Arama

Modifiye Nedir? Modifiyeli Arabalar

Bu Konuya Puan Verin:
Güncelleme: 13 Mayıs 2018 Gösterim: 123.916 Cevap: 11
P.u.S.u - avatarı
P.u.S.u
Ziyaretçi
8 Nisan 2007       Mesaj #1
P.u.S.u - avatarı
Ziyaretçi
MODİFİYE NEDİR?
Motorun gücünü artırmak, fren sistemini güçlendirmek, kabin ve karoserde bir takım değişiklikler yapmak,aracın daha süratli görüntüsü ve hızıyla dikkati çeken bir otomobil haline getirilmesi için yapılan değişikliklerdir.Diğer otomobillerden ayırt edilen en büyük özellik de bu olsa gerek.
Sponsorlu Bağlantılar
Modifiyenin en çarpıcı özelliği motor gücünü artırmaktır. Daha geniş piston kullanmak ya da eksantrik milinin derecesini değiştirmek, motora güç kazandırmanın en etkin yolları. Bununla birlikte, elektronik beyin programının geliştirilmesi ve hava emmeyle egzoz sisteminin modifikasyonu. Turbo motorlarda bu işlemlerin yanında Turbo valfinin basınç limitini artırılması, intercooler'i büyütmek ve blow-off supabı monte ederek güç artırılabiliyor. Otomobillerde yapılan bu teknik değişiklikler sadece sürat yapması için değil, yol tutuşu güçlendirmeyi ve frenaj kabiliyetini artırmayı da kapsıyor. Bu değişimlerin hepsi bir zincir olarak da düşünmemiz mümkün.Bu yüzden zincirlerden biri eksik olduğu zaman mutlaka olumsuz bir faktörle karşılaşmak kaçınılmaz oluyor.Örneğin;Gücü artırılan otomobili yolda tutmak için birtakım teknik değişiklikler yapmak ve güvenli durabilmesini sağlamak için fren sistemini güçlendirmek gerekiyor. Biri eksik olduğunda, ölümle dahi sonuçlanabilecek kazaların yaşanması her an mümkün. Bu nedenle modifiye işlemini yaptırırken doğru sıralama yapmak gerekiyor.

we come one - avatarı
we come one
Ziyaretçi
28 Aralık 2007       Mesaj #2
we come one - avatarı
Ziyaretçi

Modifiye Nedir?


Motorun Gücünü artırmak, fren sistemini güçlendirmek, kabin ve karoserde bir takım değişiklikler yapmak,aracın daha süratli görüntüsü ve hızıyla dikkati çeken bir otomobil haline getirilmesi için yapılan değişikliklerdir.Diğer otomobillerden ayırt edilen en büyük özellikde bu olsa gerek..
Sponsorlu Bağlantılar

Modifiyenin en çarpıcı özelliği motor gücünü artirmaktır.Daha genis piston kullanmak ya da egzantrik milinin derecesini degistirmek, motora güç kazandirmanin en etkin yollari. Bununla birlikte, elektronik beyin programinin gelistirilmesi ve hava emmeyle egzoz sisteminin modifikasyonu. Turbo motorlarda bu islemlerin yanında turbo valfinin basinç limitini artırılması, intercooler'i büyütmek ve pop-off supapı monte ederek güç artirilabiliyor.

Otomobillerde yapılan bu teknik değişiklikler sadece sürat yapması için değil, yol tutusu güçlendirmeyi ve frenaj kabiliyetini artirmayi da kapsiyor. Bu degisimlerin hepsi bir zincir olarakta düşünmemiz mümkün.Bu yüzden zincirlerden biri eksik olduğu zaman mutlaka olumsuz bir faktörle karşılaşmak kaçınılmaz oluyor.Örneğin;Gücü artirilan otomobili yolda tutmak için birtakım teknik degisiklikler yapmak ve güvenli durabilmesini saglamak için fren sistemini güçlendirmek gerekiyor. Biri eksik oldugunda, ölümle dahi sonuçlanabilecek kazalarin yasanması her an mümkün. Bu nedenle modifiye işlemini yaptırırken doğru sıralama yapmak gerekiyor. Bu arada kullanilan parçalarin titizlikle seçilmesi mutlaka belgeli ve trafikte kullanima uygun olduğuna dikkat etmek gerekiyor.Bu işlemi yaptırırken ilk yapılması gereken profesyonel kişilerden yardım alınması olmalıdır.
Teknolojinin gelismesi ile birlikte otomobillerinde farkli zevklere göre tasarlanması sağlandı. Bu farklı tasarımların ortaya çıkmasında belkide en büyük pay sahibi motorsporlarının oldu.Kabin içindeki süslemelerden alüminyum görünümlü depo kapaklarina kadar tüm aksesuarlarin temelinde Motorsporları yatıyor.Dış görünümde lastik-jant, karoser kiti, farlar, far kasları, son susturucular,hava kanalları ve aynalar otomobilin otomobili diğer otomobillerden farklı kılan özellikler. Bu aksesuarlardan bir bölümü, otomobilin sadece görünümüne degil, yol tutusuna da katkı sagliyor. Kabindeyse Renkli göstergeler,vites topuzu, direksiyon simidi,konsol kaplamalari koltuklar yapilan degisiklikler arasinda yer aliyor.

Dikkat edilmesi gereken diğer bir hususta modifiyeli araçları kullanırken kendi hız zevkiniz için başkalarının canını tehlikeye sokacak şekilde caddelerde yarış yapmak yerine çeşitli kuruluşların düzenlediği yarışlarda adrenelinizi yükseltmenizi tavsiye ederiz.Unutmayın ki cadde ve sokaklarda yapılan hız özgürlük değildir.
Son düzenleyen Jumong; 3 Temmuz 2016 11:58 Sebep: Sayfa düzeni ve kırık linkler.
we come one - avatarı
we come one
Ziyaretçi
30 Aralık 2007       Mesaj #3
we come one - avatarı
Ziyaretçi

Modifiye ile İlgili Önemli Bilgiler



Chip tuning motora zarar verir mi?


Profesyonel bir kişi tarafından uygulandığı sürece, chip tuning kesinlikle motorunuza zarar vermez. Bilgi sahibi olmayan kişilerin uygulaması zararlı olabilir.

Aracın fabrika çıkışı garantisinde bir değişim oluyor mu?


Çoğu markada chip tuning, aracın fabrika çıkışı garantisini, dışarıdan farkedilemediği için etkilemez. Bazı otomobil üreticisi firmalar kendileri dahi chip tuning hizmet sunmaktadırlar.

Chip tuning'in aracıma uygulanması ne kadar sürer?


Chip tuning uygulamasının aracınıza adapte edilmesi ortalama 3 saat sürmektedir.

Chip tuning ve Box tuning arasındaki farklar nelerdir?


Box, aracın kablolamasına entegre edilen harici bir kutudur, aracın beynine müdahele gerektirmez.. Chip tuning için ise beyin içerisindeki Eprom değiştirilmeli ve yeniden programlanmalıdır.

Box tuning'in avantajları nelerdir?


Box, kolayca monte edilebilir, gerekirse demontesi de kolaydır. Uygulama ücreti chip tuning'den daha ekonomiktir.

Box tuning'in dezavantajları nelerdir?


Box, aracın beynine bağımlıdır. Tam uyum sağlayamadığı ender durumlarda zengin karışım sonucu araç egzozdan bir miktar duman atabilir. Hassas ayarlama, chip tuning'e göre daha zordur.

Hangi uygulamada daha yüksek güç elde edilir?


Chip Tuning'de, Box Tuning'e göre daha hassas ve ayrıntılı programlama yapılabildiği için Chip Tuning'de Box Tuning'e göre daha düşük yakıt tüketimi ve daha yüksek güç sağlanabilmektedir.

Karbon Birikimi Nedir ve Nasıl Oluşur?


Karbon birikimi içten yanmalı benzinli ve dizel motorlarda bir HC bileşiği olan yakıtın yanma odasında hava ile yakılması sonucunda meydana gelen kurum adını verdiğimiz karbon depozitlerinin birikmesi ile zaman içinde supap yüzeylerinde, piston yüzeylerinde, yanma odası çeperlerinde ve segmanlar etrafında oluşur. Bu birikimler motorun hava emme kapasitesinde azalma meydana getirir. Hava emme kapasitesi azalan bir motorun volümetrik verimi düşer.

Karbon Birikimi Araçlarda Ne Gibi Problemler Yaratır?


  • Silindir kompresyonlarının düşmesi
  • Motor gücünde azalma
  • Fazla yakıt tüketimi
  • Egzoz emisyonlarında artış
  • Bozuk rölanti
  • Hızlanma kabiliyetinde azalma
  • Soğuk havalarda zor çalışma
  • Motorun silkeleyerek çalışması

Karbon Temizleme Nedir?


Karbon temizleme içten yanmalı 4 zamanlı benzin ve dizel motorlarda yakıt besleme sistemleri ile supap yüzeyleri, piston yüzeyleri, yanma odası çeperlerini motordan herhangi bir parça sökmeden temizleyen bir sistemdir.

Karbon Temizliğinin Yararları Nelerdir?


  • * Çok kirli motorlarda %15'e kadar sağlanan yakıt tasarrufu, ortalama olarak %3-5 civarındadır.
  • * Zararlı egzoz emisyonlarının azalması, benzin motorlarında %40'ın üzerinde, dizel motorlarda ise %75'e ulaşan değerlerde tespit edilmiştir. Partikül emisyonlarında azalma ortalama %30'un üzerindedir.
  • * Motor performansı artar. Dizel motorlarda gücün genelde %10-bazı ölçümlerde %30-artması normal sonuçtur. Benzinli motorlarda temizleme işleminden önce görülen ilk çalıştırma zorluğu, tekleme, düşük devirde sert çalışma ve benzeri şikayetler ortadan kalkar.
  • * Karbon temizleme işlemi düzenli olarak (her 25.000 km.de bir) yapıldığında motorun ömrü uzar.
  • * Parça değiştirilmesine gerek kalmadan bu tür harcamalar önemli ölçüde azalır.
  • * Bakım ve işçilik masrafları ve süresi azalır. Yakıt enjeksiyon sisteminin dizel motorlarda bakımı bir günü, hatta daha fazla zamanı alabilir. Tüm motorlarda Karbon temizleme işlemi en fazla bir saat sürer.

Karbon Temizleme Niye Etkindir?


Günümüz benzin ve dizel motorlarının kalbi yakıt püskürtme sistemidir. Enjektörler, yakıtı çok ince bir sprey halinde ve konik biçimde püskürtürler. Zamanla ısı, yakıt kirliliği ve kullanım sonucu sistem kirlenmektedir. Enjektörlerin yakıt püskürtme deliklerinin 0,5 mm veya daha küçük çapta olduğunu düşünürsek en ufak kirlenmede tıkanmaları doğaldır. Ayrıca dizel veya benzin motorlarında yanma hücrelerinin, pistonların, valf ve yuvalarının, kısaca yanma dolayısıyla zor şartlarda çalışan parçaların kirlenmeye açık olduğu unutulmamalıdır. "Karbon Temizleme" işlemi yakıt sistemini temizleyerek motoru yenilemekte, ayrıca yanma yüzeylerini yumuşak karbon birikimlerinden arındırmaktadır.

Erken Ateşleme


Erken ateşleme, adından da anlaşılabileceği gibi, bujinin ateşleme safhasına gelmeden önce yakıtın ateşlenmesidir ve bir çok farklı etkene dayanır. Eski zamanlarda avans vurma terimi ilk kullanılmaya başlandığında, durum genellikle vasat benzin kalitesine veya yüksek sıkıştırma oranına bağlı idi. Diğer faktörler sıcak karbon tortuları veya hatalı bujilerdi. Ancak günümüzdeki modern araçlarda, hatta modifiyeli olanlarda dahi bu durum pek sık rastlanan bir problem değildir.

Detonasyon


Detonasyona daha çok aşırı derecede modifiye edilmiş araçlarda rastlanır. Burada meydana gelen, yanma odasının, genellikle bujiden en uzak köşesinde, kendiliğinden ve bujinin ateşlemesinden SONRA, patlama yaşanmasıdır. Detonasyon, çözümünün daha zor olmasından ve motora daha fazla zarar vermesinden dolayı çok daha ciddi bir problemdir.

Duyulan avans vurma sesi, kendiliğinden patlayan yakıtın, bujinin ateşlediği yakıt ile buluşması esnasında oluşur. Erken ateşlemede, buluşma pistonun üst ölü noktaya varmasından önce meydana geldiği için ve bu safhada silindir basıncı henüz en yüksek değere çıkmadığından dolayı oluşan risk ve zarar göreceli olarak daha azdır. Detonasyonda ise, kendiliğinden patlama bujinin ateşlemesinden sonra gerçekleştiği için, buluşma genelde üst ölü noktada meydana gelir. Bu safhada silindir içi basınç en yüksek değerde olduğu için sonuç çok daha fazla zarar vericidir.

Detonasyonun sebepleri erken ateşleme ile benzer olabilir. Erken ateşlemeye sebep olan genelde sıkıştırmanın yüksekliği iken, detonasyonda en genel sebep yakıt karışımının fakirliğidir. Fakir karışım kendiliğinden patlamaya daha meyilli olduğu için detonasyona yol açması kuvvetle muhtemeldir. Bundan dolayı motorları zengin karışım ile çalıştırmak genel bir güvenlik önlemi olarak kabul edilir.

Süperşarjlı veya turbo beslemeli araçlarda, sorun genellikle emmeye gelen havanın sıcaklığının fazla yüksek olmasıdır. Detonasyonla birlikte sıcak hava birleştiğinde yanma odasında ve daha da önemlisi pistonde ciddi zararlar meydana gelir. Bu tip bir sorun sonrası motor açıldığında hafif detonasyon için yanma odasında ve pistonun üstünde izlere rastlanabilir. Ancak genelde sorun çok daha vahimdir. Pistonda büyük bir delik açılmasıyla pistonun üst kısmının parçalanması ve bunun sonucunda kopan parçaların subaplara ve silindir kapağına ciddi zararlar vermesi kaçınılmazdır.

Egzoz Manifoldları


Manifoldlar arasında 4-2-1'lerin 4-1'lere göre, performans kriterleri açısından farklı olduğu her zaman söylenir. Ana gerçek, 4-2-1'lerin düşük devirlerde daha iyi güç verdiği, 4-1'lerin ise buna kıyasla düşük devirde daha az, ama yüksek devirde daha çok güç verdiğidir. Ancak en iyi performans için hangi manifoldun uygun olduğuna karar verilmesi, sadece bu kıyaslamaya bakarak gerçekleştirilemez. Detayları tam olarak aşağıda açıklıyoruz.

Motor içinde yakıt yandıktan ve egzoz subaplarından atıldıktan sonra bir basınç dalgası oluşur, bu dalga enerjiye sahiptir ve silindirden, normalden daha çabuk gaz çıkmasına katkıda bulunabilir. Performans manifoldlarının amacı budur. Bu dalgaların doğal harmonikleri ve atımları, doğru kullanıldıklarında performans artışı yaratabilir. Bunun için egzoz borusunun çapının ve uzunluğunun doğru olması kritiktir.

Doğru hesapta, 4-1 manifold için 4 ayrı silindirden çıkan gazların bir araya gelmesi, 80-86cm civarında gerçekleşmelidir. Eğer manifold 4-2-1 tipte olursa ilk ikişer boru 40-43cm civarında, sonrasındaki iki boru ise yine 40-43cm civarında uzunluğa sahip olmalıdır. Tüm boruların birleşmesinden sonra ilk susturucuya veya katalitik konvertöre kadar olan mesafenin de yine 80-86cm civarında olması gerekir.

Peki neden bu uzunluklar bu kadar kritiktir? Egzoz manifoldundan çıkan gazların atımları, ilk karşılaşmaya kadar boruda ilerler. Bir silindirden çıkan gaz, diğer silindirden çıkan gaz ile karşılaştığı anda, geriye doğru bir atım gerçekleşir. Eğer karşılaşma anına kadar olan uzunluklar doğru ayarlanmış ise geri atımlar egzoz subaplarından çıkacak gaz için başarılı bir emiş gücü sağlarlar. Eğer uzunluklar yanlış hesaplanırsa geri atımlar olumlu bir etki yaratamayacağı, hatta artı basınç oluşturması ile gazın silindirlerden çıkışını daha da güçleştirebileceği için motorun üreteceği güç standardından dahi düşük hale gelebilir.

Bazılarınızın söylediğini duyar gibi oluyoruz, standart manifoldların bu uzunluklarla hiç bir ilgisi yok, peki nasıl oluyor da standart manifoldlar bu şekilde üretiliyorlar? Şu şekilde açıklayabiliriz. Gazın harmonikleri ve boruların uzunlukları katları ile orantılı bir şekilde de kullanılabilirler. 80cm'yi doğru uzunluk olarak kabul edersek, 4 silindirden çıkan 4 egzoz borusunu 160cm'sonunda birleştirirseniz de uygundur, 40cm veya 20cm sonunda birleştirseniz de uygundur. Eğer ilk susturucu 20 ya da 40 ya da 80 ya da 160cm sonrasına yerleştirilirse bu da problem değildir. Bundan dolayı standart egzoz manifoldları bu hesaplar doğrultusunda üretilebilmkete ve kötü görünmelerine rağmen işlevlerini yerine getirebilmektedirler.

Tamam, o zaman problem nerede? Sorun çoğu egzoz manifoldu üreticisinin bu kurallara uymamasıdır. Üretim zorluğu veya kaput altındaki yer kısıtlaması gibi sebeplerden dolayı kimi üreticiler bu hesaplamaları göz ardı edebilmektedirler. Evet, 4-2-1 standart bir manifold düşük devirlerde yüksek güç vermelidir, ama bu ancak manifoldun oranlarının mükemmel olması durumunda mümkündür. Standardından daha iyisini kimsenin üretemediği egzoz manifolduna sahip örnek bir otomobil Peugeot 205 MI16'dır. Manifoldu elbette döküm demirdir, ancak görevini mükemmel bir şekilde yerine getirir.

Egzoz Sistemleri


Boru uzunlukları ve boyutlarıyla ilgili konu, manifold harici egzoz sistemleri için de geçerlidir. Bundan dolayı çoğu üretici katalizörün yerine yerleştirilmesi amacıyla manifolddan uygun miktarda uzağa takılacak bir kit de sunmaktadır. Egzoz sistemindeki örnek olarak orta susturucuyu çıkartıp yerine düz boru yerleştirmenin performansa bir katkısı yoktur, tabii arka susturucunuz hesaplamalara uygun bir uzaklığa denk bir mesafede olmadığı sürece. Bu da, arka susturucular uygun alan bulunan herhangi bir yere takıldıkları için genelde pek mümkün değildir.

Peki katalizör iptali yapıldığında aracın performansı belirgin şekilde artıyor, buna ne dersiniz? Evet, bu doğrudur, ancak bunun boru uzunlukları veya harmoniklerle hiç bir ilgisi yoktur, bu sadece katalizörün kısıtlamasının ortadan kalkması ile ilgilidir. Katalizörü iptal etmek performansı arttırabilir, ancak katalizörü iptal edip doğru hesaplamaların ışığında katalizörün yerine takılacak bir performans ürünü performansı muhakkak daha fazla arttırır.

Oksijen Sensörünün Görevi Nedir?


Oksijen Sensörleri, motor egzoz manifolduna monte edilmiş olup, egzoz gazları içindeki yanmamış oksijen miktarını ölçmek için egzoz gazlarını koklar ve ECU tarafından okunabilen bir voltaj üreterek hava-yakıt karışımının çok fakir veya zengin olduğunu gösterir. Bu sayede, aracın her sürüş şartında hava-yakıt karışımı sürekli olarak kontrol altında tutularak optimum performans ve yakıt ekonomisi sağlanır.

Oksijen Sensör Arızalarının Tanımı


Aracın performansı ile bu kadar yakından ilgili olan bir parçanın arıza tanımı nispeten kolaydır. Birçok araçta oksijen sensörü arıza lambası mevcuttur. Aynı zamanda, sürücü fazla yakıt sarfiyatından şikayet eder. Arızalı Oksijen Sensörü yakıt sarfiyatının %30 değerine kadar artmasına neden olur. Sürüş konforunun azalması ve yanma kayıpları klasik Oksijen Sensör arıza belirtileridir ki, bu arızaların hepsi araca uygun bir Oksijen Sensörü takılmak suretiyle giderilebilir.

Sensör Arızası İle İlgili Problemler


  • * Araç performansının düşmesi
  • * Aşırı yakıt sarfiyatı
  • * Katalitik kövertörün aşırı ısınarak arıza yapması

Bakım ve Servis


Yeni çıkan çevre koruma yasaları araçlarda katalitik konvertör kullanılmasını ve yılda bir kez emisyon testinden geçmelerini zorunlu hale getirmiştir. Başarısız bir motor ve egzoz emisyon testinin en başta gelen sebeplerinden biri arızalı Oksijen Sensörüdür. Bu nedenle Oksijen Sensörleri her 30.000 km. de bir kez kontrol edilmelidir. Aracınızda yukarıda söz edilen arızalardan birini yaşadığınız zaman Oksijen Sensörü değiştirmekten asla kaçınmayın.

Active Body Control


Sağladığı yüksek Konfor, Sürüş Güvenliği ve kolaylıklarla ABC - Active Body Control Sistemi

Yola tutunmanın ABC'si Yürüyen aksam üzerinde çalışan Mercedes'in mühendisleri ABC (Active Body Control) adlı aktif süspansiyon sistemi ile bir rüyalarını daha gerçekleştirdiler.
ABC, ilk olarak CL'de kullanılan ve son olarak da S Serisi'ne adapte edilen yüksek teknoloji ürünü bir süspansiyon sistemi. Ayrıca ABC'de modern havalı süspansiyonun yerini klasik helezon yaylı bir sistem almış.

İki Mercedes karşılaştırıldı:ABC'nin işe yarayıp yaramadığını biri bu sistemle donatılmış diğeri ise standart olarak sunulan havalı süspansiyona sahip 2 adet Mercedes S Serisi'nin karşılaştırması ortaya çıkaracak.
Daimler Chrysler mühendisleri ABC'yi dahiyane bir buluş olarak tanımlıyor. Firmanın ABC (Active Body Control) adını verdiği sistem aktif süspansiyon anlamına geliyor. Mercedes bünyeında ABC üzerinde çalışan mühendisler bu yeniliğin hak ettiği ilgiyi görmemesinden şikayetçi.Yüksek teknoloji süspansiyon sistemi: Mercedes, güncel S serisinde kullandığı Airmatic havalı süspansiyonu da kısa bir süre önce tanıtmıştı. Aradan bir yıl geçmeden, müşteriler ABC isimli yeni bir sistemle tanıştılar. ABC, ilk olarak CL'de kullanılan ve son olarak da S Serisi'ne adapte edilen yüksek teknoloji ürünü bir süspansiyon sistemi. Aradan bir yıl gibi kısa bir süre geçmiş olmasına rağmen yeni bir süspansiyon sisteminin seçeneklere dahil edilmesi doğal olarak müşterilerin aklını karıştırabiliyor. Ayrıca ABC'de modern havalı süspansiyonun yerini klasik helezon yaylı bir sistem almış.

Fiyat farkı mantıklı


ABC otomobilin yol tutuş ve sürüş özelliklerinde inanılmaz bir iyileşme sağladığından bu opsiyon için talep edilen fiyat farkının (Almanya'da 5 bin 742 mark) mantıklı olduğu görülüyor. ABC sayesinde sürüş konforu ve güvenliği kriterlerinde eşit oranda yüksek bir kalite standardı elde edilmiş. ABC ile donatılmış S Serisi sistemin verimliliğini çok açık bir şekilde ispatlıyor. Otomobil en sert şerit değiştirme manevralarında bile neredeyse hiç yana yatmıyor. Ancak bu özelliklere sahip otomobillerde görülen sert süspansiyon karakteristiği yerine havalı süspansiyona sahip model gibi konforlu bir sürüş de yakalanabilmiş.

Sistemin sürüş güvenliğine katkısı mükemmel


Sistemin sürüş güvenliğine katkısı, Airmatic donanımlı otomobilin zaten başarılı olan sürüş özellikleri göz önünde bulundurulduğunda mükemmele ulaşan bir sürüş özelliğinden bahsetmek mümkün. Hava destekli Airmatic donanımlı S Serisi, limitler zorlandığında karoserindeki sallanma hareketleri eşliğinde yoldan çıkma eğilimi gösterirken ABC'li versiyon yolu çok daha başarılı tutuyor ve direksiyon hareketlerine daha kesin cevap veriyor. Gerçekleştirilen yol tutuş testlerinde aynı izlenim devam ediyor. Oval pistte, slalom parkurunda ve yüksek süratlerde gerçekleştirilen ani şerit değiştirme manevralarında ABC ile donatılmış olan otomobil çok daha güvenli ve rahat bir sürüş sağlıyor. Ancak iki otomobilin de aynı bazı paylaşması limitlerinin birbirine çok yakın olmasını sağlamış.

Sürücünün az efor sarfetmesini sağlıyor


ABC, sürücünün daha az efor sarfetmesini sağladığından avantajlı bir seçenek oluşturuyor. Özellikle ani şerit değiştirme manevralarında otomobilin arkası daha az kayma eğilimi gösteriyor. Ayrıca otomobilin daha az yana yatması sürücünün kendisini güvende hissetmesini sağlıyor. ESP sisteminin daha az ve geç devreye giriyor olması da ABC'nin diğer avantajları. Yan rüzgârdan etkilenme karakterinin test edildiği alanda ABC'nin bir başraısı daha ortaya çıktı. Yandan 90 km/s ile esen rüzgârda (otomobilin sürati 100 km/s) Airmatic sistemli otomobilin tehlikeli bir şekilde şerit değiştirdiği gözlendi. Bunun nedeni ise, yana yatan karoserin hava direncini artırması. Gerçekten de birçok S Serisi sahibi otomobillerinin bu özelliğinden şikâyet ediyor.

Sağladığı yüksek konfor tartışılmaz


Tüm bu olumlu özelliklerinin yanı sıra daha yüksek bir konfor seviyesi sağlaması, ABC'yi daha cazip hale getiriyor. Virajlarda, süratlenme ve frenaj sırasında karoserin sallanma eğiliminin ciddi boyutlarda azalması karşılaştırmada konfor katsayısının artması şeklinde yorumlanıyor. Engebeli zemin sürüşlerinde otomobilin içindekileri daha az sarsması ve sallantı olmaması da olumlu bir etki. ABC'li versiyonda süspansiyonu bir butona dokunarak serleştirip otomobilin virajlarda yana yatma hareketini neredeyse sıfıra indirmek de mümkün. Ancak mühendisler sürücülerin bu güven nedeniyle daha fazla hızlanmalarının söz konusu olmadığını iddia ediyor.

Egzantirik Milinin Derecesini Arttırmak


Motor gücünü arttırmayı sağlayan yöntemlerden biride standarttan daha yüksek dereceli Egzantrik mili takmaktır.
Milin görevi emme ve egzost sübaplarını kontrol etmektir. En eski ve verimli yollardan biri olan Egzantirik mili modifikasyonu sonucunda %35 e varan güç artışı sağlanabilir.
Yüksek dereceli versiyonlar, süpapların açılma ve kapanma zamanlarını uzun tutarak yanma odasına birim zamanda daha fazla yakıt ve hava girmesini sağlıyor.

Dolayısıyla daha fazla yanma gerçekleşiyor. Buda daha fazla güç anlamına geliyor. Milin üzerindeki kamların açıları ve yapışma göre tork yada güç etkileniyor. Sivri kamil miller, süpapları erken açarak torkun artmasını sağlarken, geniş tepeli kamlar gücü artırmak için tercih ediliyor. Yuksek dereceli egzantrik milleri, motorun rolanti devrini de yükseltiyor. Ancan bunu yaparken motorun rolantide dengesiz çalışmasına neden olabiliyor. Verimli bir modifikasyon işlemi için, egzantrik milinin dışında supapların hareketini sağlayan diger mekanik ve elektronik parçaların da geliştirilmesinde yarar var. Örnegin süpaplar, süpap yayları, egzantrik mili kasnakları, beyin programı, ateşleme sistemi gibi.

LIFT


Lift, eksantrik milinin sübaplari ne kadar bastırdığını gösteren değerdir.

DURATION


Sübapin yatağından çıktığı zamanki derece ölçümüdür.

OVERLAP


Giriş ve çıkış subaplarının aynı anda açık olduğu sürenin derecesidir. Giriş eksantrik milinin açılış numarası çıkış eksantrik milinin kapanış numarasına eklenerek hesaplanır.

POWER BAND


Eksantriğin gücünü verimli bir şekilde verebildiği devir aralığıdır.

Dereceli Eksantrik Mili Ne Kadar Güç Verir


Cadde otomobilleri için üretilmiş eksantrikler derecelerine ve kullanıcının seçimine göre 10 bg ile 25 bg arasında güç üretebilecek kapasitedelerdir, yarış otomobilleri için üretilmiş eksantrikler ise çok daha yüksek olarak 80-100 bg'lere kadar güçler üretebilmektedirler.

Turbonun görevleri nelerdir? Turbo nasıl çalışır?


Turbonun görevi daha fazla soğuk havayı motora vererek performansı arttırmaktır. Motorda soğuk hava sıcak havadan daha yoğundur. Bu yüzden motordan içeri giren hava ne kadar yoğun olursa içerdeki patlama o derece şiddetli olur. Bu sayede de üretilen güç ve tork da fazlalaşır. Otomobillerin soğuk havalarda daha iyi performans sergilemesinin sebebi budur. Turbo ise daha fazla soğuk havayı motora vererek performansı artırır.

Turboşarj ve SüperşarjOtomobilin performansını en üst noktaya çıkarabilmek için kullanılan iki farklı sistem vardır. Bunlar süperşarj ve turboşarjdır.

Süperşarj


Süperşarj aslında basit bir kompresördür. Dışarıdan gelen havayı basınçlı bir şekilde içeri püskürtecek şekilde dizayn edilmiştir. Süperşarjın iki farklı çeşitte uygulanması mümkündür. Emme manifoltu ile throttle body arasına veya throttle body'nin önündeki hava girişine monte edilebilir. Eğer emme manifoltu ile throttle body arasına monte edilirse, enjeksiyon sisteminde mekanik bir değişiklik yapmadan benzin akışının ayarlanması mümkün olur. Bu genellikle yarış otomobillerinde de tercih edilen daha pratik bir sistemdir. Eğer süperşarj throttle body'nin önünd monte edilirse, gelen basınçlı havayı karşılamak için normalden daha yüksek basınçla yakıt püskürtülmesi gerekecektir.

Çalışma sistemi


Süperşarjın içindeki kompresör çalışma gücünü yine motor kayışlarından ve dişlilerden alır. Bu çalışma için turboşarja göre daha fazla güç gerektiren bir sistemdir. Ayrıca sağladığı sıkışma sebebiyle motorun çabuk yıpranmasına sebep olmaması için motor kompresyon oranı pistonların değişmesi suretiyle düşürülmelidir.

Süperşarj daha fazla benzin tüketebilir


Aynı silindir hacminde ve aynı yanma odalarına sahip iki motordan, süperşarj uygulanmış olan motor aynı büyüklük içinde daha fazla sıkıştırma ile çalışacak ve daha fazla benzin yakacaktır. Buna karşılık turbo uygulamasındaki kadar yüksek güç veremeyecektir.

Turboşarj'a göre avantajlı


Turboşarj uygulamasında, turbonun devreye girmesi için yanan gazın geri dönmesi ve türbünü doldurması gerekmektedir. Fakat süperşarj uygulamasında turbonun devreye girmesi için gereken zaman ve motor devri, süperşarjın devreye girmesi için gerekmemektedir. Gaz pedalına ilk basıldığı anda açılan süperşarj, en alt devirden itibaren gücünü gösterecektir.

Turboşarj


Turboşarj, egzoz gazı ile çalışan bir süperşarj olarak tanımlanabilir. Gücünü süperşarj gibi kayışlardan ve dişlilerden değil, egzoz gazının basıncından alır. Yanma odasında patlayan hava benzin karışımı, gaza dönüşerek egzoz süpaplarından egzoz manifoltuna doğru itilir. Bu aşamada egzoza giden gazın basıncı, yol üzerindeki turbonun pervanesini döndürür ve bu yönlü pervane sayesinde gazın önemli bir kısmı türbüne girer.

Türbün dolar


Türbün basınçlı gazla dolduğu andan itibaren ters yöndeki kompresör pervane de basınçla dönmeye başlar. Gazı, basınçlı bir şekilde, dışarıdan alınan ve emme manifoltuna giren temiz havanın üzerine püskürterek motora giren toplam hava yoğunluğunu ve basıncını normalin yaklaşık yüzde 50 daha üstüne çıkarır. Bu da içeri giren havanın benzinle birlikte ateşlendiğinde çok daha şiddetli bir patlama gerçekleştirmesini sağlar.

Motor patlayabilir


Süperşarjda olduğu gibi, turboda da motor kompresyon oranı atmosferik motorlara göre daha düşük tutulmalıdır. Aksi takdirde yüksek basınçtan dolayı motor çabuk yıpranacak ve hatta çok zorlandığı durumlarda motorun patlama riski ortaya çıkacaktır. Turbo uygulaması, motorun pistonları ve gerekiyorsa diğer aksan da uygun şekilde değiştirilmesi suretiyle yapılmalıdır. Gücün yüzde 50'lere varan artışına dayanma ihtimali zayıf olan şanzıman ve aktarma sisteminin de değiştirilmesi gerekebilir.

Kullanımdan sonra soğutulması şart


Turbo motorlar kullanılırken dikkat edilmesi gereken bir başka husus ise otomobili yüksek devirlerde kullandıktan sonra motor stop edilmeden önce kısa bir müddet de olsa rölantide çalıştırılarak, türbünün boşalması ve soğumasına izin verilmesidir. Aksi takdirde gazın sirkülasyonu esnasında türbün boşalmadan bir miktar gaz içerde hapsolacak ve zaman içinde turboyu ciddi şekilde yıpratacaktır. Turbo uygulamasının motorda çok daha fazla yük ve yüksek ısılara yol açacağı ve bunun için intercooler uygulamaları veya diğer soğutma yöntemleri gerektiği unutulmamalıdır.

Fabrika çıkışı otomobillerde kullanılıyor


Turbo uygulaması özellikle ülkemizdeki otomobil modellerinde süperşarjdan daha yaygındır. Bu uygulamanın bir çok zaman Avrupalı standart otomobillerde fabrika çıkışı uygulandığı da görülmektedir. Örnek olarak VW'nin 1.8 litre hacimli 125 beygir güç üretebilen motoruna uygulanan çok küçük türbünlü bir turbo ile 1.8T motorunu yarattığı ve 150 beygir güç ürettiği bilinmektedir.

Elektronik Stabilite Programı ESP Nedir? Nasıl Çalışır?


Çoğumuz, ESP'nin adını ilk defa Mercedes A sınıfı otomobillerin takla atma hatasından sonra duyduk. Otomobil dergilerinin yaptığı slalom testlerinde, aracın ani manevralarda takla atmasının ardından, Mercedes, bütün A sınıfı otomobillere bu sistemi takarak soruna çözüm getirdi.

ESP'nin çalışma prensibi aslında çok basit. 4 teker de birbirinden bağımsız gaz verebilme ve fren yapabilme yeteneğine sahip.Tabii ki biz bunu 4 tane gaz ve 4 tane fren pedalıyla yapmıyoruz. Ani manevralarda aracın fiziksel dengesinin bozulması sonucunda tekerlerden biri ya da birkaçı kayma eğiliminde bulunup araba savrulmaya başladığı anda, ESP sistemi devreye giriyor ve arabanın kaydığı yöne, doğrultuya bağlı olarak ilgili tekerleğe gaz veya fren uyguluyor. Peki bu sistem aracın kaydığını nasıl algılıyor? Birazdan aşağıdaki şekilde de göreceğiniz gibi, ESP sistemine bağlı çeşitli sistemler, algılayıcılar var. Bunlardan benim size olayı açıklamakta kullanacaklarım, "Tekerlek Hızı Algılayıcısı", "Yanal Hız Algılayıcısı", "Direksiyon Açısı Algılayıcısı" ve "Fren Basıncı Algılayıcısı". Şimdi arabamızın arkasının kaymaya başladığını farzedelim, bakalım ESP bunu nasıl anlayacak.

Öncelikle arabanın arkası savrulunca Yanal Hız Algılayıcısı arabanın yanal yönde bir dengesizlik gösterdiğini, yani savrulduğunu çok basit bir şekilde algılayacaktır. Ayrıca Tekerlek Hızı Algılayıcıları arka tekerleklerin kaymaya başladıkları zaman dönüş hızlarının ön tekerleklere göre daha az olduğunu görecek, benzer bir şekilde Fren Basıncı Algılayıcısı da arka tekerleklere, öne nazaran daha az fren basıncı uygulandığını farkederek, aynı şekilde arka tutuşun kaybolduğunu anlayabilecektir. Son olarak Direksiyon Açısı Algılayıcısı'nın da nasıl çalıştığını anlatmamız gerekirse, arabanın kafadan kaydığını düşünmek yeterli olacaktır. Hızlı bir virajda, siz direksiyonu çeviriyorsunuz, ama aşırı hızlı gittiğiniz için, arabanın ön tarafı dönmüyor. (Bu olay önden çekişli arabalarda, viraj içinde gaza basıldığında, rahatlıkla anlaşılabilir).

İşte bu durumda, siz direksiyonu çevirdiğinize rağmen Yanal Hız Algılayıcısı bir dönme hareketi hissedemeyeceği için, arabanın kafadan kaydığını, yani ön tekerleklerin tutuşunu kaybettiğini ESP sistemi algılar.
Bütün bu bilgilerden sonra ESP sisteminin şekildeki örnekte nasıl işlediğini açıklayabiliriz.
1)ABS Kontrol Ünitesi
2)Tekerlek Hızı Algılayıcısı
3)Direksiyon Açısı Algılayıcısı
4)Yanal Hız Algılayıcısı
5)Motor Kontrol Ünitesi
6)Otomatik Gaz Subapı/Enjeksiyon Pompası
7)Fren Basıncı Algılayıcısı Traktör frenlerini
bilenler varsa bu konuyu rahatlıkla anlayabilirler.
Traktörlerde arka tekerlere kumanda eden iki tane fren pedalı vardır. Tarla sürerken bir uçtan öbür uca vardığınızda bu pedallardan sadece bir tanesine basarak traktörü olduğu yerde geri döndürebilirsiniz.

Mesela sadece sağ fren pedalına basarsanız, traktörün sağ arka tekeri fren yapar ve traktör kendi çevresinde sağa doğru dönmeye başlar. İşte ESP de bu traktör frenlerinden esinlenerek yapılmış diyebiliriz ) Yani sadece gelişmiş ve elektronik bir traktör freni o kadar. Tek bir artı yönü var, hayatınızı kurtarabiliyor, ya da arabanızda oluşabilecek bilmem kaç milyarlık hasarları...
Sonuçta öyle ya da böyle, ESP son derece faydalı, arabanın kaymasını neredeyse imkansız hale getiren bir sistem.

Kilitli Diferansiyel Nedir? Nasıl Çalışır?


Klasik diferansiyeller bir terazi gibi çalışırlar. İki tekerlek aksını döndürmek için en az üç tane dişli gerekir. Her iki aksın eşit dönmesini sağlayan ve diferansiyel tamburasının içinde yer alan ayna mahruti dişlisi ise, diğer diferansiyelin motordan kontrollü çalışan tek parçasıdır.

Otomobil yolda düz olarak giderken, tekerleklerden herhangibirine daha fazla ağırlık binmediği için, diferansiyel karpuzunun ortasındaki dişliler tekerleklerle birlikte kendiliklerinden dönerler.ncak otomobil viraja girerken, bu dişliler devreye girerek otomobilin virajın dışındaki hızlı, virajın içindeki daha yavaş dönen itici tekerleklerinin dönüş oranlarının 1:1 olmasını sağlarlar.

Yukarıda sözünü ettiğimiz normal bir diferansiyelin çalışma esaslarına ek olarak kilitli diferansiyellerde değişik birkaç sistem vardır. Bunlardan birincisinde, küçük sürtünme pulları diferansiyelin ortasındaki her iki tekerleğin eşit olarak dönmesini sağlayan ve denge dişlileri olarak tarif edilebilecek olan dişlilerin dönmelerini engellerler. Bu engelleme otomobil yeniden düz bir şekilde gitmeye başlayıncaya kadar devam eder.

Bir başka tür de aksların ve dişlilerin karpuzun içine tam olarak girmediği diferansiyellerdeki kilit türüdür.Burada sözü edilen kısımlar yatık olarak yerleştirilmiş baskı halkalarıyla diferansiyele tutturulmuşlardır. Tekerleklerin dönüş hızı arttığında yani otomobil patinaj yapmaya başladığında devreye giren bu sistem, halkaların fren levhalarını sıkıca bastırmasıyla çalışır ve otomobilin tekerleklerindeki dönüş momenti 1:1 olana kadar tutar.Bu sistemin adı dönüş momentli diferansiyel kilididir.

Şekilde görülen diferansiyel tipinde ise birbirine ters yönlerde yerleştirilmiş düz dişli çarklar, otomobil patinaj yapmaya başladığı zaman, birbirileriyle ters yönde hareket ederek, dönüş momenti 1:1 olana kadar kilitli kalırlar. Basit bir mantıkla kurulmuş olan bu sistem de gelişmiş pek çok otomobilde kullanılmaktadır. 4x4 araçlardada bu sistemlere ek olarak manuel ve otomatik olarak devreye sokulan kilitler de mevcutur.

Turbo dump


Araçlarının yüksek basınçlı turbo beslemeli motorlar gibi ses vermesini isteyen bir çok kişiden dump / blow off valve'ler ile ilgili talep alıyoruz. Herşeyden önce, bu valvelerin sadece turbo beslemeli araçlara takılabildiğini, atmorisferik araçlara takılamayacağını, süperşarj'lı araçlara takılmasının da yanlış olduğunu belirtmek istiyoruz. Tüm standart turbo beslemeli araçlarda, wastegate adı verilen, fazla turbo basıncını dışarı atacak bir sistem mevcuttur. Bu sistem, aşırı basınçtan dolayı motorun patlamasını önleyen bir sistemdir. Wastegate, turbonun dönüş hızını azaltmak amacıyla egzoz gazının fazlasını, turboya girmeden dışarı atar. Bu sayede turbonun aşırı dönmesi ve dolayısıyla aşırı basınç yaratması önlenmiş olur. Bu tip bir sistemde blow off valve sesi duyulmaz.

Blow off valve sesinin duyulduğu durum, her ne sebepten olursa olsun, turbo basıncının, motorun ihtiyaç duyacağından fazla bir oranda yükselmesi sonucu turbonun yarattığı basınçlı havanın fazlasının atmosfere salınmasıdır. Eminiz ki bir çok kişi bu sistemi, motoru korumasından ziyade, yaratacağı sesten dolayı kullanmakta, ve yanlış ayarlama sonucu güç kaybetmektedir. Eğer motorunuz standart olarak turbo beslemeli ise aşırı beslemenin yarattığı basıncı kontrol etmek wastegate'in görevidir; ve dump valve'in olması gerektiği gibi çalışmasını sağlamak için çalışma aralığını normal basınç seviyelerinde tutmak gerekir. Aksi durumda yanlış ayarlamada sistem yüke bindiğinde besleme basıncında kayıp olabileceğinden dolayı güç düşüşü görülebilir.

Süperşarjlı motorlarda, sistem mekanik olarak çalıştığı için süperşarjın yarattığı basınç oldukça doğru orantılı bir şekilde yükselir ve yaratılan basıncın dışarı salınması asla istenen bir durum değildir. Mutlaka ses isteyenler için, evet aşırı büyük bir süperşarj takabilir ve üretilen basınç motorunuzun ihtiyaç duyacağından fazla olacağı için fazlasını atmosfere salarak ses alabilirsiniz, ancak bu pahalı bir yöntemdir. Bunun mantıklı olabileceği tek durum düşük devirlerde çok yüksek basınç istemek, yüksek devirlerde ihtiyaç duyulan basıncın azaltılması olabilir, bu durumda bir dump valve aracılığı ile yüksek devirlerdeki basınç düşürülebilir ve ses de alınabilir. Ancak bu sistemin de düşük devirlerde yaratacağı aşırı torktan dolayı kalkışlarda fazla patinaja kalma ve aktarma organlarına aşırı yük binmesi istenmeyen durumlara yol açabilir.

ABS (Anti Bloke Brake System) Kilitleme Önleyici Sistemi


Kilitleme önleyici sistemin görevi, kuvvetli frenleme sırasında tekerleklerin kilitlenmesini önlemektir. Yani tekerlekler kaymaya başlamaksızın kilitleme sınırına kadar frenlenmelidir. Bu husus otomobilin tüm özelliklerinde (kuru, buz kayganlığı) sağlanmalıdır

ABS fren sisteminin fonksiyonu her türlü frenleme koşulu altında aracın;
stabilitesini, direksiyon hakimiyetini, optimum şekilde frenlenmesini sağlamaktır. Optimum şekilde frenlemenin anlamı, maksimum yol tutuşunu elde ederek frenleme mesafesini optimize etmektir.

Acil durumlarda fren yapmak gerektiğinde, sürücü;
önüne çıkan bir engelden kaçabilmeli, virajlarda hakimiyeti kaybetmemeli,
tekerleklerin yol tutuş seviyeleri farklı olsa bile direksiyon hakimiyetini kaybetmemelidir.

Fren mesafesinin azaltılmasının yanı sıra, ABS fren sisteminin en önemli avantajı, acil frenlemeler esnasında direksiyon hakimiyetinin kaybedilmemesidir. Aşırı hızın neden olduğu tehlikeler, hiçbir ABS fren sistemi tarafından telafi edilemez.

Sistemin Ana Parçaları


Devir Sayıcı Verici:
Devir sayıcı vericileri tekerleklerin dönme hızlarını ölçerler. Tekerleklerle beraber dönen disklerin dişleri sabit konumlu endüksiyon hissedicilerle alternatif gerilim üretirler. Bu alternatif gerilimler ise sinyal şeklinde elektronik kumanda cihazlarına iletilirler.

Devir sensörleri;


sürüş hızını, tekerleklerin hızlanmasını, yavaşlamasını ve kaymasını ölçer.

Sensörlerin çalışması özetle şu şekildedir:


Manyetik akış çizgileri, tekerlek ile birlikte dönen bir sinyal dişlisinin sensöre bakan dişlerine doğru yaklaşırlar. Dişin varlığına veya yokluğuna bağlı olarak, katı bir yüzeyden boşluğa geçilmesi manyetik akışta değişikliğe sebep olur. Bu değişiklik; sensör terminallerinde bir elektromotor kuvveti ve sonuç olarak da elektronik kontrol ünitesi için bir alternatif elektrik sinyali oluşturmaya yeterlidir.

Sensörün dahili elemanları (bobin ve daimi mıknatıs) tamamen koruyucu reçine içine yerleştirilmiş olup, plastik bir muhafaza ile çevrelenmişlerdir. Sensör muhafazasına monte edilen bir burç muhafazayı deformasyona maruz kalmadan bağlar. Sinyallerin doğru olarak elde edilebilmesi için sensörün ucu ile dişli arasındaki mesafe araç kataloğundaki değerlerde olmalıdır.

Elektronik Kumanda Cihazı


Elektronik kumanda cihazı, devir sayısı hissedicilerden sinyalleri alır değerlendirir ve tekerlek fren silindirindeki optimum frenleme için gerekli olan hidrolik basıncı hesaplanır. Kumanda cihazı hesaplanan değeri hidrolik üniteye aktarır.

Hidrolik Ünite:


Hidrolik ünite manyetik supabı ve iletme pompası elektronik kumanda cihazı tarafından devreye sokulur. Böylece fren basıncı ihtiyaca göre tutulur, yükselir, azalır.

Sistemin Çalışması


Bir tekerleğin kilitleme tehlikesi doğar doğmaz bu tekerleğin devir sayısı düşer. Bunun için elektronik kumanda cihazı hidrolik üniteye ‘Fren hidroliğini çek’ komutunu verir. Bunun üzerine geri iletme pompası fren hidroliğini tekerlek frenleme silindirinden çekerek basınç tutucu üzerinden fren merkez pompası devresine iletir. Fren basıncının ortadan kaldırılması, tekerleğin kilitleme tehlikesini önler. Aynı anda tekerlek tekrar hızlanır. Elektronik kumanda cihazı tekerleğin yeniden kuvvetli bir şekilde frenlenebileceğini tekrar belirler ve hidrolik üniteye ‘fren hidroliğini gönder’ komutunu verir. Böylece manyetik supap üzerinden basınç tekrar yükselir. Ayarlama (düzenleme) süresi yeniden başlar.Sistemin çalışmasını daha iyi anlayabilmek için kademe kademe incelemek daha iyi olacaktır. ABS fren sistemleri prensipte aynı olmakla beraber pratikte bazı teknik farklılıklar bulanmaktadır.
Geleceğin Frenleri
Modern teknolojiler sayesinde günümüzde otomobiller kullanıcılarına daha hızlı, daha emniyetli ve daha rahat bir sürüş imkanı sağlıyor. Bu da fren sistemlerinin, aracın en önemli emniyet parçalarından biri olması nedeniyle sürekli iyileştirilmesi ve aracın yüksek teknolojiye erişmiş diğer sistemleriyle aynı teknolojide hizmet vermesini gerektiriyor.

ABS, ASR ve FDR sistemleri arasındaki farklar nelerdir?


Anti-Blokaj Sistemleri (ABS)
1978 yılında ABS sistemleri Bosch tarafından ilk üretici olarak araçlarda kulanıldı. Günümüzde trafik güvenliği açısından önemli katkılar içermekte ve kritik fren anlarında aracın direksiyon ve sürüş güvenliğini sağlamaktadır.

Anti-Patinaj Sistemleri (ASR)


1987 yılında Bosch ilk üretici olarak ABS sisteminin daha gelişmişi olan ASR sistemini piyasaya sürmüştür. ASR sistemi ilk kalkışta ve hızlanmada, tahrik tekerleklerinin aşırı dönmesini engelleyerek, aracın güvenli hareketini sağlar. Bu sistemin diğer kısaltılmış adı ingilizce anlamından dolayı ETC (Electronic Traction Control) olarak da bilinir.

Araç Dinamik Kontrolü (FDR)


Her türlü sürüş anında güvenliği sağlamak üzere Bosch 1995 yılında FDR sistemini aktif sürüş emniyetini sağlamak üzere üretime almıştır. Özellikle virajlarda ve ani yol değişikliklerinde FDR sistemi, yıldırım hızı ile motor, şanzıman ve frene müdahale ederek aracın savrulmasını önler. Bu sistemin diğer kısaltılmış adı ingilizce anlamından dolayı DC (Vehicle Dynamic Control) olarak da bilinir.

FDR sisteminin can noktası olan "devir sensörü" havacılıktan alınmış ve Bosch tarafından otomobiller için modernize edilmiştir. Son yıllarda Bosch bu üç farklı sistemi bir ünitede topladı, bu yeni sistemi ESP (Elektronik Stabilite Sistemi) olarak adlandırdı. Bu sistem sayesinde sürüş güvenliği daha da artırıldı. Bu sistemin diğer bir avantajı da düşük maliyeti nedeniyle, sadece yüksek sınıf otomobillerde değil bundan böyle orta sınıf araçlarda da standart olarak bulunacak olması.

ASR


Anti Patinaj Sistemi (ASR) Nedir? Ne İşe Yarar?
Gaza fazla yüklenmelerde araç patinaj yaptığı zaman araba normal hızlanabileceğinden daha yavaş bir şekilde hızlanır. Özellikle çok hızlı bir şekilde kalkmanız gerekirken (mesela bir yoldan karşıya geçeceksiniz, trafik yoğun, bir aralık buldunuz hemen gaza basıp geçmek istiyorsunuz) eğer gaza, panik yapıp da, fazla basarsanız, araç patinaj yapar, ve araç olduğu yerde duruken tekerlekler de fırıl fırıl döner. Bu sistem genelde güçlü motoru olan arabalarda ve özellikle arkadan itişlilerde kullanılır..

Sistemin Çalışma Mantığı:


Varsayıyoruz ki gazı köklediniz ve araç patinaj yapmaya başladı. İşte bu anda aşağıdaki şekildeki 2 numaralı sistem aracın ön tekerlerinin arka tekerlerinden daha hızlı döndüğünü anlar ve hemen 4 numaralı fren basıncı algılayıcısını ve 5 numaralı ABS kontrol ünitesini uyarır. Bu üniteler de (siz hala gaza basmaya devam etmekte ısrar ediyorsanız), patinaj yapan tekere fren uygularlar ve patinaj kesilesiye kadar bu işlemi sürdürürler. Bu 1.yöntemdi...

Diğer yöntem ise patinaj yapan tekere fren uygulamak yerine, gazı kesmektir. Teker patinaja başladığı anda 3 numaralı 'motor kontrol ünitesi', 6 numaralı enjeksiyon pompası ünitesini uyararak gezı kesmesini söyler, o da gazı gerektiği kadar keser ve patinaj önlenir. İşte sistem böyle çalışıyor, ama bu sistem performanslı kalkışları düşündüğünüzde avantajdan çok dezavantaj getirir. Yani bu sistemle gazı kökleyip de kalkarsanız, normal şekilde kendinizin patinaj yaptırmadan kalktığınızdan daha yavaş kalkarsınız.

Bunun için otomobil dergilerindeki 0-100 testlerinde pilotlar, bu sistemi devreden çıkartırlar. Zaten bu iş arabanın içindeki bir düğmeyle önceden belirttiğimiz gibi yapılabilmektedir. Yani karar size kalmış. ASR en çok karlı, buzlu bölgelerde, ya da çamurlu dağ yollarında iş görür. 4X4 jiplerin de çoğunda da, her zaman 'yağmur demem, çamur demem' mantığı işlemeyeceğinden dolayı, bu sistem bulunur.

BMW MODİFİYE

bmv

bmv1

B1

B3

35603 max

Son düzenleyen Jumong; 3 Temmuz 2016 12:07 Sebep: sayfa düzeni
DERF_YORK - avatarı
DERF_YORK
Kayıtlı Üye
14 Temmuz 2008       Mesaj #4
DERF_YORK - avatarı
Kayıtlı Üye
Modifiye böyle bir şeymi Msn Cool

Tofaş 124 Namı değer hacı murat Msn Wink

Modifiye Nedir? Modifiyeli Arabalar


tofas5

Otomobil diye ben buna derim işte Msn Cool MuzNo AngelMuz
Son düzenleyen Jumong; 3 Temmuz 2016 12:09 Sebep: Kırık linkler.
Beni Ona sorsanız, 1 ölüyüm. Bana O'nu sorsanız tüm kalemlerim...
mertcan_gfb - avatarı
mertcan_gfb
Ziyaretçi
15 Temmuz 2008       Mesaj #5
mertcan_gfb - avatarı
Ziyaretçi
mükemmel.
rap_attack - avatarı
rap_attack
Ziyaretçi
22 Kasım 2008       Mesaj #6
rap_attack - avatarı
Ziyaretçi
bir gün allah kısmet ederde alırsam bir araba mutlaka yaptıracam modifiye...
snackbloot - avatarı
snackbloot
Ziyaretçi
11 Kasım 2010       Mesaj #7
snackbloot - avatarı
Ziyaretçi
Seat Leon

DSCN8694

DSCN8692

DSCN8470

DSCN8469

DSCN8437

DSCN8698

DSCN8474

DSCN8473

DSCN8700

DSCN8643
Son düzenleyen Jumong; 3 Temmuz 2016 12:11 Sebep: Kırık linkler.
serserimayın - avatarı
serserimayın
Ziyaretçi
2 Şubat 2011       Mesaj #8
serserimayın - avatarı
Ziyaretçi
J5g10988
Lebron James - avatarı
Lebron James
Ziyaretçi
31 Temmuz 2012       Mesaj #9
Lebron James - avatarı
Ziyaretçi
Modifiye Renault Megan

canavar modifiye

Modifiye 206

Cars20 20Fast20And20The20Furious20Supra

mazda rx 7 0051Msn Grin
Son düzenleyen Efulim; 31 Temmuz 2012 15:41 Sebep: Sayfa düzeni.
_AERYU_ - avatarı
_AERYU_
Ziyaretçi
25 Temmuz 2013       Mesaj #10
_AERYU_ - avatarı
Ziyaretçi
modifiye
Modifiye Nedir ?
İngilizce “Modified ve Tuning” kavramının Türkçe karşılığı olan “Modifiye”, değiştirmek, kişiselleştirmek, ayarlamak anlamlarına gelmektedir. Teknik olarak ise herhangi bir şeyin üzerinde yapılan değişikliktir. Yani bir anlamda orjinalliğini bozmaktadır. Bu kavram günümüzde genellikle motorlu araçlarda kullanılmakta ve bu konuda her geçen gün yeni yeni fikirler türemektedir.
Günümüz Türkiye’sinde modifiye denildiğinde aklımızda iki çeşit modifiye canlanır. Birincisi aracın dış görünüşünde yapılan değişiklikler, ikincisi de aracın motorunda yapılan değişikliklerdir. En yaygın olanı ise tabiki dış değişikliktir çünkü az maliyetle çok fazla değişiklik yapılabilir ve iyi bir estetik görünüm sağlanabilir. Motor üzerinde yapılan değişiklikler ise genellikle hız, güç ve yarış severlerin tercih ettiği modifiye şeklidir. Haliyle maliyeti de biraz yüksek olabilir.
Bir aracı modifiye etmek zaman ve sabır isteyen bir uğraştır. Çünkü aracın modifiyesi sırasında yapılan küçük yanlışlar büyük kazalar meydana getirebilmektedir. Bu nedenle modifiyenin her aşamasında daha fazla itina gösterilmelidir. Diyelim ki aracınızın motorunu modifiye ettiniz ve beygir gücünü 140 beygirden 190 beygire çıkarmayı başardınız. Burada iş yalnızca motorun gücünü artırmakla kalmıyor. Yani eğer motorda bir güç artışı sağlamışsanız aracın güvenliğine bağlı olarak diğer ekipmanlarıda kontrol etmeniz gerekiyor. Çünkü otomobil üreticileri aracın fren balatalarını, fren disklerini ve en önemlisi lastikleri üretmiş olduğu aracın motor gücüne bağlı olarak milimetrik olarak hesaplamaktadır. Siz motor gücünü artırıp frenlere ve lastiklere dikkat etmezseniz güvenli bir sürüş sağlayamazsınız. Bu nedenle motor gücü artırılan araçlara genellikle performans lastikleri uygulanır ki yol tutuşu ve frenaj iyi olsun.

Modifiye Nasıl Yapılır ?
Son 2-3 yılda ülkemizde, modifiye artık iyici yerine oturmaya başladı diyebiliriz. Her köşede ufak tefekte olsa modifiye parçaları satan yerler görmek mümkün. Bu nedenle artık modifiye yapabilmek eskisi kadar zor değil. Şimdi modifiyede sıkça kullanılan terimlerden ve parçalardan yola çıkarak aracımıza neler yapabileceğimize bir bakalım…

Dış Modifiye: Araca estetik bir görünüm sağlamak ve kısmende olsa performansı etkilemek için yapılan değişiklerdir. Bunlar;

1) Cam Filmi :
camfilmi


Cam filmi modifiyenin en basit aşamasıdır, araca estetik bir görünüm sağladığı gibi, zararlı uv ışınlarından korunmak ve yolcu kabininin güneş ışınlarıyla ısınmasını önlemek amacıyla da kullanılır. Cam filminin diğer bir kullanım alanı sürüş güvenliği sağlamaktır. İyi bir cam filmi gece sürüşlerinde karşıdan gelen keskin ışınları kırarak güvenli sürüş sağlamanıza yardımcı olur. Satış noktalarında “çizilmez cam filmi” veya “amerikan cam filmi” olarak adlandırılır ancak cam filmi çizilmez diye bir kural yoktur. Her cam filmi çizilebilir ancak bazıları daha kaliteli olduğu için çizilmeye karşı daha dayanıklıdır. Ülkemizde aracın ön kısmına cam filmi çektirmek kanunen yasak ancak polis gördüğünüzde camları açarsanız veya gece bir polis gördüğünüzde tavan lambalarını yakarsanız sorun olmaz. Ben bunlarla uğraşamam derseniz tam koyu olmayan 1 ya da 2 numara film çektirmeniz önerilir. Çektirmeniz önerilir diyorum çünkü kendi cam filminizi kendiniz çekmek isterseniz çok uğraşırsınız. Bu konuda uzman bir servisin çekmesi daha uygundur. Maliyeti 50 ile 80 YTL arasında değişebilmektedir.

2) Far Kitleri ve Neon Aydınlatma:

xenon

Yine otomobilinde hoş bir görünüm yakalamak isteyenlerin en çok tercih ettiği ürünlerden biridir. Far kiti olarak özellikle Xenon far kitleri sıkça kullanılmaktadır. Bildiğiniz gibi Xenon kimyasal bir elementtir. 1898 yıllında keşfedilmiştir.Otomobillerde ise 1990′lı yıllardan beri kullanılmaktadır ancak son 2-3 senedir yaygınlık kazanmıştır. Xenon farları diğer far kitlerinden ayıran en büyük özellik daha iyi aydınlatma sağlamasıdır. Xenon farların normal sarı renkte ışık veren Halojen farlardan diğer bir farkı ise kit olarak satılmasıdır. Yani bir Xenon lambayı alıp aracınıza direk uyguladığınızda verim alamazsınız çünkü Xenon lambalar mercekli camlara ihtiyaç duyarlar. Bu nedenle sadece lamba olarak değil far komple set olarak satın alınmalıdır. Kısa mesafede yüksek yoğunlukta ışık yaydığı için daha iyi bir görüş sağlar ancak yansıma fazla olduğundan karşıdan gelen sürücünün gözünü alabilmektedir. Bu nedenle Xenon far alırken Uzun-Kısa değilde sadece Kısa aydınlatma özelliğine sahip farlar tercih edilmelidir.

Diğer bir alternatif ise Angel Eyes adı verilen far kitleridir. Bunlar sürüş anında daha az tehlikeli olabilmekle birlikte beyaz değilde mavi renkte bir ışık yaydığından ve far içerisinde mavi bir halka şeklinde olduğundan göze daha güzel görünmektedir. Xenon ve Angel Eyes far kitlerinin fiyatları kalitesine göre değişmektedir. Ancak ortalama olarak 350 ile 1100 YTL arasındadır.

Neon aydınlatma ise geceleri aracı alımlı gösteren bir başka unsurdur. Neon lambalar ilk olarak dükkanların tabelalarında ve televizyon tüplerinde kullanılmaya başlanmışsa da üretken modifiyeciler tarafından keşfedilerek otomobillere uygulanmıştır. Neon doğada çok az bulunan bir gazdır ve bu gaz genellikle uzunca bir cam tüpün içine doldurulup otomobillerin alt kısmına yerleştirilir ve düşük bir voltajla çalışabilir. Araç altı aydınlatmanın diğer bir alternatifi ise led lambalardır. Yine led lambalar uzunca bir tüpün içine dizilerek küçük bir voltajla çalıştırılabilir.

3) Jantlar ve Lastikler:

lastikjant


Dış modifiyenin vazgeçilmez bir parçasıdır. Kaliteli jantlar kullanılarak estetik bir görünüm yaratıldığı gibi güvenlik ve performans da sağlanmış olur. Dışarıdan bakıldığında jant basit bir parça gibi görünür ancak tam aksine jantların doğru seçilmesi can güvenliği açısından çok önemlidir. Çünkü jantlar aracın fren disklerinin soğutulmasından, performans ve yakıt tüketimine kadar doğrudan müdahalede bulunmaktadır. Bilindiği gibi jantların ölçüleri inç ( ” ) birimiyle belirlenmekte 1 inç ise 2.54 santimetreye tekavül etmektedir. Ülkemizde en çok tercih edilen jantlar 16 ve 17″ jantlar oluyor bundan yukarısı ise ülkemiz yolları açısından pek sağlıklı değil şehir dışına çıktığınızda sadece görünüşünü beğenip aldığınız jantlar başbelası olur. Ayrıca unutulmamalıdır ki jantlar ne kadar genişlerse ağırlıkta o kadar artar ve gerek frenaj gerekse yakıt tüketimi ve performans açısından olumsuz bir durum oluşur. Bunun önüne geçmek için jant alırken aracınızın motor hacmini, oluşacak yakıt tüketimini ve yol tutuşunu da göz önünde bulundururak jant seçimi yapmalısınız. Jantlar nasıl oluyorda yol tutuşunu engelliyor ? diyenler için bir örnek vermek gerekirse; eminim herkes ufak tefek drift ve drag yarışlarının videolarını seyretmiştir. Dikkat ederseniz drift yarışlarında geniş jantlar ve dar yapılı lastikler kullanılır amaç aracın olabildiğince fazla kaymasını sağlamaktır. Drag yarışlarında ise oldukça geniş lastikler ve dar yapılı jantlar kullanılır buradaki amaç ise aracın olabildiğince az patinaj atmasını sağlamaktır. Jantlar tek parça ve çok parçalı olarak satılmaktadır. Çok parçalı jantlar hasar gördüğünde sadece hasar gören parçanın değiştirilmesine imkan tanır bu nedenle tek parçalı jantlara göre daha avantajlıdır. Jantların fiyatlarıda kalitesine göre değişmektedir. Piyasadaki en kaliteli ve güvenli jantlar ise Momo, Enkei ve O.Z’dir.

Eğer jant seçimini yaptıysanız sıra geldi lastiklere; genel olarak iki tip lastik vardır. Birincisi standart lastikler ikincisi ise performans lastikleri. Standart lastikler 180 km hıza kadar güvenli sürüş sağlar ve lastik üzerinde ” T ” harfiyle gösterilir, performans lastikleri ise 180 km ve üzeri hıza kadar güvenli sürüş sağlar ve lastik üzerinde ” H ” harfiyle gösterilir.

4) Rüzgarlık (Spoiler) :
rzgarlk

Sedan otomobillerde bagaj kapağının üzerine, Hatchback otomobillerde ise tavanın arka kısmına takılan ve rüzgarlık olarak bilinen parçadır. Burada ki amaç aerodinamik etkiden olabildiğince fazla yararlanarak aracın yola yapışmasını sağlamaktır. Çünkü bir bir otomobil yere ne kadar güç uygularsa o kadar zor kayar. Yani rüzgarlık güzel bir görünümün dışında yol tutuşu açısından da oldukça aktif rol oynamaktadır. Bu sebeple rüzgarlık alırken sadece şekil olarak beğenip almamak gerekir. Özelliklede rüzgarlığın açısına çok dikkat edilmelidir. Araç hızlandıkça, araca etki eden hava miktarıda artacağı için, rüzgarlık havayı karşılayacak ve aracın arkasının yere bastırılmasını sağlayacaktır. Bir otomobil fabrikadan çıkmadan önce ulaşabileceği en yüksek hız ve buna bağlı olarak oluşacak hava akımı en ince detaylarına kadar hesaplanır. Eğer siz aracınızın motorunu modifiye ederek güç artışı sağlarsanız bu hesaplamaların dışına çıkmışsınız demektir. Bu nedenle araçta fark edilecek hadar güç artışı sağlanmışsa muhakkak rüzgarlık (spoiler) kullanılmalıdır.

5) Spor Amortisörler :
sspansiyon

Yere yaklaştırılmış bir binek araç, yerden yüksek bir binek araçtan daima daha sportifdir. İşte spor amortisörlerin kullanım amaçlarından biri budur. Ancak daha önemli bir amaç yol tutuşu sağlamaktır. Yüksek süspansiyona sahip bir otomobil daha fazla esneme payına sahip olacağından keskin bir viraja girildiğinde merkezkaç kuvvetinin etkiyle savrulma eylemi gösterecektir. Spor amortisörlere sahip bir araç için bu durum tam tersidir. Ancak unutmayın ki spor süspansiyonlar daha sert olduğu için konfordan taviz vermeniz gerekecektir.
İç Modifiye : Araca güç artışı sağlamak ve kısmende olsa estetik bir görünüm yakalamak için yapılan değişikliklerdir. Bunlar;

1) Chip Tuning :

chipg

Chip tuning uygulaması motor modifikasyonunun temel aşamalarından biridir. Enjeksiyon sistemli benzinli araçlar ile elektronik turbo dizel motora sahip tüm araçlara uygulanabilen chip tuning yakıt tüketiminden bir miktar taviz vererek % 10-15 dolayında tork ve beygir gücü artışı sağlamayı amaçlar. Yapılan bu işlem ile benzinli araçlarda yakıt az miktarda artırılırken turbo dizel motorlar da ise yakıt miktarı artırıldığı gibi gerekirse turbo basıncıda % 30-35 oranında artırılabilir. Bu nedenle turbo araca sahipseniz daha avantajlısınız. Peki bunu neden otomobil üreticileri fabrikada yapmıyorda biz sonradan yapıyoruz ? diyebilirsiniz. Bildiğiniz gibi araç ne kadar çok yakarsa o kadar güç üretir. Ancak otomobil üreticilerinin en az yakıtla maximum güç elde etmeyi hedefledikleri için yakıt tüketimini minimum seviyeye indirerek ya aracın tork miktarından ya da beygir gücünden kaybederler. Eğer aracını seven biriyseniz ve güç artışı sağlamak istiyorsanız Chip Tuning uygulaması başlangıç olabilir. Chip Tuning uygulamasının en büyük dezavantajı 2-3 saat gibi bir sürede tamamlanırken geri dönüşün bazı araçlarda imkansız bazılarında ise çok zor olmasıdır. Bu nedenle bu modifikasyonu yapmadan önce ne istediğinize kesin olarak karar vermelisiniz.

Chip olarak bahsettiğimiz şey aracın beynidir ve bu beyine harcanacak yakıt miktarıda dahil olmak üzere herşey kodlanmıştır. Chip tuning uygulaması yapılırken iki şey göz önünde bulundurulur. Birincisi eğer aracın beyni yeniden programlanabilir nitelikte ise istenilen performansa göre yeniden kodlanır. İkincisi bu beyin yeniden programlanma niteliğine sahip değilse farklı bir beyin takılır. Tabiki bunların maliyeti de farklılık göstermektedir. Chip tuning uygulaması sonucunda her araçta farklı performans artışları gözlenebilir. Bu artış ortalama 8-20 HP arasındadır.

2) Nitro Oxide System (Nos) :


noszzd

Eminim yarış filmlerinde görmüşsünüzdür bu Nos denilen aleti. Adam direksiyon üzerinden bir düğmeye basar ve koltuğa yapışır. Aslında filmlerde izlediğimiz Nos sahneleri abartı değildir. Çünkü motorda en fazla güç artışı sağlayan yegane parça Nos yani nitrodur. İçten yanmalı bir motora genel olarak baktığımızda oksijen ile yakıt karışımının piston yatağına püskürtüldüğünü ve yanmanın gerçekleştiğini görürüz. Ne kadar oksijen o kadar ateş eşittir güç… İşte nitronun çalışma prensibi de bu sistem üzerine kurulmuştur. Yakıt, hava ve nitro karışımı piston yatağına püskürtülür ve kuvvetli bir yanma gerçekleşir. Buradaki püf nokta nitronun soğuk bir yapıda olmasıdır. Nitronun soğuk yapısı sayesinde piston yatağındaki havanın genleşme katsayısı düşer ve bunun sonucunda piston yatağına yoğunluğu artırılmış havanın dolması sağlanır. Daha yoğun hava daha kuvvetli bir yanma daha kuvvetli bir yanma da daha fazla gücü doğrurur.

Araçlara uygulanan nitro genellikle tüp şeklindedir ve bagaja ya da koltuğun altına yerleştirilir. Faaliyete geçirilmesi ise ya sürücü kabinine ya da gaz pedalının altına yerleştirilen bir düğmeyle sağlanır. Nitro kesinlikle tek başına yanıcı bir madde değildir. Yani filmlerde gördüğümüz o nitronun patlama sahnelerinin tamamen uydurmacadan ibaret olduğunu söyleyebiliriz. Tıpkı diğer motor modifikasyonlarında olduğu gibi nitronun performans artışı da araçtan araca farkılılık gösteririr. Ancak minimum 40 HP güç artışı sağladığı kesindir.

3) Hava Filtresi ve Egzos :
havafiltresi
Nos kavramında da bahsettiğimiz gibi motora giren hava ne kadar soğuk olursa yanma da o kadar kuvvetli olur. Hava filtresinin görevlerinden biri de budur. Yani motor için soğuk ve temiz hava akışı sağlamaktır. Bildiğiniz gibi motor ile atmosfer arasındaki tek direnç hava filtresidir. Eğer kullanılan hava filtresi kalitesiz ise kaputun altında oluşan sıcak havayı motora iletebilir ya da dışarıdan gelen tozlu havayı süzmeden motora ulaştırabilir. Bu nedenle hava filtresini hayati önem taşır diyebiliriz.
Piyasada üç çeşit hava filtresi bulunmaktadır. 1) Açık hava filtresi, 2) Kutu içi filtre, 3) Bolt-On Açık Filtre
Bu filtrelerin hepsinin amacı aynıdır. Yani havayı en iyi şekilde motora iletmek ancak açık hava filtresi aracınıza sportif bir ses, % 5 performans ve yarım litre kadar da yakıt tasarrufu sağlar buna karşılık bakımı ve uygulaması daha zahmetlidir. Çünkü bakımları düzenli yapılmadığı takdirde kaputun altında oluşan sıcak havayı motora iletebilir ve performans kaybına neden olabilir. Bunu önlemek için açık filtreler genellikle motor bölümünden uzak bir noktaya monte edilir ya da Subaru İmpreza’da olduğu gibi kaputun üzerinde açılan bir bölme ile dışarıdan hava girişi sağlanır. Kutu içi filtrenin ise bakımı ve uygulaması kolaydır ancak etkisi standart hava filtrelerinden pek fazla değildir. Bolt-on açık hava filtresi ise maliyeti yüksek olduğundan pek tercih edilmez. En kaliteli hava filtreleri ise HKS ve K&N firmalarının ürettiği hava filtreleridir.
Hava filtresi konusunda bir şeyin altını çizmek gerekir ki o da modifiye yapılarak performansı artırılmamış bir araca standartın dışında hava filtresi uygulamanın pek mantıklı olmadığı düşüncesidir. Tamamen yanlış olan bu düşünceye göre eğer araca hava filtresi takılırsa motora giren hava ve yakıt karışımında dengesizlik olur. Yani normal şartlarda motora 15 birim hava 1 birim yakıt giriyorsa hava filtresiyle birlikte hava miktarının artacağı ve motorda dengesizliğe sebep olacağı düşünülmektedir. Ancak burada unutulan nokta ECU cihazıdır. Bildiğiniz gibi ECU motoru her türlü hava koşullarına, basınç değişimine ve yük duruma göre ayarlayan yazılımdır. Haliyle motorun ne kadar yakıt ne kadar hava alacağı ECU tarafından belirlenir. Bu nedenle hava filtresi değiştirildiğinde motorun alacağı hava miktarı artmaz sadece havanın kalitesi değişir. Kaliteli bir hava filtresinin kazandırdığı performans ortalama 5-12 HP’dir.
Aracın rahat bir şekilde hava alması kadar rahat hava vermesi de çok önemlidir. Burada ise devreye egzoz girer. Çok iyi bildiğiniz gibi egzoz yakıt gazlarının dışarı atılmasında etkilidir ve iyi bir performans için bu gazların dışarı kolay bir şekilde atılması çok önemlidir ancak binek araçlarda kullanılan susturuculu egzozlar havanın dışarı atılması sırasında bir direnç oluştururlar. Haliyle performans kaybı oluşur. Bu sebeple spor egzoz olarak bilinen egzozlar geliştirilmiştir. Bunların standartlardan farkı egzoza yansıyan motor sesini fazla kesmeden hem sesi hem de gazları dışarı iletmesidir. Kaliteli bir egzozun kazandırdığı performans 3 ile 8 Hp arasındadır.

4) Blow-Off Valve :


blowoff
Bu sistem turbo motora sahip araçlar için geçerlidir ve performanstan ziyade turbonun faaliyete geçme süresini azaltmak ve turboyu sağlıklı bir şekilde kullanmak için üretilmiştir. Turbonun görevi motora basınçlı hava akışı sağlamaktır ve gaza bastığınız sürece görevini yerine getirir. Gazı kestiğinizde turbo türbinleri hava akışıyla beraber hala dönmeye devam eder. Ancak türbinleri geçen hava daha fazla ilerleyemeyeceği için ters yönde akmaya başlar ve türbinlerin ters yönde dönmesine neden olur. Bu sırada tekrar gaza bastığınızda ters tarafa dönen türbinler tekrar faaliyete geçmek için durur ve bu kez de diğer tarafa döner. Yani türbinler gaza basarken soldan sağa doğru dönüyorsa gazı bıraktığınızda sağdan sola doğru dönecektir. Bu durum turbonun faaliyete geçmesini geciktirecek ve türbinlere zarar verecektir. İşte bunu önlemek için geliştirilen Blow-Off turbo türbinlerinin ters tarafa dönmesine neden olan havanın, gazı kestiğinizde dışarı atılmasını sağlar. Böylece turbo, gaza bastığınıza daha çabuk tepki verir. Ayrıca dışarı atma sırasında sportif bir ses oluşturur.

Benzer Konular

26 Haziran 2016 / RuffRyders Motorlu Araçlar
11 Kasım 2010 / SLALKSDJFJHFVM Soru-Cevap
23 Ocak 2014 / Misafir Soru-Cevap