Arama

Kutsal Yerler - Kudüs

Bu Konuya Puan Verin:
Güncelleme: 8 Aralık 2016 Gösterim: 42.097 Cevap: 5
Misafir - avatarı
Misafir
Ziyaretçi
31 Mart 2007       Mesaj #1
Misafir - avatarı
Ziyaretçi

Kudüs

Ad:  Kutsal Yerler - Kudüs1.jpg
Gösterim: 1600
Boyut:  74.2 KB

İbranice YERUŞALAYIM, Arapça BEYTÜ’L-MUKADDES ya da EL-KUDS, dünyanın en eski ve en kutsal sayılan kentlerinden biri.
Sponsorlu Bağlantılar

Üç büyük tektanrılı din olan Yahudilik, Hıristiyanlık ve İslam açısından büyük bir önem taşıyan Kudüs, Birleşmiş Milletlerim Filistin’i paylaştırma planında uluslararası statüde kent olarak tasarlanmıştı. Kenti 1917’de ele geçiren İngilizler çekilince (1948) Kudüs, İsrail ile Ürdün arasında bölüşüldü. 1948 Arap-İsrail Savaşı’ndan sonra ise Eski Kent ve Doğu Kudüs’ün öbür bölümleri Ürdün’de, Batı Kudüs de İsrail’ de kalmak üzere paylaşıldı. İsrail Kudüs’ü başkent ilan etti. Haziran 1967’deki Altı Gün Savaşı’nın ardından İsrail, Doğu Kudüs’ü de işgal ederek kentin tümünü ele geçirdi ve onu “sonsuz ve bölünmez” başkenti yaptı. 1980’de çıkarılan özel bir yasayla Kudüs’ün İsrail’in başkenti olduğu yeniden vurgulandı Bu girişim uluslararası düzeyde kabul görmediğinden, kentin statüsü anlaşmazlık konusu olmaya devam etmektedir. Kudüs, İsrail’in ortalarında, Lût Gölünün yaklaşık 24 km batısında, Akdeniz’den yaklaşık 50 km içeride, denizle Şeria Irmağı arasındaki akaçlama havzasında yer alır. Yüzölçümü 109 km2’dir. İklimi yan astropikaldir. Yazlar sıcak ve kurak, kışlar serin ve yağışlı geçer.

Kentin yapısı ve görünümü.


Kudüs kentinin özelliklerinden biri, çok çeşitli halkları ve kültürleri banndırmasıdır. Eski Kent’te Yahudi, Hıristiyan, Ermeni ve Müslüman mahalleleri vardır. Yahudi mahallesi 1947- 48 yılındaki çarpışmalarda yıkıma uğramış, bu tarihten sonra bütünüyle yeniden inşa edilmiştir. Mahalle modern bir görünüm kazanmakla birlikte, eski Ortadoğu atmosferini bir ölçüde korumuştur. Öte yandan Eski Kent dışındaki eski Yahudi semtleri, Ortadoğu kadar Doğu Avrupa’daki Yahudi yerleşmelerinin de atmosferini büyük ölçüde yansıtmaktadır. Benzer biçimde, Hıristiyan kurumlarının pek çoğu, kendi yurtlarındaki yaygın mimarlık anlayışını olduğu gibi korumuştur. Çeşitli üsluplardaki sinagoglar, kiliseler, camiler ve başka yapılar kentin mimari mozaiğini oluşturur.
Ama bu izlenimler büyük ölçüde Eski Kent ile sınırlıdır. Surların dışında geniş caddeleri, yüksek yapılan, büyük mağaza- lan, iş merkezleri, okulları, lokanta ve kahvehaneleriyle modern bir kent yayılır.

1967’de belirlenmiş olan belediye sınırlan, kentin kuzeyindeki Kudüs Havalimanından, neredeyse güneydeki Beytlehem’e, doğudaki Hazofim (Scopus) Dağının sırtlarıyla Zeytin Dağından batıdaki Herzl Dağına, En Kerem’e ve Kudüs İbrani Üniversitesi Hadassa Tıp Merkezi’nin bulunduğu yere kadar uzanır. Beş bin yıldır insanların oturduğu sanılan Eski Kent, her kenarı yaklaşık 1 km uzunluğunda surlarla çevrili bir dörtgen oluşturur. Müslümanların Haremü’ş-Şerif diye andıkları, üstünde Birinci ve İkinci Tapınak’ın yer aldığı Tapınak Dağı (İbranice Harna-Bayt) Eski Kent’in güneydoğu köşesindedir. Surların içinde kalan ve eski cadde dokusunun Müslüman, Hıristiyan, Yahudi ve Ermeni mahallelerine ayırdığı Eski Kent, camileri, ortaçağdan kalma kemerli ve üç bölümlü kapalıçarşısı ve bir labirenti andıran sokaklarıyla tipik bir Ortadoğu yerleşmesidir.

Surların dışında kalan ve 1860’lardan bu yana inşa edilmiş olan semtler daha çok Kudüs’e ulaşan anayol boyunca uzanır. Kudüs mimarlığının belirgin özelliği, eskiyle yeninin ve çok çeşitli üsluplardaki dinsel ve sivil yapıların bir arada olmasıdır. Kentin en göze çarpan yapısı, I. Süleyman’ın (Kanuni) 1538-40 arasında Haçlılar dönemine ait sur kalıntılarının üstüne yaptırdığı Eski Kent surlarıdır. Eski surların geçmişi yer yer Bizans, Herodes hatta Hasmon dönemlerine değin iner.

İkinci Tapınak’ın batı duvarının bir bölümü olan Ağlama Duvarı, Tapmak Tepesi’nden çıkarılmalarından beri Yahudilerce en kutsal yerlerden biri sayılagelmiştir. Tepenin üstünde de çok önemli iki yapı vardır: Kubbetü’s-Sahra ve Mescid-i Aksa. Surların batı bölümündeki Yafa Kapısı ve hemen arkasındaki içkale, Hasmon ve He- rodes dönemlerinden kalma yıkıntıların üstüne yapılmış, bugünkü görünümünü 16. yüzyılda almıştır. Kentteki kiliselerin çoğu temel olarak Bizans ve Haçlı dönemleri mimarlığını yansıtır. Kutsal Kabir Kilisesi her iki dönemin mimarlık üsluplarından öğeleri birleştirir. Ama cephesi ve planı romanesk özellikler taşır. Üslupların karışmasına en iyi örnek, temelleri Bizans döneminden kalma Azize Hanna Kilisesi’dir.

Kapalıçarşının orta bölümü Haçlılar zamanından kalmadır. 13-15. yüzyıllar arasındaki Memlûk dönemi yapıları daha çok Davud Caddesi ile Ağlama Duvarı yakınındadır. Mukamaslan ve iki renkli taş kemerleri bu yapıların belirgin özelliğidir. 16. yüzyıl başlarından sonraki Osmanlı yapıları Memlûk üslubunu sürdürür.

Eski Kent’in doğusundaki ve kuzeyindeki kaya mezarları, İO 1. binyılın ilk yansından (Firavunun Kızının Mezan) ve İkinci Tapınak döneminden (Kral Mezarları, Abşalom’un Mezarı, Zekarya’nın Mezarı) kalma mimarlık örnekleridir. Modem Kudüs’ün merkezindeki Haç Manastırı 5. yüzyılda yapılmıştır.
Ad:  kudüs.JPG
Gösterim: 1228
Boyut:  212.3 KB
1930’dan sonra mimarlıkta köklü bir değişim yaşandı ve kentte düz damlı, cepheleri doğal taş kaplama betonarme yapılar yaygınlaştı. Önde gelen modern mimarlık örnekleri arasında üniversitenin biri kent dışında Hazofim Dağındaki, öbürü kent merkezindeki kampusları, Knesset (Parlamento), İsrail Müzesi, Kudüs Tiyatrosu ve Hebrew Union College sayılabilir.

Yönetsel ve toplumsal koşullar.


İsrail devlet başkanlığı ve Knesset Kudüs’te yer alır. 1947’de Birleşmiş Milletler kente uluslararası bir statü verilmesini önermiş, ama İsrail ve Ürdün buna karşı çıkmışlardı. Birçok devlet Küdüs’ü İsrail’in başkenti olarak tanımamakla birlikte, 1980’e değin yabancı misyonlann çoğu kentte bulunuyordu. Bu tarihte çıkarılan bir yasayla Kudüs’ün başkent olması resmî bir nitelik kazanınca, kentteki diplomatik temsilciliklerin büyük çoğunluğu bu karan tanımama politikasının bir göstergesi olarak Tel Avıv’e taşındı.

Bakanlıklar Kiryat Ben-Gurion’da toplanmıştır; Knesset ve İsrail Merkez Bankası da buradadır. Savunma Bakanlığı ise hâlâ Tel Aviv’dedir. Yüksek Mahkeme ve Hahambaşıhk’ın yanı sıra Dünya Siyonist Örgütü ve Yahudi Ajansı gibi kuruluşların merkezleri de Kudüs’tedir.
Otuz bir üyeli Belediye Konseyi nispi temsile dayalı seçimle işbaşına gelir. Belediye başkanı 1975’ten bu yana halk tarafından seçilmektedir. İsrail yurttaşı olmasalar bile kentte yerleşik herkes oy kullanabilir. Yerel yönetimin çeşitli kademelerde çalışan görevlilerinin yüzde 20’den fazlası Araptır. Resmî yazışmalar hem İbranice, hem Arapça yapılır.

Ekonomi.


Kudüs’te temel istihdam alam devlet ve kamu kurumlandır. Kent aynca bankacılık, maliye ve sigortacılık merkezidir. Ağır sanayi çok gelişmemiştir. Önemli hafif sanayi kollan arasında elmas kesimi ve cilalanması, basın ve yayın, ev aletleri, mobilya, kimyasal maddeler Ve ilaç üretimi, dokumacılık ve el sanatlan vardır. Çok sayıda turist ve hacının gelmesi kentin iş alanlanm genişletmiş ve canlandırmıştır.

Kültürel yaşam.


Kudüs, üç büyük dinin de kutsal saydığı tek kent olduğundan, halkı da belki en iyi biçimde dinsel eğilimlerine göre tanımlanabilir. Kentte Yahudiler çoğunluktadır. Müslümanlar en homojen, Hıristiyan- larsa en heterojen topluluğu oluşturur. Kentteki kutsal yerlerden ve dinsel topluluklardan Din İşleri Bakanlığı sorumludur. Kutsal yerlerin yönetimi, korunması ve bakımı her dinin yetkililerince yerine getirilir.

Kudüs İbrani Üniversitesi ülkenin en önemli yükseköğretim kurumudur. Başka eğitim kurumlan arasında Bezalel Resim Akademisi, Rubin Ulusal Müzik Akademisi ve Hebrew Union College sayılabilir. Bölgede yürütülen geniş arkeoloji çahşmalanyla Yakındoğu’ya ilişkin pek çok malzeme elde edilmiştir. İsrail Müzesi’nde ve çeşitli galerilerde resim sergileri düzenlenir. Ulusal Kitaplık ve Üniversite Kitaplığı’rida çok sayıda kitabın yanı sıra sanat hâzineleri ve yazma koleksiyonlan vardır.

Tarih.


Kudüs’teki en eski yerleşime ait buluntular Kalkolitik Çağ sonlanyla İlk Tunç Çağından (İÖ y. 3500) kalmıştır. Bunlar kentin güneydoğusundaki bir tepede ortaya çıkanlmıştır. Kazılarda Tapmak Tepesi’nin güneyinde bir yerleşim yeri ve Gihon kaynağının hemen yukarısında büyük bir kasabamn surları bulunmuştur. Kentin adımn en eski biçimi Urusalim’dir. Bunun Batı Sami kökenli olduğu ve “Tanrın’nın Kurduğu (Yer)” anlamına geldiği sanılmaktadır. Kentin ve ilk Mısırlı hükümdarlarının adlan İÖ y. 19-18. yüzyıl Mısır metinlerinde ve İÖ 14. yüzyıldan kalma Amama Mektuplan’nda geçmektedir. Kitabı Mukaddes’e göre Salem (Yeruşalim) kralı Kenanlı Melkisedek ile Hz. İbrahim burada karşılaşmışlardır.

Yebusiler denen kanşık bir halkın yaşadığı Kudüs’ü İÖ 1000 dolaylannda Hz. Davud ele geçirdi ve Yahudi Kralhğı’nm başkenti yaptı. Hz. Davud’un oğlu Hz. Süleyman kenti genişletti ye Birinci Tapınak’ı inşa ettirdi. Böylece Kudüs hem krallık sarayının bulunduğu yer, hem de tektannlı dinin kutsal merkezi oldu. ..İÖ 922’de Mısır firavunu İ. Şeşonk, İÖ 850’de Filistîlerle Araplar, İÖ 786’da da İsrailli Yoaş kenti yağmaladılar. Hizkiya kenti surlarla çevirdi ve Gihon Kaynağından su getirmek için yeraltından bir kanal açtırdı. İÖ 701’de Asurlu Sinahheriba kenti haraca bağladı. İÖ 614’te Kudüs kralı Babil’e sürgün edildi ve kent yağmalandı. İÖ 586’da Nabukadnezar, Tapınak’ı ve kenti tümüyle yaktı ve Yahudileri Babil’e sürdü. Sürgünü II. Kyros (Büyük) İÖ 538’de sona erdirdi. Kudüs’e dönen Yahudiler İÖ 515’te ikinci Tapınak’ı inşa ettiler. İÖ yaklaşık 444’te Nehemya’mn kent surlarını yeniden yaptırmasıyla Kudüs’ün konumu güçlendi.

İskender’in İssos’ta kazandığı zaferden (İÖ 333) sonra Kudüs ilk kez Batı siyasetinde önem kazandı. İskender’in ölümü üzerine Kudüs, Ptolemaios I. Soter’in payına düştü. İÖ 198’de ise I. Selevkos Nikator’un soyundan gelen hanedanın eline geçti. Bu dönemde pagan Yunan etkisinin güçlenmesi ve Selevkos kralı Antiokhoş IV. Epiphanes’in Tapmak’a saldırması (İÖ 168) dinlerine sıkı sıkıya bağlı Kudüslülerin İÖ 167’de ayaklanmasına yol açtı. Ayaklanma sonucunda Selevkoslar kovuldu ve Hasmon hanedanı kuruldu.

Roma egemenliği.


İÖ 63’te Pompeius, Kudüs’ü ele geçirdi. Yahudi kavmiyetçiliğiyle Roma arasındaki çatışma, Büyük Herodes’in izlediği ustaca politikalarla engellendi. İÖ 40’ta Roma Senatosu, kendini Celile valisi ilan etmiş olan Herodes’i Yahuda kralı yaptı. Herodes’in 36 yıllık hükümdarlığı sırasında Kudüs büyük bir gelişme gösterdi ve genişledi. Dinin ve zorunlu haccın merkezi, hükümdarın ve Sanhedrin’in (Yahudi yaşlılar kurulu) bulunduğu yer olarak, Helenistik dünyanın büyük bir metropolüne dönüştü. Romahlar, Herodes’in oğlu Arkhelaos’u krallıktan indirdiler ve kendi valilerini atadılar. Kudüs’ün beşinci Romalı valisi Pontius Pilatus, Hz. İsa’yı ölüme mahkûm eden karan çnaylamasıyla tanınır.

İS 66’da Yahudiler Roma’ya karşı ayaklandılar. 70’te Romalılar kente girip Tapınak’ la birlikte neredeyse her yeri yıktılar. 130’da kent bir ölçüde yeniden iskân edildi. Yahudiler 132-135 arasında Roma’ya karşı gene ayaklandılar. Hadrianus burada Roma tarzında bir kent oluşturmaya girişti. Onun uyguladığı planın ana çizgileri 20. yüzyıla değin ulaşmıştır.

Constantinus (Büyük) 313’te Hıristiyanlığı resmen tanıdı. Constantinus’un annesi Azize Helena’nın 326’da Kudüs’e giderek Gerçek Haç’ı bulması, ünlü tapmakların inşa edilmesine yol açtı ve böylece kentin Hıristiyanlığın kutsal merkezi olarak geliştiği yeni bir dönem başladı. Bu dönem 614’teki Sasani istilasında Kudüslülerin kılıçtan geçirilmesi ve kiliselerin yıkılmasıyla kapandı.

638’de Hz. Ömer Kudüs’ü aldı. 691’de Abdülmelik bin Mervan, Kubbetü’s-Sahra’ yı inşa ettirdi. Bu dönemde kent eski önemini kazanamadıysa da, Emeviler ve Abbasiler Hıristiyanlara ve Yahudilere karşı ılımlı bir siyaset izlediler. 969’da Kudüs Fatımilerin eline geçti. 1010’da Halife Hâkim, Hıristiyan tapınaklarının yıkılmasını emretti. 1099’da kenti Haçhlar ele geçirdiler ve bir krallık kurdular. Yahudilerle Müslümanlara kenti yasaklayan Kudüs Krallığı’na 1187’de Salaheddin Eyyubi son verdi. 13. yüzyıl ortalarında Yahudiler yeniden kente gelerek kendi mahallelerini kurmaya başladılar. 1517’de I. Selim’in (Yavuz) Kudüs’ü fethetmesiyle 400 yıllık OsmanlI egemenliği başladı. I. Süleyman (Kanuni) döneminde kent büyük bir gelişme gösterdi; yeni surlar, medreseler, imarethaneler yapıldı.

Mısır valisi Mehmed Ah Paşa’nın (Kavalah) oğlu İbrahim Paşa 1831’de Kudüs’ü ele geçirdi ve bir dizi reform gerçekleştirdi. OsmanlIlar kenti 1840’ta geri aldılar, ama bu reformları sürdürdüler. 1887’de Kudüs belediyesi oluşturuldu. Bu arada Avrupa devletleri kentte konsolosluklar açtılar. Doğu Avrupa ülkelerinden göçlerle gelen Yahudiler nedeniyle kentin demografik yapısı değişti. 19. yüzyıl ortalarından sonra nüfusun çoğunluğu Yahudiierden oluşmaya başladı. Nüfus (1990) 504.100.


Son düzenleyen Safi; 8 Aralık 2016 02:54
asla_asla_deme - avatarı
asla_asla_deme
VIP Never Say Never Agaın
17 Eylül 2008       Mesaj #2
asla_asla_deme - avatarı
VIP Never Say Never Agaın
Ad:  Kutsal Yerler - Kudüs2.jpg
Gösterim: 1422
Boyut:  53.4 KB
Kudüs

İsrail Devleti'nin merkezine yakın bir yerde bulunan Kudüs, Müslüman, Yahudi ve Hıristiyanların kutsal saydıkları çok eski bir kenttir. Ülkenin doğu sınırı üzerindeki Lût Gölü'nün 24 km batısında, Akdeniz'in de 50 km kadar doğusundadır. Şeria Irmağı'nın akaçlama havzasında bulunan kentte yazlar kuru ve sıcak, kışlar serin ve yağışlı geçer. Kara ve demiryoluyla Tel-Aviv-Yafa'ya bağ­lanan Kudüs'ün nüfusu 518.200'dür (1987).
Sponsorlu Bağlantılar

Tarih


Kudüs'ün fırtınalı bir tarihi vardır. Bir zaman­lar Mısırlıların yönetimi altında kalan kenti, İÖ 1000 dolaylarında ele geçiren Hz. Davud, Kudüs'ü Yahuda Krallığı'nın başkenti yaptı. Hz. Davud'un oğlu Hz. Süleyman İÖ 957'de burada Kudüs Tapınağı'nı kurdu. Daha son­raki yüzyıllarda Kudüs birçok kez saldırıya uğrayarak yakılıp yıkıldı. İÖ 63'te Roma İmparatorluğu'nun koruması altına giren kentte büyük çapta bayındırlık girişimleri başlatıldı. Ne var ki, İS 66'da Romalılara karşı bir ayaklanma başlayınca kentin büyük bir bölümü Roma ordusunca yıkıldı. Yahudilerin İS 132'de ikinci kez ayaklanışı üzerine Kudüs'ü yerle bir eden Romalılar, Yahudilerin girmesinin yasak olduğu yeni bir kent kurdular. 614'te Sasaniler'in saldırısına uğ­rayan ve yeniden yıkılan Kudüs, Hz. Ömer' in halifeliği sırasında Arapların eline geçti ve uzun bir süre Arap yönetiminde kaldı. 10. yüzyılda Fatımiler Kudüs'ü ele geçirdi. 130 yıllık Fatımi egemenliğinden sonra 1099'da kenti yağmalayan Haçlılar, Kudüs Krallığı'nı kurdu. 1187'de Selahaddin Eyyubi Kudüs'ü ele geçirdi. 13. yüzyıl ortalarında Yahudiler yeniden kente gelip yerleşmeye başladı.

1516'da Yavuz Sultan Selim'in Kudüs'ü almasıyla kent Osmanlı egemenliğine girdi. Kanuni Sultan Süleyman eski kentin surları­nın büyük bölümünü yeniledi. 1918'de İngiliz birliklerinin işgal ettiği Kudüs, İngiliz manda yönetimine bırakılan Filistin'in başkenti oldu. II. Dünya Savaşı'ndan sonra Birleşmiş Mil­letler Kudüs'ü uluslararası bir kent durumuna getirmeyi önerdi. Bu karara İsrail ve bölgede­ki Arap devletleri karşı çıktı. 14 Mayıs 1948'de İsrail Devleti'nin kuruluşundan sonra İsrail, kentin batı bölümünü topraklarına kattı. Surlarla çevrili eski kent ve tarihsel Yahudi yapılarının bulunduğu doğu bölümü Arapların elindeydi. 1950'de İsrail Kudüs'ün batısının ülkenin başkenti ve yasama organı knesset'mmerkezi olduğunu ilan etti. 1967'deki Arap-İsrail Savaşı'nda, kentin 1948'den beri Ürdün'ün elinde olan doğu bölümü de İsrail'in eline geçti. İsrail bütün kenti başkent ilan etti. Ne var ki, başta Arap devletleri olmak üzere dünyada pek çok devlet bunu tanımadı.

Eski Kent


Sarp tepeler ve vadilerle çevrili yüksek bir düzlük üzerinde kurulu olan eski kent, kaba­ca her kenarı 1 km uzunluğunda bir kare biçimindedir. Dört yanını çevreleyen surların büyük bölümünü 16. yüzyılda Kanuni Sultan Süleyman eski surların üzerine yaptırmıştır. Eski kentte Müslüman, Hıristiyan, Ermeni ve Yahudi mahalleleri ile çok sayıda tarihsel yapı bulunur. Güneydoğu köşesinde Tapınak Dağı adı verilen yüksekçe bir düzlük vardır. Müslümanların Hare mü Şerif adını verdiği Tapınak Dağı'ndaki en önemli yapıt Hz. İbrahim'in kurban kestiğine inanılan Sahra (Hacer-i Muallak) adlı taşın üzerini örtecek biçimde yapılmış olan Kubbetü Sahra'dır. Tapmak Dağı'nın 25 metre batısında Kudüs Tapınağı'nın batı du­varlarının kalıntıları görülür. Ağlama Duvarı adı verilen bu kalıntılar, Yahudilerin dua etmek için geldikleri, kutsal bir yerdir. Hz. Muhammed'in miraç gecesi göğe çıktığına inanılan Mescid-i Aksa da Tapınak Dağı'nın güneyinde bulunur.

Eski kentteki Hıristiyan kutsal yapıları arasında en önemli olanı Kutsal Kabir Kilise-si'dir. Kuzeybatıda bulunan bu kilise, Hz. İsa'nın çarmıha gerildikten sonra gömüldüğü­ne inanılan yerde yapılmıştır. Hıristiyan dini­ni kabul eden ilk Roma imparatoru olan I. Constantinus'un 330 yıllarında yaptırdığı bu yapı, daha sonraları birkaç kez onarıldı. Hz. İsa'nın çarmıha gerilmeden önceki son saatle­rini geçirdiği Zeytin Dağı eski kentin doğu surları dışındadır. Hıristiyan inancına göre Hz. İsa Zeytin Dağı'nın eteklerindeki Getse­mani Bahçesi'nde tutuklanmış ve yargılanma­ya götürülmüştü. Getsemani Bahçesi'nde baş­layıp Kutsal Kabir Kilisesi'ne uzanan yolun, Hz. İsa'nın çarmıhını sırtında taşıyarak geçtiği yol olduğuna inanılır.

Modern Kudüs


19. yüzyıl ortalarına kadar Kudüs kenti tümüy­le surların içinde yer alıyordu. O yıllarda eski kentin batısında Tel-Aviv-Yafa'ya giden yol boyunca Yahudi göçmenlerin kurduğu yeni mahalleler gelişmeye başladı. Böylece Kudüs'ün batı bölümü yeni yapıların ve çeşitli işyerlerinin yer aldığı modern bir kent duru­muna geldi. Kudüs'te elmas kesimi, basın yayın, mobilya, kimyasal madde ve dokuma sanayileri ön plandadır. Ayrıca turist ve hacı adaylarının çokluğu kentte turizmin gelişme­sine yol açmıştır. Kudüs İbrani Üniversitesinde başka ülkelerden de gelen pek çok Yahudi öğrenci öğrenim görür.

Şeria Bölgesi


Şeria Irmağı'nın batı yakasın­daki yamaçlarda, Kudüs'ün 8 km güneyinde eski Beytlehem kenti yer alır. Beytlehem, kireç badanalı kerpıc ya da taş evleriyle, Doğu Akdeniz ülkelerinin belirgin yapı özel­liklerini taşımaktadır.

Kentin çevresinde tahıl, incir, zeytin ve üzüm yetiştirilir; yamaçlarda koyun ve keçi beslenir.Hıristiyanlar, Kutsal Kitap'ta (Tevrat-İncil) adı geçen bu kentin Hz. İsa'nın ve Davud peygamberin doğum yeri olduğuna inan­maktadır Beytlehem, Hz. İsa'nın doğum yeri olması nedeniyle, Nasıra (Nazareth) ve Kudüs gibi, Katolik, Protestan ve Rum Ortodokslar'ca hac kenti olarak kabul edilmiştir. Roma'nın ilk Hıristiyan İmparatoru I. Constantinus'un annesi, Hz. İsa'nın doğduğu sanılan kent yakınlarındaki mağaranın üzerine bir kilise yaptırmıştır.

Kudüs Krallığı'nı kuran ilk Haçlı Seferi'nin önderi I. Baudouin 1100'de bu kilisede taç giydi. Kent, 1187'de Kudüs Krallığı'nın düş­mesinden sonra Araplar'ın ve Türkler'in yö­netimine geçtiyse de, Hıristiyan dünyası için önemini her zaman korudu. Beytlehem, I. Dünya Savaşı sırasında Türkler'den geri alı­nınca, Filistin topraklarıyla birlikte İngilte­re'nin koruması altına verildi, ama 1948' de yeniden Ürdün topraklarına katıldı.
1967'deki Arap-İsrail Savaşı'nın sonunda.İs rail, Ürdün'ün Batı Şeria bölgesi ile birlikte Beytlehem kentini de ele geçirdi.

Kaynak: MsXLabs.org & Temel Britannica


Son düzenleyen Safi; 8 Aralık 2016 02:55
Şeytan Yaşamak İçin Her Şeyi Yapar....
Daisy-BT - avatarı
Daisy-BT
Ziyaretçi
3 Aralık 2010       Mesaj #3
Daisy-BT - avatarı
Ziyaretçi
Semavi dinlerin hepsi tarafından kutsal sayılan şehir. Beyt-i Makdis, Beyt-i Mukaddes de diğer adlarıdır.

Müslümanların ilk kıblegâhı olan Kudüs, Halife Hz. Ömer zamanında H. 17/638 tarihinde Müslümanlar ta­rafından fethedilmiş ve şehir bizzat Halife Ömer tarafından teslim alın­mıştı. Hz. Ömer buradaki gayrimüs­lim unsurları dinlerinde serbest bırak­mış, onlara tarihin şerefle kaydettiği gibi son derece müsamahakâr ve adil bir şekilde davranmıştır.

Emevi ve Abbasi halifeleri daha sonraki dö­nemlerde şenirde birtakım imar faa­liyetlerinde bulunmuşlardır.

Selçuklu sultanı Tuğrul Bey Fatimilerin Filis­tin bölgesindeki hâkimiyetlerine son verdi. H.463/1070'de Emir Atsız Ku­düs ve Remle'yi zabtetti.

Atsız'ın H.488/1095'de Tutuş tarafından öl­dürülmesinden sonra Kudüs H.484/ 1091'de Artuk oğlu Sokman'a veril­di. Şehir H.489/1096'da Fatimiler ta­rafından ele geçirildi. Buradaki Fatı­mi hâkimiyeti uzun sürmedi ye H.492/1099'da Haçlılar şehri istila et­tiler. Binlerce Müslüman'ı kılıçtan ge­çirdiler.

Büyük İslam mücahidi Sela-haddin Eyyubi 1187'de Kudüs'ü tek­rar kurtardı ve haçlılardan temizledi. Eyyubilerden sonra Kudüs'e Mem-lükler sabip oldu ve Osmanlı hüküm­darı Yavuz Sultan Selim'in 1517'deki Mısır seferiyle Kudüs Osmanlı Türklerinin eline geçti.
Ad:  Kutsal Yerler - Kudüs5.jpg
Gösterim: 1488
Boyut:  103.7 KB
Bu durum Birinci Dünya Harbi'nin sonlarına kadar de­vam etti. 1917'de İngilizler Kudüs'ü işgal etti. Savaş sonrasında İngiltere'­nin idaresine bırakılan şehir 1948'senesine kadar bu vaziyette kal­dı. Aynı yıl Kudüs İsrail ile Ürdün arasında taksim edildi. 1967 Arab-lsrail savaşında şehir tamamen İsra­il'in eline geçti ve halen İsrail sınırları içindedir.

İslam Ansiklopedisi
Son düzenleyen Safi; 8 Aralık 2016 02:55
Safi - avatarı
Safi
SMD MiSiM
8 Aralık 2016       Mesaj #4
Safi - avatarı
SMD MiSiM
Ad:  Kutsal Yerler - Kudüs3.jpg
Gösterim: 1272
Boyut:  65.2 KB
KUDÜS

ar. El-Kuds, Filistin'de kent; sarp tepelerle (eski kent 635-790 m yükseltide, komşu vadilerden 100 m kadar yüksekte kuruludur) dolu bir alanda ve Ürdün çukurunun yanında yükselen Yahudiye dağlarının kenarında; Lût gölünün K.'inda eski İsrail ve Yahuda krallıkları arasında, B.'dan D.'ya doğru geçişi denetleyen bir konumdadır. Roma döneminde (İ.S. II. yy.), yahudi ayaklanmalarından sonra yeniden kurulan eski kent, museviler, hıristiyanlar ve müslümanlar için kutsal bir merkezdir. XIX. yy.'ın ikinci yarısında, surların (XVI. yy.'da OsmanlIlar yaptırdı) dışında, vadilerde ve batı tepeleri arasında hıristiyanların ve özellikle de yahudi göçmenlerin yaşadığı yeni mahalleler gelişti.

1948'de kent nüfusunun çoğunluğunu Yahudiler oluşturuyordu (100 bin yahudiye karşılık 65 000 arap [40 bini müslüman, 25 bini hıristiyan]) ve yahudi halkın düşünce (üniversite) merkeziydi (İsrail-Arap savaşı, Birleşmiş milletler örgütü ateşkes komisyonu aracılığıyla kenti iki kesime ayırdığında [Ürdün'e bağlanan eski kent ve İsrail'e ilhak edilerek bu devletin başkenti yapılan yeni kent], Tel-Aviv iktisadiye demografik merkez olarak kaldı) Ama yeni kent merkezden çok uzaktaydı ve Kudüs'ün nüfusu, o dönemde, Tel-Aviv’den çok daha yavaş arttı (1966' da 195 000 nüf.). 1967 savaşı'ndan sonra kentin tamamı İsrail yönetimine geçti. Hükümet ve Knesset'in merkezi Kudüs'se de, kordiplomatik bu kente yerleşmedi. Günümüzde Kudüs'ün nüfusu yeniden hızla artmaktadır (1991 'de 530 000 kişi; % 26'sı müslüman olmak üzere 150 000 kişilik arap azınlık).

TARİH.
Kudüs adı sözcük olarak, bir amurru tanrısının, "Şalem'in barınağı" anlamındadır. Adı ilk olarak mısır metinlerinde geçen (İ.Ö. XIX. yy.) bu eski Kenan sitesinin adına, daha sonraları Amarna’nın mektuplarında (İ.Ö. XIV. yy.) rastlanır; bu mektuplardan edindiğimiz bilgilere göre Kudüs kralı, öbür arami site devletlerini de egemenliği altına almak istiyor, bu arada firavuna vergi ödemeye devam ediyordu, ibraniler'in Kenan ülkesine girdiği sırada (İ.Ö. XIII. yy.) Kudüs, istilacılara karşı koymak amacıyla bir konfederasyonun başına geçti.

Kent, bağımsızlığını Davut zamanına dek korudu; Davut, İ.Û. 1000'e doğru ele geçirdiği kenti, siyasi ve dini başkent durumuna getirdi. Kudüs, İsrail ve Yahuda kabilelerinin ayrıldığı bölge üzerinde bulunduğundan, bu çok yerinde bir seçimdi. Davut, Kudüs’ün krallık toprağı olduğunu ilan etti ve kenti, İbrani birliğinin temeli yaptı; Musa yasaları’nın saklandığı sandığı Kudüs’e getirtti; daha önce Silo’ da bulunan amphiktyonia tapınağını kente nakletti ve böylece Kudüs’ü, tüm İsrail’in dini merkezi yaptı. Süleyman krallığı'nın parçalanması (İ.Ö. 931), Kudüs topraklarını azalttıysa da, kent manevi üstünlüğünü korudu. İ.Û. 587’de Nabukodonosor tarafından alınan ve yakılan Yahuda krallığının merkezi Kudüs, sürgündeki Yahudiler’in vatanlarına dönmesini sağlayan Keyhüsrev fermanı’ndan (İ.Ö. 538) sonra canlandı: Kudüs duvarları yeniden inşa edildi ve tapınak, Süleyman’ınkine oranla daha mütevazı boyutlarda baştan yapıldı.

Suriye’nin İskender tarafından istilası, pers hegemonyasına son verdi. İskender'in ölümü (İ.Û. 323) üzerine Kudüs, mısırlı Lagoslar ile Suriyeli Selefkiler arasında çatışma konusu olduktan sonra Suriye’nin eline geçti. Makabiler isyanından (İ.Ö. 167) sonra Kudüs, hasmon yahudi krallığının başkenti oldu; 63’te Roma’nın himayesine girdi. Edomlu Büyük Herodes kral olunca (İ.Ö. 40-4), Kudüs'ü güzelleştirmek için büyük bir faaliyet başlattı: özellikle, yeniden inşa ettirdiği tapınağa Süleyman tapınağı'nın görkemini kazandırdı. Ama 66'da Roma’ya karşı büyük bir ayaklanma patlak verdi: 70’te Kudüs ve tapınağı yıkıldı; onuncu Roma lejyonu, ordugâhını yakılan tapınağın yakınındaki (bir daha hiçbir zaman yeniden yapılmadı) Herodes sarayı'nın yıkıntıları üzerine kurdu. Bar-Kohba’nın önderliğindeki ikinci yahudi ayaklanması sırasında (132-135) yeniden ele geçirilen kent, ayaklanmanın büyük bir felaketle sonuçlanması üzerine imparator Hadrianus'un emriyle yerle bir edildi; imparator, kutsal kentin yıkıntıları üzerinde Yahudiler’e yasaklanan bir pagan sitesi (Aelia capitolina) kurdurdu.

Kudüs, ancak Bizans döneminde yeniden canlanabildi. Artık imparatorluğun efendileri olan hıristiyanlar açısından Kudüs, İsa’nın ölümüyle kutsanan bir kentti. Büyük Constantinus birçok tapınak yaptırdı (bunların ilki Kutsal Kabir’in kilisesidir). Isa’nın öldüğü kent, birçok kilise ve manastırın kurulduğu bir hac merkezi haline geldi. Madeba haritası (VI. yy.), o zamanki Kudüs'ün durumu üzerine yaklaşık bir fikir vermektedir.

Müslümanlığın ilk döneminde kente latin kökenli Aelia'dan gelen iliya ya da ararrıca Bös Makdeşâ (tapınak) sözcüğü ile ilgili bulunan Beyt ül-makdis denildi. Kuds (Kudüs) adı ise yine aramca Karta de-kudşa (Kutsallık kenti) tamlamasındaki Kudşa'dan gelir. Hz. Muhammet'in 624 yılına kadar müslümanların kıble’si olarak kabul ettiği Kudüs, miraç nedeniyle Kuran’da isra suresi’nde Mescit ül-aksa adı altında geçer (XVII; 1,8). Hadislerde ise Kudüs, Mekke ve Medine ile aynı değerde ve hatta onlardan daha üstün tutulur, Mekke ve Medine’ye hac olanağı bulunmadığı zamanlarda bu farizenin Kudüs'ü ziyaretle yerine getirilebileceği belirtilir.

Ecnâdeyn savaşı (634) Kudüs'ün İslam egemenliğine girmesinin başlangıcı oldu. Yermuk savaşı’ndan (636) sonra Cabiye'ye gelen halife Ömer, Halit bin Sabit el -Fehmi'yi Kudüs’ü almakla görevlendirdi. Kent, bazı koşullarla savaşılmadan alındı (638). Halife Ömer eski tapınağın yerine bir mescit yaptırdı. Kudüs’e ilk yerleşen müslümanlar Medineliler oldu. Sahabeden Ubade bin es-Samit, kentin ilk kadılık görevini yerine getirdi. Kudüs’e karşı gösterilen rağbet, Medineliler'in şikâyet ve kıskançlığını dile getiren "Kudüs'ün yapılması, Medine’nin yıkılmasıdır” sözünün ortaya çıkmasına neden oldu. Halife Osman döneminde (644-656), kentin zengin sebze tarımından sağlanan geliri yoksul halk için ayrıldı. Çevre manastırlardaki keşişlerin varlıkları müslümanlarca da benimsendi. Emeviler döneminde (661-750) Filistin ve Suriye orduları komutanı olan Muaviye, ilk kez burada halife olarak tanındı. Sonraki emevi halifelerinden Abdülmelik (685-705), üzerinde Hz. Peygamberin ayak izi bulunduğu efsanesine inanılan kutsal taş üzerine Kubbetüssahra’yı yaptırdığı (691) gibi daha da ileri giderek hacılara Mekke yerine Kudüs’teki kutsal taşı ziyaret etmelerini önerdi. Yine Emeviler döneminde kent, Mescidülaksa ve Darülimâre gibi yapılar ve kente giriş kapılarıyla süslendi. Emevi halifesi Süleyman (715-717) Kudüs'ün imarı için gerekli özeni gösterdi. Mervan ll’ye (744-750) karşı çıtan bir ayaklanma kentin surlarının yerle bir edilmesine neden oldu. Daha sonraki depremler kent ve kent halkının durumunu büsbütün kötüleştirdi.

Abbasiler (750-1258), başlangıçta Kudüs'ün kutsallığına büyük bir saygı gösterdiler. Halife el-Mansur (754-775), Mekke'yi ziyaretten sonra Kudüs’e geldi. Ancak, vergi konusunda aldığı aşırı sert önlemler ve uygulamalar nedeniyle hıristiyan ve yahudi halkın bir kısmı Roma'ya kaçtı. Çok geçmeden kentteki müslüman halk, özellikle hıristiyanlar Batı Avrupa hükümdarlarından ve halkından ilgi, destek ve yardım gördüler Harunnurreşit (766-809) ve Charlemagne (742-814) arasındaki elçi alışverişi bu durum karşısında ortaya çıktı. Ayrıca, Batı'da Kudüs halkına yardım için çok geniş bir para toplama kampanyası açıldı. Halife Memun (813-833) ve Mutasım (833-842) dönemleri kıtlık ve Fellahlar’ın ayaklanmalarıyla geçti; bütün kutsal yerler ayaklanmacılar tarafından yağmalandı.

Fatımiler döneminde (969-1099) sağlanan genel esenlik ve bolluktan Kudüs pek az pay aldığı gibi, fatımi halifesi el-Hâkim’in (996-1021) emri ile kentin hıristiyan ve yahudi halkına yapılan işkenceler bu sıkıntıyı daha da çok artırdı.

Selçuklu komutanı Adsız Kudüs'ü Fatımiler’den aldı. Ancak, kendisine karşı ayaklanma çıkınca halkı kırıma uğrattı. Çok geçmeden Tutuş, Adsız'ı ortadan kaldırarak Kudüs'ü Selçuklu imparatorluğu’na kattı.

Franklar Kudüs’ü alınca (1099) halkı kılıçtan geçirip kenti yağmaladılar. Bir süre sonra da dinsel yapıların onarımına, yenilerin yapılmasına giriştiler ve camileri de kiliseye çevirdiler.

Kudüs Hittin savaşı’ndan (1187) sonra Eyyubiler'in eline geçti. Selahattin Eyyubi kent halkına çok iyi davrandı, vergileri indirdiği gibi Haçlılar'ın kiliseye çevirdikleri camileri eski durumlarına getirdi. Selahattin Eyyubi'nin ardılları arasındaki anlaşmazlıklar kentteki hıristiyanların güçlenmelerine yol açtı.

Kudüs 1244’te Harizmliler'in yıkımına uğradı; ardından gelen moğol istilası karşısında halkın büyük kesimi kentten kaçtı. Kent, Memluklar döneminde (1250 -1516) bir harabe durumundaydı. Sultanın naibi tarafından yönetilen kentin bu döneminde sufilerin ve tekkelerin sayıları arttı. Yöneticiler, mevkilerini genellikle rüşvet karşılığı sağladılar. Bedeviler, kentteki esenliği ve güvenliği uzun süre tehdit ettiler.

Kudüs, 1517’de Selim I tarafından osmanlı topraklarına katıldı. Kanuni Sultan Süleyman ise 1537-1541 yılları arasında kentin surlarını yaptırdı ve Kubbetüssahra’yı yeniledi; kente dört büyük çeşme inşa ettirdi, kendisi ve eşi Hürrem Sultan için birçok vakıf kurdu. Bu dönemde kentin en önemli geliri olan "ayakbastı parası” Mercidabık'ta Kuran okuyanlara verildi. Daha sonraki yıllarda Bedevilerin etkinlikleri yüzünden kentte güvenlik güçlükle sağlanabildi. Selim III, hıristiyan ve yahudi hacılardan alınmakta olan ayakbastı parasını 4 kuruştan 1 ve 1/2 kuruşa indirdi. Yöneticiler sık sık değiştirildiklerinden kentte önemli bir ilerleme olmadı. Zaman zaman baş gösteren ayaklanmalar, ya çok acımasız ya da çok zayıf olan bir valinin kovulmasıyla sonuçlandı. Kentte arap halk çoğunluğunu korudu. 1825’te kent halkıyla Fellahlar'ın ortaklaşa çıkarttıkları ayaklanma güçlükle bastırıldı. Kudüs 1831’de Kavalalı Mehmet Ali Paşa’nın egemenliği altına girdi. İbrahim Paşa, Osmanlılar’a karşı Batılılar'ın desteğini sağlamak amacıyla hıristiyan ve yahudi halka iyi davrandı. Bu davranışı müslümanların tepkisine yol açtı; eşrafın da kışkırtmasıyla ayaklanan Fellahlar mısır garnizonunu kentten çıkardılarsa da, İbrahim Paşa kısa sürede ayaklanmayı bastırdı. Batılılar’ın, OsmanlIlar'ın lehine siyaset değiştirerek İbrahim Paşa'yı aldığı yerlerden çekilmeye zorlamaları üzerine, mısır kuvvetleri Kudüs’ten ayrıldı. 1838’de ilk olarak açılan İngiliz konsolosluğunu Fransa, Avusturya, Prusya, Rusya, Sardinya, ispanya ve ABD konsolosluklarının açılmaları izledi. Bu durum, doğal olarak buradaki hıristiyan halkın güçlenmesine yol açtı. 1874'te kent mutasarrıflık oldu. Birinci Dünya savaşı’nda açlık ve salgınlar yüzünden nüfus azaldı.

11 aralık 1917'de Kudüs, Allenby tarafından alındı ve daha sonra İngiltere’nin korunması altındaki Filistin'in başkenti oldu (1922). Kentte birkaç kez Araplar ile Yahudiler arasında şiddetli çarpışmalar meydana gelirken, yahudi topluluğun yerleşip yayılma çabaları da büyük ölçüde hızlandı. Kudüs, 29 kasım 1947'de BM kurulu tarafından uluslararası statüye kavuşturuldu. Bu kararı Yahudiler benimserlerken Araplar karşı çıktılar ve bu yüzden iki topluluk arasında şiddetli çarpışmalar meydana geldi.
Ad:  Kutsal Yerler - Kudüs4.jpg
Gösterim: 1762
Boyut:  136.2 KB
14 mayıs 1948'de Büyük Britanya koruma rejimine son verdi. Aynı gün (yahudi takvimine göre 5 iyyar 5708) ilan edilen İsrail devleti yeni kenti de kapsarken, Maverai Ürdün, Filistin’in geri kalan bölümünü eski Kudüs kentiyle birlikte ilhak etti (28 mayıs 1948). Bir süre sonra İsrail hükümetinin birkaç bakanlığı Kudüs’e taşındı. “Altı gün savaşı” sırasında (5-10 haziran 1967) Kudüs’ün Ürdün kesimi, hemen hiç bozulmamış bir şekilde İsrail birliklerinin eline geçti. Bu fiili ilhak, İsrail parlamentosu'nun 30 temmuz 1980’de "birleşik Kudüs’ü İsrail'in ebedi başkenti” ilan eden bir temel yasayı benimsemesiyle onaylandı. Bu durum, arap halkı arasında tepki ve karışıklıklara, özellikle arap devletlerinin Sert protestolarına yol açtı.

ARKEOLOJİ VE GÜZEL SANATLAR.
İngiliz kazıları, daha çok eski kentin güney yamacında, Kidron ve Tyropoeon vadilerinin kavuştuğu yerde yapıldı. Kazılardan, yahudi kentinin bu bölgeye doğru yayıldığı anlaşıldı. İsraillilerin Tyropoeon vadisi'nde yaptıkları kazılarda Herodes döneminden kalma Haram (Haremi şerif) duvarının temelleri, Emeviler’e ait yapılar Herodes döneminden kalma bir mahalle ile bir su kemeri vb. ortaya çıkarıldı. Gelişmekte olan yeni kentin her kesiminde yapılan kazılarda birçok yahudi nekropolisine rastlandı.

Bizans döneminde de, kentin ilgi çeken yanı topografyasıdır; gürcü hacıların IX. yy.'da yazdıklarından, Kudüs'ün o dönemde çok varlıklı olduğu anlaşılmaktadır.
Ste-Anne kilisesi'nin yakınında, kurbanların arındırıldığı bir havuzla VI. yy.'dan kalma bir kilise ortaya çıkarıldı. Bu kilise XII. yy.’da Haçlılar tarafından yıkılmış, ama çok geçmeden yeniden yaptırılmıştı.

Kentteki iki kutsal yapı, Kudüs’e İslam sanatı tarihinde önemli bir yer kazandırır. Yanlış bir biçimde Ömer mescidi olarak adlandırılan Kubbetüssahra (691), anlamı ve tasarımı açısından, antikçağ geleneklerinin izlerini sürdüren eşsiz bir yapıdır. Yapımına VII. yy.’da başlanan ve özellikle Haçlılar tarafından birçok kez değişikliğe uğratılan Mescidiaksa ise büyük bir olasılıkla Kubbetüssahra ile işkilidir; Süleyman tapınağı’nın düzlüğü üzerindeki bu yapı Kubbetüssahra’nın bir bakıma uzantısı görünümündedir. Mescidiaksa’nın uzun ana sahra ve yapıya bir bazilika görünümü kazandıran iki yan satımları en eski dönemden kalmadır. Haremi şerifte İbrahim, Yakup, Yusuf, İsa ve Hz. Muhammet’e adanmış birçok kutsal makam, minber, mihrap vardır. Eyyubiler döneminde El-Muazzam Mescidiaksa’nın yakınına hanefiler için bir medrese yaptırmıştır (XIII? yy. başı). Memluklar döneminde Baybars I kentin K.B.’sına bir kervansaray inşa ettirmiş; Kayıtbay (1468-1496) Haremi şerife bir çeşme yaptırmış, Mescidiaksa’nın yanına bir medrese ekletmiştir. Selahattin Eyyubi döneminde onarılan ve burçlarla güçlendirilen surlar, OsmanlIlar döneminde Kanuni Sultan Süleyman zamanında yeniden elden geçirilmiş ve günümüzdeki biçimini almıştır. Bu surlar Şam kapısı, Yafa kapısı, Aslanlar kapısı gibi haklı bir ün kazanmış anıtsal kapılarla donatılmıştır. Gene bu dönemde Kubbetüssahra'nın duvarları, dıştan mermerlerle kaplanmış, bozulan mozaikleri mavi yeşil ve sarı renkli çinilerle değiştirilmiştir.

—ikonogr. Hıristiyan sanatında Kudüs çeşitli biçimlerde betimlendi. Gerçek tarihsel görünümü, sanatçıların canlandırabildiği kadarıyla, İsa’nın yaşamıyla ilgili sahnelerde (çarmıha gerilme gibi) ortaya çıktı. Cennet’in alegorisi olarak, Beato de Liöbana’nın Comentarios al Apocalipsis (Mahşer üzerine yorum) adlı yapıtının ve son sahnesini oluşturduğu Mahşerin ikonografisinde yer aldı. Ortaçağ başlarında, Roma kiliselerindeki mozaiklerde bu kutsal kent, Beytüllahim ile birlikte, Eski ve Yeni Ahit’i simgeleyen kuzuların mistik ağılı olarak betimlendi. Ayrıca, kiliselere (Aachen, Hildesheim, Gross-Comburg), Kudüs'ün simgesi olarak on iki kapılı sur biçiminde lambalar ya da ışıklı taçlar asılmaktaydı.

Kaynak: Büyük Larousse
BEĞEN Paylaş Paylaş
Bu mesajı 2 üye beğendi.
Son düzenleyen Safi; 8 Aralık 2016 02:56
SİLENTİUM EST AURUM
Safi - avatarı
Safi
SMD MiSiM
8 Aralık 2016       Mesaj #5
Safi - avatarı
SMD MiSiM

Kudüs İbrani Üniversitesi


İbranice HA-UNİVERSÎTA HA-ÎVRİT Bİ YERUŞALAYİM,
Kudüs’te devletçe desteklenen yükseköğretim kurumu.

İsrail’in en seçkin üniversitesi olan okulda başka ülkelerden gelen pek çok Yahudi öğrenci de öğrenim görür. Hazofim (Scopus) Dağında kurulan (1925) üniversite, burası Ürdün sınırlan içinde askerden anndınlmış bir İsrail toprağı durumuna gelince 1948’den sonra Givat Ram’a taşındı.

İsrail’in Hazofim Dağını 1967’de yeniden işgal etmesinden sonra üniversite iki kampusunu da kullanmaya ve Arap öğrencileri de kabul etmeye başladı. Üniversitede beşeri bilimler, fen, sosyal bilimler, hukuk, ziraat, dişçilik ve tıp fakültelerinin yam sıra eğitim, sosyal hizmetler, eczacılık, ev ekonomisi, uygulamak bilimler ve teknoloji okullan ile bir kütüphanecilik yüksekokulu vardır.

kaynak: Ana Britannica
BEĞEN Paylaş Paylaş
Bu mesajı 2 üye beğendi.
SİLENTİUM EST AURUM
Safi - avatarı
Safi
SMD MiSiM
8 Aralık 2016       Mesaj #6
Safi - avatarı
SMD MiSiM
Kutsal Yerler - Kudüs



BEĞEN Paylaş Paylaş
Bu mesajı 2 üye beğendi.
SİLENTİUM EST AURUM

Benzer Konular

10 Haziran 2017 / ThinkerBeLL Müslümanlık/İslamiyet
23 Aralık 2016 / ThinkerBeLL Müslümanlık/İslamiyet
2 Mart 2013 / Bluesorrow Din/İlahiyat
18 Şubat 2012 / Daisy-BT Müslümanlık/İslamiyet
8 Aralık 2016 / Misafir Turizm