Arama

Patrona Halil İsyanı

Güncelleme: 30 Ocak 2017 Gösterim: 9.103 Cevap: 7
Misafir - avatarı
Misafir
Ziyaretçi
28 Ocak 2006       Mesaj #1
Misafir - avatarı
Ziyaretçi
Ad:  patrona halil isyanı.jpg
Gösterim: 1595
Boyut:  40.8 KB

Patrona Ayaklanması

, III. Ahmed’in tahttan indirilmesine yol açan ve Osmanlı tarihinde Lale Devri olarak adlandırılan yenilikçi dönemi sona erdiren ayaklanma (28 Eylül-2 Ekim 1730).

Sponsorlu Bağlantılar
Lale Devri’ndeki yenilikler özellikle tutucu çevrelerin tepkilerine yol açmıştı. Saray çevresiyle İstanbul’un varlıklı kesiminin savurganlık boyutuna ulaşan eğlence ve tüketim harcamaları, Anadolu’da bir türlü önü alınamayan haydutluk olayları, İran’la savaşta uğranılan toprak kaybı ve özellikle de gayrimüslimlere tanınan ayrıcalıklar ayaklanma için uygun bir ortam hazırlamıştı. Yeni vergilerin iyice yoksullaşan halk arasında yarattığı hoşnutsuzluk durumu daha da ağırlaştırdı. Üsküdar’da kurulan ordugâhta İran’a gidecek ordunun toplanmasını bekleyen III. Ahmed’in sefere katılmayacağını duyurması var olan bunalımın bir ayaklanmaya dönüşmesine yol açtı.

Patrona Halil ile Muslu Beşe önderliğinde, 28 Eylül’de harekete geçen ayaklanmacılar Topkapı Sarayı’nı kuşattılar. Ertesi gün, aralarında Sadrazam Nevşehirli Damat İbrahim Paşa ile yakınlarının da bulunduğu 37 kişinin başlarını istediler. Ayaklanmanın üçüncü günü Nevşehirli Damat İbrahim Paşa ile damatları sarayda boğularak cesetleri ayaklanmacılara teslim edildi. Patrona Halil ve Muslu Beşe’nin III. Ahmed’in tahttan çekilmesini de istemesi üzerine, III. Ahmed yeğeni I. Mahmud lehine tahttan çekildiğini duyurdu (1 Ekim 1730).

Patrona Halil Rumeli beylerbeyi payesi aldı, Muslu Beşe de kul kethüdası oldu. Patrona Halil İstanbul’da Lale Devri’nde yapılan mimari açıdan değerli yapılan yıktırmaya başladı. I. Mahmud yönetimde etkisini gittikçe artıran Patrona Halil ve arkadaşlarını, İran’a savaş açılması konusunun görüşüleceği divana katılmak üzere saraya çağırdı. Patrona Halil ve Muslu Beşe ile yandaşlarından 14’ü 25 Kasım 1730’da önceden saraya yerleştirilen askerlerce öldürüldü. Bunları destekleyen ilmiye ileri gelenleri de sürgüne gönderildi. Geri kalan ayaklanmacıların 28 Ocak 1731’de başlatmak istedikleri ikinci ayaklanma ise kısa sürede bastırılarak yakalananlar idam edildi.


Son düzenleyen perlina; 29 Ocak 2017 17:59
asla_asla_deme - avatarı
asla_asla_deme
VIP Never Say Never Agaın
13 Nisan 2010       Mesaj #2
asla_asla_deme - avatarı
VIP Never Say Never Agaın
Târihte Lâle devri olarak bilinen döneme son veren isyan hareketi. Patrona ihtilâlini hazirlayan çesitli; siyâsî, ekonomik, sosyal ve idâri sebepler vardir. Merkezde sadrâzam Nevsehirli Dâmâd ibrahim Pasa'ya karsi olan devlet adamlari, bilhassa devlet içerisinde yapilan idarî ve sosyal islâhatlarin askerî teskîlât içerisinde de yapilacagini öne sürerek, yeniçeri ocagini isyana tesvik ediyorlardi. Bu arada uzun süren ve Lâle devri denilen sulh devresinde istanbul'u güzellestirmek amaci ile girisilen saray, konak, yali ve bahçe gibi insâatlari da, lüks ve israftan sayarak halki kiskirtmaktan geri durmuyorlardi.

Sponsorlu Bağlantılar
Son olarak 1723 iran seferinin baslangiçta muvaffakiyetli neticeler alinmasina ragmen, sonradan Osmanli Devleti aleyhine dönmesi ve bozgun haberlerinin istanbul'a gelmesi üzerine, yeniçeriler ile birlikte istanbul halki ve esnafinin da ibrahim Pasa idaresine karsi hosnutsuzluk belirtmeleri, isyan için firsat kollayanlari harekete geçirdi. Bunlarin basinda. Patrona lakabiyla taninan ve o târihe kadar ufak tefek disiplinsizlikleri yaninda, Nis ve Vidin'de meydana gelen yeniçeri ayaklanmalarina katilarak dâima menfî davranislarda bulunan ve kapdân-i derya Abdi Pasa'nin tavassutuyla idamdan kurtulan, Halil adinda bir serseri gelmekteydi. Patrona Halil, etrafinda topladigi istanbul'daki gayr-i Türk serseri takimindan meydana gelen avânesi ile isyan hazirliklarina basladi. Bu arada sultan üçüncü Ahmed Han, bizzat iran seferine çikmak üzere Üsküdar'a geçmis bulunuyordu.

Nitekim Pâdisâh'in istanbul' dan ayrilmasini firsat bilen Patrona Halil, Muslu Pasa, Ali Usta, Kara Yilan, Emir Ali, Çinar Ahmed, Oduncu Mehmed, Laz Mustafa, Tursucu ismail. Gavur Ali, Cigerci Ramazan gibi âsîlerle 28 Eylül 1730 Persembe günü isyan etti. isyani Bâyezîd'de baslatan âsîler, esnafdan, dükkânlarini kapayip kendilerine katilmalarini istediler. Patrona Halil, daha sonra bir mikdâr âsiyle Aga kapisina gitti. Yeniçeri agasi Hasan Aga, üç yüz kisi ile karsi koydu ise de tutunamayip geri çekildi. Yeniçeri agasinin geri çekilmesi, âsîleri cesaretlendirdi ve Aga kapisindaki ve baska hapishanelerdeki mahkûmlari serbest birakip, kendilerine kattilar. Sipâhî çarsisi ve Bit pazarinda bulduklari silâhlari yagma ederek, Saraçhâne'yi kapattilar.
istanbul kaymakami Mustafa Pasa, isyani haber alir almaz, hâdiselerden Pâdisâh'i haberdâr etti. Sultan Ahmed Han ve devlet adamlari istanbul'a geldiler ise de, Lâle devrinin sulh, sükûn ve huzuruna alisan devlet adamlarinin isyani bastirmak için uzun müzâkereler ile vakit geçirmeleri, âsîlerin iyice kuvvetlenmesine sebeb oldu. Asîler ikinci gün bir liste yapip kirk bir kisinin kendilerine teslim edilmesini istediler.

Listede; sadrâzam Dâmâd ibrahim Pasa, kapdân-i derya ve istanbul kaymakami Mustafa Pasa, sadâret kethüdasi Mehmed Pasa, seyhülislâm Abdullah Efendi ile otuz yedi kisinin isimleri vardir. Sultan Ahmed Han, âsîlerin istedigi sahislari vazifeden alip, istanbul'dan uzaklastirarak, hâdiselerin önüne geçmek istedi. Vezirlige silâhdâr Mehmed Pasa tâyin edildi. Seyhülislâmin öldürülmesi dînen caiz olmadigina dâir ulemânin fetva vermesi üzerine, âsîler seyhülislâmin öldürülmesinden vazgeçtiler. Ancak diger üç vezîrin basini istemede ayak direttiler. Pâdisâh, âsîlerin istegine bas egmek mecburiyetinde kaldi. Dâmâd ibrahim Pasa, âsîlerin eline geçince, Kaymakam Mustafa ve Mehmed pasalarla beraber hunharca öldürüldü. Pek çok hayir ve hasenat, saheser mîmârî ve ilmî eserlerin bânîsi Nevsehirli Dâmâd ibrahim Pasa'nin öldürülmesiyle, âsîler daha da simararak kendilerince tâyinler yaptirip gittikçe cesaretlendiler, ilk önce sadâkatle bagliliklarini ve Pâdisâh'dan hosnûd olduklarini bildiren âsîler, asil niyetlerini ortaya koyarak sultan üçüncü Ahmed Han'in hal'ini istemeye basladilar. Sultan üçüncü Ahmed Han, tahttan çekilmedikçe âsilerin isteklerinin tükenmeyecegini anlayinca, isyanin önüne geçmek ümidiyle, kardesinin oglu sehzade Mahmûd adina saltanattan feragat etti. 1/2 Ekim 1730 gecesi velîahd sehzâde Mahmûd, Osmanli sultâni oldu.

Birinci Mahmûd Han, üçüncü Ahmed Han'in feragati ve âsîlerin arzulariyla Osmanli sultâni oldugu zaman, hâkimiyet tamamen âsilerin elinde idi. Asilerin reisi Patrona Halil ve avânesi devletin önemli mevkilerine kendi tarafdârlarini getirtmisti. Asîler, istediklerini yapiyorlardi. Sultan Mahmûd, buna mâni olmak için Patrona Halîl ve adamlarini ortadan kaldirmaya karar verdi. Asilerin devlet kadrosuna tâyin ettiklerini vazifeden alip, onlari istanbul'dan uzaklastirma çârelerini arastirdi. Birinci Mahmûd Han, âsileri ortadan kaldirabilecek devlet adamlarini dikkat çekmeden önemli yerlere getirdi. Sonra Patrona Halil'e Rumeli beylerbeyligi rütbesini verdi ve hil'at giymek için geldigi Revân köskünde, on yedinci bölük agasi Halîl Aga'ya bogdurttu. Disarida bekleyen âsî elebaslari da; "Hil'at giydirilecektir" denilerek birer birer içeri alindi ve hepsi öldürüldü (15 Kasim 1730). Böylece istanbul'da asayisi yeniden te' min eden sultan birinci Mahmûd, devlet otoritesini kuvvetlendirdi.
MsXLabs.org & OT

BEĞEN Paylaş Paylaş
Bu mesajı 1 üye beğendi.
Son düzenleyen perlina; 28 Ocak 2017 23:22
Şeytan Yaşamak İçin Her Şeyi Yapar....
Mira - avatarı
Mira
VIP VIP Üye
3 Temmuz 2012       Mesaj #3
Mira - avatarı
VIP VIP Üye

Patrona Halil İsyanı


MsXLabs.org & MORPA Genel Kültür Ansiklopedisi

Lale Devri'ne son veren isyan (1730). İsyan, başındaki lideri Patrona Halil'den dolayı bu adla anılır. Patrona Halil ve 25-30 kadar arkadaşı 28 Eylül 1730 tarihinde Beyazıt Camii kapısı önünde toplanarak 3 kol hâlinde çarşıya dağıldılar, dükkânları kapattırıp peşlerine pek çok esnafı takarak Etmeydanı'ndaki yeniçeri kışlalarına geldiler. İsyancıların bir bölümü de kayıklarla Üsküdar'a geçerek İran Seferi için Üsküdar'da bulunan askerlerle ilişki kurdular. İsyancılar sayıca çok az olduğundan isyan başlangıçta kolaylıkla bastırılabilirdi.

Ad:  lale-devri.jpg
Gösterim: 725
Boyut:  87.8 KB
Ancak dönemin uygulamalarından hoşnut olmayan pek çok devlet adamı, kişisel çıkarları nedeniyle de el altından isyancıları destekliyordu. On iki yıldan beri sadrazam olan Nevşehirli Damat İbrahim Paşa'ya, en yakınları bile diş biliyorlardı. Özellikle damadı Kaptanıderya Mustafa Paşa, açıkca sadrazamın makamına göz dikmişti. Gizlice asileri destekliyor ve tahrik ediyordu. Bu durumda isyancılar kısa sürede yeniçeri ocağına hâkim oldular. İsyanın ertesi günü, 29 Eylül 1730'da isyancıların sayısı arttı. İbrahim Paşa dahil, 37 kişinin başını isteyecek kadar kendilerine güven duymaya başladılar. 30 Eylül günü saray bütünüyle çaresizliğe düştü. Aynı günün akşamı İbrahim Paşa, isyancılarla birlik olmasına karşın damadı Kaptanıderya Mustafa Paşa ve İbrahim Paşa'nın öteki damadı Kethüda Mehmet Paşa, padişahın emriyle boğdurulup cesetleri 1 Ekim 1730 günü isyancılara teslim edildi. Bütün bunlar bir işe yaramadı ve padişah 2 Ekim 1730 günü tahttan indirilerek yerine yeğeni I. Mahmut padişah oldu.

İsyanda, birkaç ilerigelenin dışında hiçbir kimsenin evi ve malı yağmalanmamış, asiler çok disiplinli hareket etmişlerdi. Patrona Halil de isyan başarıya ulaştıktan sonra yeni padişahtan hiçbir kişisel istekte bulunmayıp sadece eskiden konulan ağır vergilerle malikâne usulünün kaldırılmasını istedi. İsyancılar bundan sonra Lale Devri'nde Kâğıthane, Alibeyköyü ve Karaağaç'ta yapılmış olan 120'den fazla yalı ve köşkü yaktılar. Patrona Halil ve arkadaşları bir süre sonra öldürüldüler.
Son düzenleyen perlina; 29 Ocak 2017 14:24
Gazi - avatarı
Gazi
Kayıtlı Üye
26 Mart 2014       Mesaj #4
Gazi - avatarı
Kayıtlı Üye
PATRONA HALİL
1700-1730
Egemen sınıflar kendisine karşı yapılan isyanları tarihe gerici ayaklanması olarak yansıtır.Günümüzde tarih kitaplarının bir çoğunda Patrona Halil isyanı hala bir gerici isyanı olarak anlatılır.Halbuki proleter bir başkaldırı özelliği taşır.

Fransız İhtilalinden sadece 50 yıl önce çıkardığı isyanla 49 gün boyunca koskoca impatorluğu korkudan titreten bu Halil kimdir?

Patrona Halil Arnavut kökenlidir o dönemde gemilerde leventlik işi Arnavutlarındır. Patrona Halil'de lakabını aldığı Patrona gemisinde leventlik yapmıştır. Daha sonra o dönemin bir başka mesleği olan tellaklık yapmaya başlar. Bu dönemde okuyup yazmayı öğrenir ve etkileyici bir hitabet yeteniği kazanır.

Toplumda gelir düzeyleri arasında ki uçurumlar korkunç bir düzeye gelmiştir. Azınlıkta ki elit bir tabaka aylarca süren eğlencelerde çoşuyor sahil kenarları zenginlerin yalıları ile dolup taşıyor. Nüfusun çoğunluğu ise zenginlerin sırtlarına yükledikleri vergiler altında inim inim inliyor. Ödeyemedikleri borçlar yüzünden zindanlara düşüyor. Bir tarihçi o dönem için ''zindanlar vergi borcu yüzünden ağzına kadar sefil haldeki insanlarla dolmuştu artık zindanlarda yer kalmamıştı'' diyor.

Böyle bir dönemde Patrona Halil ve arkadaşları (Muslu Beşe Turşucu İsmail Kürt Çelo Karagöz İbrahim Oduncu Ahmet Cambaz Mustafa) bir süperge sapına çekilmiş çuldan isyan bayrağını çekerler. İsyanın kıvılcımı bir anda yangına dönüşür. Her akşam zengin sahiplerinin eğlenceleri için köle gibi çalışan bahçıvanlar yamaklar uşaklar tezgahtarlar bir çul parçasından yapılmış isyan bayrağının arkasına geçer.

Patrona Halil'e gerici dediler ama asıl gericiler egemen sınıftı. Patrona isyan bayrağını çekince Osmanlı buna karşılık olarak önce sancak-ı şerif çıkartıyor ve tüm müslümanları sancak-ı şerif altında toplanmaya çağırıyor. Ama kimse takmıyor bunu halk Patrona Halil'in arkasından gidiyor. İlerleyen günlerde padişah patrona halil'e yüz bin altın ve büyük ünvanlar teklif ediyor ama Halil kabul etmiyor hiçbirini.

Pes ediyorlar en sonunda Patrona Halil 49 gün boyunca hükümdarlık edeceği saraya çıkıyor. 3 şey istiyor;
Konakların yıkılması,vezirlerin kelleleri,ağır vergilerin kaldırılması .3'üde gerçekleştiriliyor. 49 gün boyunca ''çıplak ayakları'' ile divan toplantılarına komuta ediyor. Padişah Mısır'dan ve Kırım'dan adamlar getirtip Patrona Halil'den nasıl kurtulacağı konusunda fikir alıyor. Divan toplantısında yalnız başınayken Patrona Halil'i pala darbeleri ile parçalara ayırıp öldürüyorlar. Öldürülmesi halk arasında büyük nefret doğuruyor. Yıllarca sürecek isyanlar çıkıyor. Bu isyanlar tarihe ''kanlı ayaklılar'' olarak geçiyor.
Patrona Halil isyanın tarihte eşi benzeri yoktur. Ne din ne mezhep ne dış mihraklar söz konusu. Arkasında ne aydınlar vardır ne de gazetesi vardır ancak arkasında asırlardır akıp gelen bir isyan geleneği vardır.
Son düzenleyen perlina; 29 Ocak 2017 14:35
perlina - avatarı
perlina
Ziyaretçi
29 Ocak 2017       Mesaj #5
perlina - avatarı
Ziyaretçi

Patrona Halil İsyanı



BEĞEN Paylaş Paylaş
Bu mesajı 2 üye beğendi.
perlina - avatarı
perlina
Ziyaretçi
29 Ocak 2017       Mesaj #6
perlina - avatarı
Ziyaretçi
Ad:  patrona isyanının resmi-Amsterdam devlet müzesi.JPG
Gösterim: 677
Boyut:  93.6 KB
Patrona Halil İsyanı
Osmanlı Devleti'ndeki Lale Devri'nin sonunu getiren ayaklanmadır.
Ayaklanmanın sebebi, Nevşehirli Damat İbrahim Paşa'nın açtığı zevk ve sefahat devrinden memnun olmayan, bu yapılanları israf olarak gören bir kitle oluşmuş olmasıdır. Tepkili topluluk, İran seferinden olumsuz haberler gelmesi üzerine harekete geçmiş, camilerde ve diğer yerlerde propaganda yaparak ayaklanmanın zeminini oluşturmaya başlamıştır. Yeniçerilerin içerisinde de huzursuzluk belirmiştir. 17. Ağa Bölüğü Yeniçerisi Patrona Halil ve yandaşları 25 Eylül 1730'da ayaklanmayı başlatmışlar ancak halkın onlara katılmaması endişesiyle bu girişimlerinden vazgeçmişlerdir. İsyancılar üç gün sonra Bayezid Camii'nin Kaşıkçılar kapısı tarafından yürüyüşe geçerek ayaklanmayı resmen başlattılar. Esnafı da dükkânlarını kapatarak kendilerine katılmaya ikna eden isyancılar, hapishaneleri boşalttılar ve yeniçerilerden de yardım gördüler. Yeniçeri ağalarından Hasan Paşa onlara karşı harekete geçtiyse de başarılı olamadı. Bu gelişmeler üzerine Sultan III. Ahmet isyancıların ne istediklerinin sorulmasını istedi. İsyancılar, Sadrazam Damat İbrahim Paşa ile birlikte 37 kişinin kendilerine teslim edilmesini istediler.

Lale Devrinin önemli kişilerinden olan Damat İbrahim Paşa ve bazı devlet adamları idam edilerek isyancılara teslim edildi. İsyan sırasında şehir tahrip edildi. İsyancılar Sadabad Köşkü'nü yaktılar. Ayrıca Divan şairlerinden Nedim de isyan sırasında öldü. Patrona Halil ve diğer isyancı başları, bu sefer de tüm isteklerini yerine getiren Sultan III. Ahmet'in tahtan indirilmesini istedi. Kendisine ve ailesine zarar verilmemesi durumunda tahttan çekileceğini bildiren Sultan III. Ahmet, 1 Ekim 1730'da Osmanlı tahtını Şehzade Mahmut'a bıraktı.
BEĞEN Paylaş Paylaş
Bu mesajı 1 üye beğendi.
Son düzenleyen perlina; 29 Ocak 2017 14:31 Sebep: Düzenlendi.
perlina - avatarı
perlina
Ziyaretçi
29 Ocak 2017       Mesaj #7
perlina - avatarı
Ziyaretçi
Ad:  Osmanlı'da Ezanların Sustuğu Tek Gün !.jpg
Gösterim: 670
Boyut:  79.2 KB

Osmanlı İmparatorluğu'nda Ezan Duyulmayan Tek gün


Osmanlı İmparatorluğun'da İstanbul'un fethinden, bugüne kadar, Cuma namazının kılınmadığı, ezan sesinin duyulmadığı bir tek gün dahi olmadı. Hatta işgal günlerinde bile böyle bir olay yaşanmadı.O gün hariç !

29 Eylül 1730 günlerden Cuma.Osmanlı İmparatorluğu tarihinde bir ilk yaşandı. Çünkü camiler kapatıldı ve ezan okunması yasaklandı.Pasarofça antlaşmasından sonra, Patrona Halil İsyanına kadar ki 12 yıllık dönem, Osmanlı Devletinde Lale Devri olarak anılır. Dönemin en önemli olayları şüphesiz Sadrazam Damat İbrahim Paşa'nın öldürülmesi ve 3. Ahmed'in tahttan indirilmesidir.
Bu döneme kültür, edebiyat ve sanat alanındaki gelişmeler ve teknik alanda Avrupa'dan alınan yenilikler damga vurmuştur.'Lale Devri' döneminde imparatorluğa barış hakim olmuş ama bir kesim sınırsız bir eğlenceye dalmış, devlet kendi başına bırakılmış, neticede ekonomi yoldan çıkmış, pahalılık dayanılmaz bir hal almıştı. Halktan huzursuzdu.

Tarihe geçen ve bir devri kapatan ayaklanma işte böyle bir ortamda başladı. Bayezid Hamamı'nın tellaklarından Patrona Halil'in önderliğinde sokağa dökülenler birkaç dakika içinde kendilerine binlerce destekçi buldular.
Saray, olup bitenin henüz farkında değildi ama isyancılar da ne yapacaklarına henüz karar vermemişlerdi. Halil ile yeniçeriler arasındaki ilk ciddi görüşme, sokağa dökülmelerinin ikinci gününde yapıldı.
İşte tam bu sırada, ortaya 'Deli İbrahim' adında bir softa çıktı. Patrona Halil ile yeniçeri ağalarının önüne geldi ve 'Mübarek bir davaya kalktınız. Zalimlerden hesap soruyorsunuz. Böyle büyük bir günde ezan okunmaz, namaz kılınmaz' dedi.

Deli İbrahim'in fetvasıyla, o gün camiler ve mescitler kapatıldı, ezan okunması ve camilere namaz için gelinmesi yasaklandı ve 1730'un 29 Eylül günü, tarihe ''İstanbul'da fetihten bu yana ezan okunmayan tek gün'' olarak geçti.
BEĞEN Paylaş Paylaş
Bu mesajı 1 üye beğendi.
Safi - avatarı
Safi
SMD MiSiM
30 Ocak 2017       Mesaj #8
Safi - avatarı
SMD MiSiM

Patrona Halil ayaklanması


Ahmet Ml'ün yenilikçi sadrazamı Nevşehirli Damat İbrahim Paşa'nın damgasını taşıyan ve Lale devri diye tanımlanan döneme (1699-1730) son veren tutucu başkaldırı hareketi (1730).

Batı orduları biçiminde bir “Asakir-i nizamiye" kurmaya girişen Nevşehirli İbrahim Paşa Fransa’dan askerlik uzmanları getirterek Üsküdar’da yaptırdığı kışlada yeni askeri talim ettirmeye başladı. Bu Yeniçeri ocağı’nın sadrazama küsmesine yol açtı. Ayrıca tam anlamıyla bozulmuş olan ocağa sadece ulufe almak için bir kolayını bulup kaydedilen küçük esnaf takımının sadrazamın buyruğuyla yeniçerilikten atılması, yangınlarla depremlerden yıkıma uğrayan İstanbul ve öteki kentlerin bayındırlaştırılması için konulan vergilerin artık çoğu esnaflık yapan yeniçerilerin kesesine zarar vermesi hoşnutsuzluk yarattı. Padişahla devlet erkânının Lale devri’nin özelliklerinden olan Çırağan sefaları ve helva sohbetleri de pek çok dedikoduya yol açtı.

Sadrazamın önemli konumlara ve yüksek memurluklara kendi akrabalarını getirmesi, yeniçerilerin eskisi gibi gaza ganimetleri yerine İstanbul' da saray, konak, ev vb. yağmalama alışkanlığı edinmiş olması, Müteferrika matbaası'nın işlemeye başlamasının tutucu çevrelerde sert tepkiler uyandırması, özellikle İran'la sürüp giden savaşta Safeviler’in Nihavend'i ve Hemedan muhafızı Abdurrahman Paşa’nın 60 bin askerini başsız bırakıp kaçması üzerine burasını da ele geçirmeleri (1730) gibi olaylar Patrona Halil ayaklanmasının başlıca nedenleri sayılır. Bu arada, sadrazam İbrahim Paşa’nın zoruyla ran seferine çıkmak üzere İstanbul'dan Üsküdar'daki karargâhına geçen Ahmet III, başkentten bir türlü ayrılmak istemediğinden, burada oyalanarak boşuna 57 gün geçirdi. Ayrıca, karargâhı da boş bırakıp maiyetiyle birlikte saraylar ve yalılarda eğlenceye daldı. Bu sırada Tebriz muhafızı vezir Kara Mustafa Paşa’nın 75 bin askerini bırakıp bir gece kaçması yüzünden Nadir Şah'ın Tebriz’e girdiği ve askerle halktan çoğunun Safeviler tarafından kılıçtan geçirildiği haberinin yayılması, İstanbul'da büyük bir üzüntü ve heyecana yol açtı.

Saraya karşı olan tutucu çevreler olayı hemen sömürmekten geri kalmayarak, bu felakete padişahın gizli bir “hattı hümayun”unun neden olduğunu abartılı bir biçimde yaydılar Öte yandan, devlet erkânı Anadolu yakasında olduğu için İstanbul'un başsız kalmasından yararlanan Patrona Halil, çevresine topladığı Muslu Beşe, Ali Usta, Kara Yılan, Çınar Ahmet, Emir Ali, Turşucu İsmail, Oduncu Mehmet, Laz Mustafa, Gâvur Ali, Ciğerci Ramazan gibi çoğu Arnavutlar’dan oluşan ayaktakımından yandaşlarıyla birlikte isyan bayrağını açarak dükkânların kapanmasına ve toplum yaşamının felce uğramasına neden oldu (28 eylül 1730). Olay tam bir ayaklanmaya dönüşünce Ahmet III aynı gece devlet erkânıyla birlikte Üsküdar’dan Topkapı sarayı’na geçtiyse de saray bostancıları dağılmış olduğundan önemli bir güç oluşturulmadı. Ertesi gün (29 eylül cuma) Yeniçeri ocağı’nın da ayaklanmacılara katılması, zindanlardaki hükümlülerin salıverilmeleri üzerine evlerle konaklar yağmalanmaya başlanınca, ayaklanmayı bastırma umudu ortadan kalktı.

Cumartesi günü ayaklanmacılar padişahtan Nevşehirli İbrahim Paşa başta olmak üzere 37 kişinin kendilerine teslimini istediler (30 eylül). Bunun üzerine padişah, damadını azlettiğini duyurdu. Ayaklanmacılarsa, listede belirtilen kişilerin mutlaka kendilerine tesliminde ayak diretince, sarayda tutuklanan sadrazam, damatları olan kaptanıderya Kaymak Mustafa ve sadaret kethüdası Mehmet paşalarla birlikte boğdurulduktan sonra üçünün de cesedi öküz arabalarıyla Et meydanı’na gönderildi (1 ekim pazar).

Ancak, Ahmet III tahta çıktığında (1703) Edirne vakası’nı düzenleyenleri ortadan kaldırdığından kendisine güvenmeyerek tahttan indirilmesi için neden arayan ayaklanmacılar, sadrazamın ölüsünü ona ait olmadığı gerekçesiyle bir beygirin kuyruğuna bağlayıp saraya geri gönderdiler. Hemen ardından da yalancılıkla suçladıkları Ahmet lll’ün padişahlık ve halifeliğinin şeriat kuralları açısından geçersiz olduğu yaygarasını kopardılar. Atalarından Sultan İbrahim’i örnek göstererek kendisini tehdit etmelerinden ve yalancılıkla suçlanmasından büyük üzüntüye kapılan Ahmet III, can güvencesi verilmek koşuluyla tahttan çekileceğini ayaklanmacılara bildirdi. Bu kararı sevinçle karşılayan elebaşılar, Kuran’a el basıp ant içtiler.

Bunun üzerine tahtı yeğeni Mahmut l’e bırakan Ahmet lil, şehzade dairesine çekildi (2 ekim pazartesi). 28 eylülde başlayan ve Ahmet lll’ün tahttan çekilmesine neden olan Patrona Halil ayaklanması, Mahmut I döneminde de sürdü. Ayaklanmacılar, ancak şeyhülislam Mirzazade Şeyh Mehmet Efendiden ceza görmeyeceklerine ilişkin hüccet (belge) aldıktan sonra Et meydanı'ndaki çadırlarını kaldırdılar (11 ekim çarşamba). 13 gün süren ayaklanmanın sona ermesi üzerine İstanbul’da çarşılar açılıp normal yaşama dönüldüyse de zorbalar saltanatı son bulmadı. Başlarında Patrona Halil ile Muslu Beşe bulunan ayaklanmacılar Sadâbad'da Damat İbrahim Paşa döneminde yaptırılan yaklaşık 150 kasrın hemen yakılıp yıkılmasını, hatta eski sadrazamın doğum yeri olan Nevşehir’in bile yerle bir edilmesini istediler. Padişah Sadâbad’ın yakılmayıp yalnız yıkılmasına razı olunca, Kâğıthane köşkleri ve yalıları bahçeleriyle birlikte 3 günde yağmalanarak yıkıma uğratıldı.

Ayrıca, yalnız askere dağıtılması gereken cülus bahşişini, Patrona Halil kendi yardakçılarından 3 bin kişiye de dağıttırdı. Divan görüşmelerine bile katılan bu eski hamam tellağı elkoyduğu baş defterdar izzet Ali Bey’in konağına yerleşti. Bir zamanlar kendisine veresiye et veren Yanaki adlı rum bir kasap yazıcısının da Boğdan voyvodalığına atanmasını sağladı. Mahmut I, devlet kavramıyla bağdaşmayan bu duruma bir son verilmesini buyurup ortaya da 5 bin altın koyunca, darüssaade ağası Beşir Ağa’nın girişimiyle sadrazam Silahtar Mehmet Paşa ve bir rastlantı sonucu İstanbul'da bulunan Kırım hanı Kaplan Giray I işbirliği yaptılar. Padişahın verdiği altınlarla bazı ocak ağaları satın alındı ve ayaklanmacı güruhunun elebaşlarına ustaca bir tuzak kuruldu.

Patrona, vezir payesiyle Rumeli beylerbeyliği verilmek üzere saraya çağrıldı. Yardakçılarının eşliğinde saraya gelen Patrona Halil, Revan köşkünde huzura çıkmak için beklerken, elverişli yerlere gizlenmiş olan Pehlivan Halil Ağa yönetimindeki 33 yeniçeri tarafından ansızın bastırılıp tüm adamlarıyla birlikte öldürüldü (15 kasım 1730). Kısa sürede 30 bin altın tutarında bir servet topladığı söylenen Patrona'nın öcünü alma bahanesiyle şehri yağmalamak için İstanbul’da arnavut takımının çıkardığı yeni bir ayaklanma, Silahtar Mehmet Paşa’nın yerine getirilen sadrazam Kabakulak İbrahim Paşa tarafından şiddetle bastırıldı (28 ocak 1731).

Kaynak: Büyük Larousse
BEĞEN Paylaş Paylaş
Bu mesajı 1 üye beğendi.
SİLENTİUM EST AURUM

Benzer Konular

31 Ocak 2017 / Misafir Siyaset tr
25 Haziran 2010 / _Yağmur_ Taslak Konular
4 Haziran 2010 / _Yağmur_ Tarih
4 Haziran 2010 / _Yağmur_ Tarih