
Ziyaretçi
TARİHİ KRUE-SE CAMİİ'NİN ÖYKÜSÜ
Bundan dört yüz yıl kadar önce, Limto Kiem adında Çinli bir Budist rahip ve ablası, misyonerlik için buralara geliyor. Ve geceli gündüzlü yorgunluk bilmeden çalışıyorlar. Ama ne hikmetse çalışmaları bekledikleri neticeyi vermiyor. Limto Kiem'in, o çok sevdiği köpeği bir gün ölüyor. Gözyaşı döküyor kaybettiği ve bir daha göremeyeceğine inandığı köpeği için.
Halbuki bu arada çevre halkının ölülerini metanetle teşyi ettiğini müşahede ediyor. “Neden?” diyor, “bir doğru olmalı sadece”. Ve “Bu insanlar nasıl bu kadar metin davranıyorlar belâ ve musibetlere?” diye sorguluyor kendini. “Öldükten sonra köpeğimle, eşim, dostum, akrabam ve canımdan sevdiğim ablamla buluşamayacak mıyım bir daha!” diyor kendi kendine. Ablasına dönüyor; çare bulamıyor. İnancını sorguluyor; çözüm olmuyor. Sebebini sorguluyor ve bir daha dönmemek üzere yok olmak manasız geliyor ona da. Ve her gün misyonerlik gayesiyle kapılarını aşındırdığı evlere bu sefer, arayışına cevap bulmak için gidiyor. Ve de aradığı cevabı buluyor Limto Kiem. Hemen ablasına koşuyor; hak dine davet ediyor. Beklemediği ters bir tavırla karşılıyor ablası kendisini; oralara geliş maksatlarını hatırlatıyor ve ecdadından utanması gerektiğini söylüyor. Vazgeçirmeye çalışıyor kardeşini. Ama yılmıyor Limto Kiem. Budist tapınağı yapmak için satın aldıkları arazide bir mescit inşa ediyor, sırtında taşıdığı taşlarla. Ablası da vazgeçmiyor inadından. Önce konuşmama kararı alıyor kardeşi ile.
Fayda vermiyor. Sonra ölüm orucuna giriyor kardeşini protesto için, eskilerin yaptığı gibi!
Yine fayda vermiyor. Sonunda, açlık ve üzüntüden ölüyor ablası.***
O bölgedeki ilk mabed olarak tarihe düşüyor, dört duvardan ibaret ve üstü açık olan bu mescit.
Adına Mescit Kresek deniyor.
Günümüze kadar da beş vakit namaz kılınıyor içinde.
Çin hükümeti de ablasının hatırasına bu caminin karşı bitişiğindeki arsayı satın alıp bir Budist tapınağı yapıyor.
Şimdi buraları ziyarete gelenler, her iki mabet arasında iki kardeşin mezarlarını görebiliyor.
Ama bir farkla: Mescit Kresek dolu dolu vazifesini ifa ederken, Budist tapınağı ise sadece müze durumunda.
Sponsorlu Bağlantılar
Halbuki bu arada çevre halkının ölülerini metanetle teşyi ettiğini müşahede ediyor. “Neden?” diyor, “bir doğru olmalı sadece”. Ve “Bu insanlar nasıl bu kadar metin davranıyorlar belâ ve musibetlere?” diye sorguluyor kendini. “Öldükten sonra köpeğimle, eşim, dostum, akrabam ve canımdan sevdiğim ablamla buluşamayacak mıyım bir daha!” diyor kendi kendine. Ablasına dönüyor; çare bulamıyor. İnancını sorguluyor; çözüm olmuyor. Sebebini sorguluyor ve bir daha dönmemek üzere yok olmak manasız geliyor ona da. Ve her gün misyonerlik gayesiyle kapılarını aşındırdığı evlere bu sefer, arayışına cevap bulmak için gidiyor. Ve de aradığı cevabı buluyor Limto Kiem. Hemen ablasına koşuyor; hak dine davet ediyor. Beklemediği ters bir tavırla karşılıyor ablası kendisini; oralara geliş maksatlarını hatırlatıyor ve ecdadından utanması gerektiğini söylüyor. Vazgeçirmeye çalışıyor kardeşini. Ama yılmıyor Limto Kiem. Budist tapınağı yapmak için satın aldıkları arazide bir mescit inşa ediyor, sırtında taşıdığı taşlarla. Ablası da vazgeçmiyor inadından. Önce konuşmama kararı alıyor kardeşi ile.
Fayda vermiyor. Sonra ölüm orucuna giriyor kardeşini protesto için, eskilerin yaptığı gibi!
Yine fayda vermiyor. Sonunda, açlık ve üzüntüden ölüyor ablası.***
O bölgedeki ilk mabed olarak tarihe düşüyor, dört duvardan ibaret ve üstü açık olan bu mescit.
Adına Mescit Kresek deniyor.
Günümüze kadar da beş vakit namaz kılınıyor içinde.
Çin hükümeti de ablasının hatırasına bu caminin karşı bitişiğindeki arsayı satın alıp bir Budist tapınağı yapıyor.
Şimdi buraları ziyarete gelenler, her iki mabet arasında iki kardeşin mezarlarını görebiliyor.
Ama bir farkla: Mescit Kresek dolu dolu vazifesini ifa ederken, Budist tapınağı ise sadece müze durumunda.