1. Kıyamet Sonrası Rehbertaşları
Sponsorlu Bağlantılar
2. Göbekli Tepe
Dünya’nın en gizemli yapılarından biri olan Göbekli Tepe, dünyanın en eski şehirlerinden biri olan Urfa’nın ortasında bir tarih deryası gibi durmakta. Bu akeramik Neolitik yerleşim, Urfa’nın 15 km kuzeydoğusunda, Harran Ovası’nın kuzey kenarında bulunan Germiş Dağları’ndadır. M.Ö 11.000 yıllık olan bu yapı ile ilgili pek çok iddia mevcut. Adem ile Havva’nın yasak elmayı yiyerek cennetten kovulduktan sonra burada yaşadığını söylenenler arasında. Yıllardır burada kazılar yapmakta olan Alman arkeolog Doç. Dr. Klaus Schmidt ise dünyanın en eski ve en büyük tapınma alanını bulduklarını buradan tarihin yeniden yazılmasına neden olacak veriler çıkabileceğine dikkat çekiyor. Neolitik Çağ’dan kalma, tapınma amaçlı törensel alanda üzerinde yabani hayvan ve bitki figürlerinin bulunduğu birçok dikilitaş bulunan tapınakta bilinen en eski Tanrı motifi olan bir heykel de çıkarılmış.
3. Stonhenge
Dünyanın en bilinen ve en eski anıtlarından olan Stonehenge kalıntıları İngiltere’nin Wiltshire kasabasının Salisbury Düzlüğü denilen bölgesinde bulunmaktadır. Anıtın yapımında kullanılan taşlar keski ile yontularak özellikle düzleştirilmiş 30 adet bloktan oluşmaktadır. Bugün 17 hala ayakta durmakta. İşin en garip tarafı ise kullanılan taşların kilometrelerce ötede başka bir yerleşim yerinden taşınmış olması. Böylesine ağır bir işin Neololitik Çağ’da nasıl bir teknoloji kullanılarak yapmışlar hala tam olarak açıklanabilmiş değil. Fakat neden burayı seçtikleri biliniyor. Çünkü anıtın yapıldığı yer İrlanda’da bulunan Newgrange anıtıyla tam ters olarak konumlandırılmış. Newrange (21 Aralık) gündoğumuna, Stonehenge ise (21 Haziran) gündoğumuna doğru konumlandırılmış. Daha önceleri, güneş-uzay gözlemevi, güneş saati veya UFO iniş yeri olabileceği idda edilen Stonehenge, hakkında kesin olan birşey daha var o da buranın M.Ö. 3000 yılında İngiltere’nin en büyük mezarlığı olduğu gerçeği.
4. Rapa Nui Heykelleri
Adını Şili’ye bağlı bulunan Paskalya Adası’nda yaşayan yerlilerden alan bu heykeller, yüzyıllardır bi gelenk halinde yapımına devam eden devasa şaheserler olarak görülmektedir. Hanga Roa köyünde yaşayan insanların yerel dillerinde heykelin cinsiyetine göre erkekse “moai kavakava” kadın ise “moai pæpæ” adını verdikleri bu heykeller tek parça taştan oyularak yapılmakta. En büyüğü 20 metre olan heykellerin dini anlamı tam olarak bilinmiyor ancak hasat törenlerinde kullanıldıkları için atalarını temsil ettikleri tahmin edilmektedir.
5. İskenderiye Su Altı Kalıntıları
Gizem denince akla ilk gelen ülkelerden biri olan Mısır, bu sefer piramitleri ile değil su altına gömülmüş bir şehri ile konuşuluyor. 1.600 yıllık olduğu tahmin edilen bu şehir kalıntılarının ünlü kraliçe Kleopatra’nın babası XII. Ptolemy tarafından yaptırıldığı iddia ediliyor. Kleopatra’nın sarayı olarak kabul edilen bu alanın sayısız deprem sonucunda denizin dibine indiği düşünülmekte. Bu durum hemen akıllara kayıp şehir Atlantis efsanesini getirmiyor değil.
6. Machu Picchu
Güney Amerika’nın dünyaya hediye ettiği en gizemli güzellik olan Machu Picchu şehri And Dağları'nın bir dağının zirvesinde, 2.360 m yükseklikte, Urubamba Vadisi üzerinde kurulmuş olup. Peru’nun Cusco şehrine 88 km mesafededir. Şehir Yale Üniversitesi’nden Hiram Bingham ve ekibi tarafından 24 Temmuz 1911’de bulunmuş olup 1500’lerde bölgeyi istila eden İspanyollardan kaçmak isteyen bölge halkı tarafından inşa edilmiştir. Şehirde bulunan 700 iskeletin asil ve din adamına ait olduğunu belirlenmiş olması buranın bir kaçış yeri olduğu savını destekler niteliktedir. İçinde barındırdığı sayısız anıtın gizemleri hala çözülebilmiştir değil. Ortada gördüğünüz bir güneş saati, en sağdaki ise bir güneş tapınağı. Mükemmel şekilde korunmuş bu İnka şehri 7 Temmuz 2007 tarihinde, Dünyanın Yeni Yedi Harikası’ndan biri olarak seçilmiştir.
7. Göl Dibinde Bir Stonhende
2007 yılında Amerika’nınköklü üniversitelerinden biri olanNorthwestern Michigan University’de çalışan sualtı arkeolojisi profesörü Mark Holley tarafından Michigan Gölü’nün gibinde keşfedilen bu anıt bilim dünyası için gerçekten heyecan verici özellikler taşıyor. Üzerinde mamut ve fil benzeri oymalar bulunan taş bloktan şaşırtıcı bir şekilde Stonehenge gibi dizilmiş durumdalar. Çekilen sonar fotoğraflardan anlaşıldığı kadarıyla bu yapı yaklaşık 12 metre boyunda ve 10 bin yıllık. İçinde buzul çağı öncesine ait mamut kemikleri bulunmuş durumda.
8. Büyük Zimbabve Harabeleri
Sıra geldi bir Afrika ülkesine adını veren yapıya. Bu görmüş olduğunuz kale benzeri yapı Afrika’nın fakir ülkelerinden biri olan Zimbabwe’nin adını aldığı antik bir korunma alanı. Ülkenin daha önceki adı olan Rodezya ülkenin asıl sahipleri olan siyah ırk, iç savaşı kazandıktan sonra Zimbabwe olarak değiştirilmiş. Zimbabwe kelimesi, “ziimba remabwe” kelimelerinin birleştirilmiş hali anlamı ise “büyük taş/kayalardan yapılmış kocaman ev” demektir. Neden bu adı verdikleri aslında yapının boyutlarında gizli. Afrika’nın en büyük eski kalıntıları olan bu muhkem bölge 11. yüzyılda yapılmış, 1.800 dönümlük bu arazi içinde tam 18.000 kişinin yaşadığı tahmin ediliyor.
9. Okinawa Sul Altı Kalesi
Japonya’nın güneyinde bulunan takımadalardan biri olan Okinawa gerek kültürü gerekse doğal güzellikleri ile keşfedilmemiş bir cennet gibi. Bu cennetin en eski kalıntılarına Yonaguni sahilinde bulunan su altı kalesi de eklenmiş gibi görünüyor. 1995 yılında keşfedilen 8.000 yıllık bu kalenin devasa merdivenlerinin ve surlarının insan gücü ile nasıl yapıldığı hala anlaşılabilmiş değil. Japonya’nın Ryukyus Üniversitesi’nden profesör Masaaki Kimura buradan çıkan Mısır hiyeroglifleri ile şaşkına döndüğünü ve sanırım Kayıp Kıta Mu efsanesinin kaynağını bulduklarını açıklamış.
10. Baalbek Tapınağı
Aslında bu yapıyı gizemli yapan fazla bir şey yok gibi görünüyor. Dünyanın en büyük Roma tapınağı olan bu yapı 54 sütundan oluşan devasa bir görsellik sunuyor. Bizans İmparatoru Theodosius tarafından yok edilmek istenmiş fakat başarılı olunamamış. İşin garip tarafı ise Roma İmparatorluğuna ait en büyük tapınak olan bu yapı ne Yunanistan’da ne de İtalya’da. Gördüğünüz bu tapınak Lübnan’ın Bekaa Vadisi’nde kalan ve Selahaddin Eyyubi’nin doğduğu kent olan Baalbek’te bulunuyor. Bu büyüklükte bir tapınağın buraya neden yapıldığı Theodosius’un burayı neden yok etmek istediği ise hala bir sır.