Fazıl Say’ın yeni albümü “İlk Şarkılar”ın vokali
Serenad Bağcan adından da anlaşılacağı üzere Bağcan ailesinin üyesi: “Müzisyen bir ailede büyümek hem güzel hem sorumluluğu ağır. Herkes o kadar yetenekli ki kendi yeteneğini sonradan fark ediyorsun”
Serenad Bağcan,
Fazıl Say’ın konserlerinde ünlü piyaniste
vokaliyle eşlik ederek dikkatleri üzerine çekti. Köşe yazarları övgüyle söz etti ondan. Say şarkıların
Serenad Bağcan ile sesini bulduğunu söyledi. Şimdi de Say 20 yıl önce bestelediği şiir üstatlarının eserlerini Serenad Bağcan yorumuyla bir albümde topladı.
Bağcan soyadı elbette tanıdık gelmiştir. Serenad Bağcan, Selda Bağcan’ın yeğeni. Babası, amcası, kardeşi, ablası müzisyen. Şimdi de Say’ın bestelerine yaptığı vokalle kendine hayran bırakıyor. Bağcan ile Say’ın konseri öncesi buluştuk.
Ben sordum, o söyledi.
Sizi tanıyalım biraz…
Doğma büyüme Ankaralıyım. Bütün eğitimlerimi Ankara’da tamamladım. Ankara Üniversitesi Eczacılık Fakültesi mezunuyum fakat mesleğimi hiç yapmadım. Hep hayalimde koro müziği vardı çocukluğumdan beri. Küçüklüğümden beri korolarda yer aldım. Sonrasında hayat beni Devlet Çok Sesli Korosu sınavına götürdü. Sınavı kazandım ve o zamandan beri orada sanat yaşamıma devam ediyorum.
Müzisyen bir ailede büyüyünce tabii…
Evet ama koro müziğine âşık olmak daha farklı bir şey. Çok sesliliğin insan hayatına çok faydası olduğunu düşünüyorum. Başkasının sesini dinleyebilmek, başkasının yorumuna, fikirlerine, düşüncesine saygı duymayı getiriyor. Bu hepimiz için gerekli, hele şu ortamda… Bizim koromuz 68 kişilik mesela, bir toplulukla aynı anda nefes almak, aynı şeyleri hissetmek bana çok büyük bir zevk veriyor. Hiç pazartesi sendromu yaşamadım hayatımda.
Neden eczacılık okudunuz üniversitede?
Bizim aile geleneğimiz zaten. Ben ortaokulu bitirdiğimde babam bana sordu: “Konservatuvara mı gitmek istersin yoksa meslek sahibi mi olmak istersin?” O çocuk aklıyla “Ben konservatuvara gitmeyeceğim” dedim. Çünkü dedim ya aile geleneği; Selda halam fizik mühendisi, babam makine mühendisi… Dönüp dolaşıp geldiğimiz yer
müzik.
Serenad Bağcan’dan Memleketim Nasıldı öyle bir ailede büyümek?
Hem çok güzel hem sorumluluğu ağır. Bir de kendi yeteneklerinizin çok sonradan farkına varıyorsunuz. Çünkü herkesin öyle bir yeteneği var ki… Kendinizi ister istemez kıyaslıyorsunuz ve “yok” diyorsunuz. Ben mesela çocukluğumda spora eğilimliydim. Ablam Sonat Bağcan ta o yaşlarda çok güzel, Celine Dion gibi şarkı söylerdi. Babam, halam desen öyle… Ben kendimi çok yetersiz bulmuştum. Sporda ilerlemeye karar verdim. Masa tenisi Türkiye şampiyonu oldum. Jimnastik, hentbol, basketbol… Solist olmak gibi idealim yoktu. Sonrasında farkına vardım bazı şeylerin. Özellikle bu projede kendi yorumculuğumu geliştirdim.
Fazıl Bey ile nasıl kesişti yollarınız?
Biz devlet korosunda Fazıl’ın eserleri olan “Nazım Hikmet Oratoryosu” ve “Metin Altıok Ağıtları”nı seslendirdik. “Nazım Hikmet Oratoryosu”nu söylerken solistin gelmemesi ve koro şefinin de “Bizim de böyle bir sesimiz var, o çıksın söylesin” demesiyle oldu. Fazıl da beğenmiş ki sonrasında devam etmek istedi.
“Tanrı Fazıl Say’ı donatmış da donatmış”
Fazıl Say ile çalışmak ayrıcalıklı bir şey olsa gerek…
Tabii. O kendisi çok özgür olduğu için karşısındakini de çok özgür bırakan biri. Gerçekten olağanüstü bir zekaya ve yaratıcılık gücüne sahip. Tanrı onu donatmış da donatmış. Müzikle yatıp müzikle kalkıyor. Onunla çalışmak onur verici. Bir de çok geliştirici bir şey.
Ne anlamda?
Bu eserleri yorumlamadan önce o şairlerin hayatlarını öğrendim. Bu da yetmedi psikolojilerini araştırdım. Bir yerden bir yere göç etmiş ya da vatan hasreti çekiyor… Bunları bilince empati kurmak daha kolay oluyor ve yavaş yavaş şarkının içine giriyorsunuz. Mesela araba kullanırken “Gözünüze yaş düşerim” diye çalışıyorsunuz bir şarkıyı, iki-üç defadan sonra şarkının içine giriyorsunuz. Ben böyle gözyaşları içinde araba kullandığımı hatırlıyorum. Ama o sırada yorum geliyor işte, şarkının içine giriyorsun.
Şarkıyı hissetmek dedikleri bu olsa gerek.
Gönülden çıkıyor aslında, bu yüzden karşı taraf o duyguyu alıyor ve etkileniyor. O tüylerin diken diken olması var ya, aslında o yürekte bir yere dokundu demektir. Ben çok önem veriyorum buna.
Tahmin eder miydiniz bir gün onunla bir albüm yapacağınızı, aynı sahneyi paylaşacağınızı?
İnan bana tahmin etmezdim. Fakat konserlerine gider, izlerdim büyük bir hayranlıkla. Topraklarımızdan böyle bir dehanın çıkması onur verici. Şuna inanıyorum; yüzyılının önünde… Şu anda yaşadıkları da zaten bu yüzyıla ait olmadığı için. Önümüzdeki yılların filozofu olduğuna da inanıyorum. Kalemi, bakış açısı çok güçlü… Bence o eskilerin dediği gibi “feylesof” olma yolunda ilerliyor.
“Küçükken kardeşlerimle halamın taklidini yapardık” Siz ne dinlersiniz günlük hayatta?
Ben new age tarzını çok seviyorum. Bir de kız kardeşim Seda Bağcan’ın albümlerini dinlerim devamlı. Mantra albümleri yapıyor. Şimdi dördüncü albümünü çıkarmak üzere, çok satılıyor dünyada albümleri.
Popüler müzik dinlemez misiniz hiç?
Takip etmek ve eğlenmek için dinliyorum bazen. Dans etmeyi çok severim, yeri gelir tekno müzik dinlerim. Çok fazla değil ama, iki ayda bir. Lara Fabian, Celine Dion, Beyonce dinlerim popüler isimlerden…
Kardeşlerinizle birlikte bir şey yapmayı düşünüyor musunuz?
Biz oldum olası bir araya geldiğimiz zaman herhangi bir şey duyduğumuzda üç sesli söylemeye başlarız. Seda altoyu söyler, ablam Sonat ana sesi söyler, ben mezzasopranoyu söylerim. Şimdi herkes ayrı ayrı yollarda şimdi. Ablam bir sürprizle geri dönmeye hazırlanıyor. Daha sonra üçümüz birlikte konserlerde bir araya gelmeyi düşünüyoruz.
Siz küçükken halanız bir pop star kadar ünlüydü. Nasıldı onun yeğeni olmak?
Bağcan soyadı popülerlik sağlıyor. Ama çocukluğumuzdan beri bizi bu hiç etkilemedi. Halam meşhur olduğu zaman bize geldiğinde onun sesini, gırtlağını taklit ederdik, o da mütevazılıkla karşılar, gülerdi.
Kişisel gelişimle de ilgilisiniz sanırım….
Ruhsal danışmanlık, sujok gibi Uzakdoğu şifa teknikleri ve nefes koçluğu eğitimi aldım. Eğitmenliğini yapmayı düşünüyorum. Çok uzun senelerdir ilgileniyorum bu konularla. Kendimi keşfetmeyi, eksiklerimi gidermeyi, zevkle istediğim hayatı yaratmayı seviyorum. Yoga yapıyorum, ablam da yoga eğitmeni.
Dövüş sporlarını çok seviyorum. Çok sert olanları hem de…
Hiç öyle durmuyorsunuz…
Değil mi? Yogaya başladıktan sonra bıraktım zaten.
Aydil Durgun – Milliyet netgazetesi.net/