Mevlevilik
Celaleddin Rumi’nin (Mevlânâ) düşüncelerini temel alan tarikat.
Sponsorlu Bağlantılar
15. yüzyılda Konya ve çevresinde yaygınlaşan Meylevilik 17. yüzyılda bütün Anadolu’ya ve İstanbul’a, da yayılmıştır. Celaleddin Rumi tarikat kurallarına uymadığı gibi kendisine bağlananlar içinde kurallar koymadı. Celaleddin Rumi’nin bilinen uygulamaları, müritliğe kabul edilenlerin bıyık, sakal, kaş ve saçlarından birkaç kıl kesmek, halifelik verilenlere fereci ve geniş kollu, yakasız, önü açık bir giysi giydirmek ve halkı aydınlatmayı simgeleyen bir çerağ vermekten oluşurdu. Tasavvufi eğitimin temeli olarak şeriata uymayı, aşk ve cezbeyi kabul eden Celaleddin Rumi, semayı da aşk ve cezbe için yardımcı bir öğe sayıyordu. Oğlu Sultan Veled, onun düşüncelerini temel alarak Mevleviliği bir tarikat durumuna getirdi. Bu nedenle Mevleviler tarafından ikinci pir (pir-i sani) sayıldı.
Mevleviliğe göre tasavvufi eğitimin (sülük) amacı kişinin kendine gelmesini, kendini bulmasını sağlamaktır. Gerçeğe ulaşmanın asıl yolu zikir ve çile değil, aşk ve cezbedir. Bunun için de ad ve sözcüklerden geçip Tanrı’yı bulmak, varlıktan annmak gerekir. Var görünen şeyler gerçekte yoktur; görünen nesnelerle varlığını duyuran Tanrı’dır.
Celaleddin Rumi’ye göre mürit kendini mürşidinde yok etmeli, kendine baktığında mürşidini görmelidir. Mürşidinin bütün isteklerini tereddüt etmeden kabul etmeli, ona itaati Tanrı ve Hz. Muhammed’e itaat, ona muhalefeti de Tanrı ve peygambere muhalefet saymalıdır. Konuşmamalı, benliğini zayıflatmaya, riyazet ve mücahede yoluyla öldürmeye çalışmalıdır, kötülüğü buyuran nefsi (nefs-i emmare) ancak mürşit öldürebilir.
Mevlevilikte başlıca tarikat ayini semadır (ayin-i şerif). Belli kurallar içinde ve müzik eşliğinde yapılan semadan başka zikir telkini, tac ve hırka giyme, halvet, tarikata giriş ve halifelik de belli kurallara bağlanmıştır. Zikir telkininde şeyh, müridi önüne oturtarak elini tutar, bütün günahlardan sakınacağına ilişkin söz ahr, kelime-i tevhidi üç kez yüksek sesle telkin eder, mürit de aynı sözü yineler. Telkin bittikten sonra şeyh, dünya ile ilgisini kestiğini simgelemek üzere müridin saçından birkaç kıl keser. Halvet, başka tarikatlarda olduğu gibi 40 gün süren kesintisiz riyazet ve ibadet biçiminde değil, tekkede hizmet biçiminde uygulanır. Halveti tamamlayan kişi derviş adıyla anılır.
Mevlevilikte tac ve hırka giydirme işi küçük bir törenle yapılır. Tac giyecek mürit başını açarak şeyhin önüne oturur, başını şeyhin dizlerine dayar. Şeyh, Mevlevi şeyhlerinin silsilesini okur, arkasından Tann’dan müridi fakirlik yolunda başarılı kılmasını, başına manevi bir tac ihsan etmesini diler, tacı giydirir, Fatiha Suresi’ni okuyarak dua eder. Hırka ise ayakta giydirilir. Mevlevi şeyhlerinin silsilesi ve Fatiha Suresi yeniden okunur, dua edilir, hırka giydirilir. Mevlevilikte, şeyh tarafından halvetten çıkmış derviş ve dedelere verilen halifeliğin üç türü vardır: Suret-i hilafet, herhangi bir kimseye bir tekkenin yönetimini üstlenmesi amacıyla verilir; bu tür halifeler irşatla yetkili değildir. Mana-yı hilafet, tasavvufi eğitimin aşamalarını bilenlere insanları aydınlatması amacıyla verilir. Hakikat-i hilafet, doğrudan insanlan aydınlatma ve şeyhlik yetkisi veren halifeliktir; şeyhliği boş olan tekkelere bu halifeler şeyh olarak atanır.
Mevleviliğin, kişinin tasavvufi yolculuktaki durumuna göre çeşitli aşamaları vardır. İlk sırada Mevlevilerin büyük çoğunluğunu oluşturan muhibler yer ahr. Muhib, Mevlevi geleneğince sikke (Mevlevi külahı) giyerek tekbir ettirip yola giren, ama dervişliğe ikrar vermemiş kişidir, ikinci aşamada bulunan dervişlere dede adı da verilir. Bir tekkeyi yönetmek, muhib ve derviş yetiştirmek yetkisi bulunan şeyhler üçüncü aşamada yer alır. En yüksek aşamada ise halifeler bulunur.
Mevleviliği merkezî olarak temsil eden tekke şeyhliğinin Sultan Veled’den sonra babadan oğula ya da ailenin büyüğüne geçmesi geleneği vardır. Bu gelenek gereğince şeyhlik makamına oturan kişiye çelebi denmiş, zamanla merkez tekke şeyhliği çelebilik olarak anılmaya başlamıştır. Başlangıçta şeyhlik makamında oturan kişinin atadığı çelebiler daha sonra dedelerin onayıyla, ardından da padişah iradesiyle atanmışlardır.
Türkiye’de en yaygın ve etkili tarikatlardan olan Mevlevilik, öbür tarikatlar gibi 13 Eylül 1925 tarihli bir yasayla yasaklandı. Ertesi yıl Celaleddin Rumi’nin Konya’daki türbe ve dergâhı müze olarak yeniden açıldı. Günümüzde her yıl aralık ayında Konya’daki dergâhta daha çok turistik amaçla Mevlevi ayini yapılır.
Kaynak: Ana Britannica
Son düzenleyen Baturalp; 23 Aralık 2016 21:33