Frig (Fryg) Mimarisi
Bu çakıl mozaik türünün en eski örneğini temsil etmektedir. Buna benzer ve fakat pişirilmiş kilden, boyalı çivilerin zemine çakılmasıyla oluşturulmuş, geometrik motifli diğer bir zemin mozaiği türü de Pazarlı yapılarında kullanılmıştı. Bu tür mozaik zemin, 7 cm. kadar uzunluğunda, başları küresel, siyah ve krem renkte pişmiş toprak çivilerin kil zemin üzerine geometrik bir bezeme üslubuyla yanyana dizilmesiyle oluşturulmuştu.
Fryg evlerinin görünümleri ile ilgili bilgi, kayalara oyulmuş kutsal yapılar ile Gordion’da bulunmuş bir duvar resminden edinilmektedir. Bunlara göre Fryg evlerinin çatıları semer dam tarzındaydı; çatı, ahşap bir iskeletin üzerinin saz ve kille kaplanmasıyla örtülüyordu. Çatının tepesinde boynuz biçiminde çıkıntılar vardı. Bu türde taştan bir örnek Gordion’da bulunmuştur. Kayaya oyulmuş kutsal odaların cephelerinden öğrenildiğine göre, Fryg evlerinin kapıları ahşap oymalarla süslüydü. M.Ö. 6. yüzyılın ortalarına doğru Gordion, Pazarlı ve diğer Fryg evlerinin dış kaplamaları pişmiş topraktan, kabartma bezekli levhalarla süslenmeğe başladı. Bu kabartmalar çok renkliydiler, figür olarak da en çok geometrik bezeklerle insanlar ve hayvanlara yer verilmekteydi. Geometrik bezeklerle süslü olan mimari kaplama levhaları, Frygia’daki kaya anıtlarının cephelerindeki sima ve kornişlere çok yakın bir benzerlik göstermektedir. Bu geometrik süsleme Demir çağ Frygia’sının kendine özgü bezemesidir. Bunun yayıldığı coğrafi alan Karadeniz kıyılarındaki Akalar’dan, güneye doğru Pisidia Bölgesi’ndeki Düver’e (Burdur yakınlarında) değin uzanmaktadır. Frygia’ nın Lydia egemenliği altına girmesinden sonra ortaya çıkan bu kaplama levhalarının ülkeye, Lydia kralı Kroisos (M.Ö. 560-547) döneminde batı dünyasından geldiği sanılır. Nitekim aynı türde kaplama levhalarına Kroisos döneminde Lydia Krallığı’nın başkenti Sardes’te de rastlanmıştır.
Gordion kentinin planı ile ilgili bir fikrimiz olmamakla birlikte, M.Ö. 8. yüzyıla ait olduğu sanılan, etrafı kerpiç bloklardan bir surla çevrili kale ortaya çıkarılmıştır. Bu surun 10 m. yüksekliğindeki taş kapısı günümüze değin ayakta kalabilmiş kapıların en görkemli ve en etkileyici olanlarından biridir: Bu kapıdan içeri girildiğinde, kalenin doğu kesimi megaron planlı büyük yapılarla kaplıydı. Her biri kendi başına bir bütün olan bu megaronlarda yönetici sınıftan kişiler yaşamaktaydı. Bu büyük kralı yapılardan boydan boya kör bir duvarla ayrılan batı kesiminde ise karşılıklı geniş bir caddeye bakan, birbirine yapışık megaron planlı yapı dizileri inşa edilmişti. Çoğunun salonunda merkezi ocakların yer aldığı bu yapıların bazılarının saray görevlilerine ayrılmış olması, bazılarının mutfak, bazılarının da dokuma atölyesi olarak kullanılmış bulunması olasıdır. Ocaksız 2 yapının ise depo ya da hazine binası oldukları sanılır. Hemen tümü, içten 11.5 X 21 m. boyutlarındaki bu yapılar grubunda, her ünitte 25 kişiden 300 kadar kadın görevlinin çalıştığına inanılır.
Anlaşılacağı gibi Fryg mimarlığı hayret verici bir biçimde gelişmişti ve aynı zamanda köklü bir geleneğe sahipti; bu mimarlık geleneğinin kökleri doğuda değil,batı ve kuzeydedir. Çünkü Gordion’da ortaya çıkarılan megaron planlı yapılar, doğuya yabancı olan bir mimarlık türüdür. Oysa aynı türde planlı yapılar, kuzey ve batıda İlk Tunç çağdan , yani 3. bin yılın başlarından beri bilinmekte ve giderek gelişip, M.Ö. 1. bin yılın içlerine değin kullanım görmektedir. Böylece mimarlık geleneklerinin, Frygler’in Anadolu’ya Thrakia ve Balkanlar’ dan geldiğini bildiren filolojik ve edebi kayıtları doğruladığı söylenebilir.
Sponsorlu Bağlantılar
Mimarlık
Fryg mimarlığı gelişmişti. 1. yüzyılda yaşayan Romalı mimarlık tarihçisi Vitruvius, Fryg evlerinin ağaç kütüklerinden yapıldığını, üzerlerinin de saz ve çamurla kapatıldığını anlatır. Yığma mezar tepeleri, yani tümülüslerin içindeki ahşap odalara benzeyen bu yapıların yerleşme alanında da kullanılıp kullanılmadığı kazılarla saptanamamıştır. M.Ö. 8. yüzyılın sonlarına ait Gordion evleriyle, M.Ö. 6. yüzyılın ortalarına ait Pazarlı yapılarının bazıları taş ve kerpiç kullanılarak inşa edilmiştir. Bu tür yapıların kerpiç duvarlarında yapıyı sağlamlaştırmak üzere ağaç dikmeler ve yatay hatıllar kullanılmış, duvarlar, iç ve dış yüzlerde, çivi kullanılmaksızın birbirine geçirilmiş ahşap kasalar içine alınmış, böylece sağlamlığın yanında estetik bir görünüm elde edilmiştir.
Gordion kazıları Frygler’in, Anadolu’da Troia 1 döneminden beri kullanılan, önde bir giriş holü ve bunun arkasındaki büyük salondan oluşan megaron planlı yapıları severek kullandıklarını ortaya koydu. Bir saray olması olası görülen Gordion’daki 3 numaralı megaronun (18.30 X 30.40 m. boyutlarında) iki katlı olduğu düşünülür. Çatısı 2 sıra ahşap direk yardımıyla kapatılmış olan bu megaron, kentin en büyük yapısıydı ve en iyi korunmuş olan iç avluda yer alıyordu. Bazı Fryg evlerinin tabanları çakıltaşından mozaiklerle kaplıydı. Örneğin Gordion’daki 2 numaralı megaronun zemini, beyaz üzerine koyu kırmızı ve koyu mavi renkli çakıl taşlarıyla oluşturulmuş geometrik motifli bir mozaikle bezeliydi.Bu çakıl mozaik türünün en eski örneğini temsil etmektedir. Buna benzer ve fakat pişirilmiş kilden, boyalı çivilerin zemine çakılmasıyla oluşturulmuş, geometrik motifli diğer bir zemin mozaiği türü de Pazarlı yapılarında kullanılmıştı. Bu tür mozaik zemin, 7 cm. kadar uzunluğunda, başları küresel, siyah ve krem renkte pişmiş toprak çivilerin kil zemin üzerine geometrik bir bezeme üslubuyla yanyana dizilmesiyle oluşturulmuştu.
Fryg evlerinin görünümleri ile ilgili bilgi, kayalara oyulmuş kutsal yapılar ile Gordion’da bulunmuş bir duvar resminden edinilmektedir. Bunlara göre Fryg evlerinin çatıları semer dam tarzındaydı; çatı, ahşap bir iskeletin üzerinin saz ve kille kaplanmasıyla örtülüyordu. Çatının tepesinde boynuz biçiminde çıkıntılar vardı. Bu türde taştan bir örnek Gordion’da bulunmuştur. Kayaya oyulmuş kutsal odaların cephelerinden öğrenildiğine göre, Fryg evlerinin kapıları ahşap oymalarla süslüydü. M.Ö. 6. yüzyılın ortalarına doğru Gordion, Pazarlı ve diğer Fryg evlerinin dış kaplamaları pişmiş topraktan, kabartma bezekli levhalarla süslenmeğe başladı. Bu kabartmalar çok renkliydiler, figür olarak da en çok geometrik bezeklerle insanlar ve hayvanlara yer verilmekteydi. Geometrik bezeklerle süslü olan mimari kaplama levhaları, Frygia’daki kaya anıtlarının cephelerindeki sima ve kornişlere çok yakın bir benzerlik göstermektedir. Bu geometrik süsleme Demir çağ Frygia’sının kendine özgü bezemesidir. Bunun yayıldığı coğrafi alan Karadeniz kıyılarındaki Akalar’dan, güneye doğru Pisidia Bölgesi’ndeki Düver’e (Burdur yakınlarında) değin uzanmaktadır. Frygia’ nın Lydia egemenliği altına girmesinden sonra ortaya çıkan bu kaplama levhalarının ülkeye, Lydia kralı Kroisos (M.Ö. 560-547) döneminde batı dünyasından geldiği sanılır. Nitekim aynı türde kaplama levhalarına Kroisos döneminde Lydia Krallığı’nın başkenti Sardes’te de rastlanmıştır.
Gordion kentinin planı ile ilgili bir fikrimiz olmamakla birlikte, M.Ö. 8. yüzyıla ait olduğu sanılan, etrafı kerpiç bloklardan bir surla çevrili kale ortaya çıkarılmıştır. Bu surun 10 m. yüksekliğindeki taş kapısı günümüze değin ayakta kalabilmiş kapıların en görkemli ve en etkileyici olanlarından biridir: Bu kapıdan içeri girildiğinde, kalenin doğu kesimi megaron planlı büyük yapılarla kaplıydı. Her biri kendi başına bir bütün olan bu megaronlarda yönetici sınıftan kişiler yaşamaktaydı. Bu büyük kralı yapılardan boydan boya kör bir duvarla ayrılan batı kesiminde ise karşılıklı geniş bir caddeye bakan, birbirine yapışık megaron planlı yapı dizileri inşa edilmişti. Çoğunun salonunda merkezi ocakların yer aldığı bu yapıların bazılarının saray görevlilerine ayrılmış olması, bazılarının mutfak, bazılarının da dokuma atölyesi olarak kullanılmış bulunması olasıdır. Ocaksız 2 yapının ise depo ya da hazine binası oldukları sanılır. Hemen tümü, içten 11.5 X 21 m. boyutlarındaki bu yapılar grubunda, her ünitte 25 kişiden 300 kadar kadın görevlinin çalıştığına inanılır.
Anlaşılacağı gibi Fryg mimarlığı hayret verici bir biçimde gelişmişti ve aynı zamanda köklü bir geleneğe sahipti; bu mimarlık geleneğinin kökleri doğuda değil,batı ve kuzeydedir. Çünkü Gordion’da ortaya çıkarılan megaron planlı yapılar, doğuya yabancı olan bir mimarlık türüdür. Oysa aynı türde planlı yapılar, kuzey ve batıda İlk Tunç çağdan , yani 3. bin yılın başlarından beri bilinmekte ve giderek gelişip, M.Ö. 1. bin yılın içlerine değin kullanım görmektedir. Böylece mimarlık geleneklerinin, Frygler’in Anadolu’ya Thrakia ve Balkanlar’ dan geldiğini bildiren filolojik ve edebi kayıtları doğruladığı söylenebilir.
Veli Sevin, Anadolu Uygarlıkları Ansiklopedisi, Görsel Yayınları
Kaynak
Kaynak
Tanrı varsa eğer, ruhumu kutsasın... Ruhum varsa eğer!