Arama

Varna Savaşı (Varna Zaferi)

Güncelleme: 18 Ocak 2017 Gösterim: 11.255 Cevap: 6
GusinapsE - avatarı
GusinapsE
Ziyaretçi
27 Mayıs 2006       Mesaj #1
GusinapsE - avatarı
Ziyaretçi

Varna Savaşı (Varna Zaferi)

Balkanlar da tutunmaya çalışan OsmanlIlarla, Tûrkleri' avrupa topraklarından çıkarmak isteyen Haçlılar arasındaki büyük çarpışma (10 kasım 1444).

Sponsorlu Bağlantılar
Polonya ve Macaristan kralı Wladyslaw III ile (Ulâszlö I) Szeged antlaşması (12 temmuz 1444) (Bakınız
Antlaşmalar - Edirne-Segedin Antlaşması) imzalayan Murat II, tahtı 12 yaşındaki oğlu Mehmet H'ye bırakarak Manisa'ya çekildi. Osmanlı tahtına deneyimsiz bir çocuğun çıktığını öğrenen papalık temsilcisi terdinal Caesarini ve Bizans imparatoru ioannes Palaiologos VIII, kral Wladyslaw'ı Türkler'I avrupa topraklarından kaçmak üzere bu fırsattan yararlanmaya çağırarak 10 yıl süreli Szeged antlaşması bozması için zorladılar. Sonunda antlaşmanın daha 50. gününde (1 eylül 1444) barış andını bozup Osmanlı devletine savaş ilan eden güçlü Lehistan ve Macaristan kralına Eflak prensi Drakula, sırp kralı Brankoviö ve kardinal Caesarini'nin temsil ettiği Papalık da katılarak Türkler'e karşı yeni bir kutsal birlik oluşturdular. Böylece macar, leh, sırp, ulah, İtalyan ve avusturya askerlerinden oluşan 110 bin kişilik bir haçlı ordusu görünürde Polonya ve Macaristan kralı Wladyslaw I gerçekte macar ulusal kahramanı Jânos Hunyadi'nin başkomutanlığında harekete geçip Bulgaristan topraklarını yağmalayıp yıkıma uğratarak Varna önlerine kadar ilerledi. Bu arada, 70 parça gemiden oluşan bir papalık bizans yerleşik donanması da Çanakkale boğazını tuttu.

Öte yandan, düşman ileri harekâtının yarattığı bunalımlı durumu görüşmek için Edirne'de toplanan saltanat şûrası, Murat ll'nin görev başına çağnlmasına karar verdi. Bazı osmanlı kaynaklarına bakılırsa, Manisa'daki rahatından vazgeçmek istemeyen eski padişah, kendisine yapılan ilk çağnyt özür dileyerek reddetti. Ancak, oğlunun ağzından yazılan ikinci bir çağrı tezkiresinde kendisini padişah sayıyorsa devletini tehlikeden kurtarmaya gelmesi, ama kendini padişah saymıyorsa sadık bir yurttaş sıfatıyla padişahının buyruğuna uyarak hemen yola çıkması bildirilince, bu mantık oyununun içinden çıkamayan Murat II, Manisa'dan Edirne'ye hareket etmek kent merkezinden bir görünüm zorunda kaldı. Ancak, papalık ve bizans donanmalarının kapattığı Çanakkale boğazından geçme olanağını bulamayan eski padişah, bunun üzerine İstanbul boğazına geldi ve sadrazam Çandarlı Halil Paşa şimdiki Rumelihisarı'nın bulunduğu tepelere toplar koydurarak boğazı güven altına aldıktan sonra Anadolu'dan Rumeli'ye geçebildi.

Böylece Edirne'ye gelerek başkomutan sıfatıyla türk ordusunun yönetimini üstlenen Murat, seçme askerlerden oluşan 40 bin kişilik çevik bir kuvvetle düşmanın üstüne yürüdü. İki ordu Varna dolaylarında karşılaşınca, Szeged antlaşması'nın metnini bir mızrağın ucuna taktırıp askerin önünden geçirten eski padişah, daha sonra bunu düşman saflarına doğru fırlattırdı. Murat'ın yeniden türk ordusunun başına geçmesinden tedirgin olan Jânos Hunyadi, zayıf gördüğü Osmanlılar'ın sol kanadına hemen saldırdı. Anadolu beylerbeyi Karaca Paşa'nm komutasında savaşan sol kanat, onun şehit düşmesi üzerine bozulunca, bu kez Ulahlar da Rumeli beylerbeyi Kasım Paşa'nın başında bulunduğu sağ kanada yüklendiler.

Bu kanat sarsılmasına karşın dağılmadan geri çekilmeyi başardı. Bunun üzerine türk ordusunun bozulduğunu sanan Wladyslaw, tüm kuvvetleriyle Murat'ın komutasındaki merkeze saldırdıysa da bir okla vurularak yere yuvarlandı ve Koca Hızır adlı bir asker tarafından kesilen başının bir mızrak ucuna takılıp gösterilmesi, morali bozulan macar askerlerinin bir anda dağılıp kaçmasına yol açtı. Düşmanın kapıldığı panik ortamından hemen yararlanarak karşı saldırıya geçen başkomutan Murat, kuvvetlerinin bir bölümüyle kaçışan Macarlar izletirken, ötekilerle de üzerine yüklendiği Ulahlar'ı çember içine alıp yok etti. Ordusunun denetimini yitiren Jânos Hunyadi, bozgunu önlemek için büyük çaba gösterdiyse de kılıç artığı haçlı askerlerinin ordugâhlarına doğru kaçmalarını engellemeyi başaramadı. Bunun üzerine çevresine toplayabildiği kadar askeriyle savuştuğu savaş alanından Macaristan yönünde uzaklaşmak zorunda kaldı.

Daha sonra kardinal Caesarini'nin savunduğu haçlı karargâhını kolayca ele geçiren Türkler, burada direnmeye çalışan küçük haçlı kuvvetini de yok ettiler. Yakalanarak eski padişahın önüne götürülen kardinal, henüz imzalanmış bir antlaşmayı bozdurup bunca kan dökülmesine neden olmakla suçlanarak idam edildi.

Varna zaferi, sonuç olarak Osmanlı devletinin avrupa topraklannda iyice tutunup yayılmasına, Mehmet ll'nin tahtı yeniden babasına bırakmasına ve Bizans'ın artık tam anlamıyla bir türk kıskacı içinde kalmasına yol açtı.

Kaynak: Büyük Larousse
BAKINIZ
Osmanlı Padişahları - Sultan İkinci Murad
Antlaşmalar - Edirne-Segedin Antlaşması

Son düzenleyen Safi; 18 Ocak 2017 16:11
_Yağmur_ - avatarı
_Yağmur_
VIP VIP Üye
13 Haziran 2008       Mesaj #2
_Yağmur_ - avatarı
VIP VIP Üye
VARNA SAVAŞI
Osmanlılar ile Avrupa birleşik ordusu arasında yapılan savaş (10 Kasım 1444).
Sponsorlu Bağlantılar

Segedin Barışı'nı imzalayan II. Murat bir süre sonra tahtı 12 yaşındaki oğlu Şehzade Mehmet'e (II. Mehmet) bırakarak Manisa'ya çekildi. II. Murat'ın bu davranışı nedeniyle devlet adamları, II. Murat taraftarı ve II. Mehmet taraftarı olmak üzere ikiye bölündüler. II. Murat taraftarı olan Sadrazam Çandarlı Halil Paşa ve onunla işbirliği yapan bir kısım devlet adamları, onun yeniden tahta dönmesi için çaba harcamaya başladılar.

Osmanlı Devleti karşısında en güçlü devlet hâline gelmiş olan Macaristan, bu bunalımlı durumdan yararlanmak için, Papa'nın ve Bizans İmparatoru'nun da kışkırtmasıyla, Segedin Antlaşması'nı bozdu. Bohemya, Eflâk, Hırvat, Polonya krallıkları, Venedik ve Almanya ile Osmanlı Devleti aleyhine antlaşmalar imzaladı ve bu devletlerin askerlerinden oluşan bir birleşik ordu Eylül 1444'te Macaristan Kralı Ladislas komutasında Osmanlı sınırını geçti.

Eflâk Voyvodası Vlad Drakul'un kuvvetleriyle birleşen ordu Varna önlerine kadar ilerledi. Bu arada bir birleşik filo da Gelibolu ve İstanbul önlerine geldi. Bunun üzerine Çandarlı Halil Paşa, Manisa'da bulunun II. Murat'a tahta geçmesi için haber gönderdi. II. Mehmet de babasını ordunun başkomutanı olarak Edirne'ye çağırdı. II. Murat, 40.000 kişilik Anadolu kuvvetiyle, Rumeli'ye geçti. Rumeli kuvvetleri de kendisine katıldı. İki ordu Varna önlerinde karşı karşıya geldi. Avrupa birleşik ordusunun merkezinde Macaristan Kralı Ladislas vardı. Ancak ordunun asıl başkomutanı Hunyadi Yanoş'tu.

Osmanlı ordusunun merkezinde II. Murat bulunuyordu. Ordunun sol kolu Şahabettin Paşa, sağ kolu Karaca Paşa komutasındaydı. Savaş, Avrupa birleşik ordusunun saldırısıyla başladı. Bir ara Osmanlı ordusu bozulur gibi oldu. Kral Ladislas, Osmanlı merkezine karşı saldırıya geçti ve merkeze kadar ilerlemeyi başardı, ancak bir yeniçeri tarafından öldürülünce birleşik ordu paniğe kapılıp dağıldı.

MsXLabs & Morpa Genel Kültür Ansiklopedisi

BEĞEN Paylaş Paylaş
Bu mesajı 1 üye beğendi.
Son düzenleyen Safi; 18 Ocak 2017 15:47
"İnşallah"derse Yakaran..."İnşa" eder YARADAN.
asla_asla_deme - avatarı
asla_asla_deme
VIP Never Say Never Agaın
22 Mart 2010       Mesaj #3
asla_asla_deme - avatarı
VIP Never Say Never Agaın

Varna Savaşı 10 Kasım 1444 tarihinde


Macar, Leh, Papalık ve çeşitli Balkan milletlerinden oluşan, Jan Hunyadi komutasındaki Haçlı ordusu ile II. Murat önderliğindeki Osmanlı ordusu arasında bugünkü Bulgaristan'ın Varna şehri yakınında yapılmış bir savaştır.

Savaş öncesi


II. Murat, Papa IV. Öjen'in önayak olmasıyla oluşturulan bir Haçlı ordusunu yenmiş ve 1444 yılının yaz aylarında Edirne-Segedin Antlaşması'nı imzalamıştı. Bu antlaşma 10 yıl sürelik bir barış dönemini öngörüyordu. Antlaşmanın imzası üzerine II. Murat tahtı 12 yaşındaki oğlu şehzade Mehmet'e bırakarak Manisa'ya çekilmişti. Ancak Edirne-Segedin Antlaşması'nın koşullarından hoşnut kalmayan Papalık, Kardinal Çezarini vasıtasıyla Macar kralı Hunyadi Yanos'u "Papa'nın onayı olmadığından dolayı geçersizdir" iddiasıyla antlaşmayı ihlale ikna etmeğe çalışıyordu. Böylece Balkan ülkeleri Papa'nın da önayak olmasıyla tekrar bir ordu oluşturarak saldırıya hazırlandı.

II. Murat önce tahta geri dönmeye isteksizdi. Tahtta oturan 12 yaşındaki II. Mehmet'in yaşından beklenmeyecek bir üslupta babasını ordularının başına geçmeye davet eden mektubu ve Veziriazam Çandarlı Halil Paşa'nın çağrısı üzerine, II. Murat askerleri ile beraber Manisa'dan İstanbul boğazına doğru hareket etti. Oradan, asker başına birer duka altın vererek; Ceneviz gemileriyle Rumeli'ye geçti. Oğlu II. Murat ve Veziriazam Çandarlı Halil'i, Edirne'de bırakarak Varna'ya doğru haçlı ordularını karşılamak üzere hareket etti.

Savaşın gelişmesi


Osmanlı ve Haçlı orduları bugünkü Bulgaristan'ın Varna kenti yakınlarında karşılaştılar. Sultan Murat'ın bulunduğu yerde bir hendeğin yanında Haçlıların ihlal ettiği Edirne-Segedin Antlaşması'nın metni asılıydı. II. Murat'ın bu savaşta çok başarılı bir strateji uyguladığı bilinmektedir.

Haçlı ordusunun sol tarafında bataklıklar yer almaktaydı. II. Murat savaş alanının avantajını kullanmak için baskın stratejisi kullanmıştır. Güneydeki bataklıkları hesaba katarak sağ kanadının savaş sırasında çevrilmesinin ihtimalini ortadan kaldırmak ve Haçlıları tam bir çembere almak için Haçlıların tek çıkış yolu olan Varna'nın kuzey yoluna 5.000 kişilik bir kuvvet koyarak tam imha düzeni almıştır. Bu düzen Haçlıları psikolojik olarak sarstı. Ama II. Murat yolu tutan kuvvetleri çarpışmalar süresince savaşa sokmadı. Ancak Osmanlı Ordusu'nun en zorlandığı anda bu kuvvetleri çağırdı. Kuzey yolunu boşaltarak dengeyi kendi lehine çevirdi. Haçlılara "Kaçış yolunuz var." mesajı vererek, kaçmaya eğilimli Haçlı askerlerini savaş alanından kaçışa özendirerek bir taşla iki kuş vurmuş oldu.

Haçlı ordularının başında Macar kralı Hunyadi Yanos, Leh kralı Ladislas, Papalık şövalyeleri olan Kardinal Çesarini, Franko, Varadin ve Erlan piskoposları bulunuyordu. II. Murat ise ordusunu kademeli olarak düzenlemiş, Rumeli beylerbeyi Turhan Bey'i Rumeli askeriyle sağa, Anadolu beylerbeyi Karaca Bey'i askeriyle sol tarafa yerleştirmişti. İstanbul'dan getirdiği yeniçeri askerlerini ise bizzat kendi kumandası altında orta kısıma yerleştirmişti.
Savaş başladığında önce Haçlı ordusunun şiddetli saldırısı sonucu Osmanlı ordusunda bir panik havası ortaya çıktı. Haçlı orduları zırhlıydı ve daha az kayıp veriyorlardı. Bu durum Osmanlı ordusunu zor durumda bırakıyordu. Hunyadi Yanos ordusunu disiplinli bir şekilde yönetmekteydi. Osmanlı ordusunun yenilme belirtileri göstermesi üzerine Macar Kralı Ladislas, savaşın başarısını tamamen Hunyadi Yanoş'a bırakmamak için yerinden ayrılarak
savaşa katıldı. Osmanlı ordusu merkeze doğru saldıran Haçlı ordusunu geri çekmek için yanlara doğru açıldı ve ortada kalan Haçlı ordusu bu şekilde Osmanlı ordusunun şiddetli saldırıları sonucu yenilgiye uğradı.
Macar kralı Ladislas savaş sırasında başına aldığı bir balta darbesi sonucunu yaşamını yitirdi. Ölen kralın başını yeniçeriler II. Murat'a getirdiler. II. Murat ölen kralın başını yeminini bozduğu Edirne-Segedin Antlaşmasının yanında teşhir ettirdi. II. Murat tam imha stratejisini kuvvetlerinin çok yıpranmaması için iki kademe olarak düzen yaptığı Kosova Savaşına taşımıştır. Tam sonucu da elinde sağ kalan tecrübeli komutanlarla bu savaşta almıştır.
Bazı kaynaklara göre II. Murat savaş alanını gezerken yanındaki yardımcılarına sorar: "Biz bu savaşı nasıl kazanabildik?" Yanındaki vezirlerden biri: "Hanım, şu yerde yatan keferelerde bir tek ak sakallı ihtiyar yok. Biz ihtiyarlarımız yüzünden kazandık,onlar ise ihtiyatsızlıkları yüzünden kaybettiler." cevap verir.
Savaş kazanılmasına karşılık Osmanlılar için çok zor geçmiştir. Bunun nedeni Haçlı askerlerinin hepsinin tepeden tırnağa, savaş atları dahil kalın zırhlarla donatılmış olmasıydı. Varna'da 50.000 tam zırhlı Haçlı askerin öldürülmesine karşılık bu sayıdan çok daha fazla Osmanlı askeri yaşamlarını kaybetti. İşte bu sayı kaybı II. Murat'ı savaşı iki kademeli olarak Kosova'ya taşımasına neden olmuştur. Haçlıların sayısı yaklaşık 120.000 kişi idi. Ve savaş alanından kaçan Haçlı askeri sayısı ise 70.000 civarındaydı.

Savaşın sonuçları


  • Varna Savaşının yapıldığı yerde savaşta ölen kral Ladislas'ın onuruna yapılmış anıt
  • Varna Savaşı tarihin en büyük savaşlarından biridir. Bu savaştan sonra ismini kurtarmak isteyen Hunyadi Yanoş tekrar ordularını toplayarak, kendisine katılmak istemeyen Sırbistan'ı işgal edip Tuna'yı geçecek ve Kosova Meydan Muharebesinde Osmanlı ordusu ile tekrar karşılaşacaktı.
  • Mora ve Bulgaristan Osmanlı Devleti'ne bağlandı.
MsXLabs.org & OT
Son düzenleyen Safi; 18 Ocak 2017 16:05
Şeytan Yaşamak İçin Her Şeyi Yapar....
asla_asla_deme - avatarı
asla_asla_deme
VIP Never Say Never Agaın
23 Mart 2010       Mesaj #4
asla_asla_deme - avatarı
VIP Never Say Never Agaın
Kutsal kitaplari olan Incil üzerine yemin etseler bile kendilerine göre "dinsiz olan Müslümanlar" söz konusu olunca bu yeminin geçerli sayilmayacagi anlayisini gelenek haline getiren Hiristiyanlar, Varna Savasi ile bu geleneklerini devam ettirmis görünmektedirler. Zira Osmanlilar ile Hiristiyan müttefikler arasinda imzalanan baris antlasmasi, daha mürekkebi kurumadan bu müttefikler tarafindan bozulmustu.

Sultan Ikinci Murad ile Macaristan ve Lehistan Krali Vladislas arasinda 10 yil için yapilan mütareke, alti hafta geçmeden bozuldu. Incil üzerine yapilan yeminden henüz 10 gün geçmemisti ki, Papa'nin vekili Kardinal Julien Sezarini, kral ile krallik meclisi üyelerine, Osmanlilarla imzalanmis olan antlasmanin bozulmasi ve Eylül'ün ilk günü Orsova'nin kusatilmasi için ekanim-i selâse (Teslis, üçlü ilâh sistemi) ve Hz. Meryem ile azizlerden Etyen ve Ladislas üzerine yemin ettirir.

Hiristiyan dünyasini böyle bir antlasmayi bozmaya yönelten firsat, Sultan Murad gibi tecrübeli bir hükümdarin hükümdarliktan çekilerek, devletin basina çocuk yasta bir kimsenin getirilmesi idi. Bu saltanat degisikligi, Türklerin, Balkanlar'dan atilmasi için uygun ve kaçirilmaz bir firsatti. Bu firsatin degerlendirilmesi gerekiyordu. Bunun için de, yapilan yeminin hiç bir mânâ ifade etmeyecegi, bizzat din adamlari tarafindan belirtilmeliydi. Nitekim bu da yapildi. Bu arada Karamanoglu Ibrahim Bey fiilen bir sey yapamiyorsa da vaziyetin müsaid oldugunu müttefiklere bildirmesi, Bizans Imparatorunun Papa'yi tesvik etmesi ve sarayinda bulunan Osmanli hanedanina mensup sehzade Orhan'i (Çelebi Sultan Mehmed'in oglu) Çatalca taraflarina salivererek saltanat iddiasiyla onu ortaya çikarmasi, durumu nazik bir safhaya sokmustu. Çünkü Osmanli yönetimi böyle bir sey beklemiyordu. Zira yapilan antlasma, bagli kalinmasi gereken bir yemindi. Kime karsi ve hangi sartlarla olursa olsun bozulmamasi gerekirdi. Fakat Haçli ordusu yeminine bagli kalmadigi için böyle bir savas vuku bulmustu. Dukas'in ifadesine göre antlasmanin bozulmasini anlamakta güçlük çeken Sultan Murad, Hammer'in de belirttigi gibi, savas esnasinda "düsmanlarin hainliklerini kendi askerlerine göstermek istiyormus ve yemininden dönenleri cezalandiran Cenâb-i Hakk'in, himayesini bekliyormus gibi, Hiristiyanlarin bozmus olduklari antlasmayi, hendegin kenarina dikilen bir mizragin ucuna astirmisti."

Türkleri bütünüyle Balkanlar'dan uzaklastirmak için gereken tedbirlere bas vuran Papa, Anadolu'daki Türklerin Rumeli'ye geçmelerini önlemek için Çanakkale Bogazini kapatmak üzere Kardinal Françesco Gondolmieri komutasindaki donanmadan da uygun mektuplar aliyordu. Bu da savasin yeniden baslamasi için bir firsatti.
Papanin, donanma komutani olan Kardinal Françesco Gondolmieri, Anadolu'dan Rumeli'ye kuvvet geçirilmeyecegini temin ediyordu. Bu vaziyet karsisinda artik Türklerin isi bitiriliyor ve Balkanlardan çikarilacaklarina kesin gözle bakiliyordu. Haçlilarin, basarili komutani Jan Hunyad'm, Türklerden alinacak Bulgaristan'a kral olacagi da vaad ediliyordu. Böylece, baslangiçta antlasmayi bozmanin ve yeniden Osmanlilarla bir harbe girmenin taraftan olmayan Jan Hunyad, fikrinden caydirilmis oluyordu.

Edime-Segedin muahedesinin bozulmasi üzerine, Macar, Bohemya, Eflâk, Hirvat, Polonya ve Alman milletleri ile Papa taraftarlari da dahil olmak üzere büyük bir ittifak kurulmustu. Gizlice donanma vermek suretiyle Venedikliler de bu ittifaka dahil olmuslardi. Osmanlilar'in üst üste maglubiyetleri, Venedikliler'i parsayi toplamak ümidine kaptirmisti. Sayet Osmanlilar maglub olurlarsa ki buna kesin gözü ile bakiliyordu Gelibolu, Selânik ve Karadeniz sahilindeki bazi yerler, bunlara verilecekti. Bununla beraber Venedikliler, Papa'ya verdikleri gemilerine kendi bayraklarini degil, Papalik ve Burgondiya bayraklarini çekmislerdi. Böylece güya Osmanlilar'a karsi tarafsiz kaldiklarini göstereceklerdi. Osmanlilar'a vergi veren Raguza (Dubrovnik) Cumhuriyeti de Macarlarla birlikte hareket ederek harbin sonundaki taksimde Avlonya ile Kanina'yi almak istiyordu. Bizans Imparatoru, müttefiklerin galibiyetinden istifade edecegini ümid etmekle beraber, Osmanlilar'dan çekindigi için sureta pek istekli görünmüyordu. Bununla beraber Imparator VIII. Ioannis, Macar Krali ve diger hiristiyanlara bas vurup Karamanoglu'nun isyanindan dolayi müttefiklerin acele sefere çikmalarini istemisti. Bu siralarda akd edilen Edirne muahedesi üzerine, 30 Temmuz 1444 tarihli ikinci bir mektupla Türklerin çok zor durumda olduklarini bildirerek bir an önce harbe baslanmasini israrla tavsiye ediyordu. Bu hareketi ile harbe girmeden ve burnu kanamadan bir hisse almak istiyordu.

Muahedenin bozulmasindan sonra derhal taarruza geçilmedi. Böylece bir açikgözlük veya hile daha yapiliyordu. Zira, muahedenin bozulmus oldugundan haberi olmayan Osmanlilar'in, antlasma geregince Sirplara terk edecekleri yerlerin verilmesi bekleniyordu. Gerçekten de muahedeye bagli olan Osmanlilar, antlasma geregi Sirplardan aldiklari yerleri geri verdiler. Ancak bundan sonra Eylül ayinda Birlesik Haçli ordusunun taarruzu baslayacakti. Müttefikler, baslarinda Kral Vladislas oldugu halde harbe girmeyen Sirp despotunun (muahededeki yeminini bozmayacagini söyleyen Sirp despotu, Osmanli Devleti'ni de durumdan haberdar etmisti) topraklarina girmeyerek Orsova'dan Tuna nehrine geçip Vidin'e gelirler. Burayi yaktiktan sonra Nigbolu'da Eflâk voyvodasi Vlad Drakul'un kuvvetleri ile birleserek Tuna boyunca yürüyüp Sumnu'ya ulasirlar. Geçtikleri yerlerde müdafaasiz köyleri ve hatta kiliseleri yagmalayarak Sumnu'yu aldiktan sonra Pravadi yolu ile Vama önünde belirdiler. Osmanlilarin, Tuna nehrinde isletilmek üzere Kamçik nehri agzinda yaptiklari yirmi sekiz nehir gemisi de, bu kuvvetler tarafindan yakilir.

18-22 Eylül'de Tuna'yi asip Varna yakinlarina gelen bu güçlü ordunun meydana geçirecegi tehlikeden endiseye düsen Osmanli devlet ricali, durumun vahemetini kavradiklarindan basta vezir-i a'zam Çandarli Halil Pasa olmak üzere diger devlet adamlarinin telkini ile II. Mehmed, babasini baskomutan olmak üzere Edirne'ye davet eder. Cebe Ali (Veya Kassaboglu Mahmud Bey), tehlikenin büyüklügünü anlatmak üzere Sultan Murad'a gönderilir. Cebe Ali'nin tesirli konusmasi üzerine Murad Bey, yaninda kirk bin Anadolu askeri ile Edirne'ye dogru yola çikar. Bu esnada Çanakkale Bogazi Haçli donanmasi tarafindan tutuldugu için oradan Rumeli'ye geçme imkâni bulamaz. Sultan Murad, düsmani sasirtmak için küçük bir kuvvet gönderip kendisi sür'atle Istanbul Bogazina gelip Güzelcehisar (Anadolu Hisari)'dan Rumeli'ye geçer. Koordineli bir sekilde hareket eden Osmanli birliklerinden biri bogazin Anadolu tarafina geldigi zaman Veziri A'zam Halil Pasa komutasindaki bir diger birlik, toplarla Anadolu Hisari'nin karsisina gelip geçis için gerekli emniyet tedbirleri almisti. Her bir nefer için bir duka altin verilmek suretiyle Ceneviz gemileri ile karsi sahile geçen Osmanli ordusunun geçis haberi, düsman birlikleri arasinda telasa sebep olur. Sultan Murad'in, bogaz geçisini engellemek isteyen iki Bizans gemisinden biri, topla batirilirken digeri yarali olarak kaçip kurtulur.

Sür'atle Edirne'ye gelen Murad, oglu Mehmed ve vezir-i a'zami orada birakarak ordu komutani sifatiyla Varna önlerine gelmis olan Haçlilar üzerine gider.
Murad Bey, Varna önlerine geldigi sirada düsmanin ileri hareketini yakindan takib eden Rumeli Beylerbeyi Sehabeddin Pasa, esas orduya katilir. Harp düzenine göre Osmanli ordusunun sag kolunda Anadolu Beylerbeyi Karaca, sol kolunda da Rumeli Beylerbeyi Hadim Sehabeddin Pasalar (bazi kayitlarda sol kolunda Turahan Bey bulunmustur) bulunuyorlardi. Merkezde de bas komutan olarak II. Murad vardi. Daha önce de temas edildigi gibi merkez cephesinin önüne bir mizrak ucuna takilmis olarak Segedin muahedenhamesi dikilmisti. Ordunun gerisi tahkim edilmediginden sarilma tehlikesi vardi. Merkezde yeniçerilerin önünde kaziklarla korunmus bir hendek bulunuyordu.

Müttefiklerin, Ulahlar ve bes bölük Macar'dan meydana gelen sol kanadi, Varna batakliklari ile muhafaza altina alinmisti. Sag kol ise açik ovaya ve sehre dogru düsmüstü. Burasi açik ve tehdide mamz oldugundan Macar kuvvetleri tamamen burada toplanmislardi. Siyah bayraklari altinda Kardinal Jülyen Sezarini komutasindaki kuvvetler bu kolda idiler. Kral Vladislas, merkezde Sen Jorj sancagi altinda bulunup elli süvari ile koruma altina alinmisti. Baskomutan Hunyad ise hemen hemen her tarafta görülüyordu.

Her iki tarafin sahip oldugu insan gücü, kesin olarak belli degilse de düsman kuvvetlerinin Türk kuvvetlerinden daha fazla oldugu bir gerçektir. 28 Receb 848 (10 Kasim 1444) Sen Marten yortusuna tesadüf eden Sali günü baslayan Varna Savasi, Haçlilarca ugurlu sayilan bir günde oldugu için sevince sebep olmustu. Bununla beraber, Hiristiyanlari büyük bir korkuya sevk eden bir hadisenin de cereyan ettigini belirtmek gerekir. O anda patlak veren siddetli bir kasirga, kralinki hariç olmak üzere Haçli ordusundaki bütün bayraklari savurup atmisti.

Muharebe baslar baslamaz Jan Hunyad, Osmanli ordusunun Karacabey komutasindaki sag koluna hücum ederek püskürtür. Sol kola yüklenen Eflâk kuvvetleri ise bu kolu bozguna ugratirlar. Hatta yandan padisahin bulundugu ordu merkezine dogru yürüdülerse de sonradan püskürtülürler. Ordunun gensinin iyice tahkim edilmemesinden dolayi (burada agirliklar ve develer bulunuyordu) bu kisim da tehdid altinda idi. Sag ve sol kollar dagilmis olduklarindan ordu merkezinde yalniz hükümdar, maiyeti ve kapikulu askerleri kalmisti. Fakat Sultan Murad telas göstermeyerek yerinde duruyor ve komutayi birakmiyordu.
Osmanli ordusunun sag ve sol kanatlarinin bozuldugunu gören Macaristan krali Ladislas, kendini tutamayarak heyecana kapilir ve Polonya kuvvetleri ile birlikte Osmanli ordusu merkezine ve padisahin üzerine hücum ederek sancaklarin bulundugu yere kadar gelir. Hükümdarlarinin büyük bir tehlikeye maruz kalacagini gören yeniçeriler, büyük bir gayretle savasip merkezden içeriye giren düsman kuvvetlerini çevirirler. Tam bu esnada Timurtas adli bir yeniçeri, kralin atinin ayagina bir balta vurarak onu ati ile birlikte yere düsürür. Kralin düstügünü gören Koca Hizir adinda bir yayabasi (Yeniçeri bölük komutani), hemen kosup kralin basini keser. Kesilen basi bir mizragin ucuna takip yüksek sesle baginp kralin öldügünü söyleyince Polonya kuvvetleri dagilip kaçmaya baglarlar. Büyük bir kismi da kaçamayarak öldürülür. Bu sirada Osmanlilar'in sol kolunu çevirmekte olan Jan Hunyad, sür'atle yetiserek vaziyeti düzeltmeye çalisip, "biz, kral için degil, dinimiz için vurusmaya geldik" dediyse de basarili olamaz. Kralin öldügünü duyan Osmanli birliklerinin daha bir azimle geri döndüklerini görünce toplayabildigi kadar askeri ile kaçmaya baçlar.

Varna muharebesinde Anadolu Beylerbeyi Karaca Pasa ile Kara Timurtas Pasa'nin torunu Umur Bey'in oglu Osman Bey sehid olmuslardi. Düsman ordusunda ise Kral Ladislas ve muahedenin bozulmasinda birinci derecede rol oynayan Kardinal Julyen Sezarini ölmüslerdi. Bazi kaynaklarda (Sahavî, et-Tibru'l-Mesbûk fî Zeyli's-Süluk, Ayasafya Ktb., nr. 3113, s. 191) Osmanlilarin bu savasta on bin kadar sehid verdikleri belirtilmektedir. Düsmanin telefati ise bundan daha fazla idi.
Sultan Murad, kazandigi bu önemli zaferden sonra, güvendigi adamlarindan biri olan Azeb Bey'le savas alanini gezip düsman ölülerini görünce:
  1. Sasilacak sey degil mi? Bütün bu delikanlilar arasinda bir tane ihtiyar yok, der. Bu söz üzerine Azeb Bey ona su cevabi verir
  2. Eger aralarinda yaslica bir kimse olsaydi, böyle delice bir harekette bulunmazlardi."
Osmanlilar, bu savaçta külliyetli miktarda savas ganimeti elde ettiler. Degerli esya ile dolu ikiyüz elli araba, galip gelen Osmanlilar'in eline geçmisti. Bu da gerçekten büyük bir ganimet idi.
Müslümanlarin, Avrupa'daki varliklarinin devam edip etmemesi bakimindan bir dönüm noktasi olan Varna savasindan sonra, zaferi müjdelemek üzere belli basli sehirlerin kadilarina ve Islâm hükümdarlarina fetihnâmeler gönderildi. Sultan Murad, bu savasta esir alinan düsman askerlerinden bir kismini ve nasil demirden adamlari yendigini daha iyi anlatabilmek için Macar asilzâdelerinin giydigi zirhlarla donatilmis yirmi bes esiri, Misir Sultani Melik Zahir Çakmak'a gönderdi.
II. Murad, bozulmasin diye bal içinde muhafaza edilen kralin basini zaferinin bir nisanesi olarak Bursa valisi Cebe Ali'ye göndermisti. Bursa halki, kalabalik bir topluluk halinde bu zafer nisanesini karsilamaya çikar. Nilüfer suyunda yikanan bu bas, bir mizrak ucunda sokaklarda dolastirildi. Böylece, daha önceki savaslarda meydana gelen maglubiyetler yüzünden moralleri bozulmus olan halka moral verilmeye çalisilir.

Murad Bey, savasi müteakip Edirne'ye dönünce vezirlerinin de istegi üzerine bir müddet daha orada kalir. Zira tehlike henüz tam anlamiyla ortadan kalkmis degildi. Bir müddet sonra tehlikenin tamamen kalktigini gören Murad Bey, oglunun mevkiini sarsmamak için, yaninda Sarabdar Hamza Bey ile Iskender Pasa oldugu halde Manisa'ya çekilir. Manisa'daki ikameti müddetince kendisine Saruhan, Aydin ve Mentese sancaklarinin geliri tahsis olunur. Âdeta, tahttan ikinci bir feragat anlamina gelebilecek bu fedakârliga ragmen Murad Bey'in, Varna galibi olarak büyük bir söhret kazandigi anlasilmaktadir.

MsXLabs.org & OT
Son düzenleyen Safi; 18 Ocak 2017 16:07
Şeytan Yaşamak İçin Her Şeyi Yapar....
Daisy-BT - avatarı
Daisy-BT
Ziyaretçi
19 Haziran 2010       Mesaj #5
Daisy-BT - avatarı
Ziyaretçi
Varna Savaşı:
( 1444 )
  • Osmanlı Devleti ile Haçlılar arasında yapılmıştır.
  • Çanakkale Haçlılar tarafından tutulmuştu.
  • Cenevizlilere para vermek koşulu ile Osmanlı ordusu Rumeli'ye geçirilirdi.
  • Yapılan savaşta Haçlı ordusu bozguna uğratıldı.
  • Bu savaş Haçlıların İstanbul'u kurtarmak için yaptığı son seferdir
BEĞEN Paylaş Paylaş
Bu mesajı 1 üye beğendi.
Son düzenleyen Safi; 18 Ocak 2017 16:07
asla_asla_deme - avatarı
asla_asla_deme
VIP Never Say Never Agaın
27 Eylül 2010       Mesaj #6
asla_asla_deme - avatarı
VIP Never Say Never Agaın

Varna Savaşı (Varna Zaferi)

10 Kasım 1444’te Varna’da yapılan Osmanlı-Haçlı muharebesi. Sultan İkinci Murad Hanın Rumeli fetihleri sonunda, Macaristan ve Lehistan ile 12 Temmuz 1444 tarihinde imzalanan Segedin Antlaşması, on yıllık bir sulh devresi getiriyordu. Sultan Murad Han, sulh devresinden istifadeyle, veliaht Mehmed’in (Fatih) idaresini görmek için, yorulduğunu ileri sürerek saltanattan çekildi. Oğlu Sultan İkinci Mehmed Han, on üç yaşında Osmanlı tahtına geçti. Osmanlı tahtına tecrübesiz zannettikleri birinin çıktığını öğrenen Haçlılar, hazırlığa giriştiler. Fırsatı kaçırmak istemeyen Bizans İmparatoru ile Venedik senatosu, Osmanlılar'ı Rumeli’den çıkarmanın zamanının geldiği iddiasıyla, Macar kralı Vladislas’a yeminini bozdurdular.

Bizans imparatoru, kardinal Çesarini ve Macar kralı Vladislas, Haçlı seferi için hazırlıklara başladılar. Yaptıkları plâna göre; Haçlı gemileri, Çanakkale ve Karadeniz boğazını tutacaklar, Anadolu’da bulunan Sultan İkinci Murad’ın Rumeli’ye geçmesine mâni olacaklar ve zincirleme savaşlarla yorulmuş ve çocuk yaştaki Sultan İkinci Mehmed’in kumandasında olan Osmanlı ordusunu kolayca imha edeceklerdi.

Kısa zamanda hazırlanan Haçlı ordusunu; Macarlar, Lehli, Ulah, İtalyan, Çek, Litvanya, Hırvat, Alman, Fransız ve Venedik kuvvetleri teşkil etmekteydi. Venedik, müttefik ordularına kuvvetli bir donanmayla yardım edecekti. Eflak ve Boğdan voyvodalıkları da mühim kuvvetlerle müttefiklere katılmışlardı.
Hıristiyan müttefiklerin harp ilanı ve giriştikleri hazırlıklar, Osmanlılar tarafından haber alınınca, Edirne’de endişeli bir hava esmeye başladı. Edirne’de toplanan saltanat şûrâsında, alınacak tedbirler düşünüldü ve ordunun başında tecrübeli bir hükümdarın bulunmasına karar verildi. Sadrazam Çandarlı Halil Paşa'nın isteğiyle, İkinci Mehmed Han, babasını başkumandan olarak ordunun başına davet etti.

Sultan Murad Han, oğlunun davetine uyarak süratle Anadolu askerini topladı. O sırada Papa ve Venedik gemileri Çanakkale boğazı önünde toplanmış, Türklerin şimdiye kadar kuvvetlerini Rumeli’ye naklederken kullandıkları Çanakkale boğazı yolunu kesmişlerdi. Buradan Rumeli’ye geçmek imkânsızdı. Murad Han, Çanakkale tarafına az bir kuvvet gönderip düşmanı yanıltarak, süratle İstanbul boğazına (Anadolu Hisarı’na) geldi. Sadrazam Halil Paşa, yeniçeri, topçu, cebeci ve Rumeli askeriyle İnceğiz’de bekliyordu. Sultanın boğaza ulaştığını haber alınca, bugünkü Rumeli Hisarının bulunduğu yere geldi ve yanında getirdiği topları yerleştirdi. Böylece tarihte ilk defa İstanbul Boğazı, top ateşiyle kontrol altına alındı. Sultan Murad Han, derhal, maiyetindeki 40 000 kişilik Anadolu askerini, topçunun himayesinde, asker başına bir duka altını vermek suretiyle Ceneviz gemileriyle karşıya geçirdi. Bizanslılar, İstanbul surları yakınından sancak ve bayraklarını dalgalandıra dalgalandıra ilerleyen Osmanlı ordusunu seyretmekten başka bir şey yapamadılar.

20 Ekim 1444 tarihinde Rumeli’ye ayak basan Sultan Murad Han, bu geçişin emniyetle başarılmasında hizmeti dokunan topçu kumandanı Saruca Paşaya ihsanlarda bulundu. Geçişi Edirne’ye bildirmek için kapıcıbaşı ile Muhtesibzâde acele yola çıkarıldı. Murad Han, Edirne’ye yaklaşınca, devlet adamları ve halk tarafından karşılandı. Fakat Edirne’ye girmeyerek şehrin dışında konakladı. Sultan Mehmed ve vezîriâzam Halil Paşayı Edirne’nin muhafazasına bırakıp süratle Varna üzerine yürüdü.
Macar Kralı Vladislas da sefer hazırlıklarını tamamladıktan sonra, 1 Eylül 1444 tarihinde Segedin’den hareket ederek 16 Eylül’de Orsova’ya vardı. Meşhur Macar komutanı Jan Hunyad 4000 seçme zırhlı süvariyle burada asıl kuvvetlere iltihak etti.
Orsova’da yapılan toplantıda Jan Hunyad, Haçlı ordusunun başkumandanlığına getirildi. Ayrıca ordunun harekât plânı kararlaştırıldı. 18-22 Eylül’de Tuna’yı aşan Haçlı kuvvetleri 24 Ekim’de Yenipazar’a girdiler ve şehirdeki Müslümanları kılıçtan geçirdiler. 26 Ekim 1444 günü Şumnu, Tırnova, Prevadi, Retric, Mihaliç’te de aynı katliamı yaptılar. 9 Kasım 1444 günü Varna önüne gelen Haçlı ordusu, şehrin güneyindeki Galatahisar, Makropolis, Kavarna köylerini ele geçirdi ve Varna’nın kuzey bölgesinde ordugâhını kurdu.

Haçlı ordusunun sol kanadı, Varna bataklıklarıyla çevriliydi ve bu cenahta Ulahlarla bir kısım Macarlar bulunuyordu. Sağ cenah tamâmen açık bulunduğundan Macarların hemen bütün kuvvetleri bu taraftaydı. Siyah Macar bayrağı, Erlau piskoposunun muhafazasına verilmişti. Alemdar, Franko idi. Ordu kuvvetleri, meşhur kardinal Çesarini, Franko ve Erlan piskoposunun arasında taksim edilmişti. Varadin piskoposu, ordunun arkasını, eşya ve top mühimmatını muhafaza etmekteydi. Kral Vladislas ortada yer aldı.

Haçlıların bu nizamına mukabil Osmanlı ordusunun başkumandanı Sultan Murad Han, kademeli olarak tertibat aldı. Kuvvetlerin en mühim kısmını iki sıra üzerine yerleştirdi. Harp, Rumeli’de olduğundan, usul gereğince Rumeli beylerbeyi Turhan Bey, Rumeli askeriyle sağda, Anadolu beylerbeyi Karaca Bey de, Anadolu askeriyle sol cenahta yerlerini aldılar. Osmanlı ordusunun başkumandanı Murad Han da yanında yeniçeriler olduğu halde ortada üçüncü sırayı teşkil eden bölümdeydi. Muharebe idare yeri, biraz yüksekçe bir tepe üzerinde kurulmuştu.
Sultan Murad Han, Varna Sahrasında saf tutan Haçlı ordusuyla muharebeye başlamadan evvel iki rekat namaz kıldı ve şöyle dua etti: “İlâhî! Mümin kullarını, benim günahımın çokluğundan ötürü küffâr elinde zebûn etme. İlâhî! Habîbinin hürmeti için ümmetini sen sakla ve sen mansûr ve muzaffer eyle.”

Tarihin en mühim meydan muharebelerinden biri olan Varna Muharebesi, 10 Kasım 1444 sabahı Osmanlı askerinin "Allah Allah" nidalarıyla başladı. Murad Han, azabları ve akıncıları düşmanın en zayıf tarafı olan sağ kanada doğru sürdü. Öğleye doğru savaş şiddetlendi. Düşman başkumandanı Jan Hunyad, yanına Eğri piskoposunun alayını da alarak sağ kanat üzerine yüklenen Türklere karşı taarruza geçti. Haçlı süvarileri, zırhlı olduğu için az telefat veriyor, Türkler bu yüzden müşkül vaziyete düşüyordu. Kardinal Jülyen Çesarini’nin alayları taarruza kalkınca, Osmanlı akıncı ve azabları gerilemeye başladı. Karaca Bey kumandasındaki Anadolu sipahileri, derhal Jan Hunyad’ın tarafına doğru taarruza geçtiler. Bu hücum karşısında Hırvatlar gerilemeye başladı. Düşmanın sağ kanadı çökmeye yüz tuttu. Haçlıların bir kısmı Varna’ya doğru şehir kapılarına kadar çekildiler.

Sağ kanat kuvvetlerinin müşkül vaziyete düşerek gittikçe eridiğini gören Jan Hunyad, Kral Valdislas’ın kumandasındaki alayları da alarak Bosna piskoposu ile birlikte ileri atıldı. Bu şiddetli saldırılar karşısında, Osmanlı sol cenahı geriledi. Bu sırada, sol kanat kumandanı Karaca Paşa şehit düştü. Anadolu sipahileri de savaş meydanından dışarı itildi. O sırada sol cenahla merkez bölümü arasında meydana gelen boşluktan içerilere ilerleyen düşman kuvvetleri, yeniçerilerin tuttuğu hatta kadar sokuldular ve taarruzlarının en şiddetlisini, Osmanlı karargâhına yönelttiler. Mevkiini azim ve metanetle koruyan Murad Han, muhar****** aldığı şekle göre askerinin harekâtına ustaca müdahalelerde bulunarak, fazla zaman kaybetmeden cephenin sıkışan kısımlarını düzeltebilme kudretini gösterdi.

Öbür taraftan, Haçlı ordusunun tekmil kuvvetlerini muhar****** seyrine ve ihtiyacına göre kullanmak isteyen Jan Hunyad, Kral Vladislas’ın kendisinden haber almadan müdahalede bulunmamasını istemişti. Fakat savaşın Haçlılar lehine gelişmesi üzerine, kazanılacak zaferin şerefini tamamen Jan Hunyad’a kaptırmak istemeyen Vladislas ise, ondan habersiz, ihtiyattaki mevkiini terk ederek işe müdahale etti. Bu sırada Jan Hunyad’ın Osmanlı ordusunun merkezine doğru ilerlediğini gören Murad Han, yeniçerileri yanlara doğru açarak düşmanı boşluğa çekti. Boş alana taarruz eden Haçlı birlikleri arasında Macar kralı ve emrindeki alaylar da vardı. Haçlılar kısa bir süre sonra kuşatma çemberinin içine girdiklerini anladılar.

Düşman kıskaç arasına alınınca, çok şiddetli bir taarruza geçildi. Yeniçeriler, zafere ulaşmak şevk ve heyecanıyla katî hücuma geçtiler. Bu arada Kral Vladislas, bir balta darbesiyle yere düşürüldü. Bir yeniçeri yetişerek kralın başını kesti ve Sultan Murad’a götürdü. Vladislas’ın başı, bir mızrağın ucuna geçirilerek, yeminine rağmen bozduğu muahede nüshasının asılı olduğu mızrağın yanına dikildi. Macar kralının ölümü ve teşhir edilen başı, Haçlı ordusunun maneviyatını bozdu. Jan Hunyad’ın çabalamaları, bozgunu durduramadı. Sabahtan başlayan muharebe, ikindi vakti sona ermişti.

Jan Hunyad muhar****** kaybedildiğini anladığı vakit, ordusuna haber vermeden, yanındaki Ulahlarla birlikte geri çekildi ve Karadeniz’in kuzey kısmını takip ederek kaçmaya muvaffak oldu. Davud Paşa kumandasındaki Osmanlı kuvvetleri, Jan Hunyad’ı iki gün takip ettilerse de yakalayamadılar.
Erlau ve Grosvaradin piskoposları ile ahitnamenin bozulmasına sebep olan papa vekili kardinal Çesarini, ölüler arasında olup, düşmanın kaybı, 65 000 civârındaydı.

Kralın kıymetli eşyalarıyla dolu 250 araba, Türklerin eline geçti. Bu muharebede Osmanlı ordusu, 15 000 şehit verdi.
Zaferi müteakip Müslüman hükümdarlara fetihnameler yazıldı. Bütün İslam âlemi, Osmanlının zafer sevincine katıldı.
Tarihte büyük neticeler doğuran harplerden olan Varna Zaferiyle, Balkanlarda, Osmanlının güç ve kuvvetine karşı koyacak bir kuvvet kalmadı. Lehistan ve Macaristan, Kral Vladislas’ın ölümüyle, bir daha birleşememek üzere ayrıldı ve Baltık kıyısından Adriyatik Denizine kadar uzanan Lehistan-Macaristan Devleti ortadan kalktı. Varna Muharebesi; Bizans’ın, Balkanlardan ve Avrupa’dan ümidini kesmesine ve yıkılacağı günlerini beklemesine sebep oldu; İstanbul’un fethine zemin hazırladı.
BEĞEN Paylaş Paylaş
Bu mesajı 1 üye beğendi.
Son düzenleyen Safi; 18 Ocak 2017 16:08
Şeytan Yaşamak İçin Her Şeyi Yapar....
Safi - avatarı
Safi
SMD MiSiM
18 Ocak 2017       Mesaj #7
Safi - avatarı
SMD MiSiM
Varna Savaşı
OsmanlIların Bulgaristan’ da Varna yakınlarında birleşik Haçlı ordusunu bozguna uğrattığı savaş (10 Kasım 1444).

Bu zafer Osmanlı Devleti’nin Balkanlardaki durumunu güçlendirmiş ve genişlemesine olanak sağlamış, ayrıca Konstantinopolis’in (İstanbul) OsmanlIların eline geçmesini önleme çabalarını sonuçsuz bırakmıştır.

II. Murad ile Macaristan kralı I. Ulâszlö (aynı zamanda Polonya kralı III. Wladyslaw) arasında imzalanan Edirne-Segedin Antlaşması (Haziran-Temmuz 1444) 10 yıllık bir barışı öngörmekteydi. II. Murad’ın antlaşmadan sonra tahtını çocuk yaştaki oğlu II. Mehmed’e (Fatih) bırakarak yönetimden çekilmesini fırsat bilen papanın elçisi Kardinal Caesarini, I. Ulâszlö’yu OsmanlIlara karşı yeni bir sefer düzenlemeye ikna etti. Macaristan Edirne-Segedin Antlaşmasını tanımadığını duyurarak, Jânos Hunyadi komutasındaki ordusunu Osmanlı sınırına doğru harekete geçirdi. On bin Macar atlısından oluşan bu ordu, Eflâk, Sırp, Hırvat, Leh, Alman ve İtalyan birliklerinin katılmasıyla birleşik bir Haçlı ordusuna dönüştü.

Sınır komutanlarından gelen bilgileri Divan-ı Hümayun’da değerlendiren Osmanlı yöneticileri, öncelikle II. Murad’ın ordunun başına geçmesi için çaba harcadılar. II. Murad Yalova üzerinden Anadolu Hisan’na, oradan da karşı kıyıya geçerek Sadrazam Halil Paşa’yla buluştu. Ceneviz gemilerine ücret ödenerek Anadolu’daki Osmanlı birlikleri de aynı yolla karşıya geçirildi. II. Murad’ın komutasında yürüyüşe geçen Osmanlı ordusu Varna düzlüğünde Haçlı ordusuyla karşılaştı. Açık savaş durumu alan Osmanlı ordusunun merkezinde padişah, sağ kolunda Anadolu beylerbeyi Karaca Paşa ve sol kolunda da Rumeli beylerbeyi Hadım Şehabeddin Paşa bulunuyordu.

Macar ordusunun saldırısıyla başlayan savaşın başlangıcında birleşik Haçlı ordusu üstünlük sağladıysa da, Osmanlı ordusu iyi bir taktikle kısa sürede durumu lehine çevirdi. Savaş alanında öldürülen Ulâszlö’nun kesik başının bir mızrağın ucuna takılması üzerine, Haçlı askerleri panik içinde kaçışmaya başladı. Osmanlı ordusu, Haçlı ordusunu hemen tümüyle imha etti. Hunyadi ise savaş alanından kaçmak zorunda kaldı.

kaynak: Ana Britannica
SİLENTİUM EST AURUM

Benzer Konular

18 Mayıs 2012 / GusinapsE Osmanlı İmparatorluğu
10 Haziran 2012 / GusinapsE Osmanlı İmparatorluğu
17 Ocak 2017 / GusinapsE Osmanlı İmparatorluğu
31 Mayıs 2008 / GusinapsE Osmanlı İmparatorluğu
13 Haziran 2011 / volture Turizm