Arama

Türk Sanat Müziği'nden Esintiler - Sayfa 7

Bu Konuya Puan Verin:
Güncelleme: 23 Şubat 2010 Gösterim: 134.349 Cevap: 70
nünü - avatarı
nünü
Ziyaretçi
13 Kasım 2007       Mesaj #61
nünü - avatarı
Ziyaretçi
Makam: Nihâvend
Usûl : Düyek
Sponsorlu Bağlantılar
Beste: Zeki Müren
Güfte: -----

Bir demet yâsemen aşkımın tek hâtırası
Bitmiyor ayrılık, dinmiyor gönlümün hicrân yarası
Ağlasam, inlesem silinmez bahtın karası
Bitmiyor ayrılık, dinmiyor gönlümün hicrân yarası
we come one - avatarı
we come one
Ziyaretçi
30 Aralık 2007       Mesaj #62
we come one - avatarı
Ziyaretçi
♪♪ Osmanlı Müziği ♪♪
Adına bugün çoğu kez “Klâsik Türk Müziği” ya da “Türk Sanat Müziği” de denilen bu müzik türü, Osmanlı Devleti'nin kurulması, büyümesi ve güçlenmesine paralel olarak zenginleşmiş, olgunlaşmış, biçim / estetiğini geliştirmiş ve bir sanat müziği kimliği kazanmıştır.Bu müzik, din, aşk, ordu-savaş gibi bir çok konuda ürünler vermiş ve her biri kendi türlerini, biçimlerini, topluluklarını oluşturmuştur.
Sponsorlu Bağlantılar

Osmanlı Müziği, imparatorluğa katılan yeni ülkelerin değişik müzik kültürlerinden etkilenmiş, öğeler almış öğeler vermiştir. Ancak imparatorluğun gerileme ve çöküş sürecine girdiği 19.yy. başlarından itibaren bu sanat müziğinde de giderek bir sığlaşma ve gevşeme gözlenmektedir.Önceleri zengin makamlar ve usûller kullanırken, giderek bu anlayıştan uzaklaşmış ve kentin eğlence müziğine dönüşmüştür.Günümüze kadar süren bu gelişmede “şarkı” türü, adeta bütün türlerin yerini almış ve yaygınlaştıkça popülerleşmiştir.

XIX. yüzyıl ortalarına değin notalamaya pek önem verilmediği için, bu alana giren pek çok yapıt unutulup yok olmuştur.Herhangi bir dönemde notaya alınarak günümüze ulaşabilenlerin sayısı, XV. yüzyıldan XVIII. yüzyılın sonuna dek bestelenenler, yaklaşık 3000, XIX. yüzyılda üretilenler ise yaklaşık 5000 kadar olmak üzere, toplam 8000 kadardır.

Makam, usûl, biçim, seslendirme araçları ve yöntemleri bakımından, kökü çok eski dönemlere giden, kendine özgü birtakım kurallar çerçevesinde oluşan bu eserlere, XX. yüzyılın ilk çeyreğinde üretilen bir bölüm eser daha eklenebilir.

O tarihten günümüze değin “Türk Sanat Müziği veya Klasik Türk Müziği” başlığı altında üretilmeye devam edilen ve giderek popüler formlara dönüşmeye başlayan müzik ise, Osmanlı müziğinin günümüz normlarına dönüşmüş uzantısı sayılabilir.

Osmanlı Müziği bir sentezdir.Tarihin bir çok zenginliğini içinde taşır. Türklerle birlikte yaşayan Bizans, Rum, Acem, Arap, Yahudi, Ermeni gibi azınlıklarca da paylaşılarak birlikte oluşturulmuş ve Osmanlı Saray okulunda,Enderun'da en parlak devrine erişmiştir. Bu sistemi kullanan hiçbir ülke Osmanlının ulaştığı sanatsal seviyeye erişememiştir.Osmanlı Müziği, “makam birliği” esasına dayanan “Fasıl” düzeni içinde oluşturulmuş ve seslendirilmiştir.

FASIL

Aynı makamda bestelenmiş eserlerin, belli bir düzene göre sıralanarak yapılan dinletisidir.Tam bir Fasılda, hem ses ve hem de saz eserleri yer alır. Fasıl oluşturulurken eserlerin aynı makamda olması temel alınır ve tür ile şekillerine göre de belli bir sıralama yapılır.

Bir makama ait fasılın oluşabilmesi için genellikle iki “Beste” ve iki “Semâî” bestelenmiş olmalıdır. Bunlar sözlü eserlerdir.Besteler “Murabba” ya da “Nakış” formundadır. Bir “Gazel”in iki beyiti üzerine bestelenen Murabba'lar “Terennüm”lü ya da “Terennüm”süz olabilir.

Eserlerin güftesini oluşturan şiirin dizeleri dışında, usûle uygun, “ten, tenen, tenenen, ten nen ni” v.b. gibi anlamsız ya da “canım, ömrüm” v.b. gibi anlamlı sözcüklerle oluşturulan ezgilere “Terennüm” denir.Şiirin 1.,2. ve 4. dizeleri aynı ezgiye bağlanmıştır.

3. dizenin ezgisi ise farklıdır ve “Miyan Hâne” adını taşıyan bu bölümde, genellikle makam geçkisi ya da genişlemesi yapılır.Terennümlü Murabba'larda her dizeden sonra terennüme geçilir.Miyan Hâne'nin Terennümü farklı olabilir.Nakış'larda ise iki dize, birbirine bağlı bestelenir ve ardından, uzun bir Terennüm'e geçilir.

Murabba ya da Nakış'larla aynı yapıda olan fakat “Semâî usûlle” ile bestelenen sözlü Semâîlerin ilki “Ağır”,ikincisi “Yürük Semâî” dir.Fasılda bunlara “Kâr”, “Şarkı” gibi sözlü eserler, “Taksim”, “Peşrev”, “Saz Semâîsi”, “Oyun Havası” gibi saz eserleri katılabilir. Böylece tam bir fasıl yapısı şu şekli alır :
a) Herhangi bir sazla yapılan giriş Taksîm'i,

b) Peşrev,

c) Birinci Beste veya Kâr,

d) İkinci Beste,

e) Ağır Semâî,

f) Şarkılar (Büyük usûllü ve ağır karakterliden küçük usûllü ve hızlıya doğru sıralanır),

g) Yürük Semâî,

h) Saz Semâîsi.
“Kâr”, “Terennüm” öğesine geniş yer veren, büyük ustalık gerektiren bir sözlü eser türü olup, en gelişmiş biçimlerden biridir.“Şarkı”lar ise edebiyatımızda, halk türkülerinin etkisiyle ortaya çıkmış bir formdur.

Şarkılar, dizelerden oluşur ve dizelerin sayısına göre değişik adlar alır.Küçük usûllerle bestelenir ve çok farklı yapılarda olabilir. Özellikle XIX. yüzyıldan sonra büyük ilgi görmüş ve öteki sözlü eser formlarını gölgede bırakmıştır.

XX. yüzyılda ise, iyiden iyiye öne çıkmış, alışılmış yapıların dışına taşarak, “Fantezi” türüne dönüşmüş ve giderek popülerlermiş, başarılı pek az örneğin dışında, geleneksel sanat müziği alanındaki sığlaşmaya da bir ölçüde yol açmıştır.Osmanlı Müziğinde kullanılan saz eseri formlarından başlıcaları şunlardır:

Peşrev: Genellikle “Darb-ı Fetih”, “Sakîl”, “Muhammes”, “Devr-i Kebîr” gibi büyük usûllerle, bazen de “Düyek” usûlü kullanılarak bestelenmiş, farklı ezgilerden oluşmuş, “Hane” adı verilen bölümler ile bunlar arasında pek değişmeden yinelenen “Mülâzime” bölümünden oluşmuş bir saz eseridir.

Saz Semaisi: Peşrevlerle aynı yapıda olmasına karşın “Semâî” (6 zamanlı), “Aksak Semâî” (10 zamanlı) ve “Yürük Semâî” (6 zamanlı) usûller ile bestelenen saz eserleri olup “Saz Semâîsi” adını alır.Saz Semâîleri, fasılın sonunda, “Yürük Semâî”nin ardından seslendirilir.

Taksim: Makamı tanıtma, yol gösterme, ısındırma ya da geçki amacıyla, tek çalgı ile, makam içinde, ancak bir usûle bağlanmadan, özgürce ve doğaçlama olarak seslendirilen ezgilere denir.

Oyun Havası: Oynamak (dans etmek) için bestelenmiş saz eseleridir.

Usûller: 15 zamanlıya kadar olan usûllere “Küçük usûller”, 15 zamanlıdan büyük olanlara “Büyük usûller” denir.İki büyük usûlün bir arada kullanılmasına “Darbeyn” adı verilir. Birkaç usûlün yanyana gelerek oluşturduğu usûl dizileri de vardır.

Bunlardan biri, beş usûlden oluşan ve bir görüşe göre 60, başka bir görüşe göre de 120 zamanlı “Zencîr” usûlüdür. Küçük usûller içinde, 5,7,9 v.b. zamanlı olanlar, ya da “Aksak Semâî” gibi 10 zamanlı usûller, “Aksak usûller” başlığı altında toplanır. Asıl “Aksak” adını taşıyan zamanlar ise 2+2+2+3 biçiminde sıralanan usûldür.

nünü - avatarı
nünü
Ziyaretçi
10 Ocak 2008       Mesaj #63
nünü - avatarı
Ziyaretçi
AŞK BU DEĞİL Mİ?

Yüreğim alev alev yanıyor hasretinle

Gözlerimden hayalin gitmiyor bir an bile

Aşk bu değil mi, aşk bu değil mi?

Söyle sevgilim söyle aşk bu değil mi?

Kıskanırım kendimden o güzel gözlerini

Sevginle coşuyorum ne zaman görsem seni

Aşk bu değil mi, aşk bu değil mi?

Söyle sevgilim söyle aşk bu değil mi?
jöly - avatarı
jöly
Ziyaretçi
23 Ocak 2008       Mesaj #64
jöly - avatarı
Ziyaretçi
Zekai Tunca - Seni Aşksız Bırakmam


Seninle tattım ben her mutluluğu
Bırakıp gidersen bil ki yaşamam
Ömrümden canımdan ne istersen al
Gülü susuz seni aşksız bırakmam

Üşüdüm diyorsan güneş olurum
Yanarım sevginle ateş olurum
Dolarım havaya nefes olurum
Gülü susuz seni aşksız bırakmam

Gönlündeki derdi siler atarım
Ümit pınarıyla coşar akarım
Kış göstermem sana ben hep baharım
Gülü susuz seni aşksız bırakmam

Üşüdüm diyorsan güneş olurum
Yanarım sevginle ateş olurum
Dolarım havaya nefes olurum
Gülü susuz seni aşksız bırakmam
nünü - avatarı
nünü
Ziyaretçi
17 Nisan 2008       Mesaj #65
nünü - avatarı
Ziyaretçi
Agora Meyhanesi

Sana bu satirlari
Bir sonbahar gecesinin
Felç olmus kösesinden yaziyorum
Besyüz mumluk ampullerin karanliginda
Saatlerdir bosalan kadehlere
Sarkilarini dolduruyorum
Tabagimdaki her zeytin tanesine
'Simsiyah Bakislarin' i koyuyorum
Ve kaldirip kadehimi
Bu rezilcesine yasamalarin serefine içiyorum.
Burasi Agora Meyhanesi
Burada yasar asklarin en madarasi
Ve en sahanesi
Burada saçlarin her teline bir galon içilir
Gözlerin her rengine bir sarki seçilir
Sen bu sekiz köseli meyhaneyi bilmezsin
Bu sekiz köseli meyhane seni bilir
Burasi Agora Meyhanesi
Burasi arzularini yitirmis insanlarin dünyasi...
Simdi içimde sokak fenerlerinin yalnizligi
Bosalan ellerimde kahreden bir hafiflik
Bu aksam umutlarimi meze yapip içiyorsam
Elimde degil
Bu da bir nevi namuslu serserilik
Disarda hafiften bir yagmur var
Bu gece benim gecem
Kadehlerde alaim-i semalarin raksettigi
Gönlümde bütün dertlerin hora teptigi gece bu
Camlara vuran her damlada seni hatirliyorum
Ve sana susuzlugumu
Birazdan sarkilar susar, kadehler bosalir
Umutlar tükenir, mezeler biter
Biraz sonra bir mavi ay dogar tepelerden
Bu sarhos sehrin üstüne
Birazdan bu yagmur da diner
Sen bakma benim böyle delice efkarlandigima
Mendilimdeki o kizil lekeye de bos ver
Yarin gelir çamasirci kadin
Her seyden habersiz onu da yikar
Sen mesut ol yeter ki ben olmasam ne çikar?
Dedim ya burasi Agora Meyhanesi
Bir tek iyiligin tüm kötülüklere meydan okudugu yer
Burasi Agora Meyhanesi
Burasi kan tüküren mesut insanlarin dünyasi

(Izmir/Agora, Kasim 1959)
Onur Senli


Şiirin sahibi, İzmirli doktor Onur Şenli, Agora Meyhanesi'nin öyküsü şöyle anlatır:

" Ben demiryolcu bir ailenin çocuğuydum. Bu şiiri 1959 yılında 19 yaşındayken yazdım. Bir başka demiryolcu ailenin kızına aşıktım. Tabii platonik bir aşk. Aslında o dönemde Agora Meyhanesi diye bir yer yoktu. Aslında şiirin ismi böyle değildi... Fakat yayınlandığı dergide (Ege Ekspres) bu isim verilmiş."


Bestecisi İsmet Nedim'in ağzından:

"Agora Meyhanesi"ni 60'lı yılların ortalarında sevgili eşim için besteledim. Eşimin şiir defterinde yer alan bir şiirdi. Şiiri beğendiğini, kendisi için bestelememi söyledi. Yani bu güzel şarkıyı bestelememe sebep eşimdir. Sözleri Dr. Onur Şenli'ye aittir. Hatta bu şarkıyı günlerce karanlıkta, mum ışığında besteledim. Çünkü o günlerde karartma geceleri vardı. İlk yaptığım besteyi eşime beğendiremedim.
İkinci kez bestelediğimde beğendi. Odeon Plak Şirketi'ne okudum. Çok beğenildi. O kadar çok tuttu ki, Türkiye meyheneleri isim değiştirip Agora Meyhanesi ismini almaya başladılar. Bu şarkı yüzünden bir de mahkemelik oldum. Sebebi de; plakların üstüne Onur Şenli isminin yazılmadığını iddia ettiler. Oysa yazılmıştı. Sanıyorum sansasyon yaratmak istemişlerdi. Benden sonra Zeki Müren, Müzeyyen Senar, Hamiyet Yüceses ve Gönül Yazar gibi sanatçılar okudular."
HipHopRocK - avatarı
HipHopRocK
Ziyaretçi
4 Mart 2009       Mesaj #66
HipHopRocK - avatarı
Ziyaretçi
Bir garip yolcuyum

Bir garip yolcuyum hayat yolunda
Yolunu kaybetmiş perişanım ben
Mecnun misali gurbet ellerde
Ümitsiz sevginin kurbanıyım ben
Yalan dünya herşey bomboş
Hancı sarhoş yolcu sarhoş
Bir gün gibi sanki geçti seneler
Ümidim kayboldu perişanım ben
Alın yazımmış hayat yolunda
Ümitsiz sevginin kurbanıyım ben
Yalan dünya herşey bomboş
Hancı sarhoş yolcu sarhoş

Rose
BiRuMuT - avatarı
BiRuMuT
Ziyaretçi
25 Eylül 2009       Mesaj #67
BiRuMuT - avatarı
Ziyaretçi
Gözleri Aşka Gülen

Gözleri aşka gülen taze söğüt dalısın
Gel bana her gece sen gönlüme dolmalısın
Tatlı gülüş pek yaraşır gözleri ömre bedel
Ah ne güzel ne güzel seni sevmek
Ah ne güzel ne güzel


Sensiz elem bana yar
Doğ benim ömrüme doğ da güneş gibi
Aşkımı tazele gel
Tatlı gülüş pek yaraşır gözleri ömre bedel


Bekleme sonbaharı bir acı rüzgar eser
Gel bana her gece sen saçların bağrıma ser
Tatlı gülüş pek yaraşır gözleri ömre bedel
Ah ne güzel ne güzel seni sevmek
Ah ne güzel ne güzel


Sensiz elem bana yar
Doğ benim ömrüme doğ da güneş gibi
Aşkımı tazele gel
Tatlı gülüş pek yaraşır gözleri ömre bedel

Güfte,beste:Gündoğdu Duran
Makam:Nihavend
BiRuMuT - avatarı
BiRuMuT
Ziyaretçi
26 Eylül 2009       Mesaj #68
BiRuMuT - avatarı
Ziyaretçi
Dediler Zamanla Hep Azalırmış Sevgiler (Olsun)

Dediler zamanla hep azalırmış sevgiler
Olsun bana seninle geçen yıllarım yeter
Nasıl olsa herşeyin zamanla sonu yok mu
Ömür dediğimiz şey küsecek kadar çok mu


Dediler ki gün gelir unuturmuş gidenler
Olsun bana aşk dolu geçen yıllarım yeter
Nasıl olsa herşeyin zamanla sonu yok mu
Ömür dediğimiz şey küsecek kadar çokmu

Güfte:İlter Yeşilay
Beste:Bilge Özgen
Makam:Hicaz
BiRuMuT - avatarı
BiRuMuT
Ziyaretçi
1 Ekim 2009       Mesaj #69
BiRuMuT - avatarı
Ziyaretçi
Veda


Hani o bırakıp giderken seni
Bu öksüz tavrını takmayacaktın
Alnına koyarken veda buseni
Yüzüme bu türlü bakmayacaktın


Gelse de en acı sözler dilime
Uçacak sanırdım birkaç kelime
Bir alev halinde düştün elime
Hani ey gözyaşım akmayacaktın

Güfte: Orhon Seyfi
Beste:Yusuf Nalkesen
Makam:Muhayyer Kürdi



alexneo - avatarı
alexneo
Ziyaretçi
27 Ekim 2009       Mesaj #70
alexneo - avatarı
Ziyaretçi
Alıntı
nünü adlı kullanıcıdan alıntı

Sarı Gelin

Erzurum çarşı pazar leylim aman
İçinde bir kız gezer oy nenen ölsün
Sarı gelin aman
Elinde divit kalem leylim aman
Dertlere derman yazar oy nenen
Ölsün sarı gelin

Erzurumda bir kuş var leylim aman
Kanadında gümüş var oy nenen ölsün sarı gelin
Yarim gitti gelmedi leylim aman
Elbet bunda bir iş var oy nenen ölsün sarı gelin

Msn Happy COOL

Benzer Konular

18 Ağustos 2009 / Misafir Sanat
5 Aralık 2013 / Ziyaretçi Soru-Cevap
3 Mart 2014 / Misafir Soru-Cevap
8 Ocak 2013 / Misafir Cevaplanmış