Arama

Gusül Abdesti (Boy Abdesti) - Sayfa 3

Güncelleme: 19 Nisan 2016 Gösterim: 266.830 Cevap: 26
BrookLyn - avatarı
BrookLyn
Kayıtlı Üye
3 Mayıs 2008       Mesaj #21
BrookLyn - avatarı
Kayıtlı Üye

Tadbib kelimesinin manası


Sual: (Lisan-ül Arap lugat) kitabında tadbib kelimesi kaplamak demektir diyor. Tadbib kelimesi sadece altın diş veya tel edinmeyi değil tamamen kaplamayı içine almaktadır.
Sponsorlu Bağlantılar
O halde diş dolgusu caiz olmaz mı?
CEVAP:
Birincisi, din lügatten öğrenilmez, tefsir ilmi, fıkıh ilmi lügatten anlaşılmaz. Kelimenin sözlük manasıyla ıstılah manası farklı olabilir.

İkincisi, tadbib kelimesi bugün kaplama manasında kullanılsa bile, o devirlerde [1200 yıl önce] kaplama anlamında değildi; çünkü 12 asır önce diş kaplatmak diye bir şey yoktu. Olmayan şeyden nasıl bahsedilir ki? (Bu İmam-ı a’zam uçakta kitap okurdu) demeye benzer. O zaman uçak mı vardı?

Tadbib, şeritle, dadbe yani kapı sürgü demiri gibi, enli, yassı bir şeyle sarmak demek olduğu, Tahtavi’nin ve İbni Âbidin’in Dürr-ül-muhtar haşiyelerinde, tadbib edilmiş kürsi üzerine oturmayı bildirirken ve Dürr-ül-münteka ve Camiur-rumuz’da yazmaktadır. Bezzâziye ve Hindiyye’de diyor ki:
(Gümüş ve altın şekillerle süslenmiş kaptan yiyip içmek caizdir; fakat elini, ağzını gümüşe, altına değdirmemek lazımdır. İmameyn, böyle kapları kullanmak mekruhtur dedi. Tadbib edilmiş kap da böyledir. Kürsiyi ve hayvan semerini tadbib etmek caizse de, altın ve gümüş bulunan yerlerine oturmamak lazımdır. Mushafın cildini tadbib etmek caizdir; fakat altına, gümüşe dokunmamak lazımdır.)

Görüldüğü gibi, tadbib etmek, bütün yüzeyi kaplamak demek değildir. Etrafına metal şerit çevirmek demektir. Fıkıh kitaplarında, (Sallanan dişi altınla tadbib etmek caizdir) diyor. Bu söz, sallanan dişi, düşmekten korumak için altın tel veya şeritle bağlamak caizdir demektir; çünkü bu tellerin altına su sızar. Hem de, gusül abdesti alırken, protez dişlerin çıkarıldığı gibi, tel ve şerit bağlar da yerlerinden çıkarılmakta, temizlenip, gusülden sonra yerlerine konulmaktadır. Çıkarılıp temizlenmezlerse, aralarında kalan yemek artıkları ağızda kötü koku ve tahribat yapar. (Sallanan dişi kaplatmak caiz olur) demek, fıkıh âlimlerine iftira olur; çünkü sallanan diş kaplanamaz, bağlanabilir. Bir de o devirlerde zaten kaplama diş diye bir şey yoktu. Bu açıkça imamlara yani din büyüklerine iftiradır.

Şu halde, (diş kaplatmak gusle mani olmaz) diye fetva uydurmak, gerçek bir din adamının yapacağı şey değildir. Hiçbir fıkıh kitabında, (çürüyen dişleri kaplatmak veya doldurtmak gusle mani olmaz) diye asla bir ifade yoktur.

Üçüncüsü diyelim ki tadbib tamamen kaplama olsa bile, diş kaplamasıyla ne ilgisi var? Çünkü, o devirde diş kaplatması yoktu. Olmayan şeyin neyi savunulur ki? Diş kaplamasının tarihi bellidir. Diş dolgu ve kaplama tekniği 150 yıl önce başlamıştır.

Sanki asırlar önce diş kaplatılıyormuş gibi A. Fikri Yavuz, (900 yıl önce diş kaplatmasına fetva verilmiştir) diyordu.

Allah’tan korkmak lazım! 9 veya 12 asır önce diş kaplatma tekniği mi vardı? Denize düşen yılana sarılırsa da, fetvaya bunalan da ittihatçıların adamlarına mason Musa Kazım ve Üryanizade ve benzerlerine sarılmamalı, kuru bir inadı bırakmalıdır. Müslümanların yanlış ibadet etmelerine sebep olmamalıdır.
BEĞEN Paylaş Paylaş
Bu mesajı 1 üye beğendi.
Son düzenleyen Safi; 25 Haziran 2016 05:05
BrookLyn - avatarı
BrookLyn
Kayıtlı Üye
3 Mayıs 2008       Mesaj #22
BrookLyn - avatarı
Kayıtlı Üye

Fetva olsa, kim itiraz eder ki?


Sual: (Diş dolgusu ve diş kaplatmasının caiz olduğuna dair İmam-ı a’zam ve İmameyn’in [imam-ı Ebu Yusuf ve imam-ı Muhammed’in] fetvaları var) deniyor. Böyle bir fetva var mı?
Sponsorlu Bağlantılar
CEVAP:
Asla yoktur. İmam-ı a’zam hazretleri zamanında dolgu ve kaplama yoktu. Birisi kalkıp (İmam-ı a’zam bilgisayarla yazı yazardı) dese buna ne denir? Eğer deli değilse, yalancı denir; çünkü İmam-ı a’zam hazretleri miladi 767 yılında vefat etti. Yani vefat edeli 1200 yılı geçmiştir. 1237 yıl olmuştur. O zaman ne kaplama, ne de dolgu ne de bilgisayar vardı. Dolgu ve kaplama 1850 yılında meydana çıkmıştır. Şimdi, İmam-ı a’zam dolgu ve kaplamaya fetva verdi demek cehaletten başka şey değildir.

İmameyn altın telle, İmam-ı a’zam da gümüş telle bağlamaya izin veriyor. Bu konu gusül bahsinde değil, altın gümüş kullanma bahsindedir. Bu imamların altın veya gümüşe izin vermesi madenlerin kullanılması için fetvadır. Gusülle hiçbir ilgisi yoktur.

Gümüş yüzük için de imamların fetvası vardır. Gümüş yüzük takmak erkeklere caiz buyuruluyor; ama gümüş yüzük sıkıysa, altına su geçmiyorsa, gusül sahih olmaz. Gümüş yüzüğe caiz dendi diye, dar olan gümüş yüzüğün altını yıkamamak mı gerekir?

İlim ahlakına uymalı


Sual: Hindiyye’deki: (Dişinde kovuk bulunup içerisinde, ya da dişlerinin arasında yemek kalırsa veya burnunda ıslak kir bulunursa, esah görüşe göre guslü olur. İhtiyatlı olan, kovuktaki yemeği çıkarıp suyu oraya ulaştırmasıdır) ifadesine dayanarak, diş kaplatmanın gusle mani olmadığını söylüyorlar. Doğru mudur?
CEVAP:
Yanlıştır. İfadeyi kasten eksik almışlar. Hindiyye’deki, (Burnundaki kuru kir, gusle manidir) ifadesini almamışlar. Kovuktaki yemeğin altına su sızacağı için gusle mani değildir; fakat hamurlaşmış yemek parçasının altına su geçmezse gusül sahih olmaz. Mülteka tercümesine de, diş dolgusu gusle mani değil diye uydurma bir ilave yapılmış. Bunların maksatları nedir ki?

Mülteka Tercümesi


Sual: (İzahlı Mülteka Tercümesi) diye bir kitapta, (Diş dolgusunu çıkarmak mümkün olmayınca, dolgunun üstünden geçen suyla iktifa edilirse, gusül sahih olur) deniyormuş. Bu kitap muteber değil mi?
CEVAP:
Mülteka’da böyle bir ifadenin olduğunu söylemek sahtekârlıktır. Mülteka kitabının yazıldığı zaman, dolgu diye bir şey yoktu; bu bakımdan kitapta, dolgudan hiç bahsedilmiyor, bahsedilmesi de mümkün değildir. Kitabın müellifi İbrahim Halebî, 1549’da vefat etmiştir. Tercüme eden kimse, bu kısmı dip not olarak ilave etmiştir. Yani bu ilave muteber değildir.
BEĞEN Paylaş Paylaş
Bu mesajı 1 üye beğendi.
Son düzenleyen Safi; 25 Haziran 2016 05:04
BrookLyn - avatarı
BrookLyn
Kayıtlı Üye
3 Mayıs 2008       Mesaj #23
BrookLyn - avatarı
Kayıtlı Üye

İlham dinde senet değildir


Sual: Evliyadan Şafii bir zat, (Dişleri kaplama lehinde, âlimler fetva vermeye cesaret edemiyor. Hâlbuki bu diş meselesi umum-i belva halini almış, her tarafa yayılmış ki, kaldırılması kabil değil. Ümmeti bu büyük beladan kurtarmak çaresini düşündüm; birden kalbime bu ilham geldi. Haddim ve hakkım değil ki, ehl-i ictihadın vazifesine karışayım. Ama, bu umumi belva zaruretine karşı, fetvalara taraftar olmadığım halde diyorum ki: Eğer Müslüman bir diş hekimi kaplamaya ihtiyaç var derse, kaplama gusle mani değildir) diyor. Bu Şafii evliyanın ilhamı senet olmaz mı?
CEVAP:
Evet, hiçbir evliyanın ilhamı senet değildir. Evliya ilhamından sorumlu da olmaz. Hallac-ı Mansur hazretleri enel hak demiş, İbni Arabi ve Bayezid-i Bistami hazretleri gibi büyük zatların da hatalı ilhamları olmuştur. İlhamların doğruluğu, İslamiyet bilgilerine uygun olmalarından anlaşılır. İmam-ı Rabbani hazretleri buyurdu ki:

Edille-i şer’iyyeye yani dindeki dört delile uymaya emrolunduk; ama Evliyanın ilhamlarına uymaya emrolunmadık. İlham, yalnız sahibi için delildir, başkaları için senet değildir. (1/ 272)

Evliyanın ilhamında yanılması, müctehidin ictihadda yanılması gibidir; kusur sayılmaz. Bundan dolayı, Evliyaya dil uzatılmaz. Ancak Evliyanın yanlış ilhamlarına uymak caiz değildir. Müctehidlerin hata ihtimali olan sözlerine uymaksa, vacibdir. (1/31)

Tasavvuf büyüklerinden birkaçı, kendilerini hâl kaplayınca, doğru yolun âlimlerinin bildirdiklerine uymayan bilgiler, marifetler söylemişlerse de, keşf yoluyla, ilhamla söyledikleri için suçlu sayılmaz. Bunlar ictihadında yanılan müctehidler gibidir; hatta bunların yanılmalarına da bir sevap verilir. Böyle farklı bilgilerde, Ehl-i sünnet âlimlerinin bildirdikleri ancak doğrudur; çünkü bu bilgiler, vahiyle bildirilmiştir. Tasavvuf büyüklerinin marifetleriyse, ilhamladır. İlhamda kıl ucu kadar uygunsuzluk varsa, yanlış demektir. (1/112)

Umumi belva için çare

Şimdi yukarıda bildirilen ilham hakkında ihtimalleri sıralayalım:

1- Şafii’de gusülde ağzın içini yıkamak farz olmadığı için, Şafii olan veli böyle söylemiş olabilir.
2- Ulemanın diş dolgusuna fetva vermekten çekindiği bildiriliyor. Elbette çekinirler. Müslümanları cünüp gezdirmeye hangi âlim cüret edebilir ki? Musa Kazım gibi ittihatçıların mason şeyh-ül-islamları buna fetva verdiyse de salih âlimler, buna cesaret edemedi.
3- Evet diş meselesi umumi belva halini almıştır. Mesela açık gezmek, içki, kumar, çalgı da umumi belva halindedir. Şimdi bir evliya, (Milleti bu büyük günahlardan kurtarmak için kalbime şöyle bir ilham geldi) dese ve bu haramlara izin verse, ilhamı senet olur mu? Nitekim aynı mantıkla kızların başlarını açmaya ve gözle namaz kılmaya ruhsat verenler çıkmıştır.
4- (Müslüman bir diş hekimi, “kaplama ihtiyaçtır” derse, kaplama gusle mani olmaz) deniyor. Diş hekiminin sözü dinde senet midir? Senetse, başka bir diş tabibi de, zaruret değil dese, onunla da amel edilir mi? Bu işi diş tabibi mi çözer, yoksa ulema mı?
5- (Haddim ve hakkım değil ki…) ifadesine rağmen aksine hareket edilmesinin hikmetini bilemeyiz. Bilmemiz de gerekmez; çünkü sonuçta bu bir ilhamdır. İlhamsa, senet olmaz.
6- Çare: Dolgu ve kaplaması olanların, Maliki veya Şafii mezhebini taklit etmeleri yeterlidir.
BEĞEN Paylaş Paylaş
Bu mesajı 1 üye beğendi.
Son düzenleyen Safi; 25 Haziran 2016 05:03
BrookLyn - avatarı
BrookLyn
Kayıtlı Üye
3 Mayıs 2008       Mesaj #24
BrookLyn - avatarı
Kayıtlı Üye

Diş dolgusuyla ilgili çeşitli sorular


Sual: Diş dolgusu olan Maliki mezhebini nasıl taklit eder?
CEVAP:
Maliki’nin bu husustaki farzlarına uyar, müfsitlerinden yani o ibadeti bozan durumlardan kaçar. Sadece gusülde değil, gusülle yaptığı işlerde de bu şartlara uyması lazımdır. Yani hem namazda, hem de abdeste Maliki’nin şartlarına uyup müfsitlerinden kaçması gerekir. Aksi takdirde telfik yapmış, yani mezheplerin kolaylıklarını almış olur ki, telfik haramdır.

Cünüpken dolgu yaptırmak


Sual: Cünüpken veya âdetliyken diş dolgusu yaptırmakla, abdestli olarak diş dolgusu veya kaplama yaptırmak arasında fark var mıdır?
CEVAP:
Hayır, ikisi arasında gusül yönüyle fark yoktur. Hanefi’de, gusülde ağzın içini yıkamak farz olduğu için, gusül sahih olmaz. Maliki Mezhebinde ağzın içini yıkamak farz olmadığı için, diş dolgusu olan, Maliki mezhebini taklit ederse guslü sahih olur.

Dolgu ve harac


Sual: S. Ebediyye’de, (Bedenin, ıslatılmasında harac olmayan yerlerini yıkamak farzdır. Harac, yani meşakkat, zorluk bulunduğu zaman haraca sebep olan şey zaruri varsa, buraları yıkamak sakıt olur) deniyor. Bu ifadelere göre, dolgulu dişi sökmek harac olmaz mı? Bir de, ikisi de örgü olduğu halde, kadının, gusülde örgülü saçını çözmesi harac oluyor da, erkeğin örgülü saçını çözmesi niye harac olmuyor?
CEVAP:
Dolgu dişi çıkarmak elbette haracdır, hem de çok kuvvetli zorluktur. Ancak, başka mezhepte bunun çıkış yolu olduğu için, o mezhebi taklit edince mesele kalmıyor.

Farzı yapmakta haraca sebep olan, yani yapmaya mani olan zaruret, ya zorla olur. Kadınların saçlarını uzatması böyledir; çünkü İslamiyet, saçlarını kesmelerini yasak etmiştir. Yahut hasta bir uzvu sıhhate kavuşturmak ve tehlikeden korumak için olur. Yahut da, başka şey yapmaya imkân olmadığı için olur. Harac bulunduğu zaman, başka mezhebi taklit mümkün olmazsa, zaruret aranır. Kadınların örgülü saçlarını çözmelerinde harac vardır. Bu haracdan kurtulmak için, başka mezhebi taklit etmeye de imkân olmadığı ve saçlarını uzatmalarında zaruret olduğu için, saçlarının örgülerini açmaları affolunmuştur.

Kadınların örgülü saçlarını açmamaları, erkeklerin örgüsünü açması gibi değildir; çünkü birincisinde zaruret ve harac birlikte vardır. Erkek örgüsünü çözmede harac varsa da, zaruret yoktur. Zaruret olmayınca da, erkeklerin örgülerini çözmeleri gerekir.

İlk gusülde


Sual: Dolgu yaptıran, ilk gusülde mi mezhep taklidine başlar?
CEVAP:
  • Evet.

Dolgu yaptıran


Sual: Hanefi mezhebinde olan bir kişinin, dolgu yaptırmasının hemen ardından, (Maliki mezhebini taklit ederek) gusül abdesti almasına gerek var mıdır?
CEVAP:
  • Cünüp olana kadar lüzum yoktur. Ancak hemen taklit etmesinde de mahzur olmaz.

Cünüp olmayan


Sual: Diş dolgusu olan yaşlı dul kadın ve hadım olan kimselerin mezhep taklidi gerekir mi?
CEVAP:
  • Cünüp olmadıkları için taklide ihtiyaç yoktur.

Maliki’yi taklit


Sual: Dolgu sebebiyle Şafii’yi taklit ederken, daha kolay diye, Şafii’yi bırakıp, Maliki’yi taklit uygun mu?
CEVAP:
  • Evet, uygundur.

Dolguyu söktüren


Sual: Dolgu dişini söktüren, taklide devam etmesi gerekir mi?
CEVAP:
  • Tekrar gusledinceye, kadar taklide devam etmelidir.

Vidalanan hazır dişler


Sual: Şimdi hazır dişler, damağa vidalanmaktadır. Bunlar da diş dolgusu hükmüne mi girer?
CEVAP:
  • Çıkarıp altını yıkamak imkânı olmadığı için diş dolgusu hükmüne girer.
BEĞEN Paylaş Paylaş
Bu mesajı 1 üye beğendi.
Son düzenleyen Safi; 25 Haziran 2016 02:27
The Unique - avatarı
The Unique
Kayıtlı Üye
24 Ekim 2008       Mesaj #25
The Unique - avatarı
Kayıtlı Üye

Gusül abdestine niyet ederek teyemmüm abdesti alınır:


Teyemmüm

Teyemmüm; suyun bulunmadığı veya var olup da çeşitli sebeplerle kullanılamadığı durumlarda, abdestsizliği veya gusülsüzlüğü gidermek niyetiyle temiz toprak veya toprak cinsinden bir maddeye sürülen ellerle yüzü ve iki kolu mesh etmektir.
Teyemmüm, hicretin 6. yılında Benî Mustalik Gazvesi'nde Hazret-i Peygamber -sallallâhu aleyhi ve sellem- ve bin kadar askeri sabah namazı için su bulamayınca nâzil olan Nîsa Suresi 43. ayette meşrû kılınmıştır.
Hazret-i Peygamber -sallallâhu aleyhi ve sellem- Efendimiz teyemmüm hakkında şöyle buyurmuştur:
"Toprak müslümanın temizleyicisidir. Su bulamadığı veya abdestsizlik devam ettiği sürece (teyemmüm yapabilir), isterse on yıl geçsin."

TEYEMMÜMÜN SEBEPLERİ


1) Abdest veya gusüle yetecek kadar suyun hiç bulunmaması veya yürüyerek yahut vasıtayla kolayca gidilip gelinecek bir mesâfeden (1848 m) daha uzakta olması,
2) Su yolunda bir tehlikenin varlığı,
3) Parayla su satın alma imkanının olmayışı (suyun çok pahalı olması veya suyu alacak kişide para bulunmaması.)
4)Suyu kullanmanın sağlık açısından tehlikeli oluşu, havanın veya suyun çok aşırı derecede soğuk olması,
5) Suyu elde etme araç ve vâsıtasının bulunmayışı (kuyudan su çekmek için kova vb. gibi.)
6) Mevcut suyun sâdece susuzluğu giderecek miktarda az olması,
7) Su ile abdest alınırsa cenâze ve bayram namazlarına yetişilememesi.

TEYEMMÜMÜN FARZLARI


1-Niyet
2-Yüzü mesh etmek
3-Kolları dirseklerle birlikte mesh etmek

Teyemmümde niyet, abdestsiz veya gusülsüz yapılması câiz olmayan bir ibâdet için olmalıdır. Meselâ; sadece Kur'ân-ı Kerim'e dokunmak niyetiyle alınan teyemmüm ile namaz kılınmaz. Çünkü Kur'ân-ı Kerim'e dokunmak için abdest almak farz olsa da, Kur'ân-ı Kerim'e dokunmak yalnız başına bir ibâdet değildir. Namaz kılmak niyetiyle yapılan teyemmüm ile farz, vâcip veya nâfile istenildiği kadar namaz kılınabilir.

TEYEMMÜMÜN SÜNNET ÜZERE YAPILIŞ ŞEKLİ
Teyemmüme başlarken besmele çekip namaz kılmaya niyet etmelidir.
İki eli, parmakları açık olduğu halde temiz bir toprağa vurup ileri geri çekmelidir.
Ellerdeki fazla tozu silkeleyip iki elin içiyle yüzün tamamını mesh etmelidir.
Elleri ikinci defa toprağa vurup silkeledikten sonra sol elin içiyle sağ el; sağ elin içiyle sol el ve kol dirseklerle birlikte mesh edilmelidir.
Önce yüzü, sonra kolları mesh etmeli ve meshler arasına fâsıla girmemelidir.
Teyemmümü namaz vaktinin girişinden sonra almalıdır. (Namaz vakti girmeden alınması da câizdir.)

Teyemmüm neyle, hangi maddeyle yapılır?
  • Temiz toprak, kum, taş, kerpiç, tuğla, kurumuş çamur, mermer, kiremit, kaya tozu, zümrüt, alçı gibi maddelerle teyemmüm yapılabilir. Teyemmüm sonucunda toprak kirlenmiş olmaz.
  • Ateşte yanıp kül olan veya yumuşayıp eriyen maddelerle teyemmüm yapılamaz. (Odun, demir, bakır gibi.)

TEYEMMÜMÜ BOZAN HALLER
  • Abdesti bozan ve guslü gerektiren her şey teyemmümü de bozar.
  • Teyemmüm yapmayı mübah kılan özrün ortadan kalkmasıyla da teyemmüm bozulur. Meselâ; hastalığın sona ermesi, suya ulaşılması gibi.
  • Teyemmüm yaptıktan sonra, namaz kılarken suyu gören bir kimsenin namazı bozulmuş olur. Abdest alıp yeniden namaz kılması gerekir. Fakat namaz tamamlandıktan sonra su bulunursa o namazın tekrar iâdesi gerekmez.
Son düzenleyen Safi; 25 Haziran 2016 02:24
Bir bildiğim varsa hiç bir şey bilmediğimdir. (:
Muhabbetci - avatarı
Muhabbetci
Ziyaretçi
14 Kasım 2008       Mesaj #26
Muhabbetci - avatarı
Ziyaretçi
Abdest ve gusül olaylari en cok yanlis anlasilan olaylardan bir tanesidir Islam dininde.
Nedense insanlar "ALLAHIN kitabi" olan kurani kerime bakmakdansa, birtakim ilmihal kitaplarina bakip , ordan hakikat arar olduklarindan yanlis düsüncelere girebiliyorlar..Kurani kerimde abdest pek ala aciklanmis, ve neler , ve ne zaman yapilacagida dile getirilmisdir..Tabiki bunu bilmek icin Kitabimiz olan o Muhtesem kurani kerimi acip okumamiz lazimdir...
Kurani kerimde Abdest ayetleri diye bilinen sadece iki ayet mevcutdur! Yani Abdest ve güsul üzerine ne anlicaksan bu iki ayetden anlicaz..Evet paylasalim önce su ayetleri:

Ey iman edenler! Namaza (SALATI ikame etceginiz vakit) kalktığınızda; Yıkayınız: yüzlerinizi ve dirseklere kadar ellerinizi. Sıvazlayınız: başınızı ve topuklara kadar ayaklarınızı. Eğer cünüp iseniz temizlenin. Eğer hasta veya yolculukta iseniz, veya biriniz ayak yolundan geldi ise, ya da kadınlara dokunduysanız, ve de su bulamamışsanız: Temiz bir toprakla yüzünüzü ve ellerinizi sıvazlayın. Allah size zorluk çıkarmak istemez. Allah sizi temizlemek ve üzerinizdeki nimetini tamamlamak istiyor. Umulur ki; şükredersiniz.
(Maide Suresi 6)

Ey iman edenler! Sarhoş iken ne söylediğinizi bilinceye kadar, cünüp iken de -yolculuk hali müstesna- yıkanıncaya (gusül edinceye, boy abdesti alıncaya) kadar namaza yaklaşmayın. Eğer hasta veya yolculuktaysanız, biriniz ayak yolundan gelmiş, yahut kadınlara dokunmuş da su bulamamışsanız, temiz bir toprakla teyemmüm edin: Yüzlerinizi ve ellerinizi sıvazlayın. Allah affedici, bağışlayıcıdır.
(Nisa Suresi 43)

yukarıda da dedigi gibi ne anlicaksak bu iki ayetin isiginda anlicaz...
Simdi evvela sunu bilelim" kurani kerimde" daima " minimum" olani verir Rabbimiz bize..Yani burdan sunu anlamicaz...Üc bes kez yikamayalim diye...ALLAH olmazsa olmazlari sayar bizler icin kurani kerimde..Farz olanda budur! Bundan ötesi insan yorumudur...Söyle aciklayalim...
Bir insan ofisde calisiyor, haliylen takim elbisesi ile pek kirlencegi yoktur, diger bir dostumuz ise insaat sektöründe amele..Simdi Ofisdeki arkadasimiz tabiki tek bir kez yikanmak ile pek ala temizlenir, lakin insaatdaki belki bes kez yikanmasi gerekicekdir...ALLAH ayetleri genelde sosyal hayat ile ilgilidir..Dikkat ettiniz ise yukarda cok ilginc bir yere daha deginiyor rabbimiz..
Sarhos iken , ne konusdugunu bilinceye kadar Salati ikame etme diyor..Önce güsul al sonra namazini kil diyor...
Niye peki? Cünki sarhos olan terleyince kokar, kokunca bu insan temizlenmeyince haliylen camideki cemaati rahatsiz eder..Yani maksat yine sosyal hayat...Tabiki burda hastaliklardan korunma vesaire olaylarda mevcut...
Ve cok önemli birsey daha geciyor burda" ALLAH size zorluk cikarmak istemez!"diyor..Madem Rabbülalemin bize zorluk cikarmak istemiyor, ve kurani kerimde abdesti bu sekilde aciklamis, peki bu yeni yeni uygulamalari kim cikardi?..ALLAHÜ tealanin yapmadigini kullarmi yapacakdir artik?
Ben ALLAHIN dinine yeni birsey katmaya haya ederim...Malesefki ama ilmihal kitaplari ve bazi alimler bunlari dile getirmekden cekinmislerdir..Halka anlatirsak taslarlar bizi düsüncesi, yahutda bir kez ilahiyatcidan duydugum söz"bende biliyorum yoktur ama halk birak mesgül olsun" ...Aynen bunu söyledi adam bana...Yani bile bile diyor dini zorlasdiriyoruz...
ALLAH cümlemizi Kitabi azizmüsan ile aydinlatsin...
Vesselam!!
Daisy-BT - avatarı
Daisy-BT
Ziyaretçi
18 Kasım 2010       Mesaj #27
Daisy-BT - avatarı
Ziyaretçi

Bütün bedenin yıkanması suretiyle alınan abdesttir. Farzları 3'tür.


1- Ağıza bir defa su alıp çalkala­mak.
2- Buruna bir defa su çekip bur­nu temizlemek
3- Bütün vücudu tepeden tırnağa hiçbir kuru yer kalmayacak şekilde yı­kamak.

Boy abdestinin Peygamberimizin öğrettiği şekilde (sünnete uygun ola­rak) alınması ise şöyledir:
Gusül ab-desti almaya başlamadan önce vücu­dun herhangi bir yerinde bilinen, gö­rünen, ele gelen bir kirlilik varsa o gi­derilir. Cinsel organlar yıkanır. Bun­dan sonra gusül abdesti almaya niyet edilir, eüzü-besmele çekilir ve aynen namaz abdesti gibi abdest alınır. Ağız ve buruna ayrıca üçer defa dolu dolu su alınıp çalkalanır. Su dökmeye baş­tan başlamak, sağ ve sol omuzdan de­vam etmek üzere bütün vücut kuru yer kalmayacak şekilde ovuşturarak yıkanır.

Gusül abdesti gerektiren durumlar:
1- Âkil (akıllı) ve baliğ (erginleş-miş) erkek ve kadın her Müslümanın herhangi bir nedenle cünüp olmaları gusül abdesti almayı gerektirir. Bu­nun uyanıkken veya uyku halinde ol­ması (intilam) birdir.
2- Ay hâli olan kadınların ay hâli bitiminde, lohusa olan bir kadının da lohusalığı geçtikten sonra gusül ab­desti alması gerekir. Bu iki maddedeki durumlarda gusül abdesti almak farz­dır. .

Cuma ve bayram namazları için, hac ve umre makdasıyla ihrama girer­ken gusül abdesti almak ise sünnettir.
Kendisine gusül gereken kimse na­maz kılamaz, Kur'an'a el süremez, ezberindeki Kur'an ve sure ve âyetle­rini okuyamaz. Kabe'yi tavaf edemez. Zorunlu olmadıkça camiye, mescide giremez.

İslam Ansiklopedisi
Son düzenleyen Safi; 25 Haziran 2016 02:22

Benzer Konular

19 Temmuz 2016 / misafir Cevaplanmış
19 Nisan 2016 / Ziyaretçi Cevaplanmış
15 Şubat 2010 / Misafir Soru-Cevap
25 Ocak 2014 / Misafir Soru-Cevap
18 Ocak 2016 / Misafir Cevaplanmış