mesaj #167
Misafir - avatarı
Ziyaretçi
resim83iw6
Elimde Kaldı Umutlarım

Her sabah hüzünle karışık bir umut var içimde. Sensizlğin hüznünü, yeni bir günün seni getireceği umuduyla bastırıyorum. Her doğan gün yeni bir umut, yeni bir arayış benim için. Belki sana kavuşacağım zamana bir gün daha yaklaşıyorum, bugün değilse yarın... Kimbilir belkide yalnızca kendimi avutuyorum. Gittiğinden beri hep yalnızlık şiirlerine takılıyor gözüm. Bir başıma değilim sensizlikten yalnızım.

Terk edilip gitmek en çok nasıl koyar insanı bir ben bilirim. Gitmelerin gidenlerin arkalarında bıraktığı çaresizlikleri, en koyu özlemleri... Senin gidişin bir ateş gibi çöktü yüreğime. Hiç bir yağmur yetmedi içimdeki hasret ateşini küllendirmeyi. Hiç bir sevgi yetmedi senin özlemini gidermeyi. Ben her sabah beni sana götürecek yollarda yürüdüm, senin duyacağın şarkıları söyledim yalnızca. Ve gelmeyişinin her akşamında aslında doğduğunu hiç anlamadığım güneşle beraber ben de battım bir kez daha...

Geceleri hep uyudum, uyudum; gün boyu çekdiğim hasreti rüyalarımda biraz olsun giderebilmek için. Her şeye iyi gelen yaraları iyileştiren zaman hiç bu kadar acıtmamıştı yüreğimi. Bin bir umutla sarıldığım sabahlar artık hiç doğmaz oldu. Benim günümde gecemde karanlık şimdi. Ne ay uğurluyor gecelerimi ne sana benzettiğim yıldızlar parlıyor. Elimde kaldı umutlarım.

Sensizlik öyle kötü bir yara oldu ki artık., içimde öyle büyük bir boşluk açtın ki, bir gün olurda geri dönersen kendi yaptığın boşluğu sen bile yetmeyeceksin. Orası hep bomboş paramparça kalacak. Büsbütün cam kırıklarıyla kaplı kalbim. Ne zaman seni düşünsem, seni hatırlatacak en ufak bir şey görsem o kırıklarla dolu yeri batmaya başlıyor yüreğime. Artık sabahları yalnızca hüzünle uyanıyorum. Hiç bir şey beklemiyorum günden. Seni bile.

Varlığında sensizliği yaşamaktansa içimdeki boşluklarla, kırıklarla, boş umutlarımla sensizken alışırım, alışmaya çalışırıyım yokluğuna
...
Misafir - avatarı
Misafir
Ziyaretçi
11 Ağustos 2006       Mesaj #168
Misafir - avatarı
Ziyaretçi
sma4
Lütfen elini uzat...

Kime ya da niye,

Kahrediyor beni her seni gizlice gördügümde beni görüceksin diye bakışlarımı kaçırma zorunluluğu...
Oysa ben uzun uzun gözlerine bakmak istiyorum ve o masum yüzünde dolaşmak. Ama bir türlü beceremiyorum, saklanıyorum, kaçıyorum hep... Öylece arkandan bakakalıyorum ve son bir kez dönüp bakman için defalarca yalvarıyorum...
Sen kayboluyorsun ve hayatımdaki tüm renkler soluyor yeniden. Siyah beyaz yüzler, siyah beyaz gülüşler, ağaçlar, kuşlar ve simsiyah ben kalıyorum geriye; yüzümde saçma bir ifade, gözlerimde anlamsız bakışlar, içimde garip bir hüzünle...
Sonra sahte mutluluklar, tebessümler göstermeye çalışıyorum sana, kendime, hayata karşı ama içim kan ağlıyor her seferinde tıpkı öleceğini bilen bir hasta gibi...
Yağmur umuduyla bekliyorum hep bir sonraki saniyeyi çünkü bir tek ona anlatabiliyorum derdimi ve bir tek onun yanında ağlayabiliyorum hıçkıra hıçkıra. Ve sadece yağmur yağdığında dinleyebiliyorum dünyanın en güzel şarkısını...
Yalan diyorsun her şey; sen, ben, biz, herkes yalan. Peki gerçek değilmiydi akan bu gözyaşları ve boşamıydı o anlık göz temasları...?
Şimdi ben ölümünü bekleyen bir mahkum gibi her şeyi bir yana bırakıp o son soruyu düşünüyorum ve sen hayatımın bağlı olduğu ipin ucu elinde olan bir cellat gibi vereceğim cevabı...
Lütfen uzat elini ya da bırak ipin ucunu cevabı beklemeden...
Lütfen uyandır beni bu rüyadan ya da izin ver sonsuzluk olsun son rüyam...

Lütfen elini uzat...
Misafir - avatarı
Misafir
Ziyaretçi
14 Ağustos 2006       Mesaj #169
Misafir - avatarı
Ziyaretçi
m4lb7

Her şey neden değişti ki sanki? Gökkuşağından sevdamız vardı.

Geceler özleminle büyütse de hüznü, hatırlıyorum da hüzün:

kestane gözlerinde buğulu bir şarkıyı anımsatırdı. Böylesine,

kırık dökük beklemeye alışmamıştım. Saate baktım. Seni gösteriyordu.

Gelmedin...

Yalnızca anımsadım o akşam. Yalnızca, yalnızlığımı anımsadım.

İki baharlık sevdaydı aklımda kalan. Yağmur yağıyor muydu? Hatırlamıyorum.

Zaman yüreğime zehirli bir yılan gibi akıyordu...

Hıçkırıklara boğulan sesin kalmış kulaklarımda. Gül kurusu dudakları

gitmişlerdi. Odada sönmüş sigara kokusu, ellerimde yitirilmişlikler...

Akşamın başladığı yeri griye boyamış bir ufuk vardı. Keşke dünleri tutsaydım.


Tutamadım...
Mystic@L - avatarı
Mystic@L
Ziyaretçi
14 Ağustos 2006       Mesaj #170
Mystic@L - avatarı
Ziyaretçi
YAŞAMI ERTELEMEYİN
cicekkadin
Ben en özel en güzel eşyalarımı kendim için hiç bekletmeden kullanırım. Siz de öyle yapın. Çünkü sevdiğinizi söyleyeceğiniz kimse olamayabilir."
Hani gardrobunuzda küflenen o en sevdiğiniz elbiseniz var ya; o "çok özel gün" için beklettiğiniz, giymelere kıyamadığınız o alımlı tuvalet, o cakalı takım, o göz alıcı kazak...
Bugün giyin onu!..
Beklediğiniz "o özel gün" hiç gelmeyebilir çünkü...
Değerli misafirlere sakladığınız çay takımlarınızı çıkarın dolaptan; en yakınlarınızla için çayınızı; kimseniz yoksa kendiniz çıkarın, şık bir takımdan çay yudumlamanın doyumsuz keyfini...
Haydi, açın nicedir kapalı duran misafir odanızın kapısını...
Yıpranır diye korktuğunuz koltuklara serilin gönlünüzce...
Çalın, çalmak için önemli bir konuk beklediğiniz eski plakları bu gece...
Açmaya vesile beklerken salondaki büfede yıllandırdığınız şarabı geciktirmeden açın ve kana kana için...
Sakladığınıza değecek biri hiç gelmeyebilir; sizden değerlisi bulunmayabilir.
Çimlerle buluşmak için düzgün havayı, kırda öpüşmek için doğru sevdalıyı beklemeyin...
Hep ertelediğiniz pikniğin günü bugün...
"Haftaya giderim" dediklerinizi ziyarete gidin acilen... Haftaya orada olmayabilirler.
Babanızın elini öpecekseniz, oğlunuzu lunaparka götürecekseniz, aşkınızı ilan edecekseniz; şimdi yapın!
Ve söylemek için "özel bir an" beklediğiniz o sihirli sözcükleri hemen söyleyin sevdiğinize... ne olur...
Söylemeye niyetlendiğinizde, çok geç olabilir.
Daha kaç Mayıs olacak ki yaşamınızda...
Yaşamı ertelemeyin!...
Beklediğiniz "o gün"; işte bugün...

Benzer Konular

2 Ekim 2013 / Misafir Genel Mesajlar
30 Aralık 2016 / _Yağmur_ Sanat
18 Şubat 2012 / GusinapsE Sağlıklı Yaşam
11 Mart 2012 / Mira Edebiyat
16 Haziran 2010 / LaSalle X-Sözlük