Ziyaretçi
Kişinin başkalarının kalbinde bir makam veya yanında hiçbir ilahi maksat gözetmeksizin, sadece iyilik, emanet, doğruluk ve din ehli bir kimse olarak şöhret kazanmak için iyi bir amelini veya beğenilmiş herhangi bir özelliğini ya da Hak inancını, düşüncesini insanlara göstermesi ve başkalarına gösteriş yapmasının adıdır riya.
Riyakar, Allah'ın değil, diğer insanların rızasını gözetendir. Allah için yapılması gereken ameller diğer insanlara sunulur ve beğeni, takdir, onaylama beklenir ki bu bakımdan riya; gizli şirk olarak da tabir edilir.
Mümin; yaptığı ve yapacağı her türlü amelinde sadece Allah'ın rızasını gözetendir, ibadetlerini ve yaşamını Allah'a sunmaya çalışandır. Diğer manevi hastalıklarda da olduğu gibi, çoğu zaman riyakar şahsın kendisi dahi, amellerine riyanın sızdığından ve yaptıklarının gösteriş için olup, Allah katında hiçbir değer ifade etmediğinden habersizdir. Çünkü şeytan ve nefis düşünce saptırmalarıyla, hilelerle kişiyi aldatır ve kişinin fıtratından doğan bencillik perdesi de tüm ayıplarını ondan gizler ve örter. Ancak ihlaslı bir şekilde kendini irdelemesiyle yapılan bir inceleme ve yoğunlaşma sonucu birey kendisinin farkına varır ve durumunu anlar.
Riya Mertebeleri
Birinci mertebe; riyanın bu mertebesinde kişi, yaptığı ibadette hiçbir sevap niyeti taşımaz; hatta bazen diğer insanların yanında abdestsiz namaz kılar ve eğer yalnız olacaksa namaz dahi kılmaz. Bu kişinin yaptığı ibadet, sadece gösteriş içindir, diğer insanlardan çekindiği, korktuğu için sadaka verir ama tek başına olsa bir kuruş dahi vermeyecektir. Bu, riyanın en ağır derecesidir.
İkinci mertebe; yapılan ibadette gösteriş yanında, bir de Allah rızası niyeti vardır. Fakat bu niyet, çok cılız ve zayıftır ki; yalnız kalırsa yine kişi, o ibadeti yapmayacaktır.
Üçüncü mertebe; ibadette sevap ve gösteriş durumunun eşit olmasıdır. Bu şahıs, riyanın yanında sevap durumu olmazsa, yapacağı ameli yapmayacak olan kişidir. Genel görüş, ilk üç derece sahiplerinin yaptıkları amellerin Allah tarafından kabul görmeyeceğidir.
Dördüncü mertebe; kişinin, yaptığı ibadeti başkalarının duymuş olmasından dolayı hevesini artırarak takviye etmesidir. Bu şahıs, kimse duymasa da yine ibadetini yapacaktır yani sırf riya için ibadetini yapmış olmayacaktır. Böyle bir durumda riya oranınca sevabının azalacağı düşünülmektedir. Ama Allah daha iyisini bilir. Elbetteki her durumda en sağlıklı yol, riyanın tamamen terk edilmesidir.
Riyanın Tedavisi
Riyakarlığın üç ana sebebi vardır; ‘Övülmek zevki, yerilmek korkusu ve insanlardan bir şeyler ummak.’ Bunlardan kurtuluş çaresi nefisle mücadeledir. Şüphe yok ki insanoğlunun bir şeyi arzulayıp onu yapmak istemesi, onu hayırlı zannetmesindendir. Fakat şimdi zevkli olduğunu sandığı riyanın, ilerideki zararlarını bilirse ondan hemen vazgeçebilir.
Riyakar, gösterişin zararlarını, kalbini bozduğunu, Allah'ın bağışlamasından kendini uzaklaştırdığını, ahiretteki azabını, Allah'ın kendisine olan gazabını, mahşer yerinde "Ya facir, ya riyakar" diye çağrılacağını, “Allah'a ibadetle dünyalık peşinde koşmaktan; yaptığı ibadetle insanların gönüllerini avlayarak Allah'la alay etmekten; kullar tarafından sevilmeye çalışmakla Allah'ı buğz ettirmekten; Allah'tan uzaklaşmakla onlara yakınlaşmaktan; onların övgüsünü Allah'ın zemmi üzerine tercihten; onların rızasını Allah'ın gazabında aramaktan utanmadın mı? Bu hususlardan hiç birinde Allah'ı tercih edemedin mi?” denecektir kendisine. İnsanoğlu bu rezaleti düşündüğü, dünyada kullardan edindiği istifadeyle ahiretteki kaybını karşılaştırdığı, ahirette kaybettiği mükafatını, halbuki ihlas ile yaptığı bir amelinin bile sırasına göre bütün günahlardan ağır geleceğini düşündüğü ve riya ile yapıldığı için aynı amelinin günah tarafına geçtiğini, bundan sonra da cehenneme sürüklendiğini hatırladığı zaman elbette bundan vazgeçer. Bunlardan başka dünyada insanların hoşuna gitmek için çektiği zahmeti düşünmelidir. Birinin gönlünü alırken diğeri darılır. Allah'ın gazabı pahasına kulların rızasını almak ne dünyada, ne de ahirette kendisine fayda sağlar.
Maddi menfaat ümidiyle gösteriş yapıyorsa kullarının kalplerinin Allah'ın kudretinde olduğunu, Allah'u Teala irade etmeden bir şey yapamayacaklarını, rızkı verenin yalnız Allah olduğunu, insanların eline bakan kimsenin zilletten kurtulamayacağını, muradına erse bile onların minneti altında kalıp, onlara karşı küçük düşeceğini bilmelidir.
İnsanların yermelerinden korkuyorsa bundan korkmakta da bir mana yoktur. Çünkü Allah'u Teala yermedikçe, insanların yermesi hiçbir zarar getirmez. Ne ömrüne, ne rızkına, ne de cennetlik ise cehennemlik olmasına ve ne de Allah'ın gazap ve buğzetmesine bir tesiri olur. Yaratıkların hepsi acizdir.
Riyanın, ameli olarak tedavisi için, kişi yaptığı ibadetinin halisliğinden emin değilse, mümkün mertebe ibadetlerini yalnız yapmalı, halka duyurmak arzusunu nefsinden kesecek şekilde amellerini gizli tutup, şüpheye düştüğü ibadetini Allah'tan başka kimsenin görmediğinden emin olmalıdır. Riyadan kurtuluşun en büyük çaresi olan gizliliğe riayet önceleri ağır ve zor gelir fakat sonra kolaylaşır. Çünkü Allah'u Teala'nın yardımı ve bağışlaması ona yetişir. Mücadele, kararlı bir çaba kuldan; hidayet, Allah'tandır. Kapıyı çalmak kuldan, açmak ise Allah'tandır. Allah'u Teala ihsan edenlerin mükafatını zayi etmez.
Şeytanın riya hususunda ümit kestiği kişi şu kişidir ki; ne zaman riya ile kendisine yaklaşılsa o Müslüman inadına ihlasa önem verir. Allah'a yaklaşmak ve şeytanı daha da kızdırmak için sadaka ve benzeri ibadetlerini daha gizli yapmaya ve bunları daha da artırmaya gayret eder.
minare.net
Riyakar, Allah'ın değil, diğer insanların rızasını gözetendir. Allah için yapılması gereken ameller diğer insanlara sunulur ve beğeni, takdir, onaylama beklenir ki bu bakımdan riya; gizli şirk olarak da tabir edilir.
Sponsorlu Bağlantılar
Riya Mertebeleri
Birinci mertebe; riyanın bu mertebesinde kişi, yaptığı ibadette hiçbir sevap niyeti taşımaz; hatta bazen diğer insanların yanında abdestsiz namaz kılar ve eğer yalnız olacaksa namaz dahi kılmaz. Bu kişinin yaptığı ibadet, sadece gösteriş içindir, diğer insanlardan çekindiği, korktuğu için sadaka verir ama tek başına olsa bir kuruş dahi vermeyecektir. Bu, riyanın en ağır derecesidir.
İkinci mertebe; yapılan ibadette gösteriş yanında, bir de Allah rızası niyeti vardır. Fakat bu niyet, çok cılız ve zayıftır ki; yalnız kalırsa yine kişi, o ibadeti yapmayacaktır.
Üçüncü mertebe; ibadette sevap ve gösteriş durumunun eşit olmasıdır. Bu şahıs, riyanın yanında sevap durumu olmazsa, yapacağı ameli yapmayacak olan kişidir. Genel görüş, ilk üç derece sahiplerinin yaptıkları amellerin Allah tarafından kabul görmeyeceğidir.
Dördüncü mertebe; kişinin, yaptığı ibadeti başkalarının duymuş olmasından dolayı hevesini artırarak takviye etmesidir. Bu şahıs, kimse duymasa da yine ibadetini yapacaktır yani sırf riya için ibadetini yapmış olmayacaktır. Böyle bir durumda riya oranınca sevabının azalacağı düşünülmektedir. Ama Allah daha iyisini bilir. Elbetteki her durumda en sağlıklı yol, riyanın tamamen terk edilmesidir.
Riyanın Tedavisi
Riyakarlığın üç ana sebebi vardır; ‘Övülmek zevki, yerilmek korkusu ve insanlardan bir şeyler ummak.’ Bunlardan kurtuluş çaresi nefisle mücadeledir. Şüphe yok ki insanoğlunun bir şeyi arzulayıp onu yapmak istemesi, onu hayırlı zannetmesindendir. Fakat şimdi zevkli olduğunu sandığı riyanın, ilerideki zararlarını bilirse ondan hemen vazgeçebilir.
Riyakar, gösterişin zararlarını, kalbini bozduğunu, Allah'ın bağışlamasından kendini uzaklaştırdığını, ahiretteki azabını, Allah'ın kendisine olan gazabını, mahşer yerinde "Ya facir, ya riyakar" diye çağrılacağını, “Allah'a ibadetle dünyalık peşinde koşmaktan; yaptığı ibadetle insanların gönüllerini avlayarak Allah'la alay etmekten; kullar tarafından sevilmeye çalışmakla Allah'ı buğz ettirmekten; Allah'tan uzaklaşmakla onlara yakınlaşmaktan; onların övgüsünü Allah'ın zemmi üzerine tercihten; onların rızasını Allah'ın gazabında aramaktan utanmadın mı? Bu hususlardan hiç birinde Allah'ı tercih edemedin mi?” denecektir kendisine. İnsanoğlu bu rezaleti düşündüğü, dünyada kullardan edindiği istifadeyle ahiretteki kaybını karşılaştırdığı, ahirette kaybettiği mükafatını, halbuki ihlas ile yaptığı bir amelinin bile sırasına göre bütün günahlardan ağır geleceğini düşündüğü ve riya ile yapıldığı için aynı amelinin günah tarafına geçtiğini, bundan sonra da cehenneme sürüklendiğini hatırladığı zaman elbette bundan vazgeçer. Bunlardan başka dünyada insanların hoşuna gitmek için çektiği zahmeti düşünmelidir. Birinin gönlünü alırken diğeri darılır. Allah'ın gazabı pahasına kulların rızasını almak ne dünyada, ne de ahirette kendisine fayda sağlar.
Maddi menfaat ümidiyle gösteriş yapıyorsa kullarının kalplerinin Allah'ın kudretinde olduğunu, Allah'u Teala irade etmeden bir şey yapamayacaklarını, rızkı verenin yalnız Allah olduğunu, insanların eline bakan kimsenin zilletten kurtulamayacağını, muradına erse bile onların minneti altında kalıp, onlara karşı küçük düşeceğini bilmelidir.
İnsanların yermelerinden korkuyorsa bundan korkmakta da bir mana yoktur. Çünkü Allah'u Teala yermedikçe, insanların yermesi hiçbir zarar getirmez. Ne ömrüne, ne rızkına, ne de cennetlik ise cehennemlik olmasına ve ne de Allah'ın gazap ve buğzetmesine bir tesiri olur. Yaratıkların hepsi acizdir.
Riyanın, ameli olarak tedavisi için, kişi yaptığı ibadetinin halisliğinden emin değilse, mümkün mertebe ibadetlerini yalnız yapmalı, halka duyurmak arzusunu nefsinden kesecek şekilde amellerini gizli tutup, şüpheye düştüğü ibadetini Allah'tan başka kimsenin görmediğinden emin olmalıdır. Riyadan kurtuluşun en büyük çaresi olan gizliliğe riayet önceleri ağır ve zor gelir fakat sonra kolaylaşır. Çünkü Allah'u Teala'nın yardımı ve bağışlaması ona yetişir. Mücadele, kararlı bir çaba kuldan; hidayet, Allah'tandır. Kapıyı çalmak kuldan, açmak ise Allah'tandır. Allah'u Teala ihsan edenlerin mükafatını zayi etmez.
Şeytanın riya hususunda ümit kestiği kişi şu kişidir ki; ne zaman riya ile kendisine yaklaşılsa o Müslüman inadına ihlasa önem verir. Allah'a yaklaşmak ve şeytanı daha da kızdırmak için sadaka ve benzeri ibadetlerini daha gizli yapmaya ve bunları daha da artırmaya gayret eder.
minare.net