Arama

Rodos'un Fethi

Güncelleme: 7 Temmuz 2016 Gösterim: 4.610 Cevap: 2
GusinapsE - avatarı
GusinapsE
Ziyaretçi
1 Haziran 2006       Mesaj #1
GusinapsE - avatarı
Ziyaretçi

Rodos seferi

Ad:  rodos4.jpg
Gösterim: 2121
Boyut:  72.5 KB

Kanuni ’nin Saınt-Jean şövalyelerinin korsanlıklarına son vermek için adaya düzenlediği deniz ve kara ha rekâtı (1522). Fatih döneminden beri çe şitli eylemlerle Osmanlı devletinin başını ağrıtan Saint-Jean şövalyelerini ortadan kaldırıp adayı ele geçirmeye karar veren Kanuni, 60 bin azaptan ve 300 savaş gemisiyle 400 yardımcı gemiden oluşan bir donanmayı ikinci vezir Damat Mustafa Paşa’nın serdarlığında ve Kurtoğlu Muslihittin Reis'in komutasında Rodos'a gönderdi (4 haziran 1522). Öte yandan, kendisi de 100 bin kapıkulu askeriyle kara yolundan Marmaris’e giderek, oradan gemilerle adaya geçti (28 temmuz). Kara kuvvetlerinin de adaya çıkması üzerine sarp kayalar üstünde çok iyi berkitilmiş bir konumu olan Rodos kalesi hemen kuşatıldı (29 temmuz).
Sponsorlu Bağlantılar

Kanuni, kaleye ateş açtırmadan önce şövalyelere teslim olmalarını önerirken, kan dökülmesine meydan vermedikleri takdirde canlarıyla mallarının bağışlanacağı konusunda da güvence verdi. Ancak, 12 bin şövalyesiyle çeşitli hıristiyan devletlerinin buyruğuna verdikleri 60 bin askere güvenen Rodos şövalyelerinin üs tadıâzamı (Grand Maltre) Philippe Villiers de l’Isle-Adam, bu öneriyi yanıtlamak ge reğini bile duymadı Bunun üzerine lağım lar kazarak kaleye sızma girişimleri ve kaleden durmaksızın yinelenen çıkış hare ketleriyle yaklaşık 5 ay süren şiddetli savaşlar sonunda surlarda büyük gedikler açıldığını, bazı savunma konumlarının Türkler’in eline geçtiğini, 20 bin ölü ve yaralı veren askerlerinin artık dayanma gücü kalmadığını gören üstadıâzam Villiers, türk ordusu silah zoruyla içeri girmeden teslim olmak zorunluğunu duydu.

Böylece 10 günlük bir görüşme sürecinden sonra teslim antlaşması imzalandı (20 aralık 1522). Buna göre tüm şövalyelerle askerlerin eşya ve silahlarını alıp 12 gün içinde Rodos'la Rodos'a bağlı adaları (Onikiada) boşaltarak gitmeleri ve Saint-Jean haçlı devleti topraklarının Osmanlı imparatorluğu'nun bir parçası olması kabul edildi.

Bu arada, kentte papaz giysileri içinde yakalanan Cem Sultan'ın orta yaşlı oğlu Murat ve erkek çocuğu, padişahın buyruğuyla öldürüldü; eşiyle iki kızı da İstanbul'a gönderildi. Kanuni'nin huzuruna kabul edilen Rodos’un son üstadıâzamı Villiers de l’isle-Adam, padişahın elini öpüp ona 4 altın vazo armağan ederek vedalaştıktan sonra şövalyeleriyle birlikte limandaki gemilerine bindi ve Malta ada sının yolunu tuttu (1 ocak. 1523) Böylece türk egemenliğine geçen adada, Rodos' un camiye dönüştürülen büyük kilisesinde ilk cuma namazını kılan Kanuni, daha sonra Rodos'tan İstanbul’a doğru yola çıktı (2 ocak).


Son düzenleyen Safi; 7 Temmuz 2016 09:52
VictoRia - avatarı
VictoRia
Ziyaretçi
9 Şubat 2010       Mesaj #2
VictoRia - avatarı
Ziyaretçi

Rodos'un Fethi


  • Tarih: 1522
  • Bölge: Rodos
  • Sonuç: Osmanlı İmparatorluğu'nun zaferi
  • Taraflar: Hospitalier Şövalyeleri - Osmanlı İmparatorluğu
  • Kumandanlar: Viliers de I'sle Adam I. Süleyman Kurdoğlu Muslihittin Reis
Rodos'un Fethi, Osmanlı Padişahı I. Süleyman'ın, 1522 yılında bir donanma göndererek Rodos'u topraklarına katmıştır. Rodos'un fethi ile Rodos (Hospaliter) Şövalye Devleti Malta'ya sığınmıştır. Osmanlılar Ege ve Akdeniz'de güvenliği sağlaması kolaylaşmıştır. Rodos'u daha önce II. Mehmet (Fatih)'in orduları kuşatmış lakin alamamıştır. I. Selim'in de (Yavuz) kuşatmaya genelde olumsuz baktığı tarihçilerce bildirilir.
Sponsorlu Bağlantılar
Son düzenleyen NeutralizeR; 7 Temmuz 2016 16:37
Mira - avatarı
Mira
VIP VIP Üye
19 Şubat 2012       Mesaj #3
Mira - avatarı
VIP VIP Üye

Rodos'un FethiRodos'un Fethi


Rodos'un Fethi bilindiği gibi, Kanunî Sultan Süleyman'ın Akdeniz'de Osmanlı hakimiyetini kurmak için giriştiği büyük mücadelede, Rodos seferi ilk, Malta seferi ise son dönemi ifade eder. Dünya tarihinin esine ender rastladığı ünlü Pâdişahin saltanatının ikinci yılında Rodos'u ve ona bağlı bulunan adaları ele geçirmesi, Doğu Akdeniz'de Osmanlı hâkimiyetinin yerleşmesini sağladığı gibi, mücadelenin bundan böyle Orta ve Bati Akdeniz'e intikal ettirilmesi imkanını da sağlamıştı.
1309'dan beri Saint Jean d'Hospitaliers veya Saint-Jean de Jerusalem denilen şövalye tarikatının elinde bulunan Rodos adası ile civarındaki adalar, eskiden beri Osmanlıların ele geçirmek istedikleri önemli yerlerdi. Sultan Süleyman, Belgrad'ı almayı başardıktan sonra Osmanlı siyasetinin bu ikinci meselesini de halletmek istiyordu. Zira fethi zarurî kılan bazı sebepler vardı.
Ad:  rodos5.jpg
Gösterim: 992
Boyut:  59.8 KB

Buranın fethi, Osmanlı ülkesine yeni ilhak edilmiş bulunan Mısır, Suriye ve Doğu Akdeniz sahillerinin emniyeti bakımından önemliydi. Bunun için de Rodos ve ona bağlı olan diğer adaların Osmanlıların elinde bulunması gerekiyordu. Nitekim bu zorunlucu takdir eden Yavuz Sultan Selim, saltanatının son yıllarında, Şövalyeler üzerine yürümek için büyük çapta bir donanma hazırlamaya koyulmuş, ancak bu tasavvurunu gerçekleştiremeden hayata gözlerini kapamıştı. Hıristiyanlığın, Osmanlı hac, ticaret ve ulaşım yolu üzerinde, bu emniyeti tehlikeye sokabilecek tehlikeli kalesi durumundaki Rodos'ta bulunan şövalyeler, Osmanlı ticaret ve hac gemilerine saldırmakla kalmamışlar, ayni zamanda Canberdi Gazali'ne de yardımda bulunmuşlardı. Bundan başka onlar, Rodos'ta bulunan Cem Sultan'ın oğlu Murad'ı da taht vârisi olarak ortaya sürmüşlerdi. Ayrıca kalelerinin sağlamlığına güvenmekte olan Rodos şövalyeleri, korsanlık faaliyetlerine devamla, bir taraftan Müslümanların yollarını kesip gemilerini alıyor, öbür taraftan da Osmanlı sahillerinde ardı arası kesilmeksizin bazı fesatlıklarda bulunuyorlardı. Bundan başka beş altı bin civarında Müslüman'ı esir alıp adalarında onlara türlü işkenceler yaptıkları da biliniyordu.

İste Kanunî, bu siyasî ve stratejik sebeplerden dolayı Rodos problemini halletmek istiyordu. Böylece, bir bakıma babasından miras olarak devr aldığı bir siyaseti devam ettirmek ve babasının yarıda bırakmak zorunda kaldığı önemli bir meseleyi halletmek niyetinde idi. Ayni zamanda o, Rodos'u feth etmek suretiyle dedesi Fâtih Sultan Mehmed'in gerçekleştiremediği bir şeyi de yapmış olacaktı. Eserimizin, Fâtih'le ilgili bölümünde de görüleceği üzere o, birbirlerini kovalayan zaferleri arasında sadece iki yerde istediğini ele geçirememişti. Bunlardan biri Belgrad, diğeri de Rodos'tu. Tahta henüz geçmiş olan genç Süleyman, saltanatının ilk yılında Belgrad'ı zapt etmek suretiyle Fâtih'in düşüncesini gerçekleştirmiş oluyordu. Onun, Belgrad'ın hemen arkasından Rodos üzerine yönelmesinde, nikbeti az da olsa ayni psikolojinin etkili oldugunu söylemek mümkün olsa gerekir.

Rodos'un fethi hususunda Divan-i Hümayûn'da yapılan müzakerelerde ekseriyet, Rodos seferine taraftar görünmüyordu. Zira bunlar, Şövalyelerin şöhreti, adanın müstahkem olup uzun süre muhasaraya dayanabilmesi ve bir sefer vukuunda Avrupa'nın derhal buraya yardımda bulunabileceğini düşünüyorlardı. Bunlara göre sonu tehlikeli bir macera ile bitecek sefere girişmek doğru değildi. Bu düşünceye karşılık Vezir-i Azam Pirî Mehmed Pasa ile ikinci vezir Çoban Mustafa Pasa ve denizci Kurdoğlu Müslihiddin Reis, Rodos seferine taraftar olup Avrupa tarafindan endişe edilmemesi gerektiğini ileri sürüyorlardı. Bu arada casusları vâsıtasıyla Rodos hakkında bilgi toplayan Kanunî, sefere karar verir. Bununla beraber sefere çıkmadan önce, Hammer'in ifadesiyle " Kur'an-i Kerim'in emrini yerine getirmek için Üstada-i A'zam'a bir mektup gönderir. Bu mektupta Üstada-i Azam teslim olması isteniyor ve arzusu ile itaati kabul ettiği takdirde şövalyelerin hürriyetleri ile mallarına dokunulmayacağına dair, yerlerin ve göklerin yaratıcısı olan Allah, O'nun elçisi olan Hz. Muhammed ve diğer Peygamberler adına yemin ediyordu." Fakat bu teklif, Üstada-i Azam tarafindan red edilir.

Bu sırada Avrupa devletleri de birbirleri ile mücadele halinde bulunduklarından, Rodos ile ilgilenebilecek durumda değillerdi. Rodos ile ilgilenebilecek tek devlet olan Venedikliler de yapılan ticaret antlaşması ile pasif hale getirilmişlerdi. Divan'da alınan sefer kararından sonra hazırlıklarına başlayan Osmanlı ordusunun basına serdar olarak ikinci vezir Çoban Mustafa Pasa getirilir. Öte yandan bu seferi haber alan Rodos Üstada-i Azamı Philippe Villiers de l'Isle Adam, bazı tedbirler alarak kaleyi tahkim ettirmiş, yiyecek depolatmış, şehrin önündeki limana zincir çektirmiş, ayrıca Papa ve Fransa'dan da yardim istemişti.
Osmanlı donanması, 5 Haziran l522'de 300 gemi ile Çoban Mustafa Pasa komutasında harekete geçer. Donanmada pek çok mühimmattan başka onbin deniz ve itfaiye neferi bulunuyordu. Sultan Süleyman da 2l Receb 928 (l6 Haziran l522) tarihinde İstanbul'dan hareketle Üsküdar'a geçmiş, buradan Kapıkulu askerleri ve sefere memur olan diğer eyâletlerin tımarlı sipahileriyle birlikte karadan yola çıkmıştı. Bu sefere nadir bir istisna olmak üzere, Sadrazam Pîrî Mehmed Paşa'nın amcası olan Şeyhülislâm Zembilli Ali Cemalî Efendi (l503 - l525) de katılmıştır.

Osmanlı donanması, Rodos yakınlarındaki Gnido adasına varmıştı. 24 Haziran'da Rodos önlerine gelen Osmanlı donanması, Rodos kalesinin dört mil kadar doğusundaki bir limana demir atar. Kaleyi abluka altına alan ordu, Pâdişahin karadan gelmesini bekler. Nihayet Kütahya - Aydın yolu ile Marmaris'e, oradan da 28 Temmuz'da Rodos adasına geçen yüz bin kişilik ordu, surlar boyunca mevzilenir. Bu esnada İngiliz, Fransız, İtalyan, İspanyol, Alman ve Portekiz milletlerine mensuba şövalyelerden müteşekkil Rodos müdafileri ise kalenin beş ana burcunu müdafaaya başlamışlardı.

Çarpışmalar, l Ağustos'ta Alman burcuna top atisi ile baslar. Kanunî, Kızıltepe denen yerde otağını kurdurarak kuşatmayı buradan idare eder. Şiddetle ve birbiri ardınca süre gelen Osmanlı hücumları, beş ay kadar devam eder. Bu arada zaman zaman kısmî basarılar da kazanılmıştı. Sonunda dayanamayacaklarını anlayan şövalyeler, kaleyi teslim edeceklerini Kanunî'ye bildirmek zorunda kalırlar. Yapılan müzakereler neticesi 21 Aralık 1522'de bir teslim antlaşması imzalanır. Buna göre 2l3 yıllık sonuncu Haçlı Devleti de tarihe karışır. Buna göre Katolik Hıristiyanların Yakin Doğu'dan tamamen uzaklaştırılmaları da sağlanmış olur. Antlaşma gereği şövalyelerin adadan çekilmelerine müsaade edildiği gibi, şehirdeki Hıristiyanların dinî âyin ve inançlarında serbest olmaları, ada sakinlerine beş yıl kadar vergi vermemeleri ve kendilerinden devşirme alınmaması gibi imtiyazlar da bahsedilmiştir.

Bu arada tanassur etmiş olan (Hıristiyanlığı kabul eden) Sultan Cem'in oğlu Murad da yakalanarak iki oğlu ile birlikte ortadan kaldırılır. Şövalyelerin Rodos'u terkinden sonra Pâdişah, 20 Ocak 1523'te Câmie çevrilen Saint Jean Kilisesinde Cuma namazı kılmıştı. Bu namazda imamlığı, sefere iştirak etmiş olan Şeyhülislâm Zembilli Ali Cemalî Efendi yapmıştı. Rodos, Midilli sancağına bağlanarak Dindarzade Mehmed Bey'in idaresine verilmiştir. Osmanlılar, ayrıca bu sefer sonrası Anadolu sahillerinde Bodrum, Aydos, Tahtalı kalelerini, Leros, Sömbeki, Kalimnos, Limonsa adalarını ele geçirmişlerdir. Böylece Rodos kalesi ve edesiyle birlikte Oniki adanın tamamı ve Bodrum da teslim olmuştu. Bodrum'un fethi, Anadolu tarihi bakımından da önemlidir. Zira burası, Anadolu'da Hıristiyanların elinde bulunan tek toprak parçası idi.

29 Aralıkta Kanunî, Rodos şehrine girip kaleyi gezer. Bu günlerde Hıristiyanlık âleminde Noel kutlanıyordu Papa İkinci Hadrianus, Roma'da Saint Pierre'de Noel âyinini icra ederken, kilisenin saçağından bir tas düşüp Papanın ayağına doğru yuvarlanır. Kardinaller bu hâdiseyi muhasarası aylardan beri devam eden Rodos'un düşmesine işaret saydılar.
Rodos'un fethi, Türk topçuluğunun Avrupa topçuluğu karsısındaki üstünlüğünü gösterdiği gibi, o çağda alınması adeta mümkün görülmeyen ve Hıristiyanlığın İslâm âlemine doğru bir kalesi sayılan adanın zaptı, Avrupa'da büyük bir hayret ve teessür uyandırmıştır. Bu arada Rodos'un fethini müteakibe Rodos hapishanelerinde bulunan altı bin kadar Müslüman esir de kurtarılmıştır.

Rodos'a derhal Türk göçmenleri yerleşmeye başladılar. Birçok câmi, imâret, mektep, medrese, çeşme ve yol yapılıp ada imar edilir. Rodos, bir sancak merkezi olur. Buraya devamlı olarak bahriye sancakbeyleri (Tümamiral) vali tayin edildi. 2 Ocak günü aksam üzeri Kanunî Yeşil Melek kadırgasına binip Rodos'tan ayrılır. Anadolu'da Marmaris'e geçer. 3 Ocak'ta da Marmaris'te idi. Aydın, Midilli, Karaşi, Menteşe ve Saruhan sancakbeylerine, Anadolu beylerbeyimi Kasım Paşa'nın nezaretinde Rodos'taki inşaat, imar ve iskân isleri bitinceye kadar adada kalmalarını emr ettikten sonra İstanbul'a doğru yola çıkan Kanunî 26 günde İstanbul'a varır. 29 Ocak l523'te yedi ay on iki gün süren bu ikinci seferi hümayûnunu bitirerek İstanbul'a gelmiş olur. Bu arada Osmanlı donanması da İstanbul'a döner.

Rodos'un fethi edilmesi ile ilgili olarak gönderilen zafer namelere Venedik mukabelede bulunduğu gibi Sah İsmail de cülûstan beri ilk defa olarak taziyet ve tebrik vecibesini yerine getirmiş, Rodos fethinden dolayı da memnunluğunu bildiren bir mektup ile bir elçi göndermişti.

Rodos'un fethi ile Avrupa'da Kanunî'nin şöhreti biraz daha artmış oluyordu. Belgrad ve Rodos'un, Hıristiyan dünyasının bu iki kilit noktası sayılan müstahkem kalelerinin Kanunî tarafindan düşürülmesi, Osmanlıların ileride başaracakları daha büyük fetihleri için bir işaret sayıldı.
BEĞEN Paylaş Paylaş
Bu mesajı 2 üye beğendi.
Son düzenleyen Safi; 7 Temmuz 2016 09:53
theMira

Benzer Konular

7 Temmuz 2016 / Misafir Mimarlık
7 Temmuz 2016 / Misafir Coğrafya
15 Temmuz 2011 / TiglonBoYs Edebiyat tr
9 Şubat 2010 / Misafir Cevaplanmış
19 Şubat 2012 / İlyas ' (Öldü) Cevaplanmış