Arama

Çerkez Kültürü ve Yaşam Tarzı - Sayfa 2

Güncelleme: 25 Temmuz 2018 Gösterim: 110.503 Cevap: 55
kaf_kef - avatarı
kaf_kef
Ziyaretçi
6 Ekim 2007       Mesaj #11
kaf_kef - avatarı
Ziyaretçi
ÇERKES KÜLTÜRÜ

Sponsorlu Bağlantılar
EŞ SEÇME VE EVLİLİK TÖRENLERİ


Çerkesle genel anlamda, gelenek ve yasam biçimlerinde Türkiye'deki diyer toplumlardan daha genis ve özgürdürler. Onlarda "söz kesilmez", genç kiz ve erkekler çevrelerinde "göz gezdirip" en uygununu arastirirlar. Genelde Lazlardan, Türklerden veya Kürtlerden dahageç evlenirler. Bu evlenme yasinin 25-30'lara kadar çiktigi da görülür.
Çerkeslerde evlenme yasinin yüksek olmasinin bir nedeni; geleneklere göre, büyük kardesin evlenmeden küçügünün evlenmemesidir. Birçok kisi, büyklerin evlenmesini beklerken evlenme yaslarin epey geçiyorlar. Günümüzde bile bu gelenegin sürdügü söylenebilr. Hatta bu gelenek yüzünden bir çok kisi de evlenmeden kalabiliyor. Bir diger neden ise, eslerin olgunluga erismesini bekleme ve üstlendigi aile yükünün sorumlulugunun önemli görülmemesidir.
Diger yandan Çerkeslerde iç güveysi gitmek seklinde bir durum hemen hemen hiç görülmemektedir. Bu ayni zamanda ataerkil aile yapisinin egemenliginden de kaynaklanmaktadir. Ayrica iç güveysi giden erkegin gidmis oldugu ailede söz ve karar sahibi olmayisi çerkes erkegi için kabullenilebilecek bir durum degildir.
Çerkes toplumunda genç kiz ve erkekler arasindaki iliski ve etkilesim son derece açik ve olagandir. "Zekhes" diye adlandirlina toplantilarda kizlar ve erkekler birarada bulunur, bu tplantilarda gençler bir birlerini tanir, konusur, oyunlar oynar, "Ksenlik "yapar. Ksenlik iliskisi flört iliskisine denk düsen bir iliskidir. Bu iliskide genç kiz ve erkek duygu ve düsüncelerini sözlerle paylasarak daha yakindan birbirlerini tanirlar. Bu iliski gençlerin es seçiminde daha dogru ve bildik kararlar almasinada etkilidir. Evlilik öncesi bu sosyal iliskiyi yasamis olan gençlerin evlilikleri, eger gerçeklesirse, daha gerçekci ve saglam temellerde dayanir. Bu yüzden Çerkeslerde esler arasinda çatismalara, bosanma, terk etme, ayri yasama, vb. durumlara çok az rastlanir.
Bununla birlikte Çerkeslerde "görücü usulü" ile evlenmelere çok az rastlanir, yukarida açikladigimiz biçimde bir iliskiye sahip genç kiz ve erkekler eslerini kendileri seçerler, aileler ise bu konuda kendilerine gelen önereyi kabul ederek, kiz isteme, nikah ve dügün gibi geleneklere uygungerekli yükümlülüklerini yerine getirirler.
Gerekliliklerin yerine getirlimesinde, aile ve toplum büyüklarinin ortak karar ve uygulamalari etkilidir.Gençler bu asamadan sonra devreden çikmislardir. Bu islemlerder söz söyleme ve karar alma, onlara etkide bulunma haklari kalmamistir. Aile üyeleri, akrabalar ve bir arada yasayan toplulugun yaslilari gerekli islemleri ortaklasa gerçeklestirir.
Çerkeslerde evlilik saygi uyandiran, mutluluk nedeni olan bir kurumdur. Evlilik kurumu büyük bir dügünle kurulur ve bu dügüne büyük önem verilir.Dügün yapan aileye sosyal yardimda bulunmak bir gelenek oldugu kadar, yardimam katilmamak ayip sayilmaktadir. Dügünlere ailenin tanidiklari ve akrabalar disinda da çevre köylere tek tek haber verilir, davet edilir. Dügüne katilan misafirler köyde yasayanlar tarafindan paylasilarak agirlanir. Dügünler bir kaç gün sürer. Bu dügünlerde evlenen erkek kendi dügününe katilmaz ve ortalikta görünmez, dügün boyunca bir arkadasinin ailesi yaninda kalir. Dügün sonrasi evlenen kisinin evine getirilmesi yine arkadaslari tarafindan düzenlenen küçük bir törenle olur Evlenen kisinin dügün öncesi ve dügün boyunca kaldigi arkadaslarinin evi artik bir akraba evi olarak kabul edilir. Günümüzde bu gelenklerin hepsinin uygulandigi söylenemez, özellikle kentlerde yasayanlarin bu gelenekleri uyguluyabilmesi dahada zorlasmaktadir.


kaf_kef - avatarı
kaf_kef
Ziyaretçi
7 Ekim 2007       Mesaj #12
kaf_kef - avatarı
Ziyaretçi
ÇERKES KÜLTÜRÜ

Sponsorlu Bağlantılar
GİYİM KUŞAM VE BESLENME ALIŞKANLIKLARI

Giyim Kusam: insanlar örtünmek ve korunmak için giysiler giyerler. Korunmak için olsa bile giyilen giyisiler, onlari giyen insan topluluklarinin yasayis biçimlerinin göstergelerindendir. Anavatanlari Kafkasya olan ve orada yasayan insanlarin giysileride dogal olarak o bölgenin cografyasini ve insanlarinin etkilerini tasir.
insanlari giyim ve kusamlari; o insanlarin yasamini, kisiligini, sosyo-ekonomik durmunu, toplumsal statüsünü yansitan göstergedir. Çerkes topluluklarinda da böyledir, giyim ve kusamlari yasam biçimlerine uygunlu gösterir.
Kafkas Halk Danslri adli kitapta (Koçkar, 1979; 216-217) çerkes giyim ve kusami söyle aktarilmaktadir: Çerkes erkekleri " Çerkeska" diye adlandirlilan bir giysi giyerlerdi, bu giysinin etekleri diz boyunu geçecek sekilde uzun ve genistir, gögsünde agaçtan yapilmis fiseklikler ve bunlarin gümüsten kapaklari vardir. içine açik tonda gömlek giyilir, kendi rengi ise çogunlukla koyu tonda olur. Baslarina evde kadinlar tarafindan elle yapilmis Kalpak takarlardi, bunlarin üzerine keçi kilindan dövülerek yapilmis yamçi adi verilen bir giysi giyerlerdi. Yasamlarini önemli kismi at üzerinde geçtigi için yamçinin uzun olmasina dikkat edilirdi.Yamçinin boydan boya açik olan önünde boyun kisminda gümüs bir tutturmalik bulunur. Ayaklara bazen diz boyunu asan yumusak deriden yapilmis altin yada gümüs tokalarla baglanabile çizmeler giyilir, bel'de ise üzerinde kilinç, yagdanlik, kama bulunan beli saran deri kemer bulunurdu.
Kamalrin sapi kemik, gümüs yada altin islemeli ve iki agzida keskin olurdu. Kilinçlarin agzinin daha düz, kesici ve delici özelligi olmasina dikkat edilirdi. Boyun yada basa sarilan siyah yada beyaz Çuha'dan yaplmis baslik ise; basi yagmurdan korumak içindir.
Çerkes kadinlari ise zerafet ve asaletlerini yansitan giyecekler giyerlerdi. Kaftan diye adlandirilan giysinin üst kismi vücüda tam oturmustur, bel'e takilan kemerin asagisinda kalan kisim uzun ve yere kadar açiktir. Açiktan iç giysi görülür, bel'den baslayan gümüs, altin, pirinç dügmeler üçgen biçiminde ve boyun altina dogru uzanir. Kaftan mat renklerde olup kadife, ipek, atlas gibi kumaslardan dikilmistir. Kollar genis ve uzun olup üzerinde süsleme sanati örnekleri vardir. iç'lik Kaftan'in içine gelir Üzerinde ve alt etek önünde gümüs,sim-sirma islemeler görülür. Basa kep biçiminde baslik, üzerinde alti, gümüs, sirma, inci islenmistir. Basa dik olarak giyilmasine dikkat edilir. Basa yine basliktan tutturularak ipekli kumastan yapilmis genellikle beyaz basörtüsü örtülür.
Çerkeslerin geleneksel kadin ve erkek iysileri oalrak tanimlanabilecek bu giysiler, Çerkesler tarafindan göç yoluyla geldikleri Türkiye'de terk edilmistir. Göçten sonra bir süre bu giysileri giymeye devam etmisler, daha sonra içerisinde yasadiklari toplumun giysilerini giymeye baslamislardir.

Beslenme Aliskanliklari: Çerkes topluluklarinin beslenme aliskanliklari göçten sonra gelip yerlestiklei topraklarda önemli degisikliklere ugramistir. Fakat yine de kendilerine özgü geleneksel yemekleri yapmaya özel önem verirler.
Misir unundan yapilan ekmeklere artik rastlanmassa bile bolca hamur yemekleri çesidi bulundugu söylenebilir. Hamurdan yapilan yemeklerin içine patates, peynir koyarak haslamak ya da kizartmak yaygin geleneklerdir. Ocak içerisinde et ve peynir kurutma gelenegine artik pek rastlanmaz.
Çerkesle et ve süt ürünleri bolca kullanirlar, özellikle et ürünlerini konuklara sunmak köklü bir gelenektir. Et haslanarak oldugu gibi, tuzlanarak da kizartilip yenir


Misafir - avatarı
Misafir
Ziyaretçi
7 Ekim 2007       Mesaj #13
Misafir - avatarı
Ziyaretçi
ÇERKES YEMEKLERİ

Çerkeslerin yemekleri kendilerine has özellikler taşır. Yemekler daha çok et ve süt ürünlerine dayanır. Sebzeye pek itibar etmezler. Şişmanlığı kınayan Çerkeslerin kuvvetli ve sağlıklı bünyeye sahip olmalarının yemek kültürleri ile doğrudan alakası vardır.
Pasta
Çerkesler ekmek yerine pasta dedikleri ve ufak darı veya mısır unundan pişirilmiş lâpayı tercih ederler. Pirince daha az kıymet verirler. Pasta yapılacak ufak dârıyı evvelâ ona mahsus tahtadan yapılmış el değirmeniyle çekerek tamamen kabuğunu çıkarırlar. Sonra içindeki beyaz darıyı suda pişirerek pasta yaparlar. Mısırı da değirmene vermeden evvel fırında iyice kuruttukları için pastalık mısır unu bir dereceye kadar kavrulmuş demektir. Bunu da suda kaynatarak pasta haline getirirler. Her nevi pasta istendiği şekle konabilecek derecede katı yapılır. Bazen tuz katarlar bazen katmazlar, pirinci olduğu gibi temizleyip kaynatırlar.
Pastayı şeven denen dibi yuvarlak kulplu demir tencerede kuvvetli ateş üzerinde ve demire temas eden kısmı da kızaracak derecede iyi pişirdiklerinden hamur tadı vermez. Çerkesler sacayağı kullanmazlar. Tencereyi ocağın içine daima asılı duran, istenildiği derecede kaldırılıp indirilebilen ve lehunç-tlexunç adı verilen demir zincire asarak kaynatırlar.
Pastayı karıştırmak için belağ dedikleri küçük bir tahta ve düz kürek kullanırlar.
Tencere yere indirilir belâğla güzel karıştırılıp tekrar asılır. Bu suretle bir kaç defa indirilip bindirilerek iyi bir şekilde pişmesine dikkat edilir. Pasta birlikte yenecek katığa göre sofranın üzerine dâire veya yarım daire şeklinde ince ve uzun olarak konur. Bazen de sofrada bulunacak her misafirin hissesi birbirinden ayrı olarak konur ve bu şekil daha kibar sayılır.
Pasta yekpâre ve daire şeklinde sofraya konursa birlikte yenecek "şıpsı", yağda kızartılmış ve üzerine tereyağı veyahut kaymak konmuş peynir, söğüş et ile yenmek üzere yapılan güzel salça pastanın ortasına oyulan çukura konur. Pişmiş et, kuru peynir, ufak ufak doğranarak pastanın sathına biraz batırılmak suretiyle konur.
Pasta el ile lokma haline getirilerek yendiği için sofradan evvel ve sonra eller behemehal sabunla yıkanır. Temiz peşkirle kurutulur. Hizmet eden sağ eliyle ibriği, sol eliyle leğeni tutar ve dizlerinin üzerine biraz çömelerek suyu döker. Misafirler el yıkamak için yerlerinden ka1dırılmaz. Apleş dedikleri peşkir ekseriyetle kızların ketenden yaptıkları uçları nakışlı, beyaz ve uzunca temiz bir havludur. Fakat yemek yerken kimse kucağına havlu koymaz.
Haluzz-Haluj
Üçken şeklinde yağda kızartılmış peynirli puf böreğine haluz derler. Bir de ince açılmış hamurun içine peynir ve soğan koyduktan sonra yumurta büyüklüğünde veya biraz daha büyük boyda yuvarlak hale getirip suda pişirirler ki buna da psihaluj derler. Su böreği gibidir. Bu börek pek muteber olmadığından ağır misafirlere ikram edilmez. Bazen de suda kaynatıldıktan sonra ve meselâ ertesi gün yenmek istenirse kızartıp da yerler. Haluz sofraya bir sahan içinde olarak konduğu gibi bazen de öylece konur. Koparıp dağıtmamak için el ile tutularak ısırılıp yenir. Haluzz-Haluj pasta gibi ekmek makamında safraya konduğu için yoğurt, kaymaklı süt, tereyağı, bal veya tiritle yenir. Ekseriya hediye olarak akraba ve ahbaplar arasında hediye olarak götürülür. Halujun bir de patatesli cinsi vardır ki bu da şu şekilde yapılır. Patates sayulduktan sonra su içinde kaynatılarak güzelce pişirilir. İçine biraz kırmızı biber, tereyağı, tuz konur ve evvelce hazırlanmış olan açılmış dört köşeli yufka içine konur, yufkanın bir yarım daire şeklinde yapıştırılmasını müteakip biraz durduktan sonra kaynar suyun içine atılır ve kaynatılır. Sıcağı sıcağına yenir.
Meterej
Katıca hamuru uzunca ve ince yuvarlak bir ha1e koyduktan sonra üçer parmak boyunda keserler. Her parçayı ince çubuklar dan yapılmış beyaz ve temiz sepet üzerinde yuvarlayarak içi biraz boş ve üstü kertikli bir hale getirdikten sonra kaynar yağ içinde kızartırlar. Bu suretle yapılan meterej taneleri hediye olarak başka yere gönderilecek ise ince kınnapa dizilir. Haluj gibi bir sahan içine konur ve onun gibi katıklarla yenir.
Mejag
Ufak darı unundan yapılmış cıvık bir hamuru yassı bir kap içine koyarak fırında pişirirler. Mejag adını verdikleri bu yemekleri daha büyük yapmak isterlerse fırının içine kızdırılmadan üç parmak kadar yükseklikte olmak üzere çamurdan büyük bir dikdörtgen yada dörtgen yaparlar. Fırın kızınca bu dikdörtgenin içine cıvık hamur kepçe ile dökülerek ağzına kadar doldurulup pişirilir, piştikten sonra fırının ağzını muvakkaten yıkarak çöreği bozulmadan çıkarırlar. Bir tanesi öküz arabasının içine ancak sığar. Mejagtan icap ettikçe baklava biçiminde ufak parçalar halinde kesilerek sofraya konur. Bununla da haluj ile yenen katıklar yenir.
Bedjın
Yulafın kabuğunu güzelce çıkararak özünü kaynatırlar. Sonra kıvamını buluncaya kadar belağla ça1arlar. Bu bulamacı kaşık ile yerler. Bedjin Avrupalıların "purej"dedikleri yemek ise de ondan lezzetli ve nefis olur. Bedjin sıcak olarak bal şerbetiyle yenir. Biraz yapışkan olduğu için dikkat etmeyenlerin dilini yakar. Bu misafire ikram edilen yemekler arasına girmiyor.
Haluğ ekmek

Ekmeği somun halinde fırında pişirirler. Pide ve yufka yapmazlar. Buğday, mısır unundan yapılan somunlar fırına konurken altının temiz olması için küreğin üzerine genşi meşe yaprağı koyarak fırına atarlar.
Piştikten sonra da sıcak iken yapraklar çıkarılır ve altı güzelce kızarmış olarak servise konur. Çerkesler ekmeği az kullanırlar.
Stir- Çorba
Stir denen çorbaya Çerkesler çok önem vermezler ve az yerler. Mısır çorbası iki suretle yapılır. Mısır evvela (suxu) de döverek kabuğunu çıkarırlar. Sonra suda pişirerek içine bir miktar süt katılır. Bazen az da olsa fasulye tanesi katarlar. Üzerinde yağla haşlanmış biberli soğan gezdirirler. Bunu öğlen dışında yemezler. Bazen de suhuden çıktıktan sonra mısır taneleri 3-4 parçaya ayrılacak surette el değirmeninde kırılır. Sonra birinci usuldeki gibi pişirler. Ufak darı özünden yapılan çorbalar da aynı şekilde pişirilip hazırlanır ve onlara da süt katılır. Ufak darı çorbası daha kibar sayılır. Çorbalar ekmek ile yenir.
Lepsi
Et suyudur. Çerkesler bunu çok severler. Taze eti haşlayıp içine biraz tuz koyarlar. Yerken üzerine az miktarda siyah biber ekerler.
Gumilej
Darı (fug) unuyla baldan ve bazı nebatların eklenmesiyle yaptıkları bir nevi ekmektir. Gumilej kuvvetli bir yemektir. Bu nedenle senelerce muhafaza edilebilir. Çerkesler savaşlarda bunları terkelerinde taşırlar.
Söğüş
Çerkesler tâze eti daima söğüş yani haşlama halinde sıcak yerler. Başka şekilde pişirmeyi bilmezler. Haşlanacak et, sofrada bir adam önüne konabilecek büyüklükte olmak üzere parçalara ayrıldıktan sonra kaynatılır. Haşlanmış et iki şekilde sofraya konur. Bazen parçalar tirit olarak büyük bir kâse ile sofraya konur. Bunu kibarlar yapmazlar. Bunun için başlanmış ve biraz soğutulmuş et parçaları her şahsın önüne pasta parçalarının üzerinde konur. Eti bitirip yemek için yapılan cevizli nefis salçalı tabak içinde yahut pasta müdever ise oyulmuş çukura konur.
Leğejağ- Kuru et
Koyun ve semiz sığır etlerini pastırmalık gibi ince ve güzel kesip tuz ve az sarımsakla iki üç gün terbiye ettikten sonra ocağın içinde seyrek çitler üzerine dizerler. Altında çok ıs vermeyen gürgen ağacından mütedil bir ateş yakılır. Arada çevrilerek bir kaç gün zarfında güzelce kurutulur ve nefis bir et olur. İşte bu kuru eti icap ettikçe şişe takarak köz üzerinde güzelce kızarttıktan sonra birer lokma olacak derecede ufak parçalar halinde doğrayıp pastanın üzerine koyup yerler. Bazen de kızartmadan önce ufak doğranır, sonra tava içinde kızartılıp yağıyla beraber pastanın ortasındaki çukura konur.
Şipsi
Meşhur çerkes tavuğu (Şipsi) çoğu cevizden bulamayanlar yağda kavrulmuş undan ve bazıları da süt ilave ederek yaparlar. Şipsi daima pasta ile yenir. Şipsi pastanın oyulmuş ve kenarları biraz çıkık yapılmış büyük çukurun içine doldurulur. Etler de yarısı dışarıda kalacak ve tutulup çıkarılacak surette çukurun kenarına dizilir.
Değelibj
Kavurma ettir. Etler ufak pârçalara ayrıldıktan sonra kendi yağında kavrulur. Teneke ve kutulara konur yine kendi yağı ile üstü örtülür. Ateşte ısıtılıp pasta ile yenir.
Vedbesim
Kuzu kebabı, hıdrellez kuzusu gibi tandır kebabıdır. Kuzu kesildikten ve iyice temizlendikten sonra yanına baş, ciğer ve böbrek eklenerek sıcak tandıra konur. Tandırın ağzı iyice kapatılarak sıvanır. 2-3 saat bırakıldıktan sonra tandır açılır, ilik gibi pişmiş et bıçakla parçalanır ve tepsiye konur.
Metazz
İyice yoğrulan mayalı hamur açılır, içine çerkes peyniri, biraz da tuz konarak iki yumurta, hacminde kapatılır. Kaynar suyun içinde iyice kaynatılır, sıcak sıcak yenir.
Seheş
Bildiğimiz sütlaçtır. Aynı şekilde yapılır, sıcak ve soğuk olarak yenir.
Suqu
Bir nevi kuru darı unudur. Erler bunları gıda gibi heybelerine koyarlar, seferlere, savaşlara götürürler, gittikleri yerlerde, dağlarda ateş yakıp suda pişirirler ve yerler. Yahut sıcak süt ilâve edilerek pişirilir, tabağa konur ve soğuyunca üzerine kaymak ilave edilerek yenir.
Adighe kueyej-Çerkes peyniri
Evvela iki kilo süt ateşe konur. 2-3 gün önceden kalma ekşi yoğurt suyu süt kaynama derecesine varınca yavaş yavaş kepçe ile dökülür. Süt içinde beyaz topraklar, üstünde yeşil su oluşuncaya kadar hafif ateşte kalır. Tel süzgeç ile süzülür. Şekil vermek için 1-2 defa çevrilir ve ılık iken iki tarafı tuzlanır, bir tabağa konur. Böyle taze iken yendiği gibi bir dolaba veya rafa da konularak kurutulur. Uzun bir zaman dayandığından sonraları da yenir.

Not: Bu yazı Jabagi Baj'ın Çerkesya'da Sosyal Yaşayış-Adetler adlı kitabından faydalanılarak hazırlanmıştır. (FT)
kaf_kef - avatarı
kaf_kef
Ziyaretçi
8 Ekim 2007       Mesaj #14
kaf_kef - avatarı
Ziyaretçi
ÇERKES KÜLTÜRÜ

HALK OYUNLARI VE DANSLAR


Genel anlamda halk oyunlari ve dans, insanlarin doga ve toplum olaylarini soyutlayarak hareketlerle anlatimlardan dogmustur. ilk örnekleri ise dinsel ayin ve törenlerde ortaya çikmistir. insanlar danslarla; bir yandan yagmurü, kar, rüzgar ve canlilar yani daga olaylarini anlatirken diger yandan doga üstü olaylarinda anlatmak istemistir.
Her toplumda kendi toplumsal motiflerin islendigi halk danslari o toplumun aynasi görünümüne sahiptir, çalinan çalgi, canlandirilan hareket anlatilan olay, bize o toplumun yasam tarzini ve birikimlerini gösterir. Toplumla birlikte dogan halk danslari süreç içinde toplumsal gelisime ve paralel bir gelisim çizgisi izler.
Kafkas halk danslari yüzyilardir, Kafkasya insaninin günlük yasaminda çok önemli bir yer tutmaktadir. Dügünlerde, bayramlarda, savaslarda, evdeki senliklerde,konukagirlama-ugurlamada, kis ve yaz gecelerinde, arkadas toplantilarinda, dans günlük yasamin bir parçasidir. Bu danslarda toplumun bütün hareketleri bir arada görülebilir.
Çerkesler halk oyunlarini çok severler, oyunlari bilmeyen kisi yok gibidir. Halkin özelliklerini yansitan önemli bir kültür ögesi olarak görülen oyunlar hemen hemen her toplantida, bir araya geliste oynanir. Mizika veya Akardeon esliginde oynanan oyunlarda, kizlar ve erkekler ayri saflarda karsilikli olarak ayakta durmak kosulu ile dizililer ve müzige el vurarak tempo tutarlar.
kaf_kef - avatarı
kaf_kef
Ziyaretçi
9 Ekim 2007       Mesaj #15
kaf_kef - avatarı
Ziyaretçi
ÇERKES KÜLTÜRÜ

DİL, EĞİTİM VE EDEBİYAT

Dil, insanlari duyduklarini ve düsündüklerini anlatmak için kullandiklari söz dizgesidir. Dil bilinçle birlikte varolmus ve onunla karsilikli olarak etkileserek gelisrnistir. insanlar dili ögrenir, alisir ve yineleyerek bütün yasaminda kullanir. insanlar kültürü dil araciligiyla kurar ve gelistirir, dil ayni zamanda kültürün bir dalidir. Toplumlarin konustugu diller yasamlarinin sözcüksel plandaki yansimalaridir.

Dillerin gelisimi toplumsal gelisimle paraleldir. O halde diller toplumlarni valik nedenlerindendir, toplumsal Üretime araç olurlar. Dil toplumsal üretim ve gelisimde önemli bir araçtir. Bu araç olma islevini dil, yazi dili olabilmesiyle gerçeklestirebilir. Yazi dili toplumlarin kültürlerini ortaya çikartir, onunla ifade bulur. Kafkaslar antik çaglardan beri diller ve halklar daglari olarak bilinir. Kafkasya'nin otokhtonlarinin dillerine iber-Kafkas dilleri adi verilir. Çerkesler iber-Kafkas dillerinin Kuzey Kafkasya gurubundandir.

Çerkesler çesitli kaynaklara göre, 1800'lü yillarda kendi dilleriyle okuyup yazmaya baslamislar. Sovyet devrimine dek bir gelisme gösteremeyen yazin dili, bu dönemde kazanilan haklarla bir sürece girmis, kendi dilinde okuyup yazmaya baslayan halk ulusal edebiyatinin ürünlerini vermeye, kültürel birikimini yazi diliyle ifade etmeye baslamistir. Kiril alfabesiyle okuyup yazan Kafkasya'daki Çerkesler sonraki dönemlerde ulusal gelisimlerine kosut ürünler ortaya koymustur.

Çerkes toplulugunu olusturan kabilelerin her biri farkli bir dil konusmaktadir, bu dillerin her biri Kafkas dilleri ailesini olusturan dillerdendir. Çerkes topluluklari aralarindaki bu dil farkliligina karsin ortak sanat, edebiyat ürünleri yaratabilmekteydi, bunda etkili alan en önemli sey sanatin yasamlarinin vazgeçilmez bir parçasi olusuydu. Ortaya çikan sanat ürünleri ise bir birine yakin olan topluluklar tarafindan hem paylasilmakta, hem de kendilerine özgü olan seyler bunlara katilarak zenginlestirilmekteydi. Çerkesler arasinda, dansli toplantilar, dügün, gelin alma törenleri, savaslar, at yarislari, güresler, dinsel törenler gibi törenler yaninda konuk agirlama, birlikte çalisma, yardimlasma gibi kolektif aktivitelerde bulunurdu. Bu aktiviteler sanatsal estetigin ortaya kondugu aktivitelerdi.
Folklorik de olsa bu sanat ürünleri sözlü edebiyatin, baska bir deyisle yazili edebiyatin ilk kaynaklarini olustururlar. Bu sözlü halk ürünleri; 1. bitki ve hayvan hikayeleri, 2. masallar, 3. macera, kiz alma ve mal-mülk edinme, 4.tarihsel konulu efsanevi hikayeler, ve 5. toplum yasami üzerine hikayeler olmak üzere gruplandirilabilir.


Zengin kaynaklara sahip Çerkes edebiyatinin asil gelisimi belirtmis oldugumuz gibi, Sovyet devriminden sonraki yillara rastlamaktadir. Bagimsiz ve özerk bir yapiya kavusan Cumhuriyetler kendi dillerinde okuyup yazmaya baslayinca kendi ulusal edebiyatlarini yaratmaya basladilar ve bunun ürünleri kisa sürede ortaya çikti. Edebiyat ve dil ile ilgili çalismalar günümüzde halen devam etmektedir.

Bu genel görünümü yaninda Çerkeslerin1864 yilinda Osmanli'ya göçlerinden sonraki durumlarina bakacak olursak, bu dönemde de dil ve edebiyat çalismalarinin ciliz da olsa varoldugunu görürüz. Göçten sonra Çerkes aydinlari ve edebiyatçilari kendi dillerinde alfabeler hazirladilar, sanatsal etkinliklerde ve örgütlenmelerde bulundular fakat bunlarin hepsi baskilardan ve anti-demokratik uygulamalardan nasibini alarak basarisizliga ugradi. Ancak 1945'te biçimsel demokrasiye geçilmesiyle birlikte, göçteki Kafkasli aydinlarin daha önceleri kesintiye ugrayan çalismalari eskisinden zayif ve geri düzeyde de olsa yeniden basladi. Özellikle 1950'den sonra bazi Kafkas dernekleri kurulmus, dergiler ve kitaplar yayinlanmaya baslamistir. Bu sureç dönem dönem kesintiye ugrasa da, 1960'li yillardan sonra nispeten daha verimli bir gelisme oldugu görülür. Yine bu dönemde Çerkes yazinina iliskin ürünler yaninda, Çerkes edebiyatinin önemli sayilan ürünleri de Türkçe'ye çevrilir. Çerkeslerin kendi dillerinde okuyup yazma, egitim görme olanaklari olmadisi için Tüirkçe ürünler verdikleri gorülür, diger yandan bulunduklari her ilde kurmus olduklari Kafkas Kültür Dernekleri araciligiyla kendi kültürlerini gerçeklestirme, yasatma çabalariin devam ettigi söylenebilir.
kaf_kef - avatarı
kaf_kef
Ziyaretçi
10 Ekim 2007       Mesaj #16
kaf_kef - avatarı
Ziyaretçi
ÇERKES KÜLTÜRÜ

İNANÇ SİSTEMLERİ

Din, inanca dayanan doga üstü tasarimlar ve islemler dizesidir. Toplumsal bir olgudur ve üretim sürecinde insanlara egemen olan güçlerin fantastik bir yansimasi olarak toplumsal bilincin özgül bir biçimidir. Din ilkel komünal toplum biçiminin belli bir asamasinda kavranilamayan doga güçleri karsisinda insan güçsüzlügünün yansimasi olarak dogmustur.

Çerkesler çaglar boyunca çesitli inançlar tasimis ve çok çesitli tanrilara inanmislardir. Çerkeslerin eskiden taptiklari belli basli tanrilar; sible, Tleps, Sevseres, Zekotha, Mezitha, Kutij ve Tesub olmak üzere yedi tanedir.


1- sible; savas, yildirim ve adalet tanrisidir. Savasa giderken ondan yardim dilenir, savas kazanildiginda Koç kurban edilir. Yildirim çarpmis a?açlar ve insanlar kutsal görünüyordu.
2- Tleps; Demir ve ates tanrisidir.ibadet'i yüksek sarp daglarda yapilirdi.
3- Sevseres; Firtinalarin, sularin ve irmaklarin tanriçasidir. Sevseres'e bulutlar ve denizler itaat ederdi, yine bu tanriya dualar edilir ve kurbanlar kesilirdi.
4- Zekotha; Gezginler tanrisidir, yolculuk ve kutsal ziyaretlere çikanlari korurdu. Konuk gelis ve gidislerinde su dökmek biçimindeki bu inanistan kalan gelenek, Anadoluda da uygulanmaktadir.
5- Mezitha; Avcilar ve orman tanrisidir.Çerkesler bu tanriya orman gölgesinde ibadet ederdi.ibadet edilen kutsal ormana, Theseg derlerdi
6- Kutij; Adalet tanrisidir. Eski kavimlerde oldugu gibi Çerkesler'de de mese agaci kutsal sayilir, agacin tanrisal bir ruh tasidigina inanilirdi. Çerkes Thamade'leri mese agacinin altinda toplanip savas ve baris islerini görüsüp, dua ederlerdi.
7- Tesub; Savas tanrisidir. Çerkeslerle Hititlerin tanrisiydi. Tesub'a ait heykeller Kafkasya'da bulunmustur. Diger bir adi ise Zevatha'dir. Çerkesler'de bunlar disinda; Oyun ve yilan tanriçasi Blevus ve Yeleus, Bal tanriçasi Merisa, Gök tanrisi Vefatha gibi tanrilar bulunuyordu.

Bu belirttigimiz Çerkes tanriçalari üç gurupta tolanabilir
1- Mutluluk kudret sahibi yaratici tanrilar
2- Dehset ve korku veren tanrilar
3- Doganin çesitli sanatlarin düzenleyicisi ve temsilcisi
Çerkesler belli dönemler için bu tanrilar için dualar ederler, adaklar adarlar ve sölenler düzenlerlerdi.

Çerkesler tarihin ilk döneminden baslayarak doga güçleriyle açikladiklari bu tanrilarina 5-6. yüzyila kadar bagli kalmislar ve onlara inanmislardir.
Özellikle Bizans imparatoru i. Jüstinyen döneminde yani Vi. yüzyilda Hiristiyanlikla tani?tilar. Bizans Cenevizlilerle iliskileri sonucunda Hiristiyanlik ve Yahudilik dinlerini taniyarak bunlari kabul ettiler. Çerkeslerin bu dinlri kabul etmelerine karsilik yinede kendi eski geleneklerini ve inanç sistemlerine devam ettiler.

Çerkesler Yahudilik ve Hiristiyanlik'tan sonra 17.yüzyilda islamiyetle tanisti.18. yüzyilda ise bu din yerlesti, Çerkes topluluklarinin bulundu?u Kuzey Kafkasya'ya savas ve istilalarda, dinsel baskaldirilara hatta muridizm hareketlerine rastlanmaktadir. Yine de her ne sekilde açiklanirsa açiklansin Çerkesler sahip olduklari kültürel degerleri, inanç sistemleriyle bütünlestirmis, kendilerine dogru gelen dinsel ögeleri alip bunlari kullanmislardir. Bunun sonucunda dinsel bir fanatizm görülmeyen Kafkasya'da Çerkes toplulu?u farkli dinsel inanislara sahip olunmasina karsin bir arada huzur içerisinde ya?anmasinida bilmistir.

Çerkes topluluklari Osmanli topluluklarina göç ederken islamiyeti kabul etmislerdi. islamiyetin savunucusu, Halifelik topraklarinda huzur, güven ve refah elde edebileceklerine inaniyorlardi.Yerlestikleri yerlerdeki geleneksel inanç biçimleriyle ters düsseler bile, inanç ve ibadetlerini yine kendi bildikleri biçimde gerçeklestirmislerdir. Bunun sonucunda da, inançlari geregi yasak olsa bile birçok kültürel degerlerini uzun süre korudular. Koruyamadiklari, terk etmek zorunda kaldiklari kültürel degerleri ve inançlarini terk edis nedeni ise; yasadiklari çeliskinin üstesinden gelememek sonucu olusan uzlasma istegindendir, denebilir.

kaf_kef - avatarı
kaf_kef
Ziyaretçi
11 Ekim 2007       Mesaj #17
kaf_kef - avatarı
Ziyaretçi
ÇERKES KÜLTÜRÜ

ÇERKES'LERDE MİTOLOJİ

Toplumlarin yasamlarinda anlami olan önemli olaylar, savas, isgal, afet, salgin hastalik vb. o toplumun insanlarinin dilinde hayal gücüyle süslenerek kusaktan kusaga aktarilarak tasinir. Bu sözlü söylenceler yazi diliyle de aktarilinca daha gerçekçilesir. Yazili ve sözlü bu söylenceler artik o toplumlarin kültürlerinin bir parçasidir. Ve bütün olarak ele alidiginda bir anlamda o toplumun kültürel birikimidir, zenginligidir.
Bir toplurnun geçirdigi sosyo-kültürel degisim evreleri halk destanlari içerisinde kendisini belli eder, ki bu destanlar o toplum yasaminin binlerce yillik birikimini anlatir. "Nart Destanlari ise Kuzey Kafkasya'nin otokhton halklarindan olan Çerkeslerin binlerce yildan bu yana ürettikleri ulusal destanlarin bütününün adidir". Nartlar, Adige, Abazin, Oset, Çeçen, Abhaz ve diger Kuzey Kafkas otokhton boylarinin ortak malidir.
Nartlarla ilgili metinlerde, anaerkil temelden basslayarak, feodalizmin ortaya çikmasina dek geçen dönemden kalma izleri ve akraba iliskilerinin açikca anlatilmasi gibi çesitli toplumsal bisimler betimlenmektedir. Özellikle ataerkil kabile organizasyonu, kendinden sonraki köleci toplum elementleri ile ve hatta feodalite ile katrnerlesmis olarak açikca canlandirilmistir. Kabile sisteminden feodalizmin ortaya çikmasina dek geçen dönem Nart destanlarinda açikca izlenebilmektedir. Destan kahramanlari kadin ya da erkek olabilmektedir, bu durum ataerkil ya da anaerkil toplumsal dönemin urünü oldugunun bir göstergesidir.
Destanlarda toplumsal yasam içindeki sorunlar ve çözümleri, toplumun zenginlikleri, kültürel özellikleri, maddi yasam ayrintilarina dek islenmektedir. Destanlarda; oragin bulunmasi, sobanin kullanilmasi, meyve ve üzüm yetistirmeleri, sarap mayalamalari, ari yetistirmeleri, atesi bulmalari, çelige su vermeleri, madeni silahlar yapmalari gibi toplumun maddi yasamina iliskin olaylar bunun göstergelerindendir.
Çerkes mitolojisi diye adlandirilan Nart destanlari isa'dan önceki çaglardan bu güne, Kuzey Kafkasya halklarinin dilinde, müziginde, sanatinda yer almistir. Destanlarda ana unsur insan yasamini daha mutlu, daha renkli kilacak olan insan sevgisidir. Kültiirel düzey anlaminda bu, ulasilan yer konusunda bir göstergedir.
Mitoloji ve Nartlar adli kitabinda Ö.Özbay, "Uzunyayla köylerin den derledigim kimi destanlari ani-destan karisimi biçiminde sunmaya çalistim" derken, Uzunyayla'da yasayan Çerkeslerin bu konuda halen zengin bir birikime sahip olduklarini göstermektedir.
Çerkeslerin kültür birikimlerinin ve zenginliklerinin önemli bir göstergesi olan destanlar, Çerkes topluluklari varoldugu günden bu yana kusaktan kusaga aktarilmaktadir. Kafkasya'da yasayan Çerkes topluluklarinin mitolojisinin bilimsel bir yaklasimla ele alinmis olmasina karsin, Turkiye'dekiler için bunu söylemek pek olasi degildir. Özbay'in çalismasibu konuda belki ilk adimdir.
Göç yolunda. gelip yerlesen Çerkes topluluklarinin destansal birikimleri ve sahip olduklari, göç tarihindeki düzeyde kalmistir, hatta eksilmis ve bilimsel bir yaklasimla ele alinmadigii için degisime ugramistir. Fakat Çerkes toplumunun kültüründe destanlarin derin , etkisi günümüze kadar devam etmistir denebilir. Arastirmaci Özbay'in Uzunyayla bölgesinde yaptigi derleme çalismalari bunun bir göstergesi olarak anlasilmalidir
Misafir - avatarı
Misafir
Ziyaretçi
3 Kasım 2007       Mesaj #18
Misafir - avatarı
Ziyaretçi
ÇERKES İSİMLERİ VE ANLAMLARI



ERKEKLER

Abrek ............Savaşçi, direnişçi
Akanda......... Abazaca erkek ismi
Aşemez......... Nart ismi
Azemet.......... Usta, becerikli
Berkan.......... Mitolojik
Berkuk.......... Misir Çerkes Memlükleri’nde kral ismi
Bersis.............Misir Çerkes Memlükleri’nde kral ismi
Beslan........... Tarihi
Bislan............ Tarihi
Çelekan........ Xabze’ye göre eğitilmiş çocuk
Çelemet......: .Yüce çocuk
Çeleşav........ Erkek çocuk,iyi çocuk
Daryal...........Kafkasya’yı kuzeyden güneye bağlayan geçitin ismi
Elbruz........... Kafkasya’da dağ ismi
Emef............ Uğurlu, aydinlik
Guşan.......... Atak, çevik
Guşav.......... Kalbin oğlu
Jabaği.......... Mitolojik
Jan...............Atak, çevik, becerikli
Janberd........Tarihi
Janberk....... tarihi
Jankat......... Mitolojik
Kafkas
Kambot......Tarihi
Kanbolat..... Tarihi
Kanşav........Xabze’ye göre yetiştirilmiş çocuk
Kuban..........Kafkasya’daki bir nehrin, ovanin ve uygarliğin ismi
Metkan........Eğitilmiş, yüce kişi
Nart............Mitolojik
Nartan.........Mitolojik
Narter.........Mitolojik
Nartkan......Nartlar’in eğittiği
Nerit..........Gözde
Nesij..........Ulaş
Nesren.......Mitolojik
Perit...........Önder
Psefit..........Özgür
Savsur.......Mitolojik
Soslan........Mitolojik ( Asetince )
Timaf........ Aydinliğimiz, uğurumuz
Yelkan.......Mitolojik
Yelmis.......Mitolojik
Yenal...... ..Mitolojik
Yetal..........Mitolojik



KIZLAR

Adiyef..........Mitolojik
Albina..........Kafkasya’da bir ırmak ismi
Bilana..........Ceylan
Dane...........Ipek
Denef..........Ipek
Dijan...........Janimiz
Dinemis......Gözümüzde
Dişeps........Altin suyu
Goşemef... .Uğurlu kadin
Goşeney.....Tarihi
Gunef.........Aydinlik kalp
Gupse........Canan, akraba
Gupset........Kalbini veren, içten, candan
Guşef ........Kalp alan, kalp kazanan
Janserey.....Tarihi
Janseri....... Tarihi
Janset........Tarihi
Jineps........Çiğ damlasi
Laşin........Mitolojik
Mafe........Uğur, aydinlik
Maze........Ay
Mizağo.....Dolunay
Nefin........Aydinlik
Nejan.......Keskin gözlü
Nelit........Parlayan göz
Neris.......Gözde
Nesij........Ulaş
Raşa........Abazaca kiz ismi
Ridade.....Mitolojik
Seteney.....Mitolojik
Sine..........Gözüm
Sinef.........Aydinliğim
Siğnem.......Gözüm
Sinemis.....Gözümde
Sipse........Canim
Tameris.....Yüceltilmiş
Tijan..........Janimiz
Tijin..........Gümüş
Zişan........Bir tek Jan
Bluesorrow - avatarı
Bluesorrow
Ziyaretçi
10 Ocak 2008       Mesaj #19
Bluesorrow - avatarı
Ziyaretçi
ÇERKES DÜĞÜNLERİ ÜZERİNE


Genelde kültürün ana temasını oluşturan üç husus vardır. 1- Doğum, 2- Evlilik, 3-Ölüm durumunda yapılan etkinlikler. Çocuk doğduğu zaman bir etkinlik yapılır, evlenirken yapılan etkinlik çok zengin ve ayrıntılıdır. Ölüye de çok değer verirler. Çünkü, Çerkesler'de insana çok değer verilir. Onun için ana başlıklarıyla düğünlerde bugünümüze faydalı olacak konuları dile getirelim, onlar üzerinde duralım...

Köy düğünleri ile bugün şehirlerde yapılan salon düğünleri arasındaki farklılıkları görebilmemiz açısından, önce köy düğünleri hakkında bize bilgi verebilir misiniz?

Kültürümüzde, gelin alma düğünü denilen “Nıseşecegu” ile “delikanlı düğünü” olmak üzere iki tür düğün vardır. “Delikanlı düğünü”, misafir gelen birini onore etmek ya da eğlence amacıyla daha çok gençler arasında yapılır. Gençler, bayanları toplar ve düğün yaparak kendi aralarında eğlenirler. Orada gençler bir araya gelirler. Bu düğünlerde katı kurallar mevcut değildir ve bunlar daha çok eğlenceye dönük düğünlerdir. Sanıyorum, bu geleneği başka hiçbir kültürde görmüyoruz. “Düğün yaptık” dediğimizde insanlar, “kim evlendi de düğün yaptınız?” diyorlar. Bizim kültürümüzde düğün yapmak için mutlaka birinin evlenmesi gerekmiyor, biz 3-5 kişi bir araya geldiğimizde de düğün yapabiliyoruz, veya bir misafirimiz geldiğinde onun için düğün yapabiliyoruz. Fakat, misafir Thamade pozisyonunda ise düğün yapılmaz.

Gelin alma düğününde yani “Nıseşecegu”de ise, gelinin bulunduğu yere gidilerek gelin getirilir. Bu olay 3 gün, 5 gün, bazen bir ay kadar sürer. Gelin alma olayı özellikle kış dönemlerine, işsiz zamanlara denk getirilir ki, uzun uzun eğlenilsin. Kadın, Çerkes toplumunda çok saygıdeğerdir. Dolayısıyla nazlandırılır. Hele genç kızlar daha çok nazlandırılır. Esasında çağrılmadan, buyur edilmeden genç kız düğüne katılmaz. Bu nedenle, düğünden önce, düğüncü aile, kızlarının (kızları yoksa yakın bir akrabalarının) yanına bir delikanlıyı katarak, ev ev dolaşırlar ve genç kızları düğüne çağırırlar. Düğün yapılır; düğün bozulduktan sonra evlerinden alınan genç kızlar, tekrar evlerine götürülürler.

Çerkes düğünlerinde oturmak yoktur. Yaşlı, genç düğüne katılan kim olursa olsun oturmaz. Sadece evli kadınlar gerilerde bir köşeden düğünü seyrederler. Bunun dışında herkesin ayakta durması, ayakta duramayacakların düğüne katılmaması gerekir. Fakat günümüzde düğün yapılırken kızlar oturuyorlar. Bunun organize edilmesi gerekir. Organize eden gençlerden biri, bir delikanlı veya bir kız oturuyorsa, onu düğüne davet etmeli, onun da düğüne katılmasını sağlamalıdır.

Düğünde erkekler bir tarafa, bayanlar bir tarafa dizilir. Düğün yapılan yerin en emin tarafı kızlara verilmelidir. En sağ başta, “baş koruyucu” denilen birisi durur, onun yanında “jan” tabir ettiğimiz “prenses” durur. Onun yanında da Xhıgebz-thamade durur. Yani herkesin duracağı oyun yeri bellidir. Onun yanında varsa misafir kız, daha sonra toplumdaki sosyal yerlerine göre diğer kişiler, en sonda da düğün sahibi aileden bir kız yer alırlar. Bu kızın yanında da koruma görevi yapan bir erkek bulunur.

Düğünlerde kızlar sırayla oyuna çıkar, erkeklerde ise sıra yoktur. Fakat onlarda gelişigüzel bir şekilde çıkamazlar. Bir delikanlı, bir kızı gözüne kestirmiş, onunla oynamak istiyorsa, o kızın sırasına denk getirir, öyle oyuna çıkar. Kendiliğinden de çıkamaz. “Hatiyako” (düğünde oyuna çıkma sırasını idare eden kimse) dediğimiz kişiyi tembihleyerek, hatiyakonun organizesiyle düğüne çıkar. Düğünün esası budur. Kızlar sıra olduklarında, ablası ya da kendi sülalesinden bir büyüğü olan kız arka sırada dikilir, düğüne katılır ama oynamaz.

Düğünler uzun sürdüğü ve sürekli ayakta durulduğu için grup grup, önce misafirler, sonra diğerleri dinlendirilir ve dinlenenlere ikramda bulunulur. Düğünden dinlenmek için çıkarken büyük olan kişiden izin istenir, geri gelindiğinde tekrar gelindiği bildirilir. Yani şimdi yapılan salon düğünlerinde olduğu gibi düğüne gelişigüzel girilip çıkılmaz.

Gelin alma düğününü kim organize eder?

Bir aile gelin alacaksa, kendisine yakın olan, o sorumluluğu yüklenebileceğine inandığı, güven duyduğu bir büyüğüne gider, durumu anlatır. “Hayırlı bir işimiz var, bize aracı olun” der. Ve o kişi bir ön toplantı yaptırır. Düğünün organizasyonunda “Ceug thamade”, düğün thamadesi dediğimiz bu kişi ailenin adına tüm sorumluluğu taşır. Toplantıyı o yapar, “wunafe” yi o yaptırır, gelincileri o gönderir, gelinciler geldiğinde o karşılar. Düğünü olan ailenin mensupları ona yardımcı durumdadır. Örneğin; delikanlının küçük kardeşi ve “şavo” (sağdıç) da ona yardımcı olur.

“Hatiyako” nasıl belirlenir?

“Hatiyako” dediğimiz düğünü idare eden kişidir. Hatiyako da esas “ceug thamade”sine bağlıdır. Düğünden önce yapılan toplantıda o da belirlenir. Zaten köy hayatında, bir küçük yörede, kimlerin ne olduğu bilinir. “Hatiyako”nun işini, sorumluluk, yetenek ve tecrübe isteyen bir görev olduğundan herkes beceremez. Dolayısıyla bu görevi kimin yapacağı hemen hemen bellidir.

Sayın Saim Tuç ile yapılan röportajın “düğün adetleri”ne ilişkin bölümü
Alıntıdır
Kaynak:NartAjans forum
Bluesorrow - avatarı
Bluesorrow
Ziyaretçi
10 Ocak 2008       Mesaj #20
Bluesorrow - avatarı
Ziyaretçi
ÇERKES KÜLTÜRÜNDE DANS

Çerkes Danslarını , ‘‘Wuc’’ler ve ‘‘Khafe’’ler olmak üzere iki ana başlıkta incelenmek mümkündür.


УДЖХЭР ( Wucxer )


Wuc'ler toplu olarak yapılan danslardır. Bu danslar, daha çok ayinsel bir atmosferde ve Tanrılara yakarılırken, topluca eğlenmenin ve coşkunun bir ritüel olarak icra edilmesidir. Wuc, temelde kozmik bir olgudur. Topokozmik döngüye uygun bir oluşum içindedir. Bu oluştan kopmamışlığında wuc, bir ritüel uygulamadır. Genelde, topluca, katılımlı ve genelde Bay – Bayan birlikte icra edilir. Katılımcılığın genel bir niteliği olsa da, kozmik niteliği olması halinde bireysel (tek) uygulanışı örneklerine de rastlanmaktadır.

Kozmik –Topokozmik Nitelikli Wuc'ler

Aİle YaşamIyla İlgİlİ Wuc’ler

DEMİRCİLERİN WUCI

ДЖЭГУ –CEGU- DÜĞÜN


...............................


Kozmik –Topokozmik Nitelikli Wuc'ler

Тхьэшхуэ Удж (Theshxue Wuc): Sonbaharda hasattan sonra, alınan ürünler için Büyük Tanrıya bir şükran ifadesi olarak, yaşlı/genç, kadın/erkek herkesin katılımıyla yapılan bir danstır.

Удж хъурей (Wuc xhurey): Kozmik oluşun ve birlik ile yüceliğin ifadesi olan bir wucdır. Büyük törenlerin sonunda finalde yapılır.

Щыблэ Удж (Ssıble Wuc): Yıldırım düştüğü zaman yapılan bir danstır.

TXьэгьэлэдж Удж (Theghelec Wuc): Thağalec adına; verdiklerine şükran için yapılan danstır.

Созэрэщ Удж (Sozeresh Wuc): Sozeresh töreninde, Sozeresh simgesi etrafında yapılan wucdır.

Хъуромаша (Xhuromashe): Abhaz/Adige’lerin yılbaşı olan bahar gün dönümünde (22 Mart) yapılan kutlamalarda, kırda yakılan ateş çevresinde Xhurome Wered eşliğinde yapılan bir Wuc’dır.

Псыхъуэгуащэ Удж (Psıxhueguasse Wuc): Baharda ve akarsuların içinde yapılan danstır.

ПсэтыH Удж (Psetın Wuc): Genel olarak, bir insanın ölümünde yapılmakta olan wuc olarak değerlendirilmektedir.

........................................


Aİle Yaşamıyla İlgİlİ Wuc’ler:

Уэзджэн (Wezcen): Kelime anlamından da anlaşılacağı gibi, bir enerjinin/gücün ortaya çıkması ve var olmasının ritüelidir. Muhtemelen çocuk doğduğunda (ataerkillik surecinde yalnız erkek çocuk için uygulanmaya başlanmıştır) aile fertleri tarafından yapılan bir wucdır.

Нысэ Удж (Nıse Wuc): Gelin getirilirken yapılan bir danstır. İki insanın birleşmesi olan bir evlilik, kozmik nitelikli bir olgu olarak wuc ile ritüelleştirilmiştir.

Гуащэ Удж (Guasse Wuc): Son örneklerinde, genellikle aristokrat ailelere mensup genç kızların eğitimlerini tamamlayıp, bir yetişkin olarak sosyal yaşama katılmalarındaki törende yapılan bir Wucdır.

Нэхущ Удж (Nexuss Wuc): Gelin alındıktan sonra, gece boyu devam eden düğününün bitiminde, tan ağarırken yapılan final Wucıdır.

Удж пыху (Wuc pıxu): Günümüzde törensel niteliği bilinmemekle birlikte zamanla estetik değer kazanarak düğünlerde oynanmaya başlamış ve bu şekliyle günümüze ulaşmıştır.

Удж xэш (Wuc Xesh): Wuc Pıxu gibi, törensel niteliği bilinemeyen fakat günümüze düğünlerde oynanarak intikal eden bir Wuc’dır.

.................................................


DEMİRCİLERİN WUCI:


ГъукIэ Удж (Ghuch’e Wuc): Demirci Wucıdır. Topokozmik niteliği yoktur; Topokozmik döngü ve tarımsal çalışma dışında bir olgu olan Demircilik, başlı başına ve kendine özgün bir olgudur.



КъафэXэP (Khafexer)



Bu danslar topluluk ya da geniş katılımlı olarak kadın-erkek çiftler, çift gruplar halinde ya da solo olarak icra edilir. Wucların varolan kozmik nitelikleri yanında Khafeler daha insani ve sosyal, o denli de pratik ve eğlenceli bir nitelik taşırlar. O ölçüde değişken tempolu ve ritmiktir.



Къафэ (Khafe): Klasikleşmiş ve orta/yavaş tempoda yapılan bir danstır.


ЗэхуэкIуэ (Zefak'ue): Bay-bayan karşılıklı orta-canlı tempoda bir danstır.

Къафэ къуаншэ (Khafe Khuanshe): Çiftlerin orta-canlı tempoda yarım daireler çizerek oynadıkları bir danstır.

Къафэ хъурей (Khafe Xhurey): Çiftlerin orta-canlı ve dairesel dönüşlerle oynadıkları bir danstır.

Къафэ кIыхъ (Khafe Ch’ıh): Klasik Khafe formunda, uzun bir melodi eşliğinde, çiftlerin karşılıklı uzun gidiş-gelişli olarak oynadığı bir danstır.


Уэркъ къафэ (Werkh Khafe): Worklere özgü orta/yavaş bir danstır.


Къажыхь (Khajıh): Çiftlerin koşarcasına oynadıkları, hızlı/canlı dansıdır.


ЕкIуэкI (Yk'uech'): Khajıh benzeri bir danstır.

ПIэтIэлэй (P'et'eley): Gelinin kaynana odasına girişinde Hatiyak’ue ile bir kızın oyunudur. (Khafe Xhurey’e benzer)


Зыгъэлъэт (Zıghelhet): Uçarcasına hızlı oynanan bir danstır.

Лъэпэрыфэ (Lheperıfe): Ayak ucunda ve ritmik tempolu bir danstır.


Ислъамэй (Yslhamey): Hızlı bir oyundur.

ПлIырыплI къафэ (Pl’ırıpl' Khafe): Dörtlü usta dansçıların klasik ve yaratıcı danslarıdır.

Пщащэзакъуэ Къафэ (Pssassezakhue Khafe): Düğün sona erdikten sonra themadeler tarafından düğünde bulunan kızlar içerisinde dans edişi, xabzeye uygun hareket edişi, tavırları ve duruşu göz önünde bulundurularak, bunları en iyi temsilcisi olabilecek genç kız seçilir ve düğün sonunda tek başına dans ettirilirdi.

Щауэзакъуэ Къафэ (Ssawezakhue Khafe): Aynı kurallar göz önünde tutularak bir genç erkek seçilerek ona da tek başına dans ettirilirdi.


Къэмэрыфэ (Khamerıfe): Kama dansıdır. Demircilik ve madencilikle ilgili bir dans olduğu değerlendirilebilir.


..........................................


ДЖЭГУ –CEGU- DÜĞÜN



Çerkes’ler için düğün; günümüzde bile yaşlı-genç, kadın-erkek her kesimden insanın katıldığı topluca gerçekleştirilen bir törendir. Çerkes’ler, her etkinlikte olduğu gibi düğünlerini de belirli kurallar içinde büyük bir ciddiyet ve dikkatle gerçekleştirirler.

Düğün düzeninin alınması şu şekildedir:

- Hatiyak'ue ( düğün yapıp, dans edecek gençlerin lideri, dans-yönetmeni), Themadesinden düğün kurmak için izin ister.

Themade, düğünün başlaması için izin verince gençler geleneklere uygun olarak düğündeki yerlerini alırlar.

- Kızlara, eve daha yakın olan yönde yer gösterilir.

- Erkekler onların karşısında yer alır ve yaşlarına göre sıralanırlar,

- Düğün esnasında daha yaşlı birisi veya konuk gelirse, baş tarafta yer verilir.

- Müzisyenler, erkeklerin hemen önünde yer alırlar.

- Themade ve yaşlılar erkeklerin sağında, kızlar ile erkeklerin ortasında, düğünün biraz dışında otururlar.

-Kadınlar ise kızların sağında, kızlar ile erkeklerin ortasında; düğünün biraz dışında kalacak şekilde otururlar.

- Kızlar ve erkekler sıralanırken Themade ve yaşlılar ile kadınların önünü kapatmayacak şekilde iki kenarda boşluk bırakırlar.

Düğün düzeninin alınması esnasında Anavatanda şunlara da dikkat edilirdi:

Evin uzağında, açık alanda düğün kurulacağı zaman bayanlara Uasshemaxue (Elbruz) dağına dönük olan tarafta yer gösterilirdi. Herkes yerini ona göre alırdı. Sadece düğünlerde değil açık her alanda her ne sebeple oturulacak olursa olsun, Themadeler Uasshemaxue’ye yakın olan tarafa oturtulurdu.

Düğün düzeni tamamlanıp düğünün başlaması ve sürmesi şöyledir:

- Hatiyak'ue ilk dansı kızların Hatiyak'ue'si ile yaparak düğünü başlatır.

- Erkek ve kızların Hatiyak'ueleri, düğüne katılan bütün kız ve erkeklerin, büyüklerden ve misafir olanlardan başlamak suretiyle dans etmelerini sağlarlardı.

-Themade düğünden iyi dileklerini belirten güzel sözler söyleyerek ayrılır.

Bu biçimde kurulan düğün günlerce devam eder.

Kurulurken olduğu gibi, düğün sürerken de geleneklere uygun hareket edilir. Düğünler, genellikle güneşin doğma vakti, sabaha karşı yapılan Nexuşh Wuc ile sona erdirilir.


Alıntıdır
Kaynak:CERKES.ORG
Son düzenleyen asla_asla_deme; 25 Ekim 2008 21:58 Sebep: Kırık Link

Benzer Konular

17 Mayıs 2016 / asla_asla_deme Kültür
20 Eylül 2008 / KisukE UraharA Kültür
30 Aralık 2008 / DreamLiKe Kültür
6 Eylül 2009 / kaf_kef Kültür