Arama

Osmanlı'da Giyim

Bu Konuya Puan Verin:
Güncelleme: 26 Mayıs 2011 Gösterim: 30.589 Cevap: 1
Misafir - avatarı
Misafir
Ziyaretçi
22 Mayıs 2007       Mesaj #1
Misafir - avatarı
Ziyaretçi
Osmanlı'da Giyim
giyimb 17
Sponsorlu Bağlantılar
Fatih Sultan Mehmed'in ölümünden sonra sarayda gelişen ölen sultanların giysilerini bohçalayarak saklama geleneği Osmanlı İmparatorluğu Dönemi işlemelerini 15. yüzyılda kısa bir boşluktan sonra 16. yüzyıldan 20. yüzyıl başlarına kadar kopmadan izlememize olanak sağlamaktadır.
Osmanlı sultanları giyim-kuşama önem verir, lüks kumaşlardan dikilmiş kaftanlar giyerlerdi. Onların kalite arayışları dokumacılığın gelişmesinde önemli bir yer tutar. Saray kıyafetleri ve mefruşat için kullanılan kumaşlar saray bünyesindeki atölyelerde hassa nakkaşları tarafından hazırlanan desenlere göre dokunurdu. Bu atölyeler yeterli olmadığı zamansa İstanbul ve Bursa'daki diğer atölyelere sipariş verilirdi. İpekliler devlet tarafından kontrol altında tutulur, çözgü tellerinin sayısından boyasına dek her detayın esaslarına uygunluğuna bakılırdı.
Görkemli giyecekler kemha (brokar), kadife, çatma (bir kadife türü), seraser (altın ve gümüş alaşımlı telle dokunmuş ipekli kumaş), diba, atlas, canfes, tafta, vala, çuha, sof ve şal gibi kumaşlarla oluşturulurdu. Topkapı Sarayı'nın sayıları 1550'yi bulan giyim-kuşam koleksiyonu ölen padişahın üzerinden çıkan ve sahip olduğu diğer giysilerinin saklanmasıyla oluştu. Padişah elbiseleri hazine eşyası sayıldığından Hazine'de saklanırdı. Ölen sultan, hanedan mensubu yüksek rütbeli devlet memuru ve din büyüklerinin eşyalarının türbesine konulması bir gelenekti ve bu türbelerden toplanan giysiler de Saray'daki koleksiyona katılırdı. Osmanlı sarayındaki ipekli ve pamukluların bir bölümünün menşei Hint, İran ve Mısır'dır.


kompetankedi - avatarı
kompetankedi
VIP Bir Dünyalı
26 Mayıs 2011       Mesaj #2
kompetankedi - avatarı
VIP Bir Dünyalı
Osmanlıda giyim

Sponsorlu Bağlantılar
Giyinmenin sanat eserine dönüştüğü Osmanlı kadını giysileri, genlerinde aynı karakteri taşıyan günümüzün Türk kadınıyla da özdeşleşiyor. Bu görkemli giysiler, Osmanlı kadınının güçlü karakterine, sabrına ve otoriter kişiliğine ayna tutuyor.

İmparatorluk döneminde giyimiyle hep ön plana çıkan Osmanlı kadını, köyde, şehirde, evde, törende, çarşıda, pazarda, düğünde, davette ve sarayda kendi yarattıkları modayla adeta özdeşleşti.

19'ncu yüzyılın başlarında çoğunlukla mor ve bordo kadifeden yapılan, üzerine dival işi tekniğinde sırma ile çeşitli bitki motifleri işlenen ve ''bindallı'' adı verilen elbiseler, gelinlik ve tören kıyafeti olarak tercih edildi. Kırsal kesimde, aynı tarz işleme ve kumaşlar kullanılarak şalvar, ceket olarak giyildi. Giysinin aynı rengi ve işlemesine uygun olarak kumaş ya da deri ayakkabı ve çantalar ile ihtişamlı takılar kullanıldı.

Batılaşma modasının etkisiyle birlikte bu geleneksel giysiler yerini, ''tayyör'' diye tanımlanan uzun etek ve ceketten oluşan giysilere bıraktı. Taşlı, süslemeli keplerin, kalpakların yerini ''fötr'' diye tabir edilen şapkalar aldı. Giysilerdeki batılılaşma modası, ayakkabı modellerine de yansıdı.

MODA

Türk Dil Kurumunca yayınlanan Büyük Sözlük'teki tanımına göre, moda ''değişiklik gereksinimi veya süslenme özentisiyle toplum yaşamına giren geçici yenilik'' demek. Ünlü İrlandalı yazar Oscar Wilde ise ''Moda denilen şey o kadar çirkindir ki onu her altı ayda bir değiştirirler'' diyor. Oysa, Osmanlı kadınının modası bu tanımların her ikisine de uymuyor. Çünkü, o, ne geçici yenilik, ne de çirkin şey.

Çünkü, bindallılar yerini beyaz gelinliğe bıraksa da, morundan kırmızısına, sarısından yeşiline albenili renkler, batının etkisiyle pastelleşse de Osmanlı kadınının giysileri Şehrazat'ın Şahdiyar'a anlattığı ''hiç bitmeyen binbir gece masalları'' gibi nesilden nesile aktarılıyor.

Günümüzün genç kızları da düğün törenlerinde beyaz gelinlikten vazgeçmeseler de, Osmanlı dönemindeki genç kızların hayallerini süsleyen ve o dönemin gelinliklerine verilen ad olan ''bindallı''yı çoğunlukla kına törenlerinde tercih ediyor. Kına gecesinde bindallı modası, özellikle Anadolu'da, her dönemde geçerliliğini koruyor.

YILLARA KAFA TUTUYOR, KISKANDIRIYOR

Türkiye Cumhuriyeti'nin ilk yıllarında da her alanda kendini gösteren batı özentisine rağmen Osmanlı tarzı giysiler, geçen zaman içinde bu özentiye adeta kafa tutuyor. Günümüzde artık batılılar da bu giyim tarzına gıpta ile bakıyor. Türkiye'ye gelen yabancı konukların, olgunlaşma enstitülerinin düzenlediği Osmanlı giysileri defilesine duydukları hayranlık da bunu kanıtlıyor.

Sandıklarda saklı kalmayan bir kültür ürünü olan Osmanlı kadını giysileri, ihtişamı, asaleti, her santimetresinde kendini hissettiren el sanatıyla ''pastel'' renklerde yoğunlaşan Avrupalı kadınları haklı olarak kıskandırıyor.


kaynak


Benzer Konular

20 Aralık 2008 / Ziyaretçi Cevaplanmış
18 Ağustos 2009 / Misafir Türkiye Cumhuriyeti
9 Haziran 2007 / P.u.S.u Taslak Konular
9 Aralık 2008 / Pasakli_Prenses Taslak Konular
22 Ocak 2015 / asla_asla_deme Taslak Konular