Vampirler
MsXLabs.org
Vampir ya da günbatımı ile şafak arasında dirilen, mezarından çıkan insanlara saldırıp kanlarını emen canavar kültürü çok eskilere dayanmaktadır. Vampir kültürü Babil’den kalan örneklere ve bunları yüzyıllar boyunca inceleyen kapsamlı folklorik tarihsel araştırmalara temel teşkil etmiştir. Kan emme ve öldükten sonra dirilme efsaneleri, Ortaçağ’da sıklıkla gündeme gelmiştir. 1200’lerde İngiltere’de Galli bir din adamı olan Walter Map bir vampirin bütün bir köy ahalisinin kanlarını emmek suretiyle öldürdüğünü iddia etmiştir. Map’ın iddasına göre köyde sağ kalan son kişi kılıcını çekip kana susamış cehennem yaratığının kafasını ensesine kadar ikiye bölmüş ve tehlikeyi sona erdirmişti.
Sadece Hıristiyan Avrupa’da değil her toplumda vampir efsaneleri yaratılmıştır. Hindistan’da kimi kadınlar, uyurken kana susamış cinlerin saldırısına uğradıklarına inanırlar. 1001 Gece Masalları’nda, dişi vampirlerle ilgili öyküler yer almaktadır. Yeni Gine’nin Camma kabilesinde, Ovengua cini yada Borneo Adası’ndaki Dayak kabilesinde Buau adlı varlık da aynı inanışlar üzerinde yükselen motiflerdir. Tarihçiler vampir kelimesinin Sırpça, Lehçe ya da Türkçe’den türetildiği iddasındadır. Bu efsanenin ayyuka çıktığı ve fellik fellik vampir avlarının düzenlendiği 1730’lu yıllarda aydınlanmanın ünlü filozofu Voltaire konuya şöyle bir yorum getirmiştir:
Bram Stoker
İrlanda’lı Bram Stoker ise, 1897’de yazdığı “Dracula” adlı eserinde türün bütün mitlerini toparlamış ve bu konudaki en iyi klasiği yazmıştır. Bu kitap vampir efsansinin sinemaya da atlamasına neden olmuştur. Alman dışavurumcu Murnau , 1922’deki ünlü klasiği “Nosferatu” ile sinema tarihindeki ilk vampir filmi çevrilir. 1930’lu yıllarda Hollywood’un neredeyse tek konusu vampirler olur. Sinemadaki en tanınmış vampir oyuncusu ise Christopher Lee’dir. Zaman içinde vampirler pusuya yatmış canavar görünümünden kurtulup şık, baştan çıkartıcı, güzel yaratıklar haline gelir. Francis Ford Coppola ise Bram Stoker’ın romanından yaptığı özgün uyarlama ile vampirlerin hayatını bir trajedi olarak yorumlamıştır. Stephenie Meyer'ın 2005 yılında yazmaya başladığı Alacakaranlık roman serisi (ve 2008'de başlayan film uyarlamalarıyla) vampirler canavarlıktan kahramanlığa terfi ettiler.
MsXLabs.org
Sponsorlu Bağlantılar
Sadece Hıristiyan Avrupa’da değil her toplumda vampir efsaneleri yaratılmıştır. Hindistan’da kimi kadınlar, uyurken kana susamış cinlerin saldırısına uğradıklarına inanırlar. 1001 Gece Masalları’nda, dişi vampirlerle ilgili öyküler yer almaktadır. Yeni Gine’nin Camma kabilesinde, Ovengua cini yada Borneo Adası’ndaki Dayak kabilesinde Buau adlı varlık da aynı inanışlar üzerinde yükselen motiflerdir. Tarihçiler vampir kelimesinin Sırpça, Lehçe ya da Türkçe’den türetildiği iddasındadır. Bu efsanenin ayyuka çıktığı ve fellik fellik vampir avlarının düzenlendiği 1730’lu yıllarda aydınlanmanın ünlü filozofu Voltaire konuya şöyle bir yorum getirmiştir:
“Gerçek kan emiciler mezarlarda değil, aramızda Borsa spekülatörleri, tüccarlar ve iş adamları halkın kanını hergün emmekteler. Bunlar kesinlikle ölmüyor ama yaşarken çürüyor.”Karl Marx’ın konuya yaklaşımı ise şu şekildedir:
“Kapital ölü emektir. Ancak canlı emeğin emilmesi ile, vampirlere özgü biçimde hayat bulur. Ne kadar emilirse o kadar hayat bulur.”1820’lerde bir eleştirmen “Vampiri olmayan tiyatro yok” diye veryansın etmiştir. Yazar Sheridan Lefanu’nun 1872’de yazdığı “Carmilla” adlı öyküsüyle vampirler aralarına ilk kez bir kadını almışlar buradan da “vamp” sözcüğünü türetmişlerdir.
Bram Stoker
İrlanda’lı Bram Stoker ise, 1897’de yazdığı “Dracula” adlı eserinde türün bütün mitlerini toparlamış ve bu konudaki en iyi klasiği yazmıştır. Bu kitap vampir efsansinin sinemaya da atlamasına neden olmuştur. Alman dışavurumcu Murnau , 1922’deki ünlü klasiği “Nosferatu” ile sinema tarihindeki ilk vampir filmi çevrilir. 1930’lu yıllarda Hollywood’un neredeyse tek konusu vampirler olur. Sinemadaki en tanınmış vampir oyuncusu ise Christopher Lee’dir. Zaman içinde vampirler pusuya yatmış canavar görünümünden kurtulup şık, baştan çıkartıcı, güzel yaratıklar haline gelir. Francis Ford Coppola ise Bram Stoker’ın romanından yaptığı özgün uyarlama ile vampirlerin hayatını bir trajedi olarak yorumlamıştır. Stephenie Meyer'ın 2005 yılında yazmaya başladığı Alacakaranlık roman serisi (ve 2008'de başlayan film uyarlamalarıyla) vampirler canavarlıktan kahramanlığa terfi ettiler.
Tanrı varsa eğer, ruhumu kutsasın... Ruhum varsa eğer!