Arama

Sibernetik (Yönetimbilim, Güdümbilim)

Bu Konuya Puan Verin:
Güncelleme: 11 Ekim 2012 Gösterim: 10.793 Cevap: 3
ThinkerBeLL - avatarı
ThinkerBeLL
VIP VIP Üye
28 Nisan 2009       Mesaj #1
ThinkerBeLL - avatarı
VIP VIP Üye
Sibernetik (Yönetimbilim, Güdümbilim)
MsXLabs.org
Sponsorlu Bağlantılar

Bir insanın veya otomatik bir makinenin, modern tekniğin kaynakları çerçevesinde herhangi bir işi yönetmesini veya belli bir amaca ulaşmasını sağlayan bilim. Makina ve canlılarda, kontrol ve haberleşmenin şartlarını ve kanunlarını tespit eden bir bilim dalı. Yaşayan organizmalarla ve makinalarda kontrol ve haberleşme ile ilgili bilimlerin karmaşıklığını ifade etmek için kullanılmıştır. Kökü, eski Yunanca “Kubernetes” Latince “Gobernare”den gelmektedir. Her iki kelime de “sevk ve idare” anlamına gelir. İlk defa Amerikalı ilim adamı Norbert Wiener (1948) tarafından kullanılmıştır.
Makineler, sistemin durumu hakkında bilgi toplayabilecek ve bu bilgileri değerlendirerek, sistemin yönetilmesine yarayan emirleri hazırlayabilecek duruma geldiği andan itibaren, yönetim sanatı makinelerin işi olup çıkar. Bu anlamda, sibernetik, kim yönetir ve nasıl yönetilir sorularını sormaksızın yönetmenin ne olduğunu akla dayanarak açıklayabildiği ölçüde mantıki bir bilimdir.
Bu yoldan hareket ederek, sistemler ve makineler için, bugüne kadar hiç ele alınmamış geniş ve teorik bir sınıflandırmaya imkân verir. Üstelik, bu sınıflandırmanın sonuçlarından yararlanmakla her çeşit yönetim makinesinin yapımı mümkün olduğuna göre, sibernetik önemli uygulamaların hareket noktasıdır da, yönetim makinelerinden bazıları (uçaklardaki otomatik pilotlar) daha şimdiden geniş bir uygulama alanı bulmuştur ve bu makinelerin her alanda kullanılmaya başlaması otomasyon sanayiinin sistemli olarak gelişmesini sağlayacaktır.
Yunanlılar eskiden yönetme sanatını biliyorlardı, hattâ Eflatun'un birçok diyalogunda «sibernetik» terimine rastlanır. Ünlü filozof, «yönetmek» fiilinin derin anlamına dikkati çekti ve bir geminin idare edilmesinden veya bir arabanın sürülmesinden insanların yönetilmesine kadar çok çeşitli örneklerle bu anlamı açıkladı. Ksenofon da, kendi payına, yönetmek sanatını siyasi anlamda sistemli olarak inceledi.
1834'te Ampere, bilimlerin sınıflandırmasını yaparken bu terimi kullandı. Fakat sibernetiğin gerçek anlamda ilerlemesi ancak çok yakın bir geçmişe, modern tekniğin yardımıyla insanoğlu «yönetilen işin sentezi»ni makineler sayesinde yapabileceğini anladığı ana rastlar. Dünkü makineler bir kastan başka birşey olmadığı halde, bugünün imkânları, özellikle elektrik tekniği sayesinde günümüzün makineleri, kendilerinden beklenen işi aldıkları emirlere uygun olarak hakkıyla yerine getirebilecek şekilde bilgi-işlem organlarıyla donatılmış birer beyin vazifesi görebiliyor.
Sibernetiğin iyiden iyiye gelişmesi İkinci Dünya savaşı sırasında, özellikle hava taşıtlarına karşı savunma problemini halletmek için, ağır gözetleme kulelerini hızla ve hassasiyetle istenen yöne çevirmek veya yalnız insan kontrolüyle yönetilmesi imkânsız olan radar antenlerini hedefe çevirmek zorunluluğundan doğdu.
Böylece servomekonizma'lar kullanılmaya başladı ve uzun araştırmalardan sonra teknisyenler, radarların düşman uçaklarını takip etmesini ve aldıkları bilgileri (açıklık, yükseklik, uzaklık, uçağın hızı) elektronik bir hesap makinesine iletmesini, böylece elektronik makinenin topu doğrudan doğruya hedefe yönelterek mermiyi otomatik olarak fırlatmasını sağlayan tertibatlar yapmayı başardılar.
Bu âlet ve tertibatların gerçekleştirilebilmesi için, çok çeşitli alanlarda uzmanlaşmış teknisyenlerin, özellikle olayların incelenmesinde fizikçilerin, dengeyle ilgili hesapların (karmaşık fonksiyonlardan yararlanan ve matris hesabının büyük ölçüde gelişmesinde yardımcı olan, Laplace dönüşümünün başlangıcı olan hesaplar) yapılabilmesinde matematikçilerin ve kullanılan çeşitli malzemenin incelenmesinde mekanikçilerin birlikte çalışması gerekti.
Hattâ sırasında biyoloji bilginlerine bile danışıldı; çünkü «yönetilen için sentezi» denilen o mahut eylem insandaki refleks eylemini andırdığına göre, bu yeni makinelerin davranışıyla canlı varlıkların davranışı arasında bir benzerlik akla yakın gelebilirdi: incelemeler daha derinleştirildiğinde, gerek makinelerde gerek canlı varlıklarda aynı şema ile karşılaşıldığından bu benzerliğin gerçekten var olduğu anlaşıldı.
Bu gerçeğin anlaşılmasından sonra, Amerikalı Norbert Wiener 1947'de otomatik kumandalı sistemlerin tekniği üstüne Cybernetics adlı ilk eseri yayımladı; Wiener bu eserinde sibernetiği bir kavşak bilim olarak tanımladı ve yönetim yapabilecek mekanizmalarla ilgili genel kavramları verdi. Bu görüşler, üstün yapılı canlıların hayati fonksiyonları ve bu fonksiyonların suni olarak yaratılmasına imkân veren süreçleri mantık analizine vurmakla, gerçek bir akıl devrimi sayılabilecek büyük bir akımın başlangıç noktası oldu.
Bazı sibernetikçiler, sosyal olayların bilgi alışverişinden doğduğunu öne sürerek bu olayları sibernetik metotlarıyla incelemenin mümkün olduğunu savunurlar; bu tez, oldukça aşırı bir hayalgücü çerçevesinde, gelecek toplulukların düşünme ve yönetme makineleriyle idare edileceğini akla getirebilir.


Sibernetiğin Tarihçesi
Sibernetik makina ve canlılarda, kontrol ve haberleşmenin şartlarını ve kânunlarını tespit eden bir ilim dalı. Yaşayan organizmalarla ve makinalarda kontrol ve haberleşme ile alâkalı ilimlerin karmaşıklığını ifâde etmek için kullanılmıştır. Kökü, eski Yunanca “Kubernetes” ve Lâtince “Gobernare”den gelmektedir. Her iki kelime de “sevk ve idâre” anlamına gelir. İlk defâ Amerikalı ilim adamı Norbert Wiener (1948) tarafından kullanılmıştır.
Çeşitli sahalarda çalışan ilim adamları, aynı olaylar karşısında farklı isimler kullanmaktaydılar. İlimde aşırı ihtisaslaşma dolayısıyla, ilim adamları birbirinin dilinden anlamaz hâle gelmişlerdi. Bu durumdan yakınan bâzı ilim adamları özellikle Matematikçi Norbert Wiener ve Biyolog Arturo Resenblueth, ilim adamları arasında ortak noktaları bulup, çıkarmaya başladılar.
Bu sıralarda İkinci Dünyâ Savaşı başladı. Hedefini kendi kendine bulan, bir uçaksavar topunun yapılmasının mümkün olup olmadığı husûsunda yapılan araştırmalar, evvelce felsefenin işgâl ettiği yere tâlip bir “disiplin ilmi” olan “Sibernetik”in ortaya çıkmasına sebep oldu.
Sibernetik, canlılarla kendi kendini düzenleyen makinalar arasındaki çalışma benzerliklerini araştırır. Sibernetikte makina durum değiştirme, yâni transformasyon kâbiliyetinde olan her türlü dinamik sistem anlamına gelir. Transformasyon bir halden diğer bir hâle geçiştir. Gerek makinaların gerekse canlıların bütün faaliyetleri birer transformasyondan ibârettir.
Organize bir sistemdeki transformasyona sebep olan her türlü tesire informasyon denir. Bu sistemlerin kendilerinden ve dış ortamdaki değişikliklerden haberdar olmaları için, informasyon, yâni bilgi almaları gerekir. Organize sistemler aldıkları bu bilgi sonucunda çeşitli durum değişikliklerinden geçerek bir denge durumuna varmaya çalışırlar. Buna “homeostasis” adı verilir.
Organize sistemlerin elde ettikleri sonuçlar onlar için tekrar bir bilgidir. İşte, yapılan işin sisteme tekrar bağlanmasına geri-besleme (feed-back) denir. Kendi kendini ayarlayan bütün sistemlerde, meselâ vücud harâretini, sâbit tutan canlılarda, kan şekerinin belli sınırlar içinde tespit edilmesini sağlayan mekanizmada, göz bebeğinin ışığın şiddetine göre büyüyüp küçülmesi gibi olaylarda geri beslemeler söz konusudur.
İlk sibernetik âlimi Cizreli Ebü’l-İz el-Cezerî’dir. 1969 yılında İbrâhim Hakkı Konyalı tarafından, Kara-Amid Dergisinde (cilt 2, sayı 2) yayınlanan bir makaleden sonra, Türkiye’de tanınan bu âlim sekiz asır önce Türk saraylarının makinalaşmasını sağlamıştır. Diyarbakır’da hüküm süren Artuk Türkleri arasında yetişen Ebü’l-İz otomatik makinalar hakkında kitap yazmıştır. Kitabın orijinal ismi Kitâb-ül-Câmi-i Beyn-el-İlm-i vel-Amel en-Nafî-i fî Sınat-il-Hiyel’dir.
Topkapı Sarayı Üçüncü Ahmed Kütüphânesinde de bir nüshası bulunan bu eşsiz kitabı hangi sebeple yazdığını Ebü’l-İz şöyle açıklamaktadır:
“Ben bu kitabı, Artukoğullarından Diyarbakır hükümdarı Ebü’l-Feth Mahmûd ibni Karaaslan adına yazdım. Bu değerli hükümdarın babasına ve kardeşine 25 yıl hizmet ettim. Birgün, yaptığım makinalardan birini göstermiştim. O, bu işimi büyük bir ilgiyle tetkik etti. Bana; “Dünyâda eşi bulunmayan bir şey yaptın. Emeğin boşa gitmeyecektir. Bana bütün yaptıklarını gösteren bir kitap yaz!” dedi. Ben de bu kitabı yazarak, kendisine sundum. Kitabımı bir önsöz, 50 şekil ve 6 kısım üzerine kurdum.”
Bu kıymetli eserde Ebü’l-İz sekiz asır önce “Sibernetik’te denge durumu” veya “Elektronikteki ayarlama sistemleri” gibi, birçok ilgi çekici konuyu ele almıştır.
Her millet, Sibernetik târihinde kendi yetiştirdikleri bilginlerle övünmüşlerdir. Fransızlar bu konuda ünlü matematikçi Paskal ve ünlü düşünür Descartes ile öğünmektedirler. İngilizler ise aynı konuya bilgisayar biliminin babası sayılan Charles Babbage’in öncülük ettiğini ileri sürmektedirler. Almanlar ise Leibniz’i bu konuda en büyük önder olarak tanırlar.
Halbuki Ebü’l-İz bundan sekiz asır önce Otomatik Kontrol Bilimini kurmuş ve sistemler arasında denge durumları sağlamıştır. Genellikle hidro-mekanik güçten faydalanılmış, şamandıra ve palangalar arasında karşılıklı tesirde bulunma yoluyla çok ilgi çekici otomatik kontrol mekanizmaları geliştirmiştir.
Ebü’l-İz’in otomatik makinalar kitabındaki düzenlerden birisi otomatik abdest alma makinası’dır. Hükümdar Mahmud için geliştirilen bu düzende, abdest suyu otomatik olarak dökülmekte ve aynı şekilde durmaktadır. Ebü’l-İz’in kitabında, “Sultan Mahmûd’un hizmetçilerin abdest suyu dökmelerinden hoşlanmadığı için” kendisinin bu işi yapmak üzere makina adamlar ve makina tavus kuşları yaptığı, sultanın bu robotların döktüğü sudan abdest aldığını yazmaktadır.
Böyle bir kimse Türkiye’de pek az tanınmışken, hattâ kitabı Türkçeye bile tercüme edilmemişken, yabancılar bu kitabı bulmuş, incelemiş Donald Hill, “Al-Jaz’ari’s Book of Ingenious Mechanical Devices” Mekanik Hareketler Mühendisliği Bilgisi adıyla İngilizceye çevirmiştir. Donald Hill’in kitabı hakkında bilgi veren bir kaynak Ebü’l-İz için, “...On ikinci yüzyıl Müslüman mühendisliğinin doruğuna erişmiş kişi.” sözünü etmektedir.
Sibernetik konusunda çeşitli üniversite ve tıp fakültelerinde çalışmalar yapılmaktadır. Bu çalışmalar sonunda, artık sibernetik ilim çevrelerinin olduğu kadar halkın da ilgilendiği bir ilim dalı hâline gelmiştir. Meselâ, günümüzde bilgisayar işlemleriyle beynin çalışmaları arasındaki ilgi her kesimin yakından bilgi sâhibi olduğu bir konu hâline gelmiştir.


BEĞEN Paylaş Paylaş
Bu mesajı 1 üye beğendi.
Tanrı varsa eğer, ruhumu kutsasın... Ruhum varsa eğer!
asla_asla_deme - avatarı
asla_asla_deme
VIP Never Say Never Agaın
6 Mayıs 2009       Mesaj #2
asla_asla_deme - avatarı
VIP Never Say Never Agaın
SİBERNETİK
Sibernetiği ilk kuran alim İsmail-El GEZERİ'dir. Sibernetik yeni Türkçe Güdümbilim, (Yunanca kybernétes, "dümenci"), makine ve canlılarda geçerli olan kontrol ve iletişim teorisi. İnsanlara ait ve mekanik sistemlerin çalışma tarzı ve fonksiyonlarını daha iyi anlatabilmek amacıyla bilgi-işlem sistemleri ve canlı varlıkların kontrol ve iş haberleşme yöntemlerinin karşılaştırmalı araştırması. Sibernetik birden fazla disiplin oluşturmakla ilgili olup, bilim dallarının herbiriyle tam bir uygunluk içinde olan bir dizi kavram yardımıyla bu dallar arasında tam bir ilişki kurulmasını sağlar.
Sponsorlu Bağlantılar
'Sibernetik' Enerjiye açık, enformasyon ve kontrole kapalı sistemleri inceleyen bilim dalıdır.

SİBERNETİK İLETİŞİM MODELİ
Bu model, Wiener'ın (1947) çalışmalarından doğan sibernetik (cybernetics) kavramının, Moles (1971) tarafından iletişim alanına uyarlanmasına dayanmaktadır. 'Hayvan veya makinelerde, kendi kendini kontrol edebilen karmaşık sistemler teorisi' olarak tanımlanan sibernetik teori, çeşitli dilleri, kodları ve sinyalleri kapsayan belirli bir enformasyon anlayışı taşımaktadır. Buna göre tüm enformasyonlar, genellikle bir dilin öğeleri tarafından oluşan bir taşıyıcıya sahiptirler. Söz konusu dil öğeleri sözcükler ve bunlar da bir takım sinyal veya göstergelerden oluşurlar.
İletişimin incelenmesi, iletişim şemasının temel öğeleri olan alıcı, verici, kanal ve işaretler repertuvarının incelenmesi demektir: Bu kapsamda alıcı ve vericinin betimsel özelliklerinin, kim olduklarının; repertuvarın karakteristiklerinin ve kanalın doğasının bilinmesi önem taşımaktadır.
Sibernetik iletişim teorisine göre;

• Mesaj, her şeyden önce, verici tarafından işaretler repertuvarından alınan öğelerin düzenlenmiş bir dizisidir (sequency). Verici, repertuvar öğelerini, mesaja içrel yasalara göre düzenler. Alıcı mesaj öğelerini tanır, anlamlandırır, vb.

• Mesaj, bir yenilik taşıyıcıdır; burada yenilik, belirli bir öngörülemezlik derecesinin, bu da orijinallik miktarının (orijinallik düzeyi, mesaj veya öğelerinin görülme, ortaya çıkma olasılığıyla ters orantılıdır) ifadesidir ve mesaj, bunu taşıdığı ölçüde bir değere sahiptir.

• Enformasyon, belirsizliği azalttığı ölçüde, anlaşılabilir ya da okunabilir. Anlaşılabilirlik, mesaj öğelerinin tekrar sıklığına, yani artıklık (redundancy) derecesine paralel olarak artar ve dolayısıyla mesajın orijinalliğiyle ters orantılıdır. Pratikte mesajın, orijinallik ile anlaşılabilirlik, öngörülemezlik ile öngörülebilirlik arasında dengelenmesine çalışılır. Bu noktada, alıcının maksimal orijinallik debisi önem taşır.

• İletişimde bir diğer önemli faktör, iletişimin pahasıdır. Mesajın olabildiğince ekonomik olması gerekir. Bu gereklilik, mesaj öğelerinin miktarının sınırlanmasında somutlasın Anlaşılabilirlik, dolayısıyla artıklık (bir mesajda, zorunlu minimum öğe sayısından fazlalığın oranı), pahayı artırdığından dengelenmesi zorunludur.

• Mesajlar, alıcı üzerindeki etkileri bakımından farklı özellikler gösterirler. Verici ve alıcının ortak gösterge repertuvarının kullanımı ve mesajın kodlanmasına bağlı olarak mesajın zenginliği farklı özellikler gösterir. Bu noktada denotatif ve konotatif mesajlar, bir başka deyişle semantik ve estetik mesajlar ayırdedilir.

Bu boyutlardan hareket ederek iletme sürecini formelleştirmeye ağırlık veren sibernetik iletişim teorisi, mesajın semantik özelliklerinden ziyade, mantıksal özelliklerine odaklasan bir yaklaşım olarak görünmektedir.

BEĞEN Paylaş Paylaş
Bu mesajı 1 üye beğendi.
Şeytan Yaşamak İçin Her Şeyi Yapar....
ThinkerBeLL - avatarı
ThinkerBeLL
VIP VIP Üye
4 Aralık 2009       Mesaj #3
ThinkerBeLL - avatarı
VIP VIP Üye
Sibernetik (Yönetimbilim, Güdümbilim)
MsXLabs.org & Temel Britannica

20. yüzyılın ikinci yarısında doğan ve canlı ya da cansız bütün karmaşık sistemlerin denetlenip yönetilmesini inceleyen bir bilim dalıdır. Sibernetik terimi, "yönetmek" anlamındaki Eski Yunanca bir sözcükten kaynaklanmıştır. Eski Yunan toplumunun günlük konuşma dilinde bu sözcük, dümen tutarak bir gemiyi ya da dizginleri ele alarak bir at arabasını yönetmek anlamında kullanılırdı. Daha o çağda Platon, bir toplumun ya da ülkenin yönetimini de bu sözcüğün kapsamına alarak terime ilk kez "yönetimbilim" ya da "güdümbilim" anlamını kazandırmıştı. Ama, 1948'de yayımladığı bir kitabının başlığında sibernetik sözcüğünü kullanarak terimi bugünkü anlamda ortaya atan ABD'li matematikçi Norbert Wiener oldu. Bu kitabın yayım tarihi, sibernetiğin bağımsız bir bilim dalı olarak doğuşu kabul edilir. Wiener bu yapıtında sibernetiği "canlılarda ve makinelerde denetim ve iletişimin incelenmesi" olarak tanımlamıştı. Bu tanımdan da anlaşıldığı gibi, sibernetik bilimi her şeyden önce otomatik denetim kuramıyla ve canlıların fizyolojisiyle, özellikle de sinir sistemi fizyoloj isiyle yakından bağlantılıdır.
Hayvan ya da insan vücudu ile makinelerin çalışması arasındaki benzerliklere dikkati çeken Wiener'a göre, bu karmaşık doğal ve yapay sistemlerin en önemli ortak özelliği geribesleme ya da geribildirim sürecidir. İngilizce'deki feedback teriminden dilimize aktarılan geribesleme, bir sistemin kendi işleyişini otomatik olarak denetleyebilmesi için, çıktıların girdi olarak yeniden sisteme verilmesi demektir. Daha basit bir anlatımla, herhangi bir sistemin denetleme organı, o anda yapılan işin sonucuna ilişkin bilgileri almadıkça ne yapılan işteki yanlışları bilebilir, ne de bunları engelleyecek önlemler alabilir. Gözlerinizi kapatıp, ellerinizle çevreyi yoklamadan bir odada yürümeye çalışırsanız geribeslemenin önemini kolayca anlayabilirsiniz. Göz ve el gibi duyu organlarından ya da alıcılardan kendisine bilgi aktarılmadığı için beyniniz gerekli komutları veremez; örneğin sağa ya da sola dönmeniz gerektiğini bildiremeyeceği için odadaki eşyalara çarpmanızı engelleyemez. Oysa gözlerimiz açıkken, örneğin yolumuzun üzerindeki bir hendeği atlayarak aşmamız gerektiğinde, hendeğin genişliğini gözlerimizle "ölçeriz". Bu bilgi duyu sinirleri aracılığıyla beyne iletilir; beyin de, hendeği aşacak kadar uzağa atlayabilmemiz için, hangi kaslarımızın ne zaman ve ne kadar kasılıp gevşemesi gerektiğini hareket sinirleri aracılığıyla ilgili kaslara bildirir. Yarasaların yankıyla yön bulmasında ise beyne geri beslenen bilgi, bir engele çarparak geri dönen ve o engelin uzaklığını belirten ses dalgalarıdır. Canlılarda duyu organları, beyin-sinir sistemi ve kaslar arasında gerçekleşen bu geribesleme ve bilgi akışı, bir uçaktaki otomatik pilotun mekanik ve elektronik sistemleri arasındaki iletişimle aynı temele dayanır.
Canlılarda ve otomatik denetimli makinelerde geribeslemenin sayısız örneği vardır. Sözgelimi, sıcakkanlı hayvanlarda vücut sıcaklığının, insanda ve gelişmiş hayvanlarda hormon salgılarının ya da kandaki karbon dioksit oranının belirli bir düzeyde tutulmasında geribesleme süreçlerine büyük görevler düşer. Canlılardaki biyokimyasal tepkimelerin geribeslemeyle denetlenmesinde sisteme girdi olarak yüklenen çıktı, belirli bir tepkimenin son ürününe ilişkin bilgilerdir. Tepkime ürünü belirli bir madde olabileceği gibi ısı da olabilir. Böyle bir madde, örneğin pankreasta üretilen ensülin hormonu olağan düzeyi aştığında, hücredeki ribozomlar ensülin üretim tepkimesini katalizleyen enzimin yapımına ara verir. Böylece tepkime gerçekleşemez ve ensülin üretimi durur. Şeker metabolizmasında kullanılan ensülin yavaş yavaş tükenerek olağan düzeyin altına düştüğünde enzim yeniden üretilir ve ensülin bireşimi başlar. Aynı biçimde, vücut sıcaklığı olağandan yüksek ya da düşük olduğunda bu bilgi özel alıcılarla beyne aktarılır. Beyin de vücuttaki ısı üretimi ile ısı kaybının azaltılmasına ya da çoğaltılmasına ilişkin komutları gerekli organlara ileterek vücut sıcaklığının belirli sınırlar içinde kalmasını sağlar. Kalorifer, şofben gibi ısıtma aygıtlarında, elektrikli ütülerde ve buzdolaplarında kullanılan termostatlann çalışma ilkesi de geribeslemeye dayanır. Bu aygıtlardaki sıcaklığa duyarlı alıcı, biri az, öbürü çok genleşen iki ayn metalden yapılmış çift metalli bir çubuktur. Örneğin kalorifer termostatlarında, oda sıcaklığı belirli bir derecenin üstüne çıktığında bu metallerden biri genleşerek uzadığı için çubuk bükülür ve kalorifer kazanını ateşleyen brülörün çalışmasını durdurur. Oda sıcaklığı tanımlanan değerin alt sınırına düştüğünde metal çubuk yeniden düzleşir ve brülörü devreye sokarak kazanın yanmasını sağlar.
Geribeslemenin en iyi bilinen örneklerinden biri de, kaydedilen ve üretilen sesin niteliklerini hiç değiştirmedikleri için "aslına çok sadık" anlamındaki İngilizce high-fidelity sözcüklerinin kısaltmasıyla "hi-fi" olarak adlandırılan üstün nitelikli ses aygıtlanndaki elektron lambaları ya da transistörlerdir. Elektron lambaları ya da transistörler yükselteçlerde tek başına kullanıldığında sesin niteliklerinde istenmeyen bozulmalara (distorsiyona) yol açar. Oysa bu aygıtlar geribeslemeli bir denetim sisteminin içine yerleştirildiğinde, sesin niteliklerinin olabildiğince bozulmadan kalması sağlanabilir.
Birçok bilim adamına göre sibernetik ikinci bir sanayi devrimini başlatmıştır. Çünkü, veri çözümlemesi yaparak ve koşullara uygun "kararlar vererek" insanın yapabileceği işlerin birçoğunu üstlenen bilgisayarlar ve robotlar gibi karmaşık makineler bu gelişmenin ürünüdür. Bunun dışında, jet uçaklarının yönetilmesi, bir uzay aracının fırlatılması, fabrikalarda otomasyona geçilmesi, bir enerji santralının, bir petrol rafinerisinin ya da bir kimya fabrikasının 24 saat aralıksız çalışabilmesi, büyük bir havaalanı çevresindeki yoğun hava trafiğinin denetlenmesi sibernetiğin başarılarından yalnızca birkaçıdır. Üstelik sibernetik modelleri 1950'lerden bu yana yalnızca sanayi ve teknolojiyi değil biyoloji, psikoloji, ekonomi ve öbür toplum bilimleri gibi çok değişik alanları da derinden etkilemiştir.
BEĞEN Paylaş Paylaş
Bu mesajı 1 üye beğendi.
Tanrı varsa eğer, ruhumu kutsasın... Ruhum varsa eğer!
Efulim - avatarı
Efulim
VIP VIP Üye
11 Ekim 2012       Mesaj #4
Efulim - avatarı
VIP VIP Üye
Sibernetik (Yönetimbilim, Güdümbilim)
MsXLabs.Org & Morpa Genel Kültür Ansiklopedisi

Mekanik aygıtlarla insan yapısı olan öteki aygıtlardaki (ve hatta kuruluşlardaki) iletişim ve kontrol sistemleriyle biyolojik organizmalarda var olan benzer sistemler arasındaki ilişkiyi ele alan bilim dalı; kibernetik.

"Dümenci, yöneten" anlamına gelen Yunanca "kibernitis" sözcüğünden türetilen sibernetik, modern anlamıyla ilk kez ABD'li matematikçi Norbert Wiener tarafından "Cybernetics" (1948) adlı kitabında kullanıldı. Wiener, kitabında, hayvanlardaki kontrol ve iletişim süreçleriyle makinelerdekinin benzer şeyler olduğuna dikkati çekti. 1940'lara dek iletişim ve sistem mühendislerinin çalışmalarıyla hayvanlardaki iletişim ve kontrol mekanizmalarını inceleyen fizyolog ve nörologların çalışmaları birbirinden kopuk biçimde gelişmişti. Sibernetik, bu disiplinleri ve daha da yaygınlaştırarak öteki disiplinleri de birbirlerinden yararlanabilecek ortak bir zemine çekti. Sibernetiğin belli bir görev alanı yoktur. Genel olarak kontrol ve iletişimle ilgilenir. Gerek mühendisliğe, gerekse biyolojiye özgü geribildirim sistemlerini kapsar. Psikoloji, matematik, fizyoloji, elektrik ve bilgisayar mühendisliğinin kimi bölümlerinden yararlanılarak türetilmiştir. Pratikteki uygulamaları arasında, sakatların kendi hareketlerini kontrol edebilmelerini sağlayan araçların yapımı sayılabilir. Bu alanda, oturan birinin denetiminde onu merdiven basamaklarından çıkaran araçlar ve tekerlekli sandalyeler örnek gösterilebilir. Sıcaklığın bir termostatla kontrol edilmesi, mühendislik alanında basit bir geribildirim örneğidir. Biyolojik bir basit geribildirim için de masa üzerindeki bir kaşığa uzanmak örnek gösterilebilir."Amaca yönelik faaliyet" olarak da adlandırılan bu biyolojik süreçte, gözler, elin kaşığa yönelmek için yaptığı hareketi gözetler ve beyne, elin doğru yönde hareket edip etmediği konusunda bilgi gönderir. Hatalı bir yönelme varsa, beyin doğru hareketi yaptırmak üzere el kaslarına uyarıda bulunur. İletişim mühendislerince geliştirilen ilkelerin fizyologlar ve nörologlarca kullanılması, biyolojik süreçlerin daha iyi anlaşılmasını da sağlamıştır.

Örneğin bazı süreçlerde merkezi sinir sistemi, sinir hücreleri ya da "nöron"ların "açık" ya da "kapalı" olacak bir anahtar gibi görev yaptığı elektrik şebekesine benzetilmiştir. Aynı biçimde fizyologların, canlı sistemlerin yapısı üzerindeki çalışmaları da iletişim sistemlerinde yararlı uygulamalara yol açabilmektedir. Sibernetik iletişim ve kontrolün asli ögeleri olan bilgi işlem, bilgi erişimi ve hesapla da ilgilenir. Beyin, son derece verimli bir bilgi işleyicisidir. Beynin makine olarak benzeri olan bilgisayarlara bu nedenle "elektronik beyin"de denmektedir. Bilgisayar da verimli bir bilgi işleyicisidir. Bilgisayar da "hafıza"lı olup uygun biçimde programlandığında mantıksal kararlar verebilmektedir. Ancak insan beyni gibi "zekâ"sı olmadığı için "düşünme"den de yoksundur. Bununla birlikte bilgisayar sistemleri üzerindeki incelemeler, beynin işleyişi konusunda ilginç kuramlara da yol açmıştır.
BEĞEN Paylaş Paylaş
Bu mesajı 1 üye beğendi.
Sen sadece aynasin...

Benzer Konular

21 Eylül 2012 / ocean97 Soru-Cevap