
Ziyaretçi
Zekat verilecek sınıflardan birisi de Miskinlerdir. Miskin kime denir? Fakirden farkı nedir? Fakirden de daha alt seviyede olan kişiye mi Miskin denir?
Miskin ( المسكين ) sakin olmak, bitmek, susmak, dinmek, hareketine son vermek anlamlarına gelen “s-k-n” (سكن) kökünden türemiştir. Bazıları der ki, fakirliğin yerleştiği kişiye miskin denmiştir. Onun için miskinin durumu, fakirin durumundan daha kötüdür. Bu hatalı bir düşüncedir. Çünkü bu mana ism-i mef’ul[1] manasıdır. Halbuki “miskin” kelimesinde ismi fail manası vardır, "düşkün olan" demektir.
Zekât meselesinde “fakir” ile “miskin”in ayrı sınıflar olduğu konusunda ittifak vardır. İhtilaf bunların manasındadır. Bazıları “miskinin hali fakirden daha kötüdür” demişler. Ebû Hanîfe bu görüşü benimseyenlerdendir. O diyor ki "fakîr, az bir şey’e mâlik olandır; miskîn de hiçbir şey’e sâhip olmayandır."[2]. İmam Şafi ise tam aksini söylemiştir[3].
Kehf suresi 18/79. ayete baktığımız zaman “miskîn”in durumunun, fakîrin durumunun daha iyi olduğunu anlayabiliriz. Çünkü bu ayette Mûsa (as)'a geminin delinmesinin sırrı şöyle anlatılıyor: “...O gemi, denizde işçilik yapan bir grup yoksulundu...” (اماالسفينة فكانت لمساكين...)
Mesâkîn kelimesinin kullanıldığı bu kişilerin gemi sahibi oldukları anlaşılıyor. Yani miskin hiç malı olmayan değildir.
Şimdi bu görüşü destekleyen şu hadîse bakalım: Kütüb-i Sitte‘de yalnız Buhârî ve Neseî’de yer alan bu hadisi Buhârî Bakara 2/273. ayeti açıklamak için getirmiştir: “Ebû Hüreyre (r.a.)’ın rivayet ettiği hadiste Resulullah (sav) buyuruyor ki: Miskîn bir lokma iki lokma, bir hurma iki hurma için kapı kapı dolaşan değildir, fakat muhtaç olmaktan kurtaracak zenginlik bulamayan, sadaka verilmesi için farkına varılmayan, kendisi de kalkıp halktan istemeyen kimsedir[4].”
Bu hadise göre miskîn bir lokma bir hurma için sokağa çıkmaz, yoksulluğa da alışmış değildir ki insanlardan bir şey istesin de alsın[5].
Böylece miskîn ile fakîr arasındaki fark da ortaya çıkmış oluyor. Kehf 18/79’da bahsedilen yoksul grup, miskin ama yoksulluğun kronik, müzmin hale gelmediği kişilerdir. Fakîrin yoksulluğu ise müzmindir, kronikleşmiştir. O halde miskini şöyle tanımlayabiliriz: Zenginlik derecesine vardırmayan mala malik olan, bazen de günlük ihtiyacını karşılayamayan kişidir[6].
--------------------------------------------------------------------------------
[1] İsmul Fâil: Fiilden türeyip, bir işi yapanı gösteren kelimeye denir. Türkçedeki etken sıfat-fiil karşılığıdır.İsmul Mef’ûl: Fiilden türeyip de yapılan işten etkilenen kişi veya nesneyi gösteren kelimeye denir. Türkçedeki edilgen sıfat-fiil karşılığıdır. Bkz. Mehmet Maksudoğlu, Arapça Dil Bilgisi, 5. basım, İstanbul, İFAV, 1992, s.76-77
[2] Merğînânî, Ebû’l-Hasen Ali b. Ebî Bekr b. Abdilcelîl el-Ferğânî el-Merğinânî(ö.593/1197),el-Hidâye şerhu Bidâyeti’l-mübtedî, 2 c., İstanbul Edâ, 1991, C:1, s.112
[3] İbnü’l-Esir, Mecdüddin Ebû’s-seâd3at el-Mübârek b. Muhammed el-cezerî (ö.606/1210), en-Nihâye fî ğarîbi’l-hadîs, yay.haz.Mahmud Muhammed et-Tınâhî, Beyrut, el-Mektebetü’l-İlmiyye, C:III, s.335
[4] Buhâri, Zekât 53; Nesei, Zekât 76
[5] Tahâvî, Ebu Cafer Ahmed b. Muhammed et-Tahâvî (ö.321/933), Ahkâm’ul-Kur’an, ed.Saadettin Önal, 2 c., İstanbul, İSAM, 1995, C:1, s.361-362
[6] Geniş bilgi için bk. Lisan’ul-arab, “s-k-n” md.
Miskin ( المسكين ) sakin olmak, bitmek, susmak, dinmek, hareketine son vermek anlamlarına gelen “s-k-n” (سكن) kökünden türemiştir. Bazıları der ki, fakirliğin yerleştiği kişiye miskin denmiştir. Onun için miskinin durumu, fakirin durumundan daha kötüdür. Bu hatalı bir düşüncedir. Çünkü bu mana ism-i mef’ul[1] manasıdır. Halbuki “miskin” kelimesinde ismi fail manası vardır, "düşkün olan" demektir.
Sponsorlu Bağlantılar
Zekât meselesinde “fakir” ile “miskin”in ayrı sınıflar olduğu konusunda ittifak vardır. İhtilaf bunların manasındadır. Bazıları “miskinin hali fakirden daha kötüdür” demişler. Ebû Hanîfe bu görüşü benimseyenlerdendir. O diyor ki "fakîr, az bir şey’e mâlik olandır; miskîn de hiçbir şey’e sâhip olmayandır."[2]. İmam Şafi ise tam aksini söylemiştir[3].
Kehf suresi 18/79. ayete baktığımız zaman “miskîn”in durumunun, fakîrin durumunun daha iyi olduğunu anlayabiliriz. Çünkü bu ayette Mûsa (as)'a geminin delinmesinin sırrı şöyle anlatılıyor: “...O gemi, denizde işçilik yapan bir grup yoksulundu...” (اماالسفينة فكانت لمساكين...)
Mesâkîn kelimesinin kullanıldığı bu kişilerin gemi sahibi oldukları anlaşılıyor. Yani miskin hiç malı olmayan değildir.
Şimdi bu görüşü destekleyen şu hadîse bakalım: Kütüb-i Sitte‘de yalnız Buhârî ve Neseî’de yer alan bu hadisi Buhârî Bakara 2/273. ayeti açıklamak için getirmiştir: “Ebû Hüreyre (r.a.)’ın rivayet ettiği hadiste Resulullah (sav) buyuruyor ki: Miskîn bir lokma iki lokma, bir hurma iki hurma için kapı kapı dolaşan değildir, fakat muhtaç olmaktan kurtaracak zenginlik bulamayan, sadaka verilmesi için farkına varılmayan, kendisi de kalkıp halktan istemeyen kimsedir[4].”
Bu hadise göre miskîn bir lokma bir hurma için sokağa çıkmaz, yoksulluğa da alışmış değildir ki insanlardan bir şey istesin de alsın[5].
Böylece miskîn ile fakîr arasındaki fark da ortaya çıkmış oluyor. Kehf 18/79’da bahsedilen yoksul grup, miskin ama yoksulluğun kronik, müzmin hale gelmediği kişilerdir. Fakîrin yoksulluğu ise müzmindir, kronikleşmiştir. O halde miskini şöyle tanımlayabiliriz: Zenginlik derecesine vardırmayan mala malik olan, bazen de günlük ihtiyacını karşılayamayan kişidir[6].
--------------------------------------------------------------------------------
[1] İsmul Fâil: Fiilden türeyip, bir işi yapanı gösteren kelimeye denir. Türkçedeki etken sıfat-fiil karşılığıdır.İsmul Mef’ûl: Fiilden türeyip de yapılan işten etkilenen kişi veya nesneyi gösteren kelimeye denir. Türkçedeki edilgen sıfat-fiil karşılığıdır. Bkz. Mehmet Maksudoğlu, Arapça Dil Bilgisi, 5. basım, İstanbul, İFAV, 1992, s.76-77
[2] Merğînânî, Ebû’l-Hasen Ali b. Ebî Bekr b. Abdilcelîl el-Ferğânî el-Merğinânî(ö.593/1197),el-Hidâye şerhu Bidâyeti’l-mübtedî, 2 c., İstanbul Edâ, 1991, C:1, s.112
[3] İbnü’l-Esir, Mecdüddin Ebû’s-seâd3at el-Mübârek b. Muhammed el-cezerî (ö.606/1210), en-Nihâye fî ğarîbi’l-hadîs, yay.haz.Mahmud Muhammed et-Tınâhî, Beyrut, el-Mektebetü’l-İlmiyye, C:III, s.335
[4] Buhâri, Zekât 53; Nesei, Zekât 76
[5] Tahâvî, Ebu Cafer Ahmed b. Muhammed et-Tahâvî (ö.321/933), Ahkâm’ul-Kur’an, ed.Saadettin Önal, 2 c., İstanbul, İSAM, 1995, C:1, s.361-362
[6] Geniş bilgi için bk. Lisan’ul-arab, “s-k-n” md.
kaynak :Süleymaniye Vakfı
BAKINIZ Miskin Nedir?
Son düzenleyen Safi; 12 Ekim 2018 17:51