Türk Halk Müziği
Bugünkü Türkiye sınırlan içinde, çoğunlukla müzik öğrenimi görmemiş, halktan yaratıcılann oluşturduğu müziği belirten terim. Bazı tarihçiler bu müziğin kökeninin pentatonik Orta Asya müziği olduğunu ileri sürerler. Bu sav doğru olfca bile, arşivlerdeki örnekleriyle Türk halk müziği bugün heptatonik (gamın yedi sesini de kullanan) makamsal bir müziktir.
Sponsorlu Bağlantılar
Türkiye’de Cumhuriyet’in kurulmasından sonra benimsenen resmî müzik politikası halk melodilerini yaratılacak “yeni” Türk müziğinin ana kaynaklarından biri olarak kabul ediyor ve bunların notalarının saptanıp arşivlenmesine, müzikologların, halkbilimcilerin ve bestecilerin incelemesine sunulmasına öncelik veriyordu. Bu amaçla önce müzik öğretmenlerinden, bulundukları yörenin melodilerini notaya ahp o dönemin tek konservatuvan olan İstanbul Belediye Konsçrvatuvan’na (bugün İstanbul Üniversitesi Devlet Konservatuvan) göndermeleri istendi. Bir yıl içinde konservatu- vara ancak 100 dolayında halk melodisi notasının ulaşması, bunlann da güvenilir olmaktan uzak bulunması üzerine yerinde saptama yönteminin uygulanması düşünüldü. Temmuz 1926’da konservatuvann öğretim üyelerinden bir grup Adana, Gaziantep, Urfa (bugün Şanlıurfa), Niğde, Kayseri ve Sivas illerini kapsayan bir geziye çıktı. Bu uygulama çok verimli geçince, ertesi yıl düzenlenen ikinci gezide Konya, Ereğli, Karaman, Alaşehir, Manisa, Ödemiş ve Avdın yörelerinin melodileri derlendi. 1928’deki üçüncü derleme gezisinde İnebolu, Kastamonu, Çankın, Ankara, Eskişehir, Kütahya ve Bursa, 1929’daki dördüncü gezide de Trabzon, Rize, Gümüşhane, Bayburt, Erzincan, Erzurum, Giresun ve Sinop yörelerinin melodileri notaya alındı. Mahmut Ragıp Gazimi- hal, Yusuf Ziya Demirdoğlu, Ferruh Arsu- nar, Muhittin Sadak ve Rauf Yekta’mn görevli olarak katıldığı bu geziler bir süre kesintiye uğradıktan sonra 1937’de, bu kez yeni kurulan Ankara Devlet Konservatuva- n’nca yeniden başlatıldı. 1952’ye değin her yıl düzenlenen bu gezilerin ilk beşine Haşan Ferit Alnar, Necil Kâzım Akses, Ulvi Cemal Erkin, Halil Bedii Yönetken, Muzaffer Sansözen, Arif Etikan, Cevat Memduh Altar, Tahsin Banguoğlu, Rıza Yetişen, Nurullah Taşkıran, Mahmut Ragıp Gazimi- hal ve Mithat Fenmen katıldı. Sonraki 10 geziyi ise Muzaffer Sansözen, Hahl Bedii Yönetken ve Rıza Yetişen gerçekleştirdi. Ankara Devlet Konservatuvan’mn gezilerinde yaklaşık 10 bin melodi notaya alınarak arşivlendi.
1964’te kurulan TürkiyeRadyo-Televizyon Kurumu da (TRT) derleme gezileri düzenleyerek halk melodilerinin toplanması etkinliğine katıldı. TRT’nin ilk gezisinde Erzurum, Kars, Erzincan, Van, Hakkâri, Diyarbakır, Elazığ, Urfa, Adana, Bitlis, Muş, Bingöl ve Siirt yörelerinin melodileri banda alındı. İkinci gezi 1967’de Gaziantep, Burdur, Van, Erzurum, İzmir, Trabzon ve Balıkesir’e gönderilen yedi ekiple gerçekleştirildi. 1971’deki son gezideyse Erzurum ve Kars yörelerinin âşıklamalan, atışmaları ve davul zuma havalan toplandı. Bütün bu birikime bireysel derlemeler de eklendi. Günümüzde de süren bireysel katkılarla Türk halk müziği repertuvarı durmadan genişlemektedir.
Bugün repertuvardaki parçalann çoğu sözlü melodilerdir. Bunlar çoğunlukla türkü genel adıyla anılır. Sözsüz halk melodilerine ise genel olarak oyun havası denir.
Türk halk müziği repertuvan iki ana başlık altında incelenebilir:
Ritimii melodilerden oluşan “kırık hava”lar (bazı yörelerde bu türe kısık hava denir) ve dinlendiğinde doğaçlama izlenimi bırakmakla birlikte, çoğu kez kalıplaşmış ritimsiz melodilerden oluşan “uzun hava”lar. Kırık hava türünden sözlü parçalar güftelerinin tür adıyla anılırlar: Koşma, varsağı, mani, destan, karşılama, semai, divan, kalenderi vb. Uzun hava türünden sözlü parçalar hemen hemen her yörede az çok değişik adlar taşır. Türk halk müziğinde doğaçlamaya en yakın melodiler çoğunlukla bağlama ailesinden bir çalgıyla yapılan ve açış, ağız ya da ayak diye adlandırılan özgür icralardır.
Repertuvardaki parçaların bir bölümünü son derece tekdüze melodili parçalar oluşturur. Ama melodik kurgusuyla güçlü bir bestecinin yapıtıymış duygusu uyandıran parçalar da vardır. Böyle parçalar genellikle büyük merkezlere yakın yörelerde oluşmuştur. Birçok parça da birbirine benzer. Sözlü parçalar gibi sözsüz parçalar da genellikle bir buçuk oktavlık bir ses alanı (insan sesinin ortalama genişliği) içinde kalır.
Her yörenin sözlü parçalan seslendirme üslubu başkadır; buna ağız denir. Aynca yöreden yöreye değişen mızrap vurma tarzları da vardır. Hem sözlü hem de sözsüz parçalar genellikle başka halk sanatlannda da olduğu gibi bir içtenlik, yalınlık ve duyarlılığı yansıtırlar.
Türk Halk ve Türk Müziği Arasındaki Farklar
Türk halk müziği ritim bakımından olduğu gibi melodik yapı bakımından da klasik Türk müziği ile önemli benzerlikler gösterir. Klasik Türk müziği ve başka pek çok halk müziği gibi Türk halk müziği de teksesli, makamsal bir müziktir. Belli başlı altı makamı vardır. Anadolu’nun büyük kesiminde ayak adıyla bilinen bu makamlar garip, kerem, bozlak, derbeder, müstezat ve miskettir. Ayaklann klasik Türk müziğindeki makamlar arasında benzerleri vardır; bunlar anılan sırayla hicaz, hüseyni- uşşak, kürdi, saba, rast ve evç makamlarıdır. Bazı yörelerde belli birkaç ayak kullanılır, öteki ayaklara hemen hiç rastlanmaz. Ayaklann kullanılış biçimleri de yöreden yöreye değişebilir. Bazı parçalarda iki ya da daha çok ayak klasik Türk müziğindeki bileşik makamlardan hiçbirine benzemeyen biçimde bir araya gelmiştir. Klasik Türk müziğine ilişkin az çok kuramsal bilgisi olan halk müzikçileri ayaklan halkın verdiği adlar yerine, klasik müzikteki benzerlerinin adlanyla anarlar. Türk halk müziğinde de klasik Türk müziğindeki usullerin karşılığı olan ritim kahplan vardır. Ama klasik Türk müziğinin büyük usullerinin çoğuna halk müziğinde rastlanmaz. Halk müziğindeki usullerin halk dilinde özel adlan yoktur. Halk müziği araştırmacılan bunlan içerdikleri birim zaman sayısına göre adlandırmışlardır. Klasik Türk müziğindeki usul adla- nnı bilen halk müzikçileri, halk müziği parçalan için de bu adlan kullanırlar. Türk halk müziğine ilişkin terimlerin hemen hiçbiri Türkiye’nin her yerinde bilinen ya da aynı içeriği belirten, genelgeçer terimler değildir. Bazı yörelerde neredeyse hiçbir müzik terimi kullanılmazken, bazı yörelerde müzik kavramlan ve nesneleri şaşırtıcı bir titizlikle adlandınlmıştır. Bugün Türk halk müziği araştırmalarında gözlenen terim kargaşası, bunların hangi yörede ne anlama geldiğinin kesin biçimde belirtilmemesinden kaynaklanmaktadır.
Çalgıları
Organoloji (çalgıbilim) açısından Türk halk müziği çalgıları telli, vurmalı ve nefesli olmak üzere üç ana grupta toplanabilir. Bunlardan telli çalgılar bağlama ailesi, çarta ve ınzva gibi tezeneli (mızraplı) çalgıların yanı sıra kabak kemane, Karadeniz kemen- çesi, tırnak kemanesi (klasik Türk müziğindeki armudi kemençenin halk tipi) gibi yaylı çalgıları; vurmalı çalgılar davul, dümbelek (deblek ya da darbuka) gibi derili çalgılarla zil, maşa, çalpara (çarpare), kaşık gibi idyofonlan; nefesli çalgılar da kaval ailesi, mey, zurna, sipsi, çığırtma ve tulumu (ya da gayda) kapsar.
Ankara Radyosu kuruluncaya (1937) değin her yörede ancak oranın türkü ve oyun havalan bilinir ve dinlenirdi. Sadi Yaver Ataman, Tamburacı Osman Pehlivan ve Servet Coşkunses gibi sanatçılann radyodaki otantik halk müziği programlan büyük ilgi görünce birçok yörenin sanatçılan radyoda tanıtılmaya başladı. Kısa sürede çeşitli yörelerin melodileri bütün ülkede tanınır oldu. Sadi Yaver Ataman 1939’da Ankara Radyosu’nda kurduğu bir toplulukla Açıklamalı Türk Halk Müziği programları hazırladı. Ankara Devlet Konservatuvan’mn arşivindeki melodilerin yüzlercesini seslendiren bu topluluğun üyeleri ilk profesyonel halk müzikçileri sayılabilir. Bu etkinliği, 1941’de ünlü Yurttan Sesler topluluğunu kuran Muzaffer Sansözen sürdürdü. 1949’da İstanbul Radyosu’nun açılmasından sonra burada halk müziği yayınlarının yönetimiyle görevlendirilen Sadi Yaver Ataman, bu kez programlarını Memleket Havalan adıyla sundu. Radyolar dışındaki ilk halk müziği topluluğu, Sadi Yaver Ataman’m 1953’te İstanbul Belediye Konservatuvan bünyesinde oluşturduğu Tatbikat Ekibi oldu. Bu ekip, zaman içinde şefi değişerek, halka açık düzenli konserlerini günümüze değin sürdürdü. İstanbul Belediye Konser- vatuvan’mn Halk Müziği Bölümü 1976’da İstanbul Türk Musikisi Devlet Konservatuvan (bugün İstanbul Teknik Üniversitesi’ne bağlı) açıhncaya değin alanında öğretim yapan tek kurum olarak kaldı. Ama klasik Türk müziği bölümünde olduğu gibi burada da öğretim kuramsal nitelikteydi. Halk çalgılan ve şan dalında uygulamak öğretim, yeni kurulan konservatuvarda başladı. Bugün bu kurumda klasik Türk müziğinin yanı sıra Türk halk müziği de öğretilmektedir. 1980’lerde başka büyük kentlerde açılan Türk müziği devlet konservatuvarlan ya da belediye konservatuvarlan da Türk halk müziği alanında öğretim vermektedir. 1980’lerde Türk halk müziği ile “arabesk” müzik arasındaki etkileşim yoğunlaşmış, birçok halk müzikçisi arabesk nitelikte plak ve kasetler yapmış, böylece Türk halk müziği, radyo yayınlarıyla başlayan özünden uzaklaşma sürecinde belki de son aşamaya varmıştır.
Son düzenleyen _Yağmur_; 24 Kasım 2016 15:01
"İnşallah"derse Yakaran..."İnşa" eder YARADAN.