Arama

Ayla Erduran

Güncelleme: 19 Kasım 2012 Gösterim: 6.922 Cevap: 2
estudiantes - avatarı
estudiantes
Ziyaretçi
31 Ekim 2007       Mesaj #1
estudiantes - avatarı
Ziyaretçi
Ayla Erduran,
Türk Keman Sanatçısı.
Sponsorlu Bağlantılar
Resim:Aylaerduran.jpeg Ayla Erduran


İstanbul'da doğan Ayla Erduran 4 yaşında Karl Berger'in öğrencisi olarak kemana başlamıştır. İlk resitalini on yaşında, Ferdi Statzer eşliğinde Saray Sineması'nda vermiştir.
1946 - 1951 yılları arasında Paris Ulusal Konservatuvarında Benedetti ve Benvenuti ile eğitim görerek keman bölümünden mezun olmuştur. 1951 - 1955 yılları arasında ise A.B.D.’de Ivan Galamian ve Zino Francescatti ile özel olarak çalışmıştır. Burada ilk konserini Newark'ta, Thomas Schermann yönetimindeki orkestrayla vermiştir. Ayla Erduran, Avrupa'daki konser kariyerine ise Polonya'da, Varşova Filarmoni Orkestrası eşliğinde çaldığı Glazunov'un keman konçertosuyla başlamıştır.
1957 - 1958 yılları arasında Moskova Konservatuvarında David Oistrakh ile çalışmıştır. 1957A.B.D., Kanada, Ortadoğu, Hindistan, Afrika, Rusya, Azerbaycan ve Türkiye’nin pek çok köşesinde turneler yapmıştır.
1958'de Brüksel'de Ulvi Cemal Erkin'in keman konçertosunun ilk seslendirisini, bestecisi yönetiminde gerçekleştirirken, konseri Belçika Kraliçesi Elizabeth'de izlemiştir
1963'te Cumhurbaşkanlığı Senfoni Orkestrası ile Ortadoğu turnesine çıkmış ve Anadolu'nun çeşitli köşelerinde konserler vermiştir.
1964’te Mithat Fenmen eşliğinde Londra’da verdiği ilk resitalinde Harriet Cohen-Olga Verney ödülünü kazanmıştır. 1965’te yine Londra'da Albert Hall’da Rozhdestvensky ile Brahms’ın keman konçertosunu seslendirdiği konser BBC tarafından naklen yayınlanmıştır. 1985’te Paita yönetiminde Londra Filarmoni Orkestrası ile Brahms konçertosunu plağa almıştır. Jean Sibelius’un 100. yılında Ansermet yönetiminde Suisse Romande orkestrası ile bestecinin keman konçertosunu çalmıştır.
1970’de Hollanda’da Beethoven Ödülü’nü kazanmıştır. 1971’de Türkiye Cumhuriyeti Devlet Sanatçısı
1973’ten 1990’lara kadar İsviçre’deki Conservatoire Populaire’de ve Lozan Konservatuvarı ustalık sınıfında öğretmenlik yapmış ve günümüzün pekçok ünlü sanatçısını yetiştirmiştir. Ayla Erduran, ikili konçertolarda Menuhin, Szeryng, Navarra, Iogor Oistrakh, Valery Oistrakh, Pikaizen, Fallot, Collins gibi sanatçılarla çalmıştır
Carlos Paita yönetimindeki Londra Filarmoni Orkestrası'yla çaldığı Brahms'ın Keman Konçertosu LP yapılmıştır. Ayşegül Sarıca ile seslendirdiği Franck, Debussy ve Grieg'in keman-piyano sonatları UPR Classics olarak, Richard Beck ve Armin Jordan yönetiminde Suisse Romande Orkestrası'yla seslendirdiği Brahms ve Bruch Konçertoları Gallo CD'si olarak piyasaya sunulmuştur. Erduran, Elgar'ın Keman Konçertosu'nun Türkiye'deki ilk seslendirisini gerçekleştirmiştir.
Yaşamı Evin İlyasoğlu tarafından "Ayla'yı Dinler misiniz?" adıyla biyografik roman olarak kaleme alınmıştır.
Wieniawski yarışmasında ödül kazanmıştır. Avrupa’nın çeşitli kentlerinde, Güney Amerika'da ve unvanı almıştır.
Son düzenleyen Daisy-BT; 27 Haziran 2010 22:54 Sebep: Aktif linkler.
Biyografi Konusu: Ayla Erduran nereli hayatı kimdir.
ener - avatarı
ener
Ziyaretçi
23 Ağustos 2011       Mesaj #2
ener - avatarı
Ziyaretçi
Morpa Genel Kültür Ansiklopedisi & MsXLabs.org

Sponsorlu Bağlantılar
Ayla Erduran

(1936 İstanbul), Türk keman virtüözü. İlk keman derslerini beş yaşındayken Carl Bergen'den almış, ilk konserini 10 yaşında vermiştir. 11 yaşında Paris Konservatuvarı'na girmiş, bu okulu bitirdikten sonra, 1951-55 arasında ABD'de Juilliard Müzik Okulu ve Curtis Müzik Enstitüsü'nde Galamian ve Zino Francescatti, daha sonra ise, Moskova'da Oystrah'la çalıştı. 1957'de Polonya'da yapılan III. Wieniawski Keman Yarışması'nda birincilik ödülü kazandı. 1962'de Londra'da Henriette Cohen Ödülü'nü kazandı. 1965'te Cumhurbaşkanlığı Senfoni Orkestrası solist sanatçığına atandı, 1973'te devlet sanatçısı seçildi. Batının en büyük kentlerinde konserler veren Ayla Erduran, 1975'te Cenevre ve Lozan kentlerindeki konservatuvarlarda virtüözlük dersleri vermeye başladı.
bekirr - avatarı
bekirr
VIP VIP Üye
19 Kasım 2012       Mesaj #3
bekirr - avatarı
VIP VIP Üye
AYLA ERDURAN
Mütevazı Virtüöz

Türkiye’de Batı müziği, Musiki Muallim Mektebi veya Harika Çocuklar Kanunu ile yer tutmaya başlamış değil. Daha 19’uncu yüzyıl başında, kendisi de alaturka müzikte usta bir bestekâr olan II. Mahmud’dan beri Batı müziği kurumlaşarak Türkiye’ye girmiştir. Keza Batı müziği dalında beste yapan Sultan Abdülaziz, V. Murad gibi padişahlar ve Halife Abdülmecid gibi hanedan üyeleri vardır. Aslında bu Batı müziği dediğimiz sanat Batı’da da, bizimkinden daha yaygın olsa da, toplumun belirgin kesiminde dinlenip icra edilir. Eğitimi zordur. Dinlemeye alışmak gerekir. Batı müziği dünyaya, İtalya’dan başlayarak, Batılı ülkelerin hediyesidir ama kesinlikle ulusal değildir, evrenseldir. Özetle, her toplumun dinleyip sevebileceği ama herkesin ne kadar benimseyeceği tartışılabilir bir sanattır.

19’uncu yüzyıl Osmanlı toplumunda dar bir kesimin sanat hayatına ve devlet protokolüne hapsedilmiş bir daldı bu... Gerçekten Cumhuriyet dönemi yönetimi Batı musikisini yaymak istedi; bu bir idari düsturdu. Büyükelçilikler Türk virtüözlerini, orkestra şeflerini ağırlamak zorundaydılar. Gerçi bu görevi seve seve yerine getirmişlerdir. Hatta bulundukları ülkede Türk sanatçıları için mümkünse konser örgütlemeye gayret ederlerdi. İzinlere tahkikatla olsa da komünist Rusya’ya ve Doğu Avrupa’ya konser için sanatçı, hatta eğitim için öğrenci yollamakta pek tereddüt etmemişlerdir. Oysa aynı nimet ve inayetin tarihçiler, dil bilimciler ve hatta matematikçilere ihsanı söz konusu değildi. Harvard Üniversitesi’nin Rusya uzmanları Moskova’daki Eski Belgeler Merkezi Devlet Arşivi’nin okuyucu salonunu doldurur, bol bol fotokopi alırken; biz böyle bir çalışma için Sovyet Rus vizesini değil, Hariciye Vekâletimizin onayını bile hayal edemezdik.

Müziğe dönersek... Parasız Cumhuriyet, Batılılaşmaktan çok dünyayı fethetmek niyetindeydi. Bu doğru bir yaklaşımdı. Tahıl ve incirden, tütünden gelen dövizlerle Avrupa’da büyük üstatların yanında gençleri, hatta dahi çocukları yetiştirme gayretindeydik. Bir dönem Ankara’daki Devlet Konservatuvarı, Nazi Almanyası’ndan ve Orta Avrupa’dan kaçan ünlü mülteci sanatçıların sığındığı ve hocalık yaptığı cihanşümul bir kurum oldu.

1940’lardaTürkiye’nin yetiştirdiği en ünlü virtüözler arasında Ayla Erduran göze çarpıyor. Hatta bazıları için Ayla Erduran alanının en iyisidir. Bana göre, bu zarif insan sadece sanatının önde geleni değil; aynı zamanda aydın bir Türk’tür. 1960’lardan beri onu hep dinler; görür ve hissederdim. Müzik hocalarının zorla konser salonuna götürdüğü gençliğimize Batı müziğini sevdirmiştir. Hırçın üsluplu ama uçarı olmayan ciddi bir sanatçıydı. Hakikaten kendini kemanına ve icra ettiği sanata kaptırırdı.

Son yıllarda kendisiyle şahsen tanıştım ve görüşmek mümkün oldu. Gerçekten mütevazı, samimi bir kişilik ama muhtevaca yüklü bir aydındır. Mesela bizde Batı müziği çevrelerindeki ucuz alaturka müzik düşmanlığı gibi nedeni pek anlaşılmayan bir tutuma iltifat etmez, gene Donizetti Paşa’nın padişahlar için basit besteler yaptığı ve onların imzasıyla piyasaya çıkardığı gibi mesnetsiz ve vesikasız yorumlarda bulunmaz. Ciddi insan her alanda ciddidir. Ayla Erduran, Türkiye’de mazide ve halde var olan kültürel kurum ve kalıplara karşı saygılı ve meraklı bu bakış ve yaklaşım içindedir. Bu alanda şaşılacak derecede bir bilgisi vardır. Meslektaşları hakkında cömertçe iyimser yorumları vardır; pek yetenekli olmayanlar için de “İyi bir öğretmen olabilir” gibi müşfik yorumlarda bulunur. Zaten biliyorduk ama Evin İlyasoğlu’nun “Ayla’yı Dinler misiniz?” adıyla kaleme aldığı ve üçüncü basımı yapılan kitabında daha fazlası yer alıyor. Dünyayı gezen ve el üstünde tutulan bu sanatçımız; İstanbul’un geleneksel muhitlerinde rastlanan (daha doğrusu artık pek rastlanmayan) mütevazı, bakışlı, merakla dinlemeye hazır, mahviyetkar insanlardandır. Yenilik onu heyecanlandırır. İstanbul Arkeoloji Müzesi bahçesinde gerçekleştirdiği bir konserde Emre Aracı, Halife Abdülmecid’in bir ağıtını seslendirdiğinde o da herkes gibi; bu yeni bulunan eseri ilk defa dinliyordu. “Ben bunu ilk konserimde seslendireceğim” deyişinde adeta “İsterim de isterim” diyen bir çocuğun temiz heyecanını gördüm.

Ayla Erduran büyük sanatçıdır, tam bir İstanbul hanımefendisidir ve Türklerin aydınıdır. Evin İlyasoğlu bence bazı zaruri konuları ele almasa da, onun rahatça okunan bir biyografisini kaleme almış. Bir de bazı konularda daha detaylı tarih vermek ve vesika zikretmek gerekiyor; ne de olsa bu bir biyografi çalışması ve geleceğin tarihçilerine kaynak olabilmeli.

kayanak...Defterimden Portreler (İlber ORTAYLI)

Benzer Konular

14 Kasım 2006 / Kral_Aslan Edebiyat tr
23 Ağustos 2011 / Misafir Edebiyat tr
23 Ekim 2009 / Daisy-BT Edebiyat tr
1 Haziran 2009 / Kral_Aslan X-Sözlük
2 Haziran 2016 / OneNight Müzik tr