Atatürk'ün İslamiyet'e Bakışı
'Milletimiz din gibi kuvvetli bir fazilete sahiptir. Bu fazileti hiçbir kuvvet, milletimizin kalp ve vicdanından çekip alamamıştır ve alamaz'
M.Kemal Atatürk
Atatürk'e göre, Osmanlı İmparatorluğu'nun çöküşünü hazırlayan önemli sebeplerden birisi İslamiyet'ten uzaklaşmaktı:
Türkler' diyor Atatürk, 'İslam oldukları halde, bozulmaya, yoksulluğa, gerilemeye maruz kaldılar; geçmişin batıl alışkanlık ve inançlarıyla İslamiyet'i karıştırdıkları ve bu suretle gerçek İslamiyet'ten uzaklaştıkları için, kendilerini düşmanlarının esiri yaptılar. Gerçek İslam'ın çok yüce, çok kıymetli gerçeklerini olduğu gibi almamakta inatçı bulundular. İşte gerilememizin belli başlı sebeplerini bu nokta teşkil ediyor...
Atatürk, Kuran'a olan bağlılığını onu 'Kitab-ı Ekmel' yani (En Mükemmel Kitap) 8 diye tanımlayarak dile getiriyordu. Dolmabahçe Sarayı ve Çankaya Köşkü'ne hafızları çağırtarak sık sık Kuran okutmuş, ayetler üzerinde incelemelerde bulunmuş ve hafızlarla meal ve tefsir konularında fikir alış verişinde bulunmuştu.
Atatürk özel sohbetlerinde pek çok kez dindar olmanın gerekliliğinden, Peygamber Efendimiz (sav)'in hayatından, Asr-ı Saadet ve Hülefayı Raşidin (dört halife) dönemlerinden, dinimizin yüceliğinden, Allah'ın kudretinden söz etmiştir. İslam Dininin son ve mükemmel din, Peygamberimiz (sav)'in de son peygamber olduğunu her fırsatta vurgulayan Atatürk, ulusuna da dindar olmayı, dinini öğrenmeyi öğütlemiştir.
Din eğitiminin öneminin de farkında olan Atatürk, bu eğitimin okullarda verilmesi gerektiğini şu sözleriyle ifade etmiştir:
Her fert din ve diyanetini, imanını öğrenmek için bir yere muhtaçtır. Orası mekteptir. Fakat nasıl ki her hususta yüksek mektep ve ihtisas sahipleri yetiştirmek lazımsa, dinimizin hakikatini tetkik, tetebbu ilmi ve fenni kudretine sahip olacak güzide ve hakiki ulema yetiştirecek yüksek müesseselere sahip olmalıyız.
Atatürk, dinimizin akıl ve mantığa uygun olduğunu da aşağıdaki sözleriyle belirtmiştir:
Bilhassa bizim dinimiz için herkesin elinde bir ölçü vardır. Bu ölçü ile hangi şeyin bu dine uygun olup olmadığını kolayca takdir edebilirsiniz. Hangi şey ki akla, mantığa halkın menfaatine uygundur; biliniz ki o bizim dinimize de uygundur. Bir şey akıl ve mantığa, milletin menfaatine, İslam'ın menfaatine uygunsa kimseye sormayın. O şey dinidir. Eğer bizim dinimiz aklın mantığın uyduğu bir din olmasaydı mükemmel olmazdı, son din olmazdı.
İslam Dini hakkında bu kadar güzel fikirlere sahip olan ve her ortamda bu düşüncelerini dile getiren Atatürk, açıktır ki Allah'tan korkan, Allah'ın emirlerini elinden geldiği kadar yerine getirmeye çalışan bir Müslümandı.
Atatürk; Peygamber Efendimiz (sav)’i çok iyi tanımış, onun üstün özelliklerini çeşitli vesilelerle anlatmıştır:
O, Allah'ın birinci ve en büyük kuludur. O'nun izinde bugün milyonlarca insan yürüyor. Benim, senin adın silinir; fakat sonuca kadar O, ölümsüzdür.
Tarih, hakikatleri tahrif eden bir sanat değil, belirten bir ilim olmalıdır. Bu küçük harbte bile askerî dehâsı kadar siyasî görüşüyle de yükselen bir insanı, cezbeli bir derviş gibi tasvire yeltenen cahil serseriler, bizim tarih çalışmamıza katılamazlar. Hz. Muhammed (sav) bu harb sonunda çevresindekilerin direnmelerini yenerek ve kendisinin yaralı olmasına bakmayarak, galip düşmanı takibe kalkışmamış olsaydı, bugün yeryüzünde Müslümanlık diye bir varlık görülemezdi.
'O'nun hak peygamber olduğundan şüphe edenler, şu haritaya baksınlar ve Bedir destanını okusunlar.
Hz. Muhammed (sav)'in bir avuç imanlı Müslümanla mahşer gibi kalabalık ve alabildiğine zengin Kureyş ordusuna karşı Bedir'de kazandığı zafer, fani insanların karı değildir; O'nun peygamber olduğunun en kuvvetli işareti işte bu savaştır.
Atatürk'ün Hz. Muhammed (sav)'e duyulacak sevgiyi tarif ettiği sözleri ise şöyledir:
Büyük bir inkılap yapan Hazreti Muhammed (sav)'e karşı beslenilen sevgi, ancak onun ortaya koyduğu fikirleri, esasları korumakla tecelli edebilir.
İslam Dininin son ve mükemmel din, Peygamberimiz (sav)'in de son peygamber olduğunu her fırsatta vurgulayan Atatürk, ulusuna da dindar olmayı, dinini öğrenmeyi öğütlemiştir.
Sayın Adnan Oktar'ın Ekin Tv'deki Röportajı, 29 Aralık 2008
EKİN TV: Mustafa Kemal Atatürk’le ilgili yazdığınız kitaplar var. Bu konuda bazılarını açar mısınız? Siz Atatürk’ü nasıl anlattınız veya siz Atatürk’ün yüreğini nasıl anlattınız?
ADNAN OKTAR: Atatürkümüz aslanların aslanıdır. Çok yakışıklı, çok akıllı, medarı iftiharımız olan yiğit bir Osmanlı paşasıdır ve yiğit bir Türk paşasıdır ve başkomutandır. Atatürk’ün dindarlığı yani birçok insanın elde edemeyeceği dindarlık derecesindedir. Mesela Kuran tefsiri yaptırmıştır, Elmalılı tefsirini ki çok önemlidir. Sahihi Buhari’yi yani sahih hadis kitaplarının en önemlisi olan Buhari’yi tefsir ettirmiş ve onu bastırmış, hazırlattırmıştır. Diyanet İşleri Başkanlığı’nı kurdurmuştur, devletin en büyük teşkilatı Diyanet İşleri Başkanlığı. Ve dini samimi ve dürüst olarak yaşamamız için bir sistem kurmuştur.
Münafıklığı ortadan kaldırmıştır. Münafıklık yolunu kapatacak laiklik sistemini oluşturmuştur. Ve samimi Müslümanlığı yaşamamız için yolu sonuna kadar açmıştır. Zaten işgali nasıl kaldırdığı, düşman işgalini nasıl kırdığı daha hala insanların anlayamadığı bir mucizedir, yani harikadır. Allah’ın ona bir lütfudur. Atatürkümüze bir lütfudur. Yani çünkü tamamen parçalanmış yok olmuş bir devleti, milleti yeniden inşa etti. Allah O’nu vesile etti maşaAllah.
Allah ondan razı olsun. Ve bir Kuran aşığıdır o Hazreti Gazi. Her akşam muntazam Kuran tilavet ettirip onu dinleyen ve ondan çok zevk alan bir insandır. Kuran’ın hem manasını araştırıp inceleyen bir insan hem de Kuran tilavetinden çok zevk alan bir insan. Özel hafızları vardı mesela, bu pek bilinmiyor. Özel hafızları vardı Hazreti Atatürk’ün ve insanlara, çevresindekilere de Kuran dinletip, kendisi de dinleyip bundan zevk ve feyz alan bir insandı. Onun için Atatürk’ü insanlar tanıdıkça daha da severler, daha da onun değerini bilirler. Ama bu gerçek yönleri ile anlatmak lazım. Antikomünistti. “Beyler” diyor “Türk milletinin en büyük düşmanı komünistliktir. Behemehal her görüldüğü yerde ezilmelidir.” Ağzından nur akıyor nur, maşaAllah.
İşte onun için diyorum aslanların aslanı diye, birçok yönü vardır. Mesela mason locasını kapatmak, kim cesaret edebilirdi? Osmanlı’da Abdülhamit dahil hiç bir kimse cesaret edememiştir. Aslan gibi hemen kapatacaksınız demiştir o akşam anında kapatılmıştır mason locaları. Yani dünyanın hiç bir yerinde insanlar buna cesaret edemez; mason locasını kapatmaya. Böyle bir yiğitlik de göstermiştir, anlat anlat bitmez Atatürk’ün yiğitlikleri.
Kaynak: harunyahya.org.tr