Arama

Osetler

Güncelleme: 25 Ekim 2008 Gösterim: 5.531 Cevap: 3
asla_asla_deme - avatarı
asla_asla_deme
VIP Never Say Never Agaın
22 Eylül 2007       Mesaj #1
asla_asla_deme - avatarı
VIP Never Say Never Agaın
Osetler
(Asetinler)

Sponsorlu Bağlantılar
Aslen Alanlardan geldikleri kabul edilen Osetlerin dilleri de İranlıların diline çok yakındır. Ancak Kafkas dillerinin etkisinde kaldıkları için birtakım değişiklikler yaşamışlardır. Kafkasya'da Daryal Geçidi'nin güney ağzında otururlar. Doğularında Çeçenler, kuzeylerinde İnguşlar ve Kabartaylar, batılarında Abazalar ve Gürcüler bulunur. Güneyden de yine Gürcülerle komşudurlar. Onlara Çerkesler Kuşha, kendileri ise Iron derler. Daryal Geçidi'nden başka Liakkva ve Ksa vadilerinde, güneyde Kura'ya doğru Uruk, Fiag-Don ve Ardon ile Yukarı Terek boylarında da yaşarlar.

gosetlerİki gruba ayrılırlar;
1- İron,
2- Digor.

Bir ayrı grupları da Yukarı Kura'nın sağ kıyısı ile Trialet Dağı'nda ve Borjom'un doğusunda oturuyor. Osetlerin çoğunluğu Hıristiyan olduğu için ne Rusya'ya karşı olan mücadeleye, ne de göç hareketine etkili bir şekilde katılmamışlardır. Yalnız Müslüman olanları aslen Oset olan General Musa Kundukhov ile birlikte göçe katılmışlardır.



Son düzenleyen asla_asla_deme; 25 Ekim 2008 22:25 Sebep: Konu Üzerime Alınmıştır
Şeytan Yaşamak İçin Her Şeyi Yapar....
LaDymm - avatarı
LaDymm
Ziyaretçi
15 Şubat 2008       Mesaj #2
LaDymm - avatarı
Ziyaretçi
Osetler,Kuzey Kafkasya'da ve Gürcistan'da yaşayan İran asıllı bir topluluk. Osetlerin çoğunluğu Rusya Federasyonu (RF) üyesi Kuzey Osetya 'da, bir bölümü de Gürcistan'daki Güney Osetya'da yaşar. 2002'de RF'de 514.875 Oset bulunuyordu. Kuzey Osetya'daki Osetlerin küçük bir bölümü Sünni/Hanefi Müslüman, kalanı Ortodoks Hıristiyandır. Müslüman Osetlerin büyük çoğunluğu 1860'lı yıllarda, siyasal baskılar nedeniyle Türkiye'ye sığınmıştır.

Sponsorlu Bağlantılar
Oset Dili

Osetçe Hint-Avrupa dilleri ailesinin antik kuzey İran koluna mensup bir dildir. Temel olarak Iron, Digoron, Kudairag ve Tuallag lehçeleriyle konuşulmaktadır. Digoron lehçesi batı ve kuzey bölgelerde, Iron lehçesi orta ve doğu bölgelerde, Kudairag ve Tuallag ise daha çok güneyde konuşulmaktadır. Edebiyat dili en yaygın lehçe olan Iron lehçesine dayanılarak ortaya çıkarılmıştır. Oset edebiyatının kurucusu ulusal şairleri Kosta Hetagurov (1859 - 1906) olarak kabul edilir. Hetagurov yazdığı lirik şiirleri ve öyküleriyle Oset diline büyük katkı sağlamıştır.
180px Kosta XETAGUROVmagnify clip
Kosta Hetagurov



Osetlerin Tarihi

Osetler'in atalarının tarihi eski çağlara kadar uzanır. Orta Asya bozkırlarından Ural dağlarına kadar göçebe olarak yaşayan İskitlerKaradeniz'in kuzeyine ve daha sonra da Balkanlara kadar yayıldılar. İskitler at üzerinde savaşta usta bir halktı ve bu üstünlükleriyle bu coğrafyada kültürel anlamda derin izler bıraktılar.
M.Ö. 3. yüzyılda İskitlerin yerini Urallar üzerinden gelen akrabaları Sarmatlar aldı. Sarmatlar bir kabile federasyonuydu ve temel olarak üç ana kabileden oluşuyordu: Alanlar, Roksalanlar ve Yazsaglar. Alanlar Don Nehri ve Volga Nehri arasında kalan ve Kuzey Kafkasya'yı da kapsayan bir bölgede hakimiyet kurmuştu; Roksalanlar ise Don nehrinden Orta Avrupa'ya kadar olan bir alanda yaşamaktaydı; Yazsaglar ise bugün Macaristan olan Pannonia bölgesini kaplamıştı. Sarmatların en büyük özelliği ağır zırhlı süvarileriydi; tarihçiler batıdaki şövalye tarzının Sarmatlardan gelebileceğine dair teoriler öne sürdüler.
Zaman içinde İskandinavya'dan gelen Cermen kabileleri Balkanlar ve Karadeniz kıyılarına kadar inince Sarmatlarla komşu oldular. Bu komşuluk ortak düşmanları olan Romalılarla savaşta yapılan ittifaklara kadar uzandı. M.S. 370 yılında doğudan gelen Hunlar sırasıyla önce Alanları, sonra da en güçlü Cermen kabilesi olan Gotları önüne katarak bu ittifakı bozdu. Domino etkisiyle yayılan kavimler göçü birçok barbar halkı etkiledi ve sonunda Roma İmparatorluğu'nun çöküşüne kadar gitti.
Sarmat kabilelerinin kaderi Hun istilasıyla ve Avrupa'daki barbar göçleriyle birleşti. Sadece Alanların bir kısmı Kafkasya'ya sığınarak yerlerinde kaldı ve orada bir Alan Krallığı kurdular. Alan Krallığı bölgeye gelen Bizans ve Hazarlarla çeşitli ittifaklar yaptı ve başkenti M.S. 13. yüzyıla kadar hayatta kalmayı sürdürdü. Bu tarihte gelen Moğol istilalarıyla krallık yıkıldı ve sağ kalan Alanların (kurtulabilenlerin sayıları 16.000 olarak tahmin edilmektedir) Kafkas dağlarının yüksek bölgelerine sığınmalarıyla bugünkü Oset halkı oluştu.
Avrupa'da kalan veya göçlerle batıya giden Sarmatlardan en güçlü olan kabile Alanların bir kısmı Hunlarla birlikte hareket etti ve onlara katıldılar. Hunlardan kaçanlar ise bir Cermen kabilesi olan Vandallarla birlikte Avrupa içlerine kadar girerek bugünkü Fransa'yı teşkil eden Galya bölgesini istila etti. Burada Goar ve Respendial adındaki iki Alan kralı anlaşamayınca Respendial komutasındaki Alanlar Galya'dan ayrılarak Vandallar ve yine bir Cermen kabilesi olan Süevlerle birlikte M.S. 409 yılında İberya'yı, yani İspanya'yı işgal ettiler. İberya'da tekrar bir paylaşım oldu ve Alanlar'a bugünkü Portekiz sınırları içindeki Lusitania verildi.
M.S. 418 yılında İberya'nın Gotların batı kolu olan Vizigotlar tarafından istila edilmesiyle birlikte Alan, Vandal ve Süev toplulukları Cebelitarık'ı geçerek Kuzey Afrika'ya girdiler. Kuzey Afrika ve Kartaca Roma'nın tahıl ambarıydı; bu şekilde zaten zor durumda olan Roma İmparatorluğu ciddi bir darbe yemiş oldu. Kuzey Afrika'da kurulan krallığın başına bir Vandal olan Geiseric geçti ve krallık ünvanını "Vandalların ve Alanların Kralı" olarak belirledi. Bu krallık M.S. 6. yüzyıla kadar yaşamını sürdürdü. Galya'da Goar'ın komutası altında kalan Alanlar ise zamanla bölgedeki diğer halkların içinde eriyip izlerini kaybettirdiler.
Avrupa'da kalan diğer Sarmat kabilesi olan Roksalanlar istilacı kabileler içinde eridi. Yazsaglar ise Pannonia'da kalmaya ve Roma için sorun teşkil etmeye devam ettiler. Varlıkları barbar istilalarından sonra durulan ortamda kurulan yeni imparatorluklardan sonra da devam etti ve Macar birliğinin kurulmasından sonra oluşan federasyon içinde Jazsag bölgesinde 15. yüzyıla kadar kendi kimliklerini muhafaza ettiler; bu tarihten sonra dillerini kaybettiler ve Macarlaştılar. Kral Arthur efsanesinin orijininin, M.S. 175 yılında Roma İmparatorluğuna yenildikleri savaştan sonra fidye olarak verdikleri 5.500 kişilik süvari birliğinin Romalılar tarafından Britanya'ya gönderilmesiyle, Yazsaglar olduğuna dair hipotezler mevcuttur.


Misafir - avatarı
Misafir
Ziyaretçi
4 Nisan 2008       Mesaj #3
Misafir - avatarı
Ziyaretçi
Kuzey Osetya Cumhuriyeti
bu kz osetya
Coğrafi konum


Kuzey Osetya'nın kuzeyinde Stavrapol ili, doğusunda Çeçen-İnguş, batısında Kabardey-Balkar, güneyinde ise Gürcistan ve Gürcistan'a bağlı olan Güney Osetya bulunmaktadır. Kuzey Osetya'nın toprakları Terek, Uruh, Ardon, Kabkevka ırmakları ile beslenir. Yüzölçümü 8.000 kilometrekaredir.

Ekonomik durum
Osetya
Kuzey Osetya'da tarım, sebze ve tahıl üretimi, hayvan besiciliğinden oluşur. Sanayileri; hafif sanayiler, kimyasal maddeler, cam üretimi ve gıda endüstrisidir. Alçak yamaçlarda ve Mozdok yakınlarında, sulamayla buğday, mısır, patates, kenevir ve meyve yetiştirilir. Daha yükseklerde ise köyun ve sığır besiciliği yapılır. Vladikavkaz'da yoğunlaşmış olan sanayi inşaât malzemeleri üretimi, metalurji ve gıda işlemeye dayanır. Ayrıca kurşun, çinko ve bor madenciliği yapılır. Büyük Kafkaslar'ın her iki yanındaki ormanlardan, başta kayın olmak üzere bol miktarda kereste elde edilir. Terek üzerinde, hidroelektrik santralleri inşa edilmiştir.
Sosyal ve kültürel yapı
Vladik
Kafkas toplumları içinde dil ve edebiyatını en iyi şekilde geliştirerek işleyen Asetinler bu konuda önemli adımlar atmış olmalarına rağmen, günümüzde, Osetya'da bilhassa yeni nesil içerisinde Oset dilini konuşamayan bir çok insana rastlamak mümkündür. Yakın zamana kadar Oset dilinin okullarda seçmeli dil olarak kullanılması bilhassa şehirlerde böyle bir sonucu doğurdu. Son birkaç yıldır büyük zararları farkedilen bu sistem değiştirilmiş, ilk öğretimde Asetin dili-edebiyatı ders olarak mecburi hale getirilmiştir. Oset Dili, İskitler ile Antikçağ'daki Sarmatların kullandığı dille uzak akrabadır. Eski İran dilinin kimi özelliklerini (fiil örnekleri, 8 durumlu ad çekimi) korur. Ses yapısı, Kafkasya'daki Hint-Avrupa olmayan dillerden etkilenmiştir; bugünkü sözlükte Rusça'dan çok aktarma vardır. XIX. yüzyıl sonunda edebiyat dili olarak kullanılan Aset Dili, Kril alfabesiyle yazılır.


Osetlerin hikayesi

Tarihte Osetler
Tarihte Alan halkının günümüzdeki son bakiyeleri olduğu varsayılan bir Kuzey Kafkasya halkıdır. Birçok tarihçi Asetinlerle Alanların aynı millet olduğunu savunmaktadır. Asetinler kendilerine İron (bir bölümü Gron) derler. Dillerinin, İran'ın eski dillerinden Polovice'ye çok yakın olduğu söylenir. Asetinlerin ataları olan Alan halkı M.Ö.1. yüzyılda Kafkasya'ya gelmişlerdir. Alanlar, Hunların baskısıyla M.S. 370-385 yıllarında batıya doğru göçmüşler. Bu göçler sırasında Alan halkının Kuzey Kafkasya'da kalmayı becerebilen bir kolu günümüz Asetinlerini oluşturmuştur. Daha sonraları Moğol istilaları da bunlar üzerinde ağır sonuçlar bırakmıştır. 19. yüzyıla kadar Kafkas dağlarının ücra köşelerinde yaşadılar. Zamanla güçlenen Çarlık Rusyası'nın sıcak denizlere inebilme emelleri tüm Kafkasyalıların olduğu gibi Asetinlerin de huzurunu kaçırdı. Olaylar, 19. yüzyılda Çarlık Rusya'sının bu yöreyi işgal etmesiyle başladı. Özellikle Güney Osetya, Güney ve Kuzey Kafkasya'yı birleştiren önemli geçitleri bulunduruyordu. Gürcistan'ın 1801 yılında Rusya'ya ilhakından sonda Asetinlerin Rusya'ya karşı devam eden mücadeleleri küçük aralıklarla 50 yıl daha sürmüş ve 1850'lerde sona ermiştir. Güney Osetya ise Gürcü idaresine bırakılarak zorla Hıristiyanlaştırıldı. Çerkesler de yenilince 1864 yılında itibaren Kafkas sürgünleri başladı. Asetinler, kendi istekleriyle yurtlarını terk ettiler.
İhtilalden sonra Osetya
1917 devriminden sonra Gürcistan'da iktidarı elinde bulunduran Menşevik Gürcü Yönetimi zamanında Güney Osetya tıpkı Abhazya gibi zorla Gürcistan'a ilhak edilmeye çalışıldı. 1918 yılında bağımsız bir cumhuriyet kurdularsa da uzun ömürlü olmadı. Sovyet iktidarı Osetya'yı ikiye ayırarak bir bölümünü Güney Osetya Özerk Bölgesi adıyla 20 Nisan 1922'de Gürcistan'a diğer bölümünü, Kuzey Oset Bölgesi adıyla 7 Temmuz 1925'te Rusya Federasyonu'na bağladı.

Kuzey Osetya Özerk Bölgesi 5 Aralık 1936 yılında ise Özerk Cumhuriyet yükseltildi. İkinci Dünya Savaşı bittikten sonra ise, 1944 yılında ülkelerinden sürülen ve İnguşlardan boşalan köylere; Asetinler zorla yerleştirildiler.
1957 yılında affa uğrayıp, tekrar yurtlarına dönen İnguşların köyleri geri verilmiş, sade köyde İnguş ve Asetinler aşağı yukarı eşit sayıda nüfusla yaşamaya başlamışlardı. Güney Osetya 12 Aralık 1990 yılında Cumhuriyet ilan etti. Gürcistan tanımadı ve Gürcü grupları yöreye saldırdı. Yüzlerce insan öldürüldü. Binlercesi Kuzey Osetya'ya göç etmek zorunda bırakıldı. 1992'de Oset-İnguş çatışmasının başlamasıyla bölgedeki ve tüm Osetya'daki İnguşlar boşaltıldı.
Bağımsızlık hareketi
Güney Osetya, Kuzey ile birleşmek isteyerek Kasım 1990'da bağımsızlığını ilan etti. 1991'den itibaren Güney Osetya ile birleşmenin şekli konusunda önemli tartışmalar yaşandı. Ancak bu nedenle Gürcistan'la çatışmalar çıktı. Mart 1991'de ateşkes sağlandı. Gürcistan aynı yıl Eylül ayında bölgenin özerkliğini kaldırınca çatışmalar yeniden alevlendi. Ocak 1992'de Osetler tekrar bağımsızlık ilan ettiler ve çatışmalar sürdü. Bu çatışmalar Gürcistan ve Güney Osetya silahlı güçleri arasında, binlerce Güney Osetyalının (150.000-200.000) Kuzey Osetya'ya göçetmesine yol açtı. Temmuz 1992'de Rusya müdahale ederek çatışmalara son verdi. Aynı dönemde Cumhuriyet yönetimi, İnguşlar tarafından 1944'te sürüldükleri bir bölge hakkındaki talepleri tanımayı reddetti. Bu yüzden Ekim 1992'de şiddet olaylarına ve etkilenen bölgelerde güvensizliği yol açtı. 1994'te silahlı çatışmaların sone ermesine ve barışın sağlanmasına rağmen bölgede güvenlik sağlanamadı. Bu gerçeği başkentte 30 Ocak 1996'da bir caminin bombalanması göstermektedir. Mart ayında Cumhuriyet Federal Hükümet tarafından İnguşların eski yerlerine geri dönmelerini engellememesi konusunda uyarıldı.

7 Aralık 1994'te kabul edilen Anayasa gereği Cumhuriyet, eski ismi olan "Alania"ya geri döndü. Bölgede Komünist Parti hakimdir. 89 Federal birim içerisinde sadece bir partinin, 1996 Aralık genel seçimlerinde oyların yeniden çoğunu (% 52) kazandığı tek bölgedir.
Sosyal ve kültürel yapı
Kafkas toplumları içinde dil ve edebiyatını en iyi şekilde geliştirerek işleyen Asetinler bu konuda önemli adımlar atmış olmalarına rağmen, günümüzde, Osetya'da bilhassa yeni nesil içerisinde Oset dilini konuşamayan bir çok insana rastlamak mümkündür. Yakın zamana kadar Oset dilinin okullarda seçmeli dil olarak kullanılması bilhassa şehirlerde böyle bir sonucu doğurdu. Son birkaç yıldır büyük zararları farkedilen bu sistem değiştirilmiş, ilk öğretimde Asetin dili-edebiyatı ders olarak mecburi hale getirilmiştir. Oset Dili, İskitler ile Antikçağ'daki Sarmatların kullandığı dille uzak akrabadır. Eski İran dilinin kimi özelliklerini (fiil örnekleri, 8 durumlu ad çekimi) korur. Ses yapısı, Kafkasya'daki Hint-Avrupa olmayan dillerden etkilenmiştir; bugünkü sözlükte Rusça'dan çok aktarma vardır. XIX. yüzyıl sonunda edebiyat dili olarak kullanılan Aset Dili, Kril alfabesiyle yazılır.
Son düzenleyen Blue Blood; 4 Nisan 2008 13:24 Sebep: Mesajlar Otomatik Olarak Birleştirildi
Misafir - avatarı
Misafir
Ziyaretçi
4 Nisan 2008       Mesaj #4
Misafir - avatarı
Ziyaretçi
GÜRCÜSTAN'IN OSETLERİ


FAHRETTİN ÇİLOĞLU


Gürcüstan gezisi (11-12 Ağustos 2004) öncesinde Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’a yazılmış “Türkiye Osetlerinden Başbakana açık mektup” adlı bir metin okudum. Bu metin, İstanbul Esenler'de bulunan Poyrazlı Kafkas Kültür ve Yardımlaşma Derneği adına, derneğin Yönetim Kurulu Başkanı Mutlu Şahingöz tarafından kaleme alınmış. Şahingöz, “Türkiyeli Osetler ve Kuzey Kafkasyalılar olarak” Gürcüstan yönetiminden duydukları “kaygı”yı dile getiriyor. Sonra, “tarihsel gerçekleri” anlatıyor. Ne var ki, “tarih” tarih değil. Birileri gönlünce yazdığı için tarih olduğundan farklı bir kılığa bürünmüyor.
Bu metin, Başbakan’a yazılmış “açık mektup” olmasaydı, üzerinde durmayacaktım. “Yamalı bir bohça”yı andıran bu metnin neredeyse her cümlesi tartışmaya açık, ben yalnızca birkaç noktaya değineceğim. İskitlerin Osetlerin “uzak ataları” olduğu, sanırım bu yamaların ilki. Osetlerin ataları Alanlar değil de İskitlerse, bugünkü Osetlerin kendilerine Alan, Osetya’ya da Alanya demelerini nasıl açıklayacağız. Gerçi “açık mektup”ta “ortaçağda Oset (Alan) Krallığı” dendiğine göre, Alanlar da yok sayılmıyor. Peki bu durumda kim kimin atasıdır? İskitler Alanların mı, Alanlar İskitlerin mi? İskitlerin Osetlerin “uzak ataları” olarak göstermenin bu mektubu Sayın Başbakan için daha cazip kılacağı mı varsayılmış?! Peki tarih ve arkeoloji bu kadar “bakir” bir alan mıdır; ya tarihi ve arkeolojiyi başkaları da biliyorsa!
Ciddi tarihsel kaynaklarda, 13. yüzyılda Moğol istilası sırasında Alanların (Osetlerin) dağlık bölgeye çekildikleri belirtiliyor. Acaba bu çekilme hangi yönde olmuştur? Moğollar güneyden (Gürcüstan’dan) baskı uygulamış ve Osetler de kuzeydeki dağlık bölgeye mi çekilmişlerdir, yoksa Moğollar bugünkü Güney Rusya’dan Alanya’ya girdikleri için Osetler güney yönünde Kafkasların yüksek kesimlerine mi çekilmişlerdir? Osetlerin Moğol baskısı karşısında sığındıkları yer, Gürcüstan’ın kuzey sınırları olan dağlık bölge olmasın? Bugünkü Güney Osetya toprakları, 13. yüzyıl da Osetlerin yerleşmek üzere Kafkas Dağlarının güneyine ilk adımlarını attıkları yer olabilir mi? Ne Gürcülerin tarihi, ne de Osetlerin tarihi “bir varmış bir yokmuş” tarihidir. Bu iki halk, Kafkasya’da birbirleriyle kurdukları yakın ilişkiyi bir başka halkla kurmamıştır. En yakın akrabalıklar, en amansız çatışmalar da bu iki halk arasında varola gelmiştir. Bu iki halk, bazen iki “kardeş”, bazen de iki “düşman kardeş” gibi yaşamıştır. Sıradan tarih kitapları bile, Gürcü kralının Kafkas Dağlarının kuzeyine geçerek Osetya’yı (Alanya) yağmaladığını, Oset kralının Kafkas Dağlarının güneyine inerek Gürcüstan’ı talan ettiğini yazar. Yani Kafkas Dağları iki halk arasında her zaman sınır olmuştur. Bu gerçek, Osetleri Güney Osetya’da “misafir” haline getirmez ve orası Osetlerin yaşadığı yerlerden biri olmaya devam eder. Ama tarih, doğru tarih olarak kalır. Kurgulanmış “bilgi”lerle efsane, destan yazabilirsiniz, ama bu da tarih olmaz. Tarihsel geçmişleri çok eskilere uzanan ve Alanların uygarlığının mirasçısı olan Osetlerin uydurma tarihe ihtiyacı var mı?
Sayın Şahingöz’ün mektubunun bir başka bölümüne bakalım: “Güney Osetya'nin Gürcülerle olan ‘zoraki’ birliği 19. yüzyıl ortalarında yörenin Çarlık Rusyası tarafından istila edilmesinden sonra başladı. Çarlık Rusyası silah zoruyla işgal ettiği Güney Osetya halkının ulusal topraklarını Gürcü feodallerinin mülkü olarak ilan etti.” Bugün Kuzey Osetya dediğimiz cumhuriyetin başkenti olan Vladikavkaz, 1784 tarihinde Ruslar tarafından bir kale olarak kurulmuş. Bu durumda Vladikavkaz kenti, 18. yüzyılda Osetya’da Rus varlığının bir göstergesi değil midir? İkinci bir Osetya mı söz konusudur Kafkasya’da ve Ruslar orayı da 19. yüzyılın ortalarında mı işgal etmiştir? Sahiden bölgenin tarihi böyle midir? “Güney Osetya” adının Sovyet döneminde ortaya çıktığını Şahingöz hiç kimsenin bilmediğini mi sanıyor? Bütün bunları bilmek için tarih okumak da gerekmiyor, tarih atlaslarından da pek çok şey öğrenebilirsiniz. Tarih atlasları, Osetlerin atalarının yurdu olan Alanya’nın neresi olduğunu da göstermektedir. “Yalan tarih” yazma merakı bütün dünyada var ve tarih boyunca da varolmuştur. Ama Kafkasya konusunda, Türkiye’deki kadar yalan tarihin Kafkasya’da bile yazılmadığını söyleyebilirim.
Şahingöz’ün Gürcülere yakıştırdığı onca olumsuz sıfat, kime ne yarar sağlıyor anlamış değilim. Gürcüstan’da, Güney Osetya’nın dışında da Osetler var ve Gürcülerle bugün de iç içe yaşıyorlar. Şahingöz’ün Oset nüfusunun Gürcüstan’daki dağılımından haberdar olduğunu da sanmıyorum. Şahingöz mektubunda, “Çatışmaların sonucu olarak günümüzde yüz bine yakın Oset, mülteci halde; yurdunu terk etmeyen Güney Osetyalılar ise Gürcü ambargosu altında olumsuz koşullarında yaşamını sürdürüyor” diyor. Gelin biraz nüfus üzerinde de duralım. 1989 Sovyet nüfus sayımına göre bütün Gürcüstan’da 164.000 Oset vardı. Bu nüfusun 100.000’i, Gürcüstan’ın Güney Osetya dışındaki bölgelerinde yaşıyordu. Eğer günümüzde yüz bine yakın Oset mülteci durumundaysa, bu demektir ki bu kadar Oset Gürcüstan dışına gitmiştir. Gürcüstan’ın Güney Osetya dışındaki kentlerinde ve köylerinde bugün de Osetlerin yaşadığını biliyoruz. (Örneğin 1989 nüfus sayımına göre Tiflis kentinde 33.000 Oset yaşıyordu ve yalnızca bu sayı bile Güney Osetya’daki Oset nüfusunun yarısına eşitti.) Bu durumda Güney Osetya’daki Osetlerin bir kısmı da topraklarını terk etmiş olmalı. Diyelim ki çatışmalar sırasında bu olmuştur ve gerçekten de oldu. Peki, bugünkü Güney Osetya yönetimi nasıl bir yönetimdir ki kendi halkını bile Güney Osetya’ya çekemiyor. Yoksa bunun sorumlusu da Gürcüler midir? Güney Osetya’nın Gürcüstan’dan fiilen kopmuş olduğunu, bölge halkının Rusya pasaportu taşıdığını, Güney Osetya cumhurbaşkanı olan kişinin Rusya vatandaşı Moskovalı bir işadamı olduğunu, bölgede Rus Rublesi kullanıldığını günlük basından da biliyoruz.
Bu mektupta ciddiye alınmayan kimlerdir? Başbakanın danışmanları mı, Türkiyeli Osetler mi, Kafkasya konusunda ne yazılsa doğru sanacağı var sayılan Türkiye Cumhuriyeti yurttaşları mı? Yoksa bu mektup, Güney Osetya’nın tarihsel ve arkeolojik geçmişinin yeniden yazılmasının bir parçası mı? Eğer böyleyse, Şahingöz’ün işi hiç kolay değil. Güney Osetya’nın nüfusuna ilişkin Rus kayıtlarını, başta Rus ve Gürcü kaynakları olmak üzere çok sayıda tarihsel kaynağı ortadan kaldırması gerekiyor. Masa başında yazılan tarihe, tarihin böyle yazılmasından siyasal sonuç bekleyenler inanabilir, ama masa başında yazdığınız tarihten önceki tarihleri bilenleri buna inandırmanız mümkün değil! Güney Osetya sorununun çözümüne katkı yapmanın yolu da, -tek amacınız Güney Osetya’yı Kuzey Osetya’ya katmak bile olsa- yalan tarih yazmak olamaz.
------
Türkiye Osetlerinden Başbakana açık mektup

Ajans Kafkas | 05.08.2004 | 16:15:02 | Views: 127 | Türkiye

Türkiye’de yaşayan Osetler tarafından kurulan İstanbul Esenler'de bulunan “Poyrazlı Kafkas Kültür ve Yardım Derneği” Gürcüstan ziyaretine hazırlanan Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’a hitaben bir açık mektup yayınladı.
Mektupta Gürcüstan ve Güney Osetya arasında tırmanan gerginlik, Gürcüstan'ın Güney Osetya'ya karşı uyguladığı baskılar dile getiriliyor.
Kısa adı Poyder olan derneğin açıklamasını yayınlıyoruz.

T.C. BAŞBAKANLIK


04.08.2004

Sayın Başbakanım,
11-12 Ağustos 2004 tarihleri arasında düzenlemeyi planladığınız Gürcüstan gezisi dolayısı ile bazı duyarlılıklarımızı size iletmek istedik.
Biliyoruz ki tarih boyunca hiçbir barış, savaşarak sağlanmadı. Barış ancak sağduyu içerisinde gerçekçi diyaloglarla mümkün oldu.
Biz Türkiyeli Osetler ve Kuzey Kafkasyalılar olarak, son günlerde Gürcüstan, ve onun ihtilaflı komşusu Güney Osetya'da yaşanan gelişmelerden dolayı son derece büyük kaygı duyuyoruz.
Gürcüstan'ın SSCB döneminde, eski özerk bölgesi olan Güney Osetya ve özerk cumhuriyeti olan Abhazya'yı tekrar üniter Gürcüstan yapısı altında birleştirmek maksadıyla güttüğü saldırgan tutum; kan, şiddet ve istikrarsızlık kaynağı olacak yeni bir savaşı kapımıza getiriyor.
Yıllardır, tarihi vatanlarındaki güneyli Osetler'i Gürcüstan'ı terk etmesi gereken misafirler olarak tanımlayan Gürcü yönetimi bu tutumuyla dünya devlerinin güçler dengesi oyununda bilerek ya da bilmeyerek bir piyona dönüşüyor, 1991'de Gürcüstan'ın saldırıları sonucu bine yakın insanın ölümü, binlercesinin yaralanması ve on binlercesinin de mülteci durumuna düşmesiyle sonuçlanan kanlı oyunu bugün de sahnelemeye çalışıyor.
Resmi Gürcü tezlerinin aksine, güneyli Osetler Gürcüstan'ın misafirleri değil, o coğrafyanın bilinen en eski halklarındandır. Yapılan arkeolojik araştırmalar Osetler'in uzak ataları İskitler'in M.Ö. 7. yüzyıldan beri Güney Osetya'da yasamaya başladıklarını gösteriyor. Ortaçağ'dan beri Oset (Alan) Krallığı komşusu Gürcülerle iyi ilişkilerini sürdüre geldi.
Güney Osetya'nin Gürcülerle olan "zoraki" birliği 19.yüzyıl ortalarında yörenin Çarlık Rusyası tarafından istila edilmesinden sonra başladı. Çarlık Rusyası silah zoruyla işgal ettiği Güney Osetya halkının ulusal topraklarını Gürcü feodallerinin mülkü olarak ilan etti.
1917 Rus devriminden sonra Gürcüstan'da iktidarı elinde tutan Menşevik Gürcü yönetimi zamanında da Güney Osetya tıpkı Abhazya gibi zorla Gürcüstan'a ilhak edilmeye çalışıldı ve ağır baskılara uğratıldı, Osetya yöresi tamamen yakıp yıkıldı, yağmalandı, köy ve kasabalar yerle bir edildi.
Sovyetler Birliği'nin kurulmasından sonra Stalin tarafından böl/yönet politikasının uygulanması ile Oset halkı 1922'de güney ve kuzey olarak ikiye bölündü ve Güney Osetya 20 Nisan 1922'de "özerk bölge" statüsüyle Gürcüstan S.S.C.'ne bağlandı. Kuzey Osetya ise 7 Temmuz 1925'te "özerk bölge" olarak Rusya'ya bağlandı, sonra da 5 Aralık 1936'da statüsü "özerk cumhuriyet" statüsüne yükseltildi. Halen de Osetler, Gürcü ve Rus devletleri arasında paylaşılmış durumda. Ancak dış etkenlerin oluşturduğu bu yapay idari ayrılık dışında Güney Osetya, halen Rusya Federasyonu icinde yer alan Kuzey Osetya Cumhuriyeti ile tam bir etnik, tarihi ve kültürel bütün oluşturmaktadır.
Sovyetler Birliği'nin dağılmasıyla Gürcüstan'la hukuki anlamda hiçbir bağı kalmayan Güney Osetya, halkın %99 katılımıyla gerçekleştirilen referandumla Kuzey Osetya'yla birleşme yönünde iradesini ortaya koydu. Şüphesiz ki bu kararda 80'lerin sonlarında hayatin her alanında maruz kaldıkları "üstün Gürcü ulusu", "tanrı tarafından seçilmiş Gürcü ulusu", "Gürcü topraklarında misafir Osetler", "işgalci Osetler" gibi söylemler de etkili olmuştu.
Ancak Güney Osetya'nin Kuzey Osetya ile birleşme kararı devlet destekli silahlı Gürcü gruplarının, ardından da Gürcü ordusunun Oset yerleşimlerine saldırısı ile karşılık buldu. Çatışmaların sonucu olarak günümüzde yüzbine yakın Oset, mülteci halde; yurdunu terk etmeyen Güney Osetyalilar ise Gürcü ambargosu altında olumsuz koşullarında yaşamını sürdürüyor.
Ekonomik yaptırımlarla başarılı olamayan Gürcüstan devleti son günlerde yaşanan; Osetya seçimlerinin engellenmeye çalışılması, milletvekillerine yapılan saldırılar, asılsız nedenler öne sürerek sınıra asker yığma ve muhtelif provokasyonlar ile, 1992'den beri bağımsız olan Güney Osetya'yi silahlı güce dayalı bir yol izleyerek topraklarına katma sinyalleri veriyor.
Biz Türkiyeli Osetler ve Kuzey Kafkasyalılar olarak Kafkasya'da ve dünyada savaş istemiyoruz.
Bugüne kadar izlemiş olduğunuz barış yanlısı ve objektif politikalar doğrultusunda biliyoruz ki siz de aynı duyarlılığa sahipsiniz. Ulu Önderin "Yurtta sulh cihanda sulh" sözünü şiar edinmiş Türkiye Cumhuriyeti'nin vatandaşları olarak kapımızda bir savaş çıkarmak için fırsat kollayan, Acarya'dan sonra gözunu Abhazya ve Güney Osetya'ya diken Gürcüstan Devlet Baskanı Mikhail Saakaşvili'yle yapacağınız görüşmede konuyu gündeme getirmenizi bekliyoruz.
Saygılarımızla,
POYRAZLI KAFKAS KULTUR VE YARDIMLASMA DERNEĞİ adına
Yönetim Kurulu Başkanı
Mutlu Şahingöz
Son düzenleyen asla_asla_deme; 26 Aralık 2008 15:17 Sebep: Kırık Link